YUNANCA KÖKENLİ TIP TERİMLERİ

Dr. Hakkı Açıkalın

 

-T-

Takitoskopi: Ταχυτοσκοπία (Tahitoskopîa). Ταχύς (Tahîs): Çabuk, hızlı, sür’atli-Σκοπευω (Skopevo): Muâyene etmek, bakmak, gözlemek. "Kelime Körlüğü” hastalığında uygulanan bir eğitim yöntemi.

Takifazi: Ταχυφασια (Tahifasia). Ταχύς (Tahîs): Çabuk, hızlı, sür’atli- Φασις (Fasis): Konuşma, ifâde etme. Bazı psikolojik bozukluklarda görülen bir belirti. Kişi aşırı derecede hızlı konuşur.

Takipne: Ταχυπνεα (Tahipnea). Ταχύς (Tahîs): Çabuk, hızlı, sür’atli- Πνέω (Pnêo): Teneffüs etmek, solumak. Anormal oranda sık soluma, hızlı soluma.

Talamoensefalon: Θαλαμοεγκεφάλος (Thalamoekefâlos). Θαλαμος (Thalamos): Koğuş, oda anlamında. Beyin’de bulunan bir oluşum, Boztepe- Eγκεφαλός (Ekefalôs): Beyin. Bozbeyin. Beynin subkortikal (korteksaltı / kabukaltı) bölümünde bulunan bir yapı.

Talamotomi: Θαλαμοτομη (Thalamotomi). Θαλαμος (Thalamos): Koğuş, oda anlamında. Beyin’de bulunan bir oluşum, Boztepe. Vücudun her tarafından gelen duyusal uyaranlar, Beyin Kabuğu’na (Cortex Cerebri) ulaşmadan önce bu bölgeden geçerler-Τομη (Tomi): Kesi, kesit, insizyon. Bir Talamus bölümünün cerrahî olarak tahrib edilmesi. Giderilmesi mümkün olmayan ağrıların tedavisinde kullanılan bir yöntemdir.

Talamus: Θαλαμος (Thalamos). Koğuş, oda anlamında. Beyin’de bulunan bir oluşum, Boztepe. Vücudun her tarafından gelen duyusal uyaranlar, Beyin Kabuğu’na (Cortex Cerebri) ulaşmadan önce bu bölgeden geçerler.

Talasemi: Θαλασσαιμια (Thalasemia). Θαλασσα (Thalasa): Deniz-Aιμα (Ema): Kan. Akdeniz Anemisi adı da verilen bir kan hastalığı. Genetik olarak nakledilen hemoglobin anomalisi.

Tanatoloji: Θανατολογία (Thanatologîa). Θανατος (Thanatos): Yunan mitolojisinde ölümün temsilcilerinden biri, ölüm-Λόγος (Lôgos): Bilim, bilgi, kelâm, mantık. Ölüm hâdisesinin incelenmesi, ölümün saptanması.

Tantal: Τανταλος (Tandalos). Yunan mitolojisindeki bir kahramanın isminden mülhem. Bir kimyevî element. Nadir bulunan bir metal. Tel veya tabaka hâlinde, vücudun zayıf bölgelerinin güçlendirilmesi için kullanılır.

Tarsalji: Ταρσαλγία (Tarsalgîa). Ταρσός (Tarsôs): Ayak bileği-Αλγος (Algos): Ağrı. Ayak bileği ağrısı.

Tarsos: Ταρσός (Tarsôs). Ayak bileği. Diğer anlamı ise, her gözkapağının yapısında bulunan uzunlamasına yerleşmiş yoğun bağ dokusu plakları. Gözkapağına şeklini verir.

Tarsometatarsal: Ταρσομεταταρσος (Tarsometatarsos). Ταρσός (Tarsôs): Ayak bileği-Mεταταρσος (Ayak tarağı). Ayak bileði-Ayak taraðı bileşkesi. Örn. Capsula tarsometatarsalis.

Tarsoplasti: Ταρσοπλαστία (Tarsoplastîa). Ταρσός (Tarsôs): Ayak bileği. Diğer anlamı ise, her gözkapağının yapısında bulunan uzunlamasına yerleşmiş yoğun bağ dokusu plakları. Gözkapağına şeklini verir-Πλασσεω (Plaseo): Şekillendirmek, şekil vermek. Gözkapağı üzerinde gerçekleştirilen plastik ameliyat.

Tarsorafi: Ταρσοραφή (Tarsorafî). Ταρσός (Tarsôs): Ayak bileği. Diğer anlamı ise, her gözkapağının yapısında bulunan uzunlamasına yerleşmiş yoğun bağ dokusu plakları-Ραφή (Rafî): Dikiş. İyileşme sağlamak veya duyudan yoksun olduğu zaman korunmasını sağlamak amacıyla, her iki göz kapağının birbirlerine dikilmesi.

Taşiaritmi: Ταχυαριθμία (Tahiarithmîa). Ταχύς (Tahîs): Çabuk, hızlı, sür’atli-Aρυθμια (Arithmia): Düzensizlik. Kalb ritminin hızlı ve dűzensiz olması.

Taşikardi: Tαχυκαρδια (Tahikardia). Ταχύς (Tahîs): Çabuk, hızlı, sür’atli-Καρδια (Kardia): Kalb. Kalbin hızlı atması.

Tavmatürji: Ταυματουργία (Tavmaturgîa). Hristiyanlık terimi olarak, birşeyi anlaşılabilir hâle getirmek, anlaşılabilir kılmak.

Teka: Θήκη (Thîki). Koruncak. İçerdiği oluşumu bir zarf gibi saran zar. Örn. Teka İnterna: İç koruncak. Embryoloji terimi.

Telanjiektazi: Τελαγγειεκτασις (Telagiektasis). Τέλος (Têlos): Son, nihâyet, âkibet-Άγγείον (Âgîon): Kap, çanak, çömlek, damar-Έκτασις (Êktasis): vüs’at, temdit, uzama. Vücud yüzeyindeki kılcal damarların genişlemesi.

Teleoptik: Τηλεοπτικη (Tileoptiki). Tηλε (Tile): Uzakta-Oψις (Opsis): Görme, gőrűş. Uzagörümsel.

Telepati: Τηλεπαθεια (Tilepathia). Τηλε (Tile): Uzakta-παθος (Pathos): Duyu, duygu, his, acı, dert, ısdırab. Uzaduyum.

Teleterapi: Τηλεθεραπεια (Tiletherapia). Τηλε (Tile): Uzakta-Θεραπεια (Therapia): Tedavi, sağaltım. Teleradyum tedavisi.

Telofaz: Τελοφασις (Telofasis). Tέλος (Têlos): Nihâyet, son, âkibet, erek, nihâî gâye-φάσις (fâsis): safha, surt, hâl, evre, renk değiştirme, manzara değiştirme. Mitoz bölűnmenin evrelerinden biri.

Tenar: Θεναριο (Thenario). Dış aya budu. Başparmağın altında yer alan küçük çıkıntı.

Tendon: Τεντώνη (Tendôni). Τενδώνω (Tendôno): Germek. Kas kirişi. Kasların kemiklere bağlanmasını sağlayan sağlam, beyaz, fibröz (lifsi) ve non-elastik (esnek olmayan) oluşum. Örn. Aşil Tendonu.

Tenesmus: Τενεσμος (Tenesmos). Τενδώνω (Tendôno): Germek. Barsakları veya mesâneyi boşaltmak amacıyla meydana getirilen kasılmalar. Barsaklarda gerilme-kasılma hissi.

Tenoplasti: Τενoπλαστία (Tenoplastîa). Τεντώνη (Tendôni): Kas kirişi-Πλασσεω (Plaseo): Şekil vermek, şekillendirmek. Kas kirişleri üzerinde uygulanan plastik ameliyat.

Tenorafi: Τενοραφή (Tenorafî). Τεντώνη (Tendôni): Kas kirişi-Ραφή (Rafî): Dikiş. Bir tendonun dikilmesi.

Tenosinovit: Τενοσυνοβειτις (Tenosinovitis). Τεντώνη (Tendôni): Kas kirişi-Συνοβειτις (Sinovitis): Συνοβια (Sinovia): Συν (Sin): Εş, ortak, birarada-ώον (Ôôn): Yumurta. Yumurta akı eşi, benzeri, formunda olan madde. Söl, ağık, oynak sıvısı- Ειτις (İtis): İltihâbî durum belirten bir sonek. Sinoviyal zarın iltihâbı.Tendon kılıfında bulunan ince sinoviyal tabakanın iltihâbı.

Tenotomi: Τενοτομη (Tenotomi). Τεντώνη (Tendôni): Kas kirişi-Τομη (Tomi): Kesme, kesit, insizyon. Bir tendonun insizyonu, kesilmesi.

Tenya: Ταινια (Tenia). Şerit. Bir tür yassı parazit (kurt). Örnekler: Taenia Echinococcus [Tαινια (Tenia): Şerit-Εχινος (Ehinos): Deniz kirpisi-Κοκκος (Kokos: Dâne, çekirdek). Deniz kirpisine benzer tâneleri olan Tenya]: Erişkin olan asalak (kurt) köpek barsağında yaşar. Köpek barsağı son konaktır. Bâzen “ara konak” olarak insanlara yerleşebilir. Köpek salgısının insan barsağına geçmesi ile bulaşma gerçekleşir. Kurt yumurtaları insanın ince barsaklarında embryo (cenin) hâline gelir ve kan yoluyla (hematojen) çeşitli organlara yayılırlar ve buralarda, özellikle de “Kist Hidatik” meydana getirirler.

Taenia Saginata: Pişmemiş ve parazit içeren sığır etlerinin yenilmesi ile insana bulaşır. İnsan barsağı “ara konak”tır. Parazit burada gelişir ve erişkin hâle gelir.

Taenia Solium: İyi pişmemiş domuz etinin yenilmesiyle insana bulaşır.

Tenya kavramı aynı zamanda, yassı band-şerit şeklindeki oluşumları da ifâde eder. Kalın barsak boyunca uzanan kas liflerinden müteşekkil 3 adet banda, Taenia Coli adı verilir.

Terapi: Θεραπεια (Therapia). Tedâvi.

Terapötik: Θεραπευτικός (Therapeftikôs). Tedâvi edici.

Teratojenik: Θερατογενική (Theratoyenikî). Θερας (Theras): Hilkat garibesi, ucube– Γενέσις (Yenêsis): Oluş, tekvin. Embryonun anormal gelişimine değgin. Fötal (ceninsel) büyümeyi bozan ve malformasyonlara (şekil bozuklukları) sebeb olan herhangi bir faktör. Radyoaktif ışın, ilâç, toksinler, fizikî etki, enfeksiyon vs.

Teratoloji: Θερατολογία (Theratologîa). Θερας (Theras): Hilkat garibesi- Λόγος (Lôgos): Bilim. Embryolojik gelişim sırasında meydana gelen bozukluklarla ilgili alan.

Teratoma: Θερατωμα (Theratoma). Θερας (Theras): Hilkat garibesi- Ωμα (Oma): Tümör, ur. Embryonal kökenli olan ve birçok oluşum içeren tümör. En çok ovaryumlarda ve testislerde görülür. Genelde habistir (malign, kötü huylu).

Termal: Θερμολουτρον (Thermolutron). Θερμότης (Thermôtis): Isı. Isı veren, sıcak banyo, kaplıca-ılıca.

Termofil: Θερμοφιλία (Thermofilîa). Θερμότης (Thermôtis): Isı-Φιλία (Filîa): Sevgi, dostluk.Yüksek ısı derecelerinde üreyebilen mikroorganizmalar için kullanılan bir terim.

Termogenez: Θερμογενεσις (Thermoyenesis). Θερμότης (Thermôtis): Isı-Γενέσις (Yenêsis): Oluş, tekvin. Işı oluşturma, ısı oluşumu.

Termografi: Θερμογραφία (Thermografîa). Θερμότης (Thermôtis): Isı-Γραφω (Grafo): yazmak. Teşhis amaçlı olarak, vücutta meydana gelen ısı değişimlerinin kaydedilmesi.

Termoliz: Θερμολυσις (Thermolisis). Θερμότης (Thermôtis): Isı-Λυσις (Lisis): Çözünüm, çözüm, erime, çözülme. Isı kaybı.

Termometre: Θερμομετρο (Thermometro). Θερμότης (Thermotis): Isı-μετρο (metro): Ölçü. Isıölçer.

Termoterapi: Θερμοθεραπεια (Thermotherapia). Θερμότης (Thermotis): Isı-Θεραπεια (Therapia): Tedavi, sağaltım. Isı tedavisi.

Tesavroz: Θασαυρωσις (Thasavrosis). Θασαυρος (Thasavros): Depo-Ωσις (Osis): Durum, hâl bildiren sonek. Makromoleküllerin (Büyük moleküller) Retiküloendotelial (RES- Retiküler: Ağsı- Endotel: Εντοθηλή (E-n-dothili). Εντο (E-n-do): İç, içinde-Θηλή (Thîli): Emzik. İç kırtış. Seröz boşlukların, kalbin, kan ve lenf damarlarının içini kaplayan zar) Sistem hücreleri tarafından tutulması ve daha sonra iltihâbî reaksiyonlara neden olması. Sarkoidoz’a benzeyen bir durum.

Tetani: Τεταμένος (Tetamênos). "Konvülsif Spazm" (Convulsif Spasm-Gayri irâdî kasılmalar, şiddetli sarsılmalar). Kaslarda uyarılabilme eşiğinin yükselmesi. Parathiroid bezinin yetmezliğinde ve Alkaloz’da rastlanan bir durumdur.

Tetanos: Τέτανος (Têtanos). Kazıklı humma adıyla da anılan bir hastalık. Τεταμένος (Tetamênos): Gergin. Chlostiridium Tetani isimli bakteri tarafından meydana getirilen bir hastalık. Toprakta bulunan anaerob (havasız ortamda yaşayan) bir mikroorganizmadır. Hastada spazmlar ve kas sertlikleri görülür.

Tetradaktil: Τετραδαχτυλος (Tetradahtilos). Τετρα (Tetra): Dört, Dörtlü-Δαχτυλος (Dahtilos): Parmak. Dört parmaklı.

Tetradaktili: Τετραδαχτυλία (Tetradahtilîa). Τετρα (Tetra): Dört, Dörtlü-Δαχτυλος (Dahtilos): Parmak. Bir el veya ayakta yalnızca dört parmak bulunması.

Tetrakok: Τετρακοκκος (Tetrakokos). Τετρα (Tetra): Dört, Dörtlü-Κοκκος (Kokos): Dâne, çekirdek. Dörtlü (kübik) biçim arzeden kok tipi bir bakteri.

Tetrapleji: Τετραπληγη (Tetrapligi). Τετρα (Tetra): Dört, dörtlü- πληγη (Pligi): Darbe, vurgun, inme. Dört uzvun da felç olması hâli, Quadriplegia.

Tetrasiklin: Τετρακυκλινη (Tetrakiklini). Τετρα (Tetra): Dört, dörtlü-Κυκλικός (Kiklikôs): Dairevî. Dörtlü daire biçiminde olan anlamında. Geniş spektrumlu bir antibiyotik.

Tifo: Τυφος (Tifos). Buğulanma, sis, şaşırma, kendinden geçme. Bakteriyel bir hastalık. Sökel, yatalgı. Besinlerden, süt ve su kaynaklarının, Salmonella Typhii adı verilen bakteri tarafından enfekte edilmesi sonucu, salgınlar hâlinde görülen ateşli bir hastalık. Ortalama kuluçka devresi 10-15 gün kadaredır. Hastalığın başlangıcında, ilerleyici tipte bir ateş mevcuttur. Etken, lenf dokularını ve aynı zamanda İnce Barsaklar’ı (Peyer Plakları) tuttuğunda ateş yükselir ve şiddetli bir diyare başlar.

Tifüs: Τυφος (Tifos). buğulanma, sis, şaşırma. Bir tür salgın hastalık. Yüksek ateş, deri döküntüsü ve şiddetli baş ağrısı ile karakterize olan akut bir enfeksiyon. Bitler ve pireler aracılığıyla insanlara bulaşır. Etken mikroorganizma, Rickettsia Prowazekii’dir.

Tiloz: Τυλωσις (Tilosis). Τυλίζω (Tilîzo): Sarmak, sarılmak, bürünmek- Ωσις (Osis): Durum, hâl bildiren sonek. Derideki boynuzsu tabakanın kalınlaşması, keratoz.

Timektomi: Θυμεκτομη (Thimektomi). Θυμός (Thimôs): Öfke, gazab, hiddet, Sternum’un arka kısmında yer alan ve yukarıda Thyroid bezine kadar uzanan bir bez- Εκτομη (Ektomi): Cerrahî olarak çıkarmak. Thymus bezinin cerrahî olarak çıkarılması.

Timoleptik: Θυμοληπτικός (Thimoliptikôs). Etkilerini esas olarak beyin üzerinde gösteren ve böylelikle duyu ve davranışlar üzerinde tesirli olan ilâçlar için kullanılan bir terim.

Timoma: Θυμωμα (Thimoma). Θυμός (Thimôs): Öfke, gazab, hiddet, Sternum’un arka kısmında yer alan ve yukarıda Thyroid bezine kadar uzanan bir bez- Ωμα (Oma): Tümör, ur. Kaynağını Thymus bezinden alan tümör.

Timosin: Θυμοκινη (Thimokini). Θυμός (Thimôs): Öfke, gazab, hiddet, Sternum’un arka kısmında yer alan ve yukarıda Thyroid bezine kadar uzanan bir bez. Thymus bezinin epitelyal (kurmay) hücreleri tarafından salgılanan bir hormon. Thymus içinde lenfosit yapımını uyarıcı bir etkisi vardır.

Timpan: Τυμπανον (Tibanon). Davul anlamında. Orta kulağa ait olan, orta kulağı ilgilendiren, Orta Kulak boşluğu. Membrana Tympani: Kulak Zarı. Pars Tympani: Kafatası’nın Temporal Kemik’ine ait bir parça. Timpanik Ses: Barsaklarda gaz birikimine bağlı olarak meydana gelen karın şişliği (Tympanism) sırasında alınan ses.

Timpanitis: Τυμπανειτις (Tibanitis). Kulak zarı iltihâbı.

Timpanoplasti: Τυμπανοπλαστία (Tibanoplastîa). Τυμπανον (Tibanon): Davul anlamında. Orta kulağa ait olan, orta kulağı ilgilendiren-Πλασσεω (Plaseo): Şekil vermek, şekillendirmek. Orta Kulak’ta gerçekleştirilen herhangi bir tamir ameliyatı.

Timus: Θυμός (Thimôs). Sternum’un (Gőğűs kemiği, ĺman tahtası) arka kısmında yer alan ve yukarıda Thyroid bezine kadar uzanan bir bez. Çocukluk çağında çok gelişmiş durumdadır. Puberte (Ergenlik) devresinden sonra lenfotik doku yerini yağ dokusuna bırakır. Bağışıklık (İmmunite) olayıyla ilgisi vardır. Auto-İmmunity (Vücudun kendi kendine karşı bağışıklık geliştirmesi) durumunun bu beze ait patolojik faaliyetler sonucunda meydana geldiği sanılıyor.

Tip: Tυπος (Tipos). Basım, matbuat, alâmet, işâret, nişâne, model, őrnek, kalıp, usùl, kaide, tip, şekil.

Tiroid: Θυροηδη (Thiroidi). Kalkanbezi, buka. Trachea’nın (Nefes borusu) her iki yanında yer alan ve özel bir boşaltım kanalı olmayan bez. Metabolizmanın regüle edilmesinde (düzenlenmesinde) etkili olan Thyroxine hormonunu üretir.

Tiroidektomi: Θυροηδεκτομία (Thiroidektomîa). Θυροηδη (Thiroidi): Thyroid bezi- Eκτομη (Ektomi): Kesip çıkarma. Thyroid bezinin cerrahî yöntemle çıkarılması.

Tiroidit: Θυροηδητις (Thiroiditis). Thyroid (Kalkan) bezinin iltihâbı.

Tirotoksikoz: Θυροτοξικωσις (Thirotoksikosis). Θυροηδη (Thiroidi): Kalkanbezi, buka-Τοξίνη (Toksîni): Zehirli madde-Ωσις (Osis): Durum, hâl bildiren sonek. Auto-immune (Vücudun kendi kendine karşı bağışıklık oluşturması durumu) bir hastalık. Aşırı miktarda thyroxine hormonu üretimine bağlı bir hastalık. Sebeb olarak, Beyin’deki Hypophyse bezinden salgılana TSH’ın (Thyroide Stimulating Hormone-Tiroid bezini Uyarıcı Hormon) normalin üzerinde olması düşünülmektedir.

Tirotrofik: Θυροτροφικός (Thirotrofikôs). Θυροηδη (Thiroidi). Kalkanbezi, buka- Τροφή (Trofî): Büyüme, gelişme, yemleme. Tiroid bezini uyaran madde. Örneğin Hypopyse bezinin ön lobundan salgılanan TSH.

Tokografi: Τοκογραφία (Tokografîa). Τοκος (Tokos) veya τοκετος (Toketos): Doğum-Γραφω (Grafo): Yazmak. Uterus kasılmalarının kaydedilmesi.

Tokoliz: Τοκολυσις (Tokolisis). Τοκος (Tokos) veya τοκετος (Toketos): Doğum – λυσις (Lisis): Çözülme, erime, çökme. Doğumun durdurulması.

Toksemi: Τοξαιμια (Toksemia). Τοξίνη (Toksîni): Zehirli madde-Αιμα (Ema): Kan. Kanın, bakteri toksinleri veya hasar görmüş doku artıkları tarafından zehirlenmesi, Kan zehirlenmesi.

Toksik: Τοξικός (Toksikôs). Τοξίνη (Toksîni): Zehirli madde. Zehirleyici, zehirli.

Toksikoloji: Τοξικολογία (Toksikologîa). Τοξίνη (Toksîni): Zehirli madde-Λόγος (Lôgos): Bilim, bilgi, kelâm. Zehirlerle ilgilenen bilim dalı.

Toksikomani: Τοξικομανία (Toksikomanîa). Τοξίνη (Toksîni): Zehirli madde-Μανία (Manîa): Aşırılık, azgınlık, çılgınlık. Birey veya toplum için zararlı olan bir ilâcın devamlı olarak kullanılması sonucu meydana gelen periyodik veya kronik zehirlenme durumu.

Toksin: Τοξίνη (Toksîni). Zehirli madde. Bakteriler tarafından üretilen ve diğer hücrelere zarrar verici nitelik taşıyan. Bir insan veya hayvana zerkedildiği zaman, kendine karşı (ona karşı) Antikor (Anti-toksin) meydana gelmesine sebeb olan madde. Non-Bacterial Toksin: Hastalıklı veya yaralı dokulardan serbest kalan zehirli azot bileşikleri.

Toksoid: Τοξοειδη (Toksoidi). Τοξίνη (Toksîni): Zehirli madde-Ειδος (İdos): Suret, nevi, cins, şekil. Zehirli niteliklerini yitiren ancak Antijenik (karşıt-oluşlu, vűcud işleyişini bozan) özelliklerini koruyan toksin. Aşılar, toksinlerin oksitleyici maddelerle toksoid hâline dönüştürülmeleri suretiyle elde edilir. Toksoid-Antitoksin: Aşı olarak kullanulmak üzere hazırlanan toksoid ve homolog Anti-toksin’den meydana gelen karışım.

Toksoplazma: Toξοπλασμα (Toksoplasma). Τόξον (Tôkson): Ok, yay, kavs, kemer, kuşak, keman yayı-Πλάσμα (Plâsma): Sıvı, likid, likör, suyaş, yaratık, mahlûk, kanın sıvı bölümü. Toksoplasmosis enfeksiyonuna yol açan parazit.

Toksoplazmoz: Τοξοπλασμωσις (Toksoplasmosis). Memeliler’de ve kuşlarda yaygın olarak bulunan toksoplazma cinsi parazitler tarafından, insanda meydana getirilen hastalık. Foetus’ta (Cenin) ve çocukluk çağında ensefalit (beyin iltihâbı), Convulsion (Anormal beyin stimülasyonlarına bağlı ânî kas kasılmaları), hidrosefali (kafaiçi sıvı drenajının gerçekleşmemesi sonucu beynin bası altında kalması durumu) ve göz hastalıklarına yol açar. Hastalar hayatta kalabilirlerse sekel (kalıntı) meydana gelir.

Tomografi: Τομογραφία (Tomografîa). Τομος (Tomos): Kesi, kesit, hacim, bőlűm, kısım-Γραφω (Grafo): Yazmak. Vücudu kesitler hâlinde görüntüleme. Αξονικη Τομογραφία (Aksoniki Tomografîa): Eksenî Tomografi, Axonal Tomography, Computerized Tomography (Bilgisayarlı Tomografi).

Tonografi: Τονογραφία (Tonografîa). Tόνος (Tônos): Kuvvet, ton, gerginlik, dirilik-Γραφω (Grafo): Yazmak. Kan veya göz içi basıncının devamlı olarak kaydedilmesi. Örn. Carotid Compression Tonography: Arteria Carotis Communis’lerden birinin tıkanması, aynı taraftaki göz içi basıncında düşme meydana gelmesine sebeb olur. Bunu saptamak için tonografi uygulaması yapılır.

Tonometre: Τονομετρον (Tonometron). Tόνος (Tônos): Kuvvet, ton, gerginlik-Μετρον (Metron): Ölçü, ölçme. Göz içi basıncının ölçülmesinde kullanılan bir cihaz.

Tonüs: Tόνος (Tônos). Kuvvet, ton, gerginlik, dirilik. Kasların devamlı olarak kasılmış durumda veya diri olduğunu belirten bir terim, Clonus karşıtı. Örn. Cilt tonüsü.

Topektomi: Τοπεκτομη (Topektomi). Τόπος (Tôpos): Yer, mahal, mevki-Εκτομη (Ektomi): Cerrahî olarak çıkarma. Modifiye Frontal Lobotomi (Değiştirilmiş Alın bölgesi lobunun kesisi). Thalamo-frontal bölgede yapılan küçük insizyonlar.

Topik: Τοπικη (Topiki). Yerel, mahallî. Örn. Topik antibiyotikler. Yalnızca belli bir yüzeyel vücut bölgesine uygulanan antibiyotikler.

Topografi: Τοπογραφία (Topografîa). Τόπος (Tôpos): Yer, mahal, mevki-Γραφω (Grafo): Yazmak. Vücud bölümlerinin tarif ve tasviri.

Topografik: Τοπογραφικός (Topografikôs). Τόπος (Tôpos): Yer, mahal, mevki-Γραφω (Grafo): Yazmak. Vücud bölümlerinin tarif ve tasviri. Örn. Topografik Anatomi.

Torakoakromial: Θορακοακρομυον (Thorakoakromion). Θορακας (Thorakas): Göğüs, göğüs bölgesi – Aκρομιον (Akromion): Spina Scapulae’nın (Kürek kemiği dikeninin) űstkol başının űzerinden taşan erkin ucu, çiğiz. Thoraks ile Akromion’un bileşkesi. Örn. Articulatio Thoracoacromialis.

Torakoplasti: Θορακοπλαστία (Thorakoplastîa). Θορακας (Thorakas): Göğüs, göğüs bölgesi-Πλασσεω (Plaseo): Şekil vermek, şekillendirmek. Göğüs duvarı üzerinde gerçekleştirilen kaburgaların kesilmesiyle karakterize bir operasyon. Böylelikle akciğerler serbestleşir ve kollabe olur (büzülür). Tüberküloz tedâvisinde kullanılan bir yöntemdir.

Torakoskop: Θορακοσκοπος (Thorakoskopοs). Θορακας (Thorakas): Göğüs, göğüs bölgesi-Σκοπω (Skopo): Bakmak, muâyene etmek, gözlemek. Göğüs duvarında yapılan küçük bir insizyonla plevra boşluğuna sevkedilen ve plevra yüzeylerinin gözle kontrolünü sağlayan aygıt.

Torakoskopi: Θορακοσκοπία (Thorakoskopîa). Θορακας (Thorakas): Göğüs, göğüs bölgesi-Σκοπευω (Skopevo): Bakmak, muâyene etmek, gözlemek. Göğüs duvarında yapılan küçük bir insizyonla plevra boşluğuna sevkedilen thorakoskop cihazıyla plevra yüzeylerinin gözle kontrolü.

Torakotomi: Θορακοτομη (Thorakotomi). Θορακας (Thorakas): Göğüs, göğüs bölgesi-Τομη (Tomi): Kesme, kesi, kesit, insizyon. Göğüs kafesinin kesilmesi.

Toraks: θορακας (Thorakas). Göğüs, göğüs bölgesi. Boyun ile karın bölgeleri arasında kalan vücut bölümü. Göğüs kafesi.

Torasentez: Θορακυνθεσις (Thorakinthesis). Θορακας (Thorakas): Göğüs, göğüs bölgesi, gőğűs kafesi-Κυνθεσις (Kinthesis): Ponksiyon, sıvı alma. Plevra (Akciğer zarı) boşluğunda uygulanan parasentez.

Tragus: Τράγος (Trâgos). Teke anlamında. Dış kulak yolunun ön tarafında bulunan çıkıntı.

Trahea (Trakea): Τραχια (Trahia). Tράχηλος (Trâhilos): Boyun, ağız. Soluk borusu, boğurdak.

Traheit (Trakeit): Τραχειτις (Trahitis). Tράχηλος (Trâhilos): Boyun, ağız. Soluk borusu, boğurdak-Ειτις (İtis): İltihâbî durum ifâde eden bir sonek. Trahea’nın iltihâbı.

Trahilorafi: Τραχηλοραφή (Ttrahilorafî). Tράχηλος (Trâhilos): Boyun, ağız. Soluk borusu, boğurdak-Ραφή (Rafî): Dikiş. Cervix Uteri’de (Uterus Boynu, Rahim boynu) meydana gelen yırtıkların cerrahî yöntemle tamiri.

Trahoma: Τράχωμα (Trâhoma). Conjonctiva, Cornea ve gözkapaklarını tutan ve bulaşıcı olan iltihâbî bir durum. Virus-like (Virüs benzeri) bir mikroorganizma olan Bedsonia’lar tarafından meydana getirilir. Körlüğe yol açabilir.

Trakeobronşit: Τραχεοβρογχίτιδα (Trakeovrok-h-îtida). Tράχηλος (Trâhilos): Boyun, ağız. Soluk borusu, boğurdak-βρογχίτιδα (Vrok-h-îtida): Bronş yangısı, Bronş iltihâbı. Nefes borusu ve bronşların birlikte iltihâbı.

Trakeostomi: Τραχεοστομία (Traheostomîa). Tράχηλος (Trâhilos): Boyun, ağız. Soluk borusu, boğurdak-Στόμα (Stôma): Ağız. Nefes borusunun ön çeperinde, 3. Veya 4. Kıkırdak halka seviyesinde küçük daire şeklinde bir parça çıkarılmak suretiyle açılan pencere. Güvenli bir hava geçidi sağlamak ve ölü mesâfeyi azaltmak amacını güder.

Trakeotomi: Τραχεοτομη (Traheotomi). Tράχηλος (Trâhilos): Boyun, ağız. Soluk borusu, boğurdak-Τομη (Tomi): Kesi, kesit, insizyon. Nefes borusu ön duvarında, 3. Veya 4. Kıkırdak halka seviyesinde, enlemesine geçekleştirilen insizyon.

Trapezeum: Τραπεζιον (Trapezion). Τραπεζα (Trapeza): Masa. Masa biçiminde olan ve 4 kenarı birbirine eşit olmayan geometrik şekil, yamuk. Os Trapezeum: El bilek kemiklerinden biri. Yamukkemik.

Trapezius: Τραπεζιον (Trapezion). Τραπεζα (Trapeza): Masa. Scapula (Kürek kemiği) üzerinde bulunan büyük bir kas, Musculus Trapezius.

Trapezoid: Τραπεζοειδη (Trapezοidi). Τραπεζα (Trapeza): Masa. Masa biçiminde olan ve 4 kenarı birbirine eşit olmayan geometrik şekil, yamuk- Ειδος (İdos): Suret, nevi, şekil, cins, biçim. Yamuğumsu. Os Trapezoideum. El bilek kemiklerinden biri, Yamuğumsu kemik.

Travma: Tραυμα (Travma). Kaza. Vücudda meydana gelen hasar.

Travmatoloji: Τραυματολογία (Travmatologîa). Τραυμα (Travma): Kaza, yaralanma-λòγος (lògos): Bilim, bilgi, kelám, mantık. Kazabilim.

Trefin: Τρυπινη (Tripini). Τρυπώνω (Tripôno): Delmek, batırmak. Testere biçiminde kenarları olan ve daire şeklinde bir doku parçasının çıkarılmasına yarayan aygıt. Cornea ve kafatası operasyonlarında kullanılır.

Tremor: Τρέμορ (Trêmor). Τρέμω (Trêmo): Titremek. İstemdışı titreme.

Trihiyaz: Τριχιασις (Trihiasis). Τρίχα (Trîha): Kıl, tüy-Ιασις (İasis): Durum, hâl bildiren sonek. Göz küresine sürtündükleri için irritasyona (tahrişe) yol açan anormal kirpiklerin bulunması hâli.

Trikofiton: Τριχοφυτόν (Trihofitôn). Τρίχα (Trîha): Kıl, tüy-Φυτόν (Fitôn): Bitki, nebât. Bir mantar türü.

Trikofitoz: Τριχοφυτωσις (Trihofitosis). Τρίχα (Trîha): Kıl, tüy-Φυτόν (Fitôn): Bitki, nebât-Ωσις (Osis): Durum, hâl bildiren sonek. Trikofiton sınıfı mantarlarla meydana gelen mantar enfeksiyonu.

Trikomonas: Τριχομοναδικός (Trihomonadikôs). Τρίχα (Trîha): Kıl, tüy-Μοναδικός (Monadikôs): Biricik, yegâne, tek. Tek hücreli bir insan paraziti grubu. Örn. Trikomonas Vaginalis; Vagina ve Urethra’da, çoğu zaman şiddetli akıntı (lökore) ile birlikte görülen enfeksiyonlara sebeb olur.

Trikomonyaz: Τριχομονιασις (Trihomoniasis). Vagina ve Urethea’da görülen Trikomonas enfeksiyonu.

Trikosis: Τριχωσις (Trihosis). Τρίχα (Trîha): Kıl-Ωσις (Osis): Durum, hâl. Kıllılık hâli.

Tripanosoma: Τρυπανοσωμα (Tripanosoma). Τρυπα (Tripa): Delik, yuva-Σωμα (Soma): Beden, vücud, cisim. Bir tür protozoon (ilkel hayvan). Hayat siklusu (döngüsü, çevrimi), kan emici arthropodlarla (eklembacaklılar) konak rolü oynayan omurgalılar arasındadır.

Tripanosomiyaz: Τρυπανοσωμιασις (Tripanosomiasis). Τρυπανοσωμα (Tripanosoma). Τρυπα (Tripa): Delik, yuva-Σωμα (Soma): Beden, vücud, cisim. Bir tür protozoon (ilkel hayvan)- Ιασις (İasis): Durum, hâl bildiren sonek. Tripanosoma enfeksiyonu. Örnekler; Trypanosoma Rhodesiense: Doğu Afrika (Rhodesia) tipi, Trypanosoma Gambiensis: Batı Afrika (Gambia) tipi. Her ikisi de Çe-Çe sineği (Tse-Tse Fly) ile taşınırlar. Trypanosoma Cruzii: Güney Amerika tipi.

Trismus: Τηρισμός (Tirismôs). Sırıtma anlamında. Çiğneme kaslarında spazm meydana gelmesi.

Trişuris: Τριχουρεις (Trihuris). Τρίχα (Trîha): Kıl, tüy-Ούρά (Ûrâ): Kuyruk. Kılkuyruk anlamında olup esas ismi Trichuris Trichura olan bir asalak. Keçi, koyun ve köpeklerde bulunur.

Trişuriyaz: Τριχουριασις (Trihuriasis). Τριχουρεις (Trihuris): Τρίχα (Trîha): Kıl, tüy-Ούρά (Ûrâ): Kuyruk. Kılkuyruk anlamında olup esas ismi Trichuris Trichura olan bir asalak. Keçi, koyun ve köpeklerde bulunur- Ιασις (İasis): Durum, hâl bildiren sonek. Trişuris Trichura enfestasyonu (çoklu enfeksiyonu).

Tripanosoma: Τριπανοσωμα (Tripanosoma). Τριπα (Tripa): Delik-Σωμα (Soma): Vücud, beden, cisim. Bir tür mikroorganizma.

Tripod: Τριποδι (Tripodi). Üçayak. Bazı materyelleri desteklemek amacıyla kullanılan üçayaklı bir araç.

Trişinoz: Τριχινωσις (Trihinosis). Τριχιά (Trihiâ): Kıl lifi-Ωσις (Osis): Durum, hâl bildiren sonek. Parazitin şekli kıl lifine benzediği için bu isim verilmiştir. Trichinella Spiralis isimli bir asalağın, iyice pişmemiş-enfekte domuz etinden insana geçmesiyle meydana gelir. Parazitin dişileri ince barsaklara yerleşir, buradan iskelet kaslarına (kırmızı kaslar) yerleşen larvalar meydana gelir. Bu larvalar kaslarda kistler oluştururlar. Diare (İshal), bulantı, kolik ağrı, ateş, facial ödem (yüz ödemi), kas ağrıları ve kas sertliği en sık rastlanan semptomlardır.

Trizomi: Τρισωμία (Trisomîa). Τρία (Trîa): Üç-Σωμα (Soma): Vücud, beden, cisim. Kromozomun üçe bölünerek, bebekte bir adet fazla kromozom meydana getirmesi.

Trofik: Τροφικός (Trofikôs). Τροφή (Trofî): Büyüme, gelişme, yemlenme, beslenme. Beslenme-gelişmeyle ilgili olan.

Trofoblastik: Τροφοβλαστικός (Trofovlastikôs). Τροφή (Trofî): Büyüme, gelişme, yemlenme, beslenme- Βλαστός (Vlastôs): Tohum, kökoluş, filiz. Örn. Trophoblastic Tissue; Uterus’ta (Rahim’de) yuvalanmış durumda bulunan yumurtanın çevresini saran ve onun beslenmesi ile yükümlü olan hücreler bütünü.

Trofonöroz: Τροφονευρωσις (Trofonevrosis). Τροφός (Trofôs): Besleyen, yediren-Νευρα (Nevra): Sinir-Ωσις (Osis): Durum. İdiopatik (Kendiliğinden, sebebi bilinmeyen) Trofonöroz olarak da bilinir. El ve ayak parmaklarındaki arterlerin paroksismal (ânî ve geçici kriz) spazmına bağlı olarak, bu bölgelerde solma, siyanoz ve nihâyet gangren oluşması. Genç kadınlarda rastlanır. Fransız hekim Maurice Raynaud’ya (Moris Reyno) ithâf edilerek, Raynaud Hastalığı olarak da anılır.

Troklea: Τροχαλία (Trohalîa). Makara. Yapı veya işlev (fonksiyon) bakımından makaraya benzeyen oluşum.

Trombanjit: Θρομβο-αγγειτις (Thromvoagitis). Θρομβος (Thromvos): Pıhtı-Αγγειον (Agion): Damar, kap, çanak-Ειτις (İtis): İltihâbî durum bildiren sonek. İltihâblı bir damar içinde pıhtı teşekkül etmesi. Örn. Thromboangiitis Obliterans (Buerger Hastalığı). Özellikle uzuvlardaki damarlarda meydana gelen, etiyolojisi (sebebi) bilinmeyen iltihâbî, tıkayıcı bir damar hastalığı. Baldır bölgesinde, yürümekle artan, dinlenmekle geçen tipte şiddetli ağrılar ve ayak parmaklarında gelişen aseptik gangrenlerle karakterizedir.

Trombarterit: Θρομβο-αρτηρειτις (Thromvoartiritis). Θρομβος (Thromvos): Pıhtı- Aρτηρία (Artirîa): Atardamar, arter-Ειτις (İtis): İltihâbî durum bildiren sonek. Bir atardamarda pıhtı teşekkülü ile birlikte seyreden iltihâbî durum.

Trombektomi: Θρομβεκτομη (Thromvektomi). Θρομβος (Thromvos): Pıhtı-Εκτομη (Ektomi): Cerrahî olarak çıkarma. Bir kan damarı içinde bulunan pıhtının cerrahî olarak çıkarılması.

Trombemboli: Θρομβο-εμβολία (Thromvoemvolîa). Θρομβος (Thromvos): Pıhtı- Εμβολος (Emvolos): Tıkaç. Bir kan damarının tıkanmasına neden olan katı, sıvı veya gaz formunda olan cisimler. Bir trombüsün bulunduğu yerden ayrılarak başka bir yerde bulunan bir damarı tıkaması.

Tromboendarterektomi: Θρομβο-ενδαρτηρεκτομη (Thromboendartirektomi). Θρομβος (Thromvos): Pıhtı- Εντο (Endo): İçinde-Αρτηρία (Artirîa): Arter, atardamar-Εκτομη (Ektomi): Cerrahî olarak çıkarma. Bir atardamarın içinde bulunan pıhtının cerrahî olarak çıkarılması.

Tromboendarterit: Θρομβο-ενδαρτηρειτις (Thromvoendartiritis). Θρομβος (Thromvos): Pıhtı-Εντο (Endo): İçinde-Αρτηρία (Artirîa): Arter, atardamar-Ειτις (İtis): İltihâbî durum belirten sonek. Bir atardamarın içinde meydana gelen ve pıhtı oluşumu ile birlikte seyreden iltihâbî durum.

Tromboflebit: Θρομβοφλεβειτις (Thromvoflevitis). Θρομβος (Thromvos): Pıhtı-Φλέβα (Flêva): Toplardamar-Ειτις (İtis): İltihâbî durum bildiren sonek. Bir toplardamarın iç çeperinde meydana gelen iltihâblanma ve buna bağlı tıkanma. Örn; Thromboflebitis Migrans: Yüzeyel venalarda zaman zaman tekrarlayan thromboflebit olayları.

Trombojenik: Θρομβογενετικη (Thromvogenetiki). Θρομβος (Thromvos): Pıhtı-Γενέσις (Yenêsis): Oluş, tekvin. Kanı pıhtılaştıran, kan pıhtılaşmasına değgin.

Trombokinaz: Θρομβοκινητήρ (Thromvokinitîr). Θρομβος (Thromvos): Pıhtı-Κινητήρ (Kinitîr): Hareket ettiren, muharrik. Protrombin’i Trombin’e çeviren enzim, Tromboplastin.

Trombolitik: Θρομβολυτικός (Thromvolitikôs). Θρομβος (Thromvos): Pıhtı-Λυσις (Lisis): Çözünme, erime, çözülme. Bir kan pıhtısının dağılması ile ilgili olan.

Tromboliz: Θρομβολυσις (Thromvolisis). Θρομβος (Thromvos): Pıhtı-Λυσις (Lisis): Çözünme, erime, çözülme. Bir kan pıhtısının dağılması.

Tromboplastin: Θρομβοπλαστινη (Thromvoplastini). Θρομβος (Thromvos): Pıhtı-Πλασσεω (Plaseo): Şekil vermek, şekillendirmek. Protrombini trombine çeviren enzim.

Trombosit: Θρομβοκυτος (Thromvokitos). Θρομβος (Thromvos): Pıhtı-Κύτος (Kîtos): Hücre, ambar. Kan pıhtılaşmasında rolü olan şekilli element, Blood Platelet cell.

Trombositemi: Θρομβοκυταιμία (Thromvokitemîa). Θρομβος (Thromvos): Pıhtı-Κύτος (Kîtos): Hücre, ambar. Kan pıhtılaşmasında rolü olan şekilli element, Blood Platelet cell-Αιμα (Ema): Kan. Kandaki trombosit sayısının normale göre azalması, trombositopeni. Trombositopenik Purpura: Kandaki trombosit sayısının azalması ve mukoza kanamaları ayrıca purpura teşekkülü ile karakterize olan bir hastalık.

Trombositoz: Θρομβοκυτωσις (Thromvikitosis). Θρομβος (Thromvos): Pıhtı- Κύτος (Kîtos): Hücre, ambar-Ωσις (Durum, hâl bildiren bir sonek). Kandaki trombosit sayısının artması.

Tromboz: Θρομβωσις (Thromvosis). Θρομβος (Thromvos): Pıhtı-Ωσις (Osis): Durum, hâl bildiren sonek. Damar içinde pıhtı meydana gelmesi hâli.

Trombüs: Θρομβος (Thromvos). Pıhtı. Kan damarı içinde meydana gelen organik oluşum.

Trokhaik: Τροχαïκη (Trohaiki). Şiirde, birincisi uzun ikincisi kısa olmak üzere iki heceli yapılar tarafından belirlenen vezin.

Troklea: Τροχλεα (Trohlea). Makara, Ağşak, Sarmağa, bükre. Örn. Articulatio Trochlearis (Makara tarzı eklem).

-U / Ü-

Urakus: Ουραχους (Urahus). Ουρον (Uron) veya Ούρα (Ûra): İdrar, sidik-Έχω (Êho): Mâlik olmak, sahib olmak. Foetus’ta (Cenin), idrar kesesi ile Umbilicus’u (Göbeği) birbirine bağlayan sap benzeri oluşum. Doğumdan sonra yerini fibröz (lifsi) bir banda terkeder. Bu band, mesânenin tepesi ile göbek arasında uzanır ve Ligamentum Umblicale Mediana (Orta Göbek Bağı) ismiyle anılır.

Ülser: Ελχος (Elhos). Yara, çıban, irinlenme. Buradan Lâtince’ye “ulcus”, oradan fransızca’ya “ulcere” (Ülser) ve oradan da Türkçe’ye “Ülser” olarak geçmiştir. Örn, mide ülseri. Halk arasında sadece Mide ülseri olarak bilinir.

Üranaliz: Ουραναλυση (Uranalisi). Ουρον (Uron) veya Ούρα (Ûra): İdrar, sidik-Αναλυση (Analisi): Çözümleme, tahlil. İdrar muâyenesi, idrar tahlili.

Üre: Oυρία (Urîa). Toksik bir madde. Protein metabolizmasının son yıkılma ürünü. İdrarla çıkarılır ve idrarın temel yapı maddesi olarak kabul edilir.

Üremi: Ουραιμία (Uremîa). Ουρία (Urîa): Toksik bir madde, üre-Αιμα (Ema): Kan. Böbrek Yetmezliği’ne bağlı olarak gelişen sendrom. Kanda üre ve diğer azotlu bileşiklerin birikmesi ile karakterizedir. Reversible (Geri dönüşlü) veya İrreversible (Geri dönüşsüz) olabilir. Klinik belirtiler; bulantı, kusma, baş ağrısı, hıçkırık, zaafiyet, görme bulanıklığı, konvülsiyonlar ve nihâyet Koma’dır.

Üreter: Ούρητήριον (Ûritîrion). Ουρον (Uron) veya Ούρα (Ûra): İdrar, sidik- Τηρω (Tiro): Tutmak, muhafaza etmek, gözetmek, riâyet etmek. Böbreklerden idrar kesesine (mesâne) uzanan idrarı taşımakla görevli boru (lar).

Üreterektomi: Ουρητηρεκτομη (Ureterektomi). Ούρητήριον (Ûritîrion): Ουρον (Uron) veya Ούρα (Ûra): İdrar, sidik- Τηρω (Tiro): Tutmak, muhafaza etmek, gözetmek, riâyet etmek. Böbreklerden idrar kesesine (mesâne) uzanan idrarı taşımakla görevli boru (lar)-Εκτομη (Ektomi): Cerrahî olarak kesip çıkarma. Bir üreterin cerrahî olarak çıkarılması.

Üreterit: Ουρητηρειτις (Uretheritis). Ούρητήριον (Ûritîrion): Ουρον (Uron) veya Ούρα (Ûra): İdrar, sidik- Τηρω (Tiro): Tutmak, muhafaza etmek, gözetmek, riâyet etmek. Böbreklerden idrar kesesine (mesâne) uzanan idrarı taşımakla görevli boru(lar)-Ειτις (İtis): İltihâbî durum bildiren bir sonek. Üreter iltihâbı.

Üreterokolostomi: Ουρητηροκολωστομία (Uritirokolostomîa). Ούρητήριον (Ûritîrion): Ουρον (Uron) veya Ούρα (Ûra): İdrar, sidik- Τηρω (Tiro): Tutmak, muhafaza etmek, gözetmek, riâyet etmek. Böbreklerden idrar kesesine (mesâne) uzanan idrarı taşımakla görevli boru (lar)- Κολώνα (Kolôna): Sütun, direk, Kalın barsak-Στόμα (Stôma): Ağız. Üreterlerin idrar kesesinden ayrılarak Kalın Barsak’a ağızlaştırılması. Böylelikle, idrar Kalın Barsak’a boşalır. Mesâne tümörlerinde baçvurulan bir metoddur.

Üreterolit: Ουρητηρολιθος (Uritirolithos). Ούρητήριον (Ûritîrion): Ουρον (Uron) veya Ούρα (Ûra): İdrar, sidik- Τηρω (Tiro): Tutmak, muhafaza etmek, gözetmek, riâyet etmek. Böbreklerden idrar kesesine (mesâne) uzanan idrarı taşımakla görevli boru(lar)-Λιθος (Lithos): Taş. Üreter taşı.

Üreterolitotomi: Ουρητηρολιθοτομη (Uritirolithotomi). Ουρητηρολιθος (Uritirolithos): Üreter taşı-Τομη (Tomi): Kesme, kesi, kesit, insizyon. Üreter taşının cerrahî yöntemle çıkarılması.

Üreterosigmoidostomi: Ουρητηροσιγμοίδοστομία (Ουρητηροσigmoîdostomîa). Ούρητήριον (Ûritîrion): Ουρον (Uron) veya Ούρα (Ûra): İdrar, sidik- Τηρω (Tiro): Tutmak, muhafaza etmek, gözetmek, riâyet etmek. Böbreklerden idrar kesesine (mesâne) uzanan idrarı taşımakla görevli boru(lar)-Σιγμοίδη (Sigmoîdi): "S" veyâ "C" şeklinde olan. Örn. Colon Sigmoideum: Kalın barsakların “S” biçimindeki parçası-Στόμα (Stôma): Ağız. Üreterlerin idrar kesesinden ayrılarak Kalın Barsak’a ağızlaştırılması. Böylelikle, idrar Kalın Barsak’a boşalır. Mesâne tümörlerinde baçvurulan bir metoddur, Üreterokolostomi.

Üreterostomi: Ουρητηροστομία (Uritirostomîa). Ούρητήριον (Ûritîrion): Ουρον (Uron) veya Ούρα (Ûra): İdrar, sidik- Τηρω (Tiro): Tutmak, muhafaza etmek, gözetmek, riâyet etmek. Böbreklerden idrar kesesine (mesâne) uzanan idrarı taşımakla görevli boru(lar)- Στόμα (Stôma): Ağız. Üreter’in sürekli olarak idrar akıtacağı daimî bir fistül (kanal) meydana getirmek. Örn. Cutaneous Ureterostomy; Üreterlerin cild yüzeyine transplante edilmesi (nakledilmesi). İleal Bladder; (İleum Kesesi): Üreterlerin, bir ucu batın yüzeyine açılmış durumda bulunan bir ince barsak ansına (kangalına) nakli, ileo-ureterostomi.

Üretra: Ουρεθρα (Urethra). İdrar borusu. İdrar Kesesi’nden (Mesâne) idrarı dışarıya taşıyan kanal, boru.

Üretrit: Ουρεθρειτις (Urethritis). Ουρεθρα (Urethra): İdrar borusu. İdrar Kesesi’nden (Mesâne) idrarı dışarıya taşıyan kanal, boru-Ειτις (İtis): İltihâbî durum bildiren sonek. Üretra iltihâbı.

Üretrotrigonit: Ουρεθροτριγωνειτις (Urethrotrigonitis). Ουρεθρα (Urethra): İdrar borusu. İdrar Kesesi’nden (Mesâne) idrarı dışarıya taşıyan kanal, boru-Τριγωνία (Trigonîa): Üçköşe, İdrar Kesesi’nin kaide kısmında bulunan ve arkada üreterlere, önde de üretraya ait açıklıkla sınırlanan üçgen şeklindeki bölüm-Ειτις (İtis): İltihâbî durum bildiren sonek. Űrethra ve Trigon’un birlikte iltihâbı.

Üretrografi: Ουρεθρογραφία (Urethrografîa). Ουρεθρα (Urethra): İdrar borusu. İdrar Kesesi’nden (Mesâne) idrarı dışarıya taşıyan kanal, boru-Γραφω (Grafo): Yazmak. Üretra’nın radyolojik olarak incelenmesi, Ürografi.

Üretrometri: Ουρεθρομετρία (Urethrometrîa). Ουρεθρα (Urethra): İdrar borusu. İdrar Kesesi’nden (Mesâne) idrarı dışarıya taşıyan kanal, boru-Μετρον (Metron): Ölçü, ölçüm. Üretra açıklığının ölçülmesi.

Üretroplasti: Ουρεθροπλαστία (Urethroplastîa). Ουρεθρα (Urethra): İdrar borusu. İdrar Kesesi’nden (Mesâne) idrarı dışarıya taşıyan kanal, boru-Πλασσεω (Plaseo): Şekil vermek, şekillendirmek. Üretra üzerinde gerçekleştirilen herhangi bir plastik operasyon.

Üretrosel: Ουρεθροκηλή (Urethrokilî). Ουρεθρα (Urethra): İdrar borusu. İdrar Kesesi’nden (Mesâne) idrarı dışarıya taşıyan kanal, boru-Κηλή (Kilî): Fıtık. Üretra’nın, genellikle vagina ön duvarına doğru yaptığı prolapsus (sarkma).

Üretroskop: Ουρεθροσκοπος (Urethroskopos). Ουρεθρα (Urethra): İdrar borusu. İdrar Kesesi’nden (Mesâne) idrarı dışarıya taşıyan kanal, boru-Σκοπευω (Skopevo): Bakmak, gözlemek, muâyene etmek. Üretra’nın iç kısmının muâyenesini sağlayan cihaz.

Üretrostenoz: Ουρεθροστενοτης (Urethrostenotis). Ουρεθρα (Urethra): İdrar borusu. İdrar Kesesi’nden (Mesâne) idrarı dışarıya taşıyan kanal, boru- Στενότης (Stenôtis): Darlık. Üretra’nın daralması.

Üretrotomi: Ουρεθροτομη (Urethrotomi). Ουρεθρα (Urethra): İdrar borusu. İdrar Kesesi’nden (Mesâne) idrarı dışarıya taşıyan kanal, boru-Τομη (Tomi): Kesi, kesme, kesit, insizyon. Genellikle Üretra darlıklarının düzeltilmesi için yapılan bir cerrahî girişim, Üretra kesisi.

Üridroz: Ουρίδρωσις (Urîdrosis). Ουρία (Urîa): Üre-Ίδρωσις (İdrosis): Terleme. Terde aşırı miktarda üre bulunması. Ciltte beyaz, ince kristaller hâlinde üre birikebilir: Uraemic Snow-Üre Karı.

Ürografi: Ουρογραφία (Urografîa). Ουρον (Uron) veya Ούρα (Ûra): İdrar, sidik-Γραφω (Grafo): Yazmak. İdrar yollarının radyolojik tetkiki.

Ürogram: Ουρογραμμα (Urograma). Ουρον (Uron) veya Ούρα (Ûra): İdrar, sidik-Γραμμα (Grama): Harf. İdrar yollarının radyolojik yazımı.

Ürokrom: Ουροχρώμα (Urohrôma). Ουρον (Uron) veya Ούρα (Ûra): İdrar, sidik-Χρώμα (Hrôma): Renk. İdrara normal rengini veren boya maddesi.

Ürolog: Ουρολογος (Urologos). Ουρον (Uron): İdrar-Λόγος (Lôgos): Bilim, bilgi, kelâm. Üroloji uzmanı.

Üroloji: Ουρολογία (Urologîa). Ουρον (Uron): İdrar-Λόγος (Lόgos): Bilim. Boşaltım ve Genital (erkeklerde) sistem bilimi.

Üterosalpingografi: Υστεροσαλπιγγογραφία (İsterosalpigografîa). Υστερα (İstera): Rahim, Uterus- Σαλπιγγας (Salpigas) veya Σαλπιξ (Salpiks): Borazan, Fallop tübü-Γραφω (Grafo): Yazmak. Fallop tüblerinin açık olup olmadığını kontrol etmek için, kontrast madde verildikten sonra çekilen rontgen filmi.

-Z-

Zigoma: Ζυγωμα (Zigoma). Elmacık kemiği.

Zigomatik: Ζυγοματικός (Zigomatikôs). Elmacık kemiğine değgin, elmacık eğmecine değgin. Os Zygomaticum: Elmacık kemiği.

Zigot: Zυγός (Zigôs). Sıra, boyunduruk, dizi, saf. Sperm ile Ovum’un birleşmesinden meydana gelen yapı, döllenmiş yumurta.

Zoofili: Ζοωφιλια (Zoofilia). Ζώο (Zόo) Hayvan- Φιλια (filia): Sevgi. Hayvan sevgisi.

Zoofit: Zωόφυτον (Zoòfiton). Ζώο (Zόo): Hayvan-φυτον (Fiton): Bitki. Bitki-hayvan.

Zoofobi: Zωοφοβία (Zoofovίa). Ζώο (Zόo): Hayvan-φόβος (Fόvos): Korku. Hayvan korkusu, hayvandan korkma.

Zoolatri: Zωολατρεία (Zoolatrίa). Ζώο (Zόo): Hayvan-λατρεία (latrίa): Tapma, tapınma, perestiş, şiddetli aşk. Hayvana tapma, hayvanperestlik.

Zoolog: Ζοωλογος (Zoologos). Ζώο (Zόo): Hayvan-Λόγος (Lόgos): Bilim, kelâm, bilgi. Hayvanbilimci.

Zooloji: Ζοωλογία (Zoologîa). Ζώο (Zόo): Hayvan-Λόγος (Lόgos): Bilim. Hayvanbilim.

Zoonoz: Ζοωνοσις (Zoonosis). Ζώο (Zόo): Hayvan-Ωσις (Osis): Durum, hâl. Hayvanların yol açtığı hastalıklar.

Zoospor: Ζοωσπορα (Zoospora). Ζώο (Zόo-Hayvan)-Σπόρα (Spόra): Tohum.

Zootomi: Zωοτομη (Zootomi). Ζώο (Zόo-Hayvan)-τομη (Tomi): Kesi, kesim, kesit, insizyon. Hayvan kesimi.

Zoster: Ζωστήρ (Zostîr). Kılıç kayışı. Zona Zoster adı verilen ve sırtı bir baştan bir başa kateden ağrılı kızarıklıkla karakterize bir hastalığa adını vermiştir.

A-D

E-K

L-Ö

P-Ş

T-Z

www.drhakkiacikalin.up.to

Hosted by www.Geocities.ws

1