katrancalı'nın web sayfası

Son güncelleme:
07 Şubat 2004 Cumartesi

çeviri ve ingilizce öyküler

 

Roland ve Oliver’in Son Savaşı

 

 

 

Çeviri: Ata

 

“Kaybettiğimiz savaşta kazandık.”

 

I.

YÜCE İMPARATOR CHARLEMAGNE, İspanyol Sarazenlerine karşı savaşmak üzere güvenilir Franklardan oluşan büyük bir orduyu yönetiyordu. Güçlü surlarla çevrili kentler birer birer Hıristıyan Frankların önüne düştüler, ta ki sonunda putperest Sarazenlerin elinde bir tek Zaragoza kaldı.

Zaragoza Kralı Marsila şeflerini topladı. "Charlemagne ve savaşçıları çok yakınımızda," diye haykırdı. "Söyleyin bana, lordlarım, ne yapmalıyız?" Bunun üzerine şeflerden biri, teslim olma tekliflerini düşmana iletecek elçiler göndermeyi önerdi. Charlemagne, o zaman kenti bırakacak ve Sarazenler, sözlerini tutmaksızın, dilediklerini yapmakta özgür olacaklardı.

Böylece, gösterişli giysilere bürünmüş, bembeyaz katırlara binmiş ve ellerinde barışı simgeleyen zeytin dalları taşıyan on elçi yola koyuldu. Bir zaferin ardından dinlenmeye çekilmiş Frank ordusunu buldular ve derhal imparatora götürüldüler. Bir çam ağacının altında, som altından yapılmış bir koltukta oturuyordu. Saçı ve sakalı kar gibi beyazdı, yüzü krallara yaraşır gurur ve azametle doluydu. Dev gibi boyuyla, vazgeçilmez bir lidere ve kahraman bir savaşçıya benziyordu.

İmparator elçilerin getirdiği mesajı nezaketle dinledi ve yanıtını onlara ertesi gün vereceğini söyledi. Tan sökümünde Charlemagne, başkanlık ettiği konseyde şeflerini biraraya getirdi. Aralarında yiğitliklerinin ve dostluklarının ünü birçok ülkeye yayılmış olan Roland ve Oliver; bir rahipten çok bir asker olan Başpiskopos Turpin; ve iyi bir şövalye ama sonradan efendisine ve silah arkadaşlarına ihanet edecek olan Roland’ın üvey babası Ganelon vardı.

İmparator, Marsila’nın dürüstlüğü hakkında kuşkuluydu. Sarazen Kralı’nın vaatleri hoş görünüyordu ama yüreğindeki düşünceler neydi? Roland savaşı sonuna dek götürmekten yanaydı. Vaatleri, sadece yerine getirmemek için veren Sarazenlere güvenmiyordu o. Ganelon ona karşı çıktı, düşüncesiz ve kuş beyinli olduğunu söyledi, ve İmparator’a Sarazen Kralı’nın isteklerine güvenmesini öğütledi. Sonunda Ganelon’un tavsiyesi kabul edildi ve İmparatorun yanıtını Marsila’nın sarayına götürmek üzere o seçildi.

Derhal Zaragoza’ya doğru yola çıktı, tek başınaydı ve haberci direği taşıyordu. Yolda Sarazen elçilerine yetişti. Şefleri, Ganelon’un Roland’ı için için kıskandığını ve ona yapılacak bir kötülüğün onu çok sevindireceğini doğru bir şekilde tahmin etti.

Kurnazca sözlerle, Ganelon’u bir hain olmaya ikna etmeyi başarabildi böylece.

Yolcular, çok geçmeden Zaragoza’ya vardılar ve Kral’ın huzuruna çıkarıldılar. Orada Ganelon mesajını verdi ve sonra, hiçbir dürüst şövalyenin ayak basmayacağı ihanet yoluna ilk adımını attı. Marsila’ya, Frank ordusunun geri çekilişi sırasında artçılarını baskına uğratmayı tavsiye etti ve Krala daha sonra çok yararı dokunacak pek çok bilgi verdi. Hain, aynı zamanda, artçıların komutasında Roland’ın olacağını düşünüyordu. Bu durumda, nefret ettiği rakibinden intikamını bizzat alabilecekti.

Kentin anahtarları teslim oluşun işareti olarak Ganelon’a verildi, ve o, İmparator’un kampına dönmek üzere yola çıktı. Oraya vardığında görevinin sonucunu anlattı. Efendisi ona içtenlikle teşekkür etti ve kampın toplanıp Pireneler üzerinden Fransa’ya geri çekilmeye başlaması kararlaştırıldı. Borular çalındı, kamp toplandı, ve bitkin savaşçılar yedi uzun ve zahmetli yıl boyunca uzak kaldıkları yurtlarının yönüne yüzlerini çevirdiler.

 

II.

Çekilme başlamadan önce Charlemagne güçlü bir artçı grubu oluşturmak için savaşçılarından bazılarını seçti. Bu birliğin komutası Roland’a verildi ve ona, İspanya ve Fransa arasındaki engeli bütün ordu güvenlikle geçinceye dek dağlardaki geçitleri koruması emredildi. İmparator’a, göreve en uygun kişinin Roland olduğunu söyleyen Ganelon’du.

Görev tehlikeliydi ve bu yüzden görev onurluydu, ve Roland komutayı üstlenmek için gereğinden çok gururlu ve hevesliydi. Çarçabuk zırhını giydi, altın kabzalı kılıcı Durendal’i kuşandı, azgın atına bindi ve bayrağını dikeceği küçük bir tepeye doğru sürdü. Hemen ardından silah arkadaşı Oliver, savaşçı rahip Turpin ve Roland’ın sancağı altında görevlendirilmekten gurur duyan birçok başka lider ona katıldı.

Sonra ordu yola çıktı. Geçitler Roland’ın komutası altındaki birliklerce tutulmuştu, ve Frank savaşçıları yüksek tepelere doğru düzenli adımlarla yürüdüler; burada, her şeyin üzerinde tuttukları yurtları, sevgili Fransa’nın ilk görüntülerine kavuştular. Ardından aşağılara doğru inişe başladılar, ve çok geçmeden Gaskonya ovaları yüzlerce savaşçının ayakları altında çiğneniyordu.

Frank ordusunun geriye kalanları da dağ geçitlerine doğru tırmanmaktayken yüksek bir düzlükteki Oliver, uzaklardan gelen ayak seslerinin sağır edici uğultusunu ve binlerce borunun sesini işitti. "Sonunda, yine de Sarazenlerle savaşmamız gerekecek, dostum," dedi Roland’a dönerek. "İnşallah!" dedi öteki; "çünkü doğruluk bizden yana, ve geleceğin ozanları şarkılarında bizden utanç ve sitemle söz etmesinler." Çok geçmeden cesur şefler gün ışığında parıldayan Sarazen zırhlarını gördüler, ve Ganelon’un onlara oynadığı oyunu da anladılar.

Tam o anda, dağların ötesinde bir fırtına koptu. Birdenbire bir gece karanlığı çöküverdi, ardından şimşekler çaktı, gökler gürledi, toprak çatırdadı ve Charlemagne’ın savaşçıları yürüyüşü ara vermeksizin sürdürürken kör edici bir sağanak boşanıverdi. Yerin ve göğün bir kahramanın yaklaşan sonu için yas tuttuğunu anlayamadılar.

Sarazenler, az sonra dağların eteğindeki ovaya ulaştılar, niyetleri açıktı. Oliver, Roland’a döndü. "Çal borunu tüm gücünle, dostum!"diye haykırdı; "millerce uzaklarda olsa da Charlemagne bunu duyacak ve yardımımıza koşacak." "Adımı ve şanımı yitirmez miyim, o zaman?" diye sordu Roland küçümseyerek. "Hayır, ne olursa olsun savaşacağız, ve bu putperestler bizimle savaşmaya cüret ettikleri bu güne dövünecekler." Oliver, tekrar tekrar arkadaşına boruyu çalması için ısrar ediyordu, çünkü küçük artçı birliğinin çok sayıdaki Sarazenleri alt edemeyeceğini açıkça görmüştü. Ama Roland kararlıydı. "Tanrı esirgesin," diye bağırdı; "soyuma ve adıma böylesi bir leke süremem! Bizler sayıca azız, onlar çok, kabul ediyorum, ama savaşmak için yanıyorum. Cesur olalım! Sadece ölebiliriz. Ödlek bir yaşam sürmektense, ölüm daha iyidir."

Sonra şef, savaşçılarını biraraya topladı ve düşmanla karşılaşmaya hazırladı. "Sarazenlere bakın!" diye haykırdı. Turpin toplanan kahramanlara. "Bakın nasıl da gururla geliyorlar! Ama burada kalmamızı Kralımız Charles emretti, ve korkup teslim olursak ona karşı görevimizi yerine getiremeyiz. Eğer savaşta düşersek, görkemli şehitler gibi öleceğiz." Böylece, Frankların liderleri, adamlarının ruhunu ateşli sözlerle teşvik edip canlandırdı. Oliver de sesini Roland ve Turpin’inkine kattı ve büyük savaş için hazırlıklar yapıldı.

Sarazen öncülerinden, çarpıcı kıyafetli, mağrur bir şampiyon atını ileri sürü. Küçümseyen ve gururlu sözcüklerle Frank savaşçılarını alaya aldı. Roland atını mahmuzladı, ve güçlü mızrağını kibirli rakibinin kalbine saplayıp, atından düşürdü. "Savaşa, Franklar haydi!" diye bağırdı kazanan; "ilk darbe bizim!"

Bir an içinde, iki ordu birbirine umutsuzca hücum etti. Frank kahramanlarının öfkeli saldırısında yüzlerce Sarazen düştü. Roland ve Oliver, önceden birçok savaşta yaptıkları gibi tüm yiğitliklerini gösterdiler. Turpin en öndekilerin arasındaydı ve etrafına olanca gücüyle saldırıyordu. Sarazenler tekrar tekrar geri çekildiler, ama çöldeki kum gibiydiler, biri düşer düşmez bir diğeri saldırıya geçiyordu.

Sonra Charlemagne’ın on iki yiğit, gezgin, ünlü şövalyesinin meydana getirdiği halka, içlerinden birkaçının düşmesiyle çözüldü. Yerde altı kişi serilinceye dek biri diğerini izledi, ve hasımlarının sayısı altmışa indi. Roland yılgınlıkla çevresine baktı. Gücü tükenmekteydi ama yine de borusunu çalmaya karar verdi, böylece Kral, hiç olmazsa, öldürülen şövalyelerinin intikamını düşmandan alabilirdi. Tüm gücüyle boruya üfledi, ardından bir daha; kendisini öylesine zorladı ki şakaklarına kan sıçradı.

O sırada, otuz fersah* uzakta olan İmparator borunun sesini duydu ve artçılarının yardımına koşmak için döndü.

Sarazenler bir kez daha saldırıya geçti. Marsila, Roland’la teke tek çarpışmak için ileri atıldı. On iki şövalyeden üçü onun kılıcı altında can vermişti Roland’la karşılaşmadan önce. Sonra, Durendal’in ışıldayan çeliği ve altın kabzası gün ışığında şimşek gibi çaktı, ve Marsila’nın kılıç tutan eli bilekten koparak yere düştü. Dehşet içindeki Kral, büyük bir acıyla döndü ve kaçtı.

 

III.

Az sonra Sarazenler, Roland’la çarpışıp kaçan Marsila’nın yarattığı panikten kurtuldular. Zencilerden oluşan bir birlik son saldırı için ilerliyordu. Roland’a elli adam kalmıştı, Turpin hala öndeydi, ama yiğit Oliver ağır yaralıydı. "Vah, bana!" diye haykırdı Roland, dostuna bakarken. "Senin gibi bir can yoldaşını nereden bulurum? Ya efendimiz Charles, onun kaybını hiçbir sözcük dile getiremez." Kahramanın kederi öylesine büyüktü ki eyerinin üzerinde baygınlık geçirdi.

Yarasının acısı Oliver’i deliye döndürdü. Ne yaptığını bilmeyerek kılıcını silah arkadaşı Roland’ın kafasına indirdi. Çılgınlığın verdiği güçle darbe Roland’ın miğferini yardı, ama başına zarar gelmedi. Bağışlayan gözlerle arkadaşına baktı ve yumuşak bir şekilde; "Dostum, kılıcını vurduğun Roland—seni seven Roland!" dedi.

Oliver’in yüzü kül gibi oldu; gözleri devrildi; gücü tükendi; yavaşça ve acıyla atından kayıp, yere düştü; ve sert toprak onun ölüm döşeği oldu. "Tanrım," diye yakardı, "beni yanına kabul et. Kralımı, yurdumu ve omuz omuza çarpıştığım sevgili silah arkadaşım Roland’ı kutsa!" Sonra elleri çözüldü, başı düştü ve ruhunu teslim etti.

Zenci savaşçılar ona yaklaştılar, ve Roland’ın arkadaşının kaybına üzülecek zamanı yoktu. Turpin’le ve ünlü on ikiliden sağ kalan biriyle birlikte, yan yana, düşmana karşı cesaretle savaştı. Büyük bir yara alan Turpin atında düştü, ama artık Charlemagne’ın gelmesini dört gözle bekleyen dostu Roland’ı soylu bir tavırla destekledi. Bir kez daha borusunu çaldı, ve çok geçmeden dağların arasından savaş borularının kıyameti işitildi. "Charlemagne!" diye haykırdı düşman, umutsuzluk içinde. "O geliyor, yüce İmparator, öç alıcı!"

