La femme "DALİDA" türkçe


Geçenlerde Manş'ın karşı yakasından bir arkadaşımla telefonda hasret giderirken hattın Paris ucundaki fonu kaplayan tanıdık, orijinalinden tek farkıyla utanmazca hızlandırılıp techno ritmilerine bulanmış şarkı, ansızın gözlerimin önüne seri imalat ömrünü 70'lerin ortasına doğru tütektmiş, bugün çoğunluğun unutmayı yeğlediği o dönemin dekorasyon felaketi evlerindeki en belirgin statü sembollerinden Sierra marka bir plakçalarla (eh, yaşınızın ortaya çıkması sizi ürkütmüyorsa 'pikap' da diyebilirsiniz), üzerinden dönen, cızırtısı bol 45'liği getirdi.
Derken yarı Fransızca, yarı Arapça 45'liğin "Salma ya Salama" yazılı kapağındaki kadını, sesin yüzünü düşlemeyi demedim. Önce biraz zorlandım, ama "voila!" Sierra 'pikap'la Siemens 'teyp' yer değiştirdiğinden beri duymadığım şarkının meğer ezberimden hiç çıkmamış nakarat sözcüklerini mırıldanmaya başladığımda, arkadaşım Pascal da kendisi değil, çaldığı CD'yi dinlediğimi anlamıştı. Bense, uzun yıllar önce istifa ettim zannetmeme rağmen huzurunuzda sizlere de açıklamaktan çekinmeyeceğim üzere hâlâ Dalida hayranı olduğumu.
Sohbetimizin gerisini ister istemez Dalida'ya ayırdık. Oysa benden Pascal'ın anlatacakları vardı. Dediğine bakılırsa, 3 Mayıs 1987 gecesi başucunda
"HAYAT HOŞGÖRÜSÜZ, LÜTFEN BENİ BAĞIŞLAYIN"

yazdığı kısa bir not bırakarak intiharı seçen Dalida, ölümünün 10.yıldönümünde eski hitlerinnin remix versyonlarıyla Fransa'da yepyeni, hiç tanışmadığı bir kuşağa ulaşıyordu.
"The Orlando years" başlıklı derlemesi yedi hafta süreyle listebaşında kalmış, o inince zirveyi remix albümü "L'an 2005" devralmıştı.

Montmartre'de bir meydana adı verilmiş, daha fazla Dalida isteyenler için on CD'lik bir box -set hazırlanmış, piyasaya sayılı bronz heykeliyle sayısız biyografisi sürülmüş, hatta internette bir sayfası açılmıştı.
Pascal, esas duymak istediğimi sona sakladı, 1956-1987 arası Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Almanca, İngilizce, Arapça, Hintçe, ve Japonca kaydettiği, chanson'dan twist'e, rock'n'roll'dan napoliten'e, cabaret'den disco ve oryantale her tarz bini aşkın şarkıyla 120 milyon 45'lik ve albüm satan, ama ölümü ertesi yalnızca parıltılı sahne kıyafetleri hatırlanıp "kitsch" damgası vurulan Dalida'yı sevmek, artık kişinin kendine saklaması gereken utanılacak şeylerden değildi.
Birkaç gün sonra Pascal'ın elime ulaştırdığı iki derleme CD, bana herkesin "Disco diva Dalida"sını çok daha başka yüzleriyle de hatırlattı: İtalyan göçmeni Gigliottiler'in Kahire'nin bir kenar mahallesinde dünyaya gelmiş kızı, şehla bakışlı esmer bomba Yolanda'yı. Alain Delon'un karşısında "Paroles, Paroles"yi söyleyen salon kadınını. Kalbini ödünç verdiği üç erkeğin felaketi, üçünün de başlarına birer kurşun sıkmasını tek sebebi olan "femme fatale"ı.
Yusuf Şahin'in "Le sixième jour" filmindeki muhteşem büyükanne performasını. Röportajlarının birinde, "Hayatta başarlı oldum, hayatımda asla", bir diğerindeyse, "Doğumumu seçmedim, ölümümü seçebilirim" diyen mutsuz ve yorgun showbiz yıldızını. Son hiti "Mourir sur scène" (Sahnede ölmek) olan, ama 1987'nin ılık bir Nisan akşamı veda konserini Antalya'da Kenan Evren'nin (bazıları ne şanslı, değil mi?) huzurunda verdikten birkaç hafta sonra şarkındaki dileğini kendi rızasıyla boşa çıkaran Dalida'yı...
Biliyor musunuz, Dalida büyük bir ses değildi. Zamansız bir güzelliği unutulmaz kılan özel bir sesti. Keşfedilircesine yeniden hatırlatmama izin verin; ben bir Dalida hayranıyım!

