SÜRGÜN ÖYKÜLERİ (BIR 38 SÜRGÜNÜ
KONUŞUYOR)
Auteur - yazari: Seyfi Cengiz Tarih, gün ve
saat : 26. Mart 2005 01:49:20:
SÜRGÜN ÖYKÜLERİ (BIR 38 SÜRGÜNÜ KONUŞUYOR)
38 Soykırımı ve Sürgünü bir insanlık suçudur.
Bu suçun uluslararası topluma duyurulması,
mahkemeye taşınarak hukukun ve adaletin
tecellisinin istenmesi doğal bir haktır.
Bu hakkımızı kullanacağız.
Hazırlığımızın bir parçası da 38 Sürgünü'ne
ilişkin olmak zorundadır. Soykırım dosyasının
bir bölümünde 38 sürgününe yer ayırmak
gerekecektir.
Aşağıda bir 38 sürgününün kısa öyküsünü
anlatıyorum.
Tarih: 1997
Yer: Londra
Anlatanlar: Hüseyin ve Kudret Yıldırım Çifti
Kaydeden: Seyfi Cengiz
Pülümürün Lolan aşiretinden Hüseyin Yıldırım
anlatıyor:
1938de Pülümürden Batıya sürüldük.
O tarihte yedi yaşındaydım. Hatırlıyorum.
Bizi Tanzike götürdüler. Ermenileri seçip (75
kişi) orada bir çukurda kırdılar. Bizi yaya
Erzincana götürdüler. Herkes yanına alabildiği
bazı kıymetli eşyalarını da almıştı. Davar da
almıştık beraber. Erzincan köprüsü civarında
bizi bir hafta kadar tuttular.
O zaman Erzincana tren yolu yoktu. Bizi ite
kaka kamyonlara yüklediler.
Bizim bir köpeğimiz vardı. Birlikte almamıza
izin vermediler. Zavallı köpek bütün gücüyle
kilometrelerce kamyonun peşinden koştu koştu...Almadılar
kamyona.
Bizi Sivas Divriğide bıraktılar. Bir hafta
orada kaldık.
Sonra bizi kapalı kara-vagonlara doldurup yola
çıkardılar. Vagonların kapıları kapalıydı.
Içerisi kapkaranlıktı. Tabanında bir delik
açmışlardı. Ihtiyacı olan görsün diye.
Konya Karaman istasyonunda indirdiler bizi. Bir
hana götürdüler. Üç-dört gün o handa kaldık.
Babam az çok Türkçe biliyordu.
Sonra bizi at arabalarıyla bir köye götürdüler.
Yesiriye biye (esaretti). O köyde ayrı ayrı
evlere dağıttılar. Sıtmaya yakalandık. Sonra
pesewê ma guretimê dayimê dewadê bine (sonra
gece bizi başka bir köye verdiler).
Gittiğimiz köyde Türkler etrafımızı sardı.
250-300 kişi varlardı. Bizi çok yabani, vahşi
bilmişler. Görünce şaşırdılar. Bize şaşkın
şaşkın bakarak, Bakın kulakları, burunları da
var şeklinde konuşup üstümüze taş ve pislik
attılar, kovaladılar. Odunlara doğru çekildik.
Onlar yaklaşınca odunları kaptık, 20-30 kafa
kırıp ortera veciyayme (aralarından çıktık).
Herbirimizi bir tarafa attılar. Yerleştiğimiz
yerlerde birkaç sene birbirimizi ziyaret yasaktı.
Başka yere gitmek için muhtardan özel izin
almamız gerekti.
1947 affında geri döndük. 1938de
yerleştirildikleri yerlerden kaçıp Dersime
dönenler olmuştu.
47 affından sonra geri dönen iki Lolanlı kardeş
gidip bir gece orada gömülü babalarının mezarını
açtılar, kemiklerini bir çuvala doldurup geri
getirdiler. Istasyona geldiklerinde bir kolunun
eksik olduğunu farketmişler. Biri dönüp onu da
alalım demişse de, yakalanacakları korkusuyla
vazgeçmişler. Kemikleri getirip Dersimde
gömdüler.
Herkesi bildiği sürgün öykülerini kayda
geçmeye ve bu foruma taşımaya çağırıyorum.
Not: Soykırım ve sürgün tanıklarının
anlattıkları mutlaka kasete alınmalı, tercihan
video kaydı yapılmalıdır. BEN DAVACIYIM
diyorlarsa, bu beyanlarının bu şekliyle mutlaka
kayda geçirilmesi son derece önemlidir.