Sako ZULALYAN
1865 yilinda Van şehrinde dogan Hagop
Sahbaz, tip ve hukuk dallarinda egitim görür. Ermeni Devrimci
Federasyonu (Taşnak Partisi) aktif üyesi olarak, Osmanli politik
arenasinda faaliyetlerde bulunan Sahbaz, 1909 yilinda Istanbul
Gregoryan Ermeni Patrikhanesinde sekreterlik görevini üstlenir.
Üniversitelerin, sosyolojik çalişmalari 'bilimsel' olmadiklari
gerekçesiyle dişladiklari dönemde, bu alanda amatörce yazilmiş
çalişmalar kaleme alir. "Ermeni Folkloru ve Filolojisi" başligi
altinda yayinlanan çalişmasinin yani sira, "Kürt-Ermeni Ilişkileri"
başligi altinda topladigi ani, gözlem, araştirma türünden yazilari
1911 yilinda Istanbul da Araks yayinevince yayinlanir.
Cevirisini sundugum 'Kürtler ve Kizilbaşlar' bölümü kitabin
bütününü tanitmaktan uzaktir. Yeni bir bilgi sunmasada, dönemin
bakiş açisini, kavramlarin kulanimini anlamak açisindan önemlidir.
Bundan dolayi kisaca, kitabin yayimlandigi dönemde yüklendigi işleve
deginmeyi istiyorum.
H. Sahbaz, o döneme dek ulusalci anlayişla yazilagelen klasik ve
de 'romantik' ulus-tarih kitaplarinin geliştirdigi görüşten farkli,
filoloji, sosyoloji ve folklorik ilk çalişmalarin sundugu araçlarla
konuya yaklaşir. Konular belli başliklar altinda işlenir. Bunlari
birbirine baglama kaygisini gütmez. Osmanli Ermenistanindaki üretim
ilişkilerini açimlayan bir konudan, 'Kürt ve Ermeni kadinlarinin'
toplumsal yaşamda oynadigi role geçer... Yazarin böylesi bir
çalişmayi kaleme almasindaki amaci irdeleyebilecek yeterli verilere
sahip degilim. Giriş ve sonuç bölümlerindeki degerlendirmelerden
yola çikarak Tarihi Ermenistan'dan uzak, büyük şehirlerde yaşayan,
kozmopolit ermeni toplumlarin, Bati Ermenistan'a dair; "yerleşik,
inançli (hristiyan), çalişkan, barişçi, Ermeni toplumunun
yüzyillardir yaşadiklari topraklarda, göçebe, vahşi 'kürtler'(1)
tarafindan sürekli talan edildigi ve baski altinda tutuldugu
biçimindeki imajin (bu gerçek yadsinmadan ama nedenlerinin
araştirilarak) sorgulanmasi gerektigi savini öne sürdügünü
soyleyebilirim.
Yazar, ilk bakişta yukarda özetledigimiz gibi gôrünen toplumsal
ilişkilerin görünmeyen nedenlerini, etnik ayrimlar, inanç
farkliliklari, aşiret ve beylik örgütlenmelerinin rölünû, sirasiyla
Bizans, Pers, Abbasi Imparatorluklarinin egemenlikleri döneminde
bôlgede yogurduklari hamuru ilkel biçimde de olsa tanitmaya
ugraşiyor. Bati Ermenistan'da "yerlesik Ermeniler" ile "göçebe
Kürtler"in birlikte yaşayabilecekleri bir yol tutulmasi halinde,
bölgeye huzurun ve refahin gelebilecegini vurgulamasi ve "sosyalist
toplumu" öneriyor olmasi, bu anlamiyla kozmopolit ermenilerin
rüyasindaki 'bâkir ermenistan' düşlerini eleştirmesi önemlidir.
H. Sahbaz, Avrupali emperyalist devletlerin çikarlari
dogrultusunda bölgeye müdahale ettiklerini yüzeysel de olsa deginir.
Bölgede oynayabilecekleri olumsuz röle dikkatleri çeker.
