AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
İnsan hakları bilinci

Mehmet Akif merhum, İslam dünyasındaki duyarsızlığı "Adamın kafasına tokmakla vurursun, komşu köyde davul çalınıyor zanneder" diye hicveder.

Ben de bir olay yaşadım. Bir gün oğlum, derste hocasının başına kitapla vurduğunu söyledi. Okulun veli toplantısında çıktım, "Bu okulda çocukların dövüldüğünü öğrendim. Dayak bir eğitim yöntemi olamaz. Hazreti Ömer (r. a.), 'müslümanları dövmeyiniz ki zillete düçar olmasınlar' der. Lütfen çocukları dövmeyin" dedim. Toplantıda buz gibi bir hava esti. Sonra müdür bey mikrofona geldi. Çocukları neden "dövmek zorunda kaldıkları"nı anlattı. Ona göre, kahveye gitmekten alıkoyamadıkları çocukları sonunda dövmek zorunda kalıyorlardı! Zaten nush ile uslanmayanın hakkı kötekti! Müdür Bey velilerden dolu dolu alkış aldı. Bunun üzerine tekrar mikrofona geldim. "Sayın müdür dayağı savundu ve velilerimizden yoğun alkış aldı. O zaman kendilerine önerim şudur: Benim çocuğumu gene de dövmeyiniz. Ancak sizi alkışlayan velilerin çocuklarını dövebilirsiniz."

İşte böyle...

Velilerin çocuklarının dövülmesini alkışladığı bir ülkede dayak bir eğitim yöntemi haline gelir.

Müdür öğrencileri dövmeye gerekçe bulur, polis göstericileri, gardiyan mahkumu, koca karısını, anne çocuğunu, asker siyasetçiyi, vaiz cemaati, medya eline geçeni... Batı Doğu'yu... Amerika İslam coğrafyasını... elhasıl gücü gücü yeteni döver...

Çare, enseyi tokata hazır bulundurmamaktır.

Bu da insan hakları bilincini gerektirir. Ona izzeti nefis ya da öz saygısı denir.

Bu temel bir eksiklik bizim dünyamızda...

Sanki herkes, bizim ensemizi vurulmaya layık görüyor. Onun için dünyamızda zorbalıklar, diktatörlükler, keyfi yönetimler kol geziyor.

Avrupa Komisyonu-Avrupa Konseyi-Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı adına bir toplantıya katıldım. Başka gazeteciler de vardı. Konu "İnsan hakları alanında bilinç yükseltme projesi"nin medyaya tanıtımı...

Projeyi yürüten ekipte Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı'na getirilen Doç. Dr. Vahit Çabuk, yardımcısı Ömer Atalar, koordinatör Emel Üresin, danışman Levent Korkut var. Bunun pilot bir proje olduğunu ve Avrupa Konseyi tarafından 500 bin Euro'luk bir finansman sağlandığını, eğer bu proje başarıya ulaşırsa 5 milyon Euro'luk yeni bir projenin devreye sokulacağını öğreniyoruz.

25 kişilik bir kadro ile çalışan İnsan Hakları Başkanlığı, il ve ilçelerde insan hakları ihlallerini izleyecek ve uyum yasalarının hayata geçmesine katkıda bulunacak alt birimler oluşturmuş.

Bir de Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Adalet Bakanı Çiçek ve İçişleri Bakanı Aksu'dan oluşan "Reform İzleme Grubu-RİG" gibi bir üst oluşum mevcut.

Yani Türkiye şekil planında bir "İnsan Hakları Duyarlılığı" sergileyecek tedbirleri alma yolunda. Ama yeterli duyarlılık oluşmuş sayılabilir mi? Hayır. Hayır, çünkü birçok sorun var.

-En başta kurumlaşma kamu içinde ve yukardan aşağı bir yapılanma. Oysa insan hakları kurumlaşması gerçekte bir sivil iradenin yansıması olmalı.

-Sonra, kamu içinde görüş farklılaşmaları var. Bir kere nelerin "insan hakkı" sayılacağı konusunda erkler arasında fikir birliği yok. Ayrıca yukardan aşağı bu yapılanmanın bile kamu içinde bazı alanları denetleme yetkisinin bulunup bulunmadığı tartışılabilir.

-Sonra, il ve ilçelerde kurulan alt birimlerin hiyerarşik yapı içinde sade vatandaşa nasıl sahip çıkabileceği ciddi sorular taşıyar.

-Ve insan haklarına yönelik kamu ilgisi hangi amacı taşıyor, sorusu... Yani ülkenin yüzünü kızartacak vaki ihlal iddialarına cevap verme misyonu mu, yoksa ülkeyi bu tür ihlal çirkinliklerinden arındırma misyonu mu?

-Sonra en yukarıda ne kadar heyecan var, sorusu...

-Ve sonra, Avrupa insan hakları standartlarının bile zaman zaman Türkiye insanının insan hakkı çerçevesini karşılayıp karşılayamadığı sorusu...

Toplantıda bu ve benzeri ihtimaller gündeme geldi. Başkanlık adına konuşanlar, genelde bu tür değerlendirmelere hak verdiler. Başkanlığın ciddi bir insan hakları duyarlılığının yansıması olduğunu ifade ettiler.

Ama iş sonunda gelip "insan hakları bilinci"ne dayanıyor. Ve onlar, bu bilincin yükseltilmesi için medyadan yardım istiyorlar.

Bu değerlendirmeye ve talebe katılıyorum.

İş, birim insanın ne ölçüde kendi öz saygısına, izzeti nefsine değer verdiğinde odaklanıyor.

Orada şunu söyledim: Bir hak ihlali ile karşılaşan insan, ihlalci kim olursa olsun "Sakın aklından bile geçirme" diyebilme bilincine kavuşursa her şey hallolur.

Bu memlekette bir insan hakları başkanlığı var. Onun yerel birimleri var. "İnsan hakkı" diye telakki ettiği bir hakkı ihlal edilen her insan avazı çıktığı kadar bağırma hakkı bulunduğunu bilmeli.

Hazreti Ebubekir (r.a.), halife seçildiğinde "Sizin içinizde zayıf olan onun hakkını güçlüden alıncaya kadar benim yanımda güçlüdür, güçlü olan da ondan hak alınıncaya kadar benim nezdimde zayıftır" der. Bu girift ifadeyi çözersek, altından mazlumun her zaman güçlü, zalimin de her zaman zayıf olduğu gerçeği çıkar. Onun için kendisini mazlum hisseden bağırma hakkı bulunduğunu bilmelidir. Karakolda dayak yiyen, üniversite kapısında başörtüsü çıkarılan, eğitim hakkı elinden alınan, sınavda eşitsizliğe uğrayan, ağzına pislik sürülen, askerde komutanından küfür işiten, hastanede doktorun azalrladığı herkes herkes...

Babalara, annelere sesleniyorum: Çocuklarınızı dövmeyin. Ne elinizle, ne gözünüzle, ne sözünüzle... Onlara yüce bir öz saygı aşılayın. Ta ki, enselerini dayaktan korusunlar...

Ben Başbakanların da, her ilişkilerinde hizmet ettiği halkın izzeti nefsini yüceltenlerini, insan hakları konusunda ülkenin en duyarlı kişisi olanlarını, tarihinde insan hakları alanında yüce erdemleri bulunan bu ülkenin, en acil işinin, insan hakları ihlali gibi kara bir lekeyi sicilinden silmek olduğunu bilenlerini severim.

Sezai Karakoç ne der: "Kaç aç varsa hepsi ben... Kaç liman önlerinde dönen, işsiz hamal hepsi ben..."

Kaç mazlumiyet varsa hepsi bir kişinin yüreğinde toplanabilirse ve o, bu ülkenin Başbakanı olursa Türkiye'de pekçok şey çözülebilir. Tayyip Erdoğan bu iş için en uygun isimdir...


3 Ekim 2003
Cuma
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED
Hosted by www.Geocities.ws

1