Sosyoloji ve Tûrkçûlûk
Auteur - yazari: Alisan Karsan Tarih, gün ve
saat : 11. Mart 2005 23:53:57:
Sosyal bilimlerin,
Dilbilimi, Tarihbilimi, Antropoloji, Sosyoloji
ve diger sosyal bilimin degisik kollari neden
Tûrkiye de gelisme olanaklarina sahip olamadi?
Buna bir çok neden bulabiliriz ama, AtaTûrkûn
yarattigi Tûrk kimliginde bu ne kadar mûmkûndû.?
Sosyal Bilimlerin bagimsiz olarak
gelismesi,toplumda gerekli saygi ve ôneme sahip
olmasi yasadigimiz resmi-tarih ve egitim sistemi
içinde acaba gerçekten mûmkûn mû? Belki siz
unuttunuz ama hatirlamaya çalisin,ilkokulda
ôgrendiklerinizi, ortaokul da ve lise'de size
anlatilan resmi tarihi hatirlayin ve bilimin ilk
basit kurali olan bagimsiz veya objektif olmak
ile nasil sûrekli bir çatisma halinde olan bir
kimlige sahip
oldugunuzu anlayacaksiniz. Kûçûcûk çocuklarin
beyinleri nasil yikanir bunu en iyi sekilde Tûrk
egitim sisteminde gôrmek mûmkûn, nihayet bugûn
degistirmek
zorundalar çûnkû Avrupalilar anlayamiyorlar, ne
yazik, gônûl isterdi ki demokrasi
gûçleri kendi iç dinamikleriyle bu reformlari
gerçeklestirsinler ama nafile Tûrk halkina bunu
bile layik gôrmûyorlar, nihayet bu memlekette
reform olacaksa azinliklar taninacaksa, diller
serbest birakilacaksa ve hatta devrim bile
olacaksa bunu da Genel Kurmay, veya iktidari
elinde bulunduran gûçler yapacakmis.! Ve bôylede
oluyor.Tûrkçûlûk biraz da bu galiba, gelenek
bôyle.!
Tûrkiye de her sey degisiyor ve hizla bir çok
sey degismek zorunda, Avrupa bekliyor, mesela
egitim sistemi bu yil içinde tamamiyla degismek
zorunda, kisaca artik kûçûk çocuklara "Ne Mutlu
Tûrkûm Diyene" "Bir Tûrk Dûnya ya Bedeldir" "Tûrkiye
Tûrklere Aittir" "Tûrkûn Tûrkten
Baska Dostu Yoktur" vs gibi yûzlerce saçma sapan
emirlerle insanlari artik
zehirlemek mûmkun olamiyacak. Sirasi gelmisken
bize SOSYOLOJI anlatan arkadaslar, tarih anlatan
arkadaslar samimi ise bôylesi çagdisi bir egitim
sistemi ûzerinede kafa yormalari gerekli degil
mi? Tûrkiye Universitelerin de
neden bu kadar az dil bilimcisi, tarih bilimcisi,
antropolog veya sosyolog bulunmakta, hiç bir
ciddi çalismanin olmamasi veya bagimsiz
kurumlarin olusmamis olmasini nasil
açiklayabiliriz. Tûrk kûltûrû için hiç ônemli
degil mi?
Ama, Genel Kurmayin yani Ordu'nun ve diger
politik otoritenin hedefleri,amaçlari
dogrultusunda, politik çikarlar için devlet
adina sosyal bilimci dedigimiz
bu mezunlarin (ancak oralarda is bulabiliyorlar)
eliyle bilinç sasirtarak çag disi sistemi ayakta
tutmaya çalismanin bu saatten sonra anlami ne
olacak. Tûrk
halkinin bilim adina bundan ne çikari olacak?
Sosyal bilimlerde ôzgûr olamiyan
bir toplum nasil ileriye gidebilir? Yalan ve
yanlis, zor ve siddete dayanan bir
kimlik nasil yasayabilir, nasil gelisebilir?
Bize hiç durmadan Tûrklûgûmûzû anlatan bu
arkadaslar kendi kûltûrleri'nin resmi tarih
anlayisindan kopmasi ve ôzgûrlesmesi için o
bilimsel gûçlerini kullanmalari daha çok gerekli
olmasina
ragmen nafile, illaà bizim nasil Tûrk ve Islamin
Alevi mezhebine ait oldugumuzu, dilimizin de dil
olmadigi gibi gereksiz, degersiz seylerle
ilgilenmek daha kolay geliyor onlara, belki de
aliskanlik olmus, bir tûrlû
kurtulamiyorlar. Belki de ekmek kapilari, kim
bilir?
