Resmi Tarih
Ülkemizde, resmi tarih tarafından aldatıldığına inanan kalabalık
bir insan topluluğu yaşıyor. Bunların içinden okur yazar olanlar da bir
yerlerden sık sık resmi tarihi yalanlayacak 'gayri resmi tarih' vesikaları
bulup günışığına çıkartmayı vazife sayıyor.
Padişah Vahdettin'in hain olup olmadığı konusunda günlerdir süren tartışma bu
nedenle olsa gerek, büyük ilgi görüyor.
Gerçi konu yeni değil. Arasıra pişirilip pişirilip gündeme gelir. Vahdettin'in
hain olup olmamasının bugünkü kuşaklar için ne gibi bir önemi var anlayabilmiş
değilim. Olsa olsa bu konu, hanedan ailesi için önem taşıyabilir.
Osmanlı padişahları her nedense sağ kesim tarafından hep özel bir öneme sahip
olmuş, Cumhuriyet'e ve Atatürk'e garezi olanlar için de her zaman kullanılan
bir siyasi söylemin parçası haline gelmiştir.
Bana asıl komik gelen şey, özellikle Abdülhamit, Vahdettin gibi padişahların
'mağdur' sayılıp haklarının teslim edilmesi için uğraşılmasıdır.
Demokrasiyle yaşayan kuşakların, padişah dediğimiz tiranların 'hakkını teslime'
çalışmasından daha komik ne olabilir?
Astığı astık, kestiği kestik, canının istediğini yapan, halkına istediği gibi
zulmeden, kendi kardeşlerini bile tahta ortak olmasınlar diye boğduran
sultanlardan sözederken haklarını yiyormuşuz gibi bir havaya girmek günümüz
insanı için biraz tuhaf değil mi?
Resmi tarihin yalanlarını ortaya çıkartmak için özel uğraşlar içinde
bulunanları daha doğrusu bu çabanın Türkiye'de 'entellektüel' kimliği edinmekte
önemsenmesini de doğrusu çok iyi anlayabilmiş değilim.
Bir insanın, ilk ve orta öğrenimdeki tarih kitaplarından öğrendiklerini bu
kadar ciddiye alması nasıl bir acayipliktir?
Bu 'resmi tarih' denilen ve genellikle bir tür masala benzeyen hikayeler nasıl
olur da bir sürü 'entellektüel' şahsiyetin kimlik bilincini bu kadar etkilemiş
olabilir?
Kırk yaşına gelmiş okumuş yazmış insanların, bir ulusun, çocuklarına yeni
rejimi anlatmak ve o rejimin değerlerini benimsetmek için yazdığı kitapların
her satırının tarihsel birer gerçek olduğuna birebir inanmaları anlaşılır bir
şey mi?
Bu insanlar üniversiteleri bitirip, iş güç sahibi olup, epeyce bir kitap
devirdikten sonra birdenbire orta öğrenim yılları boyunca aldatıldıklarını,
aslında milletimizin büyük kahramanlık destanının tam da anlatıldığı gibi
olmadığını, padişahlara haksızlık yapıldığını, Atatürk'ün Samsun'a tek başına
bir takayla çıkmadığını anlayıp ne tür bir depresyona girmiş olabilirler?
Tarih dersi insanı ne kadar derinden etkileyebilir?
Yani insan okul yıllarında tarih kitaplarıyla nasıl bir ilişki kurmuş olmalıdır
ki sonradan bu kadar kendisini aldatılmış hissetsin bunu anlamakta zorluk
çekiyorum.
Kendi kurtuluş savaşımız kadar olağanüstü bir olayı anlamak yerine orasından
burasından çekiştirip yanlışlarını bulmaya çalışırken, dünyanın öteki ucundaki
gerillaların (kendileri tarafından kaleme alınmış) emperyalizm mücadelesini
okuyup gurur duymak da 'entellektüel' ve 'ilerici' bir davranıştır ülkemizde!