Tanıtım Çalışanlar Veriler Eğitim Önemli Bilgiler Linkler Kapadokya Açılış Sayfası
İNSAN
HAKLARI İHLALLERİ VE HEKİM SORUMLULUĞU Dr.
Serhat GÜRPINAR, Dr. Şebnem Korur FİNCANCI, İZMİR TABİP ODASI İnsan
hakları ihlalleri kavramının bir boyutu olarak işkence bir halk sağlığı sorunudur.
Klinik olarak tanı koymak; işkenceyi önleme sürecinde hekimlere düşen önemli bir
görev olarak değerlendirilmelidir. İşkence
uluslararası bir sorundur. Muayene ve rapor düzenlenmesinde de uluslararası normlar
tutturulmalıdır. İşkence
yapıldığına ve bu suçun cezalandırılmasına karar vermek mahkemeye aittir. Hekimin
görevi kanıt sunmaktır (tıbbi tanıklık = bilirkişilik). Kanıt sunma görevine;
suçla ilgili fizik/ psişik lezyonların tanımlanması, laboratuvar bulgularının
saptanması ve bunların hastanın öyküsündeki anlatımlar ve/veya işkence iddiaları
ile uyumlu bulunup bulunmadığına ilişkin yorum da girmektedir. l975
Dünya Tıp Birliği Tokyo Bildirgesi’nin işkence tanımı: İşkence;
yalnız başına veya bir yetkilinin emri altında davranan, bir ya da birden çok sayıda
kişinin; bilgi edinmek, itiraf almak ya da bir başka nedenle, kasıtlı, sistemli ya da
kayıtsızca bir başka kişiye zor kullanması, ona fiziksel ya da ruhsal yönden acı
çektirmesidir. Hukuki
Belgeler: İnsan
Hakları Evrensel Bildirgesi (l948) Madde 5: Hiç
kimse işkenceye, zalimane, insanlık dışı, onur kırıcı cezalara ve uygulamalara
tabi tutulamaz. Birleşmiş
Milletler’in İşkenceye Karşı Bildirgesi (Cenevre - 1975): Madde
l: Bu bildirgenin amacına göre işkence; Bir kimseden ya da üçüncü kişilerden bilgi
veya itiraf elde etmek, yaptığı veya yaptığından kuşkulanılan bir eylem için onu
cezalandırmak; ya da onu veya diğer kişileri yıldırmak gibi amaçlarla bir resmi
görevlinin buyruğu ile veya onun tarafından maksatlı olarak uygulanan fizik ya da
mental olarak şiddetli acı veya ızdırap verici herhangi bir eylem demektir. Bu kavram
sadece Hükümlülere Davranışta Asgari Standartlara uygun düzeydeki yasal
yaptırımlara bağlı acı ve ızdırabı içermez. İşkence, acımasız, insanlık
dışı ya da aşağılayıcı muamele veya cezalandırmanın ağır ve kasıtlı bir
biçimidir. Madde
3: Hiçbir devlet işkenceye ya da diğer acımasız, insanlıkdışı veya
aşağılayıcı muamele veya cezalandırmaya izin veremez ya da hoşgörü gösteremez.
Savaş hali ya da savaş tehdidi, iç siyasal karışıklık veya diğer genel tehlike
halleri işkence ya da diğer acımasız, insanlıkdışı veya aşağılayıcı muamele
ya da cezalandırmanın haklılığı için bir özür olamaz. Avrupa
Parlamentosu Temel Haklar ve Özgürlükler Bildirisi (1989) Madde
2:... İşkence, insanlık dışı uygulama ve ceza, aşağılayıcı uygulama ve ceza
yasaktır. Yeni
Bir Avrupa İçin Paris Şartı (1990) “...
Hiç kimse keyfi tutuklama ya da gözaltına alınmaya, işkence ve diğer zalimce,
insanlıkdışı ya da aşağılayıcı uygulama veya cezaya maruz bırakılamaz. ” AGİK
(Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı) İnsan Boyutu Konferansı Moskova
Toplantısı Belgesi (1991): Bölüm
2 Madde 23: Katılımcı Devletler: a)
Özgürlüğünden yoksun bırakılan kişilere, I- İnsanca ve II- İnsan kişiliğine
yerleşik onuruna saygı göstererek işlem yaparlar ve b)
Uluslararası olarak tanınmış, I- Yargı usulüne ve II- Gözaltına
alınanların insan haklarına ilişkin standartlarına saygı gösterirler. Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi: Madde
3: İşkence Yasaktır. Birleşmiş
Milletler’ce 1982’de; Tıbbi
bilgi veya tekniğin acı vermekte kullanılması yasaklanmıştır. Türkiye
Cumhuriyeti Anayasası: Madde
17: “... Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz, kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan
bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz. Türk
Ceza Kanunu: Madde
243: “ Mahkemeler ve meclisler reis ve azalarından ve sair hükümet memurlarından
biri maznun bulunan kimselerin cürümlerini söyletmek için işkence eder yahut zalimane
veya gayriinsani veya haysiyet kırıcı muamelelere başvurursa beş seneye kadar ağır
hapis ve müebbeden veya muvakkaten memuriyetten mahrumiyet cezası ile mahkum olur. Fiil
neticesinde ölüm vukua gelirse 452., sair hallerde 456. maddeye göre tertip olunacak
ceza üçte birden yarıya kadar arttırılır. Dünya
Tıp Birliği Hasta Hakları Bildirgesi (Lizbon, 1981) 2-
Hasta, hiçbir dış etki altında kalmadan özgürce klinik ve etik kararlar verebilen
bir hekim tarafından bakılabilme hakkına sahiptir. 5-
Her hastanın onurlu bir şekilde ölme hakkı vardır. II-
Avrupa’da Hasta Haklarının Geliştirilmesi Bildirgesi (Amsterdam, 28-30 Mart 1994) l.
l- Kadın veya erkek herkesin insan olması dolayısıyla saygı görmeye hakkı vardır. 1.3-
Herkes fiziksel ve mental bütünlüğe sahip olmaya ve kişi olarak güvenli bir yaşam
sürdürme hakkına sahiptir. 2.8-
Sağlık kurumuna kabul edilen hastalar, kendilerine bakan sağlık personelinin kimliği,
mesleki durumu, o kurumda kaldığı ve bakıldığı sürece uyacağı kurallar ve rutin
işlemler konularında bilgilendirilmelidir. 2.9-
Hastalar, sağlık kurumundan taburcu edildiklerinde tanıları, tedavileri ve
bakımlarını içeren bir yazılı özet alma ve isteme hakkına sahiptir. 5.8-
Hastalar, tanı, tedavi ve bakımları sırasında saygı görme, kültür ve değerlerine
uygun şekilde davranılma hakkına sahiptir. 6.2-
Bu hakların kullanılması ayırım olmaksızın sağlanmalıdır. 6.3-
Bu hakların uygulanmasında, hastalar yalnızca insan hakları belgeleri ile uyumlu
sınırlılıkların ve yasa ile belirlenen prosedürlerin hükmü altındadır. Hekİm
Sorumluluğu: Hekim
CMUK’nun bilirkişilikle ilgili maddeleri uyarınca işkence iddiası olan olgularda da
bilirkişilik (anamnez alma - muayene - rapor düzenleme) yapmakla yükümlüdür. Burada
konuyla ilgili olarak; bilirkişinin dosya incelemesi yapmak, tanıkları dinlemek,
sorguda (işkence sanığının) hazır bulunmak ve bunlara doğrudan soru sormak (Md. 73)
hakkı bulunduğu ve gerek görülen durumlarda uzmanlığı olan resmi dairelerin
görüşlerinin de alınabileceğinin (Md. 76) vurgulanmasında yarar vardır. Konuya
uluslararası tıp etiği açısından yaklaşıldığında ise (Dünya Tıp Birliği 1949, 1968, 1983); -Hekimin
hastası adına özgür ve bağımsız mesleki yargısını çıkar etkenlerinin
etkilemesine izin vermemesi. -Her
türlü hekimlik uygulamasında sevecenlikle ve insan onuruna saygı ile tam bir teknik ve
moral bağımsızlık içinde yetkin bir tıp hizmeti vermeye kendini adaması. -İnsan
yaşamını koruma zorunluluğunu daima aklında tutması gerekmektedir. İşkence
görmüş kişinin hekimce güveni sağlanmalıdır. Kişinin yargılanması veya
hükümlülüğüne gerekçe olan nedenin araştırılması etik olarak anlamlı
değildir.
"Hekimlerin
işkenceye katılımı" kavramı: 1-
İşkencenin etkinliğinin artırılması, 2-
Kurbanın yaşamını sürdürmesinin sağlanması, 3-
İşkencenin örtbas edilmesinin sağlanması, a) Gözaltı süresi
bitinceye kadar iyileşmeyi sağlamak, b) Eksik - yanlış rapor
düzenlemek, gibi tutumlar ile tanımlanmaktadır. Hekimin
“ işkence görebilir” raporu vermesi de BM’ce yasaklanmıştır. Hekİm - Güvenlİk Görevlİsİ İlİşkİsİ: Güvenlik
görevlileriyle uluslararası sözleşmeler, yasalar ve yönetmeliklerden ödün vermeden
olumlu ilişkiler kurmaya çalışılmalıdır. Muayene ve rapor düzenleme koşul ve
yöntemlerinin gerekleri onlara da ikna edici olmaya çalışılarak anlatılmalıdır.
Tam ve doğru bir raporun güvenlik güçlerinin zan altında kalmasını da önleyeceği
ifade edilebilir. Sağlık personelinin mesleki ve yasal sorumlulukları ile
yükümlülükleri hatırlatılarak tarafsızlık zorunluluğunun vurgulanması, sağlık
personelinin neden olmadığı güvenlik güçleriyle karşılıklı cepheleşme
görüntüsüne engel olabilir. Burada
güvenlik güçlerinin çalışma yöntemini belirleyen Polis Vazife ve Selahiyet
Kanunu’nun Yakalama ile ilgili 13. Maddesi; “...
Yakalanan kişilerin kaçması veya saldırıda
bulunmasının önlenmesi bakımından kişinin sağlığına zarar vermeyecek şekilde
her türlü tedbir alınabilir… ”, Silah
Kullanma yetkisi veren 16. Maddesi ve Zor kullanma ile ilgili Ek Madde 6: “Polis; yakalanması gerekli kişi veya dağıtılması
gereken topluluğun direnmesi, saldırıya yeltenmesi veya saldırıda bulunması
hallerinde, bu fiilleri etkisiz hale getirmek için zor kullanabilir. Zor kullanma,
direnme ve saldırının mahiyetine ve derecesine göre etkisiz hale getirilecek şekilde
kademeli olarak artan nispette bedeni kuvvet, maddi güç ve kanuni şartları
gerçekleştiğinde her çeşit silah kullanma yetkilerini ifade eder. Toplu kuvvet olarak
müdahale edilen durumlarda, zor kullanmanın derecesi ile kullanılacak araç ve
gereçler müdahale eden kuvvetin amiri tarafından tayin ve tespit edilir. ”
şeklindeki maddelerden yola çıkılarak olayın yasal zor kullanma sınırları içinde
değerlendirilebileceği iddia edilebilir. Türkiye’nin de taraf olarak imzasının
bulunduğu Ulusalüstü İnsan Hakları Hukuku temel belgelerinde düzenlenen haklar ve
özgürlükler kapsamında bakıldığında ise farklı bir boyut sergilenmektedir. AGİK
İnsan Boyutu Konferansı Moskova Toplantısı Belgesi’nde (3 Ekim 1991) kabul edilen
ilgili hükümlerinden: (21.1)
Katılımcı Devletlerin; hukuku uygulayan görevlilerin kamu düzenini sağlarken, bunun
gerektirdiği ölçüleri aşmaksızın, a) Kamu yararına tasarrufta
bulunmalarını, b) Spesifik gereksinime
yanıt getirmelerini ve c) Meşru amacı
izlemelerine ve bunların yanısıra, d) Koşullar ile
orantılı/denk yöntemleri ve yolları kullanmalarını, temin edecek gerekli tüm
önlemleri alırlar; (21.2) a)Hukukun icra edilmesine
ilişkin tasarrufların yargısal denetlemeye tabi/konu olmasını, b)Hukuku uygulayan
görevlilerin bu tasarruflarından dolayı sorumlu tutulmalarını ve c)Yukarıdaki sözverimleri
ihlal eden tasarrufların mağdurlarının, iç-hukuka uygun biçimde, yeterli/adil bir
tazminat alabilmelerini temin ederler. (22)
Katılımcı Devletler, a) Hukuku uygulayan
görevlilerin aşırı güç/zor kullanması yasağına ilişkin eğitimin ve bilgilerin
yanısıra, b) İlişkili uluslararası
ve ulusal Davranış Kurallarının bu tür personelin göreceği öğretime dahil
edilmesini temin edecek uygun/gerekli önlemleri alırlar. Bu
kapsamda irdelendiğinde de hekim sorumluluğu, bulguları saptamak, belirlenmiş etik ve
tıbbi ilkeler düzleminde raporunu düzenlemek, hastanın öyküsünde tanımlanan
yöntemlerle bulguların uyumlu olup olmadığını belirtmeyi içermektedir. Türkİye’de
UygulandIğI BİLDİRİLEN İşkence Yöntemlerİ Dayak,
soğuk su, elektrik verilmesi, genital organlara elektrik verilmesi, askı
(çarmıh-kollar iki yana doğru açık, kasap askısı-kollar yukarıda eller birbirine
bağlanmış, filistin askısı- kollar arkada eller birbirine bağlanmış biçimde
değişik askı yöntemleri), göz bağlama, ayakta bekletme, ağır bedensel
aktivasyonlara zorlama, hakaret, falaka, başa yönelik sistematik darbeler, öldürme
tehdidi, cinsel taciz, tecavüz, hücrede tecrit, aç ve susuz bırakma, yalancı infaz,
saç-sakal-bıyık yolma, işeme ve dışkılamayı engelleme, soğuk zeminde bekletme,
buz uygulaması (blok halde veya torba içinde buz parçacıkları ile) işkence sesleri
dinletme ya da seyrettirme, tüm vücut açıklıklarına (kulak, burun, ağız, anüs,
vajen, üretraya) yabancı cisim uygulaması, haya burma, uyumanın engellenmesi, lastik
içine sokma, arkadaşının öldürülüşünü seyrettirme olarak bildirilmiştir. Lezyonlar: İşkence
diğer travma biçimlerinden temel bir ayrılık göstermektedir. Tüm şiddet içeren
davranışların sonucunda görmeyi beklediğimiz ve şiddet uygulanmasının delili
olarak değerlendirdiğimiz lezyonları bir işkence olgusunda görebilmek pek de
olanaklı olmadığı gibi, dikkatli ve sistematik bir işkence uygulamasında teknik iyi
kullanılmışsa hiçbir lezyon görülmeyebileceği bilinmelidir. Öyküde anlatılan
işkence boyutu ile ortaya çıkabilecek belirtiler ve saptanan bulguların yoğunluğu da
doğrudan ilişkili olmayabilir. Bu bağlamda işkence iddiası ile başvuran bir
hastanın yüzeyel bir fizik muayene ile değerlendirilmesi negatif raporların artmasına
ve hekimin işkenceye katılımının gündeme gelmesine yol açacaktır. Uygulanan
işkence yöntemlerine göre değişik tip ve düzeyde lezyonlar meydana gelebileceği
göz önüne alınarak, öykünün de ışığında kapsamlı bir muayene sonunda elde
edilecek veriler, laboratuvar incelemeleri ile birlikte değerlendirilmelidir. Künt
Travma Abrazyon
- sıyrık:
Künt cismin sürtünme veya basısı sonucu cilt yüzeyinde doku kaybı oluşumu ile
ortaya çıkan bir lezyondur. Kontüzyon
- çürük - bere - ekimoz:
Künt cismin basısı sonucu ezilme ve dokuların gerilmesi ile damar rüptürüne bağlı
kanın damar yatağı dışına çıkmasıdır. Hızla oluşan ekstravazasyon kitle
-hematom oluşumuna yol açar. Laserasyon:
Künt cismin basınç etkisi ile gerilen cilt bütünlüğünün bozulmasıdır. Cilt,
ciltaltı dokuların yırtılmasıdır. Cilt ciltaltı dokuların altındaki kemik yüzey
ile künt cisim arasında sıkışması ile vücudun çıkıntılı kısımlarında daha
kolaylıkla oluşur. Fraktür:
Künt cismin ve/veya değişik vektoryel düzlemdeki mekanik kuvvetlerin etkisi ile kemik
bütünlüğünün bozulmasıdır. Künt
travmatik lezyonların niteliği ve oluş zamanına ilişkin bir değerlendirmede kişinin
yaşı, doku özellikleri, ve travmanın şiddetine göre lezyonun değişkenlik
göstereceği dikkate alınarak, kesin ve spekülatif yargılardan kaçınılmalıdır.
Ekimozların cilt altında gevşek bölgelere ve yerçekimine uygun yer
değiştirebildikleri ve travma lokalizasyonlarında yanılabilineceği, ayrıca derinde
oluşan ekimozların bir süre sonra yüzeyelleşerek görünür hale gelebileceği
bilinmelidir. Dolayısıyla iddia var ama görünür lezyon yoksa birkaç gün sonra
tekrar muayene istenmelidir. Sıcak - soğuk su tatbiki, ilaç uygulaması gibi
tedavilerle iddia konusu lezyonların muayene zamanına kadar iyileşmiş olabileceği de
gözönüne alınmalıdır. Dayak
Dayak
yemiş kişide çoğunlukla birden fazla yara vardır. Kaba dayak şeklinde tanımlanan
işkence türünde, olguların % 80'inde kafa travması vardır. Her zaman ciddi
boyutlarda olmamakla birlikte, tedavi merkezlerine gelenlerin % 50’sinde tekrarlayan
kafa travmalarında diffüz aksonal hasar (kanamasız) oluşmasına bağlı kortikal
atrofi gözlenmiştir. Kafa travmalarında kafaiçi değişimler de ortaya çıkabilir.
Düşme veya başın herhangi bir yere çarpma ya da çarptırılması şeklindeki,
başın hareketli, künt cismin sabit olduğu travmalarda daha sık olarak beyinde “countre-coupe” (travmanın aksi lokalizasyonda)
lezyon olurken, direkt travmada daha sık olarak travmanın uygulandığı bölgeye uyan
beyin hasarı ve/veya kanama gözlenebilir. Başa
yönelik darbelerden sonra geç dönemde, hasta sürekli başağrısı yakınması ile
başvurabilir. Yapılacak bir muayenede, bu bölgenin dokunmakla ağrılı olduğunu ifade
edebilir ve palpasyonla “galea aponeurotica”da
yaygın veya lokal yapışıklık gözlenebilir. Cilt bütünlüğünü bozacak nitelikte
bir travmada ise skarlar saptanabilir. Gövdeye
yönelik darbelerde sırt ve travma uygulandığı belirtilen kısımlara uyan kas
ağrıları yakınmaları ile gelen hastada, eklem hareketlerinde kısıtlılık,
yapışıklıklar, tendinit, bursit, kırık sekelleri, skarlar gözlenebilir. Fibrozit
sendromu gelişebilir (Resim 1). Falaka Ayak,
el ve kalçalara sistemli ve yinelenen künt travma uygulanması şeklinde bir işkence
yöntemidir. Bu bölgelerde uygulanan travmaya bağlı ödem ve ekimoz oluşumuna ek
olarak, el ve ayakların sabitleştirilmesi amacıyla bağlanması nedeniyle bağ
uygulanan kısımlarda da sıyrık ve ekimozlar oluşabilmektedir. Ağrı
ve yürüme güçlüğü yakınması ile gelen hastada geç dönemde yapılacak muayenede,
plantar yastıkçıklarda düzleşme (Resim 2), palpasyonla tarsal kemiklerde fiksasyon veya
instabilite, birinci parmağın 700’den fazla dorsifleksiyonu, tabanda
gerginlik, “aponeurositis plantaris” pedis
oluşumu, ön tibiyo-fibular bağ ve interosseoz bağların instabilitesi gözlenebilir.
Sintigrafide pozitif tutulum, bu bölgeye yönelik travma için önemli bir bulgu olmakla
birlikte, pozitif tutulum olmaması da travma olmadığının delili olarak kabul
edilmemelidir (Resim
3). Haya
burma Skrotal
bölgenin ezilmesi, burulması, çekilmesi veya bu bölgeye direkt travma şeklindeki
işkence yöntemi uygulanmış kişilerde genital muayenede skrotal bölgede hassasiyet,
hiperemi, ödem ve ekimozlar görülebilir. Dinamik sintigrafi bulguları tanı için
değerlidir. AskI Askı
genellikle l5-20 dak. sürer. 1 saat, 4-5 saat şeklinde ifadeler de vardır. Kurban
tarafından süre tanımlaması subjektiftir. İşkence sırasında zaman mekan
oryantasyonunun bozulması sık görülen bir bulgu olduğundan süre tanımlaması da net
olmamaktadır. Askı
işkencesi uygulanan kişilerde, omuz hareketlerinde zorlanma, ağrı, kısıtlılık, kol
ve el hareketlerinin sınırlanması, elde genel veya lokal uyuşukluk, yanma, his ve
hareket kayıpları ortak yakınmalar olarak gözlenebilir. Erken
dönemde omzun ultrasonografik incelemesinde ödem görülebilir. Brakiyal pleksus
traksiyon veya kompresyonla leze olduğunda; ellerde proksimal-distal kuvvet kaybı ve
duyu kusuru olur. Derin tendon refleksleri alınamaz. El distalinde atrofi gelişir.
Genellikle reversibl bir hasar söz konusudur. EMG incelemesinde aksiller sinir
proksimalinde lezyon, bir veya iki yanlı pleksopati saptanabilir. Periferik
sinir lezyonları: l-
İmpuls ileti bloku; myelin hasarı vardır, akson sağlamdır. 2-Akson
bütünlüğü bozulmuştur. Myelin kılıfı sıçrayıcı iletim sağlar. EMG
amplitüdü ve kas fonksiyonu zamanla düzelir. Tek
bir yandaki EMG yakınmaya uyumlu iken karşı tarafın EMG’si uyumlu olmayabilir.
Uyumsuz taraftaki yakınma psikolojiktir. Yalnız duysal yetersizlik varsa
elektrofizyolojide bulgu olmayabilir. Motor semptom gösterenlerde EMG gerekir. Askı
uygulaması dikkatli yapıldığında EMG bulgusuna yol açmayabilir. Kişinin
yakınmaları, dikkatli bir kas-iskelet sistemi muayenesi ve nörolojik muayene
aydınlatıcı olabilir. Pozİsyonal
İşkence Tendonlara,
bağlara ve kaslara yöneliktir. Papağan duruşu, muz duruşu gibi.. Yakınmalar da bu
duruş özelliği ile ilişkili olarak, ilgili bölgede ağrı, hareket kısıtlılığı
şeklinde tanımlanmaktadır. Elektrİk Elektrik
akımı vücudun çok değişik bölgelerine bağlanan elektrodlar aracılığı ile
verilir. Ağrının yanı sıra şiddetli kas kontraksiyonlarına neden olarak, hastanın
soluğunun kesilmesi gibi korku verici durumlar yaratır ve pek az iz bırakır ya da hiç
iz bırakmaz. Elektrik
uygulaması sırasında iz bırakılması engellenmemişse, genellikle 1-3mm çapında
küçük bir ben büyüklüğünde kırmızı kahverengi dairesel bir lezyon
oluşmaktadır. Lezyonun görülebilmesi için öyküyle uyumlu vücut bölgelerinin çok
dikkatli incelenmesi gerekmektedir. Lezyon saptanan bölgeden biyopsi alınarak
histopatolojik inceleme yapılması sağlanmalıdır. Elektrik
akımı vücudun her yerinden uygulanabilmekle birlikte, sıklıkla uygulandığı
yerlerin bilinmesi muayene sırasında bu bölgelerin daha özenli araştırılması için
yararlıdır. Vücudun sağ yanı daha sık kullanılmakla birlikte, kablolar her iki el
ve ayak parmakları ile genital bölgelere bağlanabilmektedir. Serbest elektrod göbek
çevresi, meme uçları, boyun, koltukaltı, kulak kepçesi, dudak ve ağız boşluğu
başta olmak üzere tüm vücutta gezdirilmektedir. Genital bölge elektrik uygulamasında
en sık kullanılan bölge olduğundan öyküde de belirtiliyorsa muayenede elektrik
pikürü dikkatle aranmalıdır (Resim 4). Elektrik
akımı iki elektrod arasındaki en kısa yolu izlemektedir. Elektrik akımı
uygulandığında ortaya çıkan semptomlar da bu özellik ile uyumludur. Örneğin sağ
ayak parmağı ile genital bölge elektrodların yerleştirildiği bölgeler olduğunda,
sağ uyluk ve baldır kaslarında ağrı, kasılma ve kramp yakınmaları olacaktır. Dental
İşkence Diş
kırma, çekme, elektrik verme biçiminde olabilir. Kayıp, kırılmış diş, dişetinde
şişme, kanama, ağrı, gingivit, stomatit, mandibuler fraktürler, dolguların düşmesi
ile sonuçlanabilir. Temporomandibuler
eklem sendromu:
Yüze alınan darbeler ve verilen elektrik akımına bağlı kas spazmları nedeniyle
temporomandibular eklemde ağrı, çene hareketlerinde kısıtlılık ve bazı durumlarda
bu eklemde luksasyonla kendini gösterebilir. İşkenceye maruz kalan kişinin diş
sorunları ile işkence arasındaki ilişkiyi kurması genellikle güç olduğundan öykü
anlamlıdır. Muayene
sırasında da ağız boşluğunun dikkatle incelenmesi gerekmektedir. Elektrik akımı
uygulaması sırasında dil, gingiva ve dudakların ısırılmasına veya bu bölgeye
direkt elektodun uygulanmasına bağlı lezyonlar oluşmuş olabilir. Elektrik
uygulamasının yanı sıra ağız içine yabancı cisim sokulmasına bağlı da lezyonlar
oluşmuş olabilir. Bu nedenle öykü, muayene için önemli bir yol göstericidir. İşkence
kurbanlarında yalnız ağız boşluğu değil, tüm boşlukların muayene sırasında
dikkatle incelenmesi gerektiği de unutulmamalıdır. Örneğin kulağa direkt darbe veya
yabancı cisim uygulanmasına bağlı zar perforasyonları, genital bölgede yabancı
cisim uygulamasına bağlı değişik düzeyde lezyonlar meydana gelmiş olabilir. Asfİksİ
Başa
plastik torba geçirme, ağız ve burnun kapatılması, ası, boyna kol ile bası veya
bağ uygulanması, sıvı ortama batırma gibi yöntemlerle solunumun engellenmesi söz
konusu olabilir. Ciltte
peteşiler, burun kanaması, kulak kanaması, yüzde yaygın konjesyon, ağız içi ve
solunum sistemi enfeksiyonları gibi geç komplikasyonlar gelişebilir. Kol
ile boyun sıkıldığında karotis arterlerinin basısı ile arter katlarında minimal
hasar dışında lezyon olmaz. Solunum yolu açık kalır. Tek taraflı basıda tiroid