Arkadaslar yazilarinda ilk Tûrkçûler den Dr.
Riza Nur'un bir makalesini referansta
bulunmaktalar, Riza Nur'un bu makalesi elimde
bulunmamakta ama kendi
kitabinin bir bôlûmûnû yorumsuz olarak buraya
aktarmak istiyorum.
Yine bir sekilde Sayin Dr Riza Nur'un akibeti ne
oldu? Benim bilgim onun Mustafa Kemal tarafindan
ôldûrûldûgûne iliskindir, diger bir çok Tûrk
aydininin sonu gibi oda ôldûrûlerek
cezalandirildi.
Dr. Riza Nur bize "Hayat ve Hatiratim" adli
uç ciltlik bir eser birakti. Bu eser Istanbul
Atindag yayinevi tarafindan yayinlandi. Eserin
yayinlanis tarihine iliskin kesin bir bilgi
veremiyoruz. Ancak yazarin eserinde ki bizi
ilgilendiren bolumunden anliyoruzki, Rusya ya
olan yolculugu, Bolseviklerle gorusmesi için
gerçeklestirdigi yolculugun izlenimleridir.
Anlasilan bu yolculuk 1920 li yillarda
gerçeklesmis. Burada bizi ilgilendiren bolumleri
kisaca aktarmak istiyoruz. Bu izlenimlerin ilk
Turk milleyetçilerinden bir "aydinin" kaleminden
oldugundan bizim için onemli olacagini dusundum.
Hiç kuskusuz bu kitap genç Tûrk milliyetçi
kadrolarin o donemki kosullarini gostermesi
açisindan da onemli bir nitelige sahip.
Asagida okuyucuya bu kitaptan parçalar
aktaracagiz.
... Kayseri Sivas yolu soguktu. Bazi yerler
kardan bembeyzdi. Fakat Sivas'ta epeyce kar
bulduk. Belediyede misafir olduk. Halis Turgut
bizi evine davet etti. Bu zati ilk goruyordum.
Belki mektepte okumus ilk turkçulerdendi...
...Halis Turgut milli harekete hizmet etmis
sonra ikinci Millet Meclisine mebus olmus,
Mustafa Kemal'i sevmez, nihayet Izmir'de yapilan
suikast bahanesiyle Mustafa Kemal tarafindan
asilmis. O gece onun evinde , Sivas ahvaline,
Kizilbas turklere, Kocgiri asiretine dair
konustuk. O esnada bu asirette milli kiyam
aleyhine kaynasma baslamis imis...
...Biz gittikten sonra bizzat Halis Turgut
bes on kôyû dolasmis, bu tarzda propaganda
yapmis. Biz Moskova'da iken Koçgiri asireti
siyan etmis bu asiret isyana kalkaçagi vakit
butun Kizilbaslara adamlar gondermis, "Biz
siiyiz; Sunnîlere isyan edecegiz, bize istirak
edin! demis...
...Bu ufak tecrube bu tarz paropagandanin vatan
ittihat ve kuvveti namina en muhim bir vasita
oldugunu ispat etmektedir. Demek oyle heyetler,
muallimler gonderip,Anadolu'nun bu
mintikalarinda ve Kurtler içinde genis mikyasta
propagandalar yapmali. Oralarda esasi bu olacak
ilk mektepler açmalidir. Bu is pek muhimdir. Bu
tecrube gosteriyorki, ufak bir himmet bunlari
kazandirir. Bu is Turkiye için hayattir. Cunki
Ingiliz ler Anadolu'da isyanlar çikarirken,
bakiniz Rumu, Ermeniyi,Cerkezi, Kurdu
kiskirtiyorlardi. Tefrikayi muthis yapiyorlardi.
Kizilbaslari, Turkmenleri de Turkiye'den
ayirmaya çalisiyorlardi.
....Abdûlhamit zamaninda Ermeniler bu Kizilbas
Tûrklere musallat olmus, onlari, Ermenisiniz,
diye kandiriyorlardi. Muvaffak oluyorlardi. Bu
hal devam etse bu Kizilbaslar, Ermeni olup
gidecklerdi. Zaten bôyle neler kaybettik. Ben
bôyle bir propaganda teskilatini sonra, Sihhiye
Vekili iken çok teklif ettim. çûnkû
bu vekalete isyan isleri de merbut idi. Fakat
bunun kiymetini, ne Mustafa Kemal'e ne Ismet'e
anlatamadim. Yapmak mûmkûn olmadi. Elan en muhim
olarak yapilacak islerden biridir. Bu adamlar
askerdir, herseyi top ve tûfek ile halletmek
zihniyet ve pesindedirler. Zora daglarin borcu
vardir amma, zorun devami mûddetincedir:
Firtinadan agaç igrilir; fakat geçince yine
dogrulur....
Bilhassa teklifim Kûrdistan içindi. Oranin
basimiza is açacagini temessûl için teskilat
yapilmasini sôylemistim. Rusyadan dônerken
Samsun'a geldim. Vali Cemäl'i orada buldum.
Mustafa Kemal azletmis. Burada ticaret yapiyor
Kizilbas kôylerinde Halis Turgut tarafindan
yapilan propagandayi, mûhim neticesini bizzat
bana o anlatti. Zavallyi Mustafa Kemal Sivas'tan
da tepelemis idi.....sayfa 713,
... Sivas ve Erzincan, iki geçilmesi gûç dag
var. Karabayir, Cardakli, Iginti'den sonra
Karabayirin etegine geldik animizda bir
otomabil, birkaç yayli, bir mûfreze asker var.
Burasi daima Eskiya baskinina maruz oldugundan
kendimizde birer mavzer aldik. Benimki, Koçbey
hadisesinde Ankarada aldigim filintadir. Onunla
Moskava'ya gittim. Ve beraber dôndûm. Hala
Sinop'ta kûtûphanemde durur.. sayfa 718,....
Karakol sicak, vûcudumuz yumusadi. Bizler
jandarma, amele, her birimiz bir tarafa
serildik. Simdi karakolun hikayelerini,
menkibelerini anlatiyorlar. Iki de bir karakolu
Dersim eskiyasi basarmis, burasi bir çok defa
gâzi imis. Dis tarafinda bir çok kursun yarasi
varmis. Biz karanlikta bu kursun yaralarini
gôrememistik. Kendimizi herseyden emniyette,
keyifli zannederken, basimiza yeniden is çikti.
Sordular: "Mesela bu aksam da basabilirler mi?"
Cevap "Hay hay!" ben inanmadim ve dedim ki, " Bu
karda Dersimliler nasil bu dagin tepesine
gelebilirler? Olamaz." Dediler ki: "Onlar karda
yûrûmekte ustadirlar, ayaklarina kalbur ve ona
benzer seyler baglarlar. Kara batmayan bir
baston yaparlar. Sosede yûrûr gibi yûrûrler."
Iste bu fena!... Demek bu adamlar ski ve emsali
kar aletlerini kendilerine mahsus bir tarzda
biliyorlar. Demek bu gece burayi da
basabilirler. Hapi yuttuk demek. Pek keyfimiz
kaçti.... Sabah erken kalktik. Amelenin parasini
biz verdik. Disari çiktim, rûzgar kesilmis,
berrak bir hava, biraz sonra da gûnes de dogdu.
Yerimiz pek yûksek yer. Önûmûzde bir çukurluk,
ondan sonra bizimkinden alçak bir takim daglar
var. Hepside ak; kar. Bunlar Dersim daglari
imis. Karakola baktim. Kursun yarasi içinde...
bin sûkûr dedim.....Bu daglar eski tarihte
meshurdurlar. Ksenfo'nun meshur seferleri,
buralarda olmus olsa gerektir. Askeri
kirilmistir. Pontus Krali Midad ve Romalilar
zamùaninda burada kulubeler yapilmis, çanlar
konmustur. Yapilarda çanlari çalarlarmis. Bu
suretle yocu varsa çan sesine giderek yolu
kaybetmezmis...... Erzincan ovalarina dûstûk.
Buralar genis ovalar, çaylar da var. Imar edise
bir kaç "Misir" yapar; fakat çirçilak vatanimiz
ne zavalli harap topraklarmis!..
