BUSH HER ŞEYİNE BAHSE GİRİYOR
Immanuel Wallerstein

21 Mart 2003


Birleşik Devletler büyük bir bela içinde. Birleşik Devletler Başkanı büyük bir kumar oynuyor, ve bunu esasen zayıf bir konumdayken yapıyor. Bir yıl önce karar almıştı ve ABD Irak'a savaş açmalıydı. Bunu ABD'nin karşı konulamaz askeri üstünlüğünü göstermek ve iki temel amacı yerine getirmek için yaptı: 1) tüm potansiyel nükleer [silah] üreticilerinin projelerini terk etmeleri için gözlerini korkutmak; 2) Avrupalıların dünya sistemi içinde özerk bir politik role sahip olma fikirlerini ezmek.

Şu ana kadar, Bush fevkalade başarısız olmuştur. Kuzey Kore ve İran (ve belki de henüz belirmeyen başkaları) aslında silahlanma projelerini hızlandırdılar. Fransa ve Almanya özerk olmanın ne demek olduğunu gösterdiler. Ve Birleşik Devletler, Güvenlik Konseyindeki altı Üçüncü Dünya ülkesinden hiçbirisinin Irak'la ilgili ikinci bir karar alınmasına oy vermesini sağlayamadı. Böylece, pervasız bir kumarbaz gibi, Bush harekete geçmeyi seçti. Çok kısa bir zaman içinde savaş açacak, ve önlenemez ve çabuk bir zafer üstüne bahse girecek. Bahis oldukça basittir. Bush, eğer ABD bu tip askeri sonuç else ederse, hem silahlananların hem de Avrupalıların tövbe edeceklerine ve ABD'nin gelecekteki kararlarını kabul edeceklerine inanıyor.

Olası iki askeri sonuç var: birisi Bush'un istediği (ve umduğu), diğeri ise farklı. Bush'un Iraklıların çabucak teslim olmasını sağlaması ne kadar olası? Pentagon silahlarının olduğunu ve bunu çabucak gerçeleştireceklerini söylüyor. Uzun bir emekli generaller (hem Amerikalı hem de İngilizlerin yer aldığı) listesi ise şüphelerini dile seslendiriyorlar. Benim tahminim (ki bana göre tek ihtimal bu) çabuk, toptan bir zafer olasılığı pek olası değil. Irak liderliğinin çaresizlikten kaynaklanan kararlılığı artı Irak milliyetçiliğinin yükselmesi artı Kürtlerin Saddam'a karşı savaşmaktaki isteksizlikleri (ondan nefret etmedikleri için değil, ancak ABD'nin kendilerine yönelik niyetlerine karşı derin bir bir güvensizlik beslemeleri nedeniyle)kombinasyonu ABD'nin birkaç hafta içinde savaşı sona erdirmesini aşırı zorlaştıracaktır. Muhtamelen aylar sürecektir; ve aylarca sürdükten sonra rüzgarın hangi yönden eseceğini kim bilebilir ki --en başta da Britanya ve ABD kamuoyunda?

Yine de varsayalım ki ABD çabucak kazansın. Bu noktada Bush'un bir galip değil mağlup olarak ortaya çıkacağını söylemeliyim. Neden bunu söylüyorum? Çünkü zafer jeopolitik durumu hemen hemen bugünkü yerinde bırakacaktır. Herşeyden önce, zaferin ertesindeki gün Irak'ta neler olacağı sorusu ar ortada? Hiç kimse bilmiyor, ve ABD'nin ne yapmak istediği hakkında belirgin bir görüşe sahip olduğu da pek açık değil. Tüm bildiğimiz ortadaki çıkarlar çeşitli, farklı ve tamamen koordinasyondan yoksun. Bu anarşik bir düzensizlik senaryosu. Çünkü ABD'nin savaş sonrası karar almada önemli bir rol oynaması, birliklerinin uzun süre orada kalmasını ve çok para (gerçekten de çok para) gerektirecektir. ABD'nin ekonomik durumuna ve iç politikasına bakan herkes Bush yönetiminin birlikleri orada uzun süre tutmasının çok zor bir iş olduğunu, para sağlamasının ise çok daha zor bir iş olduğu, politika oyunu oynamasını gerektireceğini bilecektir.

Öte yandan dünyanın karşı karşıya olduğu tüm sorunlar el sürülmeksizin kalacaktır. Herşeyden önce, Filistin devletinin kurulması yönünde herhangi bir gelişme olması ihtimali bugüne göre çok daha az olacaktır. İsrail hükümeti ABD zaferini izlediği katı çizgisinin doğruluğunun bir ispatı olarak görecek, ve daha da katılaştıracaktır. Arap dünyası belki de kızgınlaşacaktır --eğer olasıysa. İran şüphesiz ki nükleer silahlanma çabasını durdurmayacaktır. İran muhtamelen aksine, Saddam Hüseyin'in ortadan kalkmasıyla kendini bölgede daha üstün görecektir. Kuzey Kore provokasyonlarını hızlandıracak, ve Güney Kore ABD ile olan askeri ittifakından ve onun askeri faaliyetlere olan eğiliminden daha da rahatsız olacak. Ve Fransa siper kazmak için uzun zaman harcayacaktır. Yani, dediğim üzere, çabuk bir ABD zaferi bize jeopolitik statüko bırakacaktır --ki bu kesinlikle ABD'li şahinlerin tasarladıkları şey değildir.

Ama varsayalım ki askeri zafer çabuk olmayacak. Peki o zaman? Bu durumda, tüm operasyon ABD için bir jeopolitik facia olacaktır. Karmaşa patlak verecek ve ABD'nin bunun gelecekteki sonuçları üstünde, sözün gelişi İtalya kadar (ki hemen hemen hiç yoktur), küçük bir etkisi olacaktır. Bunu neden söylüyorum? Neler olacağını bir düşünün; öncelikle bizzat Irak'da. Irakın direnişi Saddam Hüseyin'i bir kahraman yapacaktır, ve o bu duyguyu nasıl kullanacağını iyi bilir. İranlılar ve Türklerin ikisi de Kürt kuzeye birlikler gönderecektir, ve sonucunda da muhtamelen birbirleriyle savaşa tutuşacaklardır. Kürtler bugün için İranlıların tarafında yer alabilir. Eğer bu olursa, Irak'ın güneyindeki Şii gruplar ABD'nin askeri çabalarına olan uzaklıklarını muhafaza edeceklerdir. Suudiler kendilerini hoş karşılanmayan arabulucular olarak ortaya getirebilirler, ve muhtamelen her iki tarafça da reddedileceklerdir.

Bölgedeki diğer yerlerde, Hizbullah İsraillilere saldıracaktır; çabucak cevap verecek İsrail muhtamelen Lübnan'ın güneyini işgal edecektir. Peki o zaman Hizbullah'ı, ve daha genel olarak Lübnan'daki rollerini korumak için Suriye de savaşa girecek mi? Oldukça olası, ancak bu olursa, İsrailliler Şam'ı (belki de nükleer silahlarla) bombalayacaklardır. Mısırlılar hala kayıtsız kalırlar mı? Ve evet, yapmaktan hoşlandığı bilinegelen şeyleri hiç şüphesiz yapacak olan şu adam, Usama bin Laden.

Ve Avrupa? Britanya'da, İşçi Partisi içinde, parti içinde bir bölünmeyle sonuçlanabilecek önemli bir isyan olacaktır muhtamelen. Blair geriye kalanları alarak Torielerle ulusal olağanüstü durum koalisyonu oluşturabilir. Başbakan olmaya devam edecektir, ancak yeni seçimler yapılması yönünde büyük bir baskı olacaktır, ve Blair muhtamelen kaybedecektir, kötü kaybedecektir. O zaman Blair'in yasal danışmanlarından aldığı uyarının (BM'in kesin onayı olmaksızın Britanyalıları Irak'a gönderirse eğer, Uluslararası Ceza Mahkemesi önünde yargılanabileceği uyarının) pek önemi kalmayacaktır. Aznar'ın İspanya'daki seçim şansı benzer şekilde şüpheli olacaktır. Berlusconi ve Doğu/Orta Avrupalılar giderek tereddüte düşecektir.

Bu arada Latin Amerika'da Amerika Serbest Ticaret Bölgesi'ne (FTAA, veya ispanyolcasıyla ALCA) veda edilecektir. Bunun yerine Lula ticaret ve döviz yapısı olarak Mercosur'un yeniden canlandırılması için bastıracaktır, ve hatta Şili'nin bile katılmasını sağlayabilecektir. Fox Meksika büyük sorunla karşılacaktır. Güney doğu Asya'da, hükümetleri temelde ABD'ne dostane tutum içinde olan iki büyük Müslüman ulus (Endonezya ve Malezya), özerk bir faaliyet alanı yaratmakta Avrupa'tı taklit edebilir. ABD ordusunun geri gönderilmesi yönünde Filipinler hükümeti üstünde büyük bir baskı olacaktır. Ve Çin'in Japonya'ya, eğer bölgedeki ekonomik geleceğini sürdürmeyi umuyorsa ABD ile politik bağlarını gevşetmesinin iyi olacağını söylemesi olasıdır.

2004 gibi erken bir tarihte, tüm bunlar Bush rejimine ne bırakacak? Birleşik Devletlerde, Demokrat Partiyi Bush'un küresel politikalarına karşı gerçek bir muhalefet geliştirmeye zorlayacak savaş karşıtı hareket hızla büyüyecektir. Kolay değil, ancak oldukça ihtimal dahilinde.

Eğer tüm bunlar gerçekleşirse, Bush gerçekten de rejim değişimleri [yapma amacını] gerçekleştirmiş olacaktır --Büyük Britanya'da, İspanya'da ve Birleşik Devletler'de. Ve Birleşik Devletler artık yenilmez bir askeri güç olarak görülmeyecektir. Toparlamak gerekirse, eğer Bush kazanırsa, arzuladığından oldukça farklı olan bir jeopolitik statüko ile karşılaşacaktır. Ve eğer kaybederse, gerçekten de kaybedecektir. İhtimallerin pek fazla ümit verici olmadığını söylemeliyim. Tarihçiler, ABD'nin 11 Eylül'ün ardından kendisini böylesi olanaksız bir konuma sürüklemesinin hiç gereği olmadığını tarihe kaydedeceklerdir.
 

Çeviri: Anarşist Bakış


Kaynak: "Bush Bets It All", ZNet.
MİLİTARİZM Ana Sayfa ---> 
1