caner
Türk Tarih Kurumu başkanı Yusuf
Halaçoğlunun gerçekleştirdiğini söylediği ve henüz tam olarak hangi
kanıtlara dayandığı belli olmayan araştırması ve ardından bu
çalışmasına dayanarak yaptığı Kürt Aleviler dönme Ermenidir
cümlesi, her ne kadar olumsuz ve ırkçı bir yön taşısa da, Türkiyede
aleni olarak ilk kez bir resmi kurum başkanı sıfatı taşıyan kişi,
resmen Kürt Alevilerin varlığını tanınmış oldu. Ama TTK Başkanı, bu
açıklamasıyla kendi kalesine iki gol birden attı. Birinci golü,
savunucusu olduğu devlete, resmi ideolojiye attı. Çünkü, kendi
içlerinde sayılarının 40 mı yoksa 50 milyon mu olduğu tartışmasını
yapan, mecliste grup kuran ve bölgenin neredeyse tamamına siyasal
olarak hakim olan ama Kürtleri resmen yok sayan devlete attı.
Kürtlerin varlığını Tarih Kurumu Başkanı sıfatıyla teyit etti. (Bunun
artık sembolik anlamdan öte bir anlam taşımadığını parantez açarak
belirtmeliyim)
İkinci golü ise, son iktidar döneminde İslamın bir parçası
olduğunu savunan yada Alevi örgütlerince Düşkün ilan edilen
kişiler haricinde hiçbir Alevi kimseye randevu vermeyen, görüşmeyen,
resmen yok sayılan, Kürtlere karşı örtülü ödenekten desteklenerek
milliyetçi cephenin bir parçası haline getirilmek için sadece
kullanılan, çocuklarına zorla din dersi verilerek
Müslümanlaştırılan yine Kürtler gibi yok sayılan bir inanç
grubunun varlığını kabul ederek attı. Buradaki en önemli unsur ise
Kürtlerin asimilasyon sürecinde aralarında dinsel farklılıkları
kullanarak, Aleviler Türktür felsefesiyle yıllarca savunan ve
kısmi de olsa başarı sağlayan biz resmi tezi yerle bir etti. Kürt
Alevilerin varlığı ırk gibi hoş olmayan bir noktadan çıkışla da
olsa resmi bağlamda kabul edilir, tartışılır kıldı.
Ama bu gün Ermeniler mi yoksa safkan Kürtler mi tartışmasından
öte, Kürt Alevilerin batı metropollerinden başlayarak en kutsal
mekanlarına doğru hızla yayılan bir saldırı dalgası altında, kendi
inanç ve değerlerini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya olmaları
daha hayati önem taşıyor.
Aleviliğe ırkçılık ne kadar bulaştı ?
Hrant Dinkin cenaze törerine katılan yüzbini aşkın kişinin
dilinde tek bir slogan vardı. Hepimiz Hrantız, Hepimiz Ermeniyiz
Türkiyede yıllardır küfür anlamında kullan(dır)ılan Ermeni
kimliğini yüz bin kişinin İstanbulun göbeğinde haykırmasının bir
süre sonra belli çevrelerde rahatsızlık yarattığı ortaya çıktı ve
kafatasçılar bu söyleme itirazlarını yüksek sesle dile getirmeye
başladılar. Bir ezberin bozulması, halkın yıllarca devlet tarafından
düşman belletilen bir halkın evladını ve halkı sahiplenmesi
önemliydi. Ama Halaçoğlunun sadece derinlerde yankılanan bir
sesi, bayramlık ağzını açarak salıvermesiyle ortaya çıkan
tartışmalara Aynı zamanda Hrantın cenazesine- katılan Alevi
örgütlerinin önemli bir bölümünün, Hepimiz Ermeniyiz sloganını
çoktan unutmuş olduklarını ve çok açık olarak
dillendirmeselerde,dönme Ermeni oldukları ithamından, Ermeni
olarak tanımlanmalarından duydukları rahatsızlıklarını dile
getirmeleri ayrı bir noktayı gözler önüne serdi. Hrantın toplumda
yarattığı saygı bir yere kadar gitmiş, tüm ülkenin olduğu gibi
Alevilerin de zihinlerine yerleştirilen gizli ırkçılığı aşmaya
yetmemişti..
Halaçoğlunun yaptığı ırkçı tanımlamalara tepkiler verilmeye
başlanınca metin aralarında yapılan itirazların net olarak neden
kaynaklandığını anlamaya çalıştım. Bir inkara yapılan bir itiraz
mıydı ? Bir inancı, yaşam felsefesini bir ırka mal etmesine karşı
tüm insanları kardeş bilen hümanist bir anlayışın savunucusu olma
konumlarının getirdiği bir tepki miydi ? Bir etnik kimliğin, bir
inanca mensup bölümünün dönme olmasına mı ? Dönme ye edilen
itiraz kendi öz kimliğin savunulmasından mı kaynaklıydı yoksa
?