kartilaj kırılarak solunum yetmezliği gelişebilir. Ası veya boyna bağ uygulamasında
boyna uygulanan materyalin (ip, kravat, tel, eşarp, kemer, ..) özelliği ile
bağlantılı olarak ciltte hafif bir bası izinden, laserasyona, ciltaltında yumuşak
doku - kas kanamalarına ve hyoid kemik ve kıkırdak kırıklarına kadar değişen
düzeylerde lezyonlar görülebilir. ABD’de
küçük nedenlerle gözaltına alınanların ilk birinci ve ikinci gün kendilerini
astıkları gözlenmiştir. Ası malzemesi olarak çorap, gömlek, pantolon
kullanılabilmektedir. Türkiye’de 1980-1994 yılları arasında gözaltında veya
cezaevlerinde ölen ve işkenceye bağlı olarak öldüğü iddia edilen, ölümleri
kuşkulu bulunan kişilerden 74’ü için intihar ettikleri biçimde resmi açıklama
yapılmıştır. Diğer
travmatik lezyonlar, savunmasız bırakma veya boğuşma izleri ekarte edildiğinde;
eksik- yarım asıların intihar amacıyla gerçekleştirilmiş olma olasılığı daha
yüksektir. Tam asılarda olay yeri incelemesi, ası noktasına ulaşılabilirlik
yönünden ayrı bir önem taşımaktadır. Psİkolojİk
sekeller İşkencenin
amacının yalnız bilgi almanın ötesinde, kişiliği parçalamak olduğu
belirtilmektedir. Bu kapsamda bir olayda, özellikle insan eliyle oluşturulmuş travmalar
sonrası kişilerde psikolojik sekeller kalmaktadır. İşkence
sonrası fiziksel travmaya ait bulguların zaman içinde ortadan kalkması veya hiç bulgu
oluşmaması söz konusu iken, psişik travmaya bağlı bulguların uzun süre
izlenebilmesi mümkündür. İşkence uygulaması için önemli bir kanıt
oluşturabilecek psikolojik sekellerin saptanabilmesi için ayrıntılı bir psikiyatrik
muayene gereklidir. Travma
sonrası kişilerde posttravmatik stres bozukluğu, major depressif hastalıklar ortaya
çıkmakla birlikte, spesifik tanıya yönelik kriterlerin tümünü birarada görmek her
zaman mümkün değildir. İşkence
sonrası sıklıkla görülen semptomlar; uyku bozuklukları, genel irritasyon bulguları,
endişe hali, korku, genel veya özgül amnezik durumlar, konsantrasyon güçlüğü,
olayla ilgili anlık geri dönüşler, yoğun güvensizlik, olayı anımsatan
süreçlerden kaçınma, iştahsızlık, yaygın başağrıları -fizik travma ile ilişki
kurulamadığında-, cinsel işlev bozuklukları, umutsuzluk ve çaresizlik duyguları ve
anhedonidir (bkz. Adli Psikiyatri). İşkenceye
maruz kalanlarda 1-2 hafta sonrasına kadar saptanabilen akut bulgular: Kesikler,
kanama, laserasyonlar, kırıklar, çıkıklar, eklem gerilmeleri, hemoptizi,
pnömotoraks, cinsel işkenceye bağlı yaralanmalar, sigara yanıkları, elektrik
yanıklarıdır. Akut lezyonların sekelleri, aylar, yıllar sonra görülmeyebilse de
bazı fizik bulgular hala kalabilir: Yara, elektrik - termal yanık skarları, iskelet
deformiteleri / malunions, diş hasarları, saç kayıpları, fibrositler, ... Subjektif
yakınmalar: Lokal ağrılar (sırt, baş,..), GİS yakınmaları, cinsel işlev,
psikolojik sekelerdir. MUAYENE
KOŞULLARI Hekim
hastayı bizzat görmeli, kim olursa olsun başkasının ifadesine dayanarak rapor
düzenlememeli veya mümkün olduğunca başka bir hekimin verdiği rapor tek başına
rapora dayanak oluşturmamalıdır. Hasta
yalnızca sağlık personelinin olduğu bir muayene odasında kelepçesiz olarak kabul
edilmelidir. Dışarıdan güvenlik önlemi alınamayacak koşullar sözkonusu ise
güvenlik personeli muayene paravanının uzağında önlemini alabilir (Jandarma Genel
Komutanlığı’nın 10.01.1989 tarihli Genelgesi). Hekim maske veya başka yöntemlerle
yüzünün gizlendiği ya da hastanın gözlerinin bağlı olduğu durumlarda muayene
yapmamalıdır. Hekim
kendi kimliğini - kurumunu- uzmanlık alanını ve görevini hastasına bildirmelidir.
Hasta gerekli bilgilendirme yapıldıktan sonra tamamen soyularak muayene edilmelidir.
Rapora da hastanın tamamen soyularak muayene edildiği kaydedilmelidir. Hasta tamamen
soyunmak istemiyorsa bu durum da rapora geçirilerek hastanın açılmasına izin verdiği
yerlerindeki lezyonlar saptanmalıdır. Muayene
sırasında yapılacak her işlem için bilgi verilmesi, açıklamalarda bulunulması,
laboratuvar yöntemlerle ilgili ayrıntılı bilgilendirme önem taşımaktadır.
