İNTERNETİN İLK TÜRK GAZETESİ
26.06.2003
Perşembe
  For English
  Ana Sayfa
  Haberler
  Ekonomi
  Dış Haberler
  Politika
  Kadın-Aile
  Kültür Sanat
  Televizyon
  Spor
  Yazarlar
  Yorumlar
  Çizgi-Yorum
 
  Akademi
  Bilişim
  Eğitim
  Otomobil
  Röportaj
  Tüketici Masası
  Okur Hattı
 
  Bölge Haberleri

  Dünyada Zaman

 
  Arşiv Arama
  Abone Formu
  About Us
  Reklam
  Künye / İletisim
  Hava Durumu
  Namaz Vakitleri
  E - Kart
  Sanat Galerisi

ZAMAN KiTAP

Haberler

[email protected]

 

Türk Ceza Kanunu’nu yenileme çalışmaları yine tartışma çıkardı

Düşünce özgürlüğünü engellediği için 12 yıl önce Özal tarafından kaldırılan Türk Ceza Kanunu’nun 141, 142 ve 163’üncü maddelerinin, yeni tasarıda tekrar uygulama imkânı bulacağı endişesi gündeme geldi. Hukukçular, tasarının, insan hakları açısından mevcut kanundan bile daha geri ve yasakçı hükümler içerdiğini savunuyor. Tasarının bu şekilde kabul edilmesi halinde Avrupa Birliği’ne uyum yasalarıyla başlayan demokratikleşme çabalarının yara alacağı belirtiliyor.

AK Parti Milletvekili ve Anayasa Komisyonu Sözcüsü Avukat Mehmet Ali Bulut, Meclis’e sevk edilen TCK tasarısının insan öncelikli değil, devletçi bir anlayışla hazırlandığını belirtti. Tasarının AK Parti'ye ait olmadığını vurgulayan Bulut, TCK'nın 146'ncı maddesinde yapılan değişikliğin, kaldırılan 141, 142 ve 163. maddeyi geri getirecek şekilde yoruma açık olduğuna dikkat çekti. Bulut, tasarının bu haliyle yasalaşmaması gerektiğini belirterek, geri çekilmesini veya komisyonda geniş bir revizyona tabi tutulmasını istedi. Hükümet çevreleri de ‘AK Parti’nin demokratikleşme vaatlerinin’ pakete komisyon çalışmaları sırasında yansıtılacağını belirtiyor.

Türk Ceza Kanunu’nun, özellikle cezası, ‘ağırlaştırılmış müebbet hapis’ olan ‘anayasal düzeni ihlal’ suçuna ilişkin 146’ncı maddesindeki ‘cebir’ (zor kullanma) kavramının yeni tasarıda çıkarılması hukuk çevrelerinde yoğun bir şekilde eleştiriliyor. Mevcut yasada yer alan ‘cebir’ kelimesinin çıkarılmasıyla maddenin yoruma açık hale getirildiğini ve uygulama alanının ifade ve örgütlenme özgürlüğünü kısıtlayacak şekilde genişletildiğini vurgulayan ceza hukukçuları ve avukatlar, tasarının yasalaşması halinde yıllar önce kaldırılan 141, 142 ve 163. maddelerin fiilen yeniden uygulanır hale geleceğini söylüyor. Doç. Dr. Ahmet Gökçen, hazırlanan tasarıya ‘otoriter’ bir yaklaşımın hakim olduğunu öne sürerek, TCK’nın 146. maddesindeki değişikliğin bu antidemokratik anlayışı açık bir şekilde gösterdiğini söyledi. Tasarıyı hazırlayan komisyonun başkanı Prof. Dr. Sulhi Dönmezer ise eleştirileri ‘yersiz’ buldu.

Uygulamadaki maddeye göre, anayasal düzeni bozmaya veya kaldırmaya cebir yoluyla yani zor kullanarak teşebbüs edenler ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılıyor. Cebir unsuru yoksa, yani anayasal düzeni bozmaya teşebbüs etmekle suçlanan kişi zor kullanmamışsa bu madde uygulanmıyor. Tasarıyla getirilen yeni hükme göre ise ‘cebir’ kullanılmasa bile toplantı, gösteri gibi faaliyetlerle anayasal düzeni bozmaya teşebbüs edenler aynı şekilde müebbet ağır hapis cezasına çarptırılacak.

Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza Hukuku Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Gökçen, tasarının birçok maddesinde insan hak ve özgürlük alanını genişletmek yerine daha yasakçı bir tutumun göze çarptığını savundu. Gökçen, “Bu tasarı insan hak ve özgürlükleri açısından mevcut TCK’nın kaynağını teşkil eden 1889 tarihli İtalyan Zanardelli Ceza Kanunu’ndan bile daha geri hükümler ihtiva etmektedir.” dedi. Ceza yasalarının hiçbir yoruma yol açmayacak şekilde net ve açık bir ifadeyle kaleme alınmasının önemine dikkat çeken Gökçen, 146. maddede yapılan değişiklikle ilgili şu değerlendirmeyi yaptı: “Bu maddede yer alan ‘cebir’ unsurunun kaldırılmasıyla ifade ve örgütlenme hürriyeti ciddi bir şekilde zarar görecektir. Bizim yargımızdaki insan hakları açısından problemli uygulamalar da dikkate alındığında yoruma açık hale getirilen hükümler çok ağır sonuçlar doğurabilir. İktidarın hoşuna gitmeyen toplantı, gösteri gibi faaliyetler cebir unsurunu içermese bile 146. madde kapsamında müebbet ağır hapis cezası gerektiren suç olarak yorumlanabilir ve davalar açılabilir. Maddede yer alan ‘cebir’ unsurunun çıkarılmasının hiçbir hukuki gerekçesi olmamasına karşılık yapılan bu değişiklik tasarının devleti koruma ve rejimi kollama endişesiyle hazırlandığını gösteriyor.”

Ceza hukukçusu Doç. Dr. Vahit Bıçak da 146. maddede yer alan ‘cebir’ kavramının suçun oluşup oluşmadığının tespiti açısından belirleyici bir unsur olduğuna işaret etti. Bıçak, yapılan değişikliğin 141, 142 ve 163’üncü maddelerin kaldırılmasıyla suç olmaktan çıkarılan fiillerin yeniden suç kapsamına sokulması tehlikesini beraberinde getireceğini kaydetti. Bıçak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına göre şiddet içermeyen her türlü düşüncenin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirildiğini hatırlatarak 146. maddedeki cebir unsurunun çıkarılmasıyla yazı yazmak, toplantı ve gösteri yapmak gibi fillere karşı bu maddeden dava açılabileceğini belirtti. Mevcut kanuna göre tasarıda birçok ceza hükmünün ağırlaştırıldığını ve yeni suçlar ihdas edildiğini dile getiren Avukat Cüneyt Toraman da tasarıdaki bazı maddelerin kaldırılan 163. maddeden daha ağır ve tehlikeli hükümler içerdiği görüşünde.

Dönmezer: Eleştiriler yersiz

Tasarıyı hazırlayan komisyonun başkanı Ord. Prof. Dr. Sulhi Dönmezer ise 146. maddenin, kaldırılan 141, 142 ve 163. maddelerin yerine kullanılmasının söz konusu olmadığını belirterek eleştirilerin yersiz olduğunu söyledi. ‘Cebir’ kavramının çıkarılmasına karşı çıkanların tasarının gerekçesine bakmalarını isteyen Dönmezer “Yürürlükte bulunan maddedeki ‘cebir’ unsuru yerine ‘Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın hükümlerine aykırı olarak ve Anayasa’nın müsaade etmediği usullerle’ şeklinde bir ibare kullanıldığını hatırlattı. Dönmezer, maddeye konulan yeni ifadenin cebri de içine alan hukuka ve kanuna aykırı her türlü fiili içine aldığını savunarak, zaman zaman tartışma konusu olan maddi ve manevi cebir gibi tartışmaların da giderilmesinin amaçlandığını ifade etti.

TCK’nın şu andaki 146. maddesi:

Madde 146 – Türkiye Cumhuriyeti Teşkilatı Esasiye Kanunu’nun tamamını veya bir kısmını tağyir ve tebdil veya ilgaya ve bu kanun ile teşekkül etmiş olan Büyük Millet Meclisi’ni iskata veya vazifesini yapmaktan men’e cebren teşebbüs edenler, idam cezasına mahkûm olur.

Maddenin tasarıdaki yeni şekli:

Madde 363– Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın hükümlerine aykırı olarak ve Anayasa’nın müsaade etmediği usullerle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs edenler ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılırlar.

TCK Tasarısı’nın hazırlanması 20 yıl sürdü

Yeni TCK’nın hazırlık çalışmaları Ord. Prof. Dr. Sulhi Dönmezer başkanlığında oluşturulan bir komisyon tarafından 1984 yılında başlatılmıştı. 1989 ve 1997 yıllarında ön tasarılar tamamlanmasına rağmen uzun süre Meclis’e sevk edilemedi. 1999 yılında hükümet tarafından Meclis’e sevk edildi; ancak erken seçime gidildiği için tasarı kadük kaldı. Önceki Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, TCK’nın da dahil olduğu temel yasaların değiştirilmesinin üzerinde önemle durmasına karşılık kendi döneminde tasarılar Meclis’e gönderilemedi. AK Parti hükümeti kurulduktan sonra Adalet Bakanı Cemil Çiçek önceki hükümetler döneminde tamamlanan TCK ve CMUK tasarılarının Meclis’e sevk edilmesini sağladı. Hükümetin, parti programındaki demokratikleşme vaatlerini tasarı Meclis Adalet Komisyonu’nda görüşülürken pakete yansıtması bekleniyor. 1926 yılında kabul edilen mevcut Ceza Kanunu 1889 tarihli İtalyan Zanardelli Ceza Kanunu’ndan iktibas edilmişti. İtalyanlar çağdışı kaldığı için bu kanunu baştan sona değiştirmelerine rağmen aynı kanunun Türkiye’de halen yürürlükte kalması uzun zamandan beri eleştiriliyordu.

141, 142 ve 163. maddelerde de ‘cebir’ unsuru yoktu

Kaldırılmadan önce daha çok sol görüşlü grup ve kişiler hakkında uygulanan TCK’nın 141 ve 142. maddeleri ‘bir toplumsal sınıfın diğerleri üzerinde tahakküm kurmaya teşebbüs’ suçuyla devletin iktisadi ve toplumsal düzenini devirmeye yönelik örgütleri kuran, yöneten ve bu örgütlere katılanlar ile bu amaçla propaganda yapmayı cezalandırıyordu. Ancak suçun meydana gelmesi için cebir ve şiddet şartı aranmadığı için düşünceleri nedeniyle birçok yazar ve düşünür hakkında dava açılıyor ve kolayca mahkumiyet kararları veriliyordu. Dini düşünceleri nedeniyle birçok kişinin mahkum olduğu TCK’nın 163. maddesi ise dini ve dince kutsal sayılan şeyleri alet ederek devletin güvenliğini ihlal edebilecek harekete halkı teşvik edenler ve bu amaçla örgüt kuranların cezalandırılmasını öngörüyordu. Aynı şekilde bu suçun da meydana gelmesi için cebir ve şiddet şartı aranmadığı için sırf düşünceleri nedeniyle birçok yazar ve düşünür bu maddeden ceza almıştı.

Murat Aydın / Ankara

26.06.2003


Yazıcıya uyarla      Arkadaşıma gönder


GAZETE SAYFALARI


 

   BÜTÜN YAZARLAR


Bütün haberler


Başlıklar

> Yeni Mostar Köprüsü 2 ay içinde bitecek

> Uluslararası reklam Oscarını ikinci kez kazandı

> ‘Diyanet’e 15 bin atama yapılmayacak’

> Tarsus’taki sakal–ı şerif çalındı

> Diş çekimi ücreti 46 milyon lira

> İşkenceyi Önleme Komitesi’nden olumlu rapor

> Hırsızlık şebekesine 490 yıla kadar hapis istendi

> Vali Çevik’e saldırı faillerinin cezası müebbete çevrildi

> Türk Ceza Kanunu’nu yenileme çalışmaları yine tartışma çıkardı

> Pişmanlık yasası, örgüt liderlerini kapsamıyor

> Teröristler için son 18 yılda 6 kez pişmanlık affı çıkarıldı

> Üst geçidi özürlülere uygun hale getirmeyen belediye mahkûm oldu

> Erdoğan, Uzan’a 900 milyar liralık tazminat davası açtı

> Devlet memurları özel hastanelerde tedavi olabilecek

> Matador Operasyonu sanığı Urfi Çetinkaya tahliye edildi



 

   
   
   
   

 

 

Copyright© 1995-2003 Feza Gazetecilik A.S. / Çobançesme Mh. Kalender Sk. No: 21 34530 Yenibosna / İstanbul
Tel:+90 (212) 639, 34 50 (pbx) Fax: +90 (212) 652 24 23 e-posta: [email protected]
Bu site Zaman Gazetesi Bilgi İşlem ve İnternet Servisi tarafindan hazırlanmaktadır.

Hosted by www.Geocities.ws

1