dilogo.gif (17268 bytes)

            Bekledik, uzuuuuun yıllar bekledik, bekledikçe beklentilerimiz arttı her geçen ay her geçen hafta daha eksiksiz bir sonuç oldu kafamızdaki hayal ve hatta o kadar umud ettik ki; gelen sonucun beklentilerimizi aşması imkansız olmuştu. Sonucun en iyi şekli bizim beklediğimiz kadar olmasıydı, çünkü bundan daha fazlası olamazdı. Biz zaten olabilecek en iyi sonucu bekliyorduk. Amaaaa hele bir beklentimiz altına düşerseydi. İşte o zaman o heycana yazık değil miydi?... ve sonun da geldi, neyseki tam beklediğimiz gibiydi. Herşey yerindeydi ne şaşkınlık ne hayal kırıklığı...
            İşte dünyanın ençok beklenen oyunu geldi. Eh vatana millete hayırlı olsun. İsterseniz önce Diablo yu anlatarak bir giriş yapalım, bilmeyenlşer için. Birçok kişi Diablonun bir oyun olduğunu ve sadece bir hayal ürünü olduğunu zanneder. Onun sadece monitörümüzdeki bir grafik olduğu düşünülür. Ama hayır Diablo gerçektir. Ne o gülüyor musunuz yoksa? Hayır hayır gülmeyin ben çok ciddiyim. Diablo aslen ne bir oyun ne de oyundaki diablo21.jpg (24981 bytes)kötü yaratığın ismidir. Diablo bir virüstür. 1995 yılında çıktığında herkes kapaktaki ürkütücü yaratığın hatrına aldı oyunu ama nasıl bir hastalığa kapılacağından hiçbirinin haberi yoktu. Başladılar oyunu oynamaya bir köydeki insanlara yardım eden kahraman rolündeydiler. Yerin 16 kat altına indiler ve o heybetli yaratığı ininde öldürdüler. Aslında öldürdüklerini sandılar ama Diablo çoktan onları zehirlemişti. İlk zaferden sonra bir daha başladılar taaa en baştan ve Diablo bir kez daha öldü ve birkez daha ve birkez daha. Zafer çığlıkları herseferinde yineleniyordu ama Diablo da onlara o çirkin gülüşüyle karşılık veriyordu. Çünki O, her başlangoçta daha güçlü geri dönüyordu. Artık bu virüsten kurtulmak istiyorlardı ama ne mümkün. Bilgisayar hafızalarından son megabyte’ına kadar siliniyordu ama kutuya her bakışlarında bir kez daha Diablo diriliyordu. Yıllarca bu böyle devam etti, insanlar, kendilerine başka uğraşlar başka oyunlar (yani çok daha az etkili zehirler) buldular ama beyinlerinin bir köşesinde hep o vardı. Virüs unutulmaya yüz tutmuştu ki... beklenen şey oldu Diablo çok daha güçlü bir şekilde geri döndü. Size tavsiyem eğer bu zehri hiç tatmadıysanız uzak durun...
            Bu kadar yararlı bilgiden sonra gelelim oyundaki yeniliklere. Nerden başlasam bilemiyorum aslında bir devam oyunu için çok fazla yenilik var ama bir ucundan başlayalım. İlk başta göze çarpan tabşiki grafikler mekan grafikler çok detaylı değil ama mekan dizaynları ve karakter grafikleri harikulade ve tabi ki ara animasyonları. Ses konusuna hiç değinmiyorum Diablo’daki müzikler kadar etkileyici bu da yeter de artar bile. Ama asıl yenilikler oynanış ve oyun yapısında. Dövüş şekli hala aynı yani tıkla yürü tıkla öldür sağ tıkla büyü yap hala aynı. Fakat birçok şey çok değişmiş mesela büyüler artık büyüler kitaplarda değil her karakterin bir büyü ağacı var ve her level up ta bu ağaçtan bir büyüye level veriyorlar (bu arada bunların hepsini zıtrateci rehberimizde bulabilirsiniz çok yakında). Büyük değişikliklerden biri de karakterlerin sayısı artık 3 yerine beş karakter var. Sorceres: büyünün hatunu Diablodan hatırtladığımız fire wall, lightning vs. vs. hepsi onda. Amazon: okçu hanım, oklar ve mızraklar onun ilgi alanı. Barbarian: kas gücünün timsali, baltalar, kılıçlar ve daha nekadar yakın dövüş silahı varsa onda bir tokatı 3 iblisin ruhunu alır. diablo22.jpg (30791 bytes)Paladin: Asaletin timsali iyiliğin yiğit şövalyesi. Bir yürek var nah şu kadar. Tün kılıç oyunları onda. Ve Necromancer: ölülerin efendisi karanlık ve karizmatik kahraman. Onun lanetleri iblisleri allak bullak edecek.
            Gelelim inventory‘ye inventory bildiğimiz eski inventory sadece kemer olayı yeni. Nedir bu kemer? Belinize taktığınızda büyüklüğüne göre ekstra healing ve mana koyacak yeriniz olacak. Birde artık healingleri içtiğinizde küreniz hemen dolmuyor yavaş yavaş doluyor (rejuvanattionlar hariç) bu da sıkıştırıldığınızda şansınızın çok azalmasına neden oluyor. Diablo hala tam bir FRP değil öyle olmak ta istemiyor zaten. Ama Diablo II’nin Diablo’dan daha fazla taktik atraksiyona izin vermesi güzel. Örneğin, Necromancerla oynarken (ki favori kahramanım olur kendileri) ikinci act’ta kullanabileceğim ve satmaya kıyamadığım 4 silahım vardı. Bir ok yay kombinasyonu, bir wand kalkan kombinasyonu, bir horadric staff bir de ilk oyuda özel dövdürttüğüm voluque’um vardı. En önemli yeniliklerden biri de mekanlar. Artık sadece zindanlarda günlerce ışık yüzü görmeden katliam yapmak yok. Yine bolca zindan olacak ama artık açık alanlarda var ve oyun 4 act’tan oluşuyor yani 5 apayrı mekan ki bunlarında içinde çok ilginç yerler var yani tam bir göz ziyafeti. Birincisinde çayır çimen bir alan var ara sıra yağmur falan yağıyor şimşek çakıyor. Burda en güzel yapı sonlara doğru çıkan kilise. İkincisi çöl çöl deki en güzel mekan sa bulmak için canınızın çıkacağı yer olan Tal Rasha’s Tomb. Üçüncü bölüm ormanlık bir arazi ve hep yağmır yağıyor burda her yer biribirinden güzel kuşlar çiçekler ağaçlar mis gibi yağmur kokusu türlü türlü iğrenç yaratık vs. vs. Son bölüm se kısa ama benim hoşuma gitmedi.diablo23.jpg (31751 bytes) Haritaların bir diğer özelliği ise büyük olması gerçekten bazı bölümler haddinden fazla büyük ama böylesi sürükleyici bir oyun için pekte fark etmez.
            Oyunda her bölümün sonunda bir demirbaşla karşılaşacaksınız. Birinci act’ın sonunda Andariel adlı pekte çekici olmayan bir bayan(!)la, İkinci bölümde Duriel adlı fazla (haddinden fazla) gelişmiş bir böcekle, üçte Diablonun sevgili kardeşi Mephistoyla ve nihayet dörtte en bi baş düşmanımız Diabloyla kapışacaksınız. Diabloyu öldürdüğünüzde etraftaki eşyaları toplamak için 1-2 dakikanız olacak sonra bitiş demosu çıkacak. Bir diğer yenilik waypoint sistemi her actta belli yerlerde waypointler var bunları bulup aktif hale getirirseniz buralardan diğer waypointlere (ki bunlardan biri de köyde oluyor.) transport olabiliyorsunuz. Bu arada birde save sistemi var artık eskisi gibi savele ölünce en son savelediğin yeri yükle devam et yok. Öncelikle öldüğünüzde sizi üstünüzdeki (inventorydekiler hariç) eşyaları kaybetmiş şekilde köye yolluyor eh bu durumda savelemek pek akıllıca olmadığından sizde o öldüğünüz yere bir uğrayıp eşyalarınızı almak zorunda kalıyorsunuz. İkinci olarak savelediğinizde oyundan çıkıyorsunuz ve tekrar son saveinizi yüklediğinizde çözdüğünüz guestler, waypointler falan filan kalıyor ama öldürdüğünüz yaratıklar da tekrar geri geliyor. Bu iki etken ilk başlarda çok canınızı sıkabilir fakat sonradan oyuna eklediği zorluk hoşunuza gidecektir. Bu arada eğer bu çok canınızı sıktıysa çok kolay bir çözümü var; oyunu saveleyip çıktıktan sonra save dosyasının kopyasını alın ve kötü bir durum olursa geri koyun olsun bitsin. Yenilikler saymakla bitmiyor, gerisini de oynarken kendiniz görürsünüz artık.
            Konu bakımından temelde hala eskisi kadar sığ ve basit, ama bunu sinematiklerle biraz orjinalleştirmeye çalışmışlar birazda tutmuş hani. Diabloyu öldürüp merakla ve iştahla son animasyonu izlediğimde “hoppalaaaa” diye bir nidada bulundum, son sinematiğe kadar sinmematiklerde anlatılanları pek anlamamıştım (bu benim zeka seviyemle ilgili de olabilir.) herşey son sinematikte yerine oturdu ama biraz buruk bir son oldu aslında konuyu anlatırdım ama daha oynamamış yada bitirmemiş arkadaşlara haksızlık olur çok isteyen varsa mail artsın. Son olarak birtek şey söyleyeceğim. Tamam Diablo II çok güzel olmuş bissürü yenilik var ama bu oyunda beni etkileyen en önemli şey, karizmatik archangel Tyrael’di. O nasıl bir karizma o nasıl tip o nasıl ses, hasta oldum herife. Bundan sonra bende Tyrael diye yazcam yazıları herkesin nicki var benimkide bu olsun. Ah Tyrael ah serüven yine bitmedi...

                                                                                                                                                                    Zeki Arslan

GRAFİK 9
SES & MUZİK 10
ATMOSFER 10
SÜRÜKLEYİCİLİK 10
OYNANABİLİRLİK 10
KANAAT 10
SONUÇ 98

 

<<<-ANA SAYFA ->>>

Hosted by www.Geocities.ws

1