DENEME SALDIRISI OLARAK IRAK
Noam Chomsky
 

21 Mart 2003


V.K. Ramachandran (VKR): Irak' karşı yaşanan saldırı Birleşik Devletlerin son zamanlardaki dış politikasının bir devamı mıdır, yoksa bu politikada niteliksel olarak yeni bir aşama mıdır?

Noam Chomsk (NC): Oldukça yeni bir aşamayı temsil etmekte. Daha önce örnekleri olmayan bir şey değil, ancak yine de önemli ölçüde yeni.

Bu bir deneme saldırısı olarak görülmeli. Irak fazlasıyla kolay ve tamamen savunmasız bir hedef olarak gözüküyor. Toplumun çökeceği, askerlerin oraya gideceği ve kendi istediği doğrultada bir rejim ve askeri üsler kuracağı varsayılıyor --muhtamelen de bu doğru. Bunun ardından daha zorlu vakalara yönelinecek. Bir sonraki Andean bölgesi olabilir, İran olabilir, başkaları da olabilir.

Deneme saldırısı, ABD'nin uluslararası ilişkilerde "yeni norm" dediği şeyi denemek ve oluşturmak demektir. Bu yeni norm "önceleyici savaş" denilen şey (yeni normların tek başına ABD tarafından oluşturulduğuna dikkat ediniz) Böylece, örneğin dehşetli katliamları sona erdirmek için Hindistan Doğu Pakistan'ı işgal ettiğinde, yeni bir hümaniter müdehale normu oluşturmamıştı, çünkü Hindistan yanlış ülkeydi, ve bunun yanısıra ABD yoğun şekilde o eyleme karşı çıkmıştı.

Bu haklı olan [haklı nedenleri olan] bir savaş değildir; önemli bir fark var burada. Haklı savaşın bir anlamı vardır; örneğin eğer uçaklar Birleşik Devletleri bombalamak üzere Atlantik üstünden geçiyorlarsa, Birleşik Devletler'in bombalarını bırakmadan önce onları vurma ve kalktıkları hava üslerine saldırma hakkı vardır. Haklı savaş, süregelen veya yakın bir tehdide karşı verilen bir cevaptır.

Önleyici savaş doktrini ise tamamen farklıdır; Birleşik Devletler'in (sadece onun, çünkü başka kimsenin bu hakkı yoktur) kendisine karşı potansiyel tehlike olduğunu iddia ettiği herhangi bir ülkeye saldırma hakkı vardır. Yani Birleşik Devletler, herhangi birisinin herhangi bir anda kendisine karşı tehdit oluşturabileceğini (hangi temellerde olursa olsun) iddia ederse, o zaman ona saldırabilir.

Önleyici savaş doktrini geçen Eylül'de yayınlanan Ulusal Strateji Raporu'nda açıkça dile getirilmişti. Bu, savaşa muhalefetin sıradışı bir şekilde yüksek olduğunu söyleyebileceğim ABD toprakları da dahil olmak üzere, dünyada herkesin tüylerini diken diken etti. Ulusal Strateji Raporu sonuç olarak ABD'nin dünyayı (süper güç olması boyutuyla --ki bu tek boyuttur) kuvvet kullanımıyla iidare edeceğini söylüyordu. Dahası bunu belirsiz bir gelecek için yapmaya devam edecektir, çünkü ABD hakimiyetine karşı herhangi bir potansiyel tehdit ortaya çıkarsa, ABD bu tehdit haline gelmeden onu yok edecektir.

Bu, bu doktrinin ilk uygulamasıdır. Eğer bu koşullarda başarılı olursa, (görünürde olacağı üzere, çünkü hedef çok savunmasız) o zaman uluslararası hukukçular, Batılı entelektüeller ve diğerleri, uluslarası ilişkilerdeki bu yeni norm hakkında konuşmaya başlayacaklardır. Eğer dünyayı yakın gelecekte kuvvetle yönetmeyi umuyorsanız, böyle bir normu oluşturmak önemlidir.

Bunun geçmişte örnekleri yok değil, ancak oldukça sıradışı durumlarda. Sadece bir örnekten bahsedeceğim, tayfın ne kadar dar olduğunu göstermek için. 1963'de, o zamanlar oldukça saygı duyulan yaşlı bir devlet adamı ve Kennedy Yönetimi'nin danışmanı olan Dean Acheson, Amerikan Uluslarası Hukuk Topluluğu için yaptığı bir konuşmada, ABD'nin Küba'ya saldırması meşrulaştıran sözler söylemişti. Zamanlaması oldukça ilginçti (dünyanın ölümcül bir nükleer savaşın eşiğine geldiği Füze Krizinin hemen ertesiydi). Konuşmasında, Acheson "Birleşik Devletler'in, konumuna, prestijine ve otoritesine karşı tehditlere cevap vermesi hiçbir yasal sorun yaratmaz", veya buna benzer bir şeyler diyordu.

Bu aynı zamanda Bush'un doktrininin de ifadesidir. Her ne kadar Acheson önemli bir şahsiyet olsa da, onun söyledikleri savaş sonrası dönemde resmi hükümet politikası değildi. Şimdi ise resmi politika halinde, ve bu onun ilk örneği. Gelecek için bir örnek oluşturması amaçlanmaktadır.

Böylesi "normlar", başkaları değil, yanlızca Batılı güçler birşeyler yaptıkları zaman oluşturulur. Bu, emperyalizm devirlerine kadar uzanan (o kadar köklüdür ki bilinçsizcedir) Batı kültüründeki köklü ırkçılığın bir parçasıdır.

Savaşın önemli yeni bir adım olduğunu, ve böyle tasarlandığını düşünüyorum.

VKR: Bu aynı zamanda ABD'nin diğerlerini yanında sürükleyememesi anlamında da yeni bir aşama mı?

NC: Bu yeni değil. Vietnam Savaşı örneğinde mesela, Birleşik Devletler uluslararası bir destek arayışı içinde bile olmadı. Yine de bunun sıradışı olduğu konusunda haklısınız. Bu, Birleşik Devletler'in politik nedenlerle kendi konumunu dünyaya zorla dayatmaya çalışmak zorunda kaldığı ve bunu yapamadığı, bu nedenle de oldukça sıradışı olan bir olaydır. Genellikle dünya teslim olurdu.

VKR: Peki bu, "diplomasinin başarızı kalmasını" mı, yoksa diplomasinin bizzat kendisinin yeniden tanımlanmasını mı temsil etmektedir?

NC: Bunu diplomasi olarak adlandırmayacağım --bu dayatmanın başarısız kalmasıdır.

Birinci Körfez Savaşı ile karşılaştırın. Birinci Körfez Savaşı'nda, her ne kadar dünyanın büyük bir kısmı karşı çıksa da, ABD kendi konumunu Güvenlik Konseyi'ne dayatmıştı. NATO da aynı doğrultuda ilerledi, ve Güvenlik Konseyi'nde karşı çıkan tek ülke (Yemen) derhal ve ağır bir şekilde cezalandırıldı.

Ciddiye alınabilecek herhangi bir hukuk sisteminde, dayatılmış [baskıyla alınan] hükümler geçersiz kabul edilir, ancak uluslararası ilişkilerde güçle, dayatma ile alınan hükümler sorun değildir (diplomasi derler buna).

Bu olayda ilginç olan zorun işe yaramaması. Halklarının çoğunluğunun konumunu inatçı bir tutumla muhafaza eden ülkeler --aslında, çoğu böyleydi-- vardı.

En çarpıcı vaka Türkiye. Türkiye kırılgan, ABD'nin cezalandırma ve teşviklerine karşı kırılgan olan bir ülke. Yine de yeni hükümet (herkes için sürpriz olmuştur sanırım) nüfusun % 90'ının konumunu savundu. Türkiye de, aynen Fransa ve Almanya'nın ağır bir şekilde suçlanması gibi çok ağır şekilde suçlandı burada, çünkü kendi nüfusunun büyük bir çoğunluğunun konumunu üstlendi. Yüceltilen ülkeler ise, nüfuslarının % 90'dan fazlasının muhalif olduğu İtalya ve İspanya gibi Washington'un emirlerine uymayı kabul eden ülkeler.

Bu başka bir yeni adım. Demokrasiye karşı nefret ve horgörünün (yanlızca hükümet tarafından değil, ama aynı zamanda liberal yorumcular ve diğerleri tarafından da) bu kadar açıkça ifade edildiği başka bir örnek düşünemiyorum. Fransa, Almanya, sözde "eski Avrupa"nın ve Türkiye'nin ve diğerlerinin neden Birleşik Devletlerin altını kazıdığını açıklamaya çalışan büyük bir yazın var ortada. [Bu ülkelerin] demokrasiyi ciddiye aldıkları ve nüfusun ezici bir çoğunluğu belli bir görüşe sahipse, hükümetin de bunu yapması gerektiği bu alimlere göre anlaşılamaz bir şeydir.

Bu demokrasiyi gerçekten de küçük görmektir (Birleşmiş Milletler'de olan şey de uluslararası sistemi küçük görmektir). Şu anda Birleşmiş Milletler'in dağıtılmasını isteyen (Wall Street Journal'dan, hükümetteki kişilerden gelen) talepler var. Post birkaç hafta önce bunun hakkında bir kapak öyküsü hazırlamıştı.

Tabii ki bunun dünyanın bir hatası olduğu, yani dünyada bir şekilde başa çıkmamız gereken bir yanlışlık olduğu, ancak aynı zamanda farkına varılması gereken bir şey olduğu düşünülmeli.

VKR: Irak'ın herhangi bir belirgin ve güncel tehlike temsil ettiği düşüncesinin hiçbir temeli yok tabii ki.

NC: İlginçtir ki Birleşik Devletler nüfusu haricinde hiç kimse bu suçlamaya önem vermiyor.

Son birkaç ayda, kamuoyu yoklamalarında oldukça belirgin  bir hükümet-medya propagandası başarısı var. Uluslararası araştırmalar savaşa desteğin Birleşik Devletler'de diğer ülkelerden daha yüksek olduğunu gösteriyor. Ancak, bu oldukça yanıltıcıdır, çünkü biraz daha yakında bakacak olursanız, Birleşik Devletler'in başka bir açıdan da dünyanın geri kalanından farklı olduğunu göreceksiniz. Eylül 2002'den sonra, Birleşik Devletler, nüfusunun % 60'ının Irak'ın yakın bir tehlike olduğuna inanan tek ülkedir --Kuveyt ve İran'daki insanların bile inanmadığı bir şey.

Dahası, bugün nüfusun % 50'e yakın bir kesimi Dünya Ticaret Merkezine yapılan saldırıdan Irak'ın sorumlu olduğuna inanmakta. Bunlar Eylül 2002'den sonra oldu. Aslında, 11 Eylül saldırısının ardından, bu rakam % 3'e yakın bir şeydi. Eğer insanlar samimi olarak Birleşik Devletler'e karşı yapılan terörist saldırıları Irak'ın yaptığına ve bunu tekrar yapmayı planladığına inanıyorlarsa, işte o zaman insanlar savaşı destekleyeceklerdir.

Bu, söylediğim üzere Eylül 2002'den sonra gerçekleşti. Eylül 2002 hükümet-medya kampanyasının başladığı ve ara-dönem seçim kampanyasının başladığı tarih. Toplumsal ve ekonomik meseleler önplanda olsaydı Bush Yönetimi seçimlerde ezilirdi, ancak bu konuları güvenlik meseleleri ile hasır altı etmeyi becerdi --ve insanlar iktidarın şemsiyesi altında toplaştılar.

Bu tam da ülkenin 1980'lerdeki işleyiş şeklidir. Bunların, Reagan ve Bush Yönetimi'ndeki aynı kişiler olduğunu hatırlayın. 1980'ler boyunca halka zararlı olan, ve ayrıntılı araştırmalardan bildiğimiz üzere halkın karşı çıktığı iç politikaları uyguladılar. Ancak halkı korkutarak denetimi sağlamayı başardılar. Nikaragua ordusu Texas'dan iki günlük mesafedeydi ve Birleşik Devletleri işgal etmek üzereydi; Granada'daki hava üssü Rusların bizi bombalayacakları üstlerden birisiydi. Her yıl birbiri ardına gelen, her biri de birbirinden komik şeylerdi. Nikaragua Hükümeti'nin Birleşik Devletler'e karşı oluşturduğu tehdit yüzünden, Reagan Yönetimi 1985'de fiilen Olağanüstü Hal ilan etti.

Eğer birileri bunu Mars'dan seyrediyorsa, gülseler mi, ağlasalar mı bilemezler.

Bugün tamamen aynı şeyi yapıyorlar, ve başkanlık kampanyası için de muhtamelen benzer bir şeyler yapacaklar. Boğazlanması gereken yeni bir ejderha bulmalılar, çünkü eğer Yönetim iç meselelerin öne çıkmasına imkan verirse, büyük bir belaya saplanacaktır.

VKR: Bu işgal savaşının uluslararası terörizm ve nükleer savaş tehditi açılarından tehlikeli sonuçlarının olduğunu yazmıştınız.

NC: Bu görüşün orijinal olduğunu iddia etmiyorum. Sadece CİA ve diğer istihbarat servislerinden, ve uluslararası ilişkiler ve terörizm konusundaki neredeyse her uzmandan alıntı yapıyorum. Foreign Affairs, Foreign Policy, Amerikan Sanat ve Bilim Akademisinin çalışması, ve yüksek dereceli Hart-Rutman Birleşik Devletler'e karşı terörist tehditler raporu, bütün hepsi bunun muhtamelen terörizmi ve kitle imha silahlarının üretilmesini artıracağı konusunda hemfikirler.

Sebebi basit: kısmen intikam, ancak kısmen de kendini savunmak için.

ABD saldırılarından korunmanın başka bir yolu yoktur. Aslında, ABD bunu gayet açıkça belirtiyor, ve dünyaya fazlasıyla çirkin bir ders veriyor.

Kuzey Kore ve Irak'ı karşılaştırın. Irak savunmasız ve zayıf; aslında, bölgedeki en güçsüz rejim. Yönetimde korkunç bir canavar varken, hiç kimseye herhangi bir tehdit oluşturmamakta. Kuzey Kore ise diğer yandan, basit bir nedenden dolayı saldırıya uğramıyor: caydırıcılığı var. Seul'e çevrilmiş olan yığınla topu var; ve eğer Birleşik Devletler saldıracak olursa, Güney Kore'nin büyük bir kısmı haritadan silinebilir.

Böylece Birleşik Devletler dünyadaki ülkelere şunu söylüyor: savunmasızsanız, istediğimizde size saldıracağız; ancak caydırıcılığınız varsa geri duracağız, çünkü biz yanlızca savunmasız hedeflere saldırırız. Diğer bir deyişle, ülkelere terörist bir ağ ve kitle imha silahları veya geçerli başka bir caydırıcı unsur geliştirmelerini söylüyor; aksi takdirde "önleyici savaşlara" karşı kırılgan olurlar.

Yanlızca bu nedenle bile, bu savaş hem terörizmin hem de kitle imha silahlarının çoğalmasına yol açacaktır.

VKR: ABD'nin savaşın insani --ve insancıl-- sonuçlarıyla nasıl başa çıkacağını düşünüyorsunuz?

NC: Hiçkimse bilmiyor tabii ki. Bu nedenle namuslu ve saygıdeğer insanlar şiddete başvurmuyorlar --çünkü basitçe bilinemez.

Irak'da çalışan yardım ve tıp kuruluşları sonuçların oldukça ağır olabileceğine dikkat çektiler. Herkes böyle olmamasını umuyor, ancak milyonlarca kişiyi etkileyebilir. Böylesi bir olasılık ortadayken şiddete başvurmak bir suçtur.

Zaten orada --yani savaştan önce-- bir insani felaket yaşanıyordu. Muhafazakar tahminlerle, on yıllık yaptırımlar yüzbinlerce insanı öldürdü. Dürüstlük söz konusu olsaydı, ABD en azından yaptırımlar için tazminat ödemeliydi.

Durum, bombalamanın ilk aşamalarındayken ikimizin konuştuğu Afganistan'ın bombalanmasına benzer bir şekilde. Birleşik Devletler'in sonuçları asla incelemeyeceği açık.

VKR: Ya da gerekli olan parayı yatırmayacağı.

NC: Hayır. Birincisi, bu soru sorulmuyor, bombalamanın ülkenin büyük bir kısmına olan etkisi hakkında hiç kimsenin bir fikri yok. O zaman hiçbir şey çıkmıyor. Nihayetinde bu artık haberlerin dışında, ve artık hiç kimse hatırlamıyor.

Birleşik Devletler, Irak'da insani bir yeniden inşa şovu düzenleyecek ve demokrasi diye adlandıracağı (yani Washington'un emirlerini izleyecek) bir rejimi yerleştirecek. Ardından daha sonra neler olacağını unutacak, ve bir sonraki [hedefe] yönelecektir.

VKR: Medya, propaganda-modeli olma şöhretini doğrulayacak neler yaptı bu sefer?

NC: Şu anda evsahibi takım için çığırtkanlık yapıyor. CNN'e bakın, mide bulandırıcı --ve her yerde aynı. Savaş zamanında böyle olması beklenmeli; medya iktidarın tapıcısıdır.

