>>>>>NetteALİ.net<<<<<<< '" title="NetteALİ"link="#000080" vlink="#000080" alink="#000080">

      HOŞ GELDİNİZ

 

 ESPİRİLER
 FIKRALAR
 PARADOKSLAR
 1999 - 2002 ÖSS
 KOMİK ŞİİRLER
 ŞİİRLER
 ÜNLÜLÜLER
 HİKAYELER
 BURÇLAR
 PAMUKKALE

 

 
 
 

Ziyaretçi defteri

Oku

Yaz

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 
 

NetteAli.net-Hikaye

 

       Zaman


  Zamanın birinde bir kasabada yasayan dunyalar guzeli bir kiz varmis.
Bu kiz oyle guzelmis ki cok uzak sehirlerden ve ulkelerden cok zengin,
cok yakisikli, asil pek cok delikanli onu gormeye gelirmis. Kendisiyle
evlenmek isteyen nice prensi nice sovalyeyi reddeden guzel kiz
kimseleri begenmezmis. Bu arada ayni kasabada yasayan ve bu kiza
asik olan genc bir delikanli da bu kizi istemis. Ama kiz onu da reddetmis.
Aradan uzun yillar gecmis. Bizim delikanli kasabadan ayrilmis. Kendine
baska bir hayat kurmus ve evlenmis, coluk cocuga karismis. Bir gun yolu
bir zamanlar yasadigi guzel, kucuk kasabaya dusmus. Orada tanidik birine
rastladiginda aklina bir zamanlar orada yasayan dunyalar guzeli kiz gelmis
ve ona ne oldugunu sormus. Yasli adam onunde gul bahcesi olan bir evi
gostererek kizin evlendigini soylemis. Bizimki bir zamanlar herkesi
reddetmis olan kizin kocasini pek merak etmis. Bir gun gizlenip
kocasini evden cikarkengormos. Kizin kocasi sisman, kel ve cirkin
mi cirkin bir adammis. Üstelik zengin bile degilmis.cok merak eden
adam kocasi gittikten sonra evin kapisini çalmis. Kiz kapiyi acinca
kendini tanitmis ve neden boyle bir adamla evlenmis oldugunu sormus.
Kiz da ona arkasindaki gul bahcesinden en guzel gul koparip
getirirse cevabi verecegini bu arada tek sartinin bahcede ilerlerken
geriye donmemesi oldugunu soylemis.

Adam da bunun uzerine yuzlerce guzel gulun oldugu bahcede ilerlemeye
baslamis. Birden cok guzel sari bir gul gormus. Tam ona dogru egilirken
biraz ilerde kocaman pempe bir gul gozune carpmis. Tam ona uzanirken
daha ilerde muhtesem guzellikte kirmizi bir gul goncasi gormus. Derken
bir de bakmis ki bahcenin sonuna gelmis ve mecburen oradaki bir gul
koparip kiza goturmus. Bahcenin en guzel gulun getirmesini beklerken
kiz bir de ne gorsun yapraklari solmus ciliz bir gul. Bunun uzerine adama
donen kiz soyle demis;

- "Bak gordun mu? Her zaman daha iyisini bulmak isterken omur gecer ve
sen en kotusune razi olmak zorunda kalirsin. Bu yuzden genclik gitmeden
elindekiyle yetinebilmeyi ogrenmek gerekir."


Kan rengi, kipkirmizi güllere bayilirdi... Zaten onlarla adasti... Adi:Gül... Kocasinin sevgili Gül'ü... Her yil evlilik yildönümünü kapinin önünde buldugu enfes fiyonklarla süslü kucak dolusu kirmizi güllerlekutlardi. Hiç aksamadan. Hatta, eşini kaybettigi yil dahi kapisi çalinmis gülleri kucagina birakilmisti,küçük bir kartla birlikte;"Seni geçen sene bugünden daha çok seviyorum..." Birden bunlarin son gülleri oldugunu düsündü. Önceden ismarlanmis olmaliydi. Ölecegini nereden bilebilirdi?.. Zaten herseyi daha önceden planlamayi ve yapmayi severdi. Gülleri özenle içeri tasidi. Saplarini kesti, vazoya yerlestirdi. Vazoyu da konsolun üzerine, esinin f otografinin yanina koydu. Orada kocasinin koltuguna oturup saatlerce gülleri ve fotografi seyretti. Sessizce......... Bitmek bilmeyen bir yil geçti. Yapayalniz ve hüzün dolu bir yil... Sonra bir sabah kapi çalindi tipki eski günlerdeki gibi... Kipkirmizi gülleri, üzerinde küçük kartiyla birlikte esikteydi. Evlilik yildönümünü kutluyordu. Gülleri içeri aldi.Şaşkınlık içinde dogru telefona kostu. Çiçekçi dükkanini aradi. Onu bu kadar üzmeye kimin hakki vardi?... "Biliyorum" dedi çiçekçi... "Esinizi geçen yil kaybettiniz...Telefon edeceginizi de biliyordum... Bugün size gönderdigim gülleri çok önceden ismarlamis, parasini da ödemisti. Hep böyle yapardi zaten... Hiç sansa birakmazdi. Dosyamda talimat var. Bu çiçekleri size her yil gönderecegim. Bir de özel kart vardi, kendi el yazisiyla.Bilmeniz gerek diye düsünüyorum.... Ölümünden sonra çiçeklere ilistirmemi istedigi kart..." Gül hiçkiriklar içinde tesekkür ederek telefonu kapatti. Parmaklari titreyerek zarfi açti... "Merhaba sevgilim" diye basliyordu kart... "Güller, senin kapiyi açmadigin güne dek gelmeye devam edecek. O gün çiçekçi beş ayri zamanda gelip kapiyi çalacak, eve dönüp dönmedigini kontrol edecek.Besinciden sonra emin olarak gülleri ona verdigim yeni adrese getirip, seninle yeniden ve ebediyyen kavustugumuz yere birakacak...."



      Bir kadın, evinden dışarı çıkar ve uzun beyaz sakallı 3 tane yaşlı adamın evinin önünde oturduklarını görür. Onları tanımaz. "Ben sizi tanımıyorum ama aç olmalısınız" der. "Lütfen içeriye gelin ve birşeyler yiyin."
"Evin erkeği içerde mi?" diye sorarlar adamlar. "Hayır" der kadın. "O dışarıda." "Öyleyse içeri gelemeyiz" diye cevap verirler. Aksam olup kadının kocası eve geldiğinde , kadın başından geçenleri kocasına anlatır. "Git onlara söyle ben evdeyim içeri gelebilirler" der.
Kadın dışarı çıkar ve onları içeri davet eder. "Hepimiz aynı anda içeri girmeyiz." der yaşlı adamlar.
kadın öğrenmek ister; "Niye giremezsiniz?" . Yaşlı adamlardan bir tanesi açıklar:
"Onun adı ZENGIN" der bir arkadaşını gösterir, ve bir diğerini işaret eder " O BASARI, ben ise SEVGI." Sonra ekler; "Simdi, içeri gir ve kocanla konuş hangimizi evinizde istersiniz".
Kadın içeri girip söylenenleri kocasına anlatır. Adam duyunca neşelenir. "Ne güzel!!" der ,"Madem öyle, Zengini içeri çağıralım ve evimizi zenginlikle doldursun." Karısı itiraz eder;
"Canım, niçin Başarıyı çağırmıyoruz?"
Bu sırada konuştuklarını evin diğer köşesinde bulunan gelinleri duyar. Zıplayarak gelir ve kendi fikrini söyler. "Sevgiyi çağırsak daha iyi olmaz mi? Evimiz sevgiyle dolar!"
"Gelinimizin önerisini dikkate alalım" der adam karısına. "Dışarı çık ve Sevgiyi bizim misafirimiz olması için davet et." Kadın dışarı çıkar ve 3 yaşlı adama sorar ;
"Hanginiz Sevgi? Lütfen içeri gel ve misafirimiz ol".
Sevgi ayağa kalkar ve eve doğru yürümeye baslar. Diğer iki yaşlı adamda onu takip ederler. Kadın şaşırmış bir şekilde Zengin ve Başarıya sorar ; "Ben sadece Sevgiyi davet ettim, siz niye geliyorsunuz?"
Zengin ve Başarı bir ağızdan cevap verirler;
"Eğer Zengin' i yada Başarıyı davet etmiş olsaydın diğer ikisi dışarıda kalırdı, ama sen Sevgiyi davet ettin, O nereye giderse bizde oraya gideriz. Nerede Sevgi var ise, orada Başarı ve Zenginlik de vardır...!!!





              Bir zamanlar bir kralın aklına söyle bir düşünce geldi:

"Eger bir ise ne zaman baslayacagımı; kimi dinleyecegimi ve yapmam gereken en önemli seyin ne oldugunu bilseydim, girdigim her isi basarırdım."

Aklina böyle bir fikir düsünce, kralligin dört bir yanina, kim kendisine her is için en uygun vakti, bu is için en gerekli kisinin kim oldugunu ve yapilmasi gereken en önemli seyin ne oldugunu ögretirse ona büyük bir mükafat verecegini ilan etti. Bilgeler kralin huzurunda toplandi, fakat sorulara verdikleri cevaplar birbirinden tamamen farkli çikti.

ilk soruya cevap olarak; kimileri her hareketin dogru vaktini bilmek için önceden günlerin, aylarin, yillarin yer aldigi bir takvim hazirlamak ve siki sıkıya buna uyarak yasamak gerektigini söylediler. "ancak böylece" dediler "her sey tam zamaninda yapilabilir". Digerleri ise her hareketin dogru vaktine önceden karar verilemeyecegini, kisinin kendisini bos eglencelere kaptirmayip, hep daha önce olmus olaylari izleyerek en lüzumlusunu yapabilecegini iddia ettiler. Bu defa baska bilginler de kral neler olup bittigine ne kadar ederse etsin, tek bir kisinin her hareket için en uygun vakte karar vermesinin imkansiz oldugunu; kralin, her seyin en uygun vaktini tespitte ona yardim edecek bir bilge kisiler konseyi kurmasi gerektigini söylediler. Fakat bu defa da baska bilginler; "Bir konseyin önünde beklemesi imkansiz bazi seyler vardir, bu islerin yapilip yapilmayacagina ancak tek bir kisi aninda kara verebilir" dediler. "Buna karar vermek içinse neler olacagini önceden bilmek gerekir. Neler olacagini önceden bilenler de yalnizca sihirbazlardir. Dolayisiyla her hareketin dogru vaktini bilmek isteyen, sihirbazlara danismalidir.

ikinci soruya da ayni sekilde türlü türlü cevaplar geldi. Kralin en fazla ihtiyaç duydugu, en gerekli kisiler bazilarina göre danismanlar; bazilarina göre papazlar; bir kismina göre hekimler; daha baska bir kismina göre ise savasçilardi.

Üçüncü soruya, yani en önemli isin ne oldugu konusuna gelince; bazilari dünyadaki en önemli seyin bilim oldugunu söyledi. Bir kismi savasta ustalasmak; daha baskalari da dinî ibadet dediler. Bütün cevaplar birbirinden farkli çikinca, kral bunlarin hiçbirisini kabul etmeyip hiç kimseye de ödül vermedi. Ama halâ dogru cevaplari aradigi için, bilgeligiyle ünlü bir münzeviye danismaya kara verdi. Münzevi, hiç ayrilmadigi bir agaç kovugunda yasar, yanina sade halktan baskasini kabul etmezdi. Bu yüzden kral üstüne sade elbiseler giyerek kendisini halktan biri gibi göstermeye çalisti ve yola düstü. Münzevinin kovuguna yaklastiklarinda atindan indi ve muhafizini da geride birakip yola devam etti. Kral yaklasirken münzevi kovugunun önüne çiçek tarhlari kaziyordu. Krali gördü, selamlayip kazmaya devam etti. Münzevi mecalsiz ve zayif birisiydi; küregini topraga her sokusunda bir parçacik toprak çikariyor, soluk soluga kaliyordu. Kral yanına gelip söyle dedi : "Ey bilge münzevi, size üç sorunun cevabini sormak için geldim. Dogru seyi dogru zamanda yapmayi nasil ögrenebilirim? En fazla muhtaç oldugum, dolayisiyla digerlerinden fazla ilgi göstermem gereken insanlar kimdir? En önemli ve her seyden önce kendimi verecegim isler nelerdir?" Münzevi krali dinledi, ama cevap vermedi. Avuçlarina tükürüp kazmaya devam etti. "Yoruldunuz" dedi kral, " Küregi bana verin de biraz dinlenin." Münzevi, "Sagolun" diyerek küregi krala verip yere oturdu. Kral iki tarh kazdiktan sonra durup sorularini tekrarladi. Münzevi yine cevap vermedi; bu defa ayaga kalkti, elini kürege uzatti ve söyle dedi: "Biraz dinlenin; bir parça da ben çalisayim." Fakat kral küregi ona vermeyip kazmaya devam etti. Bir saat geçti, bir saat daha. Günes, agaçlarin ardindan batmaya basladi; sonunda kral küregi topraga saplayip söyle dedi: "Ey bilge kisi, senin yanina sorularima bir cevap bulmak için geldim. Eger cevap vermeyeceksen, söyle de evime gideyim". Münzevi, "Buraya kosarak birisi geliyor" dedi, "bakalim kim?" Kral arkasina döndügünde bir adamin kosarak kendilerine dogru geldigini gördü. Adamin karnina bastirdigi ellerinin altindan kan siziyordu. Kralin yanina ulasinca, kendinden geçercesine inledi, sonra da bayilip yere düstü. Kral ve münzevi, hemen adamin üstündeki elbiseleri çikardilar. Karninda büyük bir yara vardi. Kral yarayi elinden geldigince yikadi, mendiliyle ve münzevinin havlusuyla sardi. En sonunda kan durdu, adam kendisine gelince içecek bir sey istedi. Kral dereden taze su getirip ona verdi. Bu arada aksam olmus hana sogumustu. Kral, münzevinin de yardimiyla yarali adami kovuga tasiyarak yataga yatirdi. Yataga uzanan adam gözlerini kapatip derin bir uykuya daldi. Kral, kosusturmadan ve yapmis oldugu islerden öylesine yorulmustu ki esige çöktü ve uyuyakaldi; kisa yaz gecesi boyunca deliksiz bir uyku çekti. Sabah uyaninca nerede oldugunu, yatakta uzanmis ve canli gözlerle dikkatle kendisine bakan yabancinin kim oldugunu uzun süre hatirlayamadi. Kralin uyandigini ve kendisine baktigini gören adam; "Beni affedin" dedi, zayif bir sesle. Kral, "Sizi tanimiyorum, üstelik affedilecek bir sey yapmadiniz ki" dedi. "Siz beni tanimiyorsunuz, ama ben sizi taniyorum" dedi adam. "Ben, kardesimi astirdiginiz ve mallarini elinden aldiginiz için sizden öç almaya yemin etmis bir düsmaninizim. Tek basiniza münzeviyi görmeye gittiginizi ögrendim ve dönerken yolda sizi öldürmeye karar verdim. Ama aksam oldugu halde dönmediniz. Ben de sizi arayip bulmak için pusulaya yattigim yerden çikinca muhafizlariniza rastladim, beni taniyip yaraladilar. Onlardan kaçtim, fakat yaramdan çok kan akiyordu. Yarami sarmasaydiniz kan kaybindan ölürdüm. Ben sizi öldürmek istedim, siz ise hayatimi kurtardiniz. Eger yasarsam simdiden sonra en sadik köleniz olup size hizmet edecegim ve ogullarima da ayni seyi emredecegim. Affedin beni." Kral, düsmaniyla bu denli kolay baristigi ve onun dostlugunu kazandigi için çok mutlu oldu; onu affetmekle kalmayip usaklarini ve kendi doktorunu gönderip onun tedavisini yaptiracagini söyledi, ayrica mallarini iade edecegine de söz verdi. Yarali adamla vedalasan kral, kapinin önüne çikip münzeviyi aradi. Gitmeden önce, sormus oldugu sorulara cevap vermesini bir kez daha rica etmek istiyordu. Münzevi disarda, bir gün önce kazmis olduklari tarhlara çiçek tohumlarini ekiyordu. Kral ona yaklasti ve söyle dedi: "Sorularima cevap vermeniz için size son defa yalvariyorum!" yorgun dizlerinin üstünde çömelmeye devam eden münzevi, gözlerini kaldirip krala bakti ve, "Cevabinizi aldiniz" dedi. "Nasil aldim? Ne demek istiyorsunuz?" diye sordu kral. "Anlayamiyorsunuz" diye cevapladi münzevi. "Dün eger benim dermansizligima acimayip su tarhlari kazmasaydiniz, gidecek ve su adamin saldirisina ugrayacaktiniz ve yanimda kalmadiginiza pisman olacaktiniz. Yani en önemli vakit, tarhlari kazdiginiz vakitti; en önemli kisi bendim ve en önemli isiniz bana iyilik yapmakti. Daha sonra bu adam yanimiza kosarak geldiginde, en önemli vakit onunla ilgilendiginiz vakitti, çünkü eger onun yaralarini sarmasaydiniz, sizinle barismadan ölecekti. Dolayisiyla en önemli kisi oydu, en önemli is de onun için yaptiklarinizdi." "Bundan sonra su gerçegi unutmayin: Tek önemli vakit vardir, içinde bulundugunuz an. O an en önemli vakittir, çünkü sadece o zaman elimizden bir sey gelebilir. En önemli kisi, kiminle beraberseniz odur, zira hiç kimse bir baskasiyla bir daha görüsüp görüsmeyecegini bilemez; ve en önemli is iyilik yapmaktir, çünkü insanin bu dünyaya gönderilmesinin tek sebebi budur."



                                                     KUCUK RUH'UN HIKAYESI


Gunun birinde kucuk Ruh heyecan icinde Tanri'ya gider ve ona"Ben kim oldugumu biliyorum"der.
Tanri;"Peki sen kimsin?"der.
Kucuk Ruh "Ben Isigim"der.Ve Tanri"Dogru sen ISIKSIN!"der.
Kucuk Ruh bir an dusunur ve "Ama ben Isik OLMAK istiyorum"der. "Isik oldugumu biliyorum ama Isik olmayi kendim deneyimlemek istiyorum.Kendi deneyimlerimle bilmek istiyorum."der.
Tanri" Oh anladim,sen halihazirda oldugun seyi deneyimlemek istiyorsun."der.
Kucuk Ruh"Evet istedigim budur,Kendimi Isik deneyimlemek istiyorum-sadece bilmek yetmiyor.Isik olmayi yasamak istiyorum."
"Bunu anlayabiliyorum."der Tanri,"Ancak bu zor bir is.Cunku yarattigim Isiktan baska birsey yok ortada,ve senin Isigin gunesin icindeki bir mum gibi,sen orada milyarlarca ve milyarlarca baska mumlarin arasindasin ve hepiniz birlikte gunesi olusturuyorsunuz.Bu mumlardan bir tanesi dahi olmazsa gunes de olmaz.Isiklarin arasinda isigini farketmek istiyorsan bu oldukca karisik bir bilmece."
"Iyi ama sen Tanri'sin,bir cozum bulursun"der kucuk Ruh.
"Dusundum ve buldum"der Tanri bir sure sonra."Kendini Isiklarin icinde bir Isik olarak farketmen imkansiz olduguna gore,seni olmadigin bir seyle kusatacagiz ve bunun adini karanlik koyacagiz.Seni senin tam ziddin olan bir seyle sararak ne kadar parlak bir Isik oldugunu deneyimlemeni saglayacagiz."
Kucuk Ruh"Tamam ben karanligi getirmeye raziyim,boylece Isik olabilecegim."der. Tanri"Bunu senin icin istedim.Seni karanlikla kusatacagim ama kendini kusatilmis buldugun an yumrugunu kaldirip goklere kufretme,sadece karanligi aydinlatan bir Isik ol ki dokundugun yasamlarin hepsi de senin ne oldugunu bilebilsinler.Insanlarin onunde parlamalisin ki onlar da kendi isiklarinin yansimalarini gorebilsinler."der.
"Bunu sahip oldugun ilahi vehcelerin herhangi biri ile yapabilirsin.simdi yasam formu ucunde iken 'Ruh Amaci' olarak sectigin ve yasamlar boyunca secmeye devam edecegin vehcelerimden birini dikkatlice sec.Iyi ve akilli bir secim yap."
Kucuk Ruh buyuk bir heyecanla "Yani onumdeki yasam icin Mutluluk,Nese,Akil,Baris,Sevgi yada baska birsey olabilirmiyim?"diye sorar.
"Haklisin"der Tanri.
"Sectim"diye bagirir kucuk Ruh,"Bagislamayi deneyimlemek istiyorum."
Tanri"Evet bu senin icin buyuk bir gun,Bagislama olmayi sectin ve olacaksin.Yalniz bir sorun var,ortada bagislanacak kimse yok."
"Hic kimse yok mu?"der kucuk Ruh.
"Etrafina bir bak.Senden daha az mukemmel,daha az parlak kimse goruyormusun?"
Kucuk Ruh doner ve evrenin dort bir yanindan olan biteni seyretmeye gelen diger Ruhlara bakar.Tek gorebildigi hepsinin de en az kendi kadar mukemmel,parlak ve buyuk oldugudur.
"O zaman ben kimi bagislayacagim?Benden daha az mukemmel bir varlik yoksa ortada ben mukemmelligi nasil deneyimleyecegim?diye sorar. Tam o sirada bir Ruh kalabaligin onune cikar dostca."Uzulme beni bagislayabilirsin."der.