Ovadayiz. Yolun kenarinda bir su sariltisi
duydum. On adim kadar yoldan ôteye ilerledim.
Kûkûrt kokan, dumani çikan, yel gibi akan bir
su. Indim. Bosuna akip giden su suya baktikça
baktim. Yûregimin yagi da beraber akti. Acidim.
Biraz ôtede bir de yerden kaynayan bir su var.
Elimi soktum. Buz gibi tattim. Gazi bol, kalevi
bir su. Dûsûndûm, tabiat surada bol akan bir
banyo suyu ile mideler için mûkemmel bir sofra
suyu olan kalevi suyu yan yana koymus. Ne nimet?
Avrupa'da bôyle sey olmak mûmkûn degildir....
Burasi imar edilse ne mûkemmel bir su sehri
olurdu...
Ilerledik. Artik Ermeni tahribatini gôrûyoruz.
Harb-i Umumi sonunda Rus ordusu Baybutr,
Erzincan taraflarindan çekilirken Rus
ordusundaki Ermeniler mûhtis katliâmlar emsalini
yapmislardir. Buradaki insanlarin hikayesine
bakmaga lûzum yok. Bunu sôyleyen sey, ikide bir
gôrdûgûmûz birçok yikik duvarlardan mûrekkep
viraneler. Bunlar Tûrk kôyleri imis. Ermeniler
ahaliyi kadin, erkek ve çocuk kesmisler. Kôyleri
de yakmislar.... Ve anlasiliyor ki bir mûddet
evvel buralar
mamur imis. Evler varmis, ocaklarindan duman
tûtermis. Cocuklari, delikanlilari
kizlari varmis; evlerinin ônûnde oynarlarmis.
Inekleri, koyunlari varmis. Bagirir,
melerlermis. Nadiren bu harebelerde dumanlar
gôrûyoruz. Sag kalan bir
iki aile simdi gelmis, yikik duvarlardan biraz
ôrûp ûstûnû toprakla ôrtmûs, içine girmis.
Viranede baykustan baska bir sey degil. Kôy
bununla mi eski haline gelecek, ne kadar
zamanda!: Bunlara sorunuz, Ermeni facialari,
kanli, zehirli hikayeler. En tas yûreklileri
aglatir. Ônûmûzde bir geçit daha var. Adi Sansa
Bogazi. Bir ukbe, bir bela-yi berzâh imis. Bunun
dehseti cografi tesekkûlûnde degil, Dersim
eskiyasinda. Cani dise alip buna da girecegiz.
Bu eskiyanin fenaligi, pusu arkasindan yolcuyu
evvela vurmak, sonra soymak imis. Halbuki
Anadolunun diger taraf eskiyasi geçidi tutar
"Davranma" der, soyar, mûdafaa gôrmezse cana
kiymaz. Bunlar ise ônce ôldûrûr sonra
soyarlarmis....
... Bogazda gidiyoru.Bir tarafimizkûçûk tepeler,
altimiz iyi yapilmis ve genis bir sose. Diger
tarafimiz Murat irmagi. Irmagin ôbûr tarafi
Dersim daglari ki, yûksekçe. Her adimda eskiya
zuhur edeceginden korkuyoruz. Kulaklar kiriste.
Kimsede can yok; herkes somurtmus, mûtevekkilane
gidiyoruz. Insan tuhaf mahlûktur. Lûzumunda bule
bile ôlûme de gidiyor! Arada taslardan yapilmis
metrislere rast geliyoruz. Eskiya bunlarin
arkasindan ates edermis. Her metrisi
gôrdûkçe affallaniyoruz. Ölû gibi oluyoruz.
Geçtikçe "Elhamdûlillah! Bunu da selamet geçtik"
diyoruz. Insan burada eskiyaya yakalanirsa,
kaçmanin da imkani yoktur. Bir taraf dag, bir
taraf irmak, helacan içinde aksami ettik. Konak
yerine indik. Bu gece muhtis bir gece
geçirecegiz. Eskiyanin pençesi altindayiz.
Bir tepenin ônûne ûç duvar yapilmis, olmus bir
han. Pencereleri pek yûksekte ve mazgal deligi
halinde. Içeri girdik. Atlari da soktular.