Savaşa giden süreçte neler yaşandığı daha da ilginç. Hükümet-medya propagandasının halkı Irak'ın yakın bir tehlike olduğuna ve 11 Eylül'den Irak'ın sorumlu olduğuna inandırmış olması görülmeye değer bir bir başarı; ve dediğim üzere, dört ay içinde yapılan bir şey. Medya'daki insanlara bunu soracak olursanız, "Eh, biz asla bunu söylemedik" diyeceklerdir; ve bu doğrudur, söylemediler. Irak'ın Birleşik Devletler'i işgal edeceği veya Dünya Ticaret Merkezi saldırısını yaptığına ilişkin hiçbir açıklama yoktur ortada. Yanlızca ima edildi, defalarca, taa ki insanlar en sonunda buna inana değin.

VKR: Ancak direnişe bakınız. Propagandaya rağmen, Birleşmiş Milletler'e leke sürülmesine rağmen, bir günü bile çıkaramadılar.

NC: Asla bilemezsiniz. Birleşmiş Milletler oldukça tehlikeli bir konumda.

Birleşik Devletler onu dağıtma yönünde hareket edebilir. Bunu beklemiyorum, ancak en azından onu küçültecekler, çünkü emirlere uymuyorsa o zaman faydası ne?

VKR: Noam, emperyalizme karşı direniş hareketlerini uzunca bir dönem içinde yaşadın --Vietnam, Orta Amerika, I. Körfez Savaşı. ABD saldırganlığına karşı bugünkü direnişin karakteri, alanı ve derinliği hakkındaki görüşlerin neler? Tüm dünyadaki sıradışı hareketlenmelerle kalbimiz çarpıyor.

NC: Oh, bu doğru; bunun bir benzeri daha yok. Tüm dünya çapındaki muhalefet devasa ve emsali görülmemiş bir şey; ve bu Birleşik Devletler için de geçerli. Örneğin dün, Boston'un aşağı kesiminde, Boston Common'un yakınındaki bir gösterideydim. Orada ilk defa bulunmuyordum. Orada katıldığım ilk gösteri (bir konuşma yapmıştım) Ekim 1965'de idi. Bu Birleşik Devletler'in Güney Vietnam'ı bombalamaya başlamasından dört yıl sonraydı. Güney Vietnam'ın yarısı yıkılmıştı ve savaş Kuzey Vietnam'a yayılıyordu. Gösteri yapamıyorduk çünkü --çoğunlukla da Amerikanın savaşına karşı çıkmaya cüret edenleri suçlayan liberal basın ve radyoların desteğiyle öğrencilerden gelen-- fiziksel saldırıya uğruyorduk.

Bu sefer savaşın resmen başlatılmasından önce ve tekrar başlatıldığında kitlesel protestolar yapıldı --karşı gösteriler olmaksızın. Bu radikal bir fark. Ve bahsettiğim korku faktörü olmasa, çok daha fazla muhalefet olurdu.

Hükümet Vietnam'daki gibi uzun süreli bir saldırı ve yıkım gerçekleştiremeyeceğini biliyor, çünkü halk buna tolerans göstermeyecektir.

Savaş yapmanın bir tek yolu var şimdi. Öncelikle çok zayıf, savunmasız olan bir düşman seç. Ardından, ya bir saldırı yapmak üzere olduğu ya da yakın bir tehdit oluşturduğu propagandasını yap. Sonra, ışıltılı bir zafere ihtiyacın olacak. Birinci Bush Yönetimi'nin 1989'da sızan önemli bir belgesi ABD'nin nasıl bir savaş yapacağını anlatıyordu. ABD'nin çok zayıf düşmanlarla savaşması gerektiği, ve kamuoyu desteği hızla eriyeceği için zaferin çabuk ve belirgin olması gerektiği söyleniyordu. Savaşın hiçbir muhalefet olmaksızın yapılabileceği 1960'lara benzemiyor artık.

Pekçok yolla, 1960'ların ve takip eden yılların aktivizmi [eylemciliği] dünyanın büyük bir kısmını --bu ülke de dahil olmak üzere-- pekçok alanda fazlasıyla uygar hale getirdi.

Çeviri: Anarşist Bakış


Kaynak: "Iraq as Trial Run", Frontline, Cilt 20, Sayı 7.
MİLİTARİZM Ana Sayfa ---> 
1