Roland’ı altetmek için, şimdi dört yüz asker biraraya geldi. Ama son bir gayretle, becerikli atını mahmuzlayarak onların arasına daldı, ve tek parça olarak geri dönerken, ötekiler savaş alanından kaçtılar. Roland’ın atı sendeledi ve düşüp, öldü. O zaman, kahraman çevresine bakındı ve son ana dek yanında yiğitçe çarpışan Turpin’i aradı. İyi yürekli savaşçı rahip pek uzakta yatmıyordu. Roland onun miğferini çıkartmak için yanına diz çöktü. Onu özenle yeşil otların üzerine yatırdı. "Şövalyelerimiz," dedi, "dağıldılar, ve savaş alanında can verdiler. Arayıp bulacağım onları ve yanına taşıyacağım."

Böyle diyerek, döndü ve Charlemagne’ın gezgin şövalyelerini arayıp buldu, ve can çekişen piskoposun yanına birer birer getirdi onları. İnançlı savaşçıların cansız bedenlerini gördüğünde ağladı,ve titreyen elini kaldırarak kutsadı onları.

Sonra gözlerini kaldırıp baktığında, Roland’ın sendeleyerek ilerlediğini ve Oliver’in cesedi başında yığıldığını gördü. Tüm gücünü toplayarak, ağır ağır ayağa kalktı, Roland’ın borusunu kavradı, sarsılarak ve acı içinde, çağıldayan bir dereye doğru ilerledi; bayılan lideri için su getirecekti. Ama gücü tükendi, ve yere düştü. Ölmüştü.

 

IV.

Roland baygınlığından kurtuldu, bir kez daha güvendiği kılıcını ve borusunu kavradı ve yüzünü dağlara, boşuna beklediği yardımın geleceği yere çevirdi. Kan kaybından ötürü başı dönerek yere düştü ve katliam alanındaki bir tümseğin üzerine yattı. Biraz uzakta, savaştan payını alarak kaçmak için ölü numarası yapan bir Sarazen, Roland’ın düştüğünü gördü ve onun kılıcını -altın kabzalı Durendal’i- çalmak için ona doğru sürünerek yaklaştı. Ama onun titreyen eli çeliği tutarken, can çekişen kahraman toparlandı, borusunu kaldırdı, ve müthiş bir darbeyle ödleğin yaşamına son verdi.

Savaşçı, kılıç elde doğruldu. Kendi yaşamı sıyrılıp yiterken, Durendal’i bir başkasına saplamaya isteksizdi. Böylece, kılıcı başının üzerinde havaya kaldırdı, ve sert bir kayaya yağmur gibi darbeler indirdi parçalanacağını umarak; ama o gerçek çeliktendi ve her darbede kırılmaksızın kayadan geri sekti. Sonra onu toprağa yatırdı, yanına borusunu koydu, ve yüzünü düşmana doğru dönerek kendini yere attı. Son nefesinde günahları için bağışlanma diledi, Kralını, yurdunu ve dostlarını Tanrı’ya emanet etti, ve sonra ruhu bedeninden uçup gitti. Böylece hain şövalye Ganelon’un ihaneti tamamlanmıştı.

Ama intikam çok yakındaydı. İmparator Charles ölüm tarlasına ulaştı ve etrafının kudretli şövalyelerinin cesetleriyle kaplanmış olduğunu gördüğünde ruhu öfkeyle sarsıldı, ve savaşçılarına ilerlemelerini emrederek Sarazen ordusuna yetişti, şiddetli bir savaşın sonunda düşmanı tümüyle yok etti. Sonra Roland’ın, Oliver’in ve Turpin’in ölünceye dek savaştığı yere, Roncesvalles’e gitti ve yitirdiği kahramanları için yürek yakan kederli sözcüklerle yas tuttu.

Bu arada, Ganelon küçük düşürüldü ve hapse atıldı. İmparator, ona aşağılamayla ve şerefsizce davranacak olan bazı adamların ellerine teslim etti. Frank ordusu İmparatorluğun başkentine ulaşınca, hain, bir direğe bağlanıp, silah arkadaşlarının ve eskiden hizmet ettiği sancağın altındaki insanların gözleri önünde kırbaçlandı. Yargılandıktan sonra, ancak bir hainin karşılaşabileceği -anlatılamayacak kadar korkunç- bir ölümle cezalandırıldı.

İşte böyledir öyküsü

"Roland ve Charlemagne’ın
Ve ünlü Roncesvalles’te düşen
Tüm ölümsüz ölülerin."

 

 

"Roland´ın Şarkısı"ndan aktarılarak Türkçeleştirildi.

 


 

   Ana Sayfa
   Çeviri ve
    İngilizce Öyküler
 The Last Fight Of
     Roland and Oliver
 Roland ve Oliver'in
     Son Savaşı
 How Troy Was Taken
 Tahta At
 The Barber's Story
     of His Brother
 Berber ve Kardeşi
 The Victorious Death
     of Beowulf
 The Bed of
     Procrustes
   
Üstkatrancalı 2004
Hosted by www.Geocities.ws

1