OSAMA BİN LADEN'İ ABD SİLAHLANDIRDI
Michel Chossudovsky


15 Eylül 2001
Washington Osama bin Laden'i dünyanın baş teröristi olarak FBI'ın "en çok arananlar" listesine koymuş olsa da Soğuk Savaş döneminden bu yana onu hep bilinçli olarak desteklemiştir. Laden ve adamları ABD'nin Balkanlar ve Kafkaslardaki başlıca aletidir.
Dünya Ticaret Merkezi ve Pentagon'a yönelik terörist saldırıların hemen ardından Bush yönetimi elinde bir kanıt olmadan "Osama bin Laden ve El Kaide örgütünün başlıca şüpheliler" olduğu sonucuna varmıştı. CİA Müdürü George Tenet bin Laden'in "hiç bir uyarıda bulunmaksızın birden çok saldırı"yı planlama gücüne sahip olduğunu söyledi. Dışişleri Bakanı Colin Powell saldırıları "savaş eylemi" olarak niteledi ve Başkan Bush da televizyondan akşam yayımlanan Ulusa Sesleniş konuşmasında "bu saldırıları gerçekleştiren teröristlerle onlara yataklık edenler arasında ayrım gözetilmeyeceğini" duyurdu. Eski CİA Müdürü James Woolsey bir ya da daha çok yabancı devletin suç ortaklığı imasında bulunarak parmağını "devlet desteği"ne uzattı. Eski Ulusal Güvenlik Danışmanı Lawrence Eagleburger de şöyle dedi: "Sanırım bize bu şekilde saldırıldığında gücümüzün ve vereceğimiz yanıtın ne kadar korkunç olabileceğini göstereceğiz".
Bu arada Batı medyası resmi açıklamaları papağan gibi tekrarlayarak Orta Doğu'daki sivil hedeflere yönelik "cezalandırma eylemleri" başlatılmasına onay verdi. New York Times yazarı William Saffire'in ağzından aktaracak olursak: "Bize saldıranların üs ve kamplarını belirlediğimizde onları --çevreye verilecek zararı en aza indirerek, ama zarar verebileceğimiz kabul ederek-- un ufak etmeli ve teröre kucak açan ulusları açık ya da örtük olarak destabilize etmeliyiz".
Kanada, Ottawa Üniversitesi, Küreselleşme Araştırmaları Merkezi'nden Ekonomi Profesörü Michel Chossudovsky'nin, savaş hazırlıkları sürerken kaleme aldığı aşağıdaki metin Osama bin Laden ve İslami "cihad"ın Soğuk Savaş ve sonrasında ABD dış politikasında oynadıkları rolü özetliyor.


Osama bin Laden'i CİA Silahlandırdı

FBI tarafından Afrika'daki ABD elçiliklerine yönelik saldırılar dolayısıyla "uluslararası terörist" ilan edilen, New York ve Washington'daki terörist saldırıların başlıca zanlısı, Suudi Arabistan doğumlu Osama bin Laden, ne tuhaftır ki Sovyet-Afgan savaşı sırasında "CİA tarafından Sovyet istilacılara karşı savaşması için silahlandırılmıştı" [1].

1979'da Sovyetler Birliği'nin Komünist yanlısı Babrak Karmal hükümetini desteklemek üzere Afganistan'a girişi üzerine, "CİA tarihindeki en büyük örtülü operasyon" başlatılmıştı [2].

1982 ile 1992 arasında Afgan cihadını bütün İslam ülkelerinin Sovyetler Birliği'ne karşı küresel savaşına çevirmeyi amaçlayan CİA ve Pakistan gizli istihbaratı ISI'nın teşvikiyle 40 İslam ülkesinden 35 bin kadar radikal İslamcı Afgan savaşına katıldı. On binlercesi Pakistan medreselerinde öğrenim görmeye geldi. Sonuçta en az 100 bin yabancı radikal İslamcı Afgan cihadının etki alanına girdi [3].

Sovyetlere Karşı Uyuşturucu Ticareti

İslami "cihad" ABD ve Suudi Arabistan tarafından, büyük bölümü Altın Hilal'deki uyuşturucu ticaretinden elde edilen kaynaklardan desteklendi.

Başkan Reagan 1985'te 166 Sayılı Ulusal Güvenlik Kararı Yönergesi'ni imzaladı. Buna göre mücahitlere örtülü askeri yardım artırılacaktı ve kararın açıkça belirttiği gibi Afganistan'daki gizli savaşın yeni hedefi şuydu: Afganistan'daki Sovyet birlikleri örtülü harekatla yenilgiye uğratılacak ve Sovyetler Birliği ülkeden çekilmeye mecbur edilecekti. Örtülü ABD yardımı silah sevkiyatındaki dramatik yükselişlerle başladı. 1987'den itibaren silah sevkiyatı yılda 65 bin tona çıkarken, CİA ve Pentagon uzmanları Pakistan'da Rawalpindi yakınlarındaki ISI karargahından geçerek sürekli olarak Afganistan'a akmaya başladılar. Bu karargahta CİA uzmanları Pakistan istihbarat görevlileriyle buluşup Afgan isyancıların harekatlarını planlamalarına yardımcı oldular [4].

CİA Pakistan'ın ISI'sını kullanarak Mücahitlerin eğitiminde belirleyici rol üstlendi. Buna karşılık CİA'nın sağladığı gerilla eğitimi İslam öğretisiyle birleştiriliyordu.

Bu eğitimlerde üzerinde durulan başlıca konular şunlardı: İslam'ın bütünsel bir sosyo-politik ideoloji olduğu, Kutsal İslam'ın Allahsız Sovyet birliklerince ayaklar altına alındığı ve Afganistan'ın Müslüman halkının Moskova tarafından işbaşına getirilen solcu Afgan yönetimini devirerek bağımsızlığını kazanacağı [5].

Pakistan'ın İstihbarat Aygıtı

Pakistan'ın ISI'sı aracı rolünü üstlendi. CİA'nın "cihad"a örtülü desteği Pakistan istihbarat örgütü aracılığıyla ulaştırılıyordu. Yani CİA desteği Mücahitlere doğrudan aktarılmıyordu. Başka bir deyişle Washington bu örtülü harekatın başarıya ulaşabilmesi açısından "cihad"ın Sovyetler Birliği'ni imha etmek olan nihai hedefini açığa vurmamaya özen gösteriyordu.

CİA uzmanlarından Milton Beardman "Arapları biz eğitmiyorduk" diyor. Ama Kahire'deki El-Aram Stratejik Araştırmalar Merkezi'nden Abdül Monam Saidali'ye göre bin Laden ve "Afgan Arapları CİA'nın kendilerne aktardığı çok ince eğitimlerde geçirilerek yetiştirilmişlerdi" [6].

CİA uzmanlarından Beardman Osama bin Laden'in Washington hesabına oynadığı çok önemli rolden bihaber olduğunu söylüyordu. Beardman'ın aktardığına göre bin Laden "ne ben, ne de biraderlerim Amerikan yardımı aldığımızın farkındaydık" demişti [7].

Milliyetçilik ve dinsel heyecanlarla beslenen İslamcı mücahitler, Sovyet Ordusu'na karşı Sam Amca hesabına savaştıklarının ayırdında değillerdi. İstihbarat hiyerarşisinin üst düzeylerinde temaslar olmakla birlikte, oyunda yer alan İslamcı isyan önderlerinin Washington ya da CİA ile temasları yoktu.

Pakistan istihbarat örgütü ISI, CİA desteği ve muazzam miktarlardaki ABD askeri yardımıyla "bütün hükümet işlevleri üzerinde büyük güç sahibi olduğu paralel bir yapı" oluşturmuştu [8]. ISI'nın askeri ve istibarat görevlileri, bürokratlar, gizli ajanlar ve muhbirlerden oluşan tahminen 150 bin kişilik bir kadrosu vardı [9].

Bu arada CİA harekatları General Ziya ül Hak'ın askeri yönetimini de güçlendirdi.

"CİA ile ISI arasındaki ilişkiler General Ziya'nın Butto'yu devirmesi ve askeri yönetimin kurulmasıyla daha da sıcaklaştı".. Afgan Savaşı boyunca Pakistan ABD'den bile saldırgan bir anti-Sovyet politikası izledi. Sovyet ordusunun Afganistan'ı 1980'de istilasının hemen ardından Ziya ül Hak Sovyetler Birliği'nin Orta Asya cumhuriyetlerini istikrarsızlaştırmak üzere ISI başkanını görevlendirdi. CİA bu plana ancak 1984'de onay verecekti... "CİA Pakistanlılar'dan daha ihtiyatlıydı". Pakistan ve ABD Afganistan'a yönelik politikalarında bir uzlaşma yolu arıyor görünürken, aslında aldatmaca veriyorlar ve en iyi çözümün askeri çatışmayı tırmandırmak olduğunda kendi aralarında anlaşıyorlardı " [10].

