YUNANCA KÖKENLİ TIP TERİMLERİ

Dr. Hakkı Açıkalın

Tıp terminolojisi en zengin ve ağır terminolojilerden biridir. Sadece Anatomi bilimine has-kesin sayısı bilinmiyor-8000 dolayında terim olduğu düşünülürse olayı tahayyül etmek biraz daha kolaylaşabilir. Özellikle Temel Tıp Bilimleri’nde (Anatomi, Histoloji gibi) terminoloji çok büyük oranda Latince-Yunanca’dır. Klinik branşlarda ise, özellikle son 30-40 yılda İngilizce terminoloji etkinliğini arttırmışsa da, yine Latince-Yunanca ikilisinin bariz bir hâkimiyeti mevcuttur. Türkiye’deki bilim-teknik eğitimi gözönüne alındığında söylenecek çok şey olabilir fakat biz yalnızca Tıp bilimi açısından baktığımızda bile devâsâ problemlerle karşı karşıya olduğumuzu söyleyebiliriz. Tüm bu problemlerin arasında, “Tıbbî Terminoloji” bir detay olarak görünebilir. Ancak, yine de bunun had safhada mühim bir mevzu olduğunu yadsımak mümkün değildir. Bugün Türkiye'deki Tıp Fakülteleri'’inin bir bölümünde terminoloji dersi yoktur, olanlarda ise verilen eğitimin kalitesi ve içeriği çok tartışmalıdır. Hâl böyle olunca, bodoslamadan (1. Sınıfın ilk günlerinden itibâren) tamâmen Latince-Yunanca terminoloji deviyle karşılaşan Tıbbiye öğrencisi (özellikle de ortaöğretim yabancı dil background’u iyi olmayan) afallamakta ve ezberlemekten başka yol bulamamaktadır. Ve ne yazık ki, bu alışkanlık bir karakter hâline gelmekte ve üst sınıflara da taşınmakta ve Hekimlik diplomasına ulaşan tâze Tıp doktoru geçmiş 6 yıllık meslekî kazanımının önemli bir çoğunluğunu yitirmektedir. Terminoloji Tıp bilimi için hayatîdir, olmazsa olmazdır. Belki çok iddialı olacak ama bugün Türkiye’de serbest ya da akademisyen olarak faaliyet gösteren Tıp doktorlarının %90’ından fazlası, bırakın terminolojik yetkinliği herhangi bir yabancı dili (Garbî veya Şarkî) doğru dürüst konuşamamaktadır. Serbest hekimler için bu, ihmâl edilebilir olarak kabul edilebilecek bir durum olabilir ancak akademisyenler için asla kabul edilemez. Peki, bu insanlar (Yrd. Doç, Doç, Prof titrli insanlar) nasıl oluyor da o etiketleri elde edebiliyorlar zira kanunlara göre, yabancı dil engelini aşmayan akademisyen (adayı) bilimde âlî-ül âlâ bile olsa, bu rütbeyi elde edemez. Bunun nasıl becerilebildiği konusuna gelince, kriterlerin çok yetersiz olduğunu söyleyebiliriz. KPDS (Kamu Personeli Dil Sınavı) isimli merkezî sınavda 70 / 100 puan alan kişinin yabancı dil bilgisi teyyid ve tescil edilmekte ve olay kapanmaktadır. Eski (yaşı ilerlemiş) akademisyenlerin durumu ise içler acısı olup bunlar tek bir kelime yabancı dil bilmeden, tek bir literatür tâkib etmeden bölüm başkanı, dekan hattâ rektör olabilmektedirler.

Bu çalışmada pür (saf) Yunanca kökenli tıbbî terimler ele alınmış olup, yarı Yunanca yarı Latince kavramlar çalışma dışında tutulmuştur (Örn. Vulvektomi, Venografi, Agammaglobülinemi vs.). Bu melez kavramlar (Greko-Latin) hiç de az değildir (1000’den az değil). Bildiğim kadarıyla, Türkiye’de böyle bir çalışma mevcut değildir (bilmiyorsam da bu benim ayıbımdır). Bu çalışmada kavramların orijinal (Yunanca) yazılışları da verilmiştir. Buna karşın, eksikleri ve / veya yanlışlıkları da haiz olabilir. Ortaya konulduğu takdirde bunlar tartışılır ve kaydadeğer olanlar tashih edilir. Tıp Terminolojisi’ne katkı sunması dileklerimle bütün hekimlerimizi ve Tıbbiye öğrencilerini en samimî ve hasret dolu hissiyatımla kucaklarım.

Dr. Hakkı Açıkalın

-A-

Abasia: Αβασία (Avasîa). A: Yunanca’da bir olumsuzluk öneki-Βάσις (Vâsis). Temel, esas, üs. Temelsizlik.

Abiogenesis: Αβίογενέσις (Avîoyenêsis). A: Olumsuzluk öneki-Bιος (Vios): Hayat-Γενέσις (Yenêsis): Oluş, tekvin.

Abiotik: Αβιοτικός (Aviotikôs). A: Olumsuzluk öneki-Βιος (Vios): Hayat. Hayatla ilgisi olmayan, hayatsız.

Abuli: Αβουλία (Avulîa). A: Olumsuzluk öneki- Βουλή (Bulî): İrâde, istenç. İrâde kaybı, istenç yitimi.

Adenektomi: Αδηνεκτομη (Adinektomi). Άδήν (Âdîn): Bez, gudde-Εκτομη (Ektomi): Cerrahî olarak çıkarma. Bir bezin cerrahî olarak çıkarılması.

Adenitis: Αδηνίτις (Adenîtis) veya Αδενίτιδα (Adenîtida). Άδήν (Âdîn): Bez, gudde- Ειτις (İtis): İltihâbî durum bildiren sonek. Bez yangısı, bez iltihâbı.

Adenografi: Αδηνογραφία (Adinografîa). Άδήν (Âdîn): Bez, gudde-Γραφω (Grafo): Yazmak. Bir bezin radyolojik olarak incelenmesi.

Adenohipofiz: Αδηνο-υποφυσις (Adenoipofisis). Άδήν (Âdîn): Bez, gudde-Υποφυσις (İpofisis): Beyinde bulunan bir bez. Hipofiz bezinin bir bölümü.

Adenoid: Αδηνοειδη (Adinoidi). Άδήν (Âdîn): Bez, gudde- Ειδος (İdos): Suret, Nevi, Cins, biçim, şekil, form. Bez’i andıran, beze benzer, bezimsi.

Adenokarsinoma: Αδηνοκαρκινωμα (Adinokarkinoma). Άδήν (Âdîn): Bez, gudde-Καρκινος (Karkinos): Yengeç, kanser-Ωμα (Oma): Tümör, ur. Bez’in kötü huylu (habis, malign) tümörü.

Adenolog: Αδενολογος (Adenologos). Άδήν (Âdîn): Bez, gudde-Λόγος (Lôgos): Bilim, bilgi, kelâm, mantık. Bez bilimiyle uğraşan.

Adenoloji: Άδενολογία (Âdenologîa). Bezbilim.

Adenoma: Αδηνωμα (Adinoma). Άδήν (Âdîn): Bez, gudde-Ωμα (Oma): Tümör, ur. Bez dokuya ait iyi huylu bir tümör.

Adenomyoma: Αδηνομυωμα (Adinomyoma). Άδήν (Âdîn): Bez, gudde-Μύς (Mîs): Kas-Ωμα (Oma): Tümör, ur. Yapısında hem kas hem de bez bulunan bir tümör türü. Örn. Uterus’un Adenomyoma’sı.

Adenopati: Αδηνοπάθεια (Adinopâthia). Άδήν (Âdîn): Bez, gudde-Παθος (Pathos): Hastalık, dert, acı, his-duygu. Herhangi bir bezin hastalığı.

Adenoskleroz: Αδηνοσκληρωσις (Adenosklirosis). Άδήν (Âdîn): Bez, gudde- Σκληρός (Sklirôs): Sert- Ωσις (Osis): Durum, hâl bildiren sonek. Bir bezin sertleşmesi. Fibröz (İpliksi) doku istilâsı ve kireçlenmeyle birliktedir.

Adenosarkoma: Αδενοσαρκωμα (Adenosarkoma). Άδήν (Âdîn): Bez, gudde-Σαρκος (Sarkos): Et-Ωμα (ma): Tümör, ur. Bezlerin bir tür tümörü.

Adiaforez: Aδιαφορισις (Adiaforisis). Terleme olmaması hâli.

Aer: Αήρ (Aîr) veya Αέρας (Aêras). Hava.

Aerob: Aήροβιος (Aîrovios). Αήρ (Aîr): Hava- Βιος (Vios): Hayat. Yaşamak için Oksijen’e ihtiyaç duyan organizma. Örn. Aerob Bakteriler.

Aerodinamik: Αεροδυναμική (Aerodinamikî). Αήρ (Aîr): Hava-Δύναμις (Dînamis): Kuvvet. Hava kuvveti ile ilgili. Kalıkküsünsel.

Aerofaji: Αεροφαγία (Aerofagia). Αέρας (Aêras): Hava-Φαω (Fao): Yemek. Hava yutma.

Aerofobi: Αεροφοβία (Aerofovia). Αέρας (Aêras): Hava-Φόβος (Fôvos): Korku. Hava korkusu.

Aerogastralji: Αερογαστραλγια (Aerogastralgia). Αέρας (Aêras): Hava-Γαστήρ (Gastîr): Karın, mide-Αλγος (Algos): Ağrı. Hava yutmaya bağlı karın ağrısı.

Aerografi: Αέρογραφια (Aêrografia). Αέρας (Aêras): Hava- Γραφω (Grafo): Yazmak. İçi boş organların filminin çekilmesi.

Aerogram: Αερογραμμα (Aerograma). Αέρας (Aêras): Hava- Γραμμα (Grama): Harf. İçi boş organların, içlerine hava veya bir başka gaz doldurulduktan sonra çekilen filmi.

Aerojen: Αερογενής (Aeroyenîs). Αέρας (Aêras): Hava- Γενής (Yenîs): Oluşlu. Metabolizmaları sırasında gaz meydana getiren organizmalar için kullanılan bir terim.

Aerometre: Αερομετρo (Aerometro). Αέρας (Aêras): Hava-Μετρώ (Metrô): Ölçmek, Mετρο (Metro): Ölçüm, ölçer. Havaölçer.

Aeroterapi: Αεροθεραπεία (Aerotherapia). Αέρας (Aêras): Hava- Θεραπεία (Therapia): Tedavi. Hava tedavisi.

Afaji: Αφαγια (Afagia). A: Olumsuzluk öneki-Φαω (Fao): Yemek, yutmak. Yutamama hâli.

Afakia: Αφακια (Afakia). A: Olumsuzluk öneki- Φακες (Fakes): Mercimek, mercek. Göz merceğinin olmaması.

 

Afazia: Αφασία (Afasîa). Α: Olumsuzluk öneki- Φασια (Fasia): Konuşma, ifâde etme. Konuşma bozukluğu. Bilinç yitimi.

Afonia: Αφωνία (Afonîa). A: Olumsuzluk öneki- Φωνή (Fonî): Ses. Ses kaybı, ses yitimi.

Afrodizyak: Αφροδισιακά (Afrodisiâka). Αφροδίτη (Afroditi / Kervankıran) kelimesinden türemiştir. Yunan mitolojisinde cinselliği ve güzelliği temsil eden ilâhe Afrodit’in isminden mülhem. Cinsî gücü arttıran madde anlamında.

Aft: Αφτηα (Aftia). Pamukçuk. Bir eritem hakası ile çevrili küçük, gri renkte bölgeler. Ağızda görülür.

Afyon: Όπιο (Ôpio). Όπόν (Ôpôn): Bitki sùtù (kelimesinden mùlhem).

Agalaktia: Αγαλακτία (Agalaktîa). A: Olumsuzluk öneki-Γάλα (Ğâla): Süt. Doğumdan sonra normalden az miktarda süt salgılanması veya hiç salgı olmaması. Sütsüzlük.

Agamogenesis: Αγαμογενεσις (Ağamoyenesis). A: Οlumsuzluk öneki-Γαμος (Ğamos): Evlilik-Γενέσις (Yenêsis): Oluş, tekvin. Cinsel münâsebet olmadan oluş.

Agastri: Αγαστήρ (Ağastîr). A: Olumsuzluk öneki- Γαστήρ (Gastîr): Mide, karın. Konjenital (Doğumsal) olarak Mide’nin olmaması hâli.

Agenesis: Αγονια (Agonia). A: Olumsuzluk öneki- Γενέσις (Yenêsis): Oluş, tekvin. Tamamlanmamış oluş, eksik gelişim.

Aglossia: Αγλωσσια (Ağlosia). A: Olumsuzluk öneki. Γλωσσα (Ğlosa): Dil. Dilin bulunmaması hâli.

Agonia: Aγωνία (Agonîa). Şiddetli ve ağır korku, boğuntu, iç sıkıntısı, nefsî ısdırab.

Agonist: Αγονίστις (Agonîstis). Eş etkili.

Agrafia: Αγραφια (Agrafia). A: Olumsuzluk öneki- Γραφία (Grafîa): Yazı, yazım, yazmak, betim. Yazı yitimi.

Agora: Aγορά (Agorâ). Çarşı, pazar, pazar yeri, açık alan. Αγειρω (Ağiro): Biriktirmek (fiil kökünden).

Agorafobi: Αγοραφοβια (Agorafovia). Aγορά (Agorâ): Pazar, çarşı- Φόβος (Fovos): Korku. ık alan korkusu.

Agnozi: Αγνωσία (Agnosia). Α: Olumsuzluk öneki-Γνώση (Gnôsi): Bilgi, fikir. Bilmezlik hâli.

Agnostisizm: Αγνωστικισμός (Agnostikismôs). Felsefe terimi. Bilinemezcilik.

Agnostik: Άγνωστος (Âgnostos). Bilinemezci.

Agrobakterium: Αγροβακτηρια ( Agrovaktiria). Αγρός (Agrôs): Ziraat-Βακτηρια (Vaktiria): Bakteri-çubuk. Ziraî bakteriler.

Ahilia: Αχιλια (Ahilia). A: Olumsuzluk öneki-Χιλια (Hilia): Usâre, Özsu. Mide özsuyu chylus’un (hilus) mevcut olmaması.

AKADEMİ: Ακαδημία (Akadimîa). Yunan filozof Platon’un (Eflâtun), Atina’da kurduğu okul. Osmanlıca: Encümen-i Dâniş.

Platon tarafından kurulmuştur. Akademos Bahçeleri adı verilen yerde kurulduğu için bu ismi almıştır. İ.Ö. 387 yılında Atina’da kuruldu. Eski, orta ve yeni Akademi olmak üzere üç evre geçirmiştir. İ. S. 5. Yüzyıl’da Neo-Platonizm’in (Yeni Platonculuk) merkezi olmuş, 529 yılında Roma imparatoru Justinianus tarfından kapatılmıştır. Orta ve Yeni Akademiler, Platonculuğu “Şüphecilik” ve “Olasıcılık”la bağdaştırmaya çalışmışlardır. Felsefe ter.

Akademik: Aκαδημαϊκός (Akadimaikôs). Akademiye değgin, akademiye ilişkin.

Akalazya: Ακαλασία (Akalasîa). A: olumsuzluk öneki- Χαλασις (Halasis): Gevşeme, rehâvet. Gevşeme yeteneğinin kaybolması. Yiyeceklerin mideye rahatlıkla geçememesi hâli. Yutmayı tâkiben Oesophagus (Aşyolu, yemek borusu) normal kasılmalarını gerçekleştiremez, bu olay Kardia Sfinkteri’nin (Özofagus-Mide bileşkesinde bulunan fizyolojik kas) genişlemesine engel olur. Oesophagus’un (Yemek borusu) kas tabakaları arasında bulunması gereken bazı ganglionların (sinir düğümleri) ortadan kaybolduğu gözlenir.

Akampsia: Aκαμψία (Akampsia). Α: Olumsuzlık öneki-Kαμψις (Kampsis): Eğme, eğim. Eğimsizlik, eğimin olmaması hâli.

Akantamoeba: Ακανθαμοιβα (Akanthomiva). Ακανθα (Akantha): Diken-Αμοιβα (Amiva): Amib. Dikenli amib.

Akantokarpus: Ακανθοκαρπος (Akanthokarpοs). Ακανθα (Akantha): Diken-Καρπος (Karpos): El bileği. El bileğinin dikensi çıkıntıya sahip olması.

Akantolizis: Ακανθολυσις (Akantolisis). Ακανθα (Akantha): Diken-Λυσις (Lisis): Çökme, çözülme, erime.

Akantopteri: Ακανθοπτερι (Akanthopteri). Ακανθα (Akantha): Diken-Πτερα (Ptera): Kanat. Dikensi (dikenli) kanat.

Akantosefal: Ακανθοκέφαλος (Akanthokêfalos). Kafanın dikensi bir görünüm arzetmesi, dikensi çıkıntıya sahip olması.

Akantoz: Aκανθώδης (Akanthôdis). Dikenli.

Akapnia: Ακαπνια (Akapnia). A: Olumsuzluk öneki-Καπνος (Kapnos): Duman, tütün. Kandaki CO2 miktarının azalması.

Akardia: Ακαρδία (Akardîa). A: Olumsuzluk öneki- Kαρδιά (Kardiâ): Kalb. Konjenital (doğumsal) olarak Kalbin mevcud bulunmaması.

Akarpus: Ακαρπους (Akarpus). El bileğinin olmaması.

Akarus: Ακαρεις (Akares). Kene. Arachnoidea (Örümcekgiller) sınıfına dahil bir kene.

Akatisia: Ακαθίσια (Akathîsia). A: Olumsuzluk öneki- Καθίσια (Kathîsia): Oturma. Sürekli hareket hâlinde olma durumu. Hastanın iç huzursuzluk duymasına bağlı olarak sürekli hareket etmesi.

Akefalos: Άκέφαλος (Âkêfalos). Α: Olumsuzluk öneki- Kέφαλος (Kêfalos) veya Κέφαλη (Kêfali): Kafa, baş. Başsız.

Akiazmatik: Aκιασματίκος (Akiasmatîkos). Α: Olumsuzluk öneki-Xιασμα (Hiasma): Çapraz, haç biçiminde olan. Chıasma Opticum’un olmaması.

Akiesis: Ακυεσις (Akiesis). A: Olumsuzluk öneki- Kυεσις (Kiesis): Gebelik. Gebelik olmaması hâli.

Akinezi: Aκινησία (Akinisîa). A: Olumsuzluk öneki- Kίνηση (Kinisi): Hareket. Hareketsizlik, durgunluk, devimsizlik.

Akistia: Ακυστια (Akistia). A: Olumsuzluk öneki- Kυστις (Kistis): Kese, mesâne. İdrar kesesinin (Mesâne) olmaması.

Aklorhidri: Αχλορυδρία (Ahloridrîa). A: Olumsuzluk öneki-Χλωρο (Hloro): Sarı-yeşil renkte olan, klor-Υδρος (İdros): Su, sıvı. Mide’de serbest hidroklorik asit (HCl) bulunmaması.

Akme: Αχμε (Ahme). En yüksek nokta, zirve. Bir hastalığın kritik devresi, kriz dönemi.

Akolia: Αχολη (Aholi). A: Olumsuzluk öneki-Χολή (Holî): Safra, öd. Safra olmaması, Safra yokluğu, safrasızlık.

Akolüria: Αχολουρία (Aholürîa). Α: Olumsuzluk öneki-Χολή (Holî): Safra, öd-Ουρον (Uron): İdrar. İdrarda safra türevlerinin olmaması.

Akondroplazia: Αχοντροπλασια (Aho-n-droplasıa). A: Olumsuzluk öneki-Χοντρος (Ho-n-dros)-Πλασις (Plasis): Teşekkül, şekillenme, oluşum. Uzun kemiklerdeki büyümenin durması ve buna bağlı olarak cücelik (kretenizm) ortaya çıkması.

Akral: Ακρινός (Akrinôs). Άκρος (Âkros): Uç, Ekstrem. Kulak kepçesi, parmaklar gibi vücudun uç bölümlerini tanımlamak için kullanılan bir sıfat, uçta yer alan anlamında.

Akroartrit: Aκροαρθρειτις (Akroarthritis). Άκρος (Âkros): Uç, ekstrem-Αρθρωσις (Arthrosis): Eklem, mafsal-Ειτις (İtis): İltihâbî durum. El ve ayak eklemlerinin iltihâbları, yangıları. Uç bölge eklemlerinin yangıları.

Αkroblast: Ακροβλαστος (Akrovlastos). Άκρος (Âkros): Uç, ekstrem-Βλαστος (Vlastos): Filiz, germ, tohum. Uçverme, filiz, sürgün.

Akrodaktilum: Ακροδαχτυλος (Akrodahtilos). Άκρος (Âkros): Uç-Δαχτυλος (Dahtilos): Parmak.

Akrodermatit: Ακροδερματειτις (Akrodermatitis). Άκρος (Âkros): Uç-Δερμα (Derma): Deri, cild-Ειτις (İtis): İltihâbî durum. Uç bölgelerde (ayak, el vs.) görülen bir tür deri ilitihâbı.

Akrodinia: Ακροδινη (Akrodini). Άκρος (Âkros): Uç- Ώδίνη (Ôdini): Αğrı, sancı, sızı. El veya ayaklarda meydana gelen ağrılı kızarıklar. Çocuklarda görülen ve cıva zehirlenmesine bağlı olduğu sanılan bir hastalık. Fotofobi ve huzursuzluk mevcuttur, Pink Disease (Pembe Hastalık).

Akrofobia: Aκροφοβία (Akrofovîa). Άκρος (Âkros): Uç-Φόβος (Fôvos): Korku. Uçlardan, yüksekliklerden korkma. Yükseklik korkusu.

Akrokarpus: Ακροκαρπος (Akrokarpos). Άκρος (Âkros): Uç-Καρπος (Karpos): El bileği.

Akrokeratoz: Ακροκερατωσις (Akrokeratosis). Άκρος (Âkros): Uç-κέρατο (Boynuz)-Ωσις (Osis): Durum, hâl. Uç bölgelerde görülen ve derinin boynuzsulaşmasıyla karakterize durum.

Akromatopsia: Aχρωματοψις (Ahromatopsis). A: Olumsuzluk öneki- Χρώμα (Hrôma): Renk-Oψις (Opsis): Görüş, görme. Renk körlüğü, renkleri ayırdedememe, Colour Blindness.

Akrosefalosindaktili: Ακροκέφαλοσυνδαχτυλια (Akrokêfalosindahtilia). Άκρος (Âkros): Uç-Κέφαλος (Kêfalos): Kafa, baş-Συν (Sin): Eş, ortak-Δαχτυλος (Dahtilos): Parmak. Konjenital (Doğumsal) bir anomali (normal dışılık). Başın tepe bölümü sivri, El ve / veya ayak parmaklarının arasında perde oluşumu (ördek gibi), yapışıklıkla ortaya çıkan tablo.

Akrosentrik: Ακροκεντρικός (Akroke-n-drikôs). Άκρος (Âkros): Uç-Κεντρο (Ke-n-dro): Merkez. Uç merkezli.

Akrokefali (Akrosefali): Άκροκεφαλία (Âkrokefalîa). Άκρος (Âkros): Uç-Κέφαλος (Kêfalos): Baş, kafa. Konjenital (doğumsal) bir malformasyon (şekil bozukluğu) olarak başın tepe (üst) bölümünün sivri olması.

Akromikria: Aκρομικρία (Akromikrîa). Άκρος (Âkros) veya Ακρον (Akron): Uç- Mικρος (Mikros): Küçük. Hipofiz bezi fonksiyon bozukluğuna bağlı olarak (Büyüme hormonunun eksikliğine veya salgılanamamasına bağlı) el, ayak ve yüz kemiklerinin küçük olması.

Akromegali: Aκρομεγαλια (Akromegalia). Άκρος (Âkros) veya Ακρον (Akron): Uç –Mεγαλονω (Megalono): Bùyùmek. Uçların diğer bölümlere göre normalden fazla büyük olması. Hipofiz bezinin fonksiyon bozukluğuna bağlı olarak çene, eller, ayaklar başta olmak üzere vücudun uç kısımlarının aşırı büyük olması.

Akromion: Ακρομίος (Akromios). Çiğiz, omuzbaşı çıkıntısı, çiğinbaşı.

Akroniks: Ακρονυχι (Akronihi). Άκρος (Âkros): Uç- Νύχι (Nîhi) veya Oνυξ (Oniks): Tırnak. Bir tırnağın içe doğru büyümesi.

Akroparestezi: Ακροπαραισθηση (Akroparesthisi): Άκρος (Âkros): Uç- Παρα (Para): yakın çevre-Αισθηση (Esthisi): Duyu, his. El veya ayakların karıncalanması, hafifçe uyuşması.

Akropodium: Ακροποδι (Akropodi). Άκρος (Âkros): Uç-Ποδι (Podi): Ayak. Ayağın uç kısmı.

Akrosoma Aκροσωμα (Akrosoma). Άκρος (Âkros): Uç-Σομα (Soma): Beden, vücud, cisim. Uç cisimcik.

Akrosiyanoz: Ακροκυανοσις (Akrokianosis). Άκρος (Âkros): Uç- Κύανος (Kîanos): Eski Yun. Koyu Mavi. Vücudun uç bölümlerinin, dudaklar, tırnaklar vs. kan dolaşım sorunları nedeniyle morarması, mavileşmesi, doğal rengini (pembe-kırmızı) yitirmesi. Vazo-motor faaliyet (Damar eylemliliği) bozukluğuna bağlı olarak gelişir.

Akrospor: Ακροσπορα (Akrospora). Άκρος (Âkros): Uç-Σπορα (Spora): Tohum. Uç tohum.

Akrotarsium: Ακροταρσος (Akrotarsos). Άκρος (Âkros): Uç-Ταρσος (Tarsos): Ayak bileği. Ayak bileğinin ucu.

Akrotizm: Ακροτισμος (Akrotismos). Uççuluk.

Aksiyom: Άξίωμα (Âksiyoma). Belit. Felsefe ter.

Akson: Άξων (Âkson) veya Άξονας (Âksonas). Eksen, Sinir hücresinin bir bölümü, uzantısı.

Aktinizm: Ακτινισμος (Aktinismos). ‘Ακτίς (Âktîs): Işın. Işına bağlı dermatozlara verilen isim. Derinin integumentum tabakası UV (Mor ötesi) ışınlara karşı aşırı derecede duyarlıdır. Örn. Kseroderma (Xeroderma) Pigmentosum: Pigment eylemliliğine bağlı kıraç (kuru) deri.

Aktinobakteria: Ακτινοβακτηρια (Aktinovaktiria). Άκτίς (Âktîs): Işın-Βακτηρια (Vaktiria): Bakteri. Işınsı bakteriler.

Aktinobiyoloji: Ακτίνοβιολογια (Aktinoviologia). Άκτίς (Âktîs): Işın-Βιος (Vios): Yaşam-Λόγος (Lôgos): Bilim, bilgi, kelâm, mantık. Radyasyonun canlı organizmalar üzerindeki etkilerini inceleyen bilim dalı.

Aktinomiçes: Ακτινομυκετες (Aktinomiketes). Άκτίς (Âktîs): Işın-Μυκες (Mikes) veya Μυκητας (Mikitas): Mantar. Işınsı miçelyumları olan bir mantar türü. İngilizce, “Ray-fungus” (Işın mantar) olarak ifâde edilir.

Aktinomikoz: Ακτινομυκωσις (Aktinomikosis). Άκτίς (Âktîs): Işın-Μυκητας (Mikitas): Mantar-Ωσις (Osis): Durum, hâl bildiren sonek. Işınsı mantarların oluşturduğu enfeksiyon, hastalık. Aktinomiçes türü mantarlar tarafından oluşturulan ve akciğerlerde, çenede ya da barsaklarda kendini gösteren bir hastalık. Sarı tanecikli irin salgılayan granülomatöz tümörlere neden olur.

Aktinomorfik: Ακτινομορφικός (Aktinomorfikôs). Άκτίς (Âktîs): Işın-Μορφος (Morfos): Şekil, biçim. Işın biçimli.

Aktinostoma: Ακτινοστομα (Aktinostoma). Άκτίς (Âktîs): Işın-Στομα (Stoma): Ağız. Ağzı ışınsı olan.

Aktinozoa: Ακτινοζωα (Aktinozoa). Άκτίς (Âktîs): Işın-Ζώο (Zôo): Hayvan. Işınsı hayvan (İlkel bir hayvan türü).

Aktinozom: Ακτινοσομα (Aktinosoma). Άκτίς (Âktîs): Işın-Σωμα (Soma): Beden, vücud, cisim. Işınsı bedene sahib olan.

Aktinoterapi: Ακτινοθεραπεια (Aktinotherapia). Άκτίς (Âktîs): Işın-Θεραπεια (Therapia): Tedavi. İyonlaşmaya yol açmayan ışınlarla (UV ve IR) yapılan tedavi.

Aktinyum: Ακτίνιο (Aktinio). Άκτίς (Âktîs): Işın. Işınsı anlamında. Bir kimyevî element. Simgesi Ac.

Akustik: Ακουστική (Akustikî). Ακούω (Akûo): İşitmek (fiilinden mùlhem). Ses düzeni, işitsel, işitmeye değgin.

Alali: Αλαλία (Alalîa). A: Olumsuzluk öneki- Λαλια (Lalia): Konuşma, söyleme (Bu kelime tek başına kullanılmaz). Konuşamama. Dilsizlik, lâl olma hâli.

Algebia: Αλγεβια (Algevia). Αλγος (Algos): Ağrı. Ağrıya karşı aşırı duyarlı olma hâli.

Algoloji: Αλγολογία (Algologîa). Αλγος (Algos): Ağrı, sızı-Λόγος (Lôgos): Bilim, bilgi, bilme, kelâm, mantık. Ağrıbilim.

Aleksia: Αλεξια (Aleksia). A: Olumsuzluk öneki- Λεξις (Leksis): Kelime, sözcük. Kelime körlüğü (görme yeteneği kaybolmaksızın) Yazıların ve şekillerin anlaşılmaması durumu. Beyindeki ilgili alanın hasarına bağlı olarak.

Alitia: Αλειτεια (Alitia). A: Olumsuzluk öneki-Λειτεια (Litia): Örtülü, gizli kalmış olan. Herşeyin açığa kavuşturulması, örtünün kaldırılması. Hakikat.

Allerji: Aλλεργία (Alergia). Άλλο (Âlo): Diğer, başka-Εργία (Ergia): Etki. Başka etki. Vücudun, bazı maddelere karşı verdiği tepki ya da bazı maddelerin vücutta yarattığı farklı (ve genelde de olumsuz) etki. Örn. Penisilin allerjisi.

Allerjik: Αλλεργικός-ή-ό (Alergikôs). Allerjiye değgin.

Allogami: Αλλογαμία (Alogamia). Άλλο (Âlo): Başka, diğer-Γαμος (Ğamos): Evlilik. Başkasıyla evlenme, ikincil evlilik.

Alloglosia: Αλλογλωσσια (Aloglosia). Άλλο (Âlo): Diğer, başka, farklı-γλωσσα (ğlosa): Dil, ifâde. Aldatıcı-yanıltıcı izah, yorum.

Allok(h)eria: Άλλοχέρι (Âlohêri). Άλλο (Âlo): Başka, farklı- Χέρι (Hêri): El. Dokunma duyusunu ilgilendiren bir bozukluk.

Allomorf: Άλλομορφος (Âlomorfos). Άλλο (Âlo): Başka, diğer, farklı-Μορφος (Morfos): Biçim, şekil. Başka şekilde olan. Örn. Âlomorf genler.

Allomorfizm: Άλλομορφίσμος (Âlomorfîsmos). Başka, farklı şekilde olma.

Allopati: Αλλοπαθεία (Âlopathia). Άλλο (Âlo): Diğer, başka, farklı-Παθος (Pathos): His, duygu, hastalık, dert. Farklı his, başka duygu.

Allozom: Αλλοσομα (Âlosoma). Άλλο (Âlo): Başka, diğer, farklı-Σωμα (Soma): Beden, vücud, cisim. Başka cisim.

ALOJİZM: Aλογισμος (Alogismos). Α: Olumsuzluk öneki-Λόγος (Lôgos): Bilim, Bilgi, mantık, kelâm. Felsefe terimi. Mantıkdışıcılık. Gerçeğe, sezgi ya da inanla varılabileceğini ileri süren öğretiler. Bu öğretiler, gerçeğe mantıkî akıl yürütmelerle (uslamlama) varılabileceğini yadsırlar. Özellikle usa aykırıcılar, sezgiciler, genellikle de gizemciler bu isimle nitelenirler.

Alopesi: Άλωπεκία (Âlopekîa). Aλεπου (Alepu): Tilki. (Buradan mùlhem) Tilki Uyuzu. Kellik.

Amalgam: Αμάλγαμα (Amâlgama). Malgama. Μαλακο (Malako): Yumuşak. Malagma: Yumuşatıcı. Diş dolgusunda kullanılan ve bileşiminde cıva, gümüş ve kalay bulunan bir karışım.

Amastia: Αμαστια (Amastia). A: Olumsuzluk öneki- Μαστος (Mastos): Meme. Konjenital (Doğumsal) olarak memelerin bulunmaması hâli.

Ambliyopi: Εμβλιοπια (Emvliopia). Εμβλις (Emvlis): Eski Yun. Kör-Οψις (Opsis): Görme. Körlüğe yakın derecede bir çeşit görme kusuru. A vitamini eksikliğine bağlı olduğu düşünülmektedir.

Amelia: Αμελία (Amelîa). A: Olumsuzluk öneki- Μελος (Melos): Uzuv, âzâ, kol-bacak. Kolun veya bacağın doğuştan olmaması.

Amenore: Αμενορρεια (Amenoria). A: Olumsuzluk öneki- Μήνας (Mînas): Ay- Ρηα (Ria): Akıntı, akış. Menstrüasyon (Ay) kanamalarının olmaması.

Ametria: Αμητρία (Amitrîa). A: Olumsuzluk öneki- Μητρα (Mitra): Uterus, Rahim, Döl yatağı. Konjenital (Doğumsal) olarak Uterus’un bulunmaması hâli.

Ametropia: Αμετροπία (Ametropîa): A: Olumsuzluk öneki- Μετρον (Metron): Ölçü, ölçme- Οψις (Opsis): görme, görüş. Gözdeki kırma hatalarına bağlı olarak meydana gelen kusurlu görme, Ölçüsüz Görme.

Amfiarthroz: Αμφίαρθρωσις (Amfîarthrosis). Aμφι (Amfi): İkili, çiftli, iki taraflı-Αρθρωσις (Arthrosis): Eklem, mafsal. İkili eklem.

Amfibi: Αμφίβια (Amfîvia). Αμφί (Amfî): Çift, ikili, iki taraflı- Βίος (Vîos): Yaşam. İki yanlı yaşam. Örn. Hem suda hem karada yaşayabilen kurbağalar amfibi (çift hayatlı) canlılardır.

Amfibioloji: Αμφιβιολογια (Amfiviologia). Αμφι (Amfi): İkili, çiftli, iki taraflı-Βιος (Vios): Yaşam-Λόγος (Lôgos): Bilim, bilme, mantık, kelâm. İki hayatlı varlıkların yaşamını inceleyen bilim dalı.

Amfigenesis: Αμφιγενέσις (Amfiyenêsis). Αμφι (Amfi): Çiftli, iki taraflı-Γενέσις (Yenêsis): Oluş, tekvin. Amfibiotik (Çifttaraflı yaşam) oluş.

Amfineura: Αμφινευρο (Amfınevro). Αμφι (Amfi): Çift, iki taraflı-Νευρα (Nevra): Sinir. Çiftli sinir.

Amfipoda: Αμφιποδα (Amfipoda). Αμφι (Amfi): Çiftli, iki taraflı-Ποδι (Podi): Ayak. Hem denizde hem de karada işlev görebilen ayaklar. Örn. Ördekler ve karabataklar amfipoddur.

Amfizem: Έμφύσημα (Êmfîsima). Şişme. Dokularda, gaz birikimine bağlı olarak meydana gelen büyüme, genişleme. Örn. Pulmonary Emphysema: Alveoler dolgunluk. Fıçı Göğüs tablosu karakteristiktir.

Ameboid: Aμοιβοïδις (Amivoîdis). Αμοιβάς (Amivâs): Amib- Ειδος (İdos): Şekil, biçim, suret, nevi, cins. Şekil ve hareketi amibi andıran. Amibimsi.

Amib: Αμοιβάς (Amivâs) veya Αμοιβάδα (Amivâda). Değişim anlamında. Tek hücreli canlı.

Amibiaz: Αμοιβιασις (Amiviasis). Αμοιβάς (Amivâs): Değişim-Ιασις (İasis): Durum. Değişim durumu. Entomoeba Histolitica (doku eritme iç değişimcisi) adı verilen bir protozoon’un (ilkel canlının) sebep olduğu kalın barsak hastalığı. Parazit, kalın barsak mukozasında ülserasyonlara yol açar. Sonuçta, kanlı nekrotik parçalar rektum yoluyla dışarı atılırlar. “Amipli Dizanteri” adı da verilir.

Amigdal: Αμυγδαλή (Amigdalî). Badem, bademcik.

Amigdalit: Αμυγδαλίτις (Amigdalîtis), Αμυγδαλίτιδα (Amigdalîtida). Bademcik iltihâbı.

Amigdaloid: Αμυγδαλοïδι (Amigdaloidi). Bâdemsî. Örn. Corpus Amygdaloideum.

Amilaz: Αμυλαση (Amilasi). Aμυλον (Amilon): Nişasta. Nişastayı şekere çeviren bir enzim. Amylopsine: Pankreatik Amilaz, Ptyalin: Saliver Amilaz.

Amiloid: Αμυλοïδις (Amiloidis). Aμυλον (Amilon): Nişasta. Nişastamsı mânâsına. Balmumu görünümlü bir nişaasta.

Amiloidosis: Αμυλοïδωσις (Amiloidosis). Özellikle karaciğer ve böbrekte amiloid oluşumu ve depolanması. Uzun süren toksik durumlara bağlı olarak gelişir.

Amilolizis: Αμυλολυσις (Amilolisis). Aμυλον (Amilon): Nişasta- Λυσις (Lisis): Erime, çökme, yıkılma. Nişastanın sindirilmesi olayı.

Amitoz: Αμιτοσις (Amitosis): A: Olumsuzluk öneki- Mυτος (Mitos): İplik. Hücrenin ortadan ikiye bölünmek suretiyle çoğalması.

Amorf: Άμορφος-η-ο (Âmorfos): A: Olumsuzluk öneki- Μορφος (Morfos): Şekil, biçim. Şekilsiz, biçimsiz.

Amorfozoa: Αμορφοζωα (Amorfozoa). A: Olumsuzluk öneki- Moρφος (Morfos): Şekil, biçim- Zώο (Zôo): Hayvan. Şekilsiz hayvanlar.

Amnyos: Αμνυος (Amnios). Bebeği saran koruyucu zarlardan biri.

Amnyografi: Αμνυογαφια (Amniografia). Aμνυος (Amnyos): Fötal membran- Γραφω (Grafo): Yazmak. Amnyos kesesine kontrast madde verilerek filminin çekilmesi.

Amnyosentez: Αμνυοκυνθεσις (Amnyokintesis). Aμνυος (Amnyos): Fötal Membran-Kυνθισις (Kinthisis): Delme. Amnyos sıvısının bulunduğu keseden dışarıya aspire edilmesi.

Amnyoskopi: Αμνυοσκοπία (Amnyoskopîa). Aμνυος (Amnyos): Fötal zar- Σκοπευω (Skopevo): Bakmak, muâyene etmek. Amnyos’un gözlenmesi.

Amnyotom: Αμνυοτομος (Amnyotomos). Aμνυος (Amnyos): Fötal zar- Toμη (Tomi): Kesme, kesi, kesit, insizyon. Fötal zarları yırtmak amacıyla kullanılan bir aygıt.

Amnyotomi: Αμνυοτομη (Amnyotomi). Aμνυος (Amnyos): Fötal zar- Toμη (Tomi): Kesme, kesi, kesit, insizyon. Doğumu gerçekleştirmek amacıyla amnyos’u kesmek.

Amorozis: Αμαυρωσις (Amavrosis). Sönük, bulanık anlamında. Kısmî veya tam körlük.

Ampirik: Εμπειρικός (Ebirikôs). Εμπειρος (Ebiros): Tecrübe, vukûf, mahâret. Ebirikos: Tecrübî, görgül. Gözlem ve deneylere dayalı olan.

Ampiyem: Εμπυεμα (Empiema). Εμπυος (Empios): Cerahatlı materyel, irin. Vücud boşluklarında veya içi boş organlarda cerahat birikmesi.

Amyotrofi: Αμυοτροφία (Amyotrofîa). A: Olumsuzluk öneki- Mυς (Mis): Kas- Tρέφω (Trêfo): Beslemek. Kas gelişiminin olmaması, kasların gelişememesi. Örn. Amyotrofik Lateral Skleroz. Ünlü Astrofizikçi Stephan Hawking’in hastalığı.

Anabolik: Αναβολικός (Anavolikôs). Anabolizmaya değgin.

Anabolizma: Αναβολισμός (Anavolismôs). Öğe yapımı, besin yapımı, yapım. Hücrelerin yıpranışını önlemek için hücre içinde besinlerin protoplazmaya dönüşmesi (İntegration). Katabolizma (Yıkım) karşıtı.

Anaerob: Aναεροβιος (Anaerovios). Αν (An): Olumsuzluk öneki- Aηρ (Air): Hava, Bίος (Vîos): Hayat. Moleküler Oksijen bulunan ortamlarda yaşayamayan mikroorganizma. Obligat Anaerobizm: Zorunlu, Kat’î Oksijensizlik hâli. Facultatif Anaerobizm: Hem Oksijenli, hem de Oksijensiz ortamda yaşayabilme, tercihli anaerobizm.

Anafaz: Άνάφασις (Anafasis). Ανα (Ana): Tepeden tırnağa, yukarıdan aşağı- Φασίς (Fasîs): Evre, faz, etap. Hücre bölünmesinin bir evresi.

Anafilaksi: Αναφυλαξη (Anafilaksi). Ανα (Ana): Tepeden tırnağa, yukarıdan aşağı- Φύλαξις (Fîlaksis): Muhafaza etme, Koruma, gözleme. Yabancı bir proteine karşı vücutta ortaya çıkan aşırı duyarlılık hâli.

Anafilaktoid: Aναφυλακτοειδη (Anafilaktoidi). Ανα (Ana): Tepeden tırnağa, yukarıdan aşağı- Φύλαξις (Fîlaksis): Muhafaza etme, Koruma, gözleme. Yabancı bir proteine karşı vücutta ortaya çıkan aşırı duyarlılık gösterme- Eιδος (İdos): Şekil, suret, nevi, cins. Anafilaksiye ait olan, anafilaksiye benzer.

Anafilaktik: Αναφυλακτικός (Anafilaktikôs). Ανα (Ana): Tepeden tırnağa, yukarıdan aşağı- Φύλαξις (Fîlaksis): Muhafaza etme, Koruma, gözleme. Yabancı bir proteine karşı vücutta ortaya çıkan aşırı duyarlılık gösteren.

Anafor: Αναφορι (Anafori). Yukarı doğru akan, karşıt akan, çelişik akan. Girdab.

Anafrodizyak: Αναφροδισιακος (Anafrodisiakos). Αν (An): Olumsuzluk öneki- Aφροδισιακός (Afrodisiakôs). Afrodizyak olmayan.

Anakronik: Αναχρονικός-ή-ό (Anakronikôs). Αν (An): Olumsuzluk öneki- Χρόνος (Hrônos): Zaman Zamandışı, geride kalmış olan.

Anakronizm: Aναχρονισμός (Anakronismôs). Αν (An): Olumsuzluk öneki- Χρόνος (Hrônos): Zaman. Zamandışılık.

Anakrotizm: Ανακροτισμός (Anakratismôs). Ανα (Ana): Tepeden tırnağa, baştan aşağı – Kροτος (Krotos): Tıkırtı. Sfigmografik (Tansiyonyazımsal) bir nabız trasesinde (yörüngesinde), yükselen dalda tesbit edilen titreşim. Aort Stenozu (Darlığı) için tipik bir bulgudur.

Analepsis: Αναληψις (Analipsis). Ανα (Ana): Tepeden tırnağa, baştan aşağı- Ληψις (Lipsis): Tutma, zabtetme. Onarım. Felsefe ve edebiyat ter. olarak geriye dönüş.

Analeptik: Αναληπτικος (Analiptikos). Ανα (Ana): Tepeden tırnağa, baştan aşağı- Ληψις (Lipsis): Tutma, zabtetme. Onarıcı, eski hâline getirici. Bunların çoğu Merkezî Sinir Sistemi’ni (SSS) uyarırlar.

Analiz: Ανάλυσις, Ανάλυση ( Anâlisi(s)). Ανα (Ana): Tepeden tırnağa, baştan aşağı- Λύση (Lîsi): Çözüm, cevaplama, açınım. Çözümleme, tahlil.

Analitik: Αναλυτικός-ή-ό (Analitikôs). Çözümsel. Tahlile değgin.

Analjezi: Αναλγιτικό (Analgitiko): Αν (An): Olumsuzluk öneki- Αλγος (Algos): Aðrı, sızı. Ağrı kesme, ağrı giderme.

Analjezik: Aναλγιτικός-ή-ό (Analgitikôs). Αν (An): Olumsuzluk öneki- Αλγος (Algos): Aðrı. Ağrı kesici, ağrı giderici.

Analog: Aνάλογος-η-ο (Anâlogos): Aνα (Ana): Baştan aşağı-Λόγος (Lôgos): Bilme, bilim, söz, kelâm, mantık. Mukâyeseli. Andırımlı. Müsabih, nisbeten, uygun.

ANALOJİ: Aναλογία (Analogîa). Kıyas. Mukâyese, Andırım. Nispet. Andırım.

Osmanlıca: Münâsebet, Nisbet, Tecânüp, Mücâneset, Temsil, Münâsele, Müteşabihat, Teşbih, Kıyas, Müşakele.

Günümüzde kullanıldığı anlamıyla, oranlar arasında benzerlik. İlk olarak Antik Çağ Yunan düşünürü Aristoteles (Aristotelis) tarafından tanımlanmıştır. Analoji, nicel olduğu gibi nitel de olabilir. Ortaçağ’ın skolastik mantıkçıları, görgücülüğün karşısında usçuluğu pekiştirmek için, tümevarıma (induction) karşı tümdengelim (deductıon) ve onun yanında da andırımın üstünlüğünü tanıtlamaya çalışmışlardır. Çünkü tümevarım deneyciliğin işidir, çeşitli tikel deneylerden değil düşüncelerden çıkarılmaktadır. Andırımsal kanıt: Osmanlıca; Burhan-ı temsilî.

Anamnez: Ανάμνηση (Anâmnisi). Aνα (Ana): Baştan aşağı-Μνημη (Mnimi): Hafıza. Hafıza, öykü. Hatırlama, anma, yâd. Hastanın şikâyetlerinin öyküsü.

Anamorfoz: Αναμόρφωση (Anamôrfosi). Ανα (Ana): Baştan aşağı- Moρφος (Μorfos): Şekil, biçim. Yeniden şekil verme.

Anamorfotik: Aναμορφωτικός-ή-ό (Anamorfotikôs). Ανα (Ana): Yukarıdan aşağı, tepeden tırnağa-Moρφος (Morfos): Şekil, biçim. Yeniden şekil verilmiş olan.

Anaplastik: Αναπλαστικι (Anaplastiki). Ανα (Ana): Yukarıdan aşağı- Πλασσεω (Plaseo): Şekil vermek. Yeniden şekillendirmek. Niteliğini yitirmiş olan.

Anaplazi: Aναπλασια (Anaplasia). Ανα (Ana): Yukarıdan aşağı- Πλασσεω (Plaseo): Şekil vermek. Yeniden şekillendirmek. Bir hücrenin orijinal niteliklerini yitirmesi. Kanserlerde rastlanır.

Anapleksi: Aνάφλεξις (Anâfleksis), Aνάφλεξη (Anâfleksi): Alevlenme, ateşlenme.

Anastomoz: Αναστόμωση (Anastomosi). Ανα (Ana): baştan aşağı- στόμα (stoma): Ağız. Ağızlaşma. Örn. Arteriovenöz Anastomoz (Atardamar-Toplardamar ağızlaşması).

Anatomi: Aνατομία (Anatomia). Ανα (Ana): Baştan aşağı- Tομη (Tomi): Kesme, biçme, doğrama. Tepeden tırnağa kesip biçme. Teşrih, dilgibilim, dissection.

Anatomik: Ανατομικός-ή-ό (Anatomikôs). Ανα (Ana): Tepeden tırnağa, baştan aşağı- Τομη (Tomi): Kesme, biçme, dilme. Teşrihî, dilgibilimsel. Dissectif. Anatomiye değgin.

Anazarka: Ανασαρκα (Anasarka). Aνα (Ana): Yukarıdan aşağı, baştan aşağı, tepeden tırnağa- Σαρκος (Sarkos): Et. Hücresel dokuların ve seröz boşlukların sıvı ile dolması, yaygın ödem oluşumu.

Andria: Aνδρία (Andrîa). Άνδρας (Ândras): Erkek, koca. Yalancı erkek tipinde gelişen hermafroditizm (çift cinsiyetlilik). Tıp ter.

Androgina: Άνδρογινα (Androyina). Άνδρας (Ândras): Erkek, koca- Γυναικα (Yineka): Kadın. Yalancı kadın tipi hermafroditizm. Klinik tabloya kadın karakterleri hâkimdir.

Androfobi: Ανδροφοβια (Androfovia). Άνδρας (Ândras): Erkek, koca- Φόβος (Fôvos): Korku. Erkeklerden aşırı derecede çekinme, korkma, hoşlanmama.

Androjen: Ανδρoγενής (Androyenîs). Άνδρας (Ândras): Erkek, koca- Γενής (Yenîs): Oluşsal, oluşlu, kevnî. Erkekoluşsal. Genelde Erkek hormonları için kullanılan bir terim. Örn. Testosteron bir androjen hormondur.

Androlog: Ανδρολογος (Andrologos). Άνδρας (Ândras): Erkek, koca- Λόγος (Lôgos): Bilgi, bilme, bilim, kelâm, mantık. Erkeklik bilimi. Androloji bilimiyle uğraşan, androloji uzmanı.

Androloji: Ανδρολογία (Andrologîa). Άνδρας (Ândras): Erkek, koca- Λόγος (Lôgos): Bilgi, bilme, bilim, kelâm, mantık. Erkeklik bilimi. Tıbbın, erkeklikle ve erkekliğe ilişkin hastalıklarla, özellikle de erkek cinselliğine ilişkin sorunlarla ilgilenen dalı.

Andropati: Ανδροπαθεια (Andropathia). Άνδρας (Ândras): Erkek, koca- Παθος (Pathos): Hastalık, dert, acı, ısdırab, his, duygu. Erkek hastalıkları.

Anemi: Αναιμία (Anemia). Αν (An): Olumsuzluk öneki- Aιμα (Ema): Kan. Kansızlık, kan eksikliği. Tıp ter.

Anemik: Aναιμικός-ή-ό (Anemikôs). Αν (An): Olumsuzluk öneki- Aιμα (Ema): Kan. Kansız, kan eksikliği olan.

Anensefali: Ανεγκαφαλία (Anenkefalîa). Αν (An): Olumsuzluk öneki- Kέφαλος (Kêfalos) veya Κέφαλη (Kêfali). Beynin, kafaiçi muhteviyatının olmaması.

Anerji: Ανεργία (Anergîa). Αν (An): Olumsuzluk öneki- Eργον (Ergon): İş, çalışma. İşsizlik.

Anestetik: Αναισθητικός-ή-ό (Anesthitikôs). Αν (An): Olumsuzluk öneki- Aισθησις (Esthisis): His, duygu. Hissizleştirici.

Anestezi: Αναισθησία (Anesthisîa). Αν (An): Olumsuzluk öneki- Aισθησις (Esthisis): His, duygu. Hissizleşme, Hissizleştirme.

Anesteziyoloji: Αναισθησιολογία (Anesthisiologîa). Αν (An): Olumsuzluk öneki- Aισθησις (Esthisis): His, duygu- Λόγος (Lôgos): Bilim, bilgi, kelâm, mantık Anestezi bilimi.

Anestezyolog: Αναισθησιολόγος (Anesthisiolôgos). Αν (An): Olumsuzluk öneki- Aισθησις (Esthisis): His, duygu- Λόγος (Lôgos): Bilim, bilgi, kelâm, mantık. Anestezi bilimci.

Anevrizma: Ανευρισμος (Anevrismos). Genişleme. Damarlarda görülen balonlaşma tipi deformasyon.

Anforik: Αμφορικός-ή-ό (Amforikôs). Anfora’dan çıkan sese benzer. Akciğer’den alınan patolojik bir ses.

Anhidremi: Ανυδραιμια (Anidremia). Αν (An): Olumsuzluk öneki- Υδρo (İdro): Sıvı, su- Aιμα (Ema): Kan. Kandaki sıvı fraksiyonun yetersiz olması.

Anhidri: Aνυδρία (Anidrîa). Αν (An): Olumsuzluk öneki- Υδρo (İdro): Sıvı, su. Sıvısızlık, susuzluk. Tıp ter.

Anhidroz: Aνυδρωσις (Anidrosis). Αν (An): Olumsuzluk öneki- Υδρονω (İdrono): Terlemek (fiilinden mùlhem. Ter salgılanmasının yetersiz olması.

Anikterik: Ανικτερικι (Anikteriki). Αν (An): Olumsuzluk öneki- Ικτερος (İkteros): Sarılık. Sarılık olmaksızın.

Aniridia: Ανιριδια (Aniridia). Αν (An): Olumsuzluk öneki- Iρις (İris): Gözün bir bölümü (Yunan mitolojisinde, ilâhlar ve ilâheler arasında haber taşıyan bir varlığın isminden mùlhem. İrisin olmaması.

Anizokori: Ανισοκορία (Anisokoria). Αν (An): Olumsuzluk öneki- Ισο (İso): Eşit, denk- Koρι (Kori): Pupilla (göz bebeği). Pupilla çaplarının birbirine eşit olmaması hâli.

Anizomelia: Ανισομελια (Anisomelia). Αν (An): Olumsuzluk öneki- Ισο (İso): Eşit, denk- Mέλος (Mêlos): Uzuv, Âzâ. Uzuvların eşit olmaması hâli.

Anizometropi: Ανıσομετροπια (Anisometropia). Αν (An): Olumsuzluk öneki- Ισο (İso): Eşit, denk-Mετρον (Metron): Ölçù, ölçùm, ölçme- Οψις (Opsis): Görme, görùş. Her iki göze ait kırma yeteneklerinin farklı olması, eşit olmaması.

Anjiektazi: Αγγειεκτασις (Agiektasis): Aγγειος (Agios): Damar- Eκτασις (Ektasis): Vùs’at, temdit, tevsi, bollaşma, uzama. Damarların anormal derecede genişlemesi.

Anjiografi: Αγγειογραφια (Agiografia). Aγγειος (Agios): Damar- Γραφω (Grafo): Yazmak. Atardamar sisteminin radyolojik incelenmesi.

Anjiogram: Αγγειογραμμα (Agiograma). Aγγειος (Agios): Damar- Γραμμα (Grama): Harf. Atardamar sistemini gösteren film.

Anjiokardiografi: Αγγειοκαρδιογραφια (Agiokardiografia). Aγγειος (Agios): Damar- Καρδιά (Kardiâ): Kalb- Γραφω (Grafo): Yazmak. Kalb ve büyük damarların radyolojik incelemesi.

Anjiokardiogram: Αγγειοκαρδιογραμμα (Agiokardiograma). Aγγειος (Agios): Damar- Καρδιά (Kardiâ): Kalb- Γραμμα (Grama): Harf. Kalb ile büyük damarların filmi.

Anjioloji: Αγγειολογια (Agiologia). Aγγειος (Agios): Damar- Λόγος (Lôgos): Bilim, bilgi, kelâm, mantık. Kan ve Lenf damarları ile ilgilenen bilim dalı.

Anjioma: Αγγειομα (Agioma): Kan damarlarında oluşan iyi huylu (munis, benign) tümör. Tıp ter.

Anjioplasti: Αγγειοπλαστια (Agioplastia). Aγγειος (Agios): Damar- Πλασσεω (Plaseo): Şekil vermek, şekillendirmek. Damarların plastik cerrahî yöntemiyle yeniden şekillendirilmesi.

Anjiosarkom: Αγγειοσαρκομα (Agiosarkoma). Aγγειος (Agios): Damar- Σαρκος (Sarkos): Et- Ωμα (Oma): Tùmör, ur. Kan damarlarından köken alan habis bir tümör türü.

Anjiospazm: Αγγειοσπασμος (Agiospasmos). Aγγειος (Agios): Damar- Σπασμός (Spasmôs). Konvülsiyon şeklindeki istemdışı kas hareketleri; büzülme-kasılma. Kan damarlarının büzüşmesi, daralması.

Ankiloblefaron: Ανκυλοβλεφαρον (Ankilovlefaron). Αγκυλος (Ankilos): Kıvrık, çengel, kanca- Βλέφαρο (Vlêfaro): Göz kapağı. Göz kapaklarında, kirpiklerin bulunduğu serbest kenarların birbirine yapışması.

Ankilostoma: Aγκυλοστομα (Agilostoma): Αγκυλος (Agilos): Çengel, kanca- Στομα (Stoma): Ağız. Çengel ağızlı. Bir tür solucan: Ankilostoma Duodenale. Barsaklara yerleşir ve kan emerek yaşar. Hookworm.

Ankilostomiaz: Αγκυλοστομιασις (Agilostomiasis). Ankilostoma adlı parazitin neden olduğu hastalık. Kancalı Kurt hastalığı.

Ankiloz: Αγκύλωσις (Agîlosis) veya Αγκύλωση (Agîlosi). Bağlamak anlamında. Bir eklemin sertleşerek sâbit hâle gelmesi, hareket yeteneğini yitirmesi. Tıp terimi. Örn. Ankilozan Spondilit.

Anodontia: Ανοδοντία (Anodondîa). Αν (An): Olumsuzluk öneki- Δοντί (Dondî): Diş. Dişsizlik.

Anofel: Ανοφελης (Anofelis). Zararlı. Bir sivrisinek türü olup dişileri sıtma parazitleri için asalak görevi yapar.

Anoksemia: Ανοξαιμια (Anoksemia). Αν (An): Olumsuzluk öneki- Oξυγονο (Oksigono): Oksijen-Aιμα (Ema): Kan. Kanın Oksijensiz kalması hâli.

Anoksia: Ανοξια (Anoksia). Αν (An): Olumsuzluk öneki- Oξυγονο (Oksigono): Oksijen. Dokularda hiç Oksijen bulunmaması hâli. Tıp ter.

Anormal: Aνόμαλος (Anômalos). A: Olumsuzluk öneki- Nόμος (Nômos): Dùzen, nizam, ölçù. (Batι dillerindeki ‘Norm’ kelimesi buradan mùlhemdir). Normal dışı.

Anomali: Aνωμαλία (Anomalîa). A: Olumsuzluk öneki- Nόμος (Nômos): Dùzen, nizam, ölçù. (Batι dillerindeki ‘Norm’ kelimesi buradan mùlhemdir). Normal dışılık.

Anomia: Ανομία (Anomîa): A: Olumsuzluk öneki- Oνομα (Onoma): İsim. Şahısları tanıyamama.

Anonikia: Ανονιχια (Anonihia). Αν (An): Olumsuzluk öneki- Nύχι (Nîhi): Tırnak. Tırnakların olmaması.

Anoreksiya: Ανορεξία (Anoreksiya). Αν (An): Olumsuzluk öneki- Ορεξις (Oreksis): İştah. İştahsızlık, iştahsızlışa bağlı aşırı zayıflama. Örn. Anoreksiya Nervoza.

Anorşi: Ανορχία (Anorhîa). Aν (An): Olumsuzluk öneki- Oρχις (Orhis): Haya, husye, testis. Husyelerin (testislerin) olmaması.

Anosmia: Ανoσμή (Anosmî). Aν (An): Olumsuzluk öneki- Οσμή (Osmî): Koku alma. Koku yitimi.

Antafrodizyak: Ανταφροδισιακα (Antafrodisiaka). Αντί (Andi): Karşıt, zıt- Aφροδισιακα (Afrodisiaka): Cinsel arzu uyandıran madde. Cinsel arzuyu ortadan kaldıran madde.

Antagonist: Aνταγωνιστικός-ή-ό (Antagonistikôs). Αντί (Andi): Karşıt, zıt- Áγωνίζομαι (Âgonîzome): Çalışmak, çabalamak (fiilinden mùlhem). Karşıtetkin. Rakip.

Antagonizm: Ανταγωνισμός (Antagonismôs). Αντί (Andi): Karşıt, zıt- Áγωνίζομαι (Âgonîzome): Çalışmak, çabalamak (fiilinden mùlhem). Karşıtetki. Rekâbet.

Antarktik: Ανταρκτική (Antarktiki). Αντί (Andi): Karşıt, zıt- Άρκoς (Ârkos) veyâ Αρκουδα (Arkuda): Ayı. Büyük Ayı yıldızının zıt tarafında olan (Gùney’de olan) anlamında.

Antasthmatik: Αντασθματικός (Antasthmatikôs). Αντί (Andi): Karşı, karşıt, zıt- Aσθμα (Asthma): Bir solunum sistemi hastalıðı. Asthma karşıtı (ilâç).

Antheliks: Αντιελικας (Antielikas). Αντί (Andi): Karşı, karşıt, zıt- ελικας (Elikas): Heliks, helezon. Kulak’ta bir oluşum. Heliks’in (bölùmùnùn) karşısında olan.

Anthozoa: Ανθοζωα (Anthozoa). Bitki-hayvanlar.

Antiallerjik: Ανταλλεργικos (Antallergikos). Allerji karşıtı.

Antianabolik: Αντιαναβολικη (Andianavoliki). Αντί (Andi): Karşı, karşıt, zıt- Αναβολισμός (Anavolismôs): Öğe yapımı, besin yapımı, yapım. Hücrelerin yıpranışını önlemek için hücre içinde besinlerin protoplazmaya dönüşmesi (İntegration). Katabolizma (Yıkım) karşıtı. Vücutta protein sentezini engelleyen (madde).

Antibiyotik: Αντιβιοτικη (Andiviotiki). Αντί (Andi): Karşı, karşıt, zıt- Βίος (Vîos): Hayat. Bakiteriyel enfeksiyonlara karşı kullanılan madde.

Antibiyoz: Αντιβιοσις (Antiviosis). Αντί (Andi): Karşı, karşıt, zıt- Βίος (Vîos): Hayat. İki organizma arasında mevcut olan ve birinin diğerinin zararına çalışması biçiminde beliren ilişki. Simbioz’un karşıtı.

Antidot: Αντίδοτο (Andîdoto). Αντί (Andi): Karşı, karşıt, zıt- Δίνω (Dîno): Vermek. Karşıtını vermek anlamında. Panzehir.

Antidiyüretik: Αντιδιουρητικός (Antidiuritikôs). Αντι (Andi): Karşıt, zıt-Δια (Dia): İçinde, arasında- Ουρον (Uron): İdrar. İdrar sökmeyi engelleyici. İdrar hacmini azaltan, diüreze karşı gelen.

Antiemetik: Αντιεμετικός (Antiemetikôs). Αντι (Andi): Karşıt, zıt- Eμετικός (Emetikôs): Kusturucu. Kusmayı önleyici.

Antienzim: Αντιενζύμη (Andienzîmi). Αντι (Andi): Karşıt, zıt- Εν (En): İçinde- Ζύμη (Zimi): Maya, hamur. Bir enzimi inhibe eden madde. Kanda bulunan anti-enzimler, Antikor şeklinde faaliyet yürütürler.

Antiepileptik: Aντιεπιληψία (Andiepilipsîa). Αντι (Andi): Karşıt, zıt- Επιληπσία (Epilipsîa): Zaptetme, kuşatma. Epilepsi (Sara) karşıtı.

Antihistaminik: Aντιχισταμινικη (Andihistaminiki). Αντι (Andi): Karşı, zıt- χιστος (Histos): Doku- Αμμονιακον (Amoniakon): Bir çeşit zamk. Serbest kalan Histamin’e ait etkilerin ortaya çıkmasını engelleyen madde, ilâç.

Antijen: Aντιγενής (Antiyenîs). Αντι (Andi): Karşıt, zıt- Γενής (Yenîs): Oluşlu, kevnî. Vücud için zararlı etkilere sahip olan madde. Antikor karşıtı.

Antikolinerjik: Aντιχοληνεργιτικός (Andiholinergitikôs). Aντι (Andi): Karşıt, zıt- Χολή (Holî): Safra öd- Eργον (Ergon): İş, çalışma. Kolinerjik (Safra çalışması) sistemin faaliyetine engel olan madde.

Antimetabolit: Αντιμεταβολιτικός (Andimetavolitikôs). Αντι (Anti): Karşı, zıt – μεταβολισμος (Metavolismos): Değişim, dönüşüm. Çekirdek (Core) proteinlerinin sentezini sağlayabilmek için hücrenin ihtiyaç duyduğu kimyevî maddelere çok benzeyen maddeler. Hücrenin gelişmesini önleyici rolleri vardır. Örn. Folik Asit antagonistleri.

Antimikrobiyal: Αντιμικροβικη (Andimikroviki). Αντι (Andi): Karşı, zıt- Μικρος (Mikros): Küçük – Βιος (Vios): Yaşam. Mikroorganizmalara karşı.

Antimikotik: Αντι μυκιτας (Andimikitas). Αντι (Andi): Karşı, zıt- μυκιτας (Mikitas): Mantar. Mantar karşıtı.

Antimuan (Antimon). Αντιμονία (A(n)dimonîa): Αντί (Andi): Karşıt, zıt- Μόνος (Mônos): İzole olmuş, yalıtılmış, tek. “Yalıtılmamış" anlamında. Bir kimyevî element. Sb

Antinomi: Αντινομία (Antinomîa): Αντί (Andi): Karşıt, zıt- Νόμος (Nômos): Düzen, nizâm, idâre. Dùzene mugayyir.

Antinöritik: Αντινευριτικός (Antinevritikôs): Karşı, zıt- Nευρα (Nevra): Sinir- Eιτις (İtis): İltihâb anlamı veren son ek. Nevrit (Sinir iltihabı) karşıtı. Örn. Vitamin B kompleksi.

Antiodontaljik:

Antiparazitik: Αντιπαρασιτος (Antiparasitos). Αντι (Andi): Zıt, karşıt- Παρασιτος (Ρarasitos): Asalak, parazit. Parazit karşıtı.

Antipati : Aντιπαθεια (Antipathia). Αντι (Andi): Zıt, karşıt- Παθος (Pathos): Acι, dert, ιsdιrab, hastalιk, his, duygu. Karşıt duygu sahibi olan, karşıt duygulu. Karşıt duygu, Zıt duygu.

Antipatik: Aντιπαθητικός-ή-ό (Antipathitikôs). Αντι (Andi): Zıt, karşıt- Παθος (Pathos): Acι, dert, ιsdιrab, hastalιk, his, duygu. Karşıt duygu sahibi olan, karşıt duygulu.

Antiperistaltik: Αντιπερισταλτικος (Antiperistaltikos) Αντι (Andi): Zıt, karşıt- Περι (Peri): Çevresinde- Στέλλω (Stêlo): Göndermek, ulaştırmak. Terssağımsal. Barsak hareketlerinin ters yönde olması.

Antipod: Αντιποδες (A-n-dipodes). Αντι (Andi): Zıt, karşıt-Ποδι (Podi): Ayak. Yerin yüzeyinde birbirlerine 180 derece zıt noktalar.

Antiperiyodik: Αντιπεριοδικος (Andiperiodikos). Αντι (Andi): Karşı, zıt- Περιοδος (Periodos): Periyod, dönem, devre. Bir hastalığın periyodik tekrarlar yapmasını engelleyen madde.Örn. Kinin’in Sıtma hastalığında kullanılması.

Antipiretik: Αντι (Anti): Karşı, zıt- πυρετος (Piretos): Ateş. Ateş karşıtı, ateş düşürücü.

Antiprotrombin: Αντιπροτρομβινη (Antiprotromvini). Αντι (Andi): Karşı, zıt- Προ (Pro): Ön, erken- Θρομβοςις (Thromvosıs): Pıhtılaşma. Kanda protrombinin trombine çevrilmesini engelleyerek pıhtılaşmaya mâni olan madde. Antikoagülan (Pıhtılaşmayı engelleyen).

Antiraşitik: Αντιραχιτικός (Antirahitikôs). Αντι (Andi): Karşı, zıt- Ραχις (Rahis): Belkemiği, omurga. Raşitizmi önleyen. Örn. Vitamin D bir antiraşitik maddedir.

Antiromatizmal: Αντιρευματισμός (Andirevmatismôs). Αντι (Andi): Karşı, zıt- Ρευμα (Revma): Cereyan, yel, akım. Romatizmayı önleyen, romatizmaya karşı. Kavram, Batı ‘Rhuma’ olarak geçmiştir.

Antisepsi: Αντισηψία (Antisipsîa). Αντι (Andi): Karşı, zıt- Σήψσις (Sîpsis): Çürüme, bozunma. Bozunma / Çürüme karşıtlığı.

Antiseptik: Aντισηπτικός (Antisiptikôs). Αντι (Andi): Karşı, karşıt, zıt- Σήψις (Sîpsis) veyâ σήψη (Sîpsi): Çürüme, bozunma. Çürüme, bozunma karşıtı.

Antisiyalagog: Αντισυαλαγογός (Andisiyalagogôs). Αντι (Andi): Karşı, zıt- Συαλο (Sialo): Tükürük- Aγω (Ago): Yol göstermek, ön açmak, sevketmek, göndermek. Tükürük salgısını engelleyen madde.

Antiskolik: Αντισκουληκι (Andiskuliki). Αντι (Andi): Karşı, zıt- Σκουλήκι (Skulîki): Kurt, solucan. Barsak solucanlarına karşı.

Antispazmolitik: Αντισπασμολυτικός (Andispasmolitikôs). Αντι (Andi): Karşı, zıt- Σπασμός (Spasmôs): Konvülsiyon şeklindeki istemdışı kas hareketleri; büzülme-kasılma kasılma- Λυσις (Lisis): Erime, çözùnùm, çözùnme, çözùm. Spazm çözücü karşıtı, engelleyicisi (Antispazmotik’i bloke eden).

Antispazmotik: Αντισπασμος (Andispasmos). Αντι (Andi): Karşı, zıt- Σπασμός (Spasmôs): Konvülsiyon şeklindeki istemdışı kas hareketleri; büzülme-kasılma kasılma. Spazm oluşturucu karşıtı, engelleyicisi. Spazm çözücü.

Antistatik: Αντιστατικός (Andistatikôs). Αντι (Andi): Karşı, zıt- Στατικός (Statikôs): Durdurucu. Statik elektrik birikimini önleyen.

Antistreptolizin: Αντιθρομβλυσινη (Andithromvolisini). Αντι (Andi): Karşı, zıt- Στρεπτος (Streptos): kıvrık- Λυσις (Lisis): Çözünme, erime, çözùnùm. Streptolizin karşıtı.

Antitrombin: Αντιθρομβινη (Andithromvini). Αντι (Andi): Karşı, zıt- θρομβοσις (Thromvosis): Pıhtılaşma. Kanda doğal olarak bulunan ve pıhtı oluşumunu engelleyen madde. Örn. Heparin.

Antitrombotik: Αντιθρομβοτικός (Andithromvotikôs). Αντι (Andi): Karşı, zıt- θρομβοσις (Thromvosis): Pıhtılaşma. Trombozu (Pıhtılaşmayı) önlemek veya tedavi etmek için kullanılan madde.

Antrakosis: Ανθρακωσις (Anthrakosis). Ανθραξ (Anthraks): Kömür- Ωσις (Osis): Durum, hâl bildiren sonek. Şarbon hastalığı, Şiripençe (Aslan pençesi).

Antrasemia: Ανθρακαιμια (Anthrakemia). Ανθραξ (Anthraks): Kömür. Şarbon hastalığı, Şiripençe (Aslan pençesi)- Σήπτικαιμία (Sîptikemîa). Σήψις (Sîpsis): Çürüme, kokuşma. Cerahat meydana getiren mikroorganizmalar tarafından enfekte edilmiş olma durumu-Αιμα (Ema): Kan. Kanda uzun süre bakteri bulunması ve bakterilerin kanda çoğalması, kan zehirlenmesi. Antraks septisemisi.

Antrektomi: Αντρον (Antron): Mağara (Batı dillerine, Lat “Antrum”, Ing “Entry”, Fr “Entrée" biçiminde girmiştir)- Εκτομη (Ektomi): Kesip çıkarma. Mide antrumundaki pylor kısmının cerrahî olarak çıkarılması.

Antropofaji: Άνθρωποφαγία (Ânthropofovîa). Άνθρωπος (Ânthropos): İnsan, adam, beşer-Φαω (Fao): Yemek. İnsan yeme. Yamyamlık. Canibalisme.

Antropofobi: Άνθρωποφοβία (Ânthropofovîa). Άνθρωπος (Ânthropos): İnsan- Φοβία (Fovîa): Korku. İnsan korkusu. İnsandan korkma.

Antropolog: Άνθρωπολογος (Ânthropologos). Άνθρωπος (Ânthropos): İnsan- Λόγος (logos): Bilim, bilgi, kelâm, mantık. İnsanbilimci Yalnıkbilimci.

Antropoloji: Άνθρωπολογία (Ânthropologîa). Άνθρωπος (Ânthropos): İnsan-Λόγoς (Lôgos): Bilim, bilgi, kelâm, mantık. Yalnıkbilim, İnsanbilim.

Antropomorfizm: Άνθρωπομορφισμός (Ânthropomorfismôs). Άνθρωπος (Ânthropos): İnsan- Μορφoς (Morfos): Biçim, şekil. İnsanbiçimcilik.

Antropozofi: Αντθρωποσοφία (Anthroposofîa). Άνθρωπος (Ânthropos): İnsan- Σοφία (Sofîa): Hikmet. İnsan’ın hikmeti.

Antropoteizm: Άνθρωποθείσμος (Anthropotheîsmos). Άνθρωπος (Ânthropos): İnsan-Θεος (Theos):Allah. İnsantanrıcılık. İnsanın tanrı olduğunu kabul eden öğreti.

Antrostomi: Αντροστομια (Antrostomia). Αντρον (Antron): Mağara- Στομα (Stoma): Ağız. Burun boşluğu ile Sinus Maxillaris arasında oluşturulan yapay açıklık. Drenaj amaçlıdır.

Anüri: Ανουρια (Anuria). Aν (An): Olumsuzluk öneki- Oυρον (Uron): İdrar. Böbreklerin idrar ıtrah edememesi, üretememesi. İdrarsızlık.

Aorata: Αορατα (Aorata). Duyulamaz olanlar, gayb.

Aorta: Αορτή (Aortî). Kalp’ten çıkan ve temiz kanı tüm vücuda dağıtan en büyük atardamar. Kolka.

Aortitis: Αορτιτιδα (Aortitida). Aorta’nın iltihâbî durumu.

Apati : Aπάθεια (Apâthia). A: Olumsuzluk öneki- Παθος (Pathos): His, duygu. His yitimi, duygu yitimi. Duygulanım kaybı. Kayıtsızlık hâli.

Apatik: Aπαθεικος (Apathikos). A: Olumsuzluk öneki- Παθος (Pathos): His, duygu, acı, ısdırab, hastalık, dert. His yitimi olan, duygu yitimi olan. Duygulanım kaybına uğramış olan.

Apireksia: Απυρεξια (Apireksia). A: Olumsuzluk öneki- Πυρ (Pir): Ateş. Ateşin yüksek olmama durumu.

Apirojen: Απυρογενής (Apiroyenîs). A: Olumsuzluk öneki- Πυρ (Pir): Ateş-Γενής (Yenîs): Oluşlu, kevnî. Ateş yükselmesine neden olmayan madde.

Apiros: Απειρος (Apiros). A: Olumsuzluk öneki- Πειρος (Piros): Sınır. Sınırsız (genelde sınırsız-sonsuz evren için kullanılır).

Aplastik: Aπλαστικη (Aplastiki). Biçimlenmemiş, gelişmemiş. Örn. Aplastik Anemi.

Aplazia: Απλασια (Aplasia). A: Olumsuzluk öneki- Πλασσεω (Plaseo): Biçimlenmek, biçimlendirmek. Dokuların eksik gelişimi, büyümenin olmaması.

Apne: Απνοια (Apnia). A: Olumsuzluk öneki- Πνευμα (Pnevma): Ruh, hava, kalık, soluk: Soluksuz, Nefessiz, soluğu durmuş olan.

Apodia: Αποδια (Apodia): A: Olumsuzluk öneki – Ποδί (Podî): Ayak. Konjenital ayak yokluğu, ayaksızlık.

Αpodiktik: Αποδεικτικος (Apodiktikos). Şahâdetnâme, Tasdiknâme. Zorunlu olarak doğru olan, tanıtlı, belgitli.

Apofizis: Αποφυσις (Apofisis). Aπό (Apô): Den, dan- Φυσις (Fisis): Tabiat, doða, cismî parça. Çıkıntı, kabarıklık veya dışa doğru büyüyen parça. Kemik dokusuna ilişkin, Sivrim.

Apokalips: Aποκάλυψις (Apôkalipsis) ,αποκάλυψη (apokâlipsi): Kıyâmet. Apo-kalipto: Örtüyü kaldırmak, açmak, ortaya çıkarmak.

Apokaliptik: Αποκαλυπτικός-ή-ό (Apokaliptikôs). Kıyâmete değgin.

Apokrif: Aπόκρυφος-η-ο (Apôkrifos). Gizli.

Apokrin: Αποκρινη (Apokrini). Aπό (Apô): Den, dan- Kρινω (Krino): Ayırmak. Özellikle genital, perianal ve aksillar bölgelerde bulunan değişikliğe uğramış durumdaki ter bezleri. Puberte’den sonra meydana gelen özel koku, bu bezlerin salgısına bağlıdır.

Apomorfin: Απομορφινη (Apomorfini). Aπό (Apô): Den, dan- Μορφινι (Morfini): Uyuşturucu bir madde. (Morfeus: Yunan mitolojisinde uyku ilâhı). Güçlü bir kusturucu. Fenol zehirlenmesi gibi şiddetli zehirlenmelerde kullanılır.

Aponevrosis: Απονεύρωσις (Aponevrosis), Απονεύρωση (Aponevrosi). Aπό (Apô): Den, dan- Nευρα (Nevra): Sinir- Ωσις (Osis): Durum, hâl bildiren sonek. Sinir benzeri kiriş, özel yapıda bir tendon. El ayasında ve ayak tabanında bulunan özel bir doku. Bürgeç, akörtü.

Aponevrositis: Απονευροτιτιδα (Aponevrotitida). Aponevroz iltihâbı.

Apopleksi: Αποπληξία (Apopliksîa). Από (Apô): den, dan- Πλήξις (Plîksis): Darbe, vurma, usanç. Beyinde meydana gelen kanama, emboli veya tromboz gibi olaylara bağlı olarak gelişen ânî şuur kaybı.

Apraksia: Απραξια (Apraksia). A: Olumsuzluk öneki- Πραξις (Praksis): Eylem, faaliyet, uygulama. Beyin lezyonuna bağlı olarak cisimlerle ilgilenememe veya onları kullanamama hâli.

Araknodaktili: Αραχνοδαχτιλια (Arahnodahtilia). Αραχνοί (Arahnî): Örümcek- Δαχτιλος (Dahtilos): Parmak. Konjenital olarak parmakların aşırı uzun olması hâli, örümcekparmaklılık.

Araknoid: Αραχνοειδής-ής-ές (Arahnoidis). Αραχνοί (Arahnî): Örümcek. Eιδος (İdos): Şekil, biçim, suret, cins, nevi. Beyni saran üç zardan biri (ara zar, orta zar, örümceksi zar).

Argon: Bir kimyevî element. "Atıl, gevşek” anlamında.

Aritmi: Αρρυθμία (Aritmîa). A: Olumsuzluk öneki- Ρυθμος (Rithmos): Ritm. Ritm bozukluğu Aritmik: Αρυθμικός-ή-ό (Áritmikôs). A: Olumsuzluk öneki- Ρυθμος (Rithmos): Ritm. Ritm bozukluğuna değgin.

ARKE: Αρχή (Arhî): Temel olan, başlangıç ilkesi, ilk, ilke, varlığın ana maddesi. İptida, bidâyet.

Doğa felsefecileri (Empedokles, Leukippos, Dimokritos, Anaksagoras vd.) ne göre, “Arhe” tek bir tane değildir, çoktur.

Elea Okulu (Zeytin okulu, kurucusu Elea’lı Xenon-Zinon’dur) na göre ise, “Arhe” tek bir tanedir. Yine Milet (Miletos) Okulu (Thalis, Anaksimandres, Anaksimenes) na göre de, “Arhe” tektir. Milet Okulu’na bağlı olanlar aynı zamanda “hylozoist”ti (canlımaddeci). Yani onlara göre, “Arhe” canlıydı.

Doğa felsefecilerinin bir bölümü aynı zamanda “Mekanist”ti (hareketçi). Yani, nesneler, “Arhe”den, hareket vasıtasıyla türüyorlardı.

Empedokles, "Arhe" için, "Rizomata Pandon" (Herşeyin kökleri-kökenleri) der. Bunlar hiçbir zaman yok olmazlar, matematik oranlar dâhilinde Uzay’da birbirlerine karışırlar. Empedokles, bu “arhe”lere, “Öğe” (unsur, eleman) adını takmıştır. Bunlar, “toprak”, “su”, “ateş” ve “hava”dır. Bu öğeleri birleştiren (hareket ettiren) güç “sevgi”, ayrıştıran (birbirinden ayıran) güç ise “nefret”tir.

Thales (Thalis) te "arhe", "su"dur. İnsan’ın “arhe”si ise, Empedokles’e göre, “kan”dır.

Anaksagoras, sayısız “arhe” olduğunu savlar.

Arkaik: Aρχαϊκός-ή-ό (Arhaikôs). Αρχή (Arhî): Temel olan, başlangıç ilkesi, bidâyet. İlk, ilke, en eski.

Arkaizm: Αρχαιϊσμός (Arheismôs). Αρχή (Arhî): Temel ilke, başlangıç ilkesi, bidâyet. Başlangıççılık, eski kurallara bağlılık ideolojisi.

Arketip: Αρχέτυπος-η-ο (Arhêtipos). Αρχή (Arhî): Temel, başlangıçla ilgili, iptidaî- Τυπoς (Tipos): model, örnek, tip. İlksel model, ilk örnek, ilk şekillenmiş, ilk biçimlenmiş olan.

Arktik: Αρκτική (Arktikî). Αρκουδα (Arkuda) veya Άρκος (Ârkos): Ayı (kelimesinden mùlhem). Büyük Ayı yıldızının (Kuzey’de) tarafında olan.

Aroma: Άρωμα (Âroma). Doğal koku ve bu kokudan neşet eden tad.

Arsenik: Αρσενικο (Arseniko). Bir kimyevî madde. Kırmızı renkli, ağulu bir madde, sıçanotu, Zırnık, zırnîh.

Arter: Αρτηρία (Artiria). Αηρ (Air): Hava-Τηρω (Tiro): Tutmak, muhafaza etmek, gözetmek, riâyet etmek. "Hava tutan" anlamında. İlk kez Aristoteles tarafından kullanılan bir terim. Atardamar.

Arterioskleroz: Άρτηριoσκληρωσις (Ârtiriosklirosis). Αρτηρία (Artirîa): Αηρ (Air): Hava-Τηρω (Tiro): Tutmak, muhafaza etmek, gözetmek, riâyet etmek. "Hava tutan" anlamında, Atardamar-Σκληρός (Sklirôs): Sert- Ωσις (Osis): Durum, hâl bildiren sonek. Damar sertliği.

Arteriektomi: Αρτηριεκτομη (Artiriektomi). Αρτηρία (Artirîa): Αηρ (Air): Hava-Τηρω (Tiro): Tutmak, muhafaza etmek, gözetmek, riâyet etmek. "Hava tutan" anlamında, Atardamar- Eκτομη (Ektomi): Kesip çıkarmak. Arter’in cerrahî olarak kesip çıkarılması.

Artrit: Aρθρειτις (Arthritis), Αρθρίτιδα (Arthrîtida). Άρθρωσις (Ârthrosis): Eklem, mafsal- Eιτις (İtis): İltihâbç durum. Eklem yangısı, iltihâbı.

Artropodia: Αρθρόποδiα (Arthropoda). Άρθρωσις (Ârthrosis): Eklem, mafsal- Ποδι (Podi): Ayak. Eklembacaklılar.

Artroskop: Άρθροσκοπός (Ârthroskopôs). Άρθρωσις (Ârthrosis): Eklem, mafsal - Σκοπευώ (Skopevô): Bakmak, muâyene etmek. Eklemi incelemeye (bakmaya) yarayan cihaz.

Αrtroskopi: Αρθρωσκοπία (Arthroskopîa). Άρθρωσις (Ârthrosis): Eklem, mafsal- Σκοπευώ (Skopevô): Bakmak, muâyene etmek. Belli araçlarla eklemin gözlenmesi, muâyene edilmesi.

Asbest: Ασβέστης (Asvêstis). Kireç.

Asbestoz: Ασβεστωσις (Asvestosis). Ασβέστης (Asvêstis). Kireç- Ωσις (Osis): Durum, hâl. Kireç tozlarına baðlı olarak ortaya çıkan bir meslek hastalıðı.

Asepsi: Ασηψία (Asipsia): Tıp ter. A: Olumsuzluk öneki- Σηψίς (Sipsîs): Çürüme, bozunma. Bozunma / Çürüme olmaması. Bozunma / Çürümeye yol açmama. Örn. Aseptik Nekroz (Femur başı nekrozu). Herhangi bir mikroorganizmanın neden olmadığı nekroz tipi.

Aseptik: Ασηπτικός-ή-ό (Asiptikôs). A: Olumsuzluk öneki- Σηψίς (Sipsîs): Çürüme, bozunma. Bozunma / Çürüme olmaması. Bozunma / Çürümeye yol açmayan. Örneğin Aseptik Nekroz.

Asfiksi: Ασφυξία (Asfiksîa). A: Olumsuzluk öneki- Σφύριγμα (Sfîrigma): Islık çalma. Solunumsuzluk, nefessizlik.

Asimetri: Ασυμμετρία (Asimetrîa). A: Olumsuzluk öneki-συμμετρία (simetrîa): bakışım. Bakışımsızlık.

Asimetrik: Ασυμμετρος (Asimetros). A: Olumsuzluk öneki-συμμετρος (simetros): bakışımlı. Bakışımsız.

Asiyanoz: Ακιανωσις (Akianosis). A: Olumsuzluk öneki- Kυανος (Kianos): Koyu mavi-Ωσις (Osis): Durum, hâl bildiren sonek. Siyanozsuzluk. Morarma olmaksızın.

Asiyanotik: Ακιανοτικι (Akianotiki). A: Olumsuzluk öneki- Kυανος (Kianos): Koyu mavi. Siyanoz meydana gelmeksizin cereyan eden. Kardiyovasküler (Kalp-damar) hastalıklarda başvurulan bir terimdir.

Askaris: Άσκαρις (Âskaris). Bir tür parazit.

Aspermi: Ασπερμια (Aspermia). A: Olumsuzluk öneki-Σπερμα (Sperma): Tohum, meni hayvancığı. Spermsizlik.

Astat: Αστατος (Astatos). A: Olumsuzluk öneki- Στασις (Stasis): Durma, duruş, vaziyet. İstikrarsız anlamında. Bir kimyevî element. At

Asthma: Άσθμα (Âsthma).

Astenik: Ασθενικός-ή-ό (Asthenikôs). Zayıf. Hastalıktan dolayı zayıf düşmüş olan.

Asteni: Ασθένεια (Asthênia). Hastalıktan mütevellit zayıflık, hastalıklı zayıflık, zaafiyet.

Asteroid: Αστεροειδής (Asteroidîs). Αστέρας (Astêras): Yιldιz- Eιδος (İdos): Şekil, suret, nevi, cins. Yıldızsı.

Astigmatizm: Άστιγματισμός (Âstigmatismôs). A: Olumsuzluk öneki- Στίγμα (Stîgma): Leke, benek, nokta, damga, nişan. Noktayι bulamama, hedefi bulamama, nişan alamama anlamιnda. Bir göz hastalığı

Astrositoma: Αστροκυτωμα (Astrokitoma). Αστέρας (Astêras): Yιldιz- Κυτος (Kitos): Hùcre, ambar-Ωμα (Oma): Tùmör, ur. Beyinde yer alan yıldızsı hücre grubunun atipik gelişimi, kanseri.

Aşil: Αχιλλεας (Ahilleas). Topuk bölgesinde bulunan ve vücudun en kuvvetli tendonu (kirişi) olarak kabul edilen yapı: Aşil Tendonu. Musculus Gastrocnemius ve Musculus Soleus kaslarının, Os Calcaneus’a yapışan ortak tendonu (kirişi). Aşil Yunan mitolojisinde bir kahramanın ismidir. Doğduğunda annesi tarafından bir büyücüye götürülür. Büyücü onu ölümsüzlük suyuna (Âb-ı Hayat) batırır ve şerbetler / ölümsüz kılar / afsunlar. Ancak bu işlem sırasında Aşil’i topuklarından tuttuğu için, o bölgeler şerbetlenemez. Yani Aşil’in zayıf / ölümcül noktası vücudunun o bölgesidir. Bunu bilen Paris, Aşil’i topuğundan vurarak öldürür.

Aşilorafi: Αχιλλoραφη (Ahilorafi). Ραφή (Rafî): Dikiş. Aşil tendonunun dikilmesi.

Aşilotomi: Αχιλλoτομη (Ahilotomi). Τομη (Tomi): Kesme, kesi, kesit, insizyon. Aşil tendonunun cilt altında kesilmesi.

Ataksi: Αταξία (Ataksîa) A: Olumsuzluk öneki-Ταξίς (taksis): düzen, nizâm, hareket. Düzenli yürüyememe, düzen bozukluğu. Özellikle “cerebellum” (beyincik) hastalıklarında görülen klinik bir tablo.

Ataraksi: Αταραξία (Ataraksia). A: Olumsuzluk öneki- Tαραξίας (Taraksîas): Karιştιrιcι. Dış etkilerle rahatsız edilmemiş olmak. Zihnî dinginlik, zihnî boşluk.

Atherosklerosis: Αθεροσκληρωσις (Atherosklirosis). Aθεριστος (Atheristos): Kesilmemiş, biçilmemiş, kırpılmamış- Σκληρός (Sklirôs): Sert- Ωσις (Osis): Durum, hâl bildiren sonek. Damar içinde yerleşen atheron plaklarına baðlı olarak görùlen damar sertliði.

Atlantik: Ατλαντικός (Atlantikôs). Atlas okyanusuna ve Atlas kemiðine (İlkomur) değgin.

Atlas: Άτλας (Âtlas). Yunan mitolojisinde, Titan Japetos’un 3 oðlundan biri (nin isminden mùlhem). Tibbî mânâda İlkomur (Efsâneye göre, Atlas, dùnyayι bu ilkomurun (ense omuru) ùzerinde taşιdιðι için bu isim verilmiştir.

Atmosfer: Ατμόσφαιρα (Atmôsfera). Άτμός (Âtmôs): Nefes, soluk, hava, buhar- Σφαίρα (Sfera): Küre: Dünyayı çevreleyen ve dünya üzerindeki yaşamı en önemli ölçüde sağlayan katman, tabaka. (Atmos kelimesinin orijini Sanskritçe “Atma”dır ve “nefes / Soluk” anlamına gelir.

Atmosferik: Ατμοσφαιρικός-ή-ό (Atmosferikôs). Άτμός (Âtmôs): Soluk, hava, buhar- Σφαιρα (Küre): Dünyayı çevreleyen ve dünya üzerindeki yaşamı en önemli ölçüde sağlayan katman, tabakaya değgin.

Atom: Άτομο (Âtomo). Olumsuzluk öneki - τομος (Tomos): kesme, parçalama. Parçalanamaz olan. Maddenin en küçük, parçalanamaz bölümü anlamında. Kavram, felsefî ve bilimsel anlamda Avdira (Abdera) Okulu’nun kurucuları olan Dimokritos ve Leukippos tarafından geliştirilmiştir. Ατομος Ειδος (Atomos İdos): Kesilemeyen-parçalanamayan şekil.

Atomik: Ατομικός-ή-ό (Atomikôs). Α: Olumsuzluk öneki- Tομος (Tomos): kesme, parçalama. Bölünemeyen, parçalanamayan. Modern Yunanca’da "kişi”, “birey” anlamlarında da kullanılmaktadır.

Atoni: Ατονία (Atonîa). Α: Olumsuzluk öneki- Τόνος (Tônos): Kuvvet, dirilik, gerginlik, ton. Kuvvetsizlik, diri olmama.

Atonik: Aτονικός-ή-ό (Atonikôs). Α: Olumsuzluk öneki- Τόνος (Tônos): Kuvvet, dirilik, gerginlik, ton. Kuvvetsiz, diri olmayan.

Atrezi: Aθροισις (Athrisis). Toplam, toplanma. Darlιk.

Atrium: Αίθριον (Ethrion). Önce Lâtince’ye "Atrium" (Odacık) olarak, oradan Batı dillerine bilahare de Türkçe’ye (Tıp diline) geçmiştir. Kulakçık. (Kalp’te bir oluşum).

Atrofi: Ατροφία ( Atrofîa). Α: Olumsuzluk öneki –Τρέφω (Trêfo): Beslemek, yemlemek. Besinsiz kalma, Körelme.

Atrofik: Ατροφικός (Atrofikôs). A: Olumsuzluk öneki- Tρέφω (Trêfo): Beslemek, yemlemek. Körelmiş. Örn. Atrofik Böbrek.

Azigos: Αζυγός (Azigôs). A: Olumsuzluk öneki- ζυγός (zigôs): Sιra, dizi, boyunduruk, çift. Çift olmayan (tek), eşsiz. Örn. Vena Azygos (çifti olmayan toplardamar anlamında). Genelde atardamarlar ve toplardamarlar (sağ ve sol olmak üzere) çifttirler. Vena Azygos bir istisnâ teşkil ettiğinden ona bu isim verilmiştir.

Azot: Άζωτο (Âzoto). A: Olumsuzluk öneki-Zωή (Zoî): Hayat, ömùr. Cansız. Cansız gaz anlamında. Bir kimyevî element. N

 

-B-

Bakteri: Βακτήριο (Vaktirio). (Çubuk anlamιnda), Bir tür mikroorganizma.

Bakteriyofaj: Βακτήριοφαγος (Vaktiriofagos): Βακτήριο (Vaktirio). (Çubuk anlamιnda), Bir tür mikroorganizma- Φαω (Fao): Yemek. Bakteri yiyen.

Bakteriyolog: Bακτήριολογος (Vaktiriologos): Βακτήριο (Vaktirio). (Çubuk anlamιnda), Bir tür mikroorganizma- Λόγος (Lôgos): Bilim, bilgi, kelâm, mantιk. Bakteribilimci.

Bakteriyoloji: βακτήριολογια (Vaktîriologia). Βακτήριο (Vaktirio). (Çubuk anlamιnda), Bir tür mikroorganizma Bakteribilim. Bακτήριολογος (Vaktiriologos): Βακτήριο (Vaktirio). (Çubuk anlamιnda), Bir tür mikroorganizma- Λόγος (Lôgos): Bilim, bilgi, kelâm, mantιk. Bakteribilim.

Balgam: Φλεγμα (Flegma).

Batimetre: Bαθύμετρον (Vathîmetron). Βαθύ (Vathî): Derin- Μετρον (Metron): Ölçme. Derinlikölçer. Denizcilik ter.

Batisfer: Βαθύσφαιρα (Vathîsfera). Βαθύ (Vathî): Derin- Σφαιρα (Sfera): Küre. Derinlik düzeyini (tabakasını, katmanını) belirtir.

Bisinoz: Βυσσοςνοσις (Visinosis). Βυσσος (Keten)-Ωσις (Osis): Hâl, durum. Pamuk veya keten tozlarının inhalasyonuna (solunmasına) bağlı olarak gelişen bir pnömokonyoz türü. Meslek hastalığıdır.

Biyografi: Βιογραφία (Viografîa). Βίος (Vîos): Hayat, yaşam, canlılık, dirim- Γραφω (Grafo): Yazmak. Yaşam öyküsü, yaşamyazım.

Biyokimya: Βιοχημεία (Viohimîa). Βίος (Vîos): Hayat, dirim, Canlılık- Χημεια (Himia): Kimya. Canlı kimyası.

Biyolog: Βιολόγος (Violôgos). Βίος (Vîos): Hayat, yaşam, dirim- Λόγος (Lôgos): Bilim, bilgi, kelâm, mantık. Hayatbilimci, Dirimbilimci.

Biyoloji: Βιολογία (Viologîa). Βίος (Vîos): Hayat, dirim- Λόγος (Lôgos): Bilim, bilgi, kelâm, mantık. Hayatbilim, Dirimbilim.

Biyofizik: βιοφυσική (Viofisikî). Βίος (Vîos): Hayat, dirim- Φυσις (Fisis): Tabiat, doða, fizik. Canlı fiziği.

Biyopsi: Βίοψία (Viopsia). Βίος (Vîos): Hayat, yaşam, dirim- Οψίς (Opsis): görme, görùş. Canlı olana bakma. İnceleme amacıyla canlı bir dokudan parça alma.

Biyosfer: Βιoσφαιρα (Viosfera). Βίος (Vîos): Hayat- Σφαιρα (Sfera): Kùre. Canlıküre, yaşamküre, hayatküre, dirimküre.

Biyotekni: Βιοτεχνία (Viotehnîa). Βίος (Vîos): Hayat, yaşam- Τέχνη (Têhni): San’at, fen, bilgi, zanaat, ustalιk, beceri, mârifet, mahâret. Canlı teknolojisi.

Blastomiçes: Βλαστομυκετες (Vlastomiketes). Βλαστος (Vlastos): Tohum, kök hùcre, filiz. Mυκες (Mikes): Mantar. Bira mayasına benzer bir mikroorganizma.

Blastomikosis: Βλαστομυκωσις (Vlastomikosis). Βλαστομυκετες (Vlastomiketes): Βλαστος (Vlastos): Tohum, kök hùcre, filiz. Mυκες (Mikes): Mantar. Bira mayasına benzer bir mikroorganizma-Ωσις (Osis): Durum, hâl bildiren sonek. Vlastomikoslar’ın sebep olduğu granülomatöz oluşumlar. Deride, iç organlarda veya kemiklerde görülebilir.

Blefarit: βλέφαρειτις (Vlefaritis). Βλέφαρο (Vlêfaro): Gözkapağı- Eιτις (İtis): İltihâbî durum. Göz kapağı yangısı.

Blefaron: Βλέφαρο (Vlêfaro). Göz kapağı.

Blefaroplasti: Βλέφαροπλαστία (Vlêfaroplastîa). Βλέφαρο (Vlêfaro): Gözkapağı- Πλασσεω (Plaseo): Şekil vermek, Şekillendirmek. Gözkapağı onarımı.

Blefaroptosis: Βλέφαροπτωσις (Vlefaroptosis). Βλέφαρο (Vlêfaro): Gözkapağı- Πτώσις (Ptôsis): düşme, düşüklük, sùkut. Gözkapağının düşüklüğü.

Blefarospazm: Βλέφαροσπασμος (Vlêfarospasmos). Βλέφαρο (Vlêfaro): Gözkapağı- Σπασμός (Spasmôs): Konvülsiyon şeklindeki istemdışı kas hareketleri; büzülme-kasılma. Gözkapağı kaslarında görülen spazm. Aşırı miktarda göz kırpmaya yol açar.

Blenoftalmia: Βλεννοφταλμια (Vlenoftalmia). Βλεννα (Vlena): Mukus- Oφθαλμος (Ofthalmos): Eski Yun. Göz. Kataral konjonktivit.

Blenoraji: Βλεννορραγεια (Vlenoragia). Βλεννα (Vlena): Mukus- Ρηγνύω (Rignîo): Yırtılmak, parçalanmak suretiyle bir sıvının dökülmesi. Fazla miktarada müköz akıntı. Bel Soğukluğu (Gonorrhea) görülür.

Bolus: Βολος (Volos). Yumru. Yumuşak, çiğnenmemiş et parçası.

Borborizm: Βορβοργυνος (Vorvorginos). Barsak guruldaması. Barsak gazlarının sebep olduğu gurultu.

Botanoloji: Βοτανολογία (Votanologîa). Bitkibilim, Nebatiyye.

Bradikardi: Βραδυκαρδια (Vradikardia): Βραδέως (Vradêos): Yavaş, aðır, geç- Καρδιά (Kardiâ): Kalb. Kalb kasılmalarının normalden daha yavaş olmasına bağlı olarak nabız sayısının düşmesi. Tifo’da tipiktir.

Brakisefal: Βραχυκέφαλος (Vrahikêfalos). Βραχύς (Vrahîs): Kısa, kùçùk (Fransızca ‘Bref’. İng ‘Brief’ kelimeleri de buradan gelir)- Kέφαλος (Kêfalos) veya Κέφαλη (Kêfali): Kafa, baş. Kısakafalı, Küçükkafalı.

Brakisefali: Βραχυκέφαλία (Vrahikêfalîa). Βραχύς (Vrahîs): Kısa, kùçùk (Fransızca ‘Bref’. İng ‘Brief’ kelimeleri de buradan gelir)- Kέφαλος (Kêfalos) veya Κέφαλη (Kêfali): Kafa, baş. Kısakafalılık, küçükkafalılık.

Brakhium: Βραχίων (Vrahîon). Kol.

Bregma: Βρεγμα (Vregma). Başın ön kısmı.

Brom: Βρομίο (Vromîo). "kötü kokulu" anlamında. Bir kimyevî element. Br

Bromidroz: Βρομυδροσις (Vromidrosis). Βρομος (Vromos): Kötü koku- Yδρος (İdros) veya Yδορ (İdor): Sıvı, su. Özellikle ayaklarda meydana gelen aşırı miktarda ve kötü kokulu terleme.

Bronkoadenitis: Βρογχοαδενιτιδα (Vrokhoadenitida). Βρόγχος (Vrôk-h-os). Trakea’nın (Soluk borusu) alt tarafta ikiye ayrılması ile meydana gelen iki adet tüp biçimli oluşum- Aδην (Adin) veya Αδενος (Adenos): Bez, gudde- Eιτις (İtis): İltihâbî durum. Bronş bezlerinin iltihâbı.

Bronkofoni: Βρογχοφωνη (Vrokhofoni). Βρόγχος (Vrôk-h-os). Trakea’nın (Soluk borusu) alt tarafta ikiye ayrılması ile meydana gelen iki adet tüp biçimli oluşum- Φωνή (Fonî): Ses. Konsolide akciğer dokusu veya kalın bir plevral sıvı tabakası üzerinde duyulan patolojik ses.

Bronkografi: Βρογχογραφία (Vrokhografîa). Βρόγχος (Vrôk-h-os). Trakea’nın (Soluk borusu) alt tarafta ikiye ayrılması ile meydana gelen iki adet tüp biçimli oluşum- Γραφω (Grafo): Yazmak. Bronş sisteminin filminin çekilmesi.

Bronkojenik: Βρογχογενής (Vrokhoyenîs). Βρόγχος (Vrôk-h-os). Trakea’nın (Soluk borusu) alt tarafta ikiye ayrılması ile meydana gelen iki adet tüp biçimli oluşum- Γενής (Yenîs): Oluşlu, kevnî. Bronş menşeli, bronş kökenli.

Bronkomikosis: Βρογχομυκωσις (Vrokhomikosis). Βρόγχος (Vrôk-h-os). Trakea’nın (Soluk borusu) alt tarafta ikiye ayrılması ile meydana gelen iki adet tüp biçimli oluşum- Μυκιτας (Mikitas) veya Μυκες (Mikes): Mantar- Ωσις (Osis): Durum, hâl bildiren sonek. Akciğerlerde ve bronşlarda yerleşen bazı mantar hastalıklarının genel ismi.

Bronkopnömoni: Βρογχοπνευμονια (Vrokhopnevmonia). Βρόγχος (Vrôk-h-os). Trakea’nın (Soluk borusu) alt tarafta ikiye ayrılması ile meydana gelen iki adet tüp biçimli oluşum- Πνευμονία (Pnevmonîa): Akciðer iltihâbı, zatùrrie. Bu hastalık tablosunda küçük akciğer bölgeleri kapanmış ve konsolide (sertleşmiş, katılaşmış) durumdadır. Bu durum lober ya da lobüler bir yayılım-dağılım göstermez. Boğmaca veya kızamık gibi hastalıkların komplikasyonu olarak ortaya çıkar. Çocukluk ve yaşlılıkta daha sık rastlanır.

Bronkoskop: Βρογχοσκοπος (Vrokhoskopos). Βρόγχος (Vrôk-h-os). Trakea’nın (Soluk borusu) alt tarafta ikiye ayrılması ile meydana gelen iki adet tüp biçimli oluşum- Σκοπευω (Skopevo): Bakmak, muâyene etmek. Bronşları incelenmesi amacıyla kullanılan araç.

Bronkoskopi: Βρογχοσκοπια (Vroghoskopia). Βρόγχος (Vrôk-h-os). Trakea’nın (Soluk borusu) alt tarafta ikiye ayrılması ile meydana gelen iki adet tüp biçimli oluşum- Σκοπευω (Skopevo): Bakmak, muâyene etmek. Bronşların muâyenesinde, bu bölgede bulunan yabancı cisimlerin çıkarılmasında ya da biopsi alınmasında kullanılan özel bir endoskopi yöntemi.

Bronkore: Βρογχορρεια (Vrokhoria). Βρόγχος (Vrôk-h-os). Trakea’nın (Soluk borusu) alt tarafta ikiye ayrılması ile meydana gelen iki adet tüp biçimli oluşum- Ρέω (Rêo): Akmak, dökùlmek. Bronşların iltihâbî akıntısı.

Bronkospazm: Βρογχοσπασμος (Vrokhospasmos). Βρόγχος (Vrôk-h-os). Trakea’nın (Soluk borusu) alt tarafta ikiye ayrılması ile meydana gelen iki adet tüp biçimli oluşum- Σπασμός (Spasmôs): Konvülsiyon şeklindeki istemdışı kas hareketleri; büzülme-kasılma. Cidarlarında bulunan ve istem dışı çalışan kasların kasılması nedeniyle bronşların ânîden daralması.

Bronkostenoz: Βρογχοστενoς (Vrokhostenos). Βρόγχος (Vrôk-h-os). Trakea’nın (Soluk borusu) alt tarafta ikiye ayrılması ile meydana gelen iki adet tüp biçimli oluşum. Bronş- Στενός (Stenôs): Dar, daralmış, ensiz, kısa, boðaz-geçit. Bronşların daralması.

Bronş: Βρόγχος (Vrôk-h-os). Trakea’nın (Soluk borusu) alt tarafta ikiye ayrılması ile meydana gelen iki adet tüp biçimli oluşum. Bronş.

Bronşiyol: Βρογχιολια (Vrokhiolia). Akciğer alveollerinde sonlanan bronş sisteminin terminal kısımları.

Bronşiektazi: Βρογχεκτασια (Vrokhektasia). Βρόγχος (Vrôk-h-os): Trakea’nın (Soluk borusu) alt tarafta ikiye ayrılması ile meydana gelen iki adet tüp biçimli oluşum, Bronş.- Έκτασις (Êktasis): Vùs’at, tevsi, temdit, uzatma, Genişleme. Bronkopnömoni veya Kronik Bronşit gibi enfeksiyonların bir sonucu olarak bronşlarda meydana gelen genişleme. Çok miktarda ve pis kokulu balgam karakteristiktir. Solunum kapasitesi düşer ve Akciğerler’in enfeksiyon riski artar.

Bronşit: Βρογχίτιδα (Vrok-h-îtida). Βρόγχος (Vrok-h-os): Trakea’nın (Soluk borusu) alt tarafta ikiye ayrılması ile meydana gelen iki adet tüp biçimli oluşum, Bronş- Eιτις (İtis): İltihâbî durum. Bronş yangısı, Bronş iltihâbı.

Brontozor: Βροντόσαυρος (Vrondôsavros). Βροντή (Vrondî): Eski Yunanca’da hayvan burnu anlamında- Σαύρα (Savra): Kertenkele. Büyük burunlu kertenkele anlamında. Bir tür dinozor.

Bubon: Βουβωνας (Vuvonas). Kasık. Kasık bölgesindeki lenf bezlerinin büyümesi. Yumuşak şankr, lymphogranuloma inguinale (Kasık lenflerinin granülomatöz neoplazisi) ve Veba’nın (Pestis) önde gelen belirtileri arasındadır.

Buftalmos: Βουφταλμος (Vuftalmos). Βοξ (Voks) veya Βλαξ (Vlaks): Eski Yun: Öküz. Oφταλμος (Oftalmos): Göz. Öküz gözü. Konjenital glokom’da görülür.

Bulbus: Βολβος (Volvos). Cücük. Lâtince’ye "Bulbus" olarak oradan da Fransızca’ya “Bulbe” (Bülb) olarak geçmiştir. Soğan, soğancık. Örn. Bulbus Encephali.

Bulimiya: Βουλιμία (Vulimîa). Βοξ (Voks) veya Βλαξ (Vlaks): Eski Yun. Öküz. Λίμος (Lîmos): Kıtlık, aşırı açlık, midenin boş olması. Aşırı yeme ve yediklerini sık sık çıkarma, hastalığı. Diabetes Mellitus, bazı serebral lezyonlar ve psikotik bozukluklarda görülür.

-C-

Cilium: Χύλον (Hilon). Kirpik. Eski Yunanca olup, önce Lâtince’ye (Cilium), oradan da tıp terimi olarak Türkçe’ye geçmiştir.

Cins: Γένος (Gênos).

Coccyx: Kόκκυξ (Kôkiks). Deniz minâresi. Kuyruksokumu kemiğinin son bölümü, uca kemiği, kuyruk kemiği, bezdüm kemiği. Deniz minâresine benzediği için bu isim verilmiştir. Kımıç. Tıp ter.

Coeliac (Çölyak): Κοιλιακός (Kiliakôs). Κοιλιά (Kiliâ): Karın. Karına, batına değgin.

Çölyak: Κοιλιακός (Kiliakôs). Κοιλιά (Kiliâ): Karın. Karın / Batın boşluğunu ilgilendiren.

Çölyoskopi: Κοιλιοσκοπία (Kilioskopîa). Κοιλιά (Kiliâ): Karın / Batın- Σκοπευω (Skopevo): Bakmak, gözlemek, muâyene etmek. Batın boşluğunun radyolojik gözlemi.

-D-

Dakrio: Δάκρυ (Dakri). Gözyaşı.

Dakrioadenit: Δακρυοαδενειτις (Dakrioadenitis). Δακρυ (Dakri): Gözyaşı-Αδενος (Adenos): Bez, gudde-Ειτις (İtis): İltihâb. Gözyaşı bezinin iltihâbı.

Dakriosistektomi: Δακρυοκυστεκτομια (Dakriokistektomia). Δακρυ (Dakri): Gözyaşı-Κύστις (Kîstis): Kese-Εκτομη (Ektomi): Kesip çıkarma. Gözyaşı kesesinin tamamının veya bir bölümünün çıkarılması.

Dakriosistit: Δακρυοκυστίς (dakriokistîs), δακρυοκυστίτιδα (dakriokistîtida). Δακρυ (Dakri): Gözyaşı-Κύστις (Kistis): Kese. Gözyaşı kesesi (Saccus Lacrimalis) yangısı.

Dakriosistografi: Δακρυοκυστογραφια (Dakriosistografia). Δακρυ (Dakri): Gözyaşı-Κύστις (Kîstis): Kese-Γραφώ (Grafô): Yazmak. Kontrast madde ile doldurulduktan sonra gözyaşı boşaltım aygıtının radyolojik olarak incelenmesi.

Dakriosistorinostomi: Δακρυοκυστορχινοστομια (Dakriokistorhinostomia). Δακρυ (Dakri): Gözyaşı-Κύστις (Kîstis): Kese- Ρίς (Rîs): Burun- Στομα (Stoma): Ağız. Ductus Nasolacrimalis’in (Burun-gözyaşı kanalı) tıkalı olduğu durumlarda uygulanan ve Saccus Lacrimalis’in (Gözyaşı Kesesi) burun boşluğuna grenajını sağlayan ameliyat. Ameliyatı geliştiren İtalyan cerrah Toti’nin ismine ithâfen Toti operasyonu olarak da bilinir.

Dakriolit: Δακρυολιθος (Dakriolithos). Δακρυ (Dakri): Gözyaşı-Λιθος (Lithos): Taş. Gözyaşı kanallarında meydana gelen taş.

Daktilo: Δάκτυλο (dâktilo), δάχτυλο (dâhtilo). Parmak. Anlam genişlemesiyle, bir yazım aracı.

Daktilion: Δακτυλιον (Daktilion). Parmaklar arasında perde olması, sindaktili’nin sinonimi.

Daktilit: Δακτυλειτις (Daktilitis). Δακτυλο (Daktilo): Parmak- Ειτις (İtis): İltihâb. El ve ayak parmaklarında görülen iltihâb. Periostite bağlı olarak parmak şişer.

Daktiloloji: Δακτυλολογία (Daktilologîa). Δακτυλο (Daktilo): Parmak-Λόγος (Lôgos): Bilim, Kelâm, Söz, Bilgi, mantık. Sağır ve dilsizler tarafından kullanılan ve parmak işâretleriyle anlaşmayı sağlayan yöntem.

Daktiloskopi: Δακτυλοσκοπία (Daktiloskopia). Parmak izi tesbiti.

Dekagon: Δεκάγωνο (Dekâgono). Δεκά (Dekâ): On- Γωνια (Gonia): Köşe. Ongen.

Deltoid: Δελτοειδής (Deltoidîs). Δελτα (Delta): Delta- Ειδος (İdos): Biçim, şekil, suret, nevi, cins. Deltamsı. Bir kas ismi. Musculus Deltoideus (Kolun üst bölümünde bulunan büyük bir kas).

Demonoloji: Δαιμονολογία (Demonologîa). Δαιμονας (Demonas): Asıl anlamı itibârıyla “Demon” kavramı cennette ders veren üst düzey bir meleği ifâde etmektedir (Kara Melek). Ancak zamanla “şeytan”laşan, şeytana dönüşen bir kimlik ifâde eder, Azazil. Şeytan bilgisi, şeytan ilgisi. Cin-peri bilgisi mânâsında da kullanılır.

Deontoloji: Δεοντολογία (Deontologîa). Δέοντως (Dêondos): İktiza ettiði gibi, lùzum gösterdiði gibi, lâyıkı veçhile- Λόγος (Lôgos): Söz, bilgi, bilim, kelâm, mantık. Tıp ahlâkını konu edinen bilim dalı.

Dendrosit: Δεντροκυτος (Dendrokitos). Δεντρο (Dendro): Ağaç- Κύτος (Kîtos): Hücre, ambar. Ağaçsı hücre. Bir sinir gövdesinden ayrılan ağaç şeklindeki liflerden biri. İmpulsu sinir hücresine ileten neuron kısmı.

Deri (Derma). Δέρμα (Dêrma).

Dermatit: Δερματειτις (Dermatitis). Δερμα (Derma): Deri-Ειτις (İtis): İltihâb. Deride görülen iltihâbî reaksiyon. Örn. Dermatitis Herpetiformis.

Dermatofit: Δερματοφυτος (Dermatofitos). Δερμα (Derma): Cild, deri-Φυτος (fitos): Deri yüzeyini tutan bir çeşit mantar grubu.

Dermatofitoz: Δερματοφυτωσις (Dermatofitosis). Δερμα (Derma): Cild, deri-Φυτος (Fitos): Bitki-Ωσις (Osis): Durum, hâl bildiren sonek. Athlete’s Foot (Atlet Ayağı) adı da verilen bir tablo, tinea pedis.

Dermatoz: Δερματωσις (Dermatosis). Δερμα (Derma): Cild, deri-Ωσις (Osis): Durum, hâl bildiren sonek. Deri hastalıklarının jenerik ismi, genel ismi. Genel olarak deri hastalıklarını ifâde etmek için kullanılan terim.

Dermatoglifis: Δερματογλυφις (Dermatoglifis). Δερμα (Derma): Deri, cild- Γλυφος (Glifos): Oyuk, yiv. Parmak uçlarındaki, avuç içlerindeki ve ayak tabanlarındaki cildin incelenerek herhangi bir gelişim anomalisi mevcut olup olmadığının araştırılması.

Dermatoloji: Δερματολογία (Dermatologîa). Δερμα (Derma): Deri, cild- Λόγος (Lôgos): Bilim, bilgi, kelâm, mantιk. Deribilim, Cildiyye.

Dermatom: Δερματομος (Dermatomos). Δερμα (Derma): Deri, cild-Τομη (Tomi): Kesi, kesme, biçme, kesim, insizyon. Gref olarak hazırlanmak üzere çaşitli kalınlıklarda deri plakları kesebilen aygıt, deriye tekâbül eden kesit.

Dermatomikoz: Δερματομυκωσις (Dermatomikosis). Δερμα (Derma): Cild, deri-Μυκες (Mikes): Mantar-Ωσις (Osis): Durum, hâl bildiren sonek. Deride görülen mantar enfeksiyonu.

Dermatomiyozit: Δερματομυοσειτις (Dermatomiositis). Δερμα (Derma): Cild, Deri-Μυς (Mis): Kas, Adale-Ειτις (İtis): Iltihâbî durum bildiren sonek. Ödem ve Kas zâfiyeti ile kendini gösteren akut bir deri ve kas iltihâbı.

Dermis: Δερμις (Dermis). Gerçek deri: Cutis Vera. Epidermis tabakasının altındaki tabaka.

Dermografismus: Δερμογραφισμός (Dermografismôs). Δερμα (Derma): Deri, cild-Γραφώ (Grafô): Yazmak. Ciltte bir tür aşırı hassasiyet. Deride herhangi bir cisimle oluşturulan bir çizgi ya da bir şeklin uzun süre kalması. Vasomotor İnstability (Damar etkinlik düzensizliği) durumunda görülebilir.

Dermoid: Δερμοηδη (Dermoidi). Δερμα (Derma): Deri, cild-Ειδος (İdos): Şekil, biçim, suret, nevi, cins. Deriye ait olan, derimsi, deriyi ilgilendiren, deri gibi, deriye benzeyen. Örn. Dermoid Kist.

