TOPLUMSAL SAVAŞA ŞANS TANI

ANTİ-OTORİTER DAYANIŞMA
 

PATRONLARLA BOŞ BOŞ KONUŞMAYA
VE ONLARIN POLİTİK HİZMETÇİ PERSONELİNE
HAYIR

TOPLUMSAL SAVAŞA ŞANS TANI

1.
AB'nin üyesi devletlerin olağan zirvesinin Halkidiki'de yapılacağı bu yıl boyuncaki konjonktür, hedeflerine ulaşmak için faydalandıkları küreselleşme diye anılan şeyin doğası, amaçları ve yöntemlerini özellikle açığa vuran bir konjonktür; ve [bu] aynı zamanda genelde ona karşı mücadele ettiğini iddia eden bir hareket için olduğu kadar özelde de onun anti-otoriter bileşenleri için oldukça önemli bir fırsat.
Uluslararası "terörizme" karşı savaşın güncelleştirilmesi, Irak'daki son Amerikan-İngiliz işgali, AB'nin genişlemesi, "eski Kıta" ile yeni Amerikan komutası arasında aşırıya kaçan sözde "karşıtlık" ve toplumsal zeminde karışıklığın giderek büyüyen yayılışı; [tüm bunlar] tahammül etmemiz ve içinde yaşamamız gereken yeni dönemin ışıltılarını dikkate değer bir şekilde yansıtan noktalar.

2.
Hepimizin bildiği ve tahammül etmek zorunda olduğu ulus devlet biçiminin iki üç yüzyıllık [bir tarihinin] olduğu; ve Amerikan ve Fransız devrimlerinden (bölgesel hakimiyet, "refah devleti", halk "katılımı" vb.) ortaya çıkan geçmişe ait bir kalıntı haline geldiği, görüşünüz ne olursa olsun [ulus devletin] sınıf mücadelesinin bir başarısı olarak kabul edilmesi hiçbir şekilde olası olmayan bir olgu olduğu yaygın bir bilgi.
Özgürlük için yardım talebini savunma bahanesiyle, Batı Avrupa ve Kuzey Amerika'da burjuva sınıfının iktidara yükselişi, kanıtlandığı üzere --II. Dünya Savaşı'nın ardından zaten bir miktar yol almış olan-- kapitalizmin göz kamaştırıcı gelişimi için bir fesat yuvası olarak hizmet gördü; [burjuva sınıfının iktidarının] yanlızca sözde "gelişmiş" ülkelerin kendi cephelerinde değil, aynı zamanda evrensel düzeyde de halihazırda şekillenmiş olan karşıt dengeler çerçevesi tarafından zaptedildiği ortaya çıktı.
Zamanımızda, teknolojinin hızlı gelişimi --ve özellikle de dillere dolanmış "bilggisayar devrimi", çeşitli devlet kapitalizmi rejimlerinin çöküşüyle birlikte, ticaretin tüm gezegene hakim olmasını destekleyen planların tamamlanması için uygun bir ortam yarattı. İşte tam bu anda, çokuluslu sermaye --büyük bir kısmıyla-- piyasaları tamamen serbestleştirmek ve belirli türde --halihazırda mevcut olan artı hala kurulma aşamasında olan ulusüstü tüzel kişiliklerin (Dünya Ticaret Örgütü, Dünya Bankası Grubu, Uluslararası Para Fonu vb.) rehberliği ve denetimi altında olacak mizaçta, ve onları dünya çapında destekleme konumunda olacak-- "temsili demokrasiler" yerleştirmek üzere, insan haklarını koruma adına tarihte benzeri olmayan bir saldırı başlattılar.
Çokuluslu şirketler tarafından denetlenmeyen herhangi bir faaliyet otomatik olarak "organize suç" diye adlandırıldı, ve sözle veya fiille onların seçimlerine kim karşı çıkarsa yine "terörist" olarak adlandırıldı. "İdeolojinin kesinliği" olarak betimlenebilecek bir durumdan hızla "kesinliğin ideoloji"sine geçmekteyiz.

3.
Bir yanda ABD'nin günümüz politik yönetimi, ve öte yanda Fransa ve Almanya gibi bunun eşdeğeri diğer ülkelerle ilgili sözde "ihtilaf", Irak'da işlenen suçun öncesinde, sırasında ve sonrasındaki her durumda, bir dizi yönlendirilmiş, inanılmaz spekülasyonların yaratılmasına hizmet etti.
Amerikan saldırganlığının ardında "dubya" Bush ve onun "kana susamış" kadrosu saklanıyorken, Fransız-Alman ekseni"nde ve eski SSCB ve Çin Halk Cumhuriyeti ile uyumlu bir şekilde hareket eden Avrupa --bu tek süpergüce karşı muhalefet ederek-- dengeyi sağlayabilecek belki de tek güçmüş; bu yeni "insanlık trajedisi"nin tek sorumlusu Birleşik Devletlermiş?
İlk spekülayona ilişkin olarak, bir önceki başkanlık seçimlerinde ABD Demokrat Partisi'nin başkan yardımcılığı adayı ve yine gelecek başkanlık seçimlerinin en güçlü adaylarından birisi olan Joseph Liberman'ın açıklamasından alıntı yapmak yeterli olacaktır. TV kanalı "Fox News"le 26 Mayıs'da yaptığı röportajda, şunu iddia ediyordu: "İran rejimini değiştirmek halkın, özellikle de İran halkının avantajına olacaktır." Sadece birkaç ay önce, aynı centilmen bu sefer Irak vesilesiyle benzeri bir açıklamada bulunmuştu.
Daha önce bahsedilen diğer varsayımlara gelince, yeni Avrupa'nın "25" katılımcısı Atina'da onaylanan Katılım Anlaşması'nda, birkaç gün sonra bütün Dışişleri Bakanlarının toplandığı Rodos'da gerçekleşen anlaşma sırasında, "terörizme karşı çıkacak" ve keza "demokrasiyi ilerletecek" bir uluslararası mücadeleye referansla, ABD'nin öncülüğünden gayet memnun olduklarını açıklamakta fazlasıyla hevesliydiler. Irak'daki Amerikan-İngiliz işgali ve ABD işgal birliklerinin varlığı ilk aşamada mevcut durumun "yeni bir gerçeklik" olarak meşrulaştırılmasına yol açtı; dahası, Irak'ın "haklı kurtarıcıları" olarak selamlandılar. Üstelik, devasa birlikler arasındaki ufak tefek farklılıklar, onların küreselleşen girişimleri nasıl tam olarak tehlikeye sokacak ki?
Bu nedenle emperyalizmin kapitalizmin nihai seviyesi olduğu onaylanmış oluyor. Veya, daha kesin olmak gerekirse, kapitalizm emperyalizmin nihai seviyesi olmayı başardı, ve ancak güçlü bir dünya çapında anti-kapitalist hareket durumun tersine döndürülmesine yol açacak gerçek bir tehdit olacabileceğini kanıtlamıştır.

4.
Küreselleşmeye karşı "çok renkli" olan hareketler ne yazık ki gerçek, anti-kapitalist, devrimci bir "dil"le konuşmayı başaramımıştır. Aksine, reformizm olarak adlandırılan, iyi bilinen bir virüse tutulduğu için, bugünlerde bu kronik şikayet belirtilerinin yine fazlasıyla görülür olduğunu gösterme eğilimindedir.
Cenova olaylarının ve anısı devamlı kirletilmekte olan yoldaşımız Carlos Guiliani'nin canice öldürülmesinin ardından; Dünya Sosyal Forumu (özellikle de Porto Allegre ve Floransa toplantılarının ardından, Evian'a gelene kadar) alternatif bir öneri uğruna, veya yanıt vermek amacıyla söyleyecek olursak fazlasıyla sıklıkla "düşman" kaynaklar tarafından finanse edilen yeni bir liberalleşme dogması uğruna, her türlü anti-otoriter sesi izole etmek ve her olası çatışma ve ayaklanma ihtimalini ortadan kaldırmak için büyük bir çaba gösteriyor! Yani, onlara göre, güçlü protestolar-geziler için mücadele edelim, muhalefetimizi göstermek için kendi zirvelerimizi yapalım: bu tür bir tavırla onlar, ancak satıcılara ve (barışı, ekolojiyi ve? öbür dünyayı geliştirecek!) örgütlü soyutlamaya --hiç şüphesiz ki-- uygun düşecek bir toplumun hizmetine verilmiş belli duruşlar alabilirler.
Evian'daki G8 oturumu sırasında, "küreselleşme karşıtı" birçok örgütün oluşturduğu bir delegasyonun Jacques Chirac'ın diplomatik temsilciliği yardımcısı Frederic Lemoine tarafından kabul edildiği, "alternatif küreselleşme"ye ilişkin on öneri metninin ona sunulduğu iki saatlik bir görüşmenin yapıldığı bize bildirildi. CRID (Center of Research and Information Development) genel sekreteri Bernard Pinaud, "bu karşı zirvenin en örnek unsurunun onların önerileri olduğu"nu vurguluyordu. "Hareketin küreselleşme karşıtlığından alternatif bir küreselleşmeye dönüşmesine işaret eden özgün önerilerle karşı karşıyayız" diye açıklıyordu. Dahası, Fransa ATTAC'ın temsilcisi Critophe Aguiton hem polisleri hem de aşırı şiddet kullanan göstericileri suçladıktan sonra, bir adım daha atarak şöyle diyordu: "Hareketin devlet liderleri tarafından ciddiye alınacak kadar güçlü, ancak belli arzulanan sonuçları başaracak kadar güçlü olmadığı ara bir konumdayız" (Eleftherotypia, 3 Haziran). Çabalarınız için teşekkürler, "yoldaşlar"!.
Zarif olmayan ve münasebetsiz bir tarzda bir şiirden değiştirerek alıntı yapacak olursak:
Ithaca'ya yolculuğuna başladığında
yolun seni götürmemesi için dua et. Thrace

5.
"Dahili etki sahasına" gelince, tezimizi tekrarlamak gereği duyuyoruz: çok yeni, ve bu nedenle de umutlu olan bir şeyin eşiğinde (burada hareketin belirli bir kesimi ve onun ayırt edici mizacından bahsediyoruz?), geçmişin bireysel ve kolektif hastalıklarını nakletmek ve sürdürmek yerine, bizim önerimiz nihayetinde bu sınırların ötesine geçecek bir şansı değerlendirmektir.
Selanik'teki anti-otoriter hareketin varlığı, iyi-disiplinli parti-çizgisinde bir blok şeklinde olmamalıdır. Böylesi bir tavır, doğal olarak bırakın izin verilebilir olmayı, arzulanabilir de değildir. Özellikle uzun zamandan beridir ve bütünü itibariyle parçalara bölünmüş bir harekette, gidişatı açık bir şekilde değiştirmeyi amaçlayan her ciddi ve örgütlü teşebbüsün kendi kendini yıpratacağını, ve nihayetinde de kendi kendine yeterlilik ve kibir temelinde küçüleceğini; bunun çok az sayıdaki katılımcının kendilerinin dünyanın merkezinde olduğuna inanmalarını ve "dıştaki dünyayı" da eşdeğer yöntemlerle ele almaya eğilim göstermelerini sağlayacağı açıktır. Öte yandan, yanlızca böylesi bir role gözünüzü diktiğiniz için belirli bir düşünce tarzını uygulamanız olgusunu güçlükle gizleyebildiğinizde, böylesi bir fenomeni eleştirmeye teşebbüs etmenin hiçbir anlamı tabii ki yoktur.
Bize göre, bu nedenle, toplumla iletişim kurmayı, daha radikal bir "dil"i cesaretlendirmeyi ve şehrin içinde ve dışındaki hedeflere yönelik daha saldırgan bir şekilde hareket etmeyi amaçlayan --eleştirimizin en tepe noktalarına uyguun düşen-- her inisiyatif, arzulanır bir inisiyatiftir. Bu yönelim doğrultusunda, uygulamalarımız birbirine yakınlaşırken ve belki de birbiriyle örtüşürken, karşılıklı anlayış ve koordinasyonu sağlamanın; ve her şeyden önce bütün girişimin ortak çabaları ve dinamikleri söz konusu olduğunda, kendini yıpratmaktan kaçınmanın zorunlu ve oldukça gerçekçi bir hedef olduğunu düşünüyoruz.
Genellikle fazla ciddi olmayan, ortaya çıkabilecek farklılıklar, artı belli bir harekete hakim olan küçük zaaf ve ihmaller bu önemli şansın değerlendirilmesi önünde aşılamaz engeller olmamalıdır.