Altın Hilal Uyuşturucu Üçgeni

Orta Asya'daki uyuşturucu ticareti CİA'nın örtülü operasyonlarıyla yakından ilişkiliydi. Sovyet-Afgan savaşı öncesinde Afganistan ve Pakistan'daki afyon imalatı küçük bölgesel pazarlara yönelikti. Yerelde eroin üretilmiyordu [11]. Alfred McCoy'un araştırması bu bağlamda Afganistan'da CİA harekatının başlamasından iki yıl sonra "Afganistan-Pakistan sınır bölgesinin ABD'deki talebin yüzde 60'ını karşılayacak düzeye gelerek dünyanın başlıca eroin üreticisi konumuna yükseldiği"ni doğruluyor. "Pakistan'da eroin bağımlıların sayısı 1979'da neredeyse sıfırken 1985'de 1.2 milyona çıktı. Bu başka bir ülkede eşi görülmemiş bir artıştı" [12].

Eroin ticareti de CİA kaynaklarınca denetleniyordu. Mücahidin gerillaları Afganistan içlerinde toprak ele geçirdikçe, köylülere devrim vergisi olarak afyon ekmelerini bildiriyorlardı. Pakistan'da sınır boylarında Afgan liderleri ve Pakistan koruması altındaki yerel işbirlikçiler yüzlerce eroin imalathanesi işletiyordu. Bu on yıllık açık uyuşturucu ticareti boyunca İslamabad'daki ABD Uyuşturucuyla Mücadele Dairesi gözle görülür bir tutuklama ya da müsadere yapamadı... ABD yetkilileri Afgan müttefikleri aleyhine eroin ticareti soruşturması yapmayı reddediyorlardı, çünkü "Afganistan'daki ABD narkotik siyaseti burada Sovyet nüfuzuna karşı sürdürülen savaşın gereklerine tabiydi". CİA'nın eski Afgan harekatı yöneticisi Charles Cogan, 1995'te CİA'nın uyuşturucu savaşını Afgan Savaşı'na feda ettiğini kabul etti. "Bizim asıl görevimiz Sovyetler Birliği'ne verebileceğimiz kadar zarar vermekti. Uyuşturucu ticaretini kovuşturmaya ayıracak ne zamanımız ne de kaynağımız vardı" ..."Bunun için özür dilememiz gerektiğini de sanmıyorum. Her durumun kendine özgü bir bulaşıklığı oluyor. Uyuşturucu anlamında bir bulaşıklık oldu kabul. Ama asıl görev gerçekleştirildi. Sovyetler Afganistan'ı terk etti" [13].

Soğuk Savaşın Ardından

Soğuk Savaşın ardından Orta Asya bölgesi sadece yaygın petrol yatakları dolayısıyla değil dünya afyon üretiminin dörtte üçünü sağlıyor olmasından dolayı da stratejik bir önem kazandı. Bu üretim şirketleri, mali kuruluşları, istihbarat örgütleri ve örgütlü suç için milyarlarca dolarlık gelir anlamına geliyordu. Altın Hilal'deki uyuşturucu ticaretinden sağlanan yıllık gelir (100 ile 200 milyar dolar) Birleşmiş Milletlerce 500 milyar dolar olarak tahmin edilen bütün dünyadaki yıllık uyuşturucu cirosunun üçte birini oluşturuyor [14].

Sovyetler Birliği'nin dağılışıyla, afyon üretim miktarı fırladı. BM tahminlerine göre eski Sovyetler Birliği cumhuriyetlerindeki ayaklanmalarla eş zamanlı olarak 1998-99 arasında Afganistan'da afyon üretimi 4600 tona çıkarak rekor kırdı. 15 Eski Sovyetler Birliği'nde örgütlü suçla işbirliği halindeki şirketler eroin yolları üzerinde denetim kurmak amacıyla birbirleriyle kıyasıya rekabet halinde.

ISI'nın kurduğu yaygın askeri istihbarat ağları Soğuk Savaş biter bitmez dağılmadı. CİA İslami "cihad"ı Pakistan'dan desteklemeyi sürdürdü. Orta Asya, Kafkaslar ve Balkanlar'da yeni örtülü girişimler başlatıldı. Pakistan'ın askeri istihbarat aygıtı, "Sovyetler Birliği'nin dağılması ve Orta Asya'da altı yeni Müslüman Cumhuriyet'in kuruluşu için bir katalizör görevi görmeye devam etti" [16].

Bu arada Suudi Arabistan'da Vahabi mezhebinin misyonerleri Müslüman cumhuriyetlerde olduğu kadar Rusya federasyonu içinde de yerleşerek laik devlet aygıtına meydan okumaya başlamışlardı. İslami fundamentalizm anti-Amerikan ideolojisine karşı, eski Sovyetler Birliği'nde Washington'ın stratejik çıkarlarına hizmet ediyordu.

Sovyet birliklerinin 1989'da çekilmesinden sonra da Afganistan'daki iç savaş bütün hızıyla sürüyordu. Taliban Pakistan'daki Deobandiler ve onların siyasal partisi "Cemaatül Ulemayi İslam" (JUI) tarafından destekleniyordu. JUI, 1993 seçimlerinde Benazir Butto'nun koalisyon hükümetine katıldı. JUI, ordu ve ISI arasında bağlar kuruldu. 1995'de Kabil'de Hikmetyar'ın Hizbi İslami hükümetinin düşmesiyle Taliban yalnızca katı bir İslami yönetim kurmakla kalmadı, "Afganistan'daki eğitim kamplarının denetimini de JUI hiziplerine devretti" [17].

JUI de Suudi Vahabi hareketlerinin desteğiyle Balkanlar ve eski Sovyetler Birliği'nde savaşacak gönüllü toplamada belirleyici bir rol üstlendi.

Uluslararası savunma dergisi Jane's Defense Weekly bu bağlamda "Taliban'ın insan gücü ve teçhizatının yarısının ISI himayesi altında Pakistan'dan sağlandığı"nı doğruluyor [18].

Aslında Sovyetler Birliği'nin çekilmesinden sonra iç savaşın her iki tarafının da Pakistan ISI'sından destek almayı sürdürdüğü görülüyor [19].

Başka bir deyişle CIA'nın denetimi altındaki Pakistan askeri istihbaratı ISI tarafından desteklenen Taliban İslam Devleti Amerikan jeopolitik çıkarlarına hizmet ediyordu. Altın Hilal uyuşturucu ticareti de 1990'lardan başlayarak, Bosna İslam Ordusu ve Kosova Kurtuluş Ordusu'na (KLA) para ve donanım sağlamak için kullanılıyordu. Son aylarda Mücahitlerin paralı asker olarak Makedonya'da KLA-NLA terörsitleri saflarında çarpıştıklarına ilişkin de kanıtlar elde edildi.

Bütün bunlar, hiç kuşkuya yer bırakmaksızın, neden Washington'ın Taliban'ın terörüne, kadın haklarının vahşice ayaklar altına alınmasına, kız okullarının kapatılmasına, kadınların kamu görevlerinden çıkartılmasına ve "şeriat yasalarının" uygulanmasına göz yumduğunu gösteriyor [20].

Çeçenya Savaşı

Çeçenya'ya gelince başlıca isyancı liderler Şamil Basayev ve El Hattab'ın Afganistan ve Pakistan'daki CİA destekli kamplarda eğitilip endoktrine edildikleri biliniyor. ABD Kongresi Terörizm ve Gayrinizami Savaş Bölümü yöneticisi Yossef Bodanskiy'e göre Çeçenya'daki savaş 1996'da Somali'nin başkenti Mogadişu'da bir araya gelen uluslararası Hizbullah toplantısında kararlaştırılmıştı. Zirveye Osama bin Laden ile yüksek düzeyli İran ve Pakistan istihbarat görevlileri de katılmıştı. Bu bakımdan Pakistan ISI'sının Çeçen savaşına katılışı "Çeçenlere silah ve deneyim aktarımından çok daha ötededir. ISI ve radikal İslamcı ajanları bu savaşta ateş emri verenler arasındadırlar " [22].

Rusya'nın ana petrol boru hattı güzergahı Çeçenya ve Dağıstan'dan geçiyor. Washington'ın İslami terörü resmen kınamasına karşın Çeçen savaşından dolaysız kazanç sağlayanlar arasında, Hazar Denizi Havzasındaki petrol yatakları ve boru hattı koridorları üzerinde denetim kurma peşinde olan Anglo-Amerikan petrol şirketleri de yer alıyor.

Şamil Basayev ve Emir Hattab komutasındaki 35 kişilik başlıca iki isyancı Çeçen ordusu, örgütlenme ve eğitimlerinde başlıca rolü oynayan Pakistan istihbarat örgütünden destek alıyordu.

ISI 1994'te Basyev ve güvendiği yardımcılarının Afganistan'ın Host eyaletindeki Emir Muaviye kampında yoğun İslami öğrenim ve gerilla eğitimi görmelerini sağladı. Bu kamp 1980'lerde CİA ve ISI işbirliğiyle kurulmuş ve ünlü Afgan savaş ağası Gülbeddin Hikmetyar tarafından yürütülmüştü. Temmuz 1994'de Emir Muaviye'deki eğitimini tamamlayan Basayev Pakistan'daki Mekez-i Davar kampına katılarak burada ileri gerilla taktikleri konusunda eğitim aldı. Basayev Pakistan'da en yüksek askeri ve istihbarat görevlileriyle tanıştı. Bunlar arasında şimdi hepsi emekliye ayrılmış olan Savunma Bakanı General Aftab Şahban Mirani, İçişleri Bakanı General Nasırullah Babar ve ISI'nın İslami Davalardan sorumlu bölümünün başkanı General Cavid Eşref de vardı. Bu yüksek düzeydeki bağlantıların Basayev'e ne kadar yararlı olduğu kısa sürede görülecekti [23].

Basayev eğitim ve öğrenimini böylece tamamladıktan sonra 1995'teki ilk Çeçen savaşında Sovyet birliklerine saldırıyı yönetmekle görevlendirildi. Basayev'in örgütü Moskova'daki suç örgütleri ve Arnavut mafyası ve Kosova Kurtuluş Ordusu (KLA) ile de bağlarını geliştirmişti. Rus Federal Güvenlik Servisi'ne (FSB) göre 1997-98'de "Çeçen savaş ağaları, Yugoslavya'da tescilli örtülü emlak komisyoncuları aracılığıyla Kosova'da emlak satın almaya başladılar" [24].

Basayev'in örgütü narkotik, Rus petrol boru hatlarının delinerek petrol kaçırılması ve sabote edilmesi, insan kaçırma, fuhuş, kalpazanlık, nükleer madde kaçakçılığının yanısıra, büyük çaplı kara para aklayıcılığı da dahil pek çok kirli işe karıştı. (Bkz. Arnavutlukta batan saadet zincirinde mafyanın rolü [25]). Bu yasadışı işlerden elde edilen gelirle paralı askerlerin masrafları ve silah satın almak için gereken kaynaklar sağlandı.

Şamil Basayev Afganistan'da eğitim gördüğü sırada, bu ülkede gönüllü olarak savaşa katılmış Suudi doğumlu kıdemli mücahit "El Hattab" ile de tanıştı. Basayev'in Grozni'ye dönmesinden sadece bir kaç ay sonra Hattab 1995 başlarında Çeçenya'da bir askeri eğitim kampı kurmak üzere buraya çağrıldı. BBC'ye göre Hattab'ın Çeçenya'da görevlendirilmesi, "merkezi Suudi Arabistan'da bulunan uluslararası İslami Yardım Örgütü aracılığıyla olmuştu. Militan bir dini örgüt olan bu kuruluş camilerden ve zenginlerden gelen yardımla besleniyor ve fonlarını Çeçenya'ya akıtıyordu" [26].

Sonuç

Washington, Osama bin Laden'i dünyanın baş terörist olarak FBI'ın "en çok arananlar" listesine koymuş olsa da Soğuk Savaş döneminden bu yana onu hep bilinçli olarak desteklemiştir.

Mücahitler Amerika'nın Balkanlar ve eski Sovyetler Birliği'ndeki savaşlarını yürütürken, FBI --ABD'nin Polis Gücü olarak-- terörizme karşı bir iç savaş yürütmektedir. FBI bu savaşı Sovyet-Afgan savaşından bu yana uluslararası terörizme örtülü harekatlarıyla destek veren CİA'den nispeten bağımsız olarak sürdürmektedir.

Acı bir şaka gibi gelse de, Bush yönetimince ABD'ye karşı bir tehdit olarak nitelenen İslami "cihad" Dünya Ticaret Merkezi'ne ve Pentagon'a karşı girişilen terörist saldırılardan suçlu tutulurken, aynı İslami örgütler Balkanlar ve eski Sovyetler Birliği'ndeki ABD askeri ve istihbarat faaliyetlerinin başlıca aletidirler.

New York ve Washington'daki terörist saldırılar sonrasında bu gerçekler açıklanmalıdır ki, Bush yönetimi NATO'daki müttefikleriyle birlikte insanlığın geleceğini tehdit eden bir askeri maceraya girişmekten ala konabilsinler.

The Red Thread


Kaynak: Bağımsız İletişim Ağı.
MİLİTARİZM Ana Sayfa ---> 
1