Mehmet YILDIZ
Tarihsel Kültür Tanımı ve Aktüel
Dersim Portreleri
Tarihsel kültür tanımı kültürün en genel trendlerini esas alırken,
bu tanımın statik bir kültür tanımına dönüşmemesi gerekir. Statik
olan bir kültür konsepti daha çok söz konusu kültür mirascılarını
yanıltır ve yine herkesten önce onlara zarar verir. Statik kültür
konsepti zaman kavramını dikkate almadığı için dinamik bir kültür
konseptinin avantajlarını taşımaz. Kültürel reprodüksiyonun aktüel
olarak yaşanıp yaşanmadığını incelemek yerine, bu noktada bir
otomatizmi öngörürseniz realite ile olan bağınızı koparmış ve
böylece kendinizi fantazi dünyasında yaşamaya mahkum etmiş olursunuz.
Kültür bir kuşaktan sonraki kuşağa ancak reprodüksüyon aracılığıyla
geçer. Kültürün kuşaktan kuşağa geçmesinde bir otomatizm yoktur.
Yeni kuşakların eski kuşakların kültürünü benimsemeleri ve kişisel
düzeyde bu kültürü güncel olarak yeniden üretmeleri gerekir.
Sosyolojinin en önemli kavramlarından biri hiç şüphesiz kültürdür.
Sosyologlar genellikle kültürü belli bir halkın yaşam biçimini
oluşturan değerler, inançlar, davranış biçimleri ve maddi objeler
olarak tanımlar (Macions § Plummer, 1998). Kültür, ulus ve toplum
kavramları arasında her zaman yakın ilşkiler vardır, ancak bu
kavramlar farklı fenomenleri ifade ederler. Ulus belli çoğrafik
sınırlar dahilinde oluşturulan politik bir birliği ifade eder.
Toplum bu ulusal-çoğrafi sınırlar dahilinde halkın karşılıklı
ilişkilerinin (interactions) organize edilmesiyle oluşur. Günümüzde
toplumların büyük çoğunluğu çok kültürlü toplumlardır. Birden fazla
kültürü barındıran bu toplumlar multikültürel toplumlar olarak
tanımlanırlar.
Kültürün genellikle beş önemli komponenti olduğu söylenir ve bu
kompoenetler şunlardır: Dil, semböller, değerler, normlar ve maddi
objeler.
Kültürün beş temel komponenti arasında en önemli olan dildir. Dil
toplum üyelerinin iletişim ve kültürel yeniden üretimin temel
aracıdır. Dil olmadan kültürel yeniden üretimi sağlamak
olanaksızdır. Eğer belli bir topluluğun dili ölü bir dil haline
gelmişse, o topluluğun kültürü de ölü bir kültür haline gelmiştir.
Burada kültürel yeniden üretimden (cultural reproduction)
bahsedemeyiz.
Dersim kültürünün dili (Zone Ma) artık Dersim halkının dili
değildir. Bunun en tartışılmaz somut göstergesi Dersimli anne ve
babadan dünyaya gelen çocukların hiçbirinin konuşmayı bizim dilde
öğrenmiyor olmasıdır. Dolayısıyla Dersim kültürünün reprodüksiyonu
durmuştur.
Reprodüksiyon mekanizmesi felç edilmiş Dersim kültürü
kurtarılabilir mi? Bir başka deyişle, Dersimli aileler tekrar
anadillerine dönebilirler mi? Dersim toplumunun bu gibi kollektif
bir niyeti var mıdır? Bu gibi kollektif bir niyet varsa, bu insanlar
hangi politik, sosyal, ekonomik, kültürel ve psikolojik koşullar
altında bu gibi iradi bir karar alabilirler?
Dersim toplumu tümden göçe zorlanmış bir toplum değildir. Dersim
çoğu kez Dersimliler tarafından bir diaspora toplumu olarak görülür.
Bu doğru bir tutum değildir. Diasporanın yanı sıra hâlâ Dersimde
yaşayan Dersimliler vardır ve bunlar bu toplumun ana direğini
oluşturmaktadırlar. Ancak Dersimde yaşayan Dersimliler çok ağır
siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel baskılar neticesinde
anadillerini terk etmişlerdir. Dersimlilerin dili Türkçe olmuştur.
