"CİN"lerin insanları nasıl etkilediğini; neden insanları etkileri
altına aldıklarını ilerideki sayfalarda okuyacaksınız... Bu kitabın size
kazandıracağı en büyük özellik ise, "CİN"lerden korunma yolunu
öğrenmek olacaktır...
Daha yüzbinlerle baskı yapacağını umduğumuz bu kitabın tüm insanlara yararlı
olmasını Allah`tan niyaz eder; nice bilinçli ve "CİN"siz günler
dilerim efendim!.
isimli kitaplarımızda açıkladık..
Bu kitabın konusunu ilgilendiren, bazı konuları da, bu kitaba bırakmayı tercih
ettik..
"RUH", "UZAYLILAR", "MELEKLER" ve "İNSAN"ın
ölümötesi yapısı hakkında, bu baskıda, geçmiş baskıdakilere oranla hayli geniş
detaylar bulunduran bilgileri size sunmaya çalıştık..
Mevlana Celaleddin`in çok sevdiğimiz, prensiplerimize uyan bir deyişi vardır
ki, anlam olarak şöyledir:
"Düne ait ne varsa, dünde kaldı cancağızım;
Bugün artık, yeni şeyler söylemek lazım!.."
Evet, bu güne kadar çıkmış eserlerden anlamış olabileceğiniz gibi, AHMED
HULÛSİ, dünün tekrarı ile vakit geçirmeyi hiç sevmez!.
İnsanların bağışıklık kazanmış olduğu için değerlendiremediği bilgileri,
anlatımları, fikirleri tekrar etmek O`nun prensibi değildir!..
AHMED HULÛSİ bir hoca değildir!..
AHMED HULÛSİ bir şeyh değildir!...
AHMED HULÛSİ bir din adamı değildir!..
AHMED HULÛSİ yaklaşık 30 yıl evvel bir inkârcı iken, "ilâhi uyarı"
sonucu olarak, objektif bir şekilde "din" araştırmalarına
başlamış; herkesin üzerinde mutabık olduğu kaynak tefsirlerden ve "kütübü
sitte" hadislerinden yola çıkarak; tasavvufu en ince ve hassas
noktalarına kadar, gerekli uygulamalarına hizmet vermek suretiyle yaşamış; daha
sonra da çağdaş bilim verileriyle, Dindeki mecâzları birleştirme yoluyla,
günümüzün ihtiyacı olduğunu düşündüğü sentezi meydana getirmiştir..
AHMED HULÛSİ`ye göre, "DİN tümüyle komplike bir, SİSTEMDİR"!..
Bu sistem, kendini bu konuya vermiş vasat bir akıl tarafından rahatlıkla
anlaşılabilir bir sistemdir.. Çünkü gerek Kur`anı Kerim ve gerekse hadisi
şerifler açıklanmadık hiç bir konu bırakmamışlardır..
Mühim olan, verilen şifreleri çözebilmektir!...
Öyle ise kâmil akıl sahibi kimseye düşen iş, kendisine hibe edilmiş olan bu ilim
hazinesini değerlendirmektir..
Evet, Ahmed Hulûsi`nin bu ve bundan sonra çıkacak olan diğer kitaplarında "DİN"
olgusunu çağdaş bir anlayışla, ve hatta çağ ötesinde değerlendirilebilecek bazı
açıklamalar ile bulacaksınız..
İnşaallah, Dinde reform değil; Dini ANLAMADA, yeni bakış açısı ve
anlayış getirecek olan bu düşüncelerimizle, sizlere faydalı olmayı ALLAH
takdir eylemiştir !.
* * *
Evet, şimdi gelelim, ilkel akılların inkâr ettiği, varlığını bir
türlü içine sindiremediği ve bu yüzden de "KUR`AN"ı kabul etmez
duruma düştüğü "CİN" ve "UZAYLILAR" ile ilgili bazı ön
bilgilere...
* * *
"CİN" ismi geçtiği zaman hemen hemen hepimizin içine düştüğü
çok büyük bir yanılgı mevcuttur...
Bir kısmımız şöyle düşünür...
Kısa boylu -70, 90 cm civarı-, ayakları ters, kulakları uzunca, gözbebekleri
kedininki gibi dikine bakan; çok seri hareket edebilen; her kılıkta görülebilen erkek
veya dişi varlıklar...
Bir kısmımız da şöyle düşünür...
Beyinde belirli bozuklukları olan kişilerin görmüş olduğu halusinasyonlar!..
Peki bu işin gerçeği nedir?...
Önce kesinlikle bilelim ki, ya megaloman, paranoyak, şizofren gibi bir tür akıl
hastasıdır... Ki bunun sonucu olarak dünyanın en üstün ve her şeyi bilebilen yegane
kişinin kendisi olduğunu sanır... Ya da öğrenip, düşündükleri yanısıra, henüz
bilemediği pek çok şeyin olabileceğini de itiraf edebilecek kemal sahibidir...
İnkâr, ilkellikten; haddini bilmek ise, kemalâttandır!..
İlkelliği yüzünden inkâr ettiğini, ertesi gün ilmi veya tekniği geliştiği
için kabul etmek zorunda kalan sayısız öylesine birimler mevcuttur.. Öyle ise,
bütün bunlardan ibret alalım ki, ibret olmayalım!..
Bilelim ki...
En büyük hatayı, bizim gibi, maddi dediğimiz beden sahibi UZAYLILARI düşünmekle
yapmaktayız!.
İkinci en önemli hatamız ise geçmişe ve yanlış şartlanmalara bağımlı olarak,
manaları değerlendiremeyip, şekilde ve kelimelerin yüzeyinde BLOKE olmamızdır..
***
Mesela "CİN" kelimesini duyduğumuz anda, son derece ilkel bir
biçimde hemen inkâr ediveriyoruz.. "olmaz böyle şey, uydurma, saçma bunlar"
deyiveriyoruz...
Oysa, araştırsak bu konuyu, belki bilmediğimiz pek çok şeyi öğrenecek;
cevabını araştırdığımız bir çok şeyin çözümüne ulaşacağız..
Şimdi elimizden geliyorsa, beynimizi şartlanmalarla bloke durumundan kurtarıp,
geniş kapsamlı ve önyargısız düşünmeye çalışalım...
***