İşkenceye maruz kalanlarda psikolojik sekellerin varlığı anamnez alınması ve
muayene sırasında hekim için güçlükler yaratabileceği gibi, hasta için de benzer
bir travmatik sürecin yaşanması anlamına gelebilir. Muayene öncesinde hastanın
aydınlatılması sürecin işleyişinde çok önemlidir. Muayene
Yöntemİ Kimlik
Saptanması:
Olabildiğince doğru belgelere dayanarak muayene edilecek kişinin kimliği
saptanmalıdır. Kolunun mühürlü olması kimlik saptaması için yeterli
sayılmamalıdır. Ancak başka imkan tanınmıyorsa yalnızca sol kolunun mühürlü
olduğu, kimlik belgesi ibraz edilmediği belirtilmelidir. Öykü:
Yalnızca anamnezde anlatılanlar dahi önemli veriler sağlayabilir. İşkencenin türü,
ismi, işkence aletlerinin tanımı, üzerlerindeki yazı veya şekiller, hangi pozisyonda
işkenceye başlandığı gibi bilgiler kaydedilmelidir. Bu tür tanımlar kimi durumlarda
önemli bir delil olabilmektedir. Özgeçmiş:
Eski travmatik olayların yeni bir travmanın bulguları ile karışmaması için
ayrıntılı olarak kaydedilmesi gerekmektedir. Yakınma:
Fizik bulgularla uyum gösterip göstermemesi bakımından kişinin yakınması önem
taşımaktadır ve mutlaka rapora geçirilmelidir. Klinik
bulgular:
Yaş, ağırlık, boy, özel bulgular, ... Fizik
muayene:
Tam veya yeterli soyulmalı, uygun bir aydınlatma olan bir odada muayene edilmelidir.
Ayakta, yürürken, yatarken, çeşitli hareketleri yaparken gözlenmeli ve ayrıntılı,
özenli bir muayene yapılmalıdır. Kuşku duyulan ve gerek görülen durumlarda mutlaka
uzmanlardan konsültasyon istenmelidir. Laboratuvar X-ray:
Kemik sintigrafisi (Dövülme, falaka, ...): İskelet yapıdaki hiperaktivite 15-16 aya
kadar sürmektedir. Yumuşak dokuların (Testislerin sıkılması, elektrik
uygulaması...) dinamik sintigrafisi ile de bu bölgelerde travmaya bağlı değişimler
araştırılabilir. Biyopsi:
Elektrik yanıklarında; alternatif akım uygulamalarında non spesifik bulgular;
epidermal kalınlaşma ve epidermiste beyaz nekroz, spesifik bulgular; epidermiste
segmental lezyonlar, epidermiste veziküler nukleuslar (ilk 3 gün), dermiste
kalsifikasyon (2 gün - 2 ay) (demir ve kalsiyum için alizarin red-S boyası)
gözlenebilmektedir. Doğru akım uygulandığında ise katottakiler bazik solüsyonlarla
oluşan lezyonlara, anottakiler asit solüsyonlarla oluşan lezyonlara benzer. Anotta
ısı olduğundan termal yanıklarla da benzerlik gösterir. Biyopsi
4-20 gün arasında alınır. Biyopsi yöntemleri: İnsizyon, punch (zımba), shave
(traşlama). Biyopsi yerleri: Ayak parmak araları, el sırtı, ayak bileği, el bileği,
karın duvarı, dudak mukozası, göğüs duvarı. Makroskopik
olarak lezyon 1-2 mm’lik hemorajik/kırmızı-kahverengi odak (picana/hafif kabarık
benek) biçiminde görülebilir. Bazen kanama çevresinde soluk halka, nadiren ülser
vardır, reaktif zon yoktur. Biyopsi almadan önce diseksiyon mikroskopu ile de
incelenmelidir. Kullanılan
enerjinin tipi, süresi, gücü belirsizdir. Erken spesifik bulguları bulmak zordur.
Picana/benek sivri uçlu bir gereçle alternatif akım düşündürtmektedir. Lezyonların
aktif veya iyileşmiş ülser oluşları enerjinin yüksek olduğunu gösterir. Etyolojik
kanıt olmasa da fiziksel travmaya uğradıkları kesindir. Deri biyopsisi mutlaka
yapılmalı, spesifik bulgular aranmalıdır. Ultrasound,
Manyetik Rezonans, Elektromyografi, Bilgisayarlı Tomografi gibi tüm laboratuvar
yöntemlerinden yararlanmak gerekmektedir. Rapor Hekim
önyargılı olmamalı ve kendini baskı altında hissetmemelidir. İşkence raporu
verebilecek eğitime, klinik, laboratuvar olanaklarına sahip olmalıdır. Adli tıp
uzmanı, ortopedist, psikiyatrist, nörolog, iç hastalıkları uzmanı, diş hekimi gibi
konsültan yardımı alabilmelidir. Raporda
ortak (tıp-yargı) terminoloji geliştirilerek kullanılmalı, hukukçularca okunabilip
anlaşılmalıdır. Açık, anlaşılır, basit bir yazı, dil ve uslup, renkli fotoğraf,
tablo ve şekiller kullanmalıdır. Yorum Yaralanmadaki
kaza veya kasıt yorumu yapılırken; “Olası” (>%50 -%99+) ve “kesin”
terimlerinin kullanılmasına bilimsellik kazandırılması; %90-95’den fazla
olasılığın diagnostik, patognomonik olarak değerlendirilmesi uygun olacaktır. Tüm
bulgular anamnezdeki öykü, yakınma ile birlikte değerlendirilmelidir. Aralarında
bilimsel nitelikli ilişki kurulmalıdır. Bulgu
yoksa bu kişinin işkence görmediği biçiminde değil, ancak “fiziksel olarak
işkence iddiasını destekleyecek bulguya rastlanmamıştır” biçiminde ifade