Kucuk Ruh"Sen kimsin"der.
Dost Ruh"Ben kalabaligin icinden herhangi biriyim,sadece bir adim one cikmayi sectim.Sana onundeki yasam sureci icinde bagislanacak birisini temin edecegim,sana oyle birsey yapacagim ki sen de bagislamayi deneyimleyeceksin."
"Ne,ne yapacaksin?Nasil yapacaksin?"diye sorar kucuk Ruh heyecan icinde. "Neden bunu yapacaksin?Sen de en az benim oldugum gibi tam bir guzelliksin,Isigin parlak kisiliginin simgesi olarak parildarken neden boyle birsey yapasin ki?Titresimlerinin hizi sana oyle bir parlaklik kazandiriyor ki gozlerimi kamastiriyorsun.Bu titresim duzeyini yavaslatmak istemeni anlayamiyorum.Boyle korkunc birseyi yaparak kendini niye agirlastirasin ki?"
"Cunku"der dost Ruh"Bunu yapacagim,cunku seni seviyorum.Oyle sasirmis bakma bana...Hatirlamiyormusun sen de benim icin aynisini yapmistin.Bu kadar cabuk mu unuttun?Hatirlasana seninle hersey olduk.Yukarisina da ciktik,asagisina da indik, soluna sagina,oncesine sonrasina gittik.Herseyin iyi ve kotu yanlari olduk.Her ikimiz de bir digerimiz icin bir diger yani olusturduk.Mutlaka hatirlarsin sen benim katilim,ben de senin katilin olmadik mi?Evet bir noktada haklisin.Titresimimi senin tanimladigin sekilde dusurmek hic de kolay olmayacak,ama olsun, ben de senden bir baska yasam sureci icin benzer birsey isterim....yeter ki sen Bagislama olabil.
"Ne istersen yaparim"der kucuk Ruh."Kendimin ne oldugunu deneyimlemek icin ne gerekirse yaparim.Soyle karsiliginda ne istiyorsun?"
Dost Ruh soyle der"Sana vursam da,yuzune tukursem de,sana olabilecek en buyuk kotulugu yapsam da,ayni anda gercekten KiM oldugumu animsa.Eger beni simdi oldugu gibi unutursan, bende kendimi hatirlayamam.Daha da kotusu sende kim oldugunu unutursan bize bunu hatirlatacak bir ucuncuye ihtiyac duyariz....."

Evet hikaye bu kadar ama buraya kadar geldiginize gore siz de kim oldugunuzu hatirlama yolundasiniz.
Siz hangi vehceyi ya da hangi vehceleri deneyimlemek icin bu yasami yasiyorsunuz?Bunun icin size yardim eden Varliklari farkediyormusunuz?


                                     KALBE SEVGİ YÜKLEME

Müşteri: Çok fazla teknik bilgim yok. SEVGİ yüklemek için ne yapmam gerekiyor?

Yetkili: İlk adım olarak KALBİM dosyanızı açmanız gerekiyor. Açtınız mı?

Müşteri: Evet. Ancak su anda GEÇMİŞACILAR.EXE, DÜŞÜNDÜKÇE.EXE, HASRET.EXE ve GÜCENME.EXE isimli

programlar da çalısıyor. Onlar

çalısırken SEVGİ yükleyebilir miyim?

Yetkili: Problem değil. Yüklediğiniz anda SEVGİ otomatik olarak sisteminizden

GEÇMİŞACILAR.EXE 'yi silecektir. Bir süre daha geçici hafızanızda kalabilir ama artık

diğer programlar etkilemeyecektir. SEVGİ er geç DÜSÜKGUVEN.EXE 'yi silerek

YÜKSEKGÜVEN.EXE isimli bir modül yükleyecektir. Ancak, siz HASET.EXE ve GÜCENME.EXE 'yi

mutlaka kapatmalsnz. Bu programlar SEVGİ 'nin yüklenmesine engel olur. Onları

kapatabilir misiniz lütfen?

Müşteri: Tamam, kapattım. SEVGİ otomatik olarak yüklenmeye başladı Bu normal mi?

Yetkili: Evet ama unutmayn ki bu sadece bir temel program. Üst versiyonlarının

yüklenmesi için başka KALP 'ler ile bağlantı kurmanız gerekiyor.

Müşteri: Ooooops...Daha şimdiden bir hata mesajı verdi. Ne yapmam gerekiyor?

Yetkili: Mesaj ne diyor?

Müşteri: Hata 412-program iç sistemde çalışmıyor. Bu ne demek?

Yetkili: Endişelenmeyin.Bu sıradan bir problem. SEVGİ programının başka kalplerde

çalışmaya hazır olduğunu ama henüz sizin kalbinizde çalmadığını söylüyor.bu komplike

programcılık terimlerinden biri , ama daha sade bir dille "Programın başkalarının

Sevebilmesi için öncelikle sizin kendi sisteminizi sevmeniz gerektirir" anlamına gelir.

Müşteri: Yani ne yapmam gerekiyor?

Yetkili: KENDİNİKABULLENME isimli dosyanın altındaki KENDİNİAFFETME.DOC,

KENDİNEGÜVENME.TXT, DEGERBİLME.TXT ve iYİLİK.DOC isimli dosyalarn üzerine tıklayıp

hepsini "KALBİM" dosyasna kopyalayın. Bir de KENDİKENDİNEKIRİTİK.EXE 'yi tüm dosyalardan

ve daha sonra da çöp kutunuzdan silerek tamamıyla yok olduğundan emin olun.

Müşteri: Başardım. Hey! KALP 'im gerçekten tertemiz dosyalarla doluyor. GÜLÜMSEME.MPG şu

anda monitörümde oynuyor ve SICAKLIK.COM, BARIŞ.EXE ve MEMNUNİYET.COM KALP 'imin içine

kopyalanyor.

Yetkili: O zaman SEVGİ yüklendi ve çalışıyor. Şu andan itibaren her şeyle başa

çıkabilmeniz gerekiyor. Yalnız telefonu kapatmadan son bir şey...

Müşteri: Nedir?

Yetkili: SEVGİ programı ücretsizdir. Onu ve onun tüm modüllerini tanıtın herkese

verin. Karşılığında onlar da başkalarıyla paylaşacak ve sonucunda size tertemiz

modüller geri dönecektir. Iyi bayramlar.

Müşteri: Size de!


                          ZAMAN AKIP GEÇİYOR

Daha henüz 18 yasindaydi, ama hayatinin sonundaydi. Tedavisi mümkün
olmayan ölümcül bir kansere yakalanmisti. Kahir içinde eve kapatmisti
kendini Sokaga çikmiyordu. Annesi.. bir de kendisi... O kadardi bütün
hayati...Bir gün fena halde sikildi, dayanamadi, atti kendini sokaga...
Bir yigin vitrinin önünden geçti. Tam bir cd satan dükkanida
geride birakmisti ki, bir an durdu. Geri döndü, kapidan içeri girdi,
gözüne hayal mayal takilan kiza bir kere daha bakti. Kendi yaslarinda
harika bir genç kizdi tezgahtar...
Hani ilk bakista ask derler ya öyle takilip kalmisti.. Içeri girdi.
Kiz gülümseyerek kostu ona.. "Size nasil yardim edebilirim" diye...
Nasil bir gülümsemeydi o hemen oracikta sarilip öpmek istedi kizi....
Kekeledi geveledi, sonra evet diyebildi Rastgele bir plagi
isaret ederek... Evet su cd'yi sara misiniz?
Kiz cd yi aldi içeri gitti. Paketleyip getirdi.
paketi aldi, dükkandan çikti ve eve döndü. paketi açmadan
dolabina atti.
Ertesi sabah yine gitti bir cd isaret etti paketlenmis cd yi
alip eve döndü günler böyle geçip giderken annesine açildi annesi
"Git konus, ne var bunda" dedi
Ertesi sabah cesaretini toplayip yine o dükkana gitti bir cd
isaret etti kiz cd yi paketlemeye gidince ona bir not yazip kasanin yanina
birakti("sizinle bir gece çikabilirmiyiz") Sonra paketi alip dükkandan çikti.
Iki gün sonra evin telefonu çaldi arayan tezgahtar kizdi. telefona
annesi çikti delikanliyi istedi. Notu daha yeni bulmustu. Anne agliyordu:
"Duymadiniz mi" dedi Onu dün kaybettik.....
Cenazeden birkaç gün sonra, anne oglunun odasina girebilmisti.
dolabi açti orada açilmamis bir sürü paket buldu.
Paketlerden birini aldi, oglunun yatagina oturdu ve bir tanesini açti.
Paketten bir cd ve birde not çikti notta söyle yaziyordu:
"merhaba sizi öyle tatli buldumki.. daha yakindan tanimak istiyorum.
bir aksam birlikte çikalim mi? Sevgiler Jacelyn
Anne bir paket daha açti. Ondada bir cd ve bir not vardi:
"Siz gerçekten çok tatli birisiniz, hadi beni bu gece davet edin artik..


                               DUYGU ADASI

Bir zamanlar, bütün duygularin üzerinde yasadigi bir
ada varmis: Mutluluk, Üzüntü, Bilgi ve tüm digerleri,
Ask dahil. Bir gün, adanin batmakta oldugu, duygulara
haber verilmis. Bunun üzerine hepsi, adayi terketmek
için sandallarini hazirlamislar. Ask, adada en sona
kalan duygu olmus, çünkü mümkün olan en son ana kadar
beklemek istemis. Ada neredeyse battigi zaman, Ask
yardim istemeye karar vermis. Zenginlik, çok büyük
bir teknenin içinde, geçmekteymis. Ask,
-Zenginlik, beni de yanina alir misin diye sormus. Zenginlik,
-Hayir, alamam. Teknemde çok fazla altin ve gümüs var,
senin için yer yok. demis. Ask, çok güzel bir yelkenlinin
içindeki Kibirden yardim istemis.
-Kibir, lütfen bana yardim et!
-Sana yardim edemem, Ask. Sirilsiklamsin ve yelkenlimi
mahvedebilirsin. diye cevap vermis Kibir. Üzüntü yakinlardaymis
ve Ask yardim istemis:
-Üzüntü, seninle geleyim.
-Of, Ask, o kadar üzgünüm ki, yalniz kalmaya ihtiyacim var.
-Mutluluk da Askin yanindan geçmis; ama o kadar mutluymus
ki Askin çagrisini duymamis. Ask, birden bir ses duymus.
-Gel Ask! Seni yanima alacagim... Bu Asktan daha yaslica
birisiymis. Ask o kadar sansli ve mutlu hissetmis ki, onu
yanina alanin kim oldugunu ögrenmeyi akil edememis. Yeni
bir kara parçasina vardiklarinda, Ask^a yardim eden yoluna
devam etmis. Ona ne kadar borçlu oldugunu farkeden Ask, Bilgiye sormus:
-Bana yardim eden kimdi
-O, Zamandi diye cevap vermis Bilgi.
-Zaman mi? Neden bana yardim etti ki diye sormus Ask. Bilgi gülümsemis:
-Çünkü sadece Zaman Ask^in ne kadar büyük oldugunu anlayabilir...



     O , yoksul bir taşçıydı. Her gün kayaları parçalıyordu. İşi çok ağırdı ; ama çok az aylık alıyordu. Bu yüzden hayatından hiç memnun değildi. " Ben başkalarından daha çok çalışıyorum !" diye düşünüyordu. " Benim işim onlarınkinden ağır ve ben onlardan daha az kazanıyorum. Zengin olmak istiyorum. Biraz dinlenirim ve güzel elbiselerim olur " O anda gökten bir melek indi. Ona , " Zengin olacaksın , güzel elbiselerin olacak " dedi. Taşçı hemen zengin oluverdi. Artık onun da güzel elbiseleri vardı ve bir iş yapmak zorunda da değildi. Günün birinde kral , onu sarayına davet etti. O , sarayın güzelliğine hayran oldu. Kral ondan daha zengindi. Bu yüzden üzüldü. " Ben de kral olmak istiyorum " dedi. Gökten bir melek geldi ve onu kral yaptı. Şimdi bütün gün hiç çalışmıyordu. Çok sıcak bir gündü. Güneş ışınlarını saçıyor , yeryüzü yanıyor mu yanıyordu. Kral kızdı ; güneş ondan nasıl güçlü olurdu ki ? Yaşamı yine sevmez olmuştu. " Güneş olmak istiyorum ! " dedi. Melek onu bu kez de güneş yaptı. Şimdi güneş , ışınlarını saçıyor ve dünyada her şey yanıyordu. Ama bir bulut geldi , dünyayla onun arasına girdi. Işınları artık dünyaya ulaşmıyordu. Güneş kızdı ; " Bu nedir böyle ? Ben buluta hiçbir şey yapamıyorum. Derhal ondan daha kuvvetli olmak istiyorum " deyince melek onu bu kez bulut yaptı. Az sonra bulut , yağmura dönüştü. Yağmurlar toprağa , oradan nehirlere ulaştı. Nehirlerin suları çoğaldıkça çoğaldı. Evleri , tarlaları seller bastı. İnsanlar hayvanlar , tarlalar perişan oldu. Ama sular , kayalara hiç bir şey yapamıyordu. Bulut öfkelendi. " Bu kadar çok su nasıl olurda kayaları aşamaz .." Ama kayalar sulardan daha güçlüydü. Bulut bağırdı : " Kaya olmak istiyorum." Melek hemen geldi ve onu kaya yaptı. Artık güneşten ve buluttan daha güçlüydü. Aradan çok zaman geçmedi. Elinde balyozla bir adam çıkageldi ve ondan parçalar koparmaya başladı. " Aman ! bu da nesi ? " dedi kaya. " Ben bu adamdan zayıfım. " Sonra birden anladı kuvvetin kaynağının mutluluk olduğunu ve pişmanlıkla haykırdı : " İnsan olmak istiyorum !" Melek onun bu dileğini de yerine getirdi. Kaya insana dönüştü. Şimdi o adam yine kayalardan taşlar koparıyor. İşi ağır ve aylığı az ; ama yaşamı seviyor ve mutlu.



   Küçük çocuk annesine geldi ve ona elindeki kagıdı uzattı.Annesi ellerini önlügüne kuruladıktan sonra kagıdı okumaya başladı :
Çimleri biçtiğim için. 5 dolar

Bu hafta odamı temizledigim icin. 1 dolar

Alışverişe gittigim icin. 50 sent

Kücük kardeşime baktgım için 25 sent

Çöpü attıgım için 1 dolar

Iyi bir karne getirdigim için 5 dolar

Bahçeyi temizledigim için 2 dolar

Toplam bor : 14 dolar 75 sent

Annesi umutla kendisini süzen ogluna baktı. Eline bir kalem aldı, kagıdın arka yüzünü çevirdi ve şunlari yazdı :

Seni dokuz ay karnımda taşıdım : Bedava.

Hasta oldugunda başını bekledim, elimden geleni yaptım, senin için dua ettim : Bedava.

Yillar boyu degişik nedenlerle senin içingözyaşi döktüm : Bedava.

Senin için geceler boyu kaygı duyup, uykusuz kaldım : Bedava.

Oyuncaklarını topladım, yemegini hazırladım, giysilerini yıkadım, ütüledim : Bedava.

Ve oğlum bunların hepsini topladıgın zaman gerçek sevginin bedelinin olmadıgını görürsün : Bedavadır çünkü.

Küçük afacan, annesinin yazdıklarını okuyunca gözleri doldu. Annesine baktı ve "Annecigim, seni seviyorum." dedi. Sonra annesinin

elinden kalemi aldı ve kagıda büyük harflerle şunlari yazdı :

                     "HEPSİ ODENMISTIR


Delikanlı,katı yürekli bir kızı sevmiş ve onunla evlenmek istemişti.Ancak kız,korkunç bir şart ileri sürerek:
-Senin sevgini ölçmek istiyorum,dedi.Bunun için de köpeğime yedirmek üzere bana annenin kalbini getireceksin.
Delikanlı,tüyler ürperten bu teklif karşısında ne yapacağını şaşırmış ve uzun bir tereddütten sonra hislerine mağlup olup annesini öldürmeye karar vermişti.Annesi,belki de durumu farkettiği için oğluna fazla direnmedi.Ve çocuk,annesini öldürerek kalbini bir mendile koydu.Delikanlı,kızın isteğini yerine getirmiş olmanın heyecanıyla yolda koşarken,ayağı bir taşa takıldı.Kendisi bir tarafa,mendil içindeki kalp bir tarafa fırladı.Canının acısından,ağzından ister istemez"Ah anacığım!"sözleri döküldüğünde annesinin tozlara bulanan ve hala soğumamış olan kalbinden bir ses yükseldi:
-Canım yavrum,bir yerin acıdı mı?

Hindistan'da bir sucu, boynuna astığı uzun bir sopanın uçlarına taktığı iki büyük kovayla su taşırmış. Kovalardan biri çatlakmış. Sağlam olan kova her seferinde ırmaktan patronun evine ulasan uzun yolu dolu olarak tamamlarken, çatlak kova içine konan suyun sadece yarısını eve ulaştırabilirmiş. Bu durum iki yıl boyunca her gün böyle devam etmiş. Sucu her seferinde patronunun evine sadece 1,5 kova su götürebilirmiş. Sağlam kova başarısından gurur duyarken, zavallı çatlak kova görevinin sadece yarısını yerine getiriyor olmaktan dolayı utanç duyuyormuş.

İki yılın sonunda bir gün çatlak kova ırmağın kıyısında sucuya seslenmiş. "Kendimden utanıyorum ve senden özür dilemek istiyorum."

"Neden?..." diye sormuş sucu. "Niye utanç duyuyorsun?..."

Kova cevap vermiş. "Çünkü iki yıldır çatlağımdan su sızdığı için taşıma görevimin sadece yarısını yerine getirebiliyorum. Benim kusurumdan dolayı sen bu kadar çalışmana rağmen, emeklerinin tam karşılığını alamıyorsun."

Sucu söyle demiş. "Patronun evine dönerken yolun kenarındaki çiçekleri fark etmeni istiyorum."

Gerçekten de tepeyi tırmanırken çatlak kova patikanın bir yanındaki yabani çiçekleri ısıtan güneşi görmüş. Fakat yolun sonunda yine suyunun yarısını kaybettiği için kendini kötü hissetmiş ve yine sucudan özür dilemiş.

Sucu kovaya sormuş.

"Yolun sadece senin tarafında çiçekler olduğunu ve diğer kovanın tarafında hiç çiçek olmadığını fark ettin mi?... Bunun sebebi benim senin kusurunu bilmem ve ondan yararlanmamdır. Yolun senin tarafına çiçek tohumları ektim ve her gün biz ırmaktan dönerken sen onları suladın. İki yıldır ben bu güzel çiçekleri toplayıp onlarla patronumun sofrasını süsleyebildim. Sen böyle olmasaydın, o evinde bu güzellikleri yaşayamayacaktı."

 

 

 

 

 
 
 

Linkler

1.www.google.com.tr
2.www.hotmail.com
3.www.yönlendir.com.tr
4.www.yahoo.com
5.www.mynet.com.tr

 

Öss puan hesabı programı için TIKLA

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 
Hosted by www.Geocities.ws

1