TÜRKİYE VE ABD'NİN IRAK SAVAŞI
Röportaj
Noam Chomsky

3 Nisan 2003


1. Türkiye, askeri birliklerinin Türkiye'yi kuzey Irak'da ikinci bir cephe açmak üzere kullanmasına izin vermemesi yüzünden ABD'de oldukça katı bir şekilde eleştirildi. ABD ve İngiltere askerlerinin fazla sayıda ölmesinden Türkiye'nin sorumlu olduğunu söyleyenler bile var. Bu iddialara nasıl yanıt verirsiniz ve Türkiye'nin şu ana kadarki duruşunu nasıl değerlendirirsiniz? Mecliste hayır çıkması bir kaza mıydı, yoksa bu Türkiye demokrasisinin gelmekte olan dönemini mi yansıtıyor?

ABD'de Türkiye eleştirisi gerçekten de keskin, ve oldukça ifşa edici. Türk hükümeti, nüfusunun % 90'ının konumunu aldı. Eski büyükelçi (bugünün saygıdeğer yaşlı devlet adamı) Morris Abramowitz'e göre bu, hükümetin "demokratik ehliyet"ten yoksun olduğunu göstermekteymiş. Hükümetin Washington ve Crawford Texas'tan gelen emirler yerine, "halkı takip ettiğini" yazıyor. Bu açıkça kabul edilemez. İfade ettiği görüş standarttır.

Türkiye, ABD'ye demokrasi dersi verdi. Ancak, bir suçlu gibi değerlendirildi. Sebepleri ve arka planı hakkında tartışılabilir, ancak gerçekler apaçık bir şekilde ortada, hatta ABD'nin diğer benzer suçlara karşı tepkisi tarafından daha çarpıcı olarak altı çizildi [bunun]. Liderleri (neredeyse aynen Türkiye'deki gibi) nüfusun ezici bir çoğunluğunun aksine ABD'nin emirlerini dinlemeyi kabul ettikleri için İtalya, İspanya, Macaristan ve diğerleri yüceltilirken, Almanya ve Fransa aynı nedenle suçlandılar.

ABD'nde (ve belli bir ölçüde Britanya'da da) seçkinlerin görüş açısı bakımından demokrasiye karşı bu kadar yoğun bir nefret gösterisini hatırlamıyorum.

2. Vietnam savaşını sona erdirenin ceset torbaları değil, Amerikan halkının temel yerinde davranışı olduğunu hep söyleyegeldiniz. Bu savaşı ne sona erdirir? Başkan Bush'a olan desteğin sürmesini sağlayan şey nedir?

ABD'ndeki kamuoyunun ruh hali karmaşık. Geçen Eylül'de, sonuçta Irak söz konusu olduğunda, ABD nüfusunu başka bir gezegende yaşıyormuş hale getiren devasa bir hükümet-medya propaganda kampanyası başlatıldığının akılda tutulması önemli. Irak'ın komşuları, ve dünyanın geri kalanının çoğu, haklı bir şekilde Saddam Hüseyin'den nefret ediyor. Ancak ondan korkmuyorlar. ABD'de, ve yanlızca ABD'de, nüfusun çoğunluğu --Eylül 2002'den beri-- Irak'ı ABD'ne karşıı yakın bir tehdit olarak görüyor. ABD kuvvetlerine yetki veren Ekim 2002 kongre kararının tarzı buydu esasen. 11 Eylül saldırılarının ardından gerçekte hiç kimse Irak'ı sorumlu görmemekteydi. 2002 Aralığında bu rakam hemen hemen nüfusun yarısına yükselmişti. Bugün dikkate değer bir çoğunluğun sadece terörist saldırıları Irak'a atfetmek ve Dünya Ticaret Merkezini yıkan uçaklarda Iraklıların olduğuna inanmakla kalmadığı, durdurulmazsa Saddam Hüseyin'in benzeri saldırıları tekrar yapacağına inandığı görülüyor. Bunlar hakkında hiçbir kanıt yok, ve iddialar gizli servisler ve konunun uzmanı önde gelen kişiler tarafından yalanlandı. Bu gerçekten de propagandanın göz alıcı bir başarısı --bugün Washington'u yönetenlerin alışkanlığı olan fazladan bir başarı. Bunlar 1980'lerin Reagan-Bush yönetimlerinden alınan ve yeniden işlenen şeyler. Bu sayede, çoğunluğun zararına olan politikalara kamuoyunun güçlü bir şekilde karşı çıkmasına rağmen, politik iktidarlarını sürdürebilmişlerdi. Bunu, bugünkünden çok daha saçma olan iddialarla panik düğmesine basarak yapagelmişlerdi: Nikaragua ABD'nin güvenliğine karşı bir tehditti, Ruslar Grenada'daki hava üssünden bombardıman yapacaklardı, vb.

Korku faktörünü çıkarın, o zaman ABD, Irak'da savaş konusunda dünyanın geri kalanına benzer olacaktır muhtamelen: çok kuvvetli bir muhalefet.

Vietnam olayında, --"pragmatik sebeplerle" (ABD için fazla maliyetli olmaya başlamıştı) sonunda savaşa karşı hale gelen eğitimli seçkinler ve iş aleminin aksine ilkeli sebeplerle-- kamuoyunun savaşa karşı dönmesi yıllar aldı. Geçmiş 40 yılın halk hareketlerinin uygarlaştırıcı etkisi sayesinde durum şimdi çok daha iyi. Ancak yine de güç olacak.

3. Bu savaş uluslararası ilişikilerin yürütülmesi tarzında gerçekten de bir dönüm noktası mı? Bush'lar gerçekten de dünyayı yeniden şekillendirmeye mi çalışıyorlar ve her ne olacağını tahmin ediyorsanız, bunun sonuçlarının İsrail-Filistin sorunu üstündeki etkisi ne olacaktır?

Eylül 2002 Ulusal Güvenlik Stratejisinde, dünyayı güçle yönetmek ve hakimiyetleri karşısındaki herhangi potansiyel bir tehdidi engellemek niyetinde olduklarını oldukça belirgin bir şekilde ilan ettiler. Irak'a saldırma dürtüsünün bir kısmının, Güvenlik Stratejisinde dile getirilen "önleyici savaş" ilkesini başka yerlerde de izlenebilecek bir norm olarak yerleştirmek amacı olduğunu varsaymak oldukça mantıksal. Bu planlar, dünya çapında ve yurtiçindeki dış politika seçkinleri arasında büyük bir korku ve muhalefet yarattı. Bazılarının ise bunu onayladığı bir gerçek. Bunlar arasında aşırı-sağ ve ABD'deki köktendinci Hristiyan hareketlerin büyük bir kısmı, ve diğer başkaları var. Usama bin Laden, eğer hala hayattaysa, sevinmiş olmalı: sonuç onun en çılgın düşlerinin bile ötesine geçti. Bir yıl içinde, uluslararası kamuoyu araştırmalarının belirgin bir şekilde ortaya koyduğu gibi, Bush ve arkadaşları dünyadaki en korkulan ve en nefret edilen politik liderlik olmayı başardılar. Eğer planlarını yürütmelerine izin verilirse, gelecek tehditkar gözüküyor.

Filistin'e gelince, sonuçlar tam bir felaket. Bush ve Powell "vizyonlar"ından bahsedip duruyorlar, ancak bunun ne olduğunu asla tanımlamıyorlar. En favori müşterileri, resmi "barış adamı" Ariel Sharon'a verdikleri desteği yakından incelememiz gerekiyor. Bush ve Powell, ABD hükümetinin Filistinlilerin "ilerleme" gösterdiğine karar vereceği bir geleceğe kadar, İsrail'in işgal altındaki bölgelerde yerleşim yerlerini genişletebileceğini bile söylediler.

ABD nüfusunun üçte ikisi, uluslararası olarak kabul edilmiş (Haziran 1967 öncesi) sınırlar çerçevesinde (ufak tefek, karşılıklı düzenlemlerle) iki-devlet kurulmasının taraftarı olan uluslararası genel görüşü destekliyor. ABD hükümeti 25 yıl bu çözümü engelledi, ve hala da engellemekte. Gerçekler münakaşa götürmez olmasına rağmen, ABD'de nadiren biliniyor. Bush yönetimi bu konuda kendinden öncekilerin bile ötesine geçti. "Vizyon" ve "düşler" hakkındaki boş konuşmaların dışında, ne yazık ki bu kararların değiştiğini gösteren hiçbir şey yok ortada. Yine yapılması gereken çok şey var.

Çeviri: Anarşist Bakış


Kaynak: "Turkey and the US War On Iraq", ZNet.
MİLİTARİZM Ana Sayfa ---> 
1