SUNU
İLTİCA
Ya Rabbel Âlemiyn!
“Mescid” ve “câmi”ler, “tapınak”lara dönüştürülmüş; ”ALLAH”
adıyla tanıttığın Azîz ve Subhan varlığın ise “tanrı” olarak algılanır
olmuş!..
Göktürk’lerin “göktanrı”lı din anlayışı, “müslümanlık” olarak
hemen hemen bütün insanlığa yayılmış!.. Hani neredeyse ayaksesleri işitilecek
tanrılarının… Son umut ise, Hz. İsa’nın “Muhammedî Hakikat”ın
seslenişini tasdiki!.. Zirâ, mecâzlar hakikat sanılmış; Hakikat, mecazlarda aranır
olmuş!..
Kin, nefret, şiddet, intikam, gadap; kan, barut, gözyaşı günden güne sarmada
dünyayı… Gafletin doğal sonucu, Celâl’in kuşatmada gitgide insanlığı…
İslâm’ın temel esasları, hakikatlarını yitirmiş insanların indinde; şekil ve
kabuktan ibaret kalmış!.. Sanki, ilim kaldırılmış yeryüzünden, Deccal öncesi son
günlerini yaşıyor, Dünya!..
* * *
“Namaz”ın, mü’minin “mi’râc”ı oluşu dillerde dolaşan bir
hikâye hâline gelmiş...
“Ey İMAN EDENLER, İMAN EDİN <B> sırrıyla <ALLAH>a!”
âyetindeki uyarın sanki Kur’ândan silinmiş; “mi’râcın namaz
olmasının” anlamı üzerinde hiç durulmaz olmuş!… Anlatılanlar yanlızca,
elin-ayağın, kolun-bacağın nerede-nasıl durması gerektiği; ya da neyin nasıl
giyileceği!.. Hiç sözedilmemekte, beynin neleri, nasıl düşünmesi gereğinden!.
* * *
“Hac”, çoğunluğa göre, taştan dört duvarı ziyaretle, Arafat tepesi
civarında toplanıp tapınma; “Arabı zengin etme” faaliyeti!… Medine ziyareti ise,
sanki, ölmüş bir büyükelçinin kabrini ziyaret!.. Ya, “hac” dönüşü için
konulmuş asılsız, Kur’âna göre hiç geçerliliği olmayan kurallar!… “Terazi
tutmamak”, “saçının kılını göstermemek”; neredeyse diri diri tabuta
sokacaklar hac dönüşü insanları!..
* * *
“Oruç” manasını yitirmiş; sağlık ve zayıflama kürlerine
dönüşmüş; yalnızca bedensel bir sorunla sınırlı kalıp; “Samediyyet”
nurlarının bizlerde açığa çıkışı sırrı hiç hatırlanmaz olmuş!..
* * *
“Zekât”ın anlamı değişmiş, hikmeti örtülmüş; vergi sanılmış;
gerekçesi açıklanmadığı için, insanlar zekâtı, devletten vergi kaçırma
uyanıklığı(!) kabul ederek, bir yana atmışlar… Başkalarının hakkını,
hakkıyla ödememenin gelecekte kendilerini nasıl bir faturayla karşılaştıracağını
düşünemez olmuşlar!.
* * *
İlim ve irfanı kaldırmaya başladığın için yeryüzünden, Din, ruhsuz bir ceset
olarak; “toplumsal düzen için gelmiş bir nizâm-ı ilâhi” diye pazarlanmaya
başlanmış… Mecâzı, Hakikat sanan, Gavs(!), Kutup(!) ve Mehdî’ler(!) neredeyse
her ülkede, her mahalle veya köyde ortaya çıkmış!..
* * *
Ya Rabbî, imtihanın pek zorlu!..
Bir yandan açarken Hakikat’ın perdesini; diğer yandan, halkı takarak gâfillerin
peşine; görünmez ediyorsun gene Kendi Hakikatini!.. Perdeciyle uğraşıp, perdenin
ardındaki sırra ermekten gafil oluyorlar!..
Ya Rabbî…
Birbirimizle uğraşmakla ömrü heder edip, hakikatten gâfil olarak bu dünyadan
ayrılmaktan bizi koru!… Bize, sevdiklerinde açığa çıkardığın fiil ve
davranışları nasibet!..
Nimetlerinle beslenip, palazlandıktan sonra nankörlerden olmaktan arındır!..
Küfrün ve şükrün, kime ve niye olduğu, hakikatını idrak ettir!..
Hükmüne ve takdirine razı olarak yaşamayı ve bu imanla ölmeyi nasip et!.
* * *
Ya Rabbî…
Öğretmesen, bilmezdim!.. İdrâk ettirmesen, kavrayamazdım!.. Kolaylaştırmasan,
hazmedemezdim!.
Dilemesen, verdiğin ilmi bu kitaplar aracılığıyla yeryüzündeki kullarınla
paylaşamazdım!..
Ne yaptıysam, hüküm ve takdirin kadarıyla, “kul”luğumun sonucudur!…
“Hiç”im ve “Bâki”sin!..
“Takdir ettiğin kadarıyla açıkladım”; diyorsam da, irfan ehli bilir ki, açan
Sen’sin!… Ve açışından sonra geçmişte olduğu gibi, bu defa da gene
örteceksin!.. Bu arada nasibettiklerin de paylarını alacak…
“Kul”un olduğumu farkettirdin, yaşattın; ilmindeki sayı kadar
şükretsem de gene şükr de aczimi itiraf ederim… Nankörlerden olmaktan sana
sığınırım!…
“Kul”luk görevimin başarısının, senin hüküm ve takdirin ile oluşunun idrak
ve huzur içinde ölümü tattır ve salih “kul”larına ilhak eyle!..
Yeryüzünde yaşayan, ardımda kalanlara da selâmet ihsan eyle; tezkiyeyi nasib et!..
Allahu ekber!… Bismillah!…
Ahmed Hulûsi
LONDRA
4.5.1997
4.000.000 TL
6. Baskı
,
176
Sayfa
|
|
|