Neden?
Tam olarak niyetleri, tepkilerin nedenlerini anlayabilmek için
yapılan açıklamaları tekrar tekrar okuyunca bir yerlerden kendini
ele veriyor. Yapılan asıl itiraz, ırkçılık karşıtı gibi gözükse
de, bir halka karşı duyulan gizli bir nefretin yansımasından başka
bir şey değil. Temel dayanak Ermeni kökenli, Kürt Alevi unsurunun
red edilmesi.
Bir zamanlar Kürt , Alevi yoktur. Herkes Türk ve Müslümandır.
Aksini söyleyen bölücüdür mantığının, Kürt Alevi versiyonundan
başka bir şey olmadığı ve daha da vahimi Kürt Alevi tanımının
neredeyse safkan-ari bir ırk olduğu noktasına kadar getirilmiş
olmasıdır.
Kürt Aleviler-in, dönme Ermeniler olması neden Alevileri
rahatsız ediyor ? Böyle bir ihtimalin olabilirliği ve bütünü temsil
etmese de küçük bir oranda varlığı bilinen bir gerçektir. Kürt
Alevilerin en yoğun olarak yaşadığı yer olan Dersimde, Ermeni
kökenli olup, Kürt ve Alevi olarak kendisini tanımlayan, bu dili
konuşan ve bu inancın gereğini yerine getiren azımsanmayacak
derecede insan mevcuttur. Tıpkı, Kürt etnik kimliğinden gelen ve
aynı zamanda da kendisini Türk ve Alevi olarak kabul eden dönmelerde
olduğu gibi. Halaçoğlu ve onun temsil ettiği kurumun zihniyeti
bellidir. Bu zihniyet, Tek millet, tek bayrak, tek devlet
zihniyetinin savunucusudur. Bu zihniyet, utanmazsa Ermeni
kelimesini küfür olarak resmi sözlüklerine yerleştirecek kadar bu
halk(lar)a karşı pervasızlaşmıştır. Bu zihniyetin temsilcileri,
1915de yapılanları unutturabilmek, iç kamuoyunda haklı çıkabilmek
için, sayıları 80 milyonluk ülkede yüz binin altına düşürülmüş bu
halkı hala düşman kategorisinde, tehlike olarak göstermek
istemektedirler. Bu ülkede istemeseler de artık kart-kurt yerine
Kürt demeyi kabullendiler. Kürt Alevileri de Potansiyel tehlike,
terörist kategorisinde de olsa resmi ağızlardan dillendirmeye
başladılar. Kürt Alevileri de bu bağlamda kendi cephesine çekmek
istedikleri ve bunu da ilk tepkilerden anlaşıldığı kadarıyla kısmen
başardıkları bir gerçek. Gidişat pek hayra alamet bir durumu
göstermiyor ya, hayırlısı diyelim şimdilik..
Ermeni Alevi olamaz mı?
Asıl soruyu tekrar anımsatmak gerekiyor : Kürt Alevilerin dönme
Ermeni olmasının ne gibi bir sakıncası var? Alevilik gibi dünya
halklarını herkesten farklı olarak 72.5 yerine 73 millet olarak
kabul eden bir felsefeye, inanca bağlı insanların hangi etnik
kökenden geldiklerinin ne önemi var? Kürt, Türk, Ermeni, Laz yada
Musevi olursa Alevilik farklılaşıyor mu? (Aşağıda yerel ritüellerde
farklılıklar olduğuna değindim ama hümanizm üst başlığında
ayrılıklardan çok ortaklaştırıcı unsurların fazla olduğu ve farkın
temel felsefe olarak çok farklı olmadığını okuyacaksınız) Türkleşen
yada Kürtleşen Alevi, Kürtleşen Türkmen, Türkmenleşen Kürt
tanımlaması rahatsızlık yaratmıyor da, Ermeni Alevi neden
rahatsızlık yaratıyor ? Verilen tepkilerin bu kadar şiddetli
olmasında Halaçoğlunun Dönme Ermeni tanımlamasını kullanması ne
kadar etkili oldu. Yapılan açıklamalara baktığımızda bu tetikleyici
tek unsur oldu diyebiliriz. Çünkü, Alevilerin etnik köken ve
inançlarına ilişkin daha önce yapılan tartışmalarda Ermeni faktörü
olmadığı için herhangi bir ciddi tepkime yaratılamadı.
Büyük düşman: Gizli Irkçılık
Alevi sivil toplum kuruluşları her ne kadar Halkların kardeşliği
temelinde bir takım açıklamalar yapsa da Türk, Kürt, Laz, Çerkez,
Ermeni gibi kelimeleri şablonun bir parçası olarak bir araya
getiriyor olsalar da, bana göre bilinç altlarında yer alan Ermeni
imgesinin karşılığı ortalığı bir anda ateşlendiriyor. Bu bilinçaltı
vaziyetinin iki nedeni kanımca mümkün. Türkiyede 1915 Kırımının
ardından sağ kalanlar, tekrar aynı şeyi yaşamamak için kendi
kimliklerini gizleme ve farklı etnik, dinsel kimliklerle kendilerini
ifade etmeye başladılar. Ermenilerin yoğun olarak yaşadıkları
bölgelerde yaşayan ve bu etnik kökenden geldikleri bilinen kişilerin
en radikal Türk milliyetçisi kesildikleri bilinen bir gerçek.
Açıkçası milyonlar olarak tanımlanan bir katliamın ardından yaşamak
için, hayatta kalmak için insanların sarıldıkları ve korktukları
kadar radikalleştikleri bir gerçekliğin yansımasını kabul etmek,
aranırsa bir mantık bulmak, anlayabilmek elbette ki mümkün. Kürt
Alevilerin dönme de olsa Ermeni olarak tanımlamalarına karşı bu
kadar sert tepki gösterilmesi, bir anlamda kimliklerin deşifre
edilmesine bir tepki de olabilir. Ama hemen belirtmek gerekir ki,
Kürt Aleviler içerisinde kırımdan kurtulmuş ve kendisini Kürt
Alevi olarak tanımlayan insan sayısı abartılacak kadar olmasa da,
yinede önemli bir meblağ oluşturuyor
İkinci ve kanımca en önemli
nedenlerinden birisi, Kürt Alevilerin önemli bir bölümünün
Türkleşmesinden kaynaklı, "Türklüğe düşman" olarak gösterilen bir
halkın ferdi olmamak, "Düşman katogorisinde" yer almadığını
göstermek için verilen bir tepki.
Kürt Aleviler, Kürt etnik kimliklerini red etmeseler de, gerçek
yaşamda etnik kimlik olarak bir inancı, bir felsefeyi kullanıyor ve
kendilerini Alevi olarak tanımlıyorlar. Üst-kimlik olarak da,
Türk tanımlamasını kullanıyorlar. Kürt orijinleri çok kısıtlı
yaşam alanlarında, evlerinde yada geniş aile ilişkilerinde ön plana
çıkıyor.
Elbette ki bir insanın kendisini nasıl tanımladığı kendi kişisel
problemidir. Ama ortaya çıkan bir realite vardır ki o da; Ermeni,
Türk, Laz yada Çerkez dönmesi de olsa, neticede kendisini Kürt
Alevilerin içerisinde bulan, gören ve öyle tanımlayan insanların
1990lı yıllarda yaşanan zorunlu iç göçle birlikte hızlı bir
asimilasyon sürecine dahil edildikleridir. Bu süreçte etnik
kimliği önemsemediğini iddia eden, inançlarında Türkçeyi kullanan
Türk Alevilerin yarattıkları yada bilerek-bilmeyerek bir parçası
oldukları asimilasyon süreci Kürt Aleviler üzerinde çok önemli ve
kapanması imkansız sayılabilecek izler bıraktı.
.Kürt Alevilerin en çok yaşadığı yer olan Dersimde bile, Kürt
Aleviliği çevresel faktörlerin geleneksel inanç sistemini büyük
oranda kuşatması ve daha da önemlisi Alevilik üzerinde yapılan
seferin zafere dönüşmeye başladığı bir mekan haline gelmeye
başlamıştır.
Burada; Erzincan, Sivas gibi Türk Alevilik felsefesinin
güçlendiği, ortaya çıktığı ve önemli bir ağırlığının bulunduğu
bölgelerden yayılan Türkçe ibadet dili yerel ritüellerin, Dersim
Kürt Alevi inanç ve ibadet sistemini önemli oranda değiştirmiş
olması ve bu politikaya karşı dinsel öğeler nedeniyle karşı
durulmamış olmasının altını kalın bir çizgiyle çizmek gerektiğine
inanıyorum. Yerel ritüellerin yerini cem evlerinde ve bahsedilen
bölgelerden gelen ritüellerin almış, ziyaretgahlar, değerler,
semboller, kutsal kişilikler önemli oranda değiştirilmiştir. Buna
çok basit bir örnek olarak, Dersimde hala Kürtçe zazaca- yi ibadet
dili olarak kullanan kişiler Xızır ve Düzgün Bava Ayin-i
Cemlerinde temel köşe taşları olmayı sürdürürken, bağışlarla
yaptırılan Cemevleri yada Sivas, Erzincan gibi illerde Alevilik
eğitimi görmüş almış kişilerin etkinlik alanlarında Türkçe olarak
ibadetlerin yapılması, buralarda Kürtçe ibadetlerde hiç adları
anılmayan, Pir Sultan, Hacı Bektaş gibi kişilerin adlarının anılması
önemli bir kırılma noktasıdır.
Göçle birlikte batı metropollerinde kendilerini Kürt Alevi
olarak tanımlayan insanların, kendi dillerinde ibadet edecek
mekanlarının olmaması, Sivas, Erzincan Alevileri olarak
gruplayabileceğimiz Türk Alevilerin cemevlerinde ibadete gitmeleri
ciddi bir asimilasyona neden olmaktadır. İbadet mekanının önemi
yoktur anlayışıyla hareket eden Kürt Aleviler, burada Türkçe
yapılan ibadetlere katılmakta ve Alevi üst kimliği altında
kendilerine sunulan yaşam felsefesini kabul etmektedirler. İkinci
adım ise bunun Türkleşmeyi beraberinde getirmesi ve sonuçta Asıl
Türkler Alevilerdir, Biz Türküz, Horasandan geldik gibi noktaya
götürebilmektedir. Elbette ki burada devletin, Alevileri milliyet
temelinde örgütleme çabası bir yandan da Aliyi sevmek Alevilik ise
biz de Aleviyiz yada Alevilik İslamın bir parçasıdır mantığıyla
Aleviliği İslamiyetin bir parçası yapmak isteyen yine devlet
destekli- İslamcı kesimin çabalarını da göz ardı etmemek gerekir.
Kürt Alevilerin metropollerde ibadet için gittikleri cem evlerinin
önemli bir bölümünün örtülü ödenek den nemalandıkları ve bu
zihniyetin savunuculuğunu yaptıkları, herhangi bir şekilde Alevide
barındırsa Kürt kelimesini o dergahlardan, cem evlerinden içeri
sokmadıkları ve içeride sözde etnisiteyi önemsemeyen maaşlı
dedelerin Türklük propagandası yaptıkları da ayrı ve alenen
bilinen bir gerçek. Bu mekanlarda çalışan Alevi Kürt kişilerin
kendi dillerini sohbet etmek için dahi rahatça kullanamadıkları ve
baskı altında bulundukları da. Elbette ki orada ne işleri olduğu da
çok ayrı bir tartışma konusu
Aynı soru bir kez daha
Türkleşen Kürt Aleviler, kendi kökenlerini inkar etme ve öteki
kimliği benimsemede dağ kültüründen kaynaklı bir psikolojinin
yansımasından olsa gerek ki, oldukça radikal - milliyetçi hatta
kafatasçı zihniyete sahip olabiliyorlar. Bu, Türkiyede yaşayan
Kürt, Türk yada Ermeni kökenli Alevilerin, Türkiye halklarının
sorunu haline gelebiliyor. Dönme yada Ermeni olmakla itham
edildiklerinde, insanları dönmeye mahkum eden zihniyete tepki
verecekleri yerde, kendilerinin Ermeni olarak tanımlanmalarına
büyük oranda tepki gösteriyorlar. Kürtlük ile ortak dini bağ bir
türlü sağlandığı için çok fazla problem olarak görmeseler de, Ermeni
kelimesi bu insanlarda infial yaratabiliyor. Elbette ki, bu
kafatasçı zihniyetin insanları kategorize etmesini haklı
çıkartmıyor. Bilakis, bu kategorizasyonda insanların bir etnik
kimlik kategorisinde yer almak istememesi bunu hakaret olarak
görmesi kanımca asıl problemi yaratıyor. Kürt Aleviler bu gün
entegrasyon adı altında, Alevilik adı altında etnik
kimliklerinden, kültürel değerlerinden ve yerel inançlarından hızla
koparılmakta ve bu felsefeyi savunan insanların karşısına bir nefer
olarak çıkartılmaktadırlar. Bu süreç, Kürt Alevilerin kendi
dillerinde ibadetlerini yapabilecekleri mekanları yaratıncaya kadar
devam edecektir. Aksi durumlarda Yavuzun Yeniçerilerini yetiştiren
yapılar içerisinde kapıkulu askeri yada yeniçeri olmaları kaçınılmaz
olacaktır.
Kürt Aleviler, aralarında dönme Ermeni olduğu gerçeğini kabul
etmelidirler. Eğer burada bir utanç var ise bu Kürt Alevilerin
utancı değil, Ermenileri Kürt ve Alevi olmaya mahkum etmiş
zihniyetin, kafatasçı ideolojinin utancıdır.
Tüm Türkiyede yaşayan Aleviler, bu ülkeyi saran milliyetçilik
rüzgarının bu yaşam felsefesinin içerisine ne kadar sızdığını,
kendilerinin ne kadar etkisinde kaldıklarını sorgulamalıdırlar.
Cevaplar: