Dersim
Takvimi
Auteur - yazari: Seyfi Cengiz Tarih, gün ve
saat : 21. Mart 2005 04:44:33:
SEYFİ CENGİZ
Her halkın olduğu gibi Dersimlilerin de önemli
günleri vardır. Gağan, Hızırilyas, Oniki Imam
Orucu ve Aşure, Newê Marti, Hawtêmal, Kara
Çarşamba, Bara Bıjêko, Qeleverdan, vd gibi.
Hemen belirteyim ki, bu yazıda kendimi daha
yakından bildiğim Iç-Dersim takvimi ile
sınırlıyorum.
Tarih, olayların bir referans sistemine
oturtulabildiği yerde başlar.
Bir geleneğe dönüştüklerine göre yukarıda sözünü
ettiğimiz günler halkımızın tarihindeki belirli
dönemeçlere, olaylara veya kişilere
referanstırlar; bir referans sistemidirler.
Bu yazının amacı tarihi önemdeki bu günler
konusunda bildiklerimi ve düşüncelerimi okuyucu
ile paylaşmaktır.
Ama ilkin genel bir açıklama zorunlu gibi.
KRONOLOJI VEYA TAKVIM SISTEMLERI
Olayları meydana geliş sırası ile kayda geçirmek
için tüm kronoloji sistemleri (tarih anlatımları,
tarihleme sistemleri) başlangıç olarak
benimsenen bir referans noktasına, başka deyişle
zamanda bir noktaya, bir tarih/takvim
başlangıcına dayanmak ihtiyacı duyar. Ama bu
başlangıç her toplum veya kavim için başka
başkadır. Her halk kendi yaşamında, kendisinin
siyasi, dini, iktisadi ve sosyal hayatında en
derin izler bırakan hadiseleri kendi başlangıcı
olarak alır; tarihlemesini buna göre yapar. Bu
bir doğal felaket olabileceği gibi, bir kentin
veya devletin kuruluşu veya eşit önemde bir
başka olay olabilir. Yunanlılarda Olimpik
oyunları, Italyanlarda Roma kentinin kuruluşu,
Araplarda ve Islam dünyasında Muhammedin
Medineye sığınması bu türdendirler. Yahudiler,
kendi kronolojilerini evrenin veya evrensel
zamanın başlangıcı gibi gördükleri yaradılış
efsanesine oturturken, Hristiyan dünyası Isanın
doğumunu eksene koyar, bağlı olarak zamanı
Isadan önce ve sonra şeklinde böler.
Tüm bu dönemeçler o belli bölgelerde vaktiyle
tarihin başlangıcı gibi benimsenmiş kabullerdir.
Ama bunlar hiç değişmeyen şeyler değildir.
Nitekim tarih bir bilim haline ancak
ulus-devletler çağında geldiği için, 1789
Fransız Devrimi sonrasında eski başlangıçların
önemini yitirdiği ve tarihlerin ulusçu
görüşlerle yeniden kaleme alındığı bir süreç
yaşandı.
AY VE GÜNEŞ TAKVIMLERI
Ihtiyacın kendisini dayattığı, zaman ve mekan
mefhumlarının kavrandığı noktada şekillenmeye
başlayan takvimler, ayın ve güneşin
hareketlerini, mevsim (yaz-kış) ve gece-gündüz
dönüşleri gibi devri ya da döngüsel hareketleri
temel aldılar. En eski takvimler Latince
söylenişleriyle Lunar (Ay) ve Solar (Güneş)
takvimlerdir. Bunlar ayın dünya veya dünyanın
güneş etrafında dönüşlerini zaman ölçümünde esas
yapmışlardır. Islam dünyasında bunlara karşılık
olarak sık sık Kameri ve Şemsi sözcükleri
kullanılır.
Bilinebilen en eski ay-takvimi 30-bin yıllıktır.
Aya tapılan antik çağlarda yapılan ve daha çok
dini bir takvim olarak tanımlanan bu takvim
dünyanın uydusu olan ayın hareketlerine
ayarlanmıştır (ayın kendi ekseni ve dünya
etrafında dönüşü). Babillilerin de ay-takvimini
kullandığı kayddedilir. Bu takvimde bir ay 28
gündür. Bu, ayın dünya etrafında dönüşünü
tamamladığı süredir. Bir dolunaydan bir diğerine
kadar geçen süre ile hesaplanmıştır. Buna
ay-zamanı deniyor. Ilk olarak Eski Mısırlılar
tarafından kullanıldığı söylenen güneş takvimi
ise güneşin hareketlerine ayarlıdır (dünyanın
kendi ekseni ve güneş etrafında dönüşüne ve aya
karşı konumuna). Buna güneş-zamanı denilyor.
Güneş yılı kabaca 365 gündür. Bu, dünyanın güneş
etrafında dönüşünü tamamladığı süredir.
Takvim sistemlerinde varsıyımlar, kabuller
esaslı bir rol oynuyor.
RUMI, MILADI VE HICRI TAKVIMLER
Julius Sezar döneminde ay ve güneş takvimleri
kombine edilerek Rumi Takvim (Rumi, Roman
demektir) ya da Julien Takvimi adı verilen yeni
bir sistem benimsendi (M.Ö. 45/46). Rumi Takvim
böyle doğdu. Bu Rumi takvim Reformasyon
sürecinde Papa XIII. Gregoir tarafından reforme
edildi (1592). Böylece onun adıyla Gregorien
diye bilinen takvim ortaya çıktı. Hesaplamalarda
M.S. 1 olarak kabul edilen Isanın doğumunu
tarih başlangıcı olarak alan bu takvim Miladi
Takvim diye adlandırılan şeydir.
Rumi ve Miladi takvimlerin ikisi de Batı
takvimleridir.
Hicri takvim ise Islami bir sistemdir.
Rumi, Miladi ve Hicri takvimlerin hepsinde bir
yıl 12 ay olarak düşünülür.
Ömerin halifeliği zamanında Imam Alinin
önerisiyle benimsendiği kaydedilen Hicri
takvimin başlangıcı 622 yılıdır. Güneşin değil
ayın hareketlerini esas aldığı için Kameri adı
da verilir. Kameri yıl Muharrem (Mart) ayı ile
başlamaktadır. Ay, kendi hareketini bazen 29,
bazen 30 günde tamamlamaktadır. Kameri yıl
süresi 354 gündür.
Rumi takvimde ayların süresi Şemsi olarak
hesaplanır. Yıl, Mart ayı ile başlar.
Miladi takvimde bir yıl 12 ay ve 365 gündür
(dünyanın güneş etrafındaki dönüşünü tamamladığı
süre). Yılbaşı 1 Ocak günüdür.
Rumi ve Miladi takvimler arasında 13 günlük bir
fark vardır.
Biri güneş, diğeri ay yılını esas aldıkları için
Hicri ve Miladi takvimler 11 günlük bir fark
taşırlar (365-354 = 11). Miladi takvime göre
Hicri takvim her yıl 11 gün önce gelir. Bu fark
33 yılda 1 yıl fazlalık eder.
Hicri (Kameri) yıl Miladiye şöyle çevrilir:
Hicri yıl sayısı 33e bölünür, çıkan sayıya 622
eklenerek Miladi yıl bulunur.
Örneğin Hicri 1000 yılının Miladi karşılığı
1592dir.
Hesap yöntemi şudur:
1000: 33 = 30
1000-30= 970
970+622= 1592
Hicri 200 tarihinin Miladi karşılığı:
200: 33 = 6
200-6 = 194
622+194= 816
Miladi yılı Hicriye dönüştürmenin formülü:
Hicri yıl = Miladi yıl 622 : 33/32.
Örneğin Miladi 1453 622 : 33/32 = 857 Hicri
eder.
OSMANLIDA TAKVIM SISTEMI
Kirmanciye 1514te Osmanlı hakimiyetine girdi.
Osmanlılar Tanzimatta kadar Hicreti tarih ve
takvim başlangıcı olarak kabul ettiler. Ay
yılını (Kameri sistem) esas aldılar. Buna göre
Mart, yılın ilk ayı idi.
Tanzimattan sonra (1790 veya 1871den itibaren)
Batılılaşma etkisi altında bu sistemde bazı
değişiklikler yapıldı. Daha doğrusu ay senesi
mali hesaplar bakımından elverişli görülmediği
için Mali yıl adı verilen yeni bir yıl
yürürlüğe kondu.
