Sen Olsaydın Yapmazdın, Biliyorum, Doğan Hızlan

Edebiyat, olağanı, olağanüstüye dönüştürür. Kürşat Başar’ın yeni kitabı, “Sen olsaydın yapmazdın, biliyorum” u bitirince, ekrana yansıyan ilk cümlem bu oldu. Kürşat Başar, edebi gelişimini sayfa sayfa izlediğim bir yazar. İlk kitabı, “Kış İkindisinin Evinde”, “Haldun Taner Öykü Ödülü”nü kazandı. İkinci kitabı, “Konuştuğumuz Gibi Uzaklara”da aynı kaliteyi ve başarıyı sürdürdü. Dili kullanmakta, konuyla dil arasındaki organik bağı kurmakta gerçekten ustalık düzeyine eriştiğini artık söyleyebiliriz.

“Sen olsaydın yapmazdın, biliyorum”, ayrıntılarda, ustalığını, gücünü kanıtlayan bir kitap. Gerçekten de ben edebiyat eserlerini ayrıntıya verdiği önem oranında yüceltirim. Konular, temalar, tipler benzeyebilir ya da benzeşebilir. Onları belirsiz kılan, anlatımdaki kişisellik ve özgünlüktür.

Kürşat Başar’ın bireyler arası konumu çok iyi gözlemlediğini –doğrusu kurgulama olmalıydı- belirteyim. Anlatıcı, Nevit ve Elfe olağan görünen bağlarında, hep olağanüstülükleri aramanın tedirginliğini yaşıyorlar. Ama bunu olağanüstü olmak için yapmıyorlar. “Yalancı mutluluğun” ya da “sahte tedirginliklerin” okuru nasıl rahatsız ettiğini ben bilirim. Kendi yaşamımızın bir anından kesiti mutlaka bu kitapta bulacaksınız. Yaşarken farketmemiş olsanız bile…

Aslında Kürşat Başar’ın kitaplarında, okurla yazarı arasında edebi bir mesafe vardır.

Bizim ve başkalarının dünyası…İyi bir edebiyat işinde, ikisi de bulunmalı. Belki de iyi edebiyat eserlerinin ölçütleri arasına bunu da katmalı.

Kitap, arayanların kitabı. Yazar, yetinme budalalığına kapılmayanların, tekdüzeliğe, sıradanlığa meydan okumayı varolmakla bir tutanların yazarı. Kısacası modern bir yazar.

İnsanı içe dönük ama dışardan soyutlamayan edebiyat anlayışını daima desteklemişimdir. Rilke’yi, Çehov’u ve Patrick White’ı neden sevdiğimi de böylece açıklamış oluyorum.

“Günlük sıradan ayrıntılarla, duygularla, düşünceleri birbiri ardına aynı değerdeymiş gibi dizerek oluşturduğu cümleler, nokta kullanmadan, herşey birbirine bağlıymış , herşey birbirini belirliyormuş gibi…”

Yaşamsal olanla zihinsel olanın birbirini beslediği bir yazma biçimi, çağrışımlarla anılarda kurulan, ritmi hiç düşmeyen bir edebiyat, anlatım temposu… “Kimsenin beni karşılamadığı istasyonlarda iniyor, kimsenin uğurlamadığı istasyonlarda yeniden trene biniyordum.”

Her yazar, okurunu da tasarlar. Kimin için yazdığını bilen, yazıcılık bilincini hep önde tutar. Okurun çok olması, edebiyat bağı kurabilmek için edebiyat kalitesinden taviz vermez.

Başar’dan bir bölüm bu dediklerimizi doğruluyor mu sizce:

“Ben düşlerimi, onlarla karışan anılarımı seviyorum,onları ancak böyledünyaları olan, düş ülkeleri kuran, düşlerimi sevecek birine anlatabilirim, beyaz giysili, sabah erken kalkan, haberleri merakla bekleyen yüzlere değil…”

Düşle gerçek, hayal edilenle yaşanan…İnsan denen bütünü oluşturuyor, parçalanmış insanı böylece yalnız edebiyatta birleştiriyor.

Bildiğiniz konuların değişik boyutlarını, modern bir anlatımla edebiyata geçirmek. Modern bir yazarın, Başar’ın da amacı bu. O bunu gerçekleştirmiş.

Bu kitap sizi sarsmaz, sarsan kitaplardan ben hep korkmuşumdur. Bir gün benim üzerimdeki etkisini kaybedecek diye…Oysa iyi kitaplar, sizle sürekli bağ kurmayı başaranlardır. Bu kitapta onu gördüm.

“Çocukluk günlerinin balkonundan yalnız evlere itilişimiz..”in izdüşümlerini hepimiz yaşadık ve hatırladık.

Abartma, söz sanatlarının aldatması, bizi kısa süre için baştan çıkaran edebiyat oyunlarıdır. Oysa hepsi de bizi kaosun tutarlılığından uzaklaştırır.

Kürşat Başar, artık okunması, izlenmesi gereken bir yazar. Ayrıntıya verecek zamanınız, kaliteye eğiliminiz varsa, o sizin yazarınız olabilir.

Eleştiriler, Başka Şeyler

Kürşat Başar-AnaSayfa

Levent Varlık-AnaSayfa

Hosted by www.Geocities.ws

1