Eralp Baydar, Radikal, 10/12/97



IL VENAIT D'AVOIR 18 ANS
Girmişti on sekiz yaşında

Girmişti on sekiz yaşında
Il venait d'avoir 18 ans
 Güzel çocukçasına
Il était beau comme un enfant
 Erkek mi erkek
Fort comme un homme
 Mevsimlerden yazcasına
C'était l'été évidemment
 Sonbahar gecelerimi
Et j'ai compté en le voyant
 Saydım baka baka
Mes nuits d'automne
 Bir düzenverdim saçıma
J'ai mis de l'ordre à mes cheveux
 Bir kara sürdüm kaşıma
Un peu plus de noir sur mes yeux
 Kahkaha attı
Ça l'a fait rire
 Yanı yaşıma yanaştı
Quand il s'est approché de moi
 Çıkartayım diye baştan
J'aurais donné n'importe quoi
 Verirdim aşktan
Pour le séduire
 Girmişti on sekiz yaşında
Il venait d'avoir 18 ans
 Aşka neden veremezdim
C'était le plus bel argument
 Bu kazancına
De sa victoire
 Konuşmazdı bile aşktan
Il ne m'a pas parlé d'amour
 Boş laf gibi geliyordu
Il disait que les mots d'amour
 Anmak sevdadan
Sont dérisoires
 İstiyorum seni dedi
Il m'a dit "j'ai envie de toi
 Biliyordu sinemada
Il avait vu au cinéma
 Aşıklara saman-
Le blé en herbes
 -lıklar seyran hazır yatak
Au creux d'un lit improvisé
 Hayretler içinde kaldım
J'ai découvert émerveillé(e)
 Göğe bir daldım
Un ciel superbe
 Girmişti on sekiz yaşında
Il venait d'avoir 18 ans
 Davrandı küstahcasına
Ca le rendait presqu' insolent
 Duyarsızlıktan
De certitude
 Giyinirken o bir yandan
Et pendant qu'il se rhabillait
 Anladım yalnızlığımı
Déjà vaincu(e) je retrouvais
 Ben yenilmiştim
Ma solitude
 Gitmeseydi diye diye
J'aurais voulu le retenir
 Bıraktım onu geriye
Pourtant je l'ai laissé partir
 Kımıldamadan
Sans faire un geste
 Fena değil dedi bana
Il m'a dit c'était pas si mal
 Gençliğinin o cehenem
Avec la candeur infernale
 Tam saflı ıla
de sa jeunesse
 Bir düzenverdim saçıma
J'ai mis de l'ordre à mes cheveux
 Bir kara sürdüm kaşıma
Un peu plus de noir sur mes yeux
 Alıştım artık
Par habitude
 Bu işi ben unutmuştum
J'avais oublié simplement
 İki kat daha yaşlıydım.
Que j'avais deux fois 18 ans.
 (S.Lebrail/ P.Sevran/ P.Auriat/N.Başer)

1975-1997


PAROLES PHOTOS ALBUMS MONDIAL E-Mail
Hosted by www.Geocities.ws

1