Bu sırada tarih başlangıcı olarak Hicret ve
yılbaşı olarak Mart olduğu gibi bırakıldılar.
Ama bu kez Şemsi ay esas alınıyor ve Cumartesi
haftanın ilk günü olarak kabul ediliyordu.
Bu Mali yıla Rumi Yıl adı verildi. Ona Rumi
denmesinin nedeni sene başı olarak Gregorien
takvimindeki gibi Ocak ayını değil, ama Rumi
takvimindeki gibi Mart ayını kullanmasıydı.
TCnin kuruluşunu takiben 26 Aralık 1925te ise
Isanın doğumunu tarih başlangıcı, yılı 365 gün
ve Ocak ayını yılbaşı kabul eden Miladi takvim
benimsendi.
DERSIM TAKVIMI
Bu genel açıklamadan sonra esas konumuz olan
Dersim takvimine dönebiliriz.
Dersim-içi Osmanlı hakimiyetine Tanzimat
sonrasında parça parça sokuldu. Bu süreç 1938de
tamamlandı.
Dersimlinin Hesavê Ma (Bizim Hesabımız, Bizim
Takvimimiz) derken tam olarak neyi kastettiği
çok net değilse de, hesap yönteminden hareketle
Rumi Takvime referans verdiği söylenebilir.
Buradan hareketle Tanzimat sonrasındaki Osmanlı
takviminin, yani Rumi Yıl veya Mali Yılın
Dersimde de yürürlükte olduğunu sanıyoruz.
Rumi takvimin yanısıra bazı günlerimiz için
başka takvimlerin kalıntıları işe karışabilir.
Bazı günlerimizin eski Ermeni takvimi veya
başkalarıyla ilişkili olması, en azından bazı
aşiretlerde eski takvimlerin kalıntılarının
yaşatılıyor olması mümkündür.
Aşağıda Dersim takviminde günümüze dek
yaşatılabilen ve en yaygınca rastlanan önemli
günlere değineceğim. Takvimimizdeki bu ve diğer
günlerin kimisi dini (Gağan, Hızır-Ilyas, Oniki
Imam Orucu ve Aşure Günü gibi), bir bölümü de
laik/sivil (Newê Marti, Hawtemal, Karaçarşamba,
Bara Bijêko, vd) niteliktedirler. Bunları bayram
ve yas günleri olmak üzere de tasnif edebiliriz.
Anlamları doğru kavranmazsa yas günlerini bayram
gibi kutlama, yani Cenaze merasiminde halay
çekmek benzeri komik durumlara düşülebilinir.
Sözgelimi Oniki-Imamlar ve adından anlaşıldığı
kadarıyla Kara Çarşamba yas günleridirler.
Bu günlerde yapılan çeşitli etkinliklerin
özelliklerinden de yararlanarak bu tarihlerin
anlam ve önemlerinin doğru biçimde kavranması ve
doğru bir kronolojiye oturtulması zorunludur. Bu
noktada son derece yansız ve önyargısız olmak,
andaki ideolojik duruş ve politik konumlardan,
bölünme ve çatışmalardan bağımsızca davranmak
zorunluğu vardır.
GAĞANI
Dersimde Aralık sonlarında başlar (24/25
Aralık). Aşiretten aşirete farklı haftalarda
kutlandığı için bir ay kadar devam ettiği olur.
Dersimliler Aralık ayına Gağan Ayı (Asma
Gağene) da derler.
Bu günün Dersimin eski halk tabakasından kalma
olduğuna inanıyorum. Aynı ad altında
Ermenilerde de varlığı buna işaret eder. Başka
adlar altında bütün Hristiyan dünyası tarafından
anılıyor olması, bu günün Islami-olmayan bir
gelenek olduğunun açık kanıtıdır.
Bir görüşe göre 25 Aralık, uzak geçmişte pagan
dönemin ışık ve/veya güneş tanrısı Mithra
(Mihr)nın doğum günü festivali olarak ünlüydü.
Mithra, eski Iran panteonuna aitti. 25 Aralık
festivalinin gerçek orijini budur. Bu günün
Isanın doğum tarihi olarak seçilmesi bilinçli
bir tercihtir. Bunun nedeni, aynı kaynağa göre,
Hristiyanlığın devlet dini olarak benimsendiği
sıralarda zor kullanılarak bastırılan bu pagan
inancın ve festivalin Roma imparatorluğunda
sahip olduğu büyük nüfuzdu (Bk. The Missionary
Review of The World içindeki The Religion of
Mithras başlıklı makale).
Kendi çağının bazı kaynakları Sasaniler çağında
ortaya çıkan Manes (MS. 216-274/276)in koyduğu
dini Mithraizm ile ilişkilendirir, onu
Mithraizmin bir rahibi olarak tanımlarlar.
Üsleri Dersim olan Pavlakiler, Manesçiydi.
HIZIRILYAS (HIDIRELLEZ)
Hızırilyas sözcüğü, iki adı birleştiren bir
kombinasyondur. Bu kombinasyonun ikinci kısmını
oluşturan Ilyas adı, Dersimde Eli olarak da
telaffuz edilir. Eli, Ilyas, Ilya veya Eljah,
bir ve aynı sözcüğün versiyonlarıdır. Incilde
çarmıhta can çekişirken Isanın Eli, Eli, beni
niçin terkettin? dediği rivayet edilir.
Çağırdığı Elijah (Ilyas)tır.
Kısacası, Eli sözcüğü, sözcük anlamıyla
Tanrı demektir. Bunun kökeni Akadcada Tanrı
anlamına gelen ilu olsa gerektir. Sözgelimi
Hattusili adındaki ili öğesi de bu aynı kökten
geliyordu. Sümer panteonunun başı Ellil
(Enlil)in adı da aynı kök-sözcükle ilişkili
görünüyor. Dersimde Eli adı hemen hep Hızırla
birlikte anılır.
Eski Dersim takviminde Ocak ayının diğer bir adı
da Hızır Ayıdır. Hızırilyas veya Hızır Orucu
(Rozê Xızıri, Xeylaşi/Xeylasu), Ocakın ayının
ilk haftasından sonuna kadar dört haftadır.
Miladi takvimde Ocak ayı ortalarında başlar ve
Şubat ortalarına kadar bir ay boyunca devam
eder.
Hızır; Dersim mitolojisinde yoksul yandaşı,
paylaşımcı, haksızlığı kabullenemeyen, kısacası
modern dildeki deyişle adeta sosyalist bir
figür gibi tasvir edilir.
Hızır-Ilyas kültünün de Islami-olmayan, başka
deyişle Islam-öncesine ait çok eski bir gelenek
olduğunu düşünüyorum. Kökeni Islam-öncesi
çağlarda yatıyor.
Bazı araştırmacılar, örneğin Irene Melikoff,
Hızırın bir Hiristiyan aziz olduğunu,
Hızırilyas adı altında anılan kişinin de Saint
George olduğunu düşünmektedir. Ama bu kültün
orijini Hıristiyanlıktan da çok daha eskidir.
Kırmanciye (Ermenistan)nin Hristiyanlık
çağındaki en popüler iki sainti Saint Sarkis ile
Saint Karapet idiler. Bu ikili Kırmanciye
kiliselerinin en büyük saintleriydi.
Antranik, Dersimin Tujik Dağı zirvesindeki
mezarın Saint Sarkise ait olduğunu yazmaktadır.
Bir diğer Ermeni kaynağına göre Dersimlilerin
Hızırı Tujik zirvesinde yatan bu Saint
Sarkistir. St. Sarkis, MS. 4üncü yüzyılda
yaşadı (320-370). Ünlü, fakat yoksuldu. Cesur ve
yoksul yandaşı biriydi. Baskı görenlerin yanında
oldu. Bir dönem Roma ordusu saflarında General
rutbesiyle görev yaptı. Bir aralık oğlu Mardiros
ile birlikte Ermenistandan ayrılıp Horasana
gitti. Orda iken Sasani Şahı Şapurun ordusunda
yine General olarak görev üstlendi. Sasani-Roma
savaşlarına katıldı. Sonraları Zerdüştlüğe
dönmeyi reddettiği için oğlu ile birlikte
öldürüldüğü rivayet edilmektedir. Başlangıçta
Mazendaran civarında toprağa verilen St.
Sarkisin cesedinin daha sonra Ermenistana
nakledildiği söylenmektedir.
Ermenistan (Kırmanciye)ın en popüler diğer
sainti ise St. Karapet (Surp Carapet)ti.
Dersimin kalbindeki Halvori Vank, St.
Karapetin adını taşır (Surp Karapet Vank). Yani
ona adanmış bir kilisedir. Surp Karapet, ünlü
Saint John the Baptist, yani Vaftizci Yahyadır.
Peki Vaftizci Yahya kimdir?
Incilde şu öykü anlatılır:
Yusufun nişanlısı Meryem Kutsal Ruhtan hamile
kalır ve Isa doğar (M.Ö. 40 ile M.S. 44
arasındaki bir tarihte). Bir kurtarıcı
sıfatıyla onun geleceği peygamberler tarafından
önceden bildirildiği için zaten beklenmektedir.
Olayı duyan kıral Hirodes, bulunup öldürülmesini
emreder. Tam bu sıralarda tövbe için suyla
vaftiz yapan Vaftizci Yahya (John the Baptist)
adında biri ortaya çıkar. Halk tarafından
peygamber olarak görülür. Isa, vaftiz için ona
gelir. Tutuklanmış bulunan Vaftizci Yahya,
Isaya haber yollayıp, Gelecek olan sen misin,
yoksa başkasını mı bekleyelim? diye sorar ve
kendisinden O benim anlamına gelecek bir yanıt
alır. Musa ve Ilyas ile konuşurken görüldüğü
rivayet edilen Isanın, kendi havarilerine
Vaftizci Yahyanın Ilyasın kendisi olduğunu,
Ilyasın Vaftizci Yahya kılığında geri geldiğini
söylediği, ama onu tanımadılar dediği aktarılır.
Bu öyküde Vaftizci Yahya (John the Baptist),
Ilyas/Eli ile özdeşleştiriliyor, onun bir
inkarnasyonu olarak görülüyor.
St. Sarkisin Dersimin eski halk tabakasının
Hızırı olduğu doğruysa, St. Karapet (Vaftizci
Yahya, John the Baptist) de bu aynı kesimin Eli
dediği figür olabilir.
12 IMAM ORUCU VE AŞURE
Oniki Imam Orucu (Mart-Nisan) ve Aşure Günü (10
Mart), Dersim inancı üzerinde Şiiliğin etkisine
işaret etmektedirler.
KARA ÇARŞAMBA
Adından da anlaşılabileceği gibi bir yas, matem
günüdür.
Benim notettiğim bilgilere göre 7 Mart Çarşamba
günü ölüler için yemek verilmektedir.
Bildiğim kadarıyla Çarşamba günü Dersim
inancında zaten uğursuz, kötü bir gün olarak
telakki edilir.
Bir yoruma göre Mart ayındaki dört Çarşambanın
dördü de Kara Çarşamba iken, bir diğerine göre
Kara Çarşamba sadece Martın ilk Çarşambasıdır.
Kara Çarşamba denen günde yapılanlar da bu günün
bir yas günü olduğunu doğrular türdendirler.
Örneğin Berlin Dersim Cemaatinden Alişan
Kayanın aktarımına göre:
Xere merdo dane, çıle finera cı, niyaz pocene
bene feke cemi de kene vıla, sone jiyaro, kurban
bırnene. Hermetu eve teniye (ğezal) lopa ho
kerdene şiya, şiyene feke cemi de deste ho
şütene, vatene: Şia şero, sıpe bero; qıler şero,
pak bero; xırava ma na uwede şero.
Azerilerde de Kara Çarşambanın varlığını
duydum. Eğer onlarda bugünün anıldığı tarih,
anlam ve önemi öğrenilirse daha kesin
konuşulabilir.
NEWE MARTI (ROZA NEWIYE)
Eski Dersim Takvimi (Hesawo Khan, Hesabe Ma)nde
adından da anlaşılacağı gibi 9 Mart günüdür.
Miladi 21/22 Marta tekabül eder. Bence bu tarih
Ortadoğuda kimi halkların Baharın başlangıcı,
kimisinin Yeni Yıl (Yılbaşı) gibi kısmen değişik
anlamlar yükleyerek değişik adlar altında
kutladığı bölgesel/genel bir ortak gündür.
Özellikle Irani halklarda öne çıkmaktadır.
Kürtlerde Newroz, Dersimde Roza Newiye diye de
bilinmektedir. Farslar Newroz (21 Mart)u
Yılbaşı olarak kutlar. Iç-Dersimde bu tarihe
Yılbaşı bayramı veya Ilkbaharın başlangıcı
anlamı yüklenir. Erken/eski takvimlerde
yılbaşıdır. Orijini binlerce yıl gerilere dek
sarkan çok eski bir geleneğin devamıdır.
Naşit Uluğ, Dersim 1937 olaylarının 22 Mart
sabahı başlatıldığına işaretle, Dersimlilerin
önemli eylemleri bugüne denk düşürdüğünü, çünkü
bu tarihin güneşe tapılan devirlerden kaldığını
ve ayrıca baharın başlangıcı sayıldığını
yazmaktadır. Kimisi bu geleneği Neolitik
Devrimle, yani tarıma geçişle
ilişkilendirmektedir.
Kısacası başlangıçta kime veya kimlere ait
olursa olsun zamanla bölgemizdeki pekçok halkın
ortak bayramına dönüşmüş önemli bir gündür.
HAWTEMAL
Eski Dersim Takviminde küçüğü (7 Mart),
ortancası (17 Mart) ve büyüğü (27 Mart) olmak
üzere üç adetttir (Hawtemalo Qız, Hawtemalo
Wertên, Hawtemalo Pil).
Bunlar Miladi takvimde sırasıyla 19 Mart, 29
Mart ve 8 Nisana denk gelirler.
Geçen yılın Mayıs ayı sonunda bir konferans için
gittiğim Berlinde Dersim Cemaatinden
arkadaşlarla sohbetimizde bu konu da gündeme
geldi. Bazı arkadaşlar (Alişan Kaya, Kemal
Karabulut, vd) kendi yaşlılarının anlattıklarını
ve kişisel gözlemlerini aktardılar.
Bu sohbette bazı ek bilgiler edindim.
Bu bilgilerin de katkısıyla vardığım sonuç,
Hawtemalın 28 Mart 3/8 Nisan arasında
anıldığıdır.
Hawtemallerden biri Dersimde Pirê (Yaşlı
Kadın) denilen günle aynı olamaz mı?
Pirêye ilişkin öyküye göre, Pirenin
gidiklerinden sadece yedi tanesi (Hawt Mal) sağ
kalır, gerisi ölürler. Bu günün adı Pire ile
ilişkili bu olaydan gelebilir (hawt = yedi, mal
= davar, gidik).
Şubat ayına Dersimde Pirê, Gujigê, Zımıstoniya
Pêênê gibi adlar verilir.
Pirê (Yaşlı Kadın), El Birunideki bilgilerden
anlaşılıyor ki, Araplardaki Yaşlı Kadın Günleri
(El Ajuz) denen ve 26 Şubatta başayıp 7 gün
süren (3-4 günü Şubata, 3-4 günü Marta denk
düşer) gün/ler ile aynıdır. El Biruni
Araplardaki bu günün/günlerin orijininin
Kuranda referans verilen AD halkının soğuk
rüzgarlardan donup yokolması olduğunu ve ayrıca
yaşlı bir kadının soğuktan donması olduğunu
yazmaktadır (Bk. The Chronology of the Ancient
Nations).
O. R. Gurney, The Hittites (1954) adlı kitabında
Hititlerde Yaşlı Kadın diye bir figürün
bulunduğunu yazar ve büyü ile ilintili bu
figürün kesinlikle kırsal kesim köylülerinin
dilinden alınma olduğuna işaret eder.
BARA BIJEKO
Bara Bıjeko ifadesi Gidiklerin payı/hakkı
anlamına geliyor. Yavru hayvanlar adına çocuklar
tarafından kutlanan anlamlı bir gün. Mayıs sonu
ve/veya Haziran başına denk geldiğini sanıyorum.
DIĞER GÜNLERIMIZ
Anılması gereken başka günler de var. Bunların
başında 1937/8 soykırımı gelir. Ek olarak
geleneğimizde önemli referanslar olan Khal Mem,
Khal Ferat, Sarı Saltık, Kureyş, Ağuçan, Şah
Hasan, Şah Haydar (Seyit), Seyit Rıza, Alişer ve
Sahan mutlaka anılması gereken şahsiyetlerdir.
Cevaplar: