TEKNOLOJİK ÜRETİM VE BİLİNÇ
 
Not: Metindeki vurgular Anarşist Bakış tarafından yapılmıştır.
Yapılan açıklamalar vb, [...] ile gösterilmiştir.

"Burada o tok sözlü insanları görmek istiyorum.
Atları çatlatanları, nehirleri üstün kılanları;
Güneş ve çakıl dolu ağızlarıyla şarkı söyleyen,
Güzel sözler söyleyen iskeletlerin sahiplerini"

 Federico Garcia Lorca


Sosyal bilimciler ve tarihçiler modernliği farklı farklı şekillerde tanımlamışlardır, modernliğe ilişkin yorum ve prognozlarında [teşhislerinde] farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Mamafif, bir önerme üzerinde aşağı yukarı bir anlayış birliğine ulaşabilmişlerdir: Modern dünyanın temel veçhelerinden [yanlarından] biri teknolojik üretimdir. Bu birliğe biz de bütünüyle katılıyoruz. Bu bölümde bizim tartışılması amacıyla devreye sokacağımız soru şu olacaktır: Bilinç seviyesinde teknolojik üretimle bir arada oluşan diğer faktörlerden en önemlileri nelerdir?

Bu sorunun teknolojik üretimde yer alan sıradan insanın günlük bilincine yönelik olduğunu önemle vurgulamakta yarar vardır. Bir başka biçimde ifade etmek istersek: Biz burada yanlızca mühendis ve fiziksel bilimlerle uğraşanların bilincini inceleme konusu yapmıyacağız. Modern bilinç ile ilgili tartışmaların büyük bir kısmının ağırlığının "bilim adamının dünya görüşü" noktası üzerinde yoğunlaşmış olması nedeniyle bu açıklamayı yapma gereksinimini duyduk. Sadece bilim adamı ve mühendislerin dünya görüşü değil, bu görüş kesinlikle teknolojik toplumun mevcut şeklini etkilediği içindir ki bütün elemanlarının bilinci esas olmalıdır. Ayrıca Amerika gibi modern bir toplumda bile bilim adamı ve mühendislerin sayısı son derece sınırlıdır. Bu az sayıdaki entellektüeli esas alıp bunların dışındaki insanların günlük bilincinin analizini ihmal eden bilgi sosyolojisinin bünyesi hasta demektir. Aksine, günlük yaşamlarında teknolojik üretimin türlü yanlarıyla her an yüz yüze bulunan çok sayıda sıradan insanın bilincinin araştırılması gerçekleştirilmelidir. Bu nedenle okuyucudan kendisini çağdaş endüstride sıradan bir işçinin yerine koyarak yazdıklarımızı okumasını rica edeceğiz. Araştırma konusu bilinci geniş bir çerçeve içerisinde inceleme niyetinde olduğumuzdan teknolojik üretimin muhtelif tipleri arasındaki bariz farkları dikkate almaya muktedir olamadık. Bir montaj hattında çalışan göreceli olarak daha az hüner sahibi bir işçi ile duyarlı aletler yapan bir işçinin bilinci arasındaki farkı dikkate alamadık. Buna karşın, aşağıda vereceğimiz betimlemenin çağdaş teknolojik üretimin kayda değer büyüklükte bir kısmına hitap ettiği iddasındayız.

Belirli bir kişinin bilincinde olması muhtemel teknolojik meselelerle ilgili özel bilgiden tamamen ayrı olarak, bu özel bilginin daha da uzun bir geçmişi vardır. Bu mazi, söz konusu bilgiyi uygulamak için gereken bir kurallar bütününü de ihtiva eden [içeren] çok geniş bir bilimsel ve teknolojik bünyeyi içermektedir. Mevcut olan bu bilginin işçinin günlük bilincinde bulunduğu, her ne kadar bu işçi bu geniş bilgiye sahip değilse de kabul edilmektedir. Fenomenoloji [Olgubilim, olguları inceleme bilimi] dili ile ifade edersek, bilgi işçinin bilincinde bir çökelti gibi yerini almış olmasına karşın işçi tarafından "Haydi" denilir denilmez uygulanabilecek durumda değildir. Daha basitçe ifade edelim: İşçinin özel bilgisinin yeri ve önemi bu geniş bilgi kaynağından sürüp gelmekte ise de işçinin halihazır durumunda bu geniş bilgi kaynağının tümü işçi için kullanılabilir olmaktan uzaktır. Durumun böyle olmasına karşın bu geniş bilgi kaynağı işçinin kullanımına açık bir potansiyel kaynak durumundadır veya o öyle düşünür. İşçinin bildiği, ona, bu geniş bilimsel ve teknolojik bilgi yapısının bir parçası olarak gözükür ve üretim faaliyeti içindeki rolü modern toplumda kapsamlı bir teknolojik üretim girişimine olan katkısı olarak ortaya çıkar. Ayrıca, bilginin bilimsel ve teknolojik bünyesinin rasyonel kalitesi, işçinin, belirli bir eğitime tabi tutulması durumunda kendisinin tam bir iştirakçi [katılımcı] olabileceğini düşünmesine neden olur. Bu şekilde, modern bilim ve teknolojinin büyüleyici yapısı, sadece dışardan gözlem yapan bir kimsenin analiz ettiği gibi değil, aynı zamanda sıradan işçinin bilincinde de, her teknolojik faaliyetin ufkunda bir hayal gibi gözükür.

İşçinin özel bilgisinin önemli bir elemanı, eksperler [uzmanlar] hiyerarşisine ait bilgidir. Bu bilginin mevcudiyeti ve gerektiğinde kullanmaya hazır olduğunun işçi tarafından takdir olunduğu kabul edilir. Bu hiyerarşi, yüz yüze gerçekleştirilen katı ilişkilerden henüz daha tanışılmamış olan, fakat ilerde herhangi bir nedenle işe müdahele etmesi, bilgi ve deneyimine gereksinim duyulması muhtemel kimselere kadar uzanır. İşçi, kendisini bu eksperlerden biri olarak tanımlayabilir.

Elbette işçinin özel olarak eğitildiği işi hakkında da bilgisi vardır. Aynı zamanda aynı kalitedeki farklı işler için de işçinin eğitilmesi söz konusu olabilir. Bir başka deyişle, işçinin iş bilgisi sadece bütünün bir elamanına ait bilgi değil, özellikleri betimlenebilir bir iş tarzına yönelik bir bilgidir. En önemli özelliği ise mekanik olmasıdır. Bunun anlamı, iş sürecinin bir makinaya benzer fonksiyonunun olduğu, işçinin bir birey olarak faaaliyetlerinin bir makina sürecinde temel bir öğe niteliğine sahip bulunduğudur. İşin mekanik olma özelliğinin yanı sıra giden bir başka özellik de tekrar üretilebilirliktir. İş sürecinde hiçbir faaliyet esas itibari ile emsalsiz [benzersiz] değildir. Tekrar üretilebilir, ve aslında aynı işçi tarafından veya bu işçinin gördüğünün benzeri bir eğitim görmüş bir başka işçi tarafından tekrar üretilebilmelidir. Bunun anlamı, işçinin üretim faaliyetinin büyük bir organizasyona katılmasının ve bir üretim dizininde yerini almasının zorunlu kılınmış olmasıdır. Bir işçinin kişisel işi, çok büyük bir fabrikada olduğu gibi, iş yerinde bulunan veya ürettikleri başka iş yerlerinde kullanıldığı için, işçinin iş yerinde bulunmayan pekçok işçinin işi ile ilintilidir. İşçinin işi bir iş dizininde, örneğin oniki basamaklı bir iş dizininde, sözün gelişi dördüncü basamağı oluşturmaktadır. Yaptığı işin arkasındaki mühendis mantığına ayrıntılarıyla vakıf olmasa bile işçi yaptığı işi bilir ve öyle de kabul edilir. Nihayet söz konusu iş tarzının bir temel elemanı da ölçülebilirliğidir. İşçinin işi hassas, muhtemelen kantatif [niceliksel, sayısal] bir kritere göre değerlendirilebilir ve değerlendirilmelidir de.

Teknolojik üretime esas olan bilgi edinme tarzı nedir?

Bilgi edinme tarzının, esas itibariyle, bu tür bir işin makina süreciyle ve makinanın mantığıyla olan ilişkisinde verilmiş olduğunu vurgulamak önemlidir. Bilgi edinme tarzı zorunlu olarak bu mantık cinsinden işçinin bilincinde mevcut olmasa da, bu mantık, işçinin iş sürecine ilişkin kendi mantığının temelini oluşturur. Fenemoloji diliyle ifade edecek olursak şöyle söyleyebiliriz: Bilgi edinme tarzının, teması [konusu] işçiye ifade edilebilir bir formda elde bulunması gerekmez, fakat bilgi edinme tarzı onun tematize edilmesinin temelini oluşturur.

Söz konusu bilgi edinme tarzına ait stratejik bir eleman da bileşenlerine ayrılabilmelidir. Realitenin birimleri bizatihi [kendiliğinden] realitenin muhtevasını [içeriğini] oluşturan birimler olup bunlar benzeri birimlerle biraraya gelebilirler. Yani realite, tek tek varlıkların birleşerek, ayrılarak sürdürüp götürdükleri bir cereyan [hareket, akış] olarak anlaşılmamaktadırlar. Realitenin bileşenleri cinsinden bu şekilde anlaşılması, insan ve makinaların korelasyonunda olduğu kadar üretim sürecinin tekrar edilebilir olmasında da esastır. Örneğin, büyüklük gibi belirli bazı önvarsayımlar verildiğinde bir iş gününde kullanılan yüzlerce vidadan her biri, en azından mevcut amaç için, diğer birimlerden herhangi biriyle serbestçe değiştirilebilir bir birimdir. Atomistik birimler olarak düşünülüp kullanılan bu birimler cinsinden realite biçimlenir. Yani her şey kendisini oluşturan bileşenleri cinsinden analiz edilebilir, bu bileşenler demonte ve tekrar daha sonra realiteyi oluşturmak için monte edilebilir.

Buradan da bileşenler ve sıralanışlarının karşılıklı olarak birbirlerine bağlılıkları ortaya çıkar. Bu gene, iş sürecinin tekrar üretilebilirliğinin ve mekanik olmasının bir gereğidir. Aynı koşullar verildiğinde (işçinin de aynı hareketleri tekrarlamasıyla) aynı sonuçlar elde edilecektir. Bileşenler rasyonel, kontrol ve tahmin edilebilir bir yolda sürekli olarak birbirlerine bağımlı bulunduklarından bu durum olasıdır.

Bunun bir başka neticesi de vasıta [araç] ve sonuçların ayrılabilirliğidir. Realite, farklı şekilde monte edilen bileşenleri cinsinden kavranıldığı için bileşenlerin özel bir sırada gerçekleşmesi ve bunun nihai sonucu arasında zorunlu bir ilişkinin bulunması gerekmemektedir. Pek çarpıcı bir örnek alalım: İleri seviyede bir üretim süreci sonunda ortaya çıkan çark dişlileri bir otomobilde kullanılabileceği gibi bir nükleer silahın oluşturulmasında da kullanılabilir. Bu arada çark dişlilerini üreten işçinin bu dişlilerin kullanılacağı yer hakkında izni alınmadığı gibi, çoğu kez nihai amaçtan dişli üretimini gerçekleştiren işçi haberdar bile olmaz. O sadece dişli üretimi için gerekli olan teknolojik faaliyetleri gerçekleştirmekle yükümlüdür.

Hemen yukarıda anlatılanlarla ilişkisi bulunan bir başka özellik de kapalı soyutlamanın kapsamlı niteliğidir. Her hareket, ne kadar katı olursa olsun, soyut bir referans çerçevesi içerisinde anlaşılır. Burada, gene en son hizmet edeceği amaçtan habersiz olarak bir üretim mantığına göre üretilen çark dişlileri konuyu anlamak için bir örnek oluşturarak bize yardımcı olur. Bu kapalı (zımni) soyutlama teknolojik üretime has bir özelliktir. Hemen veya sürekli olarak işçinin bilincinde bulunmasa bile teknolojinin temel mantığı bunu talep eder.

Bir insan topluluğundaki bilginin tüm elemanları sosyal yaşamın özel muhtevasına bağlıdır ve çoğu durumda özel kurumları temsil eder. Bu karakteristik de, teknolojik üretimin muhtevasında ilginç formlara bürünür. Burada bilginin her parçası, daha kapsamlı parçalar sınıfını temsil eder. Örneğin, genelde bir vida, makinaları temsil eder. Özel durumlarda bir vidanın otomobil endüstrisinin tamamını temsil etmesi de söz konusu olabilir. Ayrıca, bir vida genelde teknolojiyi temsil eder. Bir başka deyişle, her bilgi parçası sadece o katı varlıktan ibaret değildir. Eğer bilgi parçası bir işçi için o en katı anlamıyla; estetik bir tasarım anında vuku bulabildiği [olduğu] gibi, tezahür ederse [gözükürse, belirirse] işçi kendisini üretim sürecinden kopmuş, hatta bu sürece düşman olarak hissedecektir. Bunun için duygularının akışına kendisini kapıp koyvermiş bir vaziyette montaj hattına eğilmiş, bir vidanın biricik ve tekrar üretilemez özelliklerinin büyüsüne kendini teslim etmiş bir işçi tasavvur etmek yeterlidir. Bu tür bir duygusal tasarımın elbette işçinin işiyle ilgisi yoktur ve kaçınılmaz olarak onu görevini yapmaktan alıkoyacaktır. Üretim süreci ile ilgili bilgi parçacıklarının bu karakteristiğinin, işçinin bilincinde kendi yaşamının farklı kesitlerinin temsil edildiği durumda zor ulaşılır tezahürleri [belirmeleri, gözükmeleri] vardır. İşçinin kendi yaşamı ile ilgili bilgi yönünden çalışma süreciyle ilgili bilgi parçacıkları işçinin sosyal realitesinin son derece özel bir kesimini temsil eder. Böylece özel bir vida ve bu vidayla ilgili (bu vidanın hangi malzeme ile kullanılacağı, nasıl kullanılacağı, nereden sağlanabileceği gibi) bilgiler bireyin yanlızca iş dünyası ile ilgilidirler, ve bunların işçinin aile yaşamı ile bir ilgileri yoktur. Bu tür bilginin özelliği ve soyutluğu, işçinin bilincinde tecrit edilmiş [ayrı tutulmuş] bir mekanda yer almasına neden olur. Dolayısıyla teknolojik üretimle ilgili bilgi ve bilgi edinme tarzının işçinin bilincinde diğerlerinden tecrit edilmiş bir yeri olur. Bu tür aksiyonlar bilgi edinme tarzının yapısını oluşturur. Bilincin tecrit edilmiş bölgelerinden her biri bireyin yaşamının sosyal ve kurumsal kesimlerine işaret ederler. Tecrit edilmiş bilinç yığınları sisteminin karmaşıklık derecesi bireyden bireye ve sosyal durumlara göre değişiklik arz eder. Bunun en önemli ve pek genel bir sonucu, işin özel yaşamdan ayrılmasıdır. Kurumsal seviyede bu tür bir ayrımcılığın endüstri devriminin en önemli sorunlarında biri olduğu sık sık tekrarlanmaktadır. Aynı ayrımcılığın, kaçınılmaz olarak bilinç seviyesinde de ortaya çıkacağının farkında olmak ise son derece önemlidir.

İnsan yaşamının özel davranış biçimleri, özel hayat tipleri ile ilişkilidir. Bir kimsenin iş esnasındaki davranışları geniş kapsamlı davranış tiplerini, yani teknolojik üretimin gerektirdiği şekilde icra olunan [yapılan] hareketleri temsil eder. Bu tür hareketler birey için potansiyel tasarımlardır ve dolayısıyle hayalinin muhtemel hedefleridir. Bu tip hayalin önemli bir karakterisitiği problem çözücü yaratıcılığıdır. Bu tip hayal ile genel bir ufak tefek tamir yapma tutumu arasında bir ilişki vardır. Böylece diğerlerini fiilen dışlayan veya en azında geri plana iten belirli bir tip ustalık ve yaratıcılık gelişir. Yukarıda zikredilen [bahsedilen] kurumsal ayrımcılığa karşın bu maharet [ustalık] bireyin yaşamının diğer kesitlerinde de etkisini gösterir. Muhtelif [çeşitli] meraklar, özellikle "kendi işini kendin gör" ibaresiyle [cümlesiyle] ifade edilebilecek nitelikte olanlar, bireyin özel yaşamındaki dünya görüşünün aynı özelliklerini ifade eder, fakat problem çözücü ve ileri düzeyde teknolojik olan bu tavır, bireyin politik bakış açısında, çocuklarının eğitiminde veya onu rahatsız eden psikolojik güçlerle uğraşılmasında da etkisini gösterir.

Bu başka sahalara taşınan etkiler, yukarda iş-ilgili bilginin kurumsal ayrıcalığıyla ilgili söylenenlerle çelişmez. Başka sahalara taşınanlar, elbette, özel bilgi parçacıkları değil, fakat bu bilgi ile ilgili bilgi edinme tarzıdır. Gerçekten, bilgi edinme tarzı transfer edilebilirken bu bilgi edinme tarzının kaynağını oluşturan bilgi parçalarının transfer edilemezliği, modern bilincin problemlerinden birini ortaya çıkarır. Örneğin, bireyin kendi psikolojik yaşamına, bir mühendisin bir makinenin çalışma tarzı hakkındaki problem çözücü, tasarlayıcı, gerekirse ufak tefek de tamir edici tavrı içinde bakması olasıdır. Mamafih, mühendis, makinenin çalıştırılmasında ortaya çıkan problemleri çözebilmek için elinde test edilip hazırlanmış kusursuz bir tamir-bakım listesine sahip iken, iş bir kimsenin psikolojik problemlerini çözmeye gelince elde bu tür bir reçete mevcut değildir. Bu nedenle teknolojik hayalin yaşamın diğer kesimlerine taşınmasına karşı kuvvetli bir reaksiyonun olması hiç kimse için sürpriz olmamalıdır. Özel yaşamda bu reaksiyon teknolojinin yapaylığına karşı "doğal" olanın aranması için girişilen acil uğraşılara dönüşebilir. Daha çok makinenin tamircisi olarak sığınağa çekilmek yerine bir işçi kuşları gözleme işini bir merak olarak tercih edebilir, ve pragmatik problem çözme yaklaşımı içinde toplum sorunlarına çare arayan politikacılar yerine karizmasından dolayı veya antiteknokratik hareketleri nedeniyle diğer politikacılara veya politik hareketlere desteğini verebilir.

Teknolojik üretim kendisi ile beraber isimsiz sosyal ilişkileri de getirir. Bu, çalışma atmosferinde oluşan sağlıklı ve bazan da pek renkli ilişkilerin mevcudiyetini inkar anlamına gelmez. Bu, modern endüstri ile ilgili pek çok araştırmada işaret edilen ve sadece bir birey olarak çalışanlar için değil aynı zamanda iş sürecinin yönetimi için de son derece önemli bir gerçektir. Mamafih, teknolojik üretimde yer alan her bireyin diğerlerini isimsiz uygulayıcılar olarak tanımlaması, teknolojik üretimin temel istemlerinden biridir. Eğer bu böyle yapılmazsa, iş sürecinin muhtelif bileşenlerinin mekanik ve tekrar üretilebilir olma özellikleri kesinlikle tehlikeye girer. En azından montaj hattı veya benzeri sistemleri içeren kütle üretimlerinin gerçekleştiği yerlerde işçiler arasındaki sosyal ilişkiler bu şekildeki isimsiz ilişkilerdir. Üretim sürecinin mantığı isimsiz bir sosyal yaşamı dikte eder. Bu da en azından işçinin bilincinde diğer işçiler için şu kanaatın doğmasına neden olur: onların her biri ayrı ayrı bireylerdir ve isimsiz çalışanlardır. Benim onbirinci adımıyla ilgilendiğim bir iş dizininde onikinci adımdaki işle uğraşan arkadaşım Joe, benim için emsalsiz benzeri bulunmaz bir arkadaş, hem de her an yerini bir başkasının alması olasılığı olan isimsiz bir çalışandır. Çalışma atmosferinde bütün diğer çalışanlar isimsiz olarak değerlendirilirler ki bu durumda çalışma ortamı kelimenin tam anlamıyla isimsiz, kelimenin tam anlamı ile anonim olur.

Farklı bir biçimde meseleyi ortaya koyalım: ikili bir bilinç oluşur ki bunlardan birinde bireyin kişiliği değerlendirilirken, ikincisinde bireyin icra etmekte olduğu son derece karmaşık işler açısından birey değerlendirmeye tabii tutulur. İsimsizliğin, anonimliğin zorlayıcı yapısı nedeniyle işçiler arasındaki "ben sadece arkadaşlarımla çalışırım" veya "Polacks ile çalışmayı kabul edemem" ve benzeri cümlelerde kristalleşen işçiler arası ilişkiler üretim süreci için bir tehdit oluşturur. Bu nedenle üretim süreci "insan mühendisliği"ni, yani sosyal ilişkilerin teknolojik yönetimini zorunlu kılar. Bu yönetim, işçinin bir birey olarak ileri derecede kişisel hususiyetlerine [özelliklerine] de karışıp hatta pozitif terepatik bir boyutu da sahip olabilirse de, esas amacı işçinin kişiliğinin isimsiz iş sürecine talihsiz müdehalelerinin önüne geçmektir. Bireyler teknolojik üretimin gereklerine göre organize olurlar. Ayrıca, bilgi organizasyonu cinsinden ifade edecek olursak, diğeri özel bir maharetin sahibi olarak tanımlanır ve statüsü buradan kaynaklanır.

Sosyal ilişkilerin bu isimsizliğine karşı sadece işçinin tüm sosyal varlığında değil, bizzat iş atmosferinde de savunma reaksiyonları olabilir. Bu reaksiyonlardan bazıları işçi sendikaları gibi kuruluşların bünyesinde kurumsallaşırlar. Sosyal yaşamın bu anonimliği, işçinin, büyük insan grupları ile toplumun "organize olmuş emek", "çalışan sınıf" ve benzeri kesimlerini bir tutmasına neden olur. Çok sayıda bireyden oluşan bu tür gruplar sadece politik olarak değil, aynı zamanda sosyal sistemin potansiyel hareketliliğini etkilemesi açısından önemlidir. Tersine, yüz yüze ilişkileri diğerlerine göre hakim kılma hususundaki yetersizlikler, sadece bu tür bir üretim sürecinde yer almanın değil, aynı zamanda daha geniş ölçekli sosyal faaliyetlere yeterince katılmamanın doğurduğu engellerdir.

İnsanın sosyal yaşamına has karşılıklı bakış açılarından, başkalarının yaşamının tüm özellikleri kendi yaşamına tatbik etmek [uygulamak] olunabilir. Bunun da ötesinde, daha önce sözünü ettiğimiz sosyal yaşamın anonimliği diğerleriyle olan yakın ilişkilerden çok daha kolayca bireyin yaşamını etkiler. Örneğin, kendi bilincinde, kendine has güldürü yeteneği olan biriyle kendini birmiş gibi düşünmekten[se], kendini bir işçi olarak düşünmesi daha kolaydır. Burada ileri derecede bir kişiliğin anonimleştirilmesi süreci söz konusudur. Kişilik şimdi kısmi ve parçalanmış bir biçimde yaşatılmaktadır. Aslında o bir kişilik bileşendir artık. Bileşen olmanın teknolojik üretim sürecine özgü temel özelliği böylece sosyal ilişkiler alanına değil, bireyin kendisini betimleyip kişiliğini yaşattığı intra-sübjektif alana da taşır.

Meseleyi farklı şekilde ortaya koyalım: Teknolojik üretime ait bilgi edinme tarzının bileşenlere ayrılabilirliği bireyin kişiliğine kadar uzanır. Burada gene özel bir ikili bilinç oluşur. Birey kendini iki farklı yoldan değerlendirme olanağına sahiptir: değerleri vasıfları olan bir birey ve isimsiz bir iş yüklenicisi. Kişiliğinin sübjektif olarak değerlendirilmesinde karşısına çıkan bu ikilem, bireye, kişiliğinin belirli özellikleriyle karşı karşıya sübjektif mesafeler koyma olanağını verecektir.

Örneğin, birey, kişiliğinin bir işçi olan anonim parçasını özel bir kişi veya aile reisi olan parçasından "daha az gerçekçi" olarak değerlendirecektir. Kişiliğin her parçasının özel rolleri olduğundan bu rollerden bir kısmını "karşısındaki memnun etmek için düşündüğünden farklı konuşarak" oynayacaktır. Kişiliğin bileşenlere ayrılma vasfı, sosyal ilişkilerin bileşenlere ayrılma vasfı gibi, bir mühendislik uygulamasını olası kılar. Bu kez bir kimsenin kendisini mühendis gözüyle değerlendirmesi olaya karışır. Kişiliğin "daha çok gerçekçi" olarak tanımlanan yanları, "daha az gerçekçi" olarak tanımlanan yanlarından gelen saldırılara karşı savunulmalıdır. "Karşısındakini memnun etmek için düşündüğünden farklı konuşmak" olayını gerçekleştirebilmek için kayda değer karmaşıklıkta bir psikolojik yönetimin gerekliliğini ifade etmek çok önemlidir. Bu ise güvenilmez bir iştir ve emek yutucudur, fazla düşünceye gereksinim duyar ve durağan değildir. İstisnai vakalarda birey bu durumda kendini yabancı hissedecek ve sübjektif kişiliğinin ne bu ne de o bileşeni olarak kendisini tanıyamayacaktır. Yabancılaşma kavramının genel kullanılışında sadece bir tip tanımama önemle vurgulanır: Bireyin kendisinin anonim kişiliğini artık daha fazla tanıyamadığı vaka. Diğer tanımama tiplerinin de olası olduğunu, yani bireyin kişiliğinin anonimleşmiş bileşenlerini de kendine yabancı olarak düşünebileceğini önemle belirtmekte yarar vardır. Özel yaşamındaki çalışma atmosferine yabancılaşma nedeniyle birey psikolojik bir sığınak ararken, bir başkasının da anonim olmayan ilişkilere hoşgörüsüzlüğünün hakim olduğu kanısıyla bu sığınağı iş dünyasının anonim atmosferinde araması da söz konusu olabilir. En azından iş kişiliği ile kişiliğinin diğer bileşenlerinin bağdaştırılması gibi bir sorun söz konusu olacaktır. Kişinin yaşamında bu ikilemin makro-sosyal tezahürü şudur: Sübjektif kişiliğin çalışma atmosferinde inkar edilmesi gereken elemanlarının yaşam ortamı bulabileceği özel bir dünya olmalıdır. Bunun alternatifi ise bireylerin mekanik robotlara dönüştürülmesidir ve bu iş sadece yüklendikleri rollerin harici icrası için değil, aynı zamanda kendi bilinçlerinin sübjektif düzeyinde de gerçekleştirilmelidir. Bu tür bir dönüşüm, istisnai yabancılaşma vakası, insanın doğasının temel özellikleri nedeniyle pratikte hemen hemen olanaksızdır.

Psikolojik mühendisliğin önemli bir yanı duygu yönetimidir. Üretim sürecinin mantığı özgürce akıp giden duygusallığın kontrolünü emreder. Bu ise bir duygusallık tarzının varlığını ve onun kurumsallaştırılmasını gerektirir. Karakteristikleri ise serinkanlı, kontrollü (psikoanalitik terimlerle ifade edecek olursak ileri derecede baskı altında olan) olmaktır. Çalışma atmosferi aslında duygusallığın daha özgür formları için "mekanlar" oluşmasına olanak sağlar. Bireyler birbirlerini karşılıklı duygu alış verişi sonucu oluşan takma adlarıyla çağırabilirler. Şakalaşabilir, eğlenceli bir ortam oluşturabilirler. Bu tür duygusal olayların tamamı, elbette yapılan işin oturduğu çerçevenin dışına taşmamalı, çalışma düzenini aksatmamalıdır. Bunun sonucu ise bireyin duygusal dünyasında ortaya çıkan bir bölünmedir. Bu bölünme endişe, ve endişe de daha şiddetli psikolojik zararlar ortaya çıkarabilir. Endişeyi azaltmak ve daha şiddetli zararların yönünü değiştirmek için "duyguların yönetimi" geliştirilmiştir. Bu iş haricen ve teknolojik üretimi yöneten kimseler tarafından tesis edilmiş olan usul [yöntem] ve vasıtalarla gerçekleştirilir. Bunlara terapatik usul ve vasıtalar da dahildir. Aynı yönetim dahilen bizzat kişi tarafından icra olunur. Böylesi duygu yönetiminin kayda değer miktarda emeğe gereksinim duyduğu, kaçınılmaz olarak sorunlar çıkarttığı, doğal yapısının güvenilmez, tehlikeli olduğu takdir edilecektir. Bu, sadece bireyin psikolojik durumunu değil organizmasını da etkileyecektir. Böylece ileri derecede rasyonel yapılar (örneğin fiziksel hareketin zaman ritimli veya fonksiyonel olarak etkili figürleri) organizasyon üzerine empoze edilirler. Burada bireyin "ilk doğası" ile çatışma temayülünde [eğiliminde] ve kolayca incilip kırılabilir nitelikleri bulunan "ikinci doğası" ortaya çıkar. Bu kez de bunlardan ikincisi, birincisini, bazı seksüel sonuçlara ulaşmak için gerekli olduğu sanılan duygusal kontrolden tutun da politik süreçlerin işlerliği üzerine inşa edilmiş olan kontrol araçlarına kadar etkisi altında bulundurur.

Teknolojik üretime özgü bilgi edinme tarzının bir özelliği de maksimum varsayımı ibaresi ile ifade olunabilir. Gerek teknolojik ve gerekse ekonomik nedenlerle üretim sürecinin mantığı daima sonuçların maksimize edilmesine mütemayildir. Amaç, az masrafa çok ürün elde etmektir. "Daha büyük ve daha iyi", "daha kuvvetli ve daha hızlı" ve benzeri sloganlarla amacını ifade eden yeniliklere yönelik bir anlayış tarzı işin felsefesinde vardır. Maksimum kılma varsayımı sadece işçinin faaliyetlerinde değil, hayal aleminde de etkisini gösterir. Dolayısıyla işçinin sosyal yaşamının diğer kesitlerinde de etkin olan önemli bir potansiyele sahiptir.

Teknolojik üretimin en önemli karakteristiklerinden biri, bireyin görüşüne göre "aynı anda pekçok şey olup gidiyor" olmasıdır. Bu görüş bizzat üretim süreci açısında olduğu kadar, bu süreçle ilgili çok katlı sosyal süreçler açısından da doğrudur. Birey bunlardan her biri ile temas halinde olmalıdır. Onun maddi varlıklarla ve diğer bireylerle olan ilişkileri pek karmaşıktır. Bu karmaşıklıkla başa çıkabilmek, hızla değişen olaylar alemine çabukça intibak etmeyi [uyum göstermeyi] sağlıyacak bilinç gerilimini gerekli kılar. İncelediğimiz bilgi edinme tarzındaki önemli elemanlardan birini oluşturan bu özelliği çok-ilişkili olmak diye adlandıracağız.

Bizzat üretim sürecinin anlamı çok-ilişkili bir muhtevadan [içerikten] kaynaklanır. Fonksiyonelliğe bakış açısından sürecin anlamı daima uzun menzillidir. İçindeki her birim tüm anlamını bütün içerisinde kazanır. İşçinin bakış açısından bu durumun önemli bir sonucu vardır: O, sürecin bütünü hakkında bir fikir sahibi değilse, süreç içerisinde o bireye ait olan birimlere anlam atfetmek [vermek] güç olabilecektir. Tipik olarak, mamafih, o böyle bir görüşe sahip değildir ve nihai ürün kullanageldiği somut bir ürün olmayabilir. Aynı zamanda üretim süreci gerçeği sosyal yaşamın bir kısmını oluşturduğundan, açık seçik olmasa da bütün hakkında fikir sahibi olmasının gerektiği inancındadır. Dolayısıyla kendi deneyimi, görüşü, kendisine noksan ve bir bakıma da kusurlu gibi gelir. Bu sorunun etrafından dolanmak için "Bu benim sorunum değil" veya "Ben aldırmam ve görüntünün bütünü ile endişeleri diğerlerine bırakırım" gibi cümlelerle ifade olunan stratejiler belirler. Bu stratejilerin muhtemelen güvenilmez, tehlikeli sonuçları olacaktır. Bu nedenle de anlamsızlık, belirsizlik ve anonim görüş durumlarında sürekli bir tehdit unsuru mevcuttur.

Bu tehdide bir dereceye kadar yönetimin "mühendislik" yaklaşımıyla çözüm bulunabilir. Örneğin, şu veya bu türlü bir yönetim ideolojisi ile "büyük ideal"in varlığı, Amerikan tipi üretim mucizesi rüyası veya buna alternatif olarak sosyalist bir gelecekte meyvalarını verecek olan bugünün yoğun çalışmaları mecrasına [kanalına] akıtılabilir. Bütün bu rüyalar, mamafih, sürüp giden propaganda faaliyetlerine bağlıdır, ve çok farklı bir görüşün somut mevcudiyetinin sürekli tehdidi altındadır. Anlamsız olmanın ortaya çıkardığı tehdit, bu durum için muhtemelen değişmez, sabit bir tehdit olarak varlığını sürdürmektedir.

Yukarıda anlatılanların teknolojik üretimin koşulları altında gerçekleştirilen işe özgü memnuniyetsizlikler olduğuna işaret etmekte yarar vardır. Kütle iletişim araçları, politik etkiler (örneğin, işçi sendikalarının etkileri gibi) aydınlar tarafından yayınlanan kitaplar da iş atmosferinde bir takım tatsızlıkları taşıyan dış kaynaklar olarak mevcutturlar. Bunların bir sonucu olarak işçi, üretim araçlarının sahibi olmadığı için kendisini yabancı hissedebilir veya iş başında gereksinimlerinin karşılanmadığı düşüncesine kapılabilir. Bu tür tatminsizliklerin iş ortamına eklendiği, fakat bunun için esas oluşturmadığını ifade etmek önemlidir. Çalışanların sübjektif bilincine ait otonominin varlığını nereye kadar sürdürdüğüne bağlı olarak, bunlar üretim sürecinin devam etmesini tehlikeye sokabilirler veya sokamazlar. Bir başka deyişle, çalışanlar şu veya bu şekilde hayal kırıklığına uğramış bile olsalar teknolojik üretim uzunca bir süre devam edebilir. Psikolojik yönetimin yukarıda ifade edilen teknikleri bu tür olayları gün ışığına çıkartabilir. Öte yandan, bu psikolojik gerilimlerin, iş sürecini bizzat tehlikeye soktuğu bir noktaya ulaşabilir. Bu ilave tatminsizliklerin hem işçinin bilincinde, hem de gerçek sosyal-ekonomik sonuçları itibariyle çok gerçekçi olduğunu söylemeye gerek yoktur sanırız. İşçi söz konusu iken, bunlar, psikopatolojik reaksiyonların ortaya çıkmasına bile neden olabilirler. Aynı zamanda, daha önce tartıştığımız anlamsızlıktan kaynaklanan tehdit ile bunları birbirinden ayrı olarak düşünmek önemlidir. Gerçekten bu tür bir üretim sürecine ait bilinçte, esas ve ilave elemanları birbirinden ayıracak bir yöntem izlenmektedir.

Bize önemli gözüken veya teknolojik üretim sürecinde esas oluşturduğuna inandığımız bilincin özelliklerinden bazılarını açıklamaya çalıştık. Teknolojik üretimin bu elemanlar olmaksızın düşünülmesini pek zor bulduğumuzu ifade etmeye çalıştık. Teknolojik üretim, verilen herhangi bir durum için bilincin daha başka pekçok elemanlarını ihtiva edebilir ki bunlar da ele alınıp tek tek incelenmeseler de olabilir. Verilen herhangi bir durum için, bizim yöntemimizin yararı, hangi elemanların incelem dışı bırakılabileceği ve hangilerinin bırakılamayacağına dair bir ölçü getirmiş olmasındadır.

İşin sosyal sahasının dışına taşınan etkilerine de bu arada değinme fırsatı bulabildik. Bilincin teknolojik üretim için esas oluşturan elemanlarının, bu tür üretimle direkt ilişkisi olmayan sosyal yaşama nasıl yansıdığını gördük. Gelişmiş veya sanayileşmiş olarak adlandırılan endüstri toplumlarında, (ki bu toplumlarda teknolojik üretim bir bütün olarak toplumun ekonomik temelini oluşturur) bu tür çalışma atmosferi dışına yansıtılan etkiler pek yoğundur. Günlük yaşamda bu tür toplumların kuruluşlarının tamamına yakını, sadece teknolojik üretimden kaynaklanan değil, ama bu tür faaliyetlerin neden olduğu bilinç birikimi tarafından sürekli olarak bombardıman altında tutulurlar. Böylece yukarıda isimlendirdiğimiz temalardan çoğu, modernliğe özgü sembolik alemin anlaşılmasına katkıda bulunacaktır. Nüfusun çoğu teknolojik üretimle doğrudan doğruya ilgili olmadığından bunu anlamak özellikle önemlidir. İyi de olsa kötü de olsa, teknolojik olarak düşünmek için teknolojik vasıfları ağır basan bir işte istihdam ediliyor olmak zorunlu değildir.

Burada bilincin bu birinci ve ikinci derecede taşıyıcılarını birbirinden ayırt edecek kriterlere sahibiz. Birinci derecede taşıyıcılar doğrudan doğruya teknolojik üretimle ilgili olan süreçler ve kurumlardır. İkinci derecede taşıyıcılar bu tür üretimle doğrudan ilişkisi olmayan, fakat bu kaynaktan gelen bilinç için iletim ajanları olarak görev yapan süreçler ve kurumlardır. Kütle eğitim ve iletişim kurumları bu ikinci derecede taşıyıcıların en önemlileri olarak karşımıza çıkarlar. Okul, sinema ve televizyon, her türlü reklam ve benzerleri toplumu, özü itibariyle teknolojik üretimle ilgili düşünceler, hayaller ve yönetim biçimlerine ait tasarımlar bombardımanı altında tutarlar. Bu geniş yayılmanın bir sonucu olarak, bu temalardan bazıları birinci derecede taşıyıcılardan bağımsızlaşırlar. Bu temalar, pekçok kanal boyunca ve az gelişmiş biçimleriyle yayılan modern dünya görüşünün bünyesi içinde erirler ve gerçek üretim süreci ile doğrudan doğruya ilişkisi olan hiç bir şeye istinat etmezler [dayanmazlar]. Diğer gelişmiş dünya görüşleri gibi modernliğin dünya görüşünün de kendisine özgü dinamik bir yapısı vardır. Sadece bazı özel kurumsal süreçlerden bağımsızlığını kazanmakla da kalmaz, bizzat bu tür süreçleri etkiler, hatta üretir.


Kaynak: "Modernleşme ve Bilinç", Peter L. Berger, Brigette Berger ve Hamsfried Kellner; çev: Doç. Dr. Cevdet Ferid, Pınar Yayınları, 1985.

İÇİNDEKİLER

SUNUŞ 7
ÖNSÖZ
9
GİRİŞ
13
Modernliğin Problemi ve Bilgi Sosyolojisi
13
I. BÖLÜM: MODERN BİLİNÇ
34
1. Teknolojik Üretim ve Bilinç
34
2. Bürokrasi ve Bilinç
52
3. Sosyal Yaşam Dünyalarının Çoğulculuğu
75
EK
95
Şeref Kavramının Modasının Geçmişliğine Dair
95
4. Modern Bilinç Paketleri ve Taşıyıcıları
110
II. BÖLÜM: MODERNİZASYON
131
5. Paketlerin Nakledilmesi
131
6. Bilinç Çatışmaları
153
7. İdeolojiler: Modernizasyon ve Karşı Modernizasyon
175
III. BÖLÜM: DE MODERNİZASYON
199
8. Modernlik ve Hoşnutsuzluklar
199
9. De Modernize Bilinç
223
10. De Modernizasyonun Limitleri
238
SONUÇ
257
Politik İmkanlar
257

Anarşist Yazın Ana Sayfa --->
1