SAVAŞ ÜSTÜNE CHOMSKY
ZNet forumu soru ve cevapları
Noam Chomsky

31 Mart 2003


Aşağıda ZNet forum sisteminden alınan bazı soru ve cevaplar yer almaktadır. ZNet forumları ZNet destekleyicilerine sunulan bir imkandır. Sorular alan açısından düzenlenmiş olsa da, sorularının orijinal niyetini korumaya çalıştık.
Z


Savaşın Sebepleri
Son zamanlardaki tartışmalarımda Irak'a karşı savaşı diğer bütün nedenlerin ötesindeki bir neden yüzünden destekleyen insanlarla karşılaştım; Saddam Amerika'dan nefret etmektedir. Bu görüşü destekleyen Saddam'ın herhangi bir açıklama veya eyleminden haberdar mısınız?Saddam hiç ABD'yi tehdit etti mi?

Saddam'ın aklında ne olduğunu bilmiyorum, ve eğer Amerika'dan nefret ediyorsa (bunun anlamı neyse artık) bile bu fikrin savaşın gerekçesi olması tartışmaya değmeyecek kadar delice bir şeydir. Naziler bile bu kadar ileri gitmemişlerdi.

Saddam ABD'ye karşı hiç tehdit oluşturdu mu? Bu fikir saçmalığın sınırında. En kötü suçlarını işlediği 1990'a kadar, bugün Washington'da şov yapanların dostu ve müttefikiydi. Onu tehdit olarak görmek bir yana, ona kitle imha silahlarını geliştirecek araçları bile verdiler. Körfez savaşı ve yaptırımlar, Irak'ı bölgedeki en zayıf askeri güç haline getirdi. Saddam'ın işgal ettiği ülkeler bile onu bir tehdit olarak görmüyorlar, ve sert ABD tepkisine rağmen Irak'ı bölgeyle tekrar bütünleştirmeye çalışıyorlar. Benim bildiğim kadarıyla, Irak'ı bir tehdit (askeri veya terörist) olarak görmek anlamında ABD dünyada tek başına. "ABD" ile burada, popüler tavırlar üstünde etkileri olan, Eylül'ün ardından hükümet-medya tarafından resmedilen görüntüyü ifade ediyorum.

Süper Vatanseverlik, Medya, ve İdeolojik İtaat
Bu süper-vatanseverlik, (Amerikalı olmayan pekçok kişinin gördüğü) bu ilgisizlik; ABD'nin hiç hata yapmayacağı, sırf ABD tarafından yapılması yüzünden söylenen ya da yapılan herşeyin (objektif olarak ne kadar adaletsiz olduğuna bakılmaksızın) doğru olduğu, ABD'nin neredeyse Tanrısal birşey olduğu düşüncesi nereden kaynaklanıyor? Bu ne zaman ortaya çıktı? Amerikan ruhunun hep bir parçası mıydı? Seçkinler ve onların propaganda sisteminin bunu etkin bir şekilde desteklediğinden şüpheleniyorum, ancak bunu onlar mı yarattı?

Bu oldukça şaşırtıcı. İki yıl içinde Bush yönetimi ABD'ni dünyada en korkulan, en hoşlanılmayan ve hatta en çok nefret edilen  ulus haline getirmeyi başardı. Bu büyük bir başarı. Komplo kuramcıları onların Bin Ladin için çalıştıkları sonucuna varabilirler.

Süper-vatanseverlik hakkında, evet, bu kültürden kaynaklanıyor, çok eskiden; ancak bu sıradışı bir şey değil. Britanya güneşli günlerinde de oldukça benzerdi, ve bunun yankıları hala duyuluyor. John Stuart Mill'in "insancıl müdehale" üstüne klasik makalesi dikkate değer bir örnek (ve oldukça da ilginç, çünkü sıradışı bir zeka ve bütünselliğe sahip bir kişilikti). Ve aynı şey hakkında birşeyler bildiğim bütün istilacı güçler için de geçerli (İsrail gibi küçük olanlar için bile).

Köklerinin ne olduğu ise oldukça zor bir soru. Tutarlılık, her ne kadar varlıklarından şüphe edilmese de, bunun yanlızca tarihsel özelliklere atfedilemeyeceğini söylüyor. Örneğin ABD'de, yerli nüfusu yok etmeyi ve ekonomiyi kölelikle işletmeyi (ilk zamanlarda kuzey'in ekonomisi de dahil olmak üzere: pamuk 19. yüzyıl endüstriyel devriminin petrolüydü) meşrulaştırmak için birşeyler bulmak gerekliydi. Ve postallarınızı birisinin boğazına bastırmanızı meşru kılmanızın tek yolu, kendinizin eşsiz derecede muhteşem, diğerlerinin ise eşsiz derecede berbat olduğunu söylemektir. Bugüne değin süregelen ırkçılığın başta gelen kaynağı kültürümüzün (genel olarak Batı kültürünün) içine köklü bir şekilde yerleşmiştir; bilinç dışı oluşu ve gösterildiğinde düzgün eğitimli insanların bile güçlükle anlayabilmesi.

Dolayısıyla sorularınızın cevapları basit olmayacaktır. Bazıları evrimci senaryolar öneriyorlar. Buradaki rahatsız edici şey, bunların neredeyse herşey için geliştirilebilir olmasıdır, ve karşılaştırmalı kanıtlar bize oldukça az şey söylemekte (saldırgan şempanzeler, barışçıl bonobolar, birbirine oldukça yakınlar, vb.).

Medyanın bu aşamada savaşı ele alması hakkındaki genel değerlendirmenizin ne olduğunu merak ediyorum? Seçkinlerin savaş hakkında ayrışmaları medyadaki daha fazla açıklığın bir nedeni olarak göze çarparken, normalden daha fazla eleştirel bir içerik dikkatinizi çekiyor mu?

Arasıra göz atmanın dışında TV'ye pek bakmadım (CNN de dahil). Benim izlenimim (ki sadece bu benim izlenimim) onların evsahibi takım için çığırtkanlık yapmakta olduğu. (Hiç de gizlenmeyen inanılmaz taraflılığına katlanabilirseniz, temel gerçekleri didikleyebilecek olmanız dışında) neredeyse tamamen değersiz. Basının ele alışı ise; her ne kadar baskın olarak işgal etmekte olan bir ordunun beklenen propaganda çerçevesi içinde gelişiyor olsa da, biraz daha karmaşık. Eğer meseleye daha yakından bakmak istiyorsanız, bunun iyi bir yolu dışarda bulduklarınızla bir karşılaştırma yapmak (Britanya, İrlanda ve tercüme edlmiş diğer basına internet yoluyla ulaşmak zor değil bugünlerde). Çok genel bir izlenim yaratmak istemiyorum, ve daha ayrıntılı bir inceleme olmaksızın, nasıl ilerlemem gerektiğini bilmiyorum.

İşgale karşı direnen bir askeri kuvvetin yaptığı intihar saldırısı, terörist bir eylem olarak adlandırılamaz. Varsayın ki Irak ordusu New York'u kuşattı ve Irak hava kuvvetleri karşı konulmadan şehri bombalamakta. Eğer Amerikalılar işgalci kuvvetlere karşı intihar saldıları düzenleseler, kimse bunu "terörizm" olarak adlandırabilir mi? Veyahut savaş hukukunun çiğnenmesi? Yoksa bunu dikkate değer bir kahramanlık olarak ele alıp, bu kişiye tarihte onurlu bir yer mi veririz?

ABD devlet terörizmi yapmıyor. Saf ve basit olan bu saldırı, bir ders kitabı vakası. CNN bile bu sonucu berraklaştırmaya yetecekten daha fazla enformasyon sağlamakta. Saldırının birtakım gerekçelerle meşrulaştırıldığı söylenebilir, ancak bunun ne olduğu hakkında tartışmaya değer hiçbir şey yok ortada. Bir kere daha, resmi tersine çevirin. Devasa Irak ordularının ABD'ni işgal ettiğini, şehirlere saldırdığını varsayın, vb. Bunu "devlet terörizmi" olarak adlandırır mıyız?

Haber yayıncılığnın ABD işgalciyken bu çerçeveyi kullanmadığı bir gerçektir; ancak sanırım bu, sorunuzun birinci kısmına verilebilecek cevabın iyi bir parçasını oluşturuyor.

Güç Dersleri
Kuzey Kore'ye karşı askeri bir müdehalede nerede duracağınızı merak ediyorum.

Bildiğim kadarıyla, ABD'nin Kuzey Kore'ye saldırmamasının oldukça basit bir nedeni var: Seul'ü haritadan silecek kitlesel bir silah gücü var. Sanırım Pentagon planlamacıları bir şekilde bunu halledecek yollar üstüne çalışıyorlardır: hedefe-güdümlü silahlar olabilir, taktiksel nükleer bombalar olabilir, kim bilebilir ki? Kesinlikle ben değil.

Güney Kore, Japonya, Çin, ... Aslında aklı başında herkes meselelerin barışçıl çözümünü ümit etmektedir. En az kötü olan yaklaşım, (her ne kadar büyük bir şey olmasa da) onların liderliğini takip etmektir. Görünürde memnuyet verici sonuçlar yok, ancak en umut verici olanlar bunlar.

ABD hükümetinin dünyaya oldukça çirkin bir ders öğretmekte olduğuna dikkat ediniz: eğer size saldırmamızı engellemek istiyorsanız, o zaman inanılır bir caydırıcılığınızın olması lazım. Ana görüşü temsil eden kurumların büyük bir kısmının Bush yönetiminin maceracılığına (özel bir vaka olarak Irak savaşı da dahil olmak üzere) muhalefet etmesinin bir nedeni de bu. Bunun (ABD'nin dünyanın büyük bir kısmı, belki de çoğunluğu tarafından görüldüğü şekilde yaramaz bir süper güce karşı caydırıcı olmak üzere) kitle imha silahlarının, terörün ve diğer oldukça kötü muhtamel sonuçların artışına yol açabileceğini görüyorlar.

Sonuçlar ve Savaşa Alternatifler
"Savaş" devam etmekteyken, ve ABD askeri planlamacılarının kamuoyunu inandırmak istediğinin aksine çabucak bitmeyeceği belirginleşirken, ona karşı çıkanların ümit edebileceği sonuçlar nelerdir?

Seçim, toplumu tahrip eden ve diktatörü güçlendiren bir savaş veya canice yaptırımlarla sınırlı değil. Bir başka ihtimal ise Iraklıların kendi kaderlerini belirleyebilecekleri toplumun yeniden inşasına izin verilmesiydi --ki bu durumda Saddam Hüseyin muhtamelen, Washington'da bugün görevli olanların desteklediği diğer tiranlar silsilesinin yolundan gidecekti. Kitle imha silahlarının ve füze fırlatma sistemlerinin geliştirilmesi eylemleri farklı bir mesele --ve (Bush-Blair-vb. seçerek referans verdikleri BM'in 687 sayılı Kararı'na uygun olarak) bütün bir bölgede ve hatta dünyada uygulanmalıdır; nükleer güçlerin (tüm hepimizi ortadan kaldırabilecek) bu kötü silahları yok etmek için "iyi niyetli" çabalara giriştiklerini hatırlayalım.

Şu anda, umut edebileceklerimiz bu yıkıcı savaşın sona ermesi, kurbanları için büyük tazminatlar ödenmesi (veya çok mu fazla bunu istemek, en azından toplumlarını kendi usulleriyle yeniden kurmaları için yardım edilmesi), baskıcı ve zalim rejimlerin kontrol altına alınması ve içsel olarak zayıflatılması ihtimalini artıracak önlemler alınması. Ancak, her duruma uyan basit bir formül yok.

Iraklıların Saddam'ınki gibi bir rejimden ancak bombalanarak kurtulabileceği düşüncesi gerçekten de rahatsız edici. Bu, ABD'nin Irak'a Özgürlük Operasyonu'nda verdiği mesaj olarak gözüküyor. Size göre, vahşi ve yıkıcı bir "özgürlük"e başvurmak dışında, Amerikalılar Iraklılara yardım etmek için hangi alternatif politikaları izleyebilirler?

Muhtamelen, dünya nüfusunun çoğunluğu ABD'yi dünya barışı karşısındaki en büyük tehdit olarak görüyor --ki bu önemli bir meseledir: dünya barışını tehdit eden süper bir güç, yaşama hakkına karşı da bir tehdittir. Eğer haklılarsa, mevcut rejim ortadan kaldırılırsa dünya çok daha iyi bir durumda olacaktır (örneğin türlerin yaşaması için daha yüksek bir şans olacaktır). Veya belki toplumun kurumları varlığı bile. Bu, El Kaide'ye katılmamız ve bu hedefe ulaşmaya çalışmamız anlamına mı geliyor?

Dünyada pekçok korkunç rejim var. Tek birini ele alın, dünyanın en uzun askeri işgalini. Eğer işgal sona erdirilirse askeri işgal altında olanların çok daha iyi durumda olacaklarına ilişkin en ufak bir şüphe bile yok. Bu, Tel Aviv'i bombalamamız gerek mi demek?

Buna devam etmek kolay. Bu gibi sorular, belki de kendilerini Tanrısal olarak görenler, peri masallarında ve eski destanlardaki gibi "dünyadaki şeytanı kovmak" için şiddetin nasıl kullanılacağı konusunda yetkili olanlar tarafından sorulabilir. Bu gibi kararları alma hakkına sahip olacak kadar yüce miyiz?

Hepimiz, Iraklıların Hüseyinsiz daha iyi bir durumda olacakları konusunda hemfikiriz. Aynen Çavuşesku, Suharto, Marcos, Duvalier, Mobutu vb.'ne (oldukça uzun bir liste) tabii olanlar gibi. Aynen Saddam Hüseyin gibi, Washington'daki mevcut görevliler tarafından desteklenmiş olanları sıraladım. Bazıları, örneğin Çavuşesku, bir tiran ve işkenceci olarak kolayca Saddam Hüseyin ile karşılaştırılabilir. Hepsi alaşağı edildiler, içerden. Eğer ABD sivil toplumu mahvetme, tiranı güçlendirme, ve (Aralarında Denis Halliday ve Hans von Sponeck gibi BM programları yöneticilerinin de bulunduğu Irak'ı iyi bilen Batılıların yıllardır dikkat çektiği üzere, ABD-İngiltere yaptırımlarının asli etkisi olan) yaşamak için insanları ona bağlı olmaya mecbur bırakmamış olsaydı, SH de aynı yoldan gidecekti. Buna inanmak için her türlü neden mevcut.

Eğer Iraklıların kendi kaderlerini belirlemelerine izin verilmesi yönünde herhangi bir ilgi olsaydı, bu değerlendirmeler gündeme gelirdi. Ancak bu yoktu. O nedenle, işkencecilerinin "onları özgürleştirmek" için şiddet kullanması gerektiği söyleniyor. Bunları izleyen zeki bir Marslı, hafif bir şekilde söylemek gerekirse, şaşkınlığa düşerdi.

1991 ayaklanması sırasında, Iraklıların kendi işlerini kendi başlarına yürütmeleri istenseydi, yapılabilecek pekçok şey vardı. Örneğin ayaklanmayı bastırmak için Saddam'ın askeri uçakları kullanmasına izin verilmeyebilirdi. Ya da isyancıların ele geçirilmiş Irak askeri malzemesine erişimi engellenmeyebilirdi.

Denetçiler 1998 yılına değin devamlı olarak ülke içindeydiler. Ayrıntılara göz atarsanız, ABD-İngiltere eylemlerinin onların geri çekilmesine maddi olarak katkıda bulunduğunu göreceksiniz. İnsan hakları koşullarını iyileştirmediler, ancak oldukça ayrıntılı bir silahsızlandırma programı yürüttüler --öyle ki Irak şimdi bölgedeki en zayıf ülkelerden birisidir. Aksi takdirde Bush yönetiminin saldırması pek olası değildi zaten.

Çeviri: Anarşist Bakış


Kaynak: "Chomsky on War", ZNet.
MİLİTARİZM Ana Sayfa ---> 
1