Deuterium:

Diamorfin: Διαμορφινι (Diamorfini). Δια (Dia): Arasından, aracılığıyla, içinden-Μορφινι (Morfini): Bir tür uyuşturucu madde. Bir morfin türevi. Alışkanlık yapma özelliği vardır. Yunan mitolojisindeki uyku ilâhı Morfeus’un isminden mülhem.

Dianetik (Dianoitik): Διανοίτίκη (Dianoîtîki). Δια (Dia): Baştan sona, bir uçtan bir uca, dolayı- Νοίσεις (Noîsis): Tefekkür. Διανοούμαι (Dianoume): Düşünmek, fikir yürtmek, akıl yürütmek, hak etmek kökünden. Aklen, zihnen. Tepeden tırnağa düşünmek, derin düşünmek, tefekkür etmekle ilgili.

Diensefalon: Διεγκεφαλος (Diekefalos). Δια (Dia): den, ile, için-Eγκεφαλος (Ekefalos): Beyin, kafaiçi muhteviyatι. Arabeyin. Araimik, Arainük.

Diatribi (Diatripi): Διατρυπώ (Diatripo). Δια (Dia): Baştan sona, bir uçtan bir uca, tepeden tırnağa, dahili olarak-Τρυπώ (Tripô): Delmek. Baştan aşağı, bir uçtan bir uca delmek, delip geçmek. San’atta, sert ve ağır bir biçimde eleştirme, yerme, yergi.

Didim: Δίδυμος (Didimos). İkiz. Epididim teriminin içinde. Çift olan testisleri (hâyalar, husyeler) betimlemek amacıyla kullanılmıştır.

Dierez: Διαιρεσις (Dieresis). Çözümleme, bölümleme.

Difteri: Διφθερίτις (diftherîtis), διφθερίτιδα (diftherîtida). Corynobacterıum Diphteriae adı verilen bakteri tarafından oluşturulan enfeksiyöz bir hastalık. Kuşpalazı.

Difteroid: Διφθεροηδι (Difteroidi). Διφθεριτιδα (Difteritida)-Ειδος (İdos): Şekil, biçim, suret, nevi, cins. Şekil veya karakter bakımından Corynobacterıum diphteriae’ye benzeyen herhangi bir bakteri.

Dikefal: Δικεφαλός (Dikefalôs). Δι (Di): Çift- Kεφαλoς (Kefalos): Kafa, baş. Çift başlı.

Dikotomi: Διχοτόμια (Dihotômia). Διχοτομω (Dihotomo): Bölmek, ikiye ayιrmak (fiilinden mùlhem). İkiye ayırma, bölme.

Dikrotik: Δικροτικος (Dikrotikos). Δικροτός (Dikrotôs): Çift vurum. Çift vurum meydana getiren, çift vurumla ilgili olan. Diastol sırasında atardamarların ikinci kez genişlemesi. Dicrotıc Wave: Dikrotik bir nabız trasesindeki ikinci dalga.

Dimorf: Δίμορφος (Dîmorfos). Δί (Dî): İki anlamı veren önek-Mορφος (Morfos): Şekil, biçim. İki şekilli.

Dioptri: Διόπτρα (Diôptra). Dürbün. Refraksiyon (defleksiyon, kırma) derecesinin ölçülmesinde kullanılan bir birim. Bir dioptrilik merceğin odak uzaklığı 1 metredir.

Dipleji: Διπληγια (Dipligia). Δι (Di): Çift, iki-πληγή (pligî): darbe, vurgun, inme. Bacaklarda görülen simetrik felç durumu.

Diplokoküs: Διπλωκοκκος (Diplokokos). Διπλώνω (Diplôno): Katlamak, kıvırmak-Kόκκος (Kôkos): Dâne, çekirdek. Kok grubu bir bakteri. Örn. Diplococcus Pneumoniae.

Diplopi: Διπλοπία (Diplopîa). Διπλώνο (Diplôno): Katlamak-Οψις (Opsis): Görme. Çift görme.

Dipsomania: Διπσομανία (Dipsomanîa). Διψα (Dipsa): Susuzluk-μανία (Manîa): aşırılık, çılgınlık, azgınlık. Uzun aralıklı nöbetler hâlinde kendini gösteren alkolizm krizleri.

Disartri: Δυσαρθρια (Disarthiria). Δυς (Dis): Zorluk, güçlük belirten bir önek-αρθρωση (arthrosi): Eklem, mafsal. Eklem bozunumu, kekeleyerek konuşma.

Disestezi: Δυσαισθηση (Disesthisi). Δυς (Dis): Güçlük, zorluk belirten bir önek-Αισθηση (Esthisi): His, duyum. Dokunma duyusunun bozulması.

Disfaji: Δυσφαγια (Disfagia): Δυς (Dis). Zorluk, güçlük belirten bir önek- Φαω (fao): Yemek. Yutma güçlüğü.

Disfazi: Δυσφασία (Disfasîa). Δυς (Dis): Zorluk, güçlük belirten bir önek-φασια (fasia): Konuşma, ifâde etme. Tam olarak konuşamama, konuşmakta güçlük çekme.

Disgenesis: Δυσγενέσις (Disyenêsis). Δυς (Dis): Zorluk, güçlük belirten bir önek- γενέσις (yenêsis): Oluş, olma, tekvin. Embryo’nun gelişimi sırasında meydana gelen malformasyon (şekil bozukluğu). Bozuk gelişim.

Dishidroz: Δυσυδρωσις (Dishidrosis). Δυς (Dis): Zorluk, güçlük belirten bir önek-ύδρώνω (îdrôno): Terlemek. Veziküler bir cilt kabarcığı. Ter bezine ait boşaltım kanalının tıkanmasına bağlı ortaya çıkar.

Diskaryoz: Cervical Smear’deki anomalinin malignite (habâset, kötü huyluluk) açısından dikkat çeker olması hâli.

Disk: Δίσκος (Dîskos). Ağırşak, omurlar arasındaki yastıkçık.

Diskiliya: Δυσκοιλιότης (Diskiliôtis). Δυς (Dis): Zorluk, güçlük belirten bir önek –Κοιλιά (Kiliâ): Karın. Peklik, inkibaz, kabızlık, dışkılama güçlüğü.

Diskinezya: Δυσκίνηση (Diskînisi). Δυς (Dis): Zorluk, güçlük belirten bir önek- Kίνηση (Kînisi): Hareket. İstemli hareketlerin bozulması.

Diskizya: Δυσκισια (Diskisia). Δυς (Dis): Zorluk, güçlük belirten bir önek-Χέσω (Hêso): Dışkılamak. Def-i hâcet zorluðu.

Diskografi: Δισκογραφία (Diskografîa). Δίσκος (Dîskos): Disk, ağırşak-γραφώ (grafô): Yazmak. İntervertebral disk filmi.

Diskondroplazi: Δυσχοντροπλασία (Dishondroplasîa). Δυς (Dis): Zorluk, güçlük belirten bir önek-Χοντρος (Ho-n-dros): Kıkırdak- Πλασσεω (Plaseo): Şekil vermek, şekillendirmek. Kolların ve bacakların, kıkırdak gelişimindeki gerilik nedeniyle kısa, güdük kalması.

Diskopati: Δισκοπάθεια (Diskopâthia). Δίσκος (Dîskos): Disk, ağırşak- Παθος (Pathos): Hastalık, dert, his, duygu. Omurgayı oluşturan disklerin (yastıkçıkların) hastalığı.

Diskori: Δυσκορία (Diskorîa). Δυς (Dis): Zorluk, güçlük belirten bir önek- Κορι (Kori): Gözbebeği. Gözbebeğini ilgilendiren anomali.

Diskrasi: Kanda toksik maddelerin bulunması nedeniyle ortaya çıkan karmaşa. Kan hücrelerinin anormal hâle gelmesi.

Dislalia: Δυσλαλία (Dislalîa). Δυς (Dis): Zorluk, güçlük belirten bir önek-λαλια (lalia): Konuşma. Konuşma organlarındaki aksaklık nedeniyle ortaya çıkan konuşma bozukluğu. İmmatür (Olgunlaşmamış) kekemelik.

Disleksia: Δυσλεξία (Disleksia): Δυς (Dis): Zorluk, güçlük belirten bir önek-λεξις (Leksis): Kelime, sözcük. Okuma bozukluğu, bozuk okuma.

Dismelia: Δυσμελια (Dismelia). Δυς (Dis): Zorluk, güçlük belirten bir önek-Μελος (Melos): Uzuv. Kol veya bacaklarda görülen kusurlar.

Dismenore: Δυσμıνορροια (Disminoria). Δυς (Dis): Zorluk, güçlük belirten bir önek-Μινα (Mina): Ay-Ρευση (Revsi): Akma. Ağrılı menstrüasyon (âdet görme).

Dismorfojenik: Δυσμορφογονικός (Dismorfogonikôs). Δυς (Dis): Zorluk, güçlük belirten bir önek– Μορφος (Morfos): Şekil, biçim- Γενέοθαι (Yenêothe): Olmak, oluşmak. Hâmilelik sırasında alındığında, foetus’ün (cenin) anormal gelişimine yol açan ilâçları nitelemek için kullanılan bir terim.

Disopia: Δυσοπία (Disopîa). Δυς (Dis): Zorluk, güçlük belirten bir önek-Oψις (Opsis): Görme. Görmenin ağrılı ve / veya bozuk olması.

Disoreksia: Δυσορεξια (Disoreksia). Δυς (Dis): Zorluk, güçlük belirten bir önek- Oρεξις (Oreksis): İştah. Anormal iştah, iştah bozukluğu.

Disparoni: Δυσπαρευνος (Disparefnos). Δυς (Dis): Zorluk, güçlük belirten bir önek-παρευνος (parefnos): Yanyana yatış. Ağrılı veya zor cinsî temas.

Dispepsi: Δυσπεψία (Dispepsîa). Δυς (Dis): Zorluk, güçlük belirten bir önek- Πέψι (Pepsi): Hazım, sindirim. Hazımsızlık, sindirim sıkıntısı, zorluğu.

Displazi: Δυσπλασία (Displasîa). Δυς (Dis): Zorluk, güçlük belirten bir önek- Πλασσεω (Plaseo): Şekil vermek. Anormal doku oluşumu.

Dispne: Δύσπνοια (Dîspnia). Δυς (Dis): Zorluk, güçlük belirten bir önek- Aναπνοή (Anapnoî): Nefes. Nefes almada zorluk çekme, zorlu teneffüs, solunum güçlüğü.

Disprosyum: Δυσπροσίο (Disprosîo). "Elde edilmesi zor" anlamında. Bir kimyevî element. Dy.

Disritmi: Δυσρυθμος (Disrithmos). Δυς (Dis): Zorluk, güçlük belirten bir önek-Ρυθμος (Rithmos): Ritm. Ritm bozukluğu.

Distaksia: Δυσταξια (Distaksia). Δυς (Dis): Zorluk, güçlük belirten bir önek- Tαξις (Taksis): Düzen, nizâm. İstemli hareketlerin kontrolünde zorluk çekilmesi.

Distikiyaz: Διστοιχος (Distihos). Δι (Di): İki, Çift-Στοιχος (Stihos): Saf, sıra, katar. Göz kapağının iç kenarında yer alan ikinci bir kirpik sırası.

Distosi: Δυστοκια (Distokia). Δυς (Dis): Zorluk, güçlük belirten bir önek- Τοκέτος (Tokêtos): Doğum. Yavaş veya zor doğum.

Distrofi: Δυστροφία (Distrofîa). Δυς (Dis): Zorluk, güçlük belirten önek- Τρωω (Troo): Yemek, beslenmek. Bozuk gelişim, çarpık gelişim, bozuk beslenme.

Ditirambik: Διτηραμβικός (Ditiramvikos). Duygusal Yunan koral ilâhîsi.

Diyabet: Διαβήτης (Diavîtis). Διαβαινώ (Diavenô): Arasından geçmek, geçmek. Şeker hastalığı.

Diyabetik: Δıαβητικός (Diavitikôs). Διαβαινώ (Diavenô): Arasından geçmek, geçmek. Diabetli, Şeker hastası.

Diyabetojenik: Διαβιτικογενικος (Diavatikogenikos). Διαβαινώ (Diavenô): Arasından geçmek-γένος (yênos): Oluş, soy, zürriyet, cins. Diyabet meydana getiren. Diyabetoluşsal.

Diyafiz: Διαφυσις (Diafisis). Διαφυσώ (Diafisô): Aracılığıyla büyüyüp gelişmek. Kemiğin gövdesi, gelişen bölümü. Ara cisim.

Diyafragma: Διάφραγμα (Diafragma). Δια (Dia): Arasından, aracılığıyla, içinden-Φράγμα (Frâgma): Set, baraj. Böleç. Göğüs ve karın boşlukları arasında bulunan kubbe şeklindeki adalemsi yapı, iki boşluğu ayıran zar veya septum, bölme.

Diyagnostik: Διαγνωστικός-ή-ό (Diagnostikos). Tanısal, teşhise değgin.

Diyagnoz: Διάγνωση (Diâgnosi). Δια (Dia): Arasından, aracılığıyla, içinden-Γνωση (Gnosi): Bilme, tanıma, teşhis etme. Tanı, teşhis.

Diyaliz: Διάλυσις (Diâlisis). Διά (Diâ): Baştan aşağı, den, ile, için, dolayı- Λυσις (Lisis): Çözüm,erime, çözùnùm. Ayırma, ayrıştırma. Böbrek yetmezliği olan hastalarda, kanın belli aralıklarla temizlenmesi. Delikli bir zardan geçebilme yeteneklerinden yararlanarak, bir sıvının içinde bulunan çeşitli maddelerin ayrılmasını sağlamak.

Diyapedez: Διαπεδεσις (Diapedesis). Dια (Dia): Arasından, içinden, aracılığıyla-πoδι (Podi): Ayak. Kan hücrelerinin, damar çeperlerinden ayaksı hareketlerle dokulara sızması.

Diyarez: Διαιρεση (Dieresi). Çözümleme, bölümleme.

Diarrhea: Διάρροια (Diârria). Akıp gitmek. İshal, Amel.

Diyapazon: Διαπασών (Diapasôn). İşitmeyi ölçmekte kullanılan bir cihaz.

Diyastaz: Διάστασι (Diâstasi). Ayırım. Bölüm, parça, boyut, proporsiyon. Hayvanî ve bitkisel (nebatî) hücreler ile bakteriler tarafından yapılabilen bir enzime de bu ad verilir. Pancreatıc Dıastase, idrarda ve tükürükte mevcuttur. Kemiklerin, kırık durumu olmaksızın birbirlerinden ayrılması, ayrık. Kasların ayrılması (Muscular Diastase).

Diyastema: Διαστημα (Diastima). Yarık.

Diyastol: Διαστολή (Diastolî). Διά (Diâ): Baştan aşağı, aracılığıyla, içinden, ile, dolayı- Στέλλω (Stêlo): Göndermek. Kalbin kanla dolması evresi. Sistol karşıtı. Sümet, gevşem.

Diyatermi: Διαθερμία (Diathermîa). Dια (Dia): aracılığıyla, arasından, içinden-Θερμια (Thermia): Isı, harâret. Dokulardan yüksek frekanslı elektrik akımı geçirilerek ısı meydana getirilmesi. Geniş sahaya yayılan ısıdan, derinlerde bulunan iltihâbî olayların tedavisinde yararlanılır. Cerrahî müdâhalede kanın pıhtılaştırılmasında da aynı teknikten yararlanılabilir.

Diyatez: Διάθεση (Diâthesi), Διάθεση (Diâthesi): Temâyül, meyil, belli bir konum oluşturma. Örn. Kanama diyatezi.

Diyet: Δίαιτα (Dieta). Uygulama, yönlendirme anlamında. Türkçe’ye, Farsça’dan geçen ve “karşılığını verme” anlamında kullanılan kelimeyle anlam benzerliği yoktur.

Diyetetik: Διευθέτώ (Diefthêtô). Nizama koymak, tertip etmek, düzenlemek. Sağlıklı ve hastalıklı durumlardaki insanların beslenmesi konusundaki bilimsel prensiplerin saptanması ve uygulanması.

Diyüretik: Διουρητικός (Diuritikôs). İdrar söktürücü, idrar miktarını arttıran madde.

Diyürez: Διούρησις (Diurisis). İdrar sökme, aşırı idrar itrahı.

Dizanteri: Δυσεντερία (Disenterîa). Δυς (Dis): Zorluk, güçlük belirten bir önek-εντερο (E-n-dero): Barsak. Barsak iltihâbı. Gaitada kan ve mukus karakteristiktir. Örn. Basilli Dizanteri.

Dizüri: Δυσουρία (Disurîa). Δυς (Dis): Zorluk, güçlük belirten bir önek-Ουρια (Uria): İdrar yapma, işeme. İşeme bozukluğu, zorluðu.

Doz: Δόση (Dôsi). Verme, veriş kelimesinden. Örn. Yüksek doz (Overdose).

Devamı

E-K

L-Ö

P-Ş

T-Z

www.drhakkiacikalin.up.to

Hosted by www.Geocities.ws

1