Yukarıda da belirttiğim gibi, tarihsel kültür tanımını statik bir
tanıma dönüştürmek yanlıştır. Tarihsel bir perspektifle yapılan
kültür tanımını Weberci tarzda idealize edilmiş bir konsept olarak
algılamak da mümkündür. Weberin yaptığı konsept idealizasyonları,
peşinde koşulmak üzere formüle edilen idealleri ihtiva etmek yerine,
bozucu faktörlerden arındırılmış hipotetik (hypothetical) saf
mekanizmaları veya durumları ifade ederler.
Dersimlilerin mevcut kültürel realitesine bakınca, yeniden
üretilen homogen bir Dersim kültürel kimliği yerine, çok sayıda yeni
alt-kültür gruplarının oluştuğunu görüyoruz. Dersim kültürünün çok
zayıflamış otantik unsurlarının yanı sıra, yeni kültürel patronların
oluştuğunu inkar etmek bizi yalnızca yararsız bir subjektivizme iter.
Mevcut durumu aşağıdaki gibi şematize edebiliriz:
1- Son Mohikanlar: Tarihsel Dersim kültürünü taşıyan, ancak bu
kültürün ağır bir tahribata uğramış olması nedeniyle teçrit edilmiş
ve toplum içinde fonksiyonsuz hale getirilmiş otantik (yaşlı)
Dersimliler.
2- Türkleşmiş veya yarı-Türkleşmiş Dersimliler: Türkçe konuşan ve
çeşitli düzeylerde Türk toplumuna entegre olan Dersimliler. Toplumun
çoğunluğunu oluştururlar. Bu kesimi kendi içinde dört ayrı gruba
ayırmak mümkündür:
a) Objektif ve subjektif olarak Türkleşmiş Dersimliler: Objektif
olarak Türkleşmiş oldukları gibi, subjektif olarak da, yani kendi
özgür tanımlamalarına göre de Türk sayılması gereken Dersimliler.
b) Objektif olarak Türkleşmelerine rağmen, Türk kimliğini reddeden,
tarihsel Dersim kültürel kimliğine değer veren ve kimliklerini
Dersim kültürel kimliği ile özdeşleştiren subjektif Dersimliler.
c) Avrupa ülkelerinden birinde doğan, Avrupa eğitimi gören,
Türkleşmiş veya yarı-Türkleşmiş anne ve babalarından bir ölçüde Türk
kültürü almış olan, ama kimliklerini otantik Dersim kültürüyle
özdeşleştiren subjektif Dersimliler.
d) Objektif olarak Türkleştikleri halde, subjektif olarak
kendilerini Kürt gören Dersimliler.
e) Objektif olarak Türkleştikleri halde ana dili Kürtçe olan ve
kendilerini subjektif olarak da Kürt gören Dersimliler.
Birinci grup Dersimliler utanç verici bir biçimde fonksiyonsuz
hale getirildiklerine göre, mantıken umudumuzu öncelikle ikinci
grubun b ve c şıklarına giren insanlara bağlamamız gerekiyor. Türk
ve Kürt ulusculuğunun bizim için çok tahrip edici sonuçlar
doğurduğunu söylemek bile gereksizdir. Bu nedenle Kürtlerin mevcut
egemen olmama durumlarını dikkate almadan Türk ve Kürt ulusal
projelerinden kesinlikle uzak durmak Dersimliler için bir elzemdir.
Bunu anlamak istemeyen ve onun bunun kuyrukculuğu ile sözümona
Dersimciliği kombine etmeye çalışan insanlara asla güvenilmez. Bu
temel bir kriterdir. Nitekim rasyonalizmi ve hümanizmi savvunduğum
için ve her türlü kriminal Dersimden çıksın dediğim için bu
kesimler tarafından halk düşmanı ilan edildim. Dersime yönelik
etnik-kültürel kimliğimizin çekirdek ailesini yaratacak olan
sosyo-kültürel projeleri hayata geçirmemiz gerekir. Sosyal
mühendislik zihniyetiyle işe el atmayanların Dersim söylevlerine
asla kulak vermemeliyiz.
Cevaplar: