İngilizceye çeviren: Mitch Abidor
Ravachol, bir dizi bombalama eyleminin ardından cinayetle yargılandığı
davada aşağıdaki konuşmayı yapmaya çalışmıştı. Amacı
suçlu olduğunu inkâr etmek değil, aksine suçunu
kabul edip nedenlerini açıklamaktı. Duruşmanın tanıklarına
göre birkaç kelime söylemesinin ardından yarıda
kesilen konuşmasını asla yapamadı. Kısa bir süre sonra da
giyotinle idam edildi.
--------------------------
Konuşuyorsam, nedeni suçlandığım eylemlerden
ötürü kendimi savunmak değil, çünkü
bunun tek sorumlusu, örgütlenme şekli nedeniyle insanları
sürekli birbirleriyle kavga etmeye zorlayan toplumdur. Aslında,
tüm sınıflarda ve tüm konumlarda, eğer sonucunda bir avantaj
elde edeceklerse, hemcinslerinin ölümünü
demeyeceğim çünkü kulağa hoş gelmiyor, ancak
hemcinslerinin bahtsızlığını arzulayan insanlar olduğunu
görmüyor muyuz? Örneğin, bir patron rakibinin
ölmesini arzulamaz mı? Keza, iş adamlarının tamamı da yaptıkları
mesleğin sağladığı avantajlardan yalnızca kendilerinin faydalanmasını
umut etmezler mi? İşsiz kalan bir işçi, iş bulabilmek
için halen çalışan birisinin şu ya da bu sebeple işinden
atılmasını umut etmez mi? O hâlde, böyle olayların yaşandığı
bir toplumda, yaşamak için her türlü aracı kullanmak
zorunda kalan insanların sürdürdüğü varoluş
mücadelesinin mantıksal sonucundan başka bir şey olmayan, benim
suçlandığım türden eylemler karşısında şaşırmak için
ortada hiçbir sebep yoktur. Her koyun kendi bacağından
asıldığına göre, muhtaç durumda olan birisi şöyle
düşünmez mi: "Pekâlâ, mademki işler böyle
yürüyor, o zaman karnım aç olduğunda elimdeki
araçları kullanırken tereddüt etmem için bir neden
yok, geride kurbanlar bırakma pahasına olsa bile! Patronlar,
işçileri kovduklarında onların açlıktan ölüp
ölmeyecekleri hakkında endişe duyuyorlar mı? Bolluk içinde
yaşayanlar, temel ihtiyaçlarını bile karşılayamayan insanlar
olup olmadığı konusunda endişeleniyorlar mı?"
Bu insanlara yardım eden bazıları var, ancak muhtaç
durumdakilerin hepsini kurtaracak güçten yoksunlar; onlar,
ya çeşitli türden yoksunluklardan yüzünden
genç yaşta ölüp gidecekler ya da sefil varoluşlarını
sona erdirmek, sayısız utanç ve aşağılamayla birlikte
açlığın zorluklarına daha fazla katlanmak zorunda kalmamak
için yaşamlarına kendi elleriyle son verecekler; bu acıların bir
gün sona ereceğine dair en ufak bir umutları bile yok.
Çocuklarının acı çektiğini daha fazla görmemek
için onları öldüren Hayem ve Souhain aileleri;
çocuğunu besleyememe korkusuyla, aşklarının meyvesini
gönüllerinde yok etmekte tereddüt etmeyen kadınlar bu
nedenle vardır.
Bu yaşananların hepsi, her türlü ürünün bolca
bulunduğu koşullarda cereyan etmektedir. Eğer bu olaylar
ürünlerin kıt olduğu, kıtlığın kol gezdiği bir ülkede
gerçekleşseydi, olup biteni anlayabilirdik. Ancak, bolluğun
hüküm sürdüğü, kasap dükkânlarının
etle, fırınların ekmekle dolup taştığı, elbise ve ayakkabıların
mağazalarda üst üste yığıldığı, boş duran konutların olduğu
Fransa'da! Durumun tam aksi olduğu açıkça
görülebilirken, toplumda her şeyin çok iyi olduğu
nasıl kabul edilebilir ki? Kurbanlar için üzülecek,
ancak size bu konuda ellerinden hiçbir şey gelmediğini
söyleyecek pek çok kişi var. Herkes elindekiyle idare
etsin! Çalışırken temel ihtiyaçlarını bile karşılayamayan
birisi işini kaybettiğinde ne yapabilir? Tek yapabileceği,
açlıktan ölmeyi beklemek olabilir. Cenazesinin arkasından
dindarca birkaç cümle söylerler. Benim başkalarına
bırakmak istediğim şey buydu. Kaçak mallarla uğraşan bir
kaçakçı, bir kalpazan, bir katil ve bir suikastçı
olmayı tercih ettim. Dilencilik yapabilirdim, ancak bu
küçük düşürücü ve korkakça
bir şey; hatta yoksulluğu suç ilan eden yasalarınızın da
yasakladığı bir şey. Eğer muhtaç durumdaki herkes beklemek
yerine, nerede ve hangi araçlarla olursa olsun el koyarsa,
hâlinden memnun olan kimseler, endişenin daimi ve yaşamın her an tehdit
altında olduğu mevcut toplumsal durumu kutsamayı istemenin tehlikeli
bir şey olduğunu belki biraz daha çabuk anlayacaklardır.
Ahlaki ve fiziki bir barış için suçu ve suçluları
doğuran nedenlerin ortadan kaldırılması gerektiğini söyleyen
anarşistlerin haklı olduklarını çok geçmeden anlayacağız.
Çektiklerinin bir gün son bulacağına dair
küçücük bir umudu bile olmaksızın geçmişte
katlanmak zorunda kaldığı ve gelecekte de katlanmak zorunda kalacağı
yoksunlukların neden olduğu yavaş bir ölümü kabullenmek
yerine, içinde ufacık bir enerji kırıntısı bile varsa,
ölüm riskini (ki bu yalnızca çektiği acıları sona
erdirecektir) bile göz alarak, iyi bir şekilde yaşamasını
sağlayacak şeyleri şiddet kullanarak almayı tercih edenleri sindirmekle
bu amaçlara ulaşamayız.
Dolayısıyla, üstünkörü bir şekilde olsa bile
nedenlere asla dokunmaksızın sonuçların üzerine giden
yasaları daha da katılaştırmaktan başka bir şey yapmayan toplumun bu
barbarca hâlinin mantıksal sonucundan ibaret olan eylemleri;
suçlanmakta olduğum eylemleri gerçekleştirmemin sebebi
işte budur. Hemcinslerinizi öldürecek kadar acımasız olmanız
gerektiği söylenir, ancak bunu söyleyenler, bunu yalnızca
aynı kaderi paylaşmaktan kaçınmak için yapmaya karar
verdiğinizi görmezler.
Aynı şekilde siz beyler, siz jüri üyeleri de hiç
şüphesiz ki beni ölüm cezasına çarptıracaksınız,
çünkü bunun gerekli olduğunu
düşünüyorsunuz ve benim ölümüm, insan
kanının aktığını görmekten nefret eden sizler için bir
tatmin kaynağı olacak; kendi varoluşunuzu güvenceye almak
için insan kanının akmasının faydalı olduğunu
düşündüğünüzde, benim gibi siz de
tereddüt etmezsiniz, ancak bir farkla: Siz bunu hiçbir risk
almadan yaparken, bense bunu hayatımı riske atarak yaptım.
Evet beyler, yargılanacak suçlular yoktur, yok edilmesi gereken
suç nedenleri vardır! Yasa koyucular, Ceza Kanununun maddelerini
yaparlarken nedenlere değil yalnızca sonuçlara saldırdıklarını,
böylece de suçu hiçbir şekilde yok etmediklerini
unuttular. Aslında, nedenler var olmaya devam ettikçe
sonuçlar zorunlu olarak nedenlerden ortaya çıkacaktır.
Suçlular daima olacak, çünkü bugün burada
birini ortadan kaldırsanız bile, yarın on tane daha doğacak.
Peki, ne yapmak gerek? İnsanların tüm ihtiyaçlarının
karşılanmasını sağlayarak yoksulluğu, yani suçun tohumunu yok
edin! Ne kadar gerçekleştirilmesi güç bir şey! Tek
yapılması gereken toplumun yeni bir temel üzerinde; her şeyin
ortaklaşa olacağı, yeteneği ve kuvveti ölçüsünde
üreten herkesin ihtiyaçlarına göre tüketebileceği
bir temel üzerinde kurulması. Ancak ve ancak bu olduğu zaman,
kurbanı ve kölesi hâline gelecekleri bir maden için
dilenen Notre-Dama-de-Grace münzevisi ve benzeri insanları artık
görmeyeceğiz! Sevginin samimi olup olmadığını görmekten
sıklıkla bizi alıkoyan, aynı maden karşılığında sıradan bir ticari
malmışçasına cazibelerini sunan kadınları artık
görmeyeceğiz. Yine, bu madeni elde etmek için
öldüren Pranzini, Prado, Berland, Anastay gibi insanları
artık görmeyeceğiz. Bu, tüm suçların nedeninin daima
aynı olduğunu gösteriyor ve bunu görmemek için aptal
olmanız gerek.
Evet, tekrar ediyorum: Suçluları yaratan toplumdur; sizler,
jüri üyeleri, zekâ ve gücünüzü
vurmak yerine toplumu dönüştürmek için
kullanmalısınız. Tüm suçları bir hamlede bastırabilirsiniz.
Suçun nedenlerine saldırma çabanız, suçun
sonuçlarını cezalandırırken kendi kendini küçük
düşüren adaletinizden çok daha büyük ve
verimli olacaktır.
Ben sadece eğitimsiz bir işçiyim; ancak, yaşamım yoksulluk
içinde geçtiği için baskıcı yasalarınızın
haksızlığını zengin bir burjuvadan daha fazla hissediyorum. Yaşama
ihtiyacıyla dünyaya gelen, karnını doyurmak için yoksun
olduğu şeyleri bulmak zorunda olan bir insanı öldürme ya da
hapsetme hakkını nereden alıyorsunuz?
Yaşamak ve ailemi geçindirmek için çalıştım;
kendim ve ailem çok fazla acı çekmediği sürece
dürüst dediğiniz şekilde yaşamaya devam ettim. Sonra
çalışma olanakları giderek azaldı ve işsizlikle birlikte
açlık geldi. İşte ancak bundan sonradır ki doğanın
büyük yasası, hiçbir cevabı kabul etmeyen o buyurgan
ses, yani korunma içgüdüsü, suçlandığım ve
faili olduğunu kabul ettiğim suçlarla kötü
davranışların bazılarını yapmaya beni mecbur bıraktı.
Yargılayın beni, jürideki beyler, ancak beni anladıysanız, beni
yargılarken yoksulluğun doğal gururla birleşerek suçlular
hâline getirdiği, oysa refahın ya da rahatın dürüst
insanlar hâline getireceği tüm bedbahtları da yargılamış
oluyorsunuz.
Zeki bir toplum onları da tıpkı diğerleri gibi birer insan olarak anlayacaktır.
Çeviri: AnarşistBakış
Kaynak: "Forbidden Speech".
Anarşist
Yazın Ana Sayfa --->