AVRUPA'DA
ANARŞİZM, ENTERNASYONALİZM VE
ULUSÇULUK: 1860-1939
CARL
LEVY
Goldsmith Koleji, Londra Üniversitesi
(2004)
GİRİŞ
Bu makale, anarşizmin
"klasik" dönemi (1860/70-1939) boyunca,
Avrupa anarşist ve sendikalist hareketlerinin enternasyonalizmi
üzerine odaklanacaktır [01].
Her ne kadar
anarşizm ile anarşistlerin ulusçuluğun
[nationalism,
milliyetçilik]
ve ulusal [national, milli]
hareketlerin tam karşıtı olduğu varsayılsa
da, onlar da, aynen sosyalistler
ve sosyalizm ideolojisi (ve hatta
Marksizm) gibi, hem ulusçulukla hem de ulus-devletle yakın
ve
sembiyotik bir ilişki içerisindeydiler [02 ].
Bu, sosyalizm ile komünizmin
Avrupa'daki tarihine ait eski
bir temanın uygulanmasıyla gösterilebilir: ulusal temelli
siyasi parti
veya
hareketlerin aynı zamanda resmi olarak
enternasyonalist ideolojiye bağlı olmalarının yarattığı ikilemler [03]. Bu, on dokuzuncu
yüzyılın ortaları
ile İkinci Dünya Savaşı'nın başlangıcı arasındaki dönemde,
Avrupa'da anarşizm ile ulusçuluk arasındaki ilişkiyi sorgulamaya
yönelik yaklaşımlardan sadece birisidir. Bir başka makalede,
bölgecilik, ulusçuluk ve
ulus sorununun, İtalyan ve
İspanyol anarşist hareketleri içerisindeki rollerini
karşılaştıracağım [04].
İkinci bir makale, 1880'den yüzyılın sonuna kadar
geçen dönemde Paris'deki anarşistler ile popüler
anti-Semitizm arasındaki ilişkiyi inceleyecek [05].
Üçüncüsü, Makhnovşina
içindeki (1918-1921 Rus İç Savaşı sırasında zaman zaman Ukrayna'nın
önemli bir
kısmını kontrolü altına alan Nestor Makhno'nun Ukraynalı
"anarşist" ordusu) azınlıkların, özellikle Yahudilerin
rolünü inceleyecek [06].
Dördüncü makale ise,
ulusçuluğun iki anarşist entelektüel kuramcısını ele
alacak:
Avusturyalı
Marksistlerin
kozmopolit bir
çerçeve içerisinde ulusal
kültürlerin hakkını savunma
çabalarıyla benzerlikler
sergileyen iki Almanı,
Gustav Landauer ve Rudolf Rocker'i
[07].
Bu makale esas olarak Birinci ve İkinci
Enternasyonaller ile
Üçüncü'sünün doğuşu üzerine
odaklanacak.
Modern anarşist hareketin fidanlığı olan Enternasyonalizmin ideolojisi
ile siyasal kültürünü inceleyeceğim. Federalist
veya
bölgeci cumhuriyetçilik
ile anarşistler arasındaki
bağlantı
vurgulanacak, 1871 Paris Komünü'nün etkisinin altı çizilecek.
Ardından, Birinci Enternasyonal'in "anti-otoriter"
Enternasyonalistlerini ayakta tutan (ve aslında onları Marksist
karşıtlarına bağlayan) kozmopolit ekonomi politiği inceleyerek Birinci
Enternasyonal tartışmasını sonuçlandıracağım. Emek
piyasalarında
küresel bir düzleyici oyun alanını [level playing field, tarafların
aynı avantaj ve dezavantajlara sahip olduğu durum] garanti altına alma
arzusu,
emek enternasyonalizmini geliştirme çabalarını önce teşvik etmiş, ancak ve
nihayetinde ise sınırlamıştır.
Bunu, İkinci Enternasyonal
ile Üçüncü
Enternasyonal'in başını kapsayan
dönem boyunca anarşistlerin
ve
sendikalistlerin
enternasyonalizmi hakkındaki tartışma takip edecek. Bu dönemde, Paris Komünü'nün
"yurtsever mirası" ile küresel,
düzleyici oyun
alanı
mantığı, anarşist ve sendikalist
enternasyonalizmini hem şekillendirmiş hem de
sınırlandırmıştır.
BİRİNCİ
ENTERNASYONAL VE ON DOKUZUNCU YÜZYILIN
SONLARINDA
ANARŞİZMİN İDEOLOJİK KUVVET-ALANI
Anarşizm, kendine özgü bir
ideoloji ve toplumsal pratikler kümesi olarak,
Birinci Enternasyonal ile Paris Komünü döneminin
ürünüdür. Aslında, iyice
tanımlanmış Marksist ve
Anarşist ideolojiler ancak 1870'lerin sonunda ve hatta 1880'lerde
gerçekten belirgin bir hale gelmiştir [08].
"Bilimsel
sosyalizm" olarak Marksizmin Avrupa sosyalist hareketi içine
nüfuz etmesi on yılları aldı [09].
Alman
sosyal demokratları ile diğer sosyal demokratların
1880'den sonra büyüyen siyasi partileri
için Marksist veya Engelsci "bilimsel
sosyalizm"i
uygun
görmelerine oldukça
benzer bir şekilde, Proudhon,
Bakunin ve
Kropotkin'in siyasi düşüncesi de toplumsal hareketler
tarafından
benimsendiğinde ete kemiğe
büründü. Böylece,
Marksizmin yayılması,
alınması ve özümsenmesine paralel bir şekilde, Fransa,
İtalya ve İspanya'daki belli bazı toplumsal
hareketler Marksist ideoloji
yerine anarşist ideolojiye daha
yatkındılar. Anarşist tarihin "Bermuda
üçgeni"ne ilişkin ayrıntılı
monografiler (1870'ler ve
1880'ler), anarko-kolektivist ve anarko-komünist doktrinlerin
evrimini, yeni
düşüncelere eşsiz derecece açık
olan siyasi
alt-kültürler bağlamında, ayrıntılı bir şekilde incelemiştir [10]. Bu
açıdan, "anarşist" terimi,
"kolektivist", "komünist" ve daha sonraları yüzyılın
dönümündeki
"liberter" terimlerinden daha az ilgi
çekiciydi.
Benim buradaki amacım açısından, "federalist" ve
"enternasyonalist" ana belirteçlerdir.
Anarşizmin on
dokuzuncu
yüzyılın ikinci
yarısında Avrupa toplumsal hareketlerini
etkilemesini anlayabilmek için, kavramı ve onun ilgili
pratiklerini daha geniş bir kuvvet alanı içerisine yerleştirmek
gerekir. Anarşizm, daha geniş bir on
dokuzuncu
yüzyıl
geleneğinin bir parçasıdır: anarşizmin radikal federalist ve
enternasyonalist cumhuriyetçilikle çok yakın ilişkisini
dikkate
almadan, anarşizmin kökenlerini
bireysel biyografi veya daha genel
toplumsal
hareket düzeylerinde
anlamak imkansız
olur.
Bu siyasi akımları şekillendiren
unsurlar, 1848 devrimleri, 1860'larda Almanya, İtalya
ve
İspanya'da yaşanan ulusal devrimlerin artçı etkileri ve bu son
iki
ulusun
cumhuriyetçilerinin Paris
Komünü'nün Avrupa sonuçlarıyla
olan
etkileşimleriydi.
Federalist ve enternasyonalist cumhuriyetçilik geleneği yalnızca kıtasıyla sınırlı değildi. Britanya
Chartist sonrası radikalizminin
"ayrıksı" [exceptionalist]
vakasında bile, bu akımların kısa da olsa dikkate değer bir etkisi
olmuş ve Britanyalı
sendikacıları
Birinci Enternasyonal'e
yönlendirmiştir [11].
ANARŞİZM,
PAN-ULUSALCILIK VE YURTSEVERLİK: BİRİNCİ
ENTERNASYONAL
Doğuşundan itibaren Enternasyonal (1864-1876)
içerisinde
anlaşmazlıklar olmuştur ve ilk büyük çatışma
anti-sosyalist Mazzini taraftarı ulusalcılar ile tüm
diğer
klikleri --karşılıkçılar
(Proudhon'un
takipçileri), federalistler ve Marks'ın destekçileri--
karşı karşıya getirmişti.
Aslında, Bakunin'in Marks ile ittifakı, Mazzini taraftarları ile
daha
ılımlı karşılıkçıların marjinalleştirilmeleri için önemli
idi.
Ancak, Marks ile Engels, büyük
ve yekpare
"tarihsel" devletlerin oluşturulmasını
benimserken, Proudhon veya
Bakunin'in
etkisindeki
federalistler ile Enternasyonalistler ise bölge,
kanton ve komünü
savunuyordu.
Proudhon'un ölümü takipçilerinin Enternasyonal
içerisinde etkili
olmasını engellemedi. Onun İspanya, İtalya ve
tabii ki Fransa'daki nüfuzu, anarşizmin 1870'den sonraki yayılmasının
yolunu hazırladı. Proudhon merkezileşmeye ve Jakobenliğe
karşı
çıkıyor, ancak bölgesel yurtseverliği dışlamıyordu. Ancak
onu bu yöne sevk eden şey neydi? Bazı tarihçiler
Proudhon'un kökenleri ile onun Jakoben karşıtı federalizmi
arasında bağlantılar kurmuştur [12].
Franche Comté'nin
hemşerisi olan
[Proudhon], Fransa'ya
görece kısa zaman önce (1690'lar) dahil
edilen ve hala Paris'e karşı belirgin bir düşmanlık besleyen bir bölgede
doğmuştu. Keza, Fransa'nın yanıbaşındaki
İsviçre'nin, özellikle 1848 iç savaşından ortaya
çıkan
İsviçre'nin,
Proudhon'un federalist yurtseverliği için bir
model oluşturduğu
da öne sürülmüştür. Proudhon, merkezileşen
İtalyan ve Alman ulusçularına
karşı derin bir güvensizlik duyuyordu.
Proudhon ile Mazzini birbirlerinden
hiç hoşlanmazlardı.
Yerel köylü ve zanaatkârların
geleneklerini
besleyen
Alman
ve İtalyan
devletlerindeki zengin bölgesel geleneklere hayrandı.
Ancak, bazı tarihçiler, federalist
ve Jakoben karşıtı olsa da, Proudhon'un yine de bir Fransız
federalisti ve Jakoben
karşıtı olduğunu öne
sürerler.
Birleşmiş bir Almanya ve İtalya, Avrupa'nın güç dengesinde
Fransa'nın hakimiyetini tehdit ediyordu
[13].
Clemenceau'nun anti-Jakoben
beklentisi gibi, Proudhon da Fransa'sının grandeur'unu [ihtişamını] korumak
amacıyla zayıf komşuları olmasını arzuluyordu.
Bakunin'in, İtalya ile İspanya'daki federalist cumhuriyetçilerin
Birinci Enternasyonal'e kazandırılmasındaki rolü enine boyuna araştırılmıştır [14].
Bugün, Bakunin'in
anarşizminin İtalyanlarla karşılaşması sonucunda ortaya
çıktığı açıktır
[15].
Mazzini ile ve daha dolaylı
bir şekilde Garibaldi ile yaptığı tartışmalar
ve Risorgimento kahramanı
Carlo Pisacane'nin mirasının
tartışmalı etkisi çok
önemli adımlardı. 1860'ların
öncesinde Bakunin, tüm niyet ve
amaçlarıyla bir Pan-Slavcı idi ve ancak 1860'larda İtalya'da
bir kolektivist liberter sosyalist olmuştur. Buna
karşıt olarak İspanya'da ise, yakın zamanda Bakuninci Enternasyonalizm'e yönelen İtalyan Cumhuriyetçileri, ilk İspanyol
anarşistleri
kuşağını ortaya çıkaracak olan
kantoncu, federalist ve
anaakım
Cumhuriyetçiler arasındaki üç taraflı tartışmada
katalizör işlevi gördüler.
PARİS
KOMÜNÜ VE ENTERNASYONALİSTLERİN
"YURTSEVER" KÖKENLERİ
1917 öncesinde, 1871 Paris Komünü ve
1886 Chicago Haymarket ayaklanması,
Avrupa Solu'nun
büyük bir kısmı
açısından iki belirleyici an olmuştur. Ulusal temelli
anarşist hareketleri doğuran enternasyonalizm iki imgeden
kaynaklanmıştı: Komüncülerin şehitliği ve Chicago'lu
anarşistlerin idam edilmesi [16].
Ve bu imgeler, bu
makalenin iki temasını aydınlatmaya hizmet eder. Böylece,
Komün'ün devrimci, kendiliğinden yurtseverliği, anarşistler
ve sendikalistler kuşağını, (onların farkında olduğundan
daha fazla ölçüde),
cumhuriyetçi geleneğe yakınlaştırdı.
Ve
Komün ile Birinci Enternasyonal, 1890'larda sendikalist
stratejinin öncülüğünü yapan
ve 1914
öncesinde sendikalist hareketin yılmaz neferleri haline gelen
anarşistler için örgütsel haberciler olarak
kullanıldı.
Chicago'lu anarşistlerin sekiz saatlik iş
günü mücadelesinden kaynaklanan Bir Mayıs'ın
enternasyonalist sembolizmi, takip eden on
yıllarda
anarşist ve
sosyalist siyasi kültürün belirleyici
çizgisi oldu.
1890'larda, Avrupa'daki
kanun ve
nizam kuvvetlerinin çoğu Bir Mayıs'ı
anarşist
devrimci bir
meydan okuma olarak değerlendiriyordu.
Anarşistler ve radikal
sosyalistler açısından ise,
1890'larda Bir Mayıs,
endüstriyel varoşların burjuva şehir merkezlerine hakim olduğu, uluslararası dayanışmanın bir
günlük küresel genel grevi
olarak görülüyordu. Ancak, 1914'e gelindiğinde, Bir
Mayıs, sosyalist
reformist
ulusal
bütünleşme
stratejilerine asimile olmasını yansıtır şekilde,
büyük emekçi taburlarının, kararlı olmakla birlikte disiplinli,
barışçıl bir
kuvvet
gösterisiyle kaslarını gerdikleri bir işçi bayramı haline
gelmişti [17].
Paris Komünü, ne Marksistlerin ne de anarşistlerin hakimiyetindeydi [18].
Harekete
geçirici kuvveti, uluslararası
bir devrimden ziyade, aşağılanmış Parisli
kentli gururu ile
Fransız
yurtseverliğinde bulunabilir: Prusyalılar ve onların Versailles'deki
Fransız uşakları düşmandı. Ancak, Fransız yurtseverlik
fısıltıları Enternasyonal'de dikkate alınmamış, böylece
de,
1870'lerde ve
1880'lerde İspanyol anarşistlerinin kendilerini enternasyonal'in ulusal
birimi [şubesi] değil de bölgesel birimi
olarak adlandırmaları ölçüsünde, ulusal bir
modelden ziyade
uluslararası bir model
öne çıkarılmıştı [19].
Bununla birlikte, Paris
Komünü'nün "anarşistler" tarafından yaygın "okunma
şekli" ve
Alman Karl Marks ile olan anlaşmazlık, farzolunan veya açık
bir
Alman karşıtı önyargıya
(Proudhon ile Bakunin'de kaba bir anti-Semitizme)
dönüştü. Böylece, otoriter Alman
İmparatorluğu doğal uzantısını
Marksist otoriter devletçi
sosyalizmde buldu. Bu mantık Bakunin ve
Kropotkin'in
çalışmalarında açıkça görülür. Bu,
Bakunin'in
etkili çalışması Statism and
Anarchy'de [Devletçilik
ve Anarşi] bulunur ve Kropotkin'in
1880'lerden 1914'e
kadarki
yazılarında tekrar tekrar ifade
edilir [20].
Aslında, 1914'de savaş
patlak verdiğinde ve Kropotkin hararetle Müttefikleri
desteklediğinde, İtalyan anarşisti Errico Malatesta, Kropotkin'in
"Alman-fobisi"nin savaştan önce anarşist çevrelerde gayet
iyi bilindiğini, ancak Rus'un ününün şüphecileri
sessizleştirdiğini öne sürmüştü [21].
Irksal
ve ulusal şablonculuk, doğaldır ki,
sadece St. Imier
Enternasyonali'nin anti-otoriter sesleriyle sınırlı değildi. Bakunin'in
Marksist karşıtları, Genel Konsey'de Bakunin ve arkadaşlarını
Çar'ın ajanları olmakla suçladılar. Gerek Bakunin
gerekse daha sonraları Kropotkin,
Polonya'nın
özgürlüğünü ve Rus
İmparatorluğu'na karşı ayaklanmasını desteklemiş
olsalar da, Rusya'yı
diğer Slav ulusların etrafında
uyum içinde olacakları bir gövde
kültür olarak tasavvur ediyorlardı [22].
Bakunin, Slav
proleteryası ile köylüsünün hiçbir zaman
devlet tapıcısı olmadığını,
Rus Devletinin bizzat Alman
kamçısının bir ürünü olduğunu
düşünüyordu. Ancak, Bakunin, en iyi,
Batı Avrupa'nın
güney periferisinin yoksullarına olan beğenisiyle; İtalya ile İspanya'nın köylü, zanaatkâr
ve işsiz öğrencilerinin
devrimci potansiyelini methettiği biraz abartılı, "oryantalist"
pasajlarıyla bilinir [23].
Tüm bunlar, anarşizm hakkındaki standart tarih kitapları ve
biyografilerden görece gayet iyi bilinmektedir. Bakunin ile Birinci
Enternasyonal'in diğer önde gelen şahsiyetlerinin
ırksal ve ulusal şablonlara başvurmaları, tarihsel anlatının ayrılmaz bir parçasıdır: Bakunin,
defalarca "Latinler" ile
Slavlar arasında
isteğe bağlı bir yakınlık
bilinteşhis eder. Ulusal veya
"ırksal"
aşağılamaların budik
tarihi, Proudhon ile Bakunin'in şok
edici
Semitizm karşıtı ağır hakaretleri sık sık dile getirilmiştir. Asıl
çarpıcı olan şey ise, anti-Marksist
St. Imier
Enternasyonali'nin bizzat
ulusal veya "bölgesel" birimlerinde, tabanda benzer duyguların
varlığına
ilişkin kanıtların keşfedilmesidir. Anarşizme
yönelen
sürgün edilmiş bir Rus narodnik'i
olan Kropotkin
bunun en başta gelen örneğidir.
1870'lerde Enternasyonal,
İspanya, İtalya ve Fransa'da
("Marksistler"
ile "anarşistler" arasında) hiziplere bölünür ve
kanun-dışı hale
gelirken, engellenmeksizin gelişmesine izin verilen az sayıdaki toplumsal hareketlerden
birisi de İsviçre Jura
saat-imalatçıları örgütüydü.
Saat-imalatı mesleğinin zanaatçılığa özgü mizacının
Jura zanaatkârlarını
Bakuninci liberter kolektivizmi desteklemeye
yatkın kıldığı doğru olsa da, Mario Vuilleumier, bölgesel,
etnik ve dini
kimliklerin, onların siyasi
bağlılıkları üzerinde nasıl --belirleyici
olmasa bile-- önemli
bir etkisi olduğunu
göstermiştir [24].
Bakuninci saat-imalatçılarının en güçlü
olduğu Chaux de Fonds, Almanca konuşulan komşu Bern kantonunun
hakimiyetine karşı çıkıyor vekeza eskiden Prusya
idaresi altında
olan Neuchâtel kantonunun otoriter
geleneklerine içerliyordu. Chaux de Fonds'un radikal
Protestanlığı laik bir radikalizme dönüştü;
ve
Vuilleumier, Juralı anarşistlerin, ulusal
Arbeiterbund ile
olan anlaşmazlıklarında,
Bakunin'in Marksist ve "Alman otoriter"
Enternasyonal'ine
saldırırken kullandığı dile benzer bir dil
kullandıklarını belirtir.
Aslında, Rus anarşistinin dilini başka
kelimelerle ifade ediyor gibi
gözükürler, ancak bunu kadim frankofon
ademi
merkeziyetçi örgütlenme ve bireysel sorumluluk
geleneklerini vurgulayan yerel bir "muhalif" siyasi kültürle
harmanlamışlardı.
Böylece, İtalya, İspanya veya İsviçre'de, kantoncu
ve
federalist olan, ruhbanlık karşıtı veya muhalif Cumhuriyetçilik
gelenekleri,
anti-Otoriter Enternasyonel'e
uzanan bir
köprü
işlevi gördüler.
Enternasyonalizmin bu biçimi, Paris
komününün imgesiyle
birlikte Almanya ve "Alman sosyalizmi"ne
karşı şüphe duymaya
yatkın militan ve liderlerin örtük (ve
açık) varsayımları üzerinde temellenmişti. Her ne kadar
Üçüncü Cumhuriyet'in çirkin
gerçekleri onların günün Fransa'sını sevmesine engel
olsa da, yine de başka bir devrimci Fransa'nın yurtsever imgesi
savaş öncesi dönemde Avrupalı
anarşist ve sendikalistlerin
zihinlerinin derinliklerinde yer etmeyi sürdürdü.
Şimdi bu makalenin bir diğer
temasına yöneleceğim: emekçi dayanışmasının bir aracı
olarak enternasyonalizmin
mantığı.
EMEK
DAYANIŞMASI VE BİRİNCİ ENTERNASYONAL: ENTERNASYONALİZM VE
KOZMOPOLİT EKONOMİ POLİTİK (DÜZLEYİCİ OYUN ALANI 1)
Marks ile Bakunin, aslında Enternasyonal'in tamamı,
Aydınlama'nın, on dokuzuncu
yüzyıl ekonomi politiğinin ve "ütopyacı
sosyalizm"in mirasını paylaşıyordu. Böylece, "kamplar"ın her
ikisi de, modern ticari ve endüstriyel kapitalizmin iyi ya da
kötü yeni bir küresel, kozmopolit düzen
başlatacağını öngören
bir dizi varsayımı
paylaşıyordu [25]. Birinci Enternasyonal, Paris Komünü ile olan
belli belirsiz ilişkisinden dolayı,
ve Komün'ün
vahşice bastırılmasının ardından İspanya, Fransa veya İtalya'daki
cumhuriyetçilerin
Enternasyonalistlere dönüşmesine yardımcı olduğu şeklindeki imajından dolayı
burjuva
Avrupa'sında kötü bir üne sahipti. Ancak, Enternasyonal, bir
örgüt olarak, Britanya
Yeni Model
Sendikacılarının
Birinci Enternasyonal'e cezbedilmesi sayesinde sınırlı da olsa
gerçek bir nüfuz edindi.
Bazı Britanyalı sendikacıların,
1860'ların sonları ile 1870'lerin başlarında
Londra ve başka yerlerde
canlı bir sağlam zemine
sahip olan radikal cumhuriyetçi ve
Komüncü dayanışma kültüründen etkilendikleri
doğru olabilir. Daha baskın bir cazibe noktası ise, ucuz anakıta emeğinin
Britanyalı işçilerin
yüksek ücretlerini düşürmesini engellemekte Birinci
Enternasyonal'in faydalı olmasıydı
[26]. Marcel van der Linden,
Britanya modeli sendikacıların, [Britanya] modern
endüstriyel örgütlenme biçiminin
üstünlüğünü güvenceye almak amacıyla uluslararası işbirliğine
nasıl ihtiyaçları
olduğunu göstermiştir [27].
Britanyalılar, anakıta
emek piyasaları üzerinde kontrol olmazsa, Belçika veya Fransa'dan ithal
edilecek ucuz ve
nitelikli emeğin
kendi
yüksek
ücretlerini düşüreceğini
hissediyorlardı.
Ancak, Britanya'daki nitelikli işçi sınıfının siyasi ve ekonomik
hakları en azından bir kuşak boyunca güvence altına alındıktan;
ve kuzey-merkez
Avrupa'da hızlı bir endüstriyelleşme, işçi
sınıfının
siyasi
olarak daha iyi eklemlenmiş bir kesimi açısından
[Britanya'dakine] paralel iyice eklemlenmiş ve
korunan ulusal
emek piyasalarının gelişmesinden sonra, bu tür
enternasyonalizmin sesi kesildi ve yerini ulusal entegrasyon
[bütünleşme] siyaseti
aldı
[28]. Böylece, oyun
alanını
düzlemek için Britanyalı sendikacıların artık
enternasyonalist stratejilere
başvurmasına gerek kalmamıştı.
İKİNCİ
ENTERNASYONAL DÖNEMİNDE ANARŞİZM VE SENDİKALİST ENTERNASYONALİZM
1889'dan sonra, ulusal ve parlamenter
sosyalist partilerden meydana
gelen İkinci Enternasyonal, anarşistleri ilk önce
marjinalleştirdi ve en sonunda da 1896'da
ihraç etti [29].
Her ne kadar
anarşistler, anti-otoriter Enternasyonal'i yeniden canlandırmak
için 1907'de Amsterdam'da bir toplantı çağrısı yapsalar
da ("Marksist" Birinci Enternasyonal, Amerikan sosyalist hareketi
üzerinde bir takım etkilerinin olacağı ABD'ye gönderilmişti),
bu ancak bir anarşist
mektuplaşma
topluluğuna
yol
açabildi [30]. Ancak,
[anarşistler] büyüyen
küresel sendikalist hareket içerisinde seslerini
duyurdular.
Sendikalistler 1913'e gelene kadar kendi Enternasyonal'lerini
oluşturmadılar
[31]. Birinci Dünya Savaşı
öncesindeki faaliyetleri hakkında
söylenecek
pek bir şey yoktur, çünkü Avrupa'nın
en büyük ve en etkili sendikalist sendika federasyonu olan
Fransız CGT'si [Sendikalist
Enternasyonal'e] katılmayı reddetmiş ve pragmatik nedenlerden
ötürü daha ılımlı olan Berlin merkezli ISNTUC
(International
Secretariat of National Trade Union Centres,
[Ulusal Sendika Merkezleri
Uluslararası
Sekreteryası])
içerisinde kalmaya karar vermişti [32].
Bu
nedenle, 1914 öncesi sendikalist (ve anarşist)
enternasyonalizmin
iki yönünü incelemek zorundayız:
göç ve küresel radikalizm;
yani 1860'ların
kozmopolitliğinin yeniden doğuşu
ve Avrupa'da bunu zayıflatan CGT
ile
German Free Trade Unions [Alman Hür Sendikaları] arasında ortaya çıkan ulusal gerilimler. Bu olayların her
ikisi de anarşist veya sendikalist enternasyonalizmin
ulusal ve
küresel arenalarda karşı karşıya kaldığı çözümsüz bilmecelerin birer
örneğidir. Avrupa'nın diğer ulus-devletleri
de, Britanya'nın yolunu izleyerek enternasyonal dayanışmanın sürdürülmesi potansiyelini
zayıflatan kendi özgün
ulusal bütünleşme
politikalarını takip ettiler. Emperyal güç siyasetinin
gidişatı
belirlediği, ulus-devletlerden oluşan küresel sistem,
siyasi
veya toplumsal dayanışmayı, yeni bir kozmopolitliği
geliştirmeyi
amaçlayan
düzleyici oyun alanının sürdürülmesini
zorlaştırdı.
Yine de, Belle Epoque
süresince dünya ekonomisinde sermaye ve emeğin
küreselleşmesiyle teşvikiyle, 1860'ların koşulları
kısa bir süreliğine de
olsa geri geldi. Anarşistler ve
sendikalistler, uluslararası anti-militarizm ile endüstriyel
sendika örgütlenmesinin
--başta İtalyanlar,
İspanyollar, Ruslar,
İskandinavlar, Britanyalılar,
İrlandalılar
ve İbranice konuşan Yahudiler olmak
üzere-- yeni
bir hareketli bir emekçi proletaryası,
nakliye işçileri ve
bazı nitelikli zanaatkârlar
tarafından yayıldığı genel bir enternasyonal hareket içerisinde önemli bir rol
üstlendiler [33]. Bunlar,
Avrupa, Kuzey-Güney
Amerika ve Britanya İmparatorluğu'nun
sözümona
"beyaz" Dominyonları arasında
olan çok
büyük boyuttaki emek
göçünün bir parçasıydı. Küresel
ekonomi genelinde bir dizi uluslararası grev
dalgasının kabarıp 1905 Rus Devrimi ile 1911-1914 arasındaki
dönemde yoğunlaştığı
sırada, bu emek
göçü de en yüksek noktasına
varmıştı. Britanya
İmparatorluğu'nun
parçaları ile Dominyonlarda, bu sendikalizm,
beyaz adamın uluslararası dayanışma hareketiydi. Ancak, IWW, Güney
Afrika'da ve zaman zaman da
Avusturalya'da entegre [bütünleşmiş]
sendikalar oluşturmaya teşebbüs etti. Amerikalı IWW
örgütçüler, ırklar arası dayanışmaya yönelik
çabalarından ötürü Güney'de linç
edildiler [34]. Öte yandan,
bazı İtalyan sendikalistleri, New York ve Brezilya'da bir süre
yaşamalarının ardından, retoriklerinde fark edilir bir ulusçu
bakış
açısıyla İtalya'ya geri döndüler. Aslında, onların
saflarında ulusal kimlik, ancak gittikleri ülkelerde "İtalyanlar"
olarak etiketlendiklerin zaman
keşfedilmiş olabilir [35].
DÜZLEYİCİ
OYUN ALANI 2: FRANSIZ-ALMAN DAYANIŞMASININ MANTIĞI, 1900-1914
CGT'nin 1914'den önceki tarihi iki döneme ayrılabilir [36]. Yaklaşık
1909'a kadar olan ilk dönemde,
CGT Bourses du Travail'den
yetişen bir grup anarşistin hakimiyeti altındaydı. Bu dönem
boyunca, liderliğin anti-militarizmi Fransız ordusuna duyulan güveni sarsarak onu
çökertme maksimalist hedefine yönelmişti. Bu
kampanyanın CGT saflarındaki (sou du soldat) popülaritesi Fransız çalışan sınıflarının anti-ulusal
duyarlılığından çok, grevlere karşı
yapılan askeri
müdahalelere duydukları nefretlerinden kaynaklanıyordu. 1909'dan
sonra, CGT tarihinin ikinci evresinde, anarşistler, metal
işçilerinin, anarşistlerin hakimiyetindeki Bourses du Travail'in geleneksel
zanaat tipi mesleklere baskın hale
gelmesini temsil eden Alphonse
Merrheim gibi yeni radikal
reformistler kuşağı tarafından bir
kenara
itildiler [37]. Merrheim'ın
endüstriyel sendikacılık modeli Alman uygulamalarına
oldukça
yakındı. Merrheim, radikal bir reformistti ve toplumsal devrimi
geliştirmeyi değil, işçiler adına daha fazla pazarlık yapma
gücü kazanmayı amaçlayan endüstriyel sendikacılık
tekniklerini kullandı. Merrheim, zayıf ve ideolojik açıdan giderek
bölünen CGT'nin üstesinden gelmek amacıyla uluslararası
düzeyde ISNTUC'u kullanmaya çalışıyordu. Merrheim, Fransız
emek hareketininin Avrupa emek piyasasında belirleyici bir denge unsuru
haline gelmesini, böylece de Almanlara daha çekici
gelmesini istiyordu. Görece iyi ücret alan ve korunan
Britanya sendika hareketi 1900'lerde oyun alanını sınırlayan
çizgiler içerisinde
kalmaktan mutluyken, bu oldukça kolaylaşmıştı. Ancak, amacını
gerçekleştirmesi
için,
Merrheim'in SPD ve daha da
önemlisi Hür Sendikalar ile işe yarar bir uzlaşma sağlaması
gerekiyordu.
Alman sendikacılarının konumu, pek çok açıdan Britanya Yeni Model
sendikacılarının 1860'lardaki pozisyonuna benzerdi.
Kıta Avrupasındaki en ileri endüstriyel ekonomiye, en zengin ve
örgütlü sendika örgütlenmelerine sahip olan
Almanlar, Avrupa emek piyasalarında
oyun alanını düzlemek ve işverenlerin komşu ülkelerden gelen
örgütsüz
grev-kırıcıları kullanmasını engellemek için ISNTUC'u kullanmak
istiyorlardı [38]. Kısacası, Batı
Avrupa genelinde benzer sendikal yoğunluk
düzeyleri ve benzer
türde
endüstriyel ilişkiler istiyorlardı. Bu açıdan, Britanya'nın
1860'larda Fransız işçilerini desteklemesine benzer bir şekilde,
Almanlar da kendi pragmatik programlarını başarmak amacıyla
uluslararası dayanışmayı desteklediler. Örneğin, 1912-13'de, büyük Alman
metal işçileri sendikası, İtalyan
meslekdaşlarının ücret düzeylerini yükseltmek
amacıyla FIOM
(sosyalist metal
işçileri federasyonu)
tarafından düzenlenen
İtalyan metal
işçileri grevini ve İtalyan "Merrheim'i Bruno
Buozzi'yi desteklemek için önemli miktardaki fonlarını
kullandı
[39].
Merrheim ve CGT'nin diğer liderleri, Fransız anti-militarizminin
devrimci retoriğini yumuşattılar. CGT, Almanya'da imkansız olan ve
Hür Sendikalar liderlerinin büyük şüpheyle
yaklaştıkları maksimalist
anti-militarizmden uzaklaşarak,
askere alınmış Fransız
askerinin içinde bulunduğu koşullarının
iyileştirilmesine yönelik, esasen
reformist olan bir kampanyaya yöneldi [40].
Ancak, Fransızlar ile Almanlar birbirlerine yakınlaşırken dahi aralarındaki iletişim
sorunları devam etti. Emperyal ordunun herhangi bir şekilde reforme
edilmesine yönelik kampanya yapmak Alman sendikacıları
açısından fazlasıyla zordu
ve --Howorth'un
gösterdiği
üzere-- otoriter Alman sosyalisti imajı 1909 öncesinin anarşist
liderliğinden
1909 sonrasının
reformcularına aktarılmıştı [41].
Her iki hareketin "enter-nasyonalizm"i
de,
diyordu Callahan, her birinin ulusal
sol-kanat siyasi
kültürlerinin (Alman enternasyonalizmi ile Fransız devrimci
mirasının) derin yapısına dayanan, karşılıklı olarak birbirlerini
dışarlayan,
zımni ilk öncüller içerisinde
şekillenmişti
[42]. Uluslararası
dayanışma toplantılarında düet yaptıklarında ortaya kakafoni
çıkıyordu. Böylece, Fransız anarşist militanı Yvetot,
1911'de, Berlin'de Alman sendikacıları önünde anti-militarist
bir konuşma yaparken az kaldı tutuklanıyordu. Alman ev sahipleri onu
ülke dışına kaçırmak zorunda kalmış, Yvetot Fransa'ya dönmesinin ardından "Almanya'dan
sınırdışı edilen ben,
Fransa'ya geri döndüm, Salut
à ma patrie!" [Merhaba
vatanım!] diye biten bir makale yazmıştı [43].
1914'de savaş patladığında, CGT ile birçok önde gelen
anarşistin kendi uluslarını
desteklemesi olgusu
büyük
bir sürpriz olarak görülmemelidir. Eşzamanlı genel
grevler, liberterler veya hatta İkinci Enternasyonal'in
sosyalistleri
için olanaksız bir
hayaldi. Ağustos ve Eylül 1914'de
Paris düşmenin eşiğindeydi ve 1870-1871'in anıları yeniden
canlanmıştı. Örneğin,
Batı Cephesi'nde ilk Marne Muharebesi'nin patla sonuçlanmasına gelinceye kadar, önemli
sayıda İtalyan anarşisti yeni garibaldini
bölüklerinde savaşa gönüllü
katılmıştı.
Bu bölükler, Paris
Komünü'nün, Yeni Kaledonya ceza kampları ile
İtalyan
hapishanelerinin yarı-anarşist sovversivo
kahramanı Amilcare Cipriani (eski
bir garibaldino)
tarafından örgütlenmişti. Bizzat İtalya'da, anarşist,
sendikalist,
Cumhuriyetçi ve Benito
Mussolini'nin önderliğindeki muhalif
sosyalistlerden oluşan
gürültücü gruplar [askeri] müdahale
için,
Habsburg'ların ellerindeki toprakların geri alınması amacıyla dördüncü Risorgimento
savaşı için bastırıyorlardı [44].
Ve devrimci ve liberter Fransa uyandı,
Paris Komünü yeniden
hatırlandı:
kırk yıldan daha fazla bir
süre boyunca anarşist
enternasyonalizme esin kaynağı olan
model şimdi Dünya Savaşı'na
çavuş devşiriyordu.
DÜZLEYİCİ
OYUN ALANI 3: LİBERTER ENTERNASYONALİZM VE BOLŞEVİKLER, 1914-1921
1915-1916'daki askeri çıkmaza gelinceye kadar, Avrupa'daki
çoğu
anarşist fikirlerini kendine
saklamıştı.
Anarşist
uluslararası örgütlenmeler daima İkinci Enternasyonal'den
zayıf olmuştu; ve 1914'den önce hızla gelişen, ancak
büyük küresel emek göçlerinin kesilmesiyle kuruyan uluslararası sendikalist
kültürün koruyucu
renklendirmesinin
[colouration]
yokluğunda daha da
zayıfladılar.
Bununla birlikte, 1916-1917 yılları, savaş öncesi
dünyada var olan siyasi açıdan sekter ve ulusal olan
bölünmeleri aşacak yeni bir savaş karşıtı Enternasyonal'in
habercisi gibi gözüken radikal bir ağın ortaya
çıkmasına tanıklık etti. Anarşistler, sendikalistler ve
sosyalistler kanlı pat durumuna karşı koymakta yeni bir birlik keşfettiler [45]. [Bu ağ,] İtalyan savaş
karşıtı USI'yi ve Fransız
sendikalist dergisi La Vie
Ouvrière'yi, Merrheim'ın çevresindeki métallos'u
ve IWW'nin
unsurlarını, Britanya'daki çeşitli irili ufaklı işçi temsilcisi
hareketlerini ve hatta Berlin ile
orta
Avrupa'nın başka yerlerindeki işçi temsilcilerini kapsıyordu. Bu
ağ aynı zamanda Zimmerwald ve Kienthal hareketlerine yakın olan
pasifistler ve sosyalistlerce de destekleniyor, daha
radikal
ve şüpheci olan Rus Bolşeviklerince de teşvik ediliyordu.
Kropotkinle birlikte Müttefik ülkelerdeki onbeş tanınmış anarşist
ve
sendikalist,
görüşülen barışa karşı çıkan ve Emperyal
Almanya'nın tamamen yenilgisini destekleyen bir manifestoyu 1916'da
imzaladıklarında, Malatesta Avrupa çapındaki savaş karşıtı
anarşistleri harekete geçirdi [46].
Ve hatta itibarını kaybetmiş İkinci Enternasyonal'in yerini alabilecek
yeni bir enternasyonal (La Mondiale)
önerisinde bulundu. Ancak, 1916-1917 yıllarının radikalizmi, Lenin
ve hükümetinin 1918'de ayrı bir barış anlaşması
imzalamasıyla
küllenmeye terk edildi [47]. Artık
Almanlar dikkatlerini Fransız ve İtalyan cephelerine
çevirebilirlerdi. Batı Cephesinde Alman birlikleri 1918
baharının sonuna
doğru neredeyse Paris'e varmışlardı ve daha
radikal olan métallos
bile ulusal dava için harekete geçmiş veya sessizliğin
sağgörüsünü keşfetmişti. İtalya'da, Turin'deki
savaş karşıtı ayaklanmanın
bastırılması ile 1917 yazı ve güzünde
Caporetto'da yaşanan hezimetin
ardından, savaş karşıtı liberter solun
büyük bir kısmı ya
hapse atılmış, ya
yurtiçinde
sürgüne gönderilmiş ya da ulusal davaya katılmıştı [48]. 1860'larda veya savaş öncesi
dönemde işleyen düzleyici oyun alanı mantığı,
Büyük Savaş'ın trajik şiddeti sırasında geri
dönmüştü.
Bolşevik rejimin ilk birkaç yılında, çoğu anarşist ve
sendikalist "sovyetizm"i bir tür Rus enternasyonalist doğrudan
eylemi olarak görmüştü. Lenin aktif bir şekilde "Latin"
anarşistleriyle, batı Avrupalı
sendikalistlerle ve
Amerikan
sendikalistleri/endüstriyel sendikacılarıyla flört ediyordu [49]. Ancak, Yirmi-Bir
Nokta'nın yayınlanması,
Sendikalist Enternasyonal ile Kızıl Sendikalar Enternasyonali arasında ters giden görüşmeler flört dönemini sona
erdirdi.
Örneğin, Malatesta
ilk önce Bolşevikleri kendi Mondiale'sine
dahil etti, ancak
diktatörlük ile
Devlet'in anlamının tam olarak farkına vardığı
zaman,
çoğu diğer anarşist gibi hızla eleştirel bir tavır
takındı [50]. Ve, Rus
dış siyasetinin bir aracı
olmasından ötürü
Komintern'e de
saldırıldı. Belki
de İsveçli sendikalist
Albert Jensen bunu ilk fark
edenlerdendi, ancak
İspanyol CNT'sinin
önde gelen şahsiyetleri ile
Alfred Rosmer ve Pierre Monatte gibi
1920'lerin eski tüfek Fransız sendikalistleri çok
geçmeden ona katılacaktı [51].
Bolşevikler iki-yönlü bir strateji izlediler. 1917'deki Şubat Rus
Devriminden sonra Avrupa'da belirgin bir şekilde büyüyen
ulusötesi
radikal dayanışma, Bolşeviklerin bir yıl geçmeden devlet
iktidarını korumak amacıyla ayrı bir barış anlaşması
imzalaması sonucu yarıda kesildi. Bolşevikler, öte
yandan, 1917-1921'in
ulusötesi radikalizmini, çok geçmeden Çarlık
İmparatorluğu'nun yıkıntıları üzerine inşa edilen yeni Devlet'in
dış siyasetini güçlendirmekten başka bir şey yapmayacak
olan Üçüncü
Enternasyonal'e aktardılar. Eski
tüfek anarşistler ve sendikalistler ya bu yeni
gerçekliği çoşkuyla karşılayarak liberter olmayı bıraktılar
veyahut da belirsizliği
seçtiler. İstisnai İspanya vakası haricinde,
Fransa, İtalya ve
Almanya'daki bir sonraki, potansiyel anarşist ve sendikalistler kuşağı
Sovyetler Birliğine yöneldi. Bu kuşak için Sovyetler
Birliği işçilerin anavatanı haline gelmişti. Sendikalist
ütopya Seine'de değil Volga'da
gerçekleşmişti.
SONUÇ:
DÜZLEYİCİ OYUN ALANLARININ MANTIĞI
Anarşistler,
Birinci Dünya Savaşı öncesinde, daha geniş
sendikalist harekete dahil
oldukları zaman
en
büyük başarılarını elde ettiler. Ancak, sendikalizm
(anarko-sendikalizm bile) ekonomik zorunluluklara itaat etmek
zorundaydı, bu ise
militanları ve liderleri daha geniş olan
enternasyonalizm ideolojisi ile üyelerinin
ihtiyaçlarını
dengelemeye zorladı. Böylece, 1860'ların Britanya Modeli
Sendikacıları ve 1900'lerin Alman ılımlı
sosyalist sendikacıları
büyük taburları meydana getirdiler. 1860'larda Enternasyonalistler
ve 1900'lerde de sendikalistler
pragmatik bir oyun
oynamak zorundaydılar. Endüstriyelleşmiş İngiltere veya Almanya
ile zanaat tipi ve endüstriyelleşmekte olan Fransa ve güney
Avrupa arasındaki endüstriyel gelişme ve sendikal yoğunluk
uyumsuzluklarından ötürü, her iki durumda da anlaşmalar
sınırlıydı.
Kozmopolit enternasyonalizm,
sermayenin ve proletaryanın
küreselleşmesine dayanıyordu. Ancak, bölgesel veya
küresel emek piyasalarının düz olmayışı bu kozmopolitliğin
yavaş yavaş altını oydu: emek giderek ulus-devlet
tarafından
düzenlendi. Ulus-devletler dünyası,
çatısı altında mutlu ve mesut bir şekilde
yaşayabilen sosyalistlerin aksine, anarşistlerle sendikalistlerin
ellerini kollarını bağladı. Her ne kadar bu bir başka
çalışmayı gerektirse
de, İspanyol anarşizminin, hareketin
tam da gücünün doruğuna ulaştığı
bir zamanda, İç
Savaş sırasındaki hızla
gerilemesi vurgulanmaya değer bir
noktadır [52]. Anarşistlerin, yabancı
bir hami olmadan, Almanlar
ve İtalyanlar tarafından isyancılara sağlanan savaş teçhizatı ve askeri destek karşısında
galip
gelmesi imkansızdı, ancak ne Fransızlar ne de Ruslar
anarşistlere silah
satacaktı.
Bunların
elde edilmesi
için
[anarşistler]
Cumhuriyetçilere, sosyalistlere ve komünistlere bel bağladılar.
Ulus-devletler dünyasında, anarşistler ve sendikalistler,
dostlarına yardım etmek amacıyla İspanyol iç savaşına
müdahale eden ulus-devletlerle asla boy ölçüşemezlerdi.
1913'de kurulan Sendikalist Enternasyonal savaş ve Rus devrimi
sırasında ayakta kalmış,
ancak 1920'lere gelindiğinde tüm
önemini yitirmişti. Faşizm, Nazizm, Cumhuriyetçi
İspanya'nın yenilgisi ve Güney Amerika'daki otoriter
diktatörlükler alternatif bir sendikalist siyaseti veya
kültürü yok etti. 1939'da, Birinci
Enternasyonal'in mirası ve
Sendikalizm artık
birer tarihi yadigâr
olmuştu [53].
DİPNOTLAR
[01]
Bu açıdan, anarşizmin genel tarihlerinin çoğunun
kullandığı dönemselleştirmeden büyük bir
ölçüde sapmıyorum. Bunların yazarları, klasik
Yunan'da, antik Çin'de, ortaçağ Avrupa'sı veya İngiliz
İç Savaşı'nda muhtelif anarşist düşünceler ve anarşist
türden toplumsal hareketler tespit edebilirler, ancak anarşizmin,
kendisinin bilincinde olan bir ideoloji olarak, ondokuzuncu
yüzyılın bir ürünü olduğunu ileri sürerler. Anarşist
siyasi düşüncenin en
önemli nitelikleri
devlet karşıtlığı, mükemmelliyetçiliği ve bilimciliğidir [scientism]. Bir ideoloji olarak
anarşizm, Rousseau
ile Comte'nin Godwin, Proudhon, Bakunin
ve Kropotkin'in
gözlükleri aracılığıyla
toptan bir
yeniden gözden
geçirilmesidir:
Fransız devriminin artçı sarsıntıları
ile sanayileşmenin birleşik ve eşitsiz ilerleyişi. Bu
nedenle,
yirminci yüzyılın başlarında Çinli ve Japon radikaller, bir
diğer Avrupa
ideolojisi olarak anarşizmin cazibesine kapılmışlardır
--her ne kadar bazı
tarihçiler onların
bunu kendi kültürlerinin
kültürel ve dini bağlamları
içerisinde yeniden
formüle ettiklerini iddia etseler de. 1945'den önce anarşizmin
asıl tabanını meydana getiren toplumsal sınıflar kesinlikle "klasik dönem"dekilerden
farklıydı.
Köylüler,
zanaatkârlar,
hareketli nitelikli ve niteliksiz işçiler,
hareketin entelektüellerine ve eğitimli orta sınıflarına göre
daha baskındı. Hareket,
1945'den sonra ise, ağırlıklı
olarak fazlasıyla
genişleyen eğitimli orta sınıflardan
ve muhalif aydınlardan oluşuyordu.
Her ne kadar 1945 sonrası
anarşizminin
temaları "klasik anarşist"
düşünürlerin düşüncelerinde ve on dokuzuncu
yüzyılın sonu ile yirminci yüzyılın başındaki öncü
ütopyacı deneyimlerde bulunabilse de, endüstriyel ve tarımsal
anarşizmin yerini post-materyalist ve post-modern anarşizm aldı.
Anarşizm standart açıklamaları şunlardır: D.
Guérin, Anarchism (New
York, 1970); J.
Joll, The Anarchists, ikinci
baskı (Cambridge, Mass, 1980); G. Woodcock, Anarchism: A History of Libertarian Ideas
(Harmondswoth, 1990); P. Marshall, Demanding
the Impossible: A History of Anarchism, (Londra, 1993); ve M.
Nettlau, A Short History of Anarchism
(Londra, 1996). Modern anarşist ideolojinin kökenlerinin iyi bir
analizi için
bakınız, G. Crowder, Classical
Anarchism. The Political Thought of Godwin, Proudhon, Bakunin and
Kropotkin (Oxford, 1991). 1945 öncesi ve sonrası
anarşizmler
arasındaki farkları Encarta
Encyclopedia'nın (Websters International, Microsoft Encarta,
Londra, 2004) "Anarşizm" maddesinde tartıştım. Yirminci yüzyılın
sonlarında Britanya'daki Yeni Toplumsal Hareketler'deki anarşizmin iyi
bir incelemesi için bakınız, G. McKay, Senseless Acts of Beauty: Cultures of
Resistance since the Sixties (Londra, 1996). Anarşizm ile
modernizmin ilişkisi hakkındaki devasa yazının örnekleri
için bakınız, J.U. Halperin, Felix
Fénéon: Aesthete and Anarchist in Fin-de-Siècle
Paris (New Haven, 1988); P. Leighten, Re-Ordering the Universe. Picasso and
Anarchism (Princeton, 1989); R.D. Sonn, Anarchism and Cultural Politics in Fin de
Siècle France
(Lincoln, 1989); M. Löwy, Redemption
and Utopia (Londra,
1992); J.G. Hutton, Neo-Impressionism
and the Search for Solid Ground. Art, Science and Anarchism in
Fin-de-Siècle France (Baton
Rouge, 1994); G. Berghaus, Futurism
and Politics. Between Anarchist
Rebellion and Fascist Reaction (Providence, 1996); S. Whimster
(ed.), Max Weber and the Culture of
Anarchy (Basingstoke, 1998); D. Goodway,
(ed.), Herbert Read Revisited (Liverpool,
1998); R. Porter, Film
and the Anarchist
Imagination, (Londra, 1999); D.