Yazar kitabi kaleme aldigi dônemde bugün bizlerin yapabildigi 'etnik
siniflandirmayi' kullanabilecek materyallere sahip degildir. Kürtler,
Aleviler, Zazalar, Dujigler, Kizilbaşlar, sunnî müslümanlar ise Türk
olarak birbirine kariştirilirken, AYRISTIRMAYI ister.
Ingiliz, Amerikan, Fransiz yazarlardan yaptigi uzun alintilarla,
kozmopolit ermeni okurlar önünde savundugu fikirleri güçlendirir.
Günümüzde yazarin bu çalişmasina yönelik eleştiri; amatörce
kaleme alinmiş, sosyolojik çalişmalarin ilkel bir örnegi olarak
degerlendirebiliriz. Yazildigi dönemdeki bilimsel çalişma düzeyi ve
siyasi ortam gözönünde tutulursa, Hagop Sahbaz'in bu çalişmasi,
kendi türünde ilginç bir örnektir.
Osmanli Imp.'da her türden ve milletten kozmopolit
entellektüellerin, ulusçuluk korosunda boy gösterdigi dönemde, multi
toplumlu 'sosyalist yönetim biçimini' savunmasinin alti çizilmelidir.
Hagop Sahbaz 1915'te, Istanbul'dan yola çikarilan Ermeni
aydinlari kervani içinde ve Anadoludaki mezari bilinmeyen kirim
ölüleri safina girer.
Not:
1-'Kirt', 'Kirdats' adlandirmasi, bölgede Yezidi, Türkmen, ve
Cerkez olmayan tüm göçebe topluluk ve aşiretler için bir dönem
Ermeni yazarlar tarafindan kullanilir. Öyleki, hristiyan ve Ermeni
olduklarini beyan etmekten çekinmeyen, Kirmanç ve Ermenice karişimi
dil konuşan göçebe topluluklar için bile 'Kirdats'
(göçebeleşmiş- kürtleşmiş eş anlamiyla) denir. Yerleşik yaşamdan,
göçebe yaşama
geçiş yapmalari kast edilir.
KIZILBAS KÛRTLER
Kizilbaş Kürtleri Dersim ve yakin çevresindeki yerleşim birimlerinde
yaşarlar. Toplam sayilari yetmişbeşbin civarindadir. Sürekli silah
taşiyanlar ise onbeşbin olarak tahmin edilir. Kizilbaş Kürtler
Dersim daglarinin en kuytu köşelerine dek dagilmiş aşiret birlikleri
halinde örgütlenmişlerdir. Dogal afetlerin yarattigi zararlari karşi
birlikte önlem alirlar. Başlica geçim kaynaklari hayvancilik,
çifçilik, zenaatlar arasinda en uzman olduklari silah
yapimciligidir.Osmanli yönetimine vergi ve silahli güç vermeksizin "adi
konulmamiş" otonomiye sahiptirler. Seferlik dönemlerinde, merkeze
toplu askeri güç verilmesi, ya da askerlik çagindaki gençlerin,silah
alinmasina yönelik birçok girişim her defasinda başarisizliga
ugramiştir.
Osmanli yönetiminin Ovacik'ta inşa ettigi kişlalar bu aşiretleri
sürekli kuşatma altinda tutar. sancak merkezi HKARPERT (harput),
Dersimin gûneyine iki saatlik uzakliktadir. Mutassarif ise HKOZA (Hozat)
da oturur. Dersim'de ki Ermeni köylerinin miktari yeterli sayidadir.
Zenaatlarla meşguldürler. Hristiyanligin çokça adet ve kurallarina
korur ve uygularlar. Aralarinda tûrk (müslüman s.z.) barindirmazlar.
Dersim Kürtlerine zaza denir. kendilerine özgü (parpar) dilleri*
vardir. Dogu toroslarin doruklarinda yaşayanlar ise Avşar olarak
adlandirilir. Avşarlar, gelenek ve dilleriyle, Kürtlerden çok
Zazalara yakindirlar. Avşar aşiretlerindeki yaygin sôylenti;
kendilerini Arşagunilerin torunlari olarak göstermeleridir**
Malatya ve Dersim civarinda yaşiyan bir başka aşiret Haçovali
olarak anilir. Haçovali'nin dinsel manâsi hkaçyan diye karşilanir.
Bu benzerliklerin altini çizmeden geçemiyecegiz.
H.F Lyneli'in Ingilizce yayimlanan "Armenia" kitabinin, "Politika ve
Denge" (Political and Statical) başlikli bölümünden uzun alintilar
yapmayi gerekli gôrüyoruz.
"Bütün Orta-Dogu da bu Kürtlerin Kizilbaş olarak anilmasi,
Osmanliya karşi düşmanlik tohumlari eker. Yönetimin, Kizilbaşlari
müslümanlaştirmaya yönelik girişimlerine direnmektedirler. Yônetim
karşiti mücadelelerde Hristoyanlarla birlikte davranma
egilimindedirler. Hristiyan inancina saygilidirlar. Isa yi, tanrinin
vucudi(?) (insanlaşmiş) hali olarak bilirler. Bildigimiz kadariyla,
kizilbaşlarin inanci, arian inanci bütünüyle özdeşleşir. Insanlaşmiş
tanriyi arar. Musa, Isa, Muhammed ve Ali'nin tanrisal nitelik
yüklenmi varligi önemsenir.
Dilleri, Kürtçenin bir dalini korudugu gibi, farsça'dan ve Hayca'dan
aldigi sözcüklerin karişimidir. Anlatildigina göre, bölgede
çogunlugun konuştugu lehçeden önemli farklilik arz eder. Birinin
konuştugunu digeri anlamaz. Kizilbaşlar erkek çocuklarini sünnet
ederler. Bazi islami kurallari uygularlar. Kizilbaşlar, bu
topraklardaki Kürtlerden farkli olan topluluklardir. Eger bir sayi
vermek gerekirse, Türkiye Hayaastanin da yaşayan Kürtlerin üçte biri
kadardir.
(Kizilbaş ve Sunni Kûrtlerin sayisi 410.812 dir. Ayrica 442.946 bin
Türk eklenmelidir
« Erzincan’daki 4. Ordu’nun hemen güneyinde konumlandiklari
daglik ve yabani yerleşim bölgeleri günümüzde askeri açidan
önemlidir. Dersim adiyla anilan bu vilayet uzun zamanlar, Osmanli
baskisina direnmiş ve direnmeyi sürdÿrmektedir. Sosyal yapilari
aşiret baglariyla örülmüş çobanliktir. Iklim koşullarinin agirligi
ve arazi, sabit yerleşim bölgelerinde yaşamaya zorlar. Evlerinin
çevresindeki sinirli toprak parçasini ihtiyaçlari için işlerler.
Dersim’in dogusu ve batisindaki kizilbaş toplumlar barişsever ve
çalişkandirlar. Seyyahlar onlardan araştirmaci sayginligiyla söz
eder. Erzurumdaki Ingiliz büyük elçisi Tailor’un hükümetinin her yil
yayinladigi ‘Mavi Kitap’da yayinlanan raporunda, Kizilbaşlarin
sayisini 110 bin olarak gösterir. Ben ise elimizdeki yeni bilgilerin
işiginda, sayilarini 50 bin olarak gösterecegim . »
Yazar, Kürtlerin genel durumundan söz ederken, Kizilbaşlarla ilgili
düşüncelerini netleştirir.
« En eski tarihlerin söz ettigi bu halk ve alin yazilari
Avrupa’da yeterince biliniyor. Bu bölgede yaşayan Kürtlerin sosyal
yaşam düzeyindeki farkliliklari yalnizca bu neden, onlara özel
dikkat göstrememizi gerektirir. Bunun yani sira, dil ve inanç
farkliliklari gözden uzak tutulmamalidir. Hükümetin resmi
vesikalarinda Sivas’tan Malatya’ya, Firat’in iki kolu arasinda kalan
bölge, Muş ve civarlarinda yaşayan halk sünni-mûslüman olarak
kaydedilmiştir. Ne var ki onlar ne bu dinin gereklerini uygularlar,
ne de komşu aşiretlerin leçesiyle konuşurlar. »
Yazarin Kizilbaşlar ya da Dujig aşiretiyle ilgili kanilari ise
aşagidaki gibidir.
« Büyük Dujig aşireti, Erzincandan bir kaç saar uzakliktaki
Dersim daglarindan Xarpert dogrultusuna, Naşin ve Arapgir’e dek
yayilmiştir. Bu büyük aşiret bir çok tayfadan meydana gelir.
Bunlarin en önemlilleri, Balabanlilar, Kureyişler ve Kulabiler dir.
Osmanli hükümeti çeşitli dönemlerde Dujigler üzerine sefer yollamiş
ama hiç bir zaman boyun egdirememiştir. Bir söylentiye göre,
Dujigler gerektiginde 30 la 40 bin arasi eli silah tutan insani bir
araya getirebilmektedir.
Türkler onlara Dujig ya da basitçe , Kürdün çogulu olan ‘Ekrad’
diye adlandirirlar. Halbuki gerçek Kürtler onlara Kizilbaş der.
Dujigler, inançlari bölgedeki diger topluluk ve aşiretlerden
farklilaşan, özellikle dinsel harcin bir arada tuttugu, bölgede
önemli rol oynayan toplumdur. Ali’yi tanri olarak kabul ederler ve
toplum içinde özellikle kadin-erkek eşitligine özen gösterirler.
Dujiglerden daha güçsüz ama önemli olan Afşar tayfalari Kayseri (Kapados)
daglarini mesken tutarlar. Bunlar sürekli hareket halinde olup,
önemli ticaret yollarina yaptiklari akinlardaki talanlari ve
saldirganliklariyla isim yapmişlardir. »
Diger bir Ingiliz araştirmacisi V.C.’ye göre Kizilbaşlar.
« Bu toplum inançlari itibariyla, Haricilere yaklaşirlar.
Haricilerin içinde onlardan farklidirlar. Bölgedeki hristiyanlardan,
yaşama biçimi açisindan çok az farklilik gösterirler. Dede denilen
dini önderlerce uygulanan, ve dogu hristiyan ritüellerini andiran
ayin biçimleri, ekmek ve şarap üzerine örülmüştür. Ayine
katilanlarin huzurunda Dedelerce kutsanan eklmek ve şarap herkese
dagitilir. Bir iddiaya göre, üst düzeyde gizli ruhani katman (Hristiyan
kilise hiyerarşisindeki Episkoposluga denk düşen . ç.n.) tarafindan
yönetilirler. Bu tür söylentiler bizi ister istemez, eski
hristiyanlarin müslümanlik kisvesi altinda, kendi özgün
örgütlenmelerini sürdürdüklerine dair iddialara yaklaştiriyor.
Iran’dan ya da sinira yakin bölgelerden gelip bu topraklara
yerleştiklerini sanirlar. Kizilbaşlarin sayisi, 182.580 dir.
Diyarbakir da yaşayan bin kişilik toplulugu da bu sayiya eklersek,
183.580’e ulaşilir. »
Kizilbaşlarla ilgili rakamlardaki aşiri oynamalar, onlarin
türklerle kariştirilmasindan ya da müslümanlardan ayri göstermek
kaygisindan kaynaklanir. Sonuç olarak ancak özgür, bilinçli ve
dürüst bir sayimla olarin gerçek sayisini ögrenebilecegiz. Eger
yaklaşik bir sayi söylemek illâ da gerekliyse 110 binlik miktar
kabullenilebilir.
Notlar
*Metinde ‘parpar’ olarak geçen ermenice sözcügün türkçe karşiligi ;
‘dil’, ‘ses’, ‘lehçe’dir. Lehçe, özgünlügü karşiladigina göre, yazar
özgünlügün altini çizerken dili vurgulamaktadir. (ç.n.)
**Yebisgobos (episkopos) Yegişe Cilingiryan bölgede bulunmuş,
Afşarlarla temas etmiştir. Anlatisina göre ; Avşarlar, Arşagunilerin
‘Kiliç’ ve ‘Tacini’ koruduklarina dair söylentiyi kanitlamak
isterler. (y.n.)
Arşaguniler, M.S. III .yydan 428 dek Ermenistanda hüküm sürmüş
prenslik (Dynastie) tir. (ç.n.)
Cevaplar: