Tanıtım Çalışanlar Veriler Eğitim Önemli Bilgiler Linkler Kapadokya Açılış Sayfası
ÇOCUKTA CİNSEL GELİŞİM VE EĞİTİM
Küçük
çocuklar, kendi bedenleriyle çok ilgilidirler. Okul öncesi çocuk, çevredeki dünya
kadar, kendi hakkında da bilgi sahibi olmaya güçlü bir istek duyar. 2 ya da 3
yaşındaki çocuklar, bakma ve dokunmayla birçok şey öğrenirler ve ancak 5 yaş
dolaylarına kadar yalnızca en yalın sözlü açıklamaları anlayabilirler.Bebekler
(benmerkezci) yaratıklardır. Kendi duygu ve gereksinimlerine karşı son derece duyarlı
oldukları halde, başkalarınınkine değildirler.Yaşamın en başında beri bedenler
onlar için en büyük öneme sahiptir.Bebeğini kucağında tutan annenin sıcaklığı
,rahatlığı ve gücü çocuğa güven ve haz duyguları verir. Annenin yüzünün
ifadesi, sesinin tonu , teninin dokusu,bebeği tutuşu, tüm bunlar açlık,üşüme ve
yalnızlık gibi hoş olmayan, acı verici duyguların anında ortadan kalkmasıyla
bağlantılıdır.Yıkanma ve altının değiştirilmesi, bebeğin hoşlandığı
şeylerdir;kucakta sallanmanın ya da arabada götürülmenin yarattığı ritmik
duyumsamalar (sensation) da bebeğin hoşuna gider. Bebeklerde emme yoğun bir
gereksinmedir ve yalnızca biberonlu şişe ya da annenin göğsü bu ihtiyacı uygun bir
biçimdi karşılayabilir.Bebeğe,ana ve babasının ilettiği en önemli etkenler
sıcaklık, rahatlık ve yakınlıktır.Doğumdan sonraki birinci yılda bebeğin ilk
cinsel duyguları, yıkanma ve altının değiştirilmesi sırasında ortaya çıkar.Bebek
bezinin genital bölgedeki baskı ve hareketi,bebeğin hoşlandığı haz verici
duyumsamalardır.Bebek el ve kol hareketlerini daha iyi kontrol edebilecek kadar, biraz
daha büyüyünce, kazara cinsel organlarına dokunabilir ve haz verici bir duygunun
yeniden yaşanmasını istemek çok doğal ve insana özgü olduğundan, bebek yeniden
cinsel organlarına dokunmaya çalışır. Erkek bebekler penislerini çekiştirirler;
fakat kız bebekler cinsel organlarının gizli olması nedeniyle dokunmakta daha
güçlük çekerler, bu nedenle kız bebeklerde cinsel organlarına dokunma daha az
görülür. Bazı ana babalar bu erken cinsel ilgiden rahatsız olur ve bunun anormal
olduğundan endişelenirler. Oysa bebeklerin
bu davranışı tümüyle doğal, normal ve sağlıklıdır.Cinsel eğitim bu noktada
başlar. Ana babaların akıldan çıkarmamaları gereken nokta şudur: Sizin
tarafınızdan çocuğu şaşırtıcı ve korkutucu olabilecek öfkeli bir tepkinin
gelmesi, duygusal gelişim açısından zararlıdır ve henüz ortaya çıkmamış
mastürbasyon için de engelleyici değildir. TUVALET EĞİTİMİ VE CİNSEL DUYGULAR 18. aydan 2,5 yaşına kadar uygulanan tuvalet eğitimi, hem çocuğun, hem de annenin ilgisini yeniden cinsel organlara yöneliktir. Bebek, altının ıslak olmaması gerektiğini öğrenirken,mesanesinin dolu olduğunu ve onun yakınındaki organlarda bir tür cinsel duygular uyanmasına neden olan baskıyı fark etmeye başlar. Tuvalet eğitimi sırasında bebek, bezi çıkartılıp oturağa ya da tuvalet yerine oturtulan çocuk, bebek bezi tarafından yalıtılmadığından, baskı ve dokunmayı daha iyi hissedecektir. Şimdi bebek, çişinin idrar yolundan geçişine daha çok dikkat edecek ve bundan haşlanacaktır. Erkek çocukların akışı kontrol etmek için çiş ederlerken penislerini tutmak hoşlarına gidecektir. Tuvalet kağıdıyla silinmek, özellikle idrar yolu çıkışının çok duyarlı olan klitoris ve vaginanın hemen yanında bulunması nedeniyle, kız çocukları için hoşa giden yeni bir duyumsama olacaktır. Küçük erkek çocuklar tuvalet eğitimi sırasında, soğuk oturağa oturduklarında husyelerini örten derinin (skrotum) büzülmesi ve husyelerinin refleks olarak yukarı çekilmesinin verdiği garip duyumsama nedeniyle, bu organlarını daha çok farkına varacaklardır. Eğer küçük oğlunuz oturağa oturmak istemiyorsa, bu durumu göz önüne alarak kendisine her şeyin yolunda olduğunu, endişe edilecek bir şey bulunmadığını anlatmalısınız. Daha ayrıntılı açıklamaya gerek yoktur, çünkü o yaştaki çocuk daha bedenini içiyle dışını tam ayrıt edememektedir. Tüm iyi niyetinize karşın, onun aklını karıştırmaktan başka bir şeye yaramayacaktır bu açılama . Aynı şekilde çocukların cinsel konulardaki sorunlarına yaşlarına göre anlama yetenekleri göz önünde bulundurularak yanıt verilmelidir. CİNSEL EĞİTİMDE AÇIKLIK YA DA GİZLİLİK VE SONUÇLARI Hemen her ana
babanın aklına takılan soru şudur: (Çocuklarımızı cinsel hayat konusunda
aydınlatmamız gerekli mi? ) Günümüzde bu soruya kesin olumlu cevap verilir. Eğer
çocuk, doğum, cinsiyet farkı, ana ve babanın rolü gibi konuları ana babasından
öğrenmese, başka kaynaklardan cevaplar aramaya başlayacaktır. O zaman sonuç hiç de
istendiği gibi olmayabilir. Çocuğun meraklarını yetkili bir kişi karşılamazsa,
ortaya çıkacak sonuçları bütünüyle bilebileceğimizi söyleyemeyiz. Bugün yalnız
orta yaşa yaklaşma kişiler değil, genç ana babaların pek çoğu da cinsel bilgilerin
(sır ) olarak saklandığı bir ortamda yetişmiştir. Ana babaları onlara ne doğum
olayı ne de anne ve babanın çocukların oluşmasıyla ilgili rolü konusunda bir şey
söylemişlerdir. Çocukların cinsellikle ilgili sordukları sorulara eksik ya da
kaçamak cevaplar vermek neredeyse bir gelenektir. Bazen de bu cevaplar iyi niyetli , ama
beceriksizcedir. (Nasıl doğduğunu ) soran bir küçük kıza, annesinin, bir çocuğu
olduğu zaman sevinç yerine, çektiği ( korkunç sancıları )anlatması gibi. Leyleğin
getirdiği, kapının önünde bulunduğu,lahanadan çıktığı masalları da hala
yaygındır. Doktordan ya da (çingenelerden alındığı) masalı da.. Çocuğa (nereden
gediği)konusunda bilgi verme yasağı kimi zaman da susarak gösterilir. Bu yasak o kadar
ağırdır ki, çocuk soru sormaması gerektiğini bilinçsizce hisseder.Sorusuna yanıt
aldığı kimi zaman, ana babanın konuşma biçimleri, esrarlı ses tonları bu konuyu
açıklamada serbest olmadıklarını ortaya koyar. Bu tavır çocuklarca (bununla
ilgilenmek yasaktır) diye anlaşılır. Bu da çocukların meraklarını iki kat
arttırır, araştırmalarını derinleştirir.Ama ne yazık ki,yapılanlar hep bir hata
duygusuyla karışır. Cinsel bilgi konusunda yardımsız olan çocuk, sonuçta doyumsuz
bir merak edinir ve suçluluk duygusuyla yüklenir.En kötü, cinsel olayların pek güzel
bir şey olmadığı, bu yüzden ilgilenilmemesi gerektiği sonucuna varır. Sonuçta
ilgilenilen konunun yasak, pis ya da günah olduğu inancı yerleşir. Bilinçaltına
itilen bu inanç, bir çok yetişkin insanın hayatını etkiler. Çünkü böyle bir
yasaklar ortamında, hata ve utanç kavramlarıyla gelişen cinsel istek, gereksinim ve
davranışlar, kişiyi ileride kuracağı evlilikte güzel, sağlıklı, mutlu bir fizik
sevgi kavramına götürebilir mi ? Örneklersek, bir ergene evliliğin güzel bir şey
olduğu; duyguların, sevginin fizik yanını güzelleştirdiği iyi anlatılmazsa her
zaman bu fizik yan üzerinde bir kaygı ya da iğrenme kalabilir. Çocukluklarında fizik
sevgiye yanlış hazırlanan kişilerin bunu bütünüyle dışladıkları ve cinsel
işlevlerini zevkli bir görev gibi yerine getirdikleri birçok uzmanca saptanmıştır. Cinsel
olaylardan hiç söz etmemek çocuğu bu duyguları daha çok bastırması gerektiği
izlenimini verir Cinsellik (tabu) durumuna gelir, giderek düşünme bile yasaklanır.
