ALEVİ MUHALEFETİ DERSİM KONUSUNDA ARTIK
NET BİR TUTUM BELİRLEMELİDIR
SEYFİ CENGİZ
Alevi aydınları arasında Mustafa Kemal'in
Dersim soykırımında bir suçu olmadığı,
olan bitenin onun hasta olduğu bir dönemde ve onun
bilgisi dışında cereyan ettiği düşüncesi
hayli yaygın görünüyor.
Bu düşüncenin gerçeklikle bir alakası yoktur.
Mustafa Kemal daha Birinci Savaş yıllarında
bir İttihatçı olarak Dersim Meselesi'ne bulaşmış
biridir.
Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı
Arşivi'ndeki bilgilere göre, 8 Mart 1916 Dersim direnişini
bastırmakla o sırada 16. Kolordu Komutanı
olan "Mustafa Kemal Paşa" görevlendirilmiş,
Ruslar'ın hareket sahasının daraltılması
ve Dersim direnişinin bastırılmasında
onun aldığı ya da önerdiği tedbirler
etkili olmuştur (ATASE, Klasör 147, Dosya 664, Fh.
80'den nakleden Suat Akgül, Amerikan ve İngiliz
Raporları Işığında Dersim, s. 38).
Palu ve Elazığ'a doğru ilerlemekte olan
direnişçiler Diyarbakır ve Elazığ'dan gönderilen
birliklerle Peri Suyu kuzeyıne çekilmek zorunda bırakıldıktan
hemen sonra ise Mustafa Kemal kendi görevini Yarbay Galatalı
Şevket'e bırakmış ve Haziran 1916'da
direniş Galatalı Şevket tarafından bastırılmıştır.
Bu Dersim direnişi bastırıldıktan kısa
bir süre sonra Ruslar Erzincan'ı işgal eder. Bu
ortamda Dersim kendi özgürlüğü için yeniden
harekete geçer. Koçgirili Alişer, Mustafa Vefa ve
Haydar'ın da aralarında bulunduğu Dersimli
liderler, Dersim ve Kürdistan adına Ruslar ve
Ermenilerle görüşerek bir anlaşma yaparlar. 1916
Temmuz'unda Ovacık'ta Ruslar'ın ve Ermeniler'ın
tanımaya hazırlandıkları bir Dersim hükümeti
kurulur.
İşte tam bu sırada İttihatçılar
bir kez daha Dersim'de oluşan bu çekirdek yönetimi
ortadan kaldırmak üzere o sırada İkinci Ordu
Komutan Vekili olan Mustafa Kemal'e görev verirler (Bk.
ATASE Arşivi, Kl. 2950, Ds. 71, Fh. 1, 79, 80 ve 81'den
aktaran S. Akgül, a.g.e, s. 41).
Ruslar'ın geri çekilişini takiben Dersim yönetimi
Türk ordusu tarafından yıkılır (1918).
Mustafa Kemal ve Dersimliler çok geçmeden tekrar karşı
karşıya gelirler. Bizzat Osmanlı hükümeti
tarafından Samsun'a yollanan Mustafa Kemal ve
beraberindekilerin Ermeni, Dersim ve Kürt özgürlük
hareketini engellemek amacıyla Erzurum ve Sivas
kongrelerini organize ettikleri aşamada, yaklaşık
bu aynı sıralarada, Dersim'de Kemalistler'in
otoritesini tanımayan dönemin tek gerçek kurtuluş
hareketi şekillenir. Celal Bayar'ın deyişiyle
Dersimliler Koçkiri hareketini başlatır. Bu
hareket de bilindiği gibi Mustafa Kemal ve arkadaşları
tarafından kırımla bastırılmıştır.
1934'te İskan Kanunu çıktı.
1935 sonlarında TBMM'de Dersim Sorunu'nu gündeme
getiren ve hemen sonra da Tunceli Kanunları'nı çıkartıp
ordularına Dersim'i hedef gösteren yine Mustafa
Kemal'dir.
4 Mayıs 37 tarihli taarruz emrini (soykırım
buyruğu) veren de odur. Bu tarihten kısa bir süre
sonra, 8 -13 Haziran 37 tarihleri arasında bölgeye
gelerek valiler ve askeri yetkililerle görüşmeler
yapmış, gelişmeleri yakından takip etmiştir.
Seyit Rıza esir edildikten sonra Dersim kasabı
Alpdoğan'a ilk kutlama mesajı ondan gelmiştir.
15 Kasım 37'de Seyit Rıza idam edildiğinde
Elazığ garında infazların bitmesini
beklemektedir. 38'de hasta yatağında bile
kendisinin Dersim'in ortadan kaldırılması yönündeki
emrinin hayata ne ölçüde geçirilidiğini merakla
izlemektedir.
Tüm bu gerçeklere rağmen M. Kemal'i ve TC devletini
aklama çabaları nafiledir.
Alevi aydınları, Alevi dergileri, dernekleri ve diğer
kurumları İttihatçı-Kemalist geleneksel
Bektaşi tavrını artık bırakmak, açık
ve net bir Dersim politikası benimsemek durumundadırlar.
Dersim 38 Girişimi bir fırsattır.
Alevi hareketi bu girişime açık destek vererek
Dersim ve Kızılbaş sorunundaki samimiyetini
kanıtlamalıdır.
|