Ahmed Hulûsi
 

İNSAN VE SIRLARI 2

Dinin temelindeki bilimsel gerçekler nelerdir?..

Din niçin gelmiştir?..

Ölümötesine niçin inanmak zorundayız?..

İnsan denilen varlık nedir?..

Nasıl oluşmuştur?..

Hangi tesirlerin hükmü altındadır?..

Neleri meydana getirebilme özelliklerine sahiptir?..

Dinle emrolunan bir kısım fiillerin ardındaki gerçekler nelerdir?..

Evet, bunlar gibi nice soruların cevaplarını açıklamak gayesiyle hazırlanmış bir kitaptır elinizdeki.

Evren -insan - Ölümötesi yaşam!..

İnsan nereden geldi. Neden geldi. Nasıl geldi. Nereye gidiyor?..

İnsan denilen varlığın sahip olduğu eşsiz hazine BEYİN!.. Beyne verilmiş hayalimizden bile geçirmediğimiz sayısız özellikler!..

Bugüne kadar, gerek okuma, gerekse dinleme yoluyla edindiğiniz bilgilerden çok çok değişik bakış açılarını sizlere bu kitap ile ulaştırmaya çalışacağız.

Esasen bu kitap iki ana bakış açısını izâh etmektedir:

A) ZAHİR yönüylü, dinin dayandığı gerçekler.

B) BATIN yönüyle dinin insana idrâk ettirmek istediği, HAKİKATI.

* * *

Büyük bir kısmıyla 1984 yılı içinde banda alınan sohbetlerimizin çözümüyle oluşan bu kitabın, konuları itibariyle düzeyini oldukça yüksek tutmak mecburiyetinde kaldık. Belki bazı bölümlerini bir kaç defa okumak gerekecek mevzûa adapte olabilmek için. Zirâ genelde hakkında pek az konuşulan konular bunlar. Düşünen, düşünmek isteyen beyinlere hitabetmek üzere hazırladık!..

Taklid yoluyla meseleyi kabul edip, o kadarıyla yetinmek isteyenlere söyleyecek hiç bir sözümüz yok!.. Seslenişimiz TAHKİK ehlinedir!..

«İnsanın şerefi aklıyladır», hükmünce, akıl sahiplerine hitabetmeye çalışıyoruz.

* * *

23 senelik maddî - manevî araştırmalarımızın neticesinde Cenâb-ı Hakk'ın lûtfetmiş olduğu ilmi sizlere takdim ediyoruz. Bu çalışmalarımızın zâhir yönü itibariyle derinliklerinde öncelikle başta kütübü sitte diye bilinen hâdis kitapları ile, bunların dışındaki bir kısım hâdis külliyâtları; ileri gelen tasavvuf büyüklerinin görüşleri, temel teşkil etmektedir. Bâtını itibariyle ise Cenâb-ı Hakk'ın indinden ihsan ettiği kadarıyla bir ilim; müşahede, sayısız mânâlar.

Kul kusursuz olmaz, hükmünce yanılmış olduğumuz hususlar olabilir. Ama şurası kesinlikle bilinmelidir ki, yapılmış olan bütün çalışma, günümüz ilminde de yararlanılarak, Hazreti Rasûlullah Aleyhis selâmın işaret ettiği, açıkladığı gerçekleri anlama gâyesine oturmuştur. Şayet siz, bizim anlattığımızı bir âyet ve hâdise ters düşüyor şeklinde anlarsanız, hemen sözümüzü bir yana bırakın ve o âyet veya hâdîs ile amel edin. Zirâ, kim olursak olalım, istisnasız hepimiz sadece Allâh Resûlüne tâbi olmak ile mükellefiz!.. Ölümötesi yaşamda bundan sorulacağız.

* * *

Şunu da ilâve edelim ki.

Astrolojinin din içindeki yeri, KADER konusuyla yakın alâkası dolayısı ile bu hususlara oldukça önemli yer verdik.

Astroloji, insanın yapısını tanıması için günümüzde oldukça önemlidir.

Geleceğe dönük hükümler çıkartmak, falcılıkta bulunmak yönüyle ise bâtıl!..

Zirâ bu hususta öylesine çok geniş kompozisyonlar söz konusudur ki, bilgisayarlarla bile işin içinden çıkmak mümkün değildir.

Gazalî Hazretlerinin «İhyâ-u Ulûmi'd Dîn» adlı eserinde, Ashabın âlimlerinden olarak bilinenibni Abbas radiyallâhu anh'ın şöyle dediği yazılıdır:

- «O Allâh ki yedi semâ yaratmış, arz’dan da onların bir mislini; ARALARINDAN emir inip duruyor!.. (Talâk 12) Ayet-i Celîlesinin tefsirini yapacak olsam, beni taşa tutardınız. Bir başka nakilde de: Beni tekfir ederdiniz!..»

Gene aynı yerde Resûlü Ekrem'in çok yakınındakilerden biri olan Ebû Hureyre radiyallâhu anh şöyle dediği kayıtlıdır:

«Peygamber Efendimizden iki kab ilim aldım, birini dağıttım. Eğer diğerinin ağzını açsam, bu kelleyi uçururdunuz!..»

Ashabtan önde gelen ve âlim sayılan bu zâtların anlayışsızlar tarafından «tekfir» edilmesine, ya da boğazının kesilmesine kadar yol açacak «SIRLAR» acaba nelerdir?..

* * *

Şunu kesinlikle bilelim ki...

Din bugün çoğunluğun sandığı gibi yüzeysel emirler - yasaklar bütünü değildir!..

>

Dinde öyle «SIRLAR» vardır ki, bunlara muttalî olan bir kişinin bütün hayatı değerlendiriş şekli mutlaka değişir!.. Ve bunlar ancak yüksek tefekkür gücüne sahip olarak yaratılmış beyinlere has ilimlerdir!..

Öyle ise, bizler de artık beyinlerimizi çalıştırıp, 5 duyuyla kayıtlı mahlûklar olarak yaşama seviyesinden; Allâhu Teâlâ'nın kendisine «HALİFE» olarak meydana getirdiği, «en şerefli» olma mertebesine ulaşalım!..

* * *

Unutmayalım ki, dünyaya bir daha geri dönüş sözkonusu değildir... Şu anda neler elde edebilirsek, ebedî bir yaşam boyunca onlarla yetinmek zorunda kalacağız.

Allâh hepimize Hakîkatı idrâk ettirecek ilmi ve onun ile hâl sahibi olmayı nasib etsin!..

Ahmed Hulûsi
17. 10. 1986
Şehremini
İSTANBUL

* * *

SUNU

Günümüzde konuşulmayan, anlatılmayan ve kitaplarda bulunmayan birçok hususu, düşünebilen beyinler için bu kitapta açıklamıştık. Tamamen Kur'ân-ı Kerîm ve hâdis-i şerîf'lere dayanan bu gerçekleri, sadece şartlanmalarına uymadığı için, hiç bir delilleri olmadığı halde reddeden tefekkür kabiliyeti noksan kişiler haricinde çok büyük ilgi gördü. Başarımız Allâh'ın lûtfundandır.

Bu arada bazı soruların cevaplarını bilvesile kısa kısa burada vermek istiyorum.

1. Gayem kişisel şöhret, isim yapmak olmadığı için kitaplarımda sadece ilk iki adımı kullanıp, soyadımı yazmıyorum.

Allâh dilemişse, bundan sonra Hakk'ın ihsan ettiği ilmi gene kitaplar vasıtası ile halkımıza sunacağız.

2. Allâh ilminin dünyalık elde etmek için kullanılmasını tasvib etmiyoruz.

Bu ilmin telif hakkı bizim görüşümüze göre kesinlikle olmaz. Çünki "Buharî"deki bir hâdise göre, "karşısındakine Kur'ân okumasını öğreten kişinin, hediye olarak Allâh yolunda savaşta kullanmak üzere bir yay almasına Hz. Peygamber karşı çıkmış ve alınırsa bu yayın kıyamette ateşten bir yay olarak alan kişinin boynuna geçeceği" belirtilmiştir.

Bu sebeple din ilminin ne şekilde olursa olsun karşılıksız verilmesi düşüncesindeyiz.

Bu sebeple diyoruz ki; Dileyen herkes kitaplarımızı orijinaline uygun olarak, hiç bir değişiklik yapmamak kaydıyla, dilediği kadar bastırıp dağıtabilir ve satabilir.

3- Güneşin gelip dünyayı kuşatacağı ve dünyanın içinde bir su damlası gibi buhar olacağı; hâdiste belirtildiği halde, sırf bugüne kadar bu gerçeği duymadığı için reddeden, hased ehline ne cevap verelim bilemiyoruz.

«Güneşin nurunun alınması» âyet-i ise, daha sonraki safhada güneşin büzülüp nötron yıldızı haline gelmesine işaret etmektedir.

Unutulmamalıdır ki, bütün bu safhalar milyonlarla sene alacaktır. Sadece Sırat denilen dünyadan ruhların kaçış süreci bir hadise göre 3 bin senelik yoldur

4- Hazmedilemiyen bir gerçek KADERİN hakikatı!.. İşte âyetler ve hadîsi şerîfler!.. Eğer bütün bu anlatılanlar halâ gerçeği idrâk ettiremiyorsa, artık bizim de ilave edecek sözümüz yok.

Ahmed Hulûsi
20.5.1988
ANTALYA


4.500.000 TL

16.Baskı , 265 Sayfa

Ana Sayfa | Sayfa başı

Hosted by www.Geocities.ws

1