Çocuk böylece susar, soru sormaktan cayar ve görünüşte bu konulara ilgi göstermez.
Ancak içinden, bebeklerin nereden geldikleri,erkekler ve kızlar arasındaki farkı,
için yalnız (evli ) insanların çocuğu olduğunu sorar durur. Bu durumda en büyük
tehlike, bu sorunları daha (bilgili) bir arkadaşın yanıtlamasıdır. Bu cevaplar önce
çocuğun ana babasına olan güvenini kaybettirir. Ayrıca çocukta saplantılara yol
açabilir. Çocukta cinsiyet farkıyla ilgili sorular 2. yaşta doğumla ilgili olanlarsa
3-4 yaşta başlar. Çocuk, kendince bazı varsayımlar da üretir;annenin şu ya da bu
meyveyi yiyip hamile kalması vb. gibi. Çocuk kendi kendine sorduğu soruları yalnız
hayal dünyasında aramaz. Kardeşiyle ya da oyun arkadaşlarıyla ilişkisinde, tahmin
ettikleriyle bildiklerini doğrulama fırsatı arar. Genelde çocuğun bu tür bilgi
edinmesi yanlıştır.Arkadaşların yanında bazen daha büyükler ve bakıcılar da
bulunu. Bunların verdikleri bilgi de doğru ( en azında doğal) değildir. Bazen cinsel
ilgiler 7-8 yaş ve erinlik arasında diner. Ve cinsel olgunlaşmayla bedensel
değişikliklerin belirmesi ve genital bezlerin üretime başlamasıyla yeniden
canlanır...Çocukluğunda ana babasının bilgi vermediği ergenin bu zorlu dönemde pek
az şansı vardır. Çocukken soruları yanıtlanmadığı ya da yanlış cevaplandığı,
ihtiyaçları olduğunda yardım edilmediği için zorda kaldıklarında da ana
babalarına başvurmazlar . Artık ana babaya karşı bir güvensizliğin yerleşmesi söz
konusudur. Ve ergen zorlu sorunlarında rehbersiz kalmıştır. Annesinden yanlış bilgi
alan bir genç kız, bir uzman sorununun şöyle dile getirmiştir:Benimle böyle
konuşanlara bir daha hiçbir şey sormam . Çocukluğunda bilgi verilmeyen genç,ne yeni
bir merakla ortaya çıkan sorunun aydınlatmak için, ne de öğüt istemek için ana
babasına başvurur. Yalız başına okuduklarıyla yetinir. Oysa basit birkaç
açıklamayla her şey daha kolay olabilir. Çocuğun cinsel konulardaki merakı, öteki
meraklar gibi yerinde ve sağlıklıdır. Bu dünyayı tanıma ihtiyacından
doğmaktadır. Aslında sağlıksız merak yoktur.Ancak merakın sağlıksız doyumu
vardır. Bu, ana babanın pek de doğal ve açık yürekli olmayan davranışıyla
benimsettiği gereksiz gizleyişlerin doğurduğu doyumdur. Kınanan merak,saplantı
durumuna gelir. Kimi ana babalar,(bu benim çocuğumu ilgilendirmiyor) (çocuğum bunlarla
hiç ilgilenmemiştir), (eminim ki, bunları hiç düşünmüyor) derler. Bu durumda da
çoğunlukla yanılırlar. Çocukların ilgilenmeyişleri yalnızca görünüştedir.
Gerçekten meraklarını ya içe atar, ya da bilinçli olarak saklar ve bastırırlar.
Oysa çocukların kimi şeyleri anlaması için çeşitli olanaklar da vardır.Yeni bir
kardeşin doğumu, çocukların nereden geldiklerini açıklamayı sağlar. Hayvanlar da
çocukları ilgilendiren canlı bir örnektir. Kız ve erkek kardeşlerin bir arada
yıkanması, küçük bebeğin günlük temizliği cinsiyet ayrımını anlatmakta
yardımcı olabilir. En kolay ve basit yöntem, çocukların sorularına cevap verme
gereğine inanmaktır. CİNSEL İÇERİKLİ SORUNLARIN YANITLANMASI Çocukların
sorunlarına nasıl cevap verebileceğini Dr. G. Richard7ın Çocuklarımızın cinsel
Eğitimi (L'education Sexelle de Nos Enfants) adlı kitabından örnekleyelim (Büyük)
çocuğumuz, annesinin bebek beklediğini öğrendiğinde, bebeğin annesinin gövdesinde
olduğunu, burada bir odası olduğunu ( anne karnı) biliyordu.Bazen kıpırdadığını
ve anne gövdesi aracılığıyla duyulabileceğini de biliyordu. Bundan
sonra"bebeğin odasından nereden çıkacağı" sorusu geldi. Bize bu konuya
sakınmadan, Anne musluğundan cevabını verdik.(Çünkü çocuklarımız cinsel
organlarına musluk adı veriyorlardı.Ve bu olay geçtiğinde oğullarımızın biri 5,
öteki2 yaşındaydı.) Doğumun acılarını anlatmak konusunda da kaçmadık. Ancak,
annenin bu acıya bir çocuğu olmasının sevinciyle katlandığını, bu sevincin
acıyı unutturduğunu, doğumdan hemen sonra annesinin sağlığına kavuştuğunu
açıklamayı da unutmadık. Daha sonra bu sorular yeniden söz konusu olunca, olanlara,
çocuğun annedeki yerini, gelişimini, büyümesini de anlatmaya
çalıştık.Çocuklarımıza bu konularda söz etmemiz, çocukluklarında ve yeri
geldikçe oldu. Bizden açık, basit,doğal, güzel bir anlatım beklerlerdi. Yeterli
cevap aldıklarında bunların sınıflandırırlardı. Bu yüzden de kafaları
karışmazdı. Burada şu konuyu belirtmem gerekir: Çocuklukta verilen açıklamalar
çoğunlukla unutulur. Ancak bu, açıklamalar yararsız demek de değildir.Emzirme için
de yaptıklarımız, annelik ve doğum için yaptığımız açıklamalar kadar
basittir.En büyük çocuğumuz, küçük kardeşlerinin emzirilmesi sırasında yardım
ediyordu. Öteki iki çocuğumuz da emzirme işi konusunda bilgi edinmekten yoksun
bırakılmadılar. Cinsiyet farkı
kavramı onlara birlikte tuvaletlerini yaparken ve yıkanırken verildi.Genellikle
cinsiyet farkı konusunda kız çocuğunun endişeye düşüren bir sorun ortaya çıkar.
Erkek çocukta olup da kendinde olmayanı fark eder ve bunun her zaman için varolması
gerektiğini düşünür. Eğer bir kız çocuğunda böyle bir sorun görülmüyorsa,
bunun nedeni,tatmin edici cevaplardır. Bunlar küçük ve basit olaylardır, ancak çok
derine bastırılırsa, ortaya çıkarmak için özel psikolojik yöntemler gerekir. Her
zaman için kız çocuğunu bu eksiklik duygusu tehdit ediyormuş gibi dikkat etmek iyi
olur. Bazen soru sorma için erkek bebeğin tuvaletine yardım etmesi yeterli olur,
böylece sorun çözülebilir. Bir başka zaman çocuk (neyi) sorusunu sorar. Açıklama,
(kadının çocuk dünyaya getirmesi için böyle bir yapıya ihtiyacı vardır) dan daha
zor olmamalıdır. Eğer bu tehlike atlatılmazsa kötü sonuçlar ortaya çıkabilir.
Çocukluğunda yanlış bilgi verilmiş birçok kadının olgun yaşta sıkıntı
çektiği görülür. Ayrıca, erkek çocuk da kendini kız çocukla karşılaştırarak
yanlış yorumlar yapabilir, özellikle mastürbasyon yaparlarsa, kendilerinden bir şeyin
kopacağı fikri aşırı kaygılar yaratabilir. Kadınlardaki adet görme olayı için
kızımız 10,5 yaşındayken eğitime başladık. Açılamamız şu biçimdeydi : Genç
kız ve kadında her ay "bebek odası" yeni bir bebek için hazırlanır. Bebek
olmazsa, odanın kan damarları genişler ve kanın akması kolaylaşır. Daha sonra da
"musluk" aracılığıyla dışarı atılır. İşte yalnız bu anda
yaralanmadan ve acı duyulmadan kan akar. Kızıma bu olayı resimlerle de gösterdim.
Çocuğa ay halini doğal, iyi ve anne olabilme imkanını mutlu bir belirtisi olarak
göstermek çok önemlidir. Vücudu üzerinde kuşkular olan kız çocuk, adet görmeyi
bir yaralanma,aşağılatıcı bir şey ve bir sakatlama olarak görme eğilimindedir.
Zamanında çocuğun bu konuda yönlendiren anne, ondaki düş kırıklığını da
azaltabilir, Önceden hiç açıklama yapılmamışsa, kız çocuğu aybaşıyla
karşılaştığında, korkar, utanç ve iğrenme duyar. Gerekli açıklamaları reddeder,
içine kapanır. Bu anda, yaşadığının doğal bir olay olduğunu söylemek
yararsızdır. Dr. G.Richard, çocuklarına verdiği cinsel bilgilerin bir başka
bölümün de şöyle aktarıyor. ( Çocuklar )daha önceden niçin yalınız evli
insanların çocukları olduğunu biliyorlardı. Onların sorunlarını, annedeki yumurta
"küçük tohum"la uyarılır."Küçük tohum"u verede babadır.
(Nasıl) sorusunun da (Bebek odasına vererek,) diye yanıtladım. Kısa bir süre sonra
bir köyde hayvanlar aracılığıyla bunu daha iyi anladılar. Çirkin ve yasak şey
izlenimi edinmemeleri için seyretmelerine izin verdim.Cinsel eğitim konusunda ana
babanın en çok sorduğu soru, çocuğu anne ve babadan hangisinin aydınlatacağıdır.
Bu sorunun cevabı: ( Çocuk kime soruyor sa o) dur. Ana babalar, onlara güven vermeli,
gerekli olan açıklamalardan kaçınmamalıdır. Ana baba, çocuklarını dinlemeye zaman
ayırır ve onlara gerçeği söylerse, çocukları fırsat buldukça konuşaçaklardır.
Eğer ana babalar, soruları geçiştirmeye çalışırlar ya da yanlış,yanıltıcı
cevaplar verirlerse çocuklar dışa açılırlar. Hiç kuşkusuz, anne babalar öteki
konularda olduğu gibi bu konuda da cevap vermelidir. Hiç değilse bildikleri
çerçevesinde. Eğer çocuk sormuyorsa, bunun nedeni, ilişki kurmasının engellenmesi,
bir şeylerin saklanması olabilir. Böylece çocuk bu konulara değinilmemesi
gerektiğini his eder. Bunu önlemek için çocuğu soru sorması için imkan tanınmalı,
bazı şeyleri sezme fırsat verilmelidir. Bu fırsatlar azsa çoğaltılmalıdır. Başka
bir soru da, (soruların ne zaman cevaplanması gerektiği) dir. Bu, çocuğun
karakterine, gelişimine ve ortama bağlıdır. Bunun için bir kural yoktur. Çoğunlukla
ana babalar açıklamalarda çok geç kalırlar. Genelde önemli soruların sorulduğu
dönem 7 yaş öncesidir. Çünkü 7 yaş ve ergenlik arasındaki dönemde bu sorular
azalır. Çocuğun sorduklarına cevap vermek ne kadar önemliyse, çocuğun insanlar
arasındaki cinsel ilişkiyi tanık olmaması da o kadar önellidir. Ana baba arasındaki
ilişkiyi tanık olan çocuk, genellikle korkar ve bunun izleri uzun zaman silinmez. ÜLKEMİZDE CİNSEL EĞİTİM KONUSUNDA ANNE VE BABANIN TUTUMU Anne ve babanın
gerek çocukların cinsel kimliklerinin oluşumunda, gerekse cinsel eğitimlerinde rolleri
büyüktür. Konuyu ülkemiz düzeyinde ele alacak olursak, takınılan tavırların
genellikle uç noktalarda ve hatalı olduğu görülür. Ülkemizde eskiden beri cinsel
konulara tabu gözüyle bakılmış ve bu tür konuların anne babayla konuşulması
gereken ve göreneklerimizce yasaklanmıştır. Kırsal kesimde yetişen bir erkek
hocamız, yaşam öyküsünü anlatırken, ergenlik yaşlarında bir gün rüyasında
doyuma ulaştıktan sonra, annesinden utandığı için evde yıkanmayıp buz gibi nehirde
yıkandığını ve sınıfa girinceye kadar ıslak elbiselerinin donduğunu, sonra da
derste buharlaşarak tüm camları buğulandırdığını dile getirmiştir. Gelenek ve
göreneklerimiz nedeniyle cinsel konularda görülen bu yasaklar ve koşullandırmalar
gençlerimizi karşı cinsel konuşmaktan bile alı koyarken, zaman zaman kız kaçırma,
ırza geçme, eşcinsellik ya da hayvanlarla cinsel ilişki kurma gibi sapıklığa ve
suça itebilmektedir. Aile ve toplumun cinsel eğitim konusunda cinsel içerikli sorulara yanıt vermeme ya da yanlış yanıt verme şeklindeki böylesine katı ve uç noktadaki tutumu, günümüzde televizyon aygıtı sayesinde bir başka uç noktadaki tutumla tam bir çelişki içindedir. Bir örnek vakamızda 5 yaşındaki kız çocuğu 8 yaşındaki ablasına televizyondaki yatak sahnesini göstererek: ( Abla bak, biraz sonra bunlar çocuk yapacaklar,) diyebilmektedir. Evlerine denetimsiz video kasetler alan anne babalar,çocuklarını sapık cinsel ilişkiler içeren porno filmleri izlemelerine fırsat hazırlamakla, onların ruh sağlıklarını ve gelecekteki evlilik yaşamlarını olumsuz açıdan etkilemektedirler.Yine hanım hocalarımızdan birinin anlattığına göre, torunun yaş günü için video kulüplerinden birine gidip (Miki) kaseti istemiş. Torununun, arkadaşlarıyla birlikte seyretmesi için kaseti videoya taktıktan sonra kendisi, çocuklara pasta ve kurabiyelerini hazırlamak üzere mutfağa girmiş. AZ sonra içerideki,kendi deyişiyle,(ölüm sesizliği) dikkatini çektiğinde, gelip bakmış. Ekranda bir gurup seksi sergilenirken, küçükler gözleri faltaşı gibi açılmış izlemekteymişler. Hocamızın (Miki) adının porno film için kullanıldığından haberi yokmuş..Cinsel eğitim konusunda anne ve babaların yanış tutumları arasında, çocuklarını olmasını istedikleri cinsiyet doğrultusunda, erkek çocuğuna kız adı koyan, ona ruj sürüp jüpon giydirerek dans ettiren, 17 yaşına kadar onu dizleri arasında yıkayan,( uzun saçsana daha çok yakışıyor) diyerek saçlarını kestirmeyen,( erkek arkadaşlarınla top oynayıp terleyeceğine, kız arkadaşlarınla ip atla) diyen anne örneklerine rastlanmıştır. Yanlış model kadar modelsizlik de cinsel eğitimde olumsuz etkide bulunmaktadır. Sinop Cezavi'nde tanıştığımız bir yetişkin yükümlü, iki ablasının kendisini kız gibi büyüttüklerini, anne ve babası olmadığı gibi, ailesinde erkek modelinin de bulunmadığını ,bir gün alt katta oturan evli bir hanımı ablasının hastalandığını bahane ederek evine çağırdığını ve cinsel ilişki teklif ettiğini, ilişki sırasında başarısız olunca da kadını bıçakla öldürdüğünü anlatmıştır. Ayrıca,Sinop Islahevi'nde de (cinsel saplantı) nın görülmesi dikkati çeker. Yine 1972-1977 yıllarında 214 hükümlü genç üzerinde yaptığımız araştırma bulgularına göre, suçlu deneklerden % 44'ü cinsel suçtan,% 38'i şahsa karşı ve % 18'i mala karşı suçtan hüküm giymişlerdi.Cinsel suçların bu denklik yüksek oluşu,bu suçların temelinde yanlış ve eksik cinsel eğitimle toplumsal değer yargıları ve koşulların yatışı, gençlerimizin gerçeği açısında bizleri endişeye düşürmektedir. Sonuç olarak,ülkemizde anne ve babaların cinsel eğitim konusunda eksik bilgiyle çocuklarına yanlış bir yaklaşım içinde oldukları göz önüne alınarak, ilkokullardan başlayarak cinsel eğitim derslerinin müfredat programına alınmasının düşünüldüğü şu günlerde,önerimiz, anne babaların ve öğretmenlerin çocukların gelişimi basamaklarına koşut olarak cinsel eğitim yapabilmeleri için öncelikle kendilerinin yeterli ve doğru bilgilerle donatılmalıdır. |