Yıllar ve yıllar, çok çok yıllar önce oldu bu anlatacağım olaylar...
O zamanlarda yaşayan insanlar cahil, ama pekçok cahil kişilerdi... Hele
Arabistandakiler!.
Öylesine cahil kişilerdi ki Arabistan`da yaşayanlar ise utanılacak bir duruma
düşerler korkusuyle öz kızlarını diri diri kuma gömerlerdi!.
Ahlaksızlık başını alıp gitmişti!..
Arap ırkı, özellikle de Mekke`liler içkiye, kumara, müziğe, kadına aşırı
düşkündü... Her taraf meyhanelerle dolmuş; herkes eğlence ağırlıklı yaşar
olmuş; günlerini edepsizliğin envai çeşidiyle geçiriyorlardı..
İçkiye öylesine düşkündüler ki, içinde üç-dört fıçı içki bulunmayan ev
parmakla gösterilirdi..
Kumar da ayrı bir alemdi!... Bir çokları, kumarda paralarını kaybettikleri zaman
çocuklarını, karılarını ve hatta kendilerini dahi ileriye sürer hâle
gelmişlerdi...
Kadınların yaşamı ise tam bir felâketti!..
Parası olan herkes dilediği kadar kadın alabilirdi... Bundan beteri ise adam
öldüğünde ortaya çıkardı... Birçok kadına sahip bir erkek öldüğü zaman, onun
karıları miras olarak erkek evladlar aralarında paylaştırılırdı... Evladlar ise
kendilerini doğurmamış olan babalarının karılarını kendileri karı olarak
değerlendirirlerdi..
Kız çocuğu olan babalar, onu öldürmeye karar verdikleri zaman, o çocuğu giydirip
süslerler ve alıp çöle giderlerdi.. Çölde kumda derin bir çukur kazan baba(!) daha
sonra bu kızını diri diri o çukurun içine atar; kızcağızın canhıraş
feryetlerına aldırmaksızın onu canlı bir halde kuma gömer; bundan sonra da
yaptığı bir yiğitlik, ya da bir marifet, hünermişçesine gururla insanların içine
dönerek bunu iftiharla anlatırdı...
Harpleri ise insan aklını durduracak kadar vahşi bir nitelikte idi...
Genellikle gece saldırırlardı düşmanlarına.. GÂlip gelen taraf aldığı erkek
esirleri derhal öldürür; kadın ve çocuk esirleri ise zevk ve sefahat alemlerinde en
adi cinsel arzularını tatmin için kullanırlardı...
Eğer kadın esirlerin içinde hamile olanları varsa, ellerindeki kargılarıyla o
zavallıcıkların karınlarını yırtar, ceninleri mızrağa geçirip gösteri
yaparlardı!.. Sadistlikleri zirveye ulaşmıştı!...
Hele bir adamı öldürmeye karar vermesinler... Bu kararı verdiklerinde, onun önce
el ve ayaklarını keserler, sonra da diri diri çölde ölüme terkederlerdi..
Ölülerden bile intikam almak gibi bir huyları vardı... Onların burunlarını
keser, gözlerini çıkartır, uzuvlarını paramparça ederlerdi.
Tapındıkları şeyler ise sayısızdı!.. Kuştan, attan, öküzden tutun da hurma
ağacına, taş, kaya parçalarına kadar her ne aransa bulunabilirdi tapındıkları
arasında... Ka`be civarında ve içinde üçyüz altmış tane put vardı.. En büyük
putlarının ismi "Hubal" idi!.
Gerçekten değerli olan yegane mabedleri ise, Hazretiibrahim ile oğlu Hazreti İsmai`in
baraberce yapmış oldukları, "Kâ`be" yani "Beytullah"
idi.
İşte böylesine bir felaket devrinin hüküm sürmekte olduğu Mekke`de, ancak
birkaç kişi yapılmakta olan işlerin kötülüğünü, putlara tapınmanın
saçmalığını idrak ediyordu. Onlar bekliyorlardı...
Bekliyorlardı ki, bir peygamber zuhur etsin ve Tek Bir Yaratıcıya tabi olmayı
açıklıyan dini göstersin!..
Haydi, gelin beraberce o devirlere uzanıp, hadiseleri ve o devirlere uzanıp,
olayları ve o devrin insanlarını daha yakından inceleyelim.
* * *