[email protected]

 

KANSER TEDAVİSİ HAKKINDA – TAMAMLAYICI TIP

 

 

DİKKAT !  AŞAĞIDAKİ YAZI BİR TEDAVİ ÖNERİSİ  DEĞİLDİR. ÇÜNKÜ BEN BİR TIP DOKTORU DEĞİLİM,  BU YAZIYI YAZARKEN, İKİ YILA YAKIN BİR ZAMANDA ULAŞTIĞIM İNTERNETTEKİ BU BİLGİLERDEN ÖZELLİKLE KANSER HASTALARINI VE HASTA YAKINLARINI HABERDAR ETMEK;  DOKTORLARA KENDİLERİ UYGUN GÖRDÜKLERİNDE BELKİ YARARLANABİLECEKLERİ BAŞKA BİLGİLERİN DE VAR OLDUĞUNU BİLDİRMEK İSTEDİM.

 

Mehmet Zaman Saçlıoğlu

 

 

 

 

Bilimsel Tıp- Tamamlayıcı Tıp- Alternatif Tıp. 1

Doktor Olmak- Hasta Olmak. 2

Doğa, İlaçlar, FDA. 2

Medyada Destekleyici Tıp, Alternatif Tıp. 3

Bilgiye Ulaşma Kolaylığı, Karar Verme Özgürlüğü. 4

Tedavide Zarar-Yarar 4

İnternette Bir Gezi,  Alternatif Tıp Siteleri 5

FDA’nın Bilimsel Deneylerine Katılma. 6

Toksinlerden Arınma. 6

Keten Tohumu Yağı 7

Sinerjistik Etki 7

Gerson Terapisi 9

Protokol 1, Alternatif Tıbbın Temel Dieti 9

 

 

 

 

Bilimsel Tıp- Tamamlayıcı Tıp- Alternatif Tıp

Son yıllarda kanser başta gelmek üzere birçok hastalığın doğal yaşam biçiminden uzaklaşmamız ve çevre kirliliği nedeniyle arttığı söyleniyor. Aids ve kanser gibi, adı kendisinden daha korkunç olan bu tür hastