Elektronik takipte şartlar
Anayasa, haberleşme özgürlüğünü ve
özel haberleşmenin gizliliğini güvenceye alır. Elektronik
takip, bu ilke gözetilerek, belirli suçlarda, belirli
koşullara göre ve kamu görevlilerince yapılabilir
25/02/2002 (126 defa okundu)
Yrd. Doç. Dr. Vahit
Bıçak: P.A. Güvenlik Bilimleri Fakültesi ceza hukuku öğretim
üyesi
İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'in 9
Şubat 2002 tarihinde Avrupa Birliği (AB) Türkiye Temsilcisi
Büyükelçi Karen Fogg'un Brüksel'deki üst düzey AB
yetkilileriyle ve Türkiye'deki tanınmış isimlerle yaptığı
yazışmaları ele geçirdiklerini açıklaması, elektronik takip
konusunun irdelenmesi gereğini ortaya koydu.
Bu olay,
telefon dinlenmesi şeklinde zaman zaman gündeme gelen
elektronik takibin çok farklı şekillerde de karşımıza
çıkabileceğini
somut olarak gösterdi. Konunun siyasi
boyutunun değerlendirmesini siyaset bilimcilere bırakarak Türk
mevzuatında elektronik takip konusunun nasıl düzenlendiğinin
bir fotoğrafının ortaya konulmasının yararlı olabileceği
düşünülmektedir.
Takibin
çeşitleri
Elektronik takip çeşitli
şekillerde karşımıza çıkabilir. Bunlar, işitsel takip
(dinleme), görüntülü takip, algılayıcılarla takip ve veri
takibi olmak üzere dört başlık altında toplanabilir. Bu
yöntemler kullanılarak kişilerin en özel alanlarında neler
olup bittiğinin takibi mümkün olabilmektedir. Kişilerin sadece
hareketleri değil aynı zamanda davranışları, iletişimleri
hatta duygularının takibine bu yöntemler imkân
sağlamaktadır.
İşitsel takip, taşınabilir minyatür
vericiler, telefon dinleme aygıtları, gizli mikrofonlar ve
kaset kaydediciler gibi araçlar kullanılarak yapılmaktadır.
Görüntülü takipte ise fotoğraf makineleri, kapalı devre ve
kablolu televizyon, gece görüş araçları veya uydular
kullanılmaktadır.
Algılayıcılarla takip de ise; manyetik
algılayıcılar, sismik algılayıcılar, gerilim algılayıcıları,
kızılötesi algılayıcılar ve elektromanyetik algılayıcılar
kullanılmaktadır.
Verileri
izlemek
Veri takibi işlemi ise
bilgisayarlar, casus yazılımlar veya biçim tanıma sistemleri,
aranan telefon numarasını kaydedici sistemler
aracılığıyla
yapılmaktadır. Veri takibi yoluyla bir kişinin faaliyetleri
hakkında işitsel veya görsel takip yapmadan da bilgi edinmek
mümkün olabilmektedir. Kişinin yaptığı işlemler (banka, visa
kartıyla alışveriş işlemleri gibi), ödediği faturalar,
telefon görüşmesi yaptığı kişilere ve görüşmelerin
süresine ilişkin veri tabanlarının takip edilmesi de kişinin
faaliyetleri ve ilişki içerisinde olduğu kişiler hakkında
bilgi edinmeyi sağlayabilir.
Elektronik posta yoluyla
yapılan haberleşmeler beş farklı aşamada elektronik takibe
konu olabilir. Bu aşamalar, iletinin göndericinin terminalinde
ya da bilgisayar sisteminin hafızasında olduğu an; iletilme
anı; elektronik postanın alıcının bilgisayarında veya
bilgisayarının bağlı bulunduğu terminalde bulunduğu an;
iletinin kâğıt çıktısı alınmak üzere yazıcıya gönderildiği an
ve iletinin alıcı tarafından kendi bilgisayarının hafızasında
korunduğu süreçtir (Bkz. Jon Zonderson, Suç İzlerinin
Ötesinde, 2001, Phoenix Yayınları).
Yasal
çerçeve
1982 Anayasa'sının 22. maddesi
haberleşme özgürlüğünü ve özel haberleşmelerin gizliliğini
güvence altına almaktadır. Anayasa'nın bu hükmünün ihlal
edilmesinin yaptırımı ise Türk Ceza Kanunu'nun 'sırrın
masuniyeti aleyhine cürümler' başlıklı beşinci faslında yer
alan maddelerde ortaya konulmuştur (Mad. 195, 196, 197). Kamu
görevlisi olmayan kişilerce elektronik takip yapılması
durumunda bu fasılda yer alan
hükümlerin ihlali söz konusu
olabilir.
Kamu görevlileri tarafından elektronik takip
yapılabilmektedir. Bunun yasal çerçevesi, 1999 yılında
yasalaşan 4422 sayılı Çıkar
Amaçlı Suç Örgütleriyle
Mücadele Kanunu'yla (ÇASÖMK) düzenlenmiştir. Bu kanunun 2. 3.
ve 4.maddesi elektronik takibin yukarıda belirtilen tüm
çeşitlerine imkan sağlamıştır.
Ancak elektronik takip
tedbirine başvurulabilmesi için belli koşullar ve belli
sınırlandırmalar getirilmiştir. Bu sınırlamalardan en
önemlisi, kanunda sayılmış olan sınırlı sayıda suçun
işlendiğinden şüphelenilmesi durumunda bu tedbire
başvurulabilinmesidir.
Yasa, sadece bazı suçlarda
elektronik takip yapmaya izin vermektedir.
Kanunun
düzenlemesi analiz edildiğinde
elektronik takip yöntemine
her suç için izin verilmediği görülmektedir. Kanunun 16.
maddesi sadece beş tür suçun takibinde elektronik takibe
başvurulabileceğini düzenlemiştir.
Kültür
varlıkları ve silah
Bu suçlardan ilki,
çıkar amaçlı suç örgütü oluşturma suçudur. İkincisi, Terörle
Mücadele Kanunu kapsamında düzenlenen suçlardır. Üçüncüsü
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'nda düzenlenen
suçlardır. Dördüncüsü, Ateşli Silahlar ve Bıçaklar hakkında
Kanun kapsamında düzenlenen
suçlardır. Beşincisi ise,
uyuşturucu ticaretiyle ilgili suçlardır. Bu suçların dışında
kalan diğer suçlarda suçun araştırılması ve soruşturulması
esnasında elektronik takibe başvurma imkânı, yasal olarak
bulunmamaktadır.
Beş kategori altında toplanan suçları
işlediğinden şüphelenilen kişiler için
elektronik takip
yoluna başvurulabilmesi için birtakım koşulların da
gerçekleşmesi gerekir. Bunlardan ilki, kuvvetli şüphenin
bulunmasıdır. ÇASÖMK gizli soruşturma tedbirlerine
başvurulabilmesi için 'kuvvetli belirtiler'in varlığını
aramıştır (Mad.2/2). Buradaki 'kuvvetli belirti' terimi ile
anlatılmak istenen 'kuvvetli şüphe'dir. Bu düzenleme
karşısında 'basit şüphe' üzerine elektronik takip yöntemine
başvurulabilmesi mümkün değildir.
İkinci koşul, elektronik
takibin ancak belli kişilere uygulanabilir olmasıdır. Hakkında
elektronik takip uygulanacak kişiler kanun tarafından
belirlenmiştir. Yukarıda belirtilen beş kategori altındaki
suçları işleyen, veya bu suçların işlenmesine iştirak eden
veya suç işlendikten sonra faile yardım eden veya yataklık
eden hakkında elektronik takip uygulanabilecektir.
Tanıklıktan çekinme hakkı bulunan kişiler ve müdafiler
hakkında ise elektronik takip yapılamamaktadır.
Üçüncü
olarak, bu tedbirler ikincildir. Başka tedbirlere başvurulması
halinde delilin elde edilmesi sonuçsuz kalacaksa veya en
azından önemli ölçüde güçleşecekse, ancak bu takdirde
elektronik takibe başvurulabilir.
Yargıç
kararı
Dördüncü olarak, hâkim kararına
ihtiyaç vardır. Elektronik takibe, kural olarak, hâkim
tarafından karar verilebilir. Ancak gecikmesinde sakınca
bulunan durumlarda Cumhuriyet Savcısı da karar vermeye
yetkilidir. Savcının karar verdiği durumlarda
yirmi dört
saat içerisinde hâkim onayının alınması gerekmektedir. Hâkim
onay vermezse elektronik takip devam edemez. 24 saatlik
sürenin ne zaman başlayacağı açık değildir. Süre elektronik
takip kararı verildiği andan itibaren mi yoksa tedbir
uygulamaya başlandığı andan itibaren mi işleyecektir.
Beşinci olarak, takip belli bir süreyle sınırlı olmalıdır.
Elektronik takibe üç ay için izin verilebilir. Bu süre üçer
aydan fazla olmamak üzere iki kez uzatılabilir. Elektronik
takibin uygulama süresi dokuz ayı geçememektedir.
Altıncı
olarak, hakkında elektronik takip yapılan kişiye elektronik
takip hakkında sonradan bildirimde bulunulmalıdır. Bu şart,
Türk mevzuatında yer almamaktadır. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi içtihatları, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne
uygun bir elektronik takibin olabilmesi için hakkında
elektronik takip yapılan kişiye sonradan bu konuda bilgi
verilmesi şartını öngörmektedir (Klass Kararı). Yeni bir kanun
olmasına rağmen, 1999 yılında yasalaşan ÇASÖMK'nu bu şart
açısından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin içtihatlarıyla
uyumlu bulunmamaktadır. Bildirim yükümlülüğünün olmaması,
elektronik takibe yasalarda öngörülen şartlara uygun olarak
başvurulup başvurulmadığının denetimini imkânsız kılmaktadır.