edilmelidir. Örneğin elektrik akımının az şiddette veya kısa süreli verilmesinin
muhtemel olduğu ve böylelikle kanıt bulunamayacağı belirtilmelidir. Kesin
kanıt olmasa da destekleyici bulgular olabilir. (Kişi tarafından işkence aletlerinin
tarifi, nasıl kullanıldıkları, ne’den yapıldıkları, hangi pozisyonda
tutulduklarının anlatılması gibi...) Rapor
Düzenlenmesi: Adli
Raporlarla İlgili Olarak Sağlık Bakanlığı’nın Adalet Bakanlığı’na 13.07.1995
tarihli Yazısı: “Bakanlığımızca
gönderilen 13.4.1995 tarih ve 6065 sayılı genelgemizle adli tabiplik hizmetleri
verilirken kullanılmak üzere “Adli Rapor Formu” düzenlenmiş, bu formun uygulamaya
geçirilmesi belirtilmişti. Buna ek olarak; -İyi
bir tıbbi uygulama olması açısından ve hem gözaltına alınan kişi hem adli raporu
düzenleyen hekimin menfaatleri açısından, gözaltına alınanın muayenesinin özel
olarak ve kolluk kuvvetlerinin duyamayacağı (doktor aksini talep etmedikçe) ve
göremeyeceği bir yerde yapılması, -Adli
tıp raporlarının ilgili savcılığa güvenli bir şekilde ulaşmasının sağlanması
ve bu raporun içeriği hakkında kolluk güçlerinin bilgi sahibi olmamaları için
gerekli önlemlerin alınması, -
İl bünyesinde Adli Tıp Kurumu veya adli hekim bulunmadığı durumlarda kolluk
güçleri tarafından uzun dönemli olarak gözaltına alınan kişiler ve özellikle
bunlardan DGM’lerinin görev alanına giren toplu suçlardan gözaltına alınanların
düzenli olarak (en azından her 48 saatte bir) sağlık ocağı hekimi tarafından
muayene edilmelerinin sağlanması, Konularında
gerekli titizliğin gösterilmesi hususunda ilgililere bilgilerinizi rica ederim”. ADLİ
RAPOR FORMU Kayıt
No: Adı,
Soyadı: Baba
Adı: Doğum
Tarihi (Gün, Ay, Yıl): Muayeneyi
İsteyen Kurum, Tarih, Sayı: Muayene
Tarihi ve Saati: Olayın
Oluş Tarihi ve Saati: Şikayetler
(*): Fizik
Muayene Bulguları (**): Kanaat: Hekim
- İmza (*) Olayın oluş şekli ile ilgili iddialar ve sonradan
oluşan ruhsal veya fiziksel şikayetleri yazılacak. (**) Şikayetler sonrası şahısta tesbit edilen objektif
bulgular yazılacak. (NOT)
Güvenlik kuvvetlerince adli rapor için getirilen
şahıs tüm güvenlik önlemlerinin alındığı bir yerde tamamen soyulup yalnız olarak
muayene edilecektir. Rapor iki nüsha halinde düzenlenecek ve ikinci nüshası raporu
düzenleyen merkezce saklanacaktır. ” Rapor
düzenlenirken: İlgi;
muayeneyi isteyen kurum, istek yazısının tarih ve numarası. Muayene tarih ve saati,
muayenenin yapıldığı yer, Kimlik
bilgileri;
adı, soyadı, baba adı, doğum tarihi (gün-ay-yıl), Olay-öykü;
işkencenin tarihi ve yeri, yapılış şekli ve süresi, hemen sonraki yakınmalar,
yapılan tedaviler. (Bir sağlık kurumunda tedavi görmüşse gerektiğinde oradan bilgi
istenmelidir.). Özgeçmiş;
işkence öncesi sağlık durumu, geçirdiği hastalıklar ve travmatik olaylar,
gördüğü tedaviler. Yakınma;
kişi tam olarak ifade edemiyorsa sorular ile açıklık getirilmelidir. Fizik
Bulgular;
genel durum fizik ve mental olarak saptanır. Sıra ile; baş, boyun, gövde üst ve alt
ekstremiteler bakılarak işkence iddiası ile ilgili veya ilgisiz tüm bulgular
kaydedilir. Yara izleri ve şekil bozuklukları ölçülerek belirlenir. Renkli fotoğraf
çektirilmesi en uygunudur. Ekstremitelerin uzunlukları, çevre ölçümleri, aktif ve
pasif eklem hareketleri saptanır. Laboratuvar;
iddia, yakınma ve bulgulardan hareketle laboratuvar incelemesi istenmelidir. Kan ve idrar
incelemesi, EMG, EEG, basit radyoloji, CT, MR, sintigrafi, biyopsi (punch (zımba), shave
(traşlama), insizyonel biyopsiler), .. olguya göre istenebilir. Yorum;
kişinin olayı anlatması, iddiaları, yakınmaları, fizik ve laboratuvar bulguların
aradan geçen süre ve uygulanmış tedaviler de gözönüne alınarak birlikte
değerlendirilerek bilimsel çerçevede olumlu veya olumsuz objektif ilişkilendirme
yapılmalıdır. Hekim
İsmi - İmza - Diploma Numarası - Uzmanlığı Raporun
Nüshaları;
bir nüshası sağlık kurumunda kalacak, bir nüshası posta ile savcılığa
gönderilecek, bir nüshası rapor istek yazısı getiren güvenlik görevlisine
verilecek, bir nüshası da istendiği takdirde muayene edilene veya avukatına verilecek
kadar çok nüshalar halinde düzenlenmelidir. Rapor
form örnekleri ek bölümündedir. 1-
ADLİ OTOPSİLER VE ADLİ PATOLOJİ 6- HEKİMLERİN YASAL
SORUMLULUKLARI 7- İNSAN HAKLARI İHLALLERİ VE HEKİM
SORUMLULUĞU 9- HEKİMLERİN YASAL SORUMLULUKLARI 10-ZEHİRLENMELER VE MADDE BAĞIMLILIĞI |