6.
"Cesur yeni dünya"mızın en korkunç rüyalarımızın cilalanmış bir hali olduğuna hepimiz katılıyorsak, o halde Selanik'den açık ve kesin bir mesaj gönderelim: özgürlük ve adalet için verilen mücadele[nin yolu], Yeni İmparatorluk'a karşı mücade etmekten geçiyor; ve bu İmparatorluk'un kurallarını dayatan kuvvetler, onları karşılamak üzere bizi çok daha kararlı, çok daha örgütlü bulacaklar.
Yunanistan'daki iki ana gerilla grubuna (17 Kasım ve ELA) katılmakla suçlanan tutukluların hayal bile edilemez "özel" koşullar altında bulunduğu, Devlet ve Kitlesel Medya tarafından devamlı surette "adi suçlular"mışçasına iftira edildiği şu anda; onlar, "sol kanat partilere ve silahlı direnişe (!) itibar kaybettikleri" savıyla dokunaklı "özgürlük savaşçıları"nın küçümsemelerini sineye çekmek zorunda bırakılıyorlar; dahası, son duyduğumuza göre, suçluların iadesi kapsamında ABD'ye verilmekle tehdit ediliyorlar.
Totaliterliğin 2004 Olimpiyat Oyunları'nın ardından, muhtemelen Yunan toplumunun bir bütün olarak "arjantileştirilmesi"yle uğraşmamız gerekecek.
Genişleyen Birlik'in politik liderliği şu anda, gaddarlığın (avro-atlantik ilişkilerinde yeni bir çerçevenin) hakimiyetini, emek potansiyelimizin sömürüsünü (emek ilişkilerinin yeni düzenlemesini) ve sindirici önlemleri (göçmenler ve iç güvenlik konularından ortak bir politikayı) güçlendirmek üzere, "Porto-Carras" önceden belirlenmiş kararlarını onaylamaya hazırlanıyor.
Meydana getirdikleri çirkinliğe, daimi olan çirkinliklerine karşı muhalefetimizi ifade etmek için orada olacağımızı farzediyoruz.
 

PATRONLARLA BOŞ BOŞ KONUŞMAYA
VE ONLARIN POLİTİK HİZMETÇİ PERSONELİNE HAYIR

TOPLUMSAL SAVAŞA ŞANS TANI
 
 

ANTİ-OTORİTER DAYANIŞMA
P.O. BOX 26028, Atina 10683
e-mail: [email protected]

Haziran 2003

Çeviri: Anarşist Bakış


Kaynak:"Give Social War A Chance", Selanik Indymedia, 19 Haziran 2003.
Selanik 2003 Ana Sayfa --->
1