BİR YIL İÇİNDE ARJANTİN
Ian Mc Kay

 
Eylemde Anarşi?
Sınai Anarşi?
Hem Bir Araç Hem De Bir Amaç Olarak Kendinden Yönetim
Şimdi Nereye?
Çevirenin Notu: Çevirenin metine yaptığı eklemeler
açıklamalar vb, [...] ile gösterilmiştir.

Derinleşen ekonomik krize karşı adaletsizce verilen resmi cevap karşısında Arjantin halkının sokakları ele geçirmesinin üzerinden bir yıl geçti. Bir zamanlar neo-liberalizmin modeli olarak yüceltilen ülkedeki halk ayaklanması, yirmi yıllık yapısal uyum planlarının ve 'serbest piyasa reformları'nın insani sonuçlarını ortaya koyuyor. Ekonomi tam bir çorba. Resmi rakamlara göre, son dört yıldır yaşanan durgunluk yoksulluk oranının nüfusun % 31'inden % 53'üne, işsizliğin ise % 14'ten % 21.4'e patlamasına yol açtı.

Sonuçta gerçekleşen ayaklanma kitlesel boyutlara ulaştı. Genel greve yedi milyon işçi katıldı. Çok geçmeden, aç insanlar dükkanları ve marketleri yağma etmeye başladıklarında başkan sıkıyönetim ilan etti. Ancak Arjantinliler artık bıkmışlardı. Yanlızca Buenos Aires'de, bir milyondan fazla kişi bu sıkıyönetimi geçersiz kıldı ve sokakları ele geçirerek, itibarını kaybetmiş politik seçkinlere karşı kızgınlığını seslendirdi. O zamandan beri protestolar devam etti. Geçen Aralık ayaklanması ve sokakların ele geçirilmesi hakkında önemli olan şey, insanların kendi işlerini idare etmek üzere örgütlenmeye başlaması oldu. Onlar kendi kaderlerini kendi ellerine almaya, durumlarında gerçek değişiklikler yapmak üzere kendilerini örgütlemeye karar vermişlerdi. Bunu yaptıklarında ise anarşizmin temel düşünceleri onaylanmış oluyordu.
 

Eylemde Anarşi?

Halkın kendinden yönetimindeki ilk gelişim semt meclisleri [ing. neighbourhood assembly] biçiminde oldu. Geçen yılki protestoların ardından, göstericiler ayaklanmalarını kendileriyle birlikte evlerine taşıdılar. Semt meclisleri çoğaldı. Şubat itibariyle, yanlızca başkentte elliden fazla [semt meclisi] ortaya çıkmıştı. Bunlar ardından da federe hale gelmeye başladılar. Buenos Aires'de, semtler arası  meclis artık haftada bir kere toplanıyor ve buna şehrin tüm semtlerinden gelen ortalama 3.000 kadar yerel koordinatör katılıyor. Yerel meclisler, semtler arası alanlardaki örgütlenme ve koordinasyon işini rotasyona tabii tutarak özerk kalmaya devam ediyorlar.

Meclisler hiyerarşik olmayan bir şekilde örgütlenmişlerdir ve neredeyse herkese açıktırlar. İnsanlar karşılaştıkları meseleleri tartışma, ve onlarla ilgilenmenin etkin yollarını örgütleme şansını ediniyorlar. Ancak zamanla meclisler tartışmanın ve protesto etmenin ötesine geçerek, terk edilmiş hastaneler de dahil olmak üzere, evler ve diğer binaların örgütlenmesi gibi doğrudan eylem biçimlerine yöneldiler. Geri alınmış mekanlar toplumsal merkezler, evsizlerin kalabileceği yerler, alternatif okullar ve sağlık merkezleri olarak kullanılıyordu.

Bir semt [geri aldığı] bir süpermarketi kültür merkezine, toplantı yerine ve --diğer şeylerin yanısıra-- işçilerinin ele geçirdiği yakındaki bir fabrikada üretilen pastaların satıldığı bir dükkana dönüştürmüştü. Bodrum katı için bir tiyatro planlanmıştı. İnsanların hiyerşinin altında ezilen yaratıcı potansiyelleri binlerce şekilde ortaya çıkıyor. Krizin yıkıntılarından yeni ve daha iyi bir toplum inşa etme yolundaki aynı kararlık her yerde görülüyor. Arjantin halkı, doğrudan eylem ve kendinden yönetime dayanan bir politika ve ekonomi üstüne düşünmenin yeni yollarını yaratıyorlar. Bunun partilerle ve devletle hiç bir ilgisi yok. Anarşizmin temel düşüncesi olan kendinden yönetim destek kazanıyor. "İnsanlar meclisler aracılığıyla kendilerini yönetmelidir" düşüncesi tartışılıyor ve uygulamaya geçiriliyor.
 

Sınai Anarşi?

Anlamlı bir şekilde, halk kızgınlığı yanlızca politikacılara yöneltilmiş değil. Sanayideki ve bankalarda ahbap-çavuşlukları --kapitalist sınıfı-- da hedef aldı. Çalışanları tarafından fabrikaların işgal edilmesiyle, kapitalist sisteme karşı bir doğrudan meydan okuma daha ortaya çıkıyor. İşyerlerinin kapanmasıyla yüz yüze gelen işçiler, onları ele geçirdiler ve kendi başlarına işletmeye başladılar. Bazı durumlarda, işletmeler eski sahiplerinin dönemine göre daha iyi çalışıyorlar şimdi.

İşgal edilen işletmeler genelde fabrikalar olmakla beraber, bunların arasında bir süpermarket, bir klinik, bir Patagonya madeni ve Buenos Aires tersanesi de var. Çoğunda eşit ücret uygulanmaya başlandı. Kararların düzenli meclislerde doğrudan oy kullanılarak alınmasıyla, eşitlik iktidar anlamında da uygulanıyor. İşyeri temsilcileri ve koordinatörler tabandan aldıkları görevleri yapmakla yükümlüler. İşgal edilen işyerlerinin çoğu kamusallaştırılmaktan ziyade kooperatiflere dönüştürüldü. Hareketin henüz başladığı bu noktada bunlar yanlızca ilk atılımlar.

Yeni kooperatifler pekçok nedenle ekonomik krizde yaşamayı başardılar. Sahiplerinin [yaptığı] kesintilerin ve yöneticilere ödenmekte olan yüksek ücretlerin kaldırılması yardımcı oldu. Tepedeki bir azınlığın kafasının yerini işgücünün tümünün alması da keza yardımcı oldu.

Binlerce işi kurtarmanın ve bir zamanlar ulusun heybetli olan sınai üretiminde yaşanan tepetaklak düşüşü yumuşatmanın ötesinde, fabrika ele geçirmeleri, sermaye ile emek arasındaki ilişikinin gereksizliğini de gösteriyor. İşçiler, işgal edilen fabrikalarda üretimi yeniden başlatarak, sahipler ve emir-verenler sınıfının gerekli olmadığını, çalışanların kendi üretken aktivitelerini yönetebileceklerini gösterdi.

Pekçok işgal yasal bir çerçeve içinde gerçekleşirken (hatta bazı gruplar fabrikalarını kiraladılar), hareket daha yaygınlaşma ve daha devrimcileşme potansiyelini içinde taşıyor.

Buradaki tehlike, devrimin fabrika kapılarında durmasıyla, bu yeni işçi-sahipliliğindeki işyerlerinin kendi başlarına birer amaca [nihai duruma] dönüşebilmesidir. Ya kooperatifler işçi konseyleri içinde federe hale gelecekler ya da yavaş olmakla birlikte kesinlikle gerisin geriye kapitalizme doğru yozlaşacaklar. Şu anda, kapatılan işyerlerinin tasfiye edilmesiyle sınırlı gözükmekteler. Bir sonraki adım sermayenin işçi birlikleri tarafından tasfiye edilmesi olmalıdır.

Söylemeye gerek yok, ancak son bir yılda Arjantin'de yaşanan olaylar, özel mülkiyet haklarına karşı olan tehditi doğru bir şekilde fark eden muhafazakarları alarma geçirdi. Ancak uzun süreden beri karı insanların önüne alan bir ekonomide, bu işgaller büyük bir halk desteğine sahip. Ve yaygınlaşıyorlar.

Koordinasyonun asli olduğu genellikle kabul edilmektedir. Örneğin, Neuquen'deki Zanon seramik fabrikasını işgal eden işçiler şu ana kadar iki ulusal işgal edilmiş fabrikalar toplantısı gerçekleştirdiler. İşyeri ile topluluk arasında bağlantılar kurulmasına yardım eden kırk semt meclisi de buna katıldı. Mart'ta, semt meclislerinden ve insan hakları gruplarından gelen iki yüz kadar kişi işçilerce kontrol edilen Brukman tekstil fabrikasında biraraya geldi, ve yargıcın mülkiyeti geri alma emriyle harekete geçen yetmiş kadar toplum polisini [özel timi] geri çekilmeye zorladılar.

İşgaller, halk tarafından sermayenin doğrudan tasfiye edilmesi genel eğiliminin bir parçasıdır. Bir Arjantinli bunun şehirler için ilk defa uygulanan bir Zapatismo süreci olduğunu söylüyordu.
 

Hem Bir Araç Hem De Bir Amaç Olarak Kendinden Yönetim

Genç bir Arjantinli kadının ortaya koyduğu gibi, "Bunu, yani çocuklarımın ve yoldaşlarımın çocuklarının burada yaşamanın, kötülükleri dışarda bırakmanın bir yolunu bulacağını düşlüyordum. Sistemin bize sunduğu depresif olmayı, alkolik olmayı ve serseriliği bırakacaklarını, politik partiler olmaksızın politika yapmanın bu yeni biçimini bulabileceklerini."

Bu, Buenos Aires'in yoksul bir dış mahallesi olan Solano'daki bir piqueteros üyesi. Piqueteros işsiz olan, ve işsizliklerini daha iyi bir toplum örgütleme ve bunun için mücadele etmenin temeli olarak kullanan gruplardır. Mevcut ayaklanmadan altı yıl öncesine uzanırlar ve yeni bir mücadele biçimi geliştirmişlerdir --yol blokajları. Ana yolları kesiyorlar, hükümet taleplerini karşılayana değin çekilmeyi reddediyorlar. Solano'da binlercesi sokaklara dökülüyor --ve bu şehirdeki tek bir semt yanlızca.

Taktikleri gibi, düşünceleri de özgün. Para talep etmiyorlar. Ne de anlamsız işlerde akılsız ücretli köleler olmayı talep ediyorlar. Önemli olduğunu --onların deyişiyle 'gerçek iş'-- işleri yapmak istiyorlar. Kendileri adına davranması için devleti kuvvetlendirmek istemiyorlar. Toplanıyorlar ve semtleri için önceliklerin neler olduğuna karar veriyorlar --temiz tutulmaları, okulların tamir edilmesi, yerel hizmetlerin ve sanayilerin işletilmesi. Devletin veya sermayenin sorunlarını çözmesini beklemiyorlar, çünkü bunun asla olmayacağını biliyorlar.

Piqueteros'lar işsiz olmakla beraber, bunu kötü bir şey olarak nitelendirmiyorlar. Sömürülmeye geri dönmek istemiyorlar. Kendilerini, işsiz işçiler olarak değil otonom [özerk] işçiler olarak düşünmekten hoşlanıyorlar. Kapitalizmi yeniden oluşturmayı değil, onun yerine yeni bir şeyi yaratmayı arzuluyorlar. Bir başka kadın piquetera'nın sözleriyle, "bizi mahkum ettikleri bu mutlak yoksulluktan, tüm işçilere dayatmaya çalıştıkları saygınlığımızı elimizden alınmasına karşı bizim yaptığımız şey, bu yoksulluktan (ve belki de oldukça hayali geliyor kulağa) yeni bir toplumun temellerini oluşturmak. Aşağıdan yükselen bir saygınlıkla doğacak ve büyüyebilecek olan bir toplum. Yoksulluktan, ancak saygınlıkla, özgür ve bağımsız olarak."
 

Şimdi Nereye?

Arjantin ayaklanması buradan nereye yönelebilir? İki temel seçenek var. Sol, yeni seçimleri ilerlemenin yolu olacak görecektir. Sol bir hükümetle farklı politikalar izlenebileceğini ve hareketin açık bir baskı altına alınmasının önlenebileceğini öne sürecekler. Ancak bunun net etkisi hareketimizi yeni politikacılara teslim etmek demektir. Bu, mücadeleyi sokak ve işyerlerinden kapitalist kurumlara transfer edecektir. Mücadelenin odağı, nüfusun çoğunluğuna değil az sayıdaki lidere yönelecektir.

Tek öbür yol ise, seçimlerin ilgili olmadığının; yani mücadelenin seçimleri kazanmak için değil, tüm otonom mücadele ve örgütlenmeleri kuvvetlendirmek ve geliştirmek için yapıldığının farkına varılmasıdır. Bu, toplumda gerçek bir iktidarın; doğrudan demokrasiye, kendinden örgütlenmeye ve doğrudan eylemliğe dayanan bir halk iktidarının inşa edilmesi demek olacaktır. Bu Arjantin ayaklanmasının o büyük sloganının (que se vayan todos -hepiniz defolun) mantıki sonucu olacaktır.

Ve aslında bu slogan halihazırda zaten daha derin bir anlam kazanacak şekilde genişletilmiştir. Politik, toplumsal ve ekonomik iktidar sorgulanmakta, işyerlerinde ve benzer topluluklarda kendinden örgütlenmiş ve kendinden yönetilen halk iktidarıyla mücadele edilmekte ve güçsüzleştirilmektedir. Biliyor ya da bilmiyor olsunlar, dünyadaki diğer binlerce işçi sınıfı üyesi gibi, Arjantin halkı da mücadelesinde ve mücadesiyle anarşizmin ilkelerini uygulamakta. Başka bir dünyanın mümkün olduğunu, ve bunu tam burada ve şu anda yarattıklarını gösteriyorlar.

Arjantin'deki halk, Zapatistaların Chipas'da 1994'de ayaklandıkları zamanki düşüncelerin aynısını uyguluyorlar. Onlar, tüm dünyada kapitalizme karşı sürdürülen mücadelelere esin sağlıyorlar. İşte bu nedenle onların ayaklanmaları Britanya'daki bizler için de önemlidir. Hiç bir ayaklanma sonsuza kadar sürmez. Ya Arjantin deneyimi işi sonuna kadar götürecek, devletin ve sermayenin yerine topluluğu ve işyerleri meclislerini ve onların federasyonunu geçirecek; ya da iktidardakiler kontrolü yeniden sağlayacak ve yöneticilerine saldıkları korkunun bedelini insanlara ödetecekler. İşte bu nedenle, "İtaatsizlik Günleri" [ing. Days of Disobedience] olarak adlandırılan ayaklanmanın yıldönümü bu kadar önemli. Arjantin haberlerin dışına itilmişken, bizim hala Arjantin halkını izlediğimizi ve desteklediğimizi göstermemiz gerekiyor. Ve sağlayabileceğimiz en iyi destek, sınıf ayaklanmasını burada ilerletmek oalcaktır.
 

Çeviri: Anarşist Bakış


Kaynak: "Argentina One Year On", Freedom 6324, 14 Aralık 2002 (A-Infos-en Haber Ağı, 16 Aralık 2003).
Anarşist Yazın Ana Sayfa --->
1