FAŞİZMİN İLK BELİRTİLERİ
Richard Falk

SORU: Neden "faşizm" kelimesini Amerikan imparatorluğu hakkındaki tartışmada öne çıkarmaya karar verdiniz?
CEVAP: İsimlendirilmesi gereken yeni bir küresel siyasi gelişme olduğunu düşünüyorum, ve varolmuş geleneksel faşizm biçimlerinden farklı olan "küresel faşizm" diyebileceğim bir bağlamda düşünmeye başladım. Bunun etkisi, bu yeni küresel gelişmeye karşı Birleşik Devletler'deki direnişin, geleneksel faşizm anlayışlarına uygun olarak ikinci çeşit bir tehlike sergilediğini beyan etmektir.

S: Bize geleneksel faşizm tanımınızı söyleyebilir misiniz?
C: Evet, düşmanlarını --hem içsel hem de dışsal-- şeytan olarak gören, yok edilmesi veyahut ağır bir şekilde cezalandırılması gerekli olarak gören ultra-milliyetçi ideoloji adına askeri ve ekonomik gücün birbirine yakınlaşması.

S: ABD tek oyuncu mudur?
C: Hayır, kesinlikle hakim oyuncu olmasına karşın tek oyuncu değildir. Diğer oyuncular için kuralları belirlemektedir. Irak savaşına arka çıkanlara bir çeşit ödül verildiği son günlerde dikkatinizi çekmiştir --Doğu Avrupa'daki bu ülkelere, ve İspanya ile Avustralya'ya şeref ve prestij kazandırıcı Beyaz Saray ziyaretleri; ve işbirliği yapmayanlardan göze batar bir şekilde uzak durulması. Bu, bir çeşit jeopolitik disipline etme, küresel nizam ve kanunun bu yolunu takip etmek için fayda ve maliyetleri dayatma girişimi.

S: Faşizme doğru kayışın ilk uyarıları olarak nelere bakmamız gerekir?
C: Değişimin yolu olarak temsili demokrasi yanılsaması. Örneğin, Birleşik Devletler'de Demokrat Parti bu politikalara meydan okuyacak bir adayı seçmezse, bu sanırım giredek artan sayıda insanın normal politikaya olan inancını yitirmesine ve yegane değişiklik yapma yolunun daha aşırı siyasal taktiklerle sağlanabileceğini düşünmeye eğilimli olmasına yol açacaktır. Bu da hükümetin bütün vatandaşlar üzerindeki kontrol güçlerini genişletmesinin meşru olduğunu hissetmesine yol açacaktır.

S: Geçmiş on yılın ekonomik küreselleşmesiyle bu ortaya çıkan küresel faşizm ihtimali arasında ne tür bir ilişki görüyorsunuz?
C: Bu ikisi arasında bir bağlantı olduğunu düşünüyorum. Bütünleşmiş küresel düzen duygusunu yaratan ekonomik küreselleşmeydi, ve bu düzeyde bir bütünleşme ancak ekonomik araçlarla başarılabilirdi. Burada değişen şey --kısmen Birleşik Devletler'de liderliğin değişmesi yoluyla, ve 11 Eylül'e verilen tepkiyle hızlanan-- bütünleşme ve kontrole yönelik eğilimin belirgin bir şekilde askerileşmesi ve ideolojikleştirilmesidir.

S: Bazı açılardan, yeni askerileşme küreselleşmeye karşı bir tepki olarak gözüküyor.
C: Bu daima tartışmanın bir parçası olmuştur --çok taraflı küreselleşmenin nasıl olacağı. Tartışmanın bir kısmı da ulus-devletlerin --en güçlü ülkeler dahil-- manevra yapma özgürlüklerini bu piyasa güçleri karşısında kaybedip etmedikleridir; ve gücün kaynağının ulus-devletlerin başkentlerinden ziyade dünya ekonomi forumunda ve finansal piyasalarda yatıp yatmadığıdır. Şimdi güvenlik gündeminin yeni bir üstünlüğü vardır, bu da devletin siyaset üzerindeki kontrolünü tekrar canlandırdığı anlamına gelmektedir.

S: Mevcut Amerikan liderliğinin kullandığı dil tarihsel faşizmle uyumlu mudur? Birçok açıdan, dil oldukça dikkatli. Bugün hiç kimse Hitler veya Mussolini'nin pervasızlığını sergilememekte.
C: Terörizm söyleminin, fazlasıyla aşırı şiddet biçimlerini ve savaş mentalitesini geçerli kılmayı amaçlayan bir dil olduğunu düşünüyorum; ve bu ultra-milliyetçi duyguyla daha da güçlendiriliyor. Dil Orwellci yönlerde kayma göstermiştir; barış arayışı aralıksız savaş haline gelmiştir. Aynı zamanda, şunun fark edilmesi önemlidir: bu faşist tehdit var olursa, bunun hem Birleşik Devletler'de hem de dünyada diğerlerinden ayrı özel bir biçimde var olacağı, ve bunun Amerikan siyasi kültürüyle hazırlanmış olduğu --ki bu faşizmin diline karşı dirençlidir. Hiç şüphesiz ki bu politikaların mimarı olan insanlar benim analizlerimi reddedecekler, ve bunu muhtamelen de samimi olarak yapacaklardır. Onlar başka bir şey yaptıklarını düşünmektedirler: her şey demokrasi adına yapılacaktır. Bu oldukça aldatıcı ve akıl karıştırıcı bir siyasi hakimiyet tarzıdır, çünkü olduğunun tam aksini yapıyor süsü vermektedir.

Ortada bir belirsizlik var, çünkü bu anayasal demokrasi çerçevesi içerisinde gerçekleşen, gizli bir faşizmdir. Normal siyasi muhalefet biçimleri sayesinde değişim olması en azından biçimsel olarak hala mümkündür. Şu anda pek muhtemel gözükmüyor, ancak hala tamamen yadsınamaz. Benim bütün argümanım önleyici bir anlamdadır, çünkü şu anda bu türden bir faşizmin var olduğunu öne sürmüyorum, yalnızca onun var olmasını engellemenin önemini ifade eden eğilimler ve politikalardan bahsediyorum.

S: Bu gördüğünüzün şeyi, geçmiş 100 yıl içerisinde tanık olduğumuz faşizm biçiminden daha az korkutucu olarak mı değerlendiriyorsunuz?
C: Karşılaştırma yapmak zor. Örneğin, faşizmin İspanyol-Franco ve Portekiz-Salazar biçimleri etkileri itibariyle Nazizmden daha az dehşetliydiler. Bugün, özel kaygı kısmen ihtimalin kitle imha silahlarıyla çok daha fazlalaşmış olmasıyla ilgilidir. Şiddet teknolojisi çok daha kötüleşmiştir, bu nedenle eğer bu faşizm biçimi büyük bir çatışmaya yol açarsa, bu 20nci yüzyılda yaşananlardan daha kötü savaşma biçimlerine yol açabilir. Bir başka kaygı ise, bunun daha önce asla olmadığı ölçüde küresel olması; ve bunun, Bush yönetimi öncesinde ve 11 Eylül öncesinde var olan yapının bir parçası olduğunun anlaşılması gerekiyor. ABD'nin tüm çabası uzayı askerileştirmek ve --hiçbir stratejik düşmanın kalmayacağı-- dünya genelinde bir askeri üsler sistemi kurmaktır, ve nükleer silahsızlanma konusunda oldukça isteksizdir --bu etkenlerin tümü küresel-hakimiyet projjesi türü bir şeyin varlığına işaret etmektedir.

S: Eğer faşizmle karşı karşıyaysak, buna karşı direnme konusunda tarihten neler biliyoruz?
C: Bu zor. (Gülüşmeler.) Bu çok zor, çünkü bu türden bir hakimiyet politikasını kontrol eden ve geliştirenlerin yöntemleri ve zihniyetleri öyle bir şey ki, muhalifleriyle uyum sağlamakta isteksizlik gösteriyorlar. Yani bir bakıma politika için yer yoktur. Ve bu da onu ... neredeyse kesinlikle onu uçların çarpışmasına yol açacak bir çatışmaya sürüklüyor.


Richard Falk, Kaliforniya Üniversitesi'nde (Santa Barbara) ziyaretçi profesördür, ve Princeton Üniversitesi Uluslararası Hukuk emekli profesörüdür. Falk ile röportajı James MacKinnon gerçekleştirmiştir.
 

Çeviri: Anarşist Bakış


Kaynak: "Early Signs of Fascism", Adbuster Magazine, Temmuz/Ağustos 2003 (sayı 48).
Anarşist Yazın Ana Sayfa --->

1