Sweetman, Explosive
Acts: Toulouse-Lautrec. Oscar Wilde and Felix Fénéon and
the Art of Anarchy of the Fin de Siècle (New York,
1999);
D. Kadler, Mosaic Modernism:
Anarchism, Pragmatism, Culture (Baltimore, 2000); A. Antliff, Anarchist Modernism. Art, Politics,
and
the First American Avant Garde (Chicago, 2001).
[02]
Anarşizm ve ulusçuluk arasındaki ilişkinin bir değerlendirmesi için bakınız, E. Cahm ve V.C. Fišera (ed.), Socialism
and Nationalism
(Nottingham, 1978-1980), Cilt 1-3; M. Forman, Nationalism and the International Labor
Movement. The Idea of Nation in Socialist and Anarchist Theory
(University Park, 1998). İşçi hareketlerinin oluşturulması konusunda bakınız, M. van der Linden ve J. Rojahn (ed.), The
Formation of Labour Movements,
1870-1914: An International Perspective, Cilt 1 (Leiden, 1990).
Ulusçuluk, etnisite ve emek arasındaki ilişkiler hakkında
mükemmel bir değerlendirme
için bakınız, S. Berger
ve A. Smith (ed.), Nationalism,
Labour
and Ethnicity, 1870-1939 (Manchester, 1999).
[03]
Klasik
incelemeler şunlardır: G. Haupt, Socialism
and the Great War: The Collapse
of the Second International (Oxford, 1972); J. Joll, The Second International 1889-1914
(Londra, ikinci baskı, 1974). Avrupa sosyalizmine
ilişkin mükemmel değerlendirmeler için bakınız, D. Sassoon, One Hundred Years of Socialism: The
Westerm European Left in the Twientieth Century (Londra, 1996);
G. Eley, Forging Democracy. The
History of the Left in Europe, 1850-2000 (Oxford, 2002).
[04]
"Italian and Spanish anarchism compared: Nation, region and
patriotism, 1860-1945", yayınlanacak.
[05]
"Popular anti-Semitism and French anarchism: 1880s
to 1900s",
yayınlanacak.
[06]
"The Makhnovschina,
Ukranian nationalism and the Russian Civil War, 1918-1921",
yayınlanacak.
[07]
"Gustav
Landauer and Rudolf Rocker: National Identity, Ethnicity
and Anarchism", yayınlanacak.
[08]
E.
Hobsbawn, "The Fortunes of Marx's and Engels' Writings", E.
Hobsbawn (ed.), History of
Marxism,
cilt 1, Marxism in Marx's Day
içerisinde; F. Andreucci, "The Diffusion of Marxism in Italy
during the Nineteenth Century", R. Samuel ve
G. Stedman Jones (ed.), Culture,
Identity
and Politics. Essays for Eric Hobsbawn (Londra, 1983)
içerisinde; F. Andreucci, Il
marxismo collectivo. Socialismo, marxismo e circolazione delle idee
dalla second alla terza internazionale (Milano, 1986).
[09]
C.
Levy, "Introduction: Historical and Theoretical Themes", C.
Levy (ed.), Socialism and
the
Intelligentsia,
1880-1914 (Londra, 1983) içerisinde, s.
8-10.
[10]
D.
Stafford, From Anarchism to
Reformism: A Study of Political
Activities of Paul Brousse 1870-90 (Londra, 1971); C.
Cahm, Kropotkin and the Rise of
Revolutionary Anarchism, 1872-86 (Cambridge, 1989); G. Esenwein,
Anarchist Ideology and the
Working-Class Movement in Spain, 1868-1898 (Berkeley, 1989);
K.S. Vincent, Between Marxism and
Anarchism: Benoît Malon and French Reformist Socialism
(Berkeley, 1992); N. Pernicone, Italian
Anarchism, 1864-92 (Princeton, 1993).
[11]
M. Finn,
After Chartism: Class
and Nation in English Radical Politics (Cambridge, 1993).
[12]
K.S.
Vincent, P.J. Proudhon and
the Rise of French Republican Socialism (Oxford, 1984), s.
109-114.
[13]
P.
Thomas, Karl Marx and the
Anarchists (Londra, 1980), s. 186, 271.
[14]
Esenwein, Anarchist Ideology,
s. 22-34; Pernicone, Italian
Anarchism, s. 11-56.
[15]
T.R.
Ravindranathan, Bakunin
and the Italians
(Montreal, 1986), s. 57-71.
[16]
P.
Avrich, The Haymarket Tragedy
(Princeton, 1984); B. Nelson, Beyond
the Martyrs. A Social History of Chicago's Anarchists 1870-1900
(New Brunswick, NJ, 1988).
[17]
E.
Civolani, L' anarchismo dopo
la Comune. I casi italiano e spagnolo (Milan, 1981); M.
Antonioli, Vieni o Maggio: Aspetti
del Primo Maggio in Italia traa Ottocento
e Novecento (Milan,
1988); M. Antonioli, "Bakunin tra sindacalismo rivoluzionairo
e
anarchismo", M. Antonioli, Azione
diretta e organizzazione operaia. Sindacalismo rivoluzionario e
anarchismo tra la fine del'Ottocento e il fascismo
(Manduria-Bari-Rome, 1990) içerisinde; G. Manfredonia, "Pour ou
contre la République?: Les anarchistes françaises
et la
tradition republicaine, 1848-1914", Les
anarchistes
et la révolution française (Paris,
1990) içerisinde; J. Jennings, "Syndicalism and the French
Revolution", Journal of
Contemporary
History, Cilt 27 (1992), s. 43-65. Anarşist alt-kültür
için bakınız, S. Gemie, "Counter-Community: An Aspect of
Anarchist Political Culture", Journal
of Contemporary History, Cilt 29 (1994), s. 349-67.
[18]
R.
Tombs, The Paris Commune of
1871 (Londra, 1999).
[19]
J.M.
Smyth, "Left Responses to
Nationalism in Spain: Federal
Republicanism, Anarcho-Collectivism and the Marxist Parties", Cahm ve
Fišera, Socialism
and Nationalism
içerisinde, Cilt III, s. 19.
[20]
İyi değerlendirmeler için
bakınız, J.C. Cahm,
"Bakunin", Cahm ve Fišera, Socialism
and Nationalism içerisinde, Cilt I, s. 33-49; J.C. Cahm, a.e. içerisinde, Cilt III,
s. 50-68;
editörlüğünü Marshall Shatz'ın yaptığı Statism and Anarchism'e bakınız
(Cambridge, 1990).
[21]
Malatesta, "Pietro Kropotkin - Ricordi e critiche di un
vecchio
amico", Studi
sociali, 15
Nisan 1931, Movimento Anarchico
Italiano içerisinde,
ed., Errico Malatesta. Pensiero e Volontà (Carrara, 1975), s. 368-79.
[22]
Forman,
Nationalism and the
International Labour Movement, s. 22-40.
[23]
Joll, The Anarchists, s.
75.
[24]
M.
Vuilleumier,
Horlogers de
l'anarchisme: émergence d'un mouvement: la
Fédération jurassienne
(Lozan, 1988).
[25]
G.
Claeys, "Reciprocal Dependence, Virtue and Progress: Some
Sources of Early Socialist Cosmopolitanism and Internationalism in Britain 1750-1850", F.
van Holthoon ve M. van der Linden (ed.), Internationalism in the Labour Movement
1830-1940 içerisinde,
Cilt I (Leiden, 1988).
[26]
R.
Harrison, Before the
Socialists: Studies in Labour and Politics, 1862-1881 (Londra,
1965).
[27]
M. van
der Linden, "The Rise and Fall of the First International:
An Interpretation", van Holthoon ve van der Linden, Internationalism in the Labour Movement
içerisinde.
[28]
M. van
der Linden, "The National Integration of European Working
Classes, 1870-1914. Exploring the Causal Configuration", International
Review of Social History,
Cilt 33 (1988), s. 285-311.
[29]
O
güne ait canlı bir değerlendirme için bakınız, A.
Hamon, Le socialisme and le
Congrès de Londres (Paris, Stock, 1897).
[30]
1907
Anarşist kongresi için bakınız, M. Antonioli (ed.),
Dibattito sul sindacalismo. Atti del
Congresso Internazionale Anarchico di Amsterdam (1907)
(Floransa, 1978).
[31]
W.
Thorpe,'The Workers
Themselves': Revolutionary Syndicalism and Industrial Labour, 1913-1923
(Dordrecht, 1989), Bölüm 1-2.
[32]
S.
Milner, "The International Labour Movement and the Limits of
Internationalism: The International Secretariat of National Trade Union
Centres, 1901-1913", International
Review of Social History, Cilt 33 (1988), s. 1-24.
[33]
Değerlendirmeler için, bakınız, M. van der Linden ve W. Thorpe
(ed.),
Revolutionary Syndicalism: An
International Perspective (Aldershot, 1990); M. van der Linden,
"Second Thoughts on Revolutionary Syndicalism", Labour
History Review, Cilt 63, 2 (1998), s. 182-196.
Sendikalizmi Avrupa'daki daha geniş işçi sınıfı hareketleri
içerisine yerleştirmeye yönelik cüretli bir girişim
için bakınız, M. Mann, "Sources of Variation
in Working-Class
Movements in Twientieth Century Europe", New Left Review,
212 (Temmuz/Ağustos, 1995), s. 14-54. Yirminci yüzyılın
başlarındaki grev dalgaları için bakınız, F. Boll,
"International Strike Waves: A Critical Assessment", W.J. Mommsen ve
H.-G. Husung (ed.), The Development
of Trade Unionism in Great Britain and Germany, 1880-1914
içerisinde, (Londra,
1985).
[34]
V.
Burgmann, Revolutionary Industrial
Unionism. The Industrial Workers of the World in Australia
(Cambridge, 1995); L. van der Walt, "Revolutionary Syndicalist
Organising in South Africa: The Internationalist Socialist League and
the Industrial Workers of Africa, 1916-19", "Syndicalism: Swedish and
Historical Experiences", Stockholm Üniversitesi (13-15 Mart 1998);
L. van der Walt, "'The Industrial Union is the Embryo
of the Socialist
Commonwealth'. The International Socialist League and Revolutionary
Syndicalism in South
Africa, 1915-1920", Comparative
Studies of South Asia,
Africa and the Middle East, Cilt 19, Sayı 1
(1999), s. 1-24; N.A. Sellars, Oil,
Wheat and Wobblies: The Industrial Workers of the World in Oklahoma,
1905-1930 (Norman, 1998).
[35]
D.
Gabaccia, "Worker Internationalism and Italian Labor History,
1870-1914", International
Labor and Working Class History, Cilt 45, 1 (1999), s. 63-79; D.
Gabaccia, Italy’s Many Diasporas
(Londra, 2000), s. 106-28; D. Gabaccia and F. Ottanelli (ed.), Italian Workers of the World: Labor
Migration and the Formation of Multiethnic States (Urbana ve
Chicago, 2001); C. Levy, "Currents of Italian Syndicalism before 1926",
International
Review of Social History, Cilt 45 (2000), s. 4; M. M. Topp, Those without a Country: The Political
Culture of Italian American Syndicalists (Minneapolis, 2001).
[36]
İyi bir
değerlendirme için bakınız,
J. Jennings, Syndicalism in France.
A Study of Ideas
(Basingstoke, 1990).
[37]
N.
Papayanis, Alphonse Merrheim: The
Emergence of Reformism in Revolutionary Syndicalism, 1871-1915
(Dordrecht, 1985); K. H. Tucker, French
Revolutionary Syndicalism and the Public Sphere (Cambridge,
1996), pp. 159-80.
[38]
Genel
olarak bakınız, S. Milner, The
Dilemmas of Internationalism: French Syndicalism and the International
Labour Movement, 1900-1914 (Oxford, 1990).
[39]
Bu
grevi C. Levy, Gramsci and the
Anarchists (Oxford, 1999), s. 49-50.'de ele alıyorum.
[40]
R.
Magraw. "Appropriating the Symbols of the Patrie? Jacobin Nationalism
and its Revival in the French Third Republic", Berger and Smith, Nationalism, Labour and Ethnicity
içerisinde, s. 39.
[41]
J.
Howorth, "French Workers and German Workers: The Impossibility of
Internationalism, 1900-1914", European
History Quarterly, Cilt 15 (1985), s. 71-97.
[42]
K.
Callahan, "'Performing Inter-nationalism' in Stuttgart in 1907: French
and German Socialist Nationalism and the Political Culture of an
International Socialist Congress", International
Review of Social History, Cilt 45 (2000), s. 51-87.
[43]
Howorth, "French Workers and German Worker", s. 86.
[44]
P. C.
Masini, "Anarchici italiani tra interventismo e disfattismo
rivoluzionario", Rivista
Storica del Socialismo, 5 (1959), s. 200-21; C. Levy, "Italian
Anarchism, 1870-1926", D. Goodway, For
Anarchism. History, Theory and Practice içerisinde (Londra,
1989), pp. 56-8; M. Antonioli, "Gli anarchici
italiani e la
prima guerra mondiale. Lettere di Luigi Fabbri e di Cesare Agostinelli
a Nella Giocomelli (1914-1915)", Rivista
Storica dell’Anarchismo, Cilt 1, 1 (1994), s. 7-34; M.
Antonioli, "Gli anarchici italiani e la prima guerra mondiale. Lettere
di anarchici interventisti (1914-1915)", Rivista
Storica dell’Anarchismo, Cilt 2, 1 (1995), s. 77-87.
[45]
Ulusötesi savaş dönemi radikalizmi üzerine yazını Gramsci and the Anarchists
içerisinde özetledim, s. 102-104. Keza bakınız, W. Thorpe,
"The European Syndicalists and War 1914-1918", Contemporary
European History, Cilt 10, 4 (2001), s. 1-24.
[46] Gramsci and the Anarchists, s. 103.
[47]
D.
Kirby, War, Peace and Revolution.
International Socialism at the Crossroads 1914-1918 (Aldershot,
1986).
[48]
Levy, Italian Anarchism, s.
58-60.
[49]
A.
Lindemann, "The Red Years": European
Socialism versus Bolshevism 1919-1920 (Berkeley, 1974); Thorpe, "The Workers Themselves",
bölüm 3-6.
[50]
Levy, Italian Anarchism, s.
72-3. Genel
olarak bakınız, S. Fedele, Una breve
illusione. Gli anarchici italiani e la Russia Sovietica 1917-1939
(Milan, 1996).
[51]
C.
Levy, "Sac och den internationella solidariteten-hur svenska
syndikalister hjälpte offren för den italienska fascismen", Meddelande
från Arbetarrörelsens Arkiv och Bibliotek, 14-15
(1980), s. 32- 39.
[52]
G.
Esenwein, "Anarchists in Government: A Paradox of the Spanish Civil
War, 1936-1939", F. Lannon and P. Preston (ed.), Elites and Power in Twentieth-Century
Spain: Essays in Honour of Sir Raymond Carr içerisinde, (Oxford,
1990); C. Ealham, "From the Summit to the
Abyss", P.
Preston and A. L. McKenzie, (ed.), The
Republic Besieged. Civil War in Spain 1936-1939 içerisinde, (Edinburgh,
1996); J. Casanova, De
la calle al frente. El anarcosindalisimo en España, 1931-1939
(Barcelona, 1997), s. 238-46; H. Graham, "'Against the State': A
Genealogy of the Barcelona May Days (1937)", European
History Quarterly, Cilt 29, 4 (1999), s. 485-542.
[53]
W.
Thorpe, "Syndicalist Internationalism before World War II", van der
Linden and Thorpe, Revolutionary
Syndicalism içerisinde, 237-60.
Çeviri:
Anarşist Bakış
Kaynak:
"Anarchism,
Internationalism and Nationalism in Europe, 1860-1939", Australian
Journal of Politics and History, Cilt 50, Sayı 3, 2004, 330-342.
Anarşist
Yazın Ana Sayfa --->