Ya etraftan duyduklarınıza inanacaksınız
ve sonuçlarına katlanacaksınız… Ya da kendiniz araştıracak ve doğruyu aklınızla
değerlendireceksiniz…
“ALLAH” adıyla işaret edilenin ne olduğunu
araştırıp, öğrenmemek ve ALLAH’a İMAN etmemek,
kendini, aslını ve kendindeki düşünsel güçleri inkâr etmek ve
bu yüzden, “cennet” diye anlatılan kendindeki kozmik bilince ait melekelerin
yaşam boyutuna geçememek demektir!...
İSLÂM DİNİ’ni araştırıp öğrenmemek ve gereğini
yerine getirmemek, yaşadığın
EVRENSEL SİSTEM ve DÜZENE ters düşen davranışlarda bulunarak, pahasını ölümötesi
yaşam şartlarında aciz ve güçsüz kalmakla ödemek demektir!
“İSLÂM”, şu veya bu topluluğun, veyahut
da müslüman denen toplumların dininin adı değil, ALLAH RASÛLÜ’nün
açıkladığı ve ALLAH İSMİYLE İŞARET EDİLEN HAKİKAT İNDİNDEKİ DİN’in
adıdır; İSLÂM’I açıklayan, kutsal kitabı Kur’an-ı Kerim’e göre!…
Yani, İSLÂM, “ALLAH” İSMİYLE İŞARET EDİLEN
SINIRSIZ VE SONSUZ BİLİNÇ VE KUDRET SAHİBİNİN, EVRENDE İŞLEYEN SİSTEMİNİN
adıdır.
İSLÂM olmak veya olmamak, İSLÂM’ı korumak veya karşı çıkmak
denen kavramlar gerçekte yoktur ve olamaz! ALLAH’ın varettiği SİSTEM ve DÜZEN
her an, her yerde yürürlüktedir. Ancak, İSLÂM’I “anlayıp, değerlendirebilmek”
veya “ondan mahrum yaşamak” sözkonusu olabilir…
“İSLÂM”dan herkesin ne anladığı ise,
kendi MÜSLÜMANLIĞI’dır ve kimsenin müslümanlığı, “İSLÂM”ı
bağlamaz!
Hazreti Muhammed’in (aleyhisselâm) açıkladığı
“İSLÂM”, yaşamdaki SİSTEM ve DÜZENİ anlama ve değerlendirme BİLGİSİ’dir,
ve içinde tarikat, mezhep, şeyh, mürid, tekke, ayin, dinsel tören, dinadamı,
din devleti gibi, toplumların kendi anlayış düzeyleri ve yaşam şartlarına
göre gelenekleriyle harmanlamak suretiyle çıkardıkları kavramlar ve amaçlar
yoktur! Ne Rasûlullah’ın hayatında bunlar amaç olmuştur, ne de bir ALLAH
EHLİ bu tür amaçlar için yaşamıştır.
İSLÂM’I, bedeninizin tabi olduğu birkaç saniyelik madde dünyasında
bırakıp gideceğiniz göresel değerlerinize ulaşmak için değil, BİLİNCİNİZİN
yaşamına devam edeceği ve milyarlarca yıl sürecek ÖLÜMÖTESİ yaşam gerçekleri
için değerlendirmek zorundasınız!
“İSLÂM”ı değerlendirebilmenin ilk şartı
“ALLAH’a İMAN”dır.
“ALLAH’a İMANIN” şartı ise, önce “ALLAH”
ismiyle işaret edilenin ne olduğunu bizzat araştırarak öğrenmek ve anlamaktır…
Yoksa, kulaktan dolma bilgilerle herkesin kendi
kafasına göre hayalini kurduğu “yukardakine”, “ALLAH” diye tapınarak,
sadece kendinizi kandırmış olursunuz!
Çünkü Hazreti Muhammed’in “ALLAH
ismiyle bildirdiği HAKİKAT”, gönlü hoş edilmesi gereken, insanların günah
ve sevaplarıyla meşgul, ceza veya mükâfat dağıtan bir tanrının adı değildir…
Bugünün bilimsel verileri ve iletişim imkânlarına
rağmen, “ALLAH” ismiyle işaret edilenin ve ÖLÜMÖTESİ YAŞAM’ın
ne olduğunu öğrenme yollarını hâlâ bulamamışsanız ve bu yolda bir çabanız yoksa,
adınıza ve ünvanınıza ne denirse densin, “kafanızda yarattığınız tanrınız
ve dininiz” mübarek olsun!… Öğrenmediğiniz sürece de, sizin tek yapabileceğiniz,
o tanrınızın(!) ve onun yolladığı dinin(!) tartışmalarıyla “gerçekçi ve samimi
düşünceden” uzak biçimde, yegâne sermayeniz olan dünya yaşamınızı tüketmektir…
Bu eserimizde, MODERN BİLİM’in, “Evrenin
özde tek ve bütün, bilinçli bir enerjiden meydana geldiği” tesbitinden
hareketle açıkladığı gerçekler ile “DİN”in çoğunlukla mecaz yollu
açıkladığı gerçeklerin paralelliğini…
Ve İNSAN’ın evrende varoluş gayesinin,
beynini değerlendirmek suretiyle, kendini fizik bedenin ötesinde, ORJİNİNİ
SINIRSIZ BİR BİLİNÇ’ten alan “düşünsel bir varlık” olarak
tanımak ve bunun gereğini yaşamak olduğunu okuma imkânı bulacaksınız…
İster, BİLİMİ ve DİNİ kaale almadan
kendinizi şartlandığınız madde beden ZANnederek dünya yaşamınızı sarfedin!
İsterseniz, “ALLAH” ismiyle işaret edilenin
ve EVRENİN ÖZDE tek ve bütün bir BİLİNÇ olmasının ne anlama geldiğini araştırın,
okuyun, düşünün; yolunuzu kendi aklınızla bulun ve değerlendirin!…
Ne lâfla ve taklitle bir yere varabilirsiniz;
ne de falan yerde böyle denmişti diyerek mazeret sunup mahrumiyetinizden sıyrılabilirsiniz!
Tüm bunların sonucu, artık her insanın önünde
iki seçenek var:
·
Ya et-kemik
bir bedenden ibaret olduğunuz kabulüyle, bedensel isteklerin tatmini yolunda
“ben ve başkaları” diyerek ayrılık ve kavgalara hizmet edeceksiniz…
·
Ya da, ister
BİLİMSEL DÜŞÜNCE yoluyla olsun, isterse DİN İLMİ yoluyla; görünen ayrılıklara
rağmen herşeyin ve hepimizin aslında ÖZDE BİR olduğumuzu ve SINIRSIZ TEK EVRENSEL
BİLİNÇ’ten meydana geldiğimizi kabul ederek, BİRLİĞE, BÜTÜNLÜĞE ve SELÂMETE
(barışa) hizmet edeceksiniz.
Bir başka deyişle;
·
Ya, siz aşağıda
bir beden ve ¾insanlar için insanca kaygıları olan
kafanızdaki tanrınız(!) yukarıda¾;
bedensel ve bireysel kaygılarınızla dünyanızı şekillendireceksiniz! Ve böylece,
gözünüzle gördüğünüzün ve şartlandırıldıklarınızın peşinde yaşayıp, çevrenizdekileri
de buna şartlandırma ve dolayısıyla Hakikatten perdeleme görevini yerine getiriyor
olacaksınız ¾ki insanların çoğu hüsrandadır…
·
Ya da “ALLAH” ismiyle işaret edileni öğrenip, bilip, “ALLAH
KULU” olmanın bilincine ermek ve gereğini yaşayabilmek için yaşamınızı değerlendireceksiniz!
Ve böylece, çevrenizdekilere de Hakk’ı tavsiye edip, bu konuda bildiklerinizi
paylaşıp, şartlanmalarını ve yanılgılarını terketmelerine, bu suretle kendilerindeki
BİLİNÇ boyutuna ve Evrensel Öz’e yönelmelerine hizmette olacaksınız.
Ötede bir “tanrı” kabulünün büyük bir yanılgı
olduğunun ve varolanın sadece “ALLAH” ismiyle işaret edilen olduğunun anlaşılmasına
hizmet etmediğiniz sürece, bildiklerinizi bu yolda paylaşmadığınız sürece, sadece
insanların yanılmasına ve hüsranlarına hizmet etmiş olursunuz ve BİR’liğe hizmetiniz
sadece lâfta kalır.
Seçim de herkesin kendine ait, karşılaşacağı
neticeleri de!