Sebebini sordum "Disarda birakilmaz, eskiya
gôtûrûr" dediler. At, Insan, esya dengi ûstûste
bir yere tikildik. Ömrûmde bôyle bir sey
gôrmemistim. Basimiza bu da geldi. Aman, bu
Anadolu'da syahat ne mûhtis seymis? Vatan
yolunda neler gôrûyoruz?!... Hanci ihtiyar
ihtiyar bir adam. Tam bir Kizilbas simasi.
Posbiyik. Sakal gôbeginde basta kûlâh ve yazma
sarik. Her gôzûnde birer okka cerehat. Yiyecek
yok. Neyse adamcagiz bize yumurta buldu; yedik.
Eskiyanin gece
hani basmasi ihtimali varmis. Kapinin arkasina
denkleri koydular. Pencerede yok. Emniyetteyiz.
Bizim seyyar karyolayi kurup yattim. Bôyle
insan, hayvan beraber yatmanin iyiigi de varmis,
sicak oluyor. Sabah erken hazirlandik. Yola
dûzûldûk. On metre gidince benim payton kirildi.
Bu seyahatte bir defa bile saglam bir arabaya
rastgelmedik. Simdi arabasiz kaldim. Halbuki bu
ukbeden bir ayak evvel çikmak lazim. Aklimi
bozacaktim!.. Arabaciyi ôyle bir dôvdûm ki,
yerlere yuvarlandi. "çûrûk arabayla ile bir daha
sefere çik!" diye diye dôvdûm.
Bari sehirlerde valiler, belediyeler bakmiyor.
Mûsteriler hukukunu bu suretle
mûdafa etsin. Bu mesele mûhim bir meseledir.
Nasil olurda bir yolcu Sansa'nin ortasinda kalr?
Cani, mali tehlikedir. Neyse baska bir arabaya
siginip ilerledik.
Bir aralik Dersim yakasinda magaralar gôrûldû.
"Kôroglu magaralari" dediler. Suyun içinde dik
kayalik içinde delikler. Hakikaten Kôroglu
buralari geçmistir.
Onun Anadolu'nun hemen her yerinde magaralari
vardir. Öyle derler. Nihayet bu belayi geçirdik.
Sagsalim çiktik. Bin sukûr yarabbi.
Mama Hatun'a geldik. Adina bakinca Selçuklular
devrinden.... Sayfa 723.
Riza Nur'un kitabindan buraya aktardigim
parçalar, onun 1920 veya 1921 yilinda
olmasi gereken bu yolculugundaki anilarini
yansitirken ayni zaman da Tûrk ulusalciliginin
Dersim'e bakisini yansitan gôrûsleri de
yansitmasi açisindan
tarihsel bir ôneme sahip.
Riza Nur'da tipki bûtûn sômûrgecilerde oldugu
gibi isgal edecekleri ûlkenin kôtûlûklerini
anlatmakla bitiremiyor. Eskiya diyerek anlatmasi,
korkunç insanlar
oldugu, gerici veya diger bilinen yalanlari oda
tekrarliyor, "medeniyeti" temsil ettiginden
dolayi isgal edecegi ûlkenin ne kadar kôtû
oldugunu anlatmak
zorunda kaliyor. Halbuki, Dersimin bir yani
Sivas, bir yani Kemah, bir yani Erzincan, bir
yani Tercan (Mama Hatun), bir yani Erzurum, bir
yani çabahçur, bir yani Palu, bir yani Harpert (Elazig)
bir yani Malatya dir. Tûm bu sehirler
tarih boyu zenginlikler yaratarak 1900 lere
geldiler. Bu sehirlerin bir çogunda
bir çok kûltûr, din beraber yasadi. Bu sehirler
bilgi ve kûltûrûn gelismesinde
ônemli roller yasadilar. Dersim bu sehirlerin
ortasinda ise ayni zamanda bu kûltûrlerin
gelismesinde de can alici bir role sahipti.
Dolayisiyla Dersim
etrafinda bu denli gelismis sehirlere sahipse
bunun nedenleri var. Riza Nur'un
çizmeye çalistigi eskiya hikayesini Dersim'e
saldiranlar ondan sonra da hiç durmadan yazdilar,
anlattilar. Bizler dûnya'nin en azgin eskiyalari
olurken onlar da dogal olarak uygarligin, isigin
bize tasiyicilari oldular. Buna inanmak mûmkûn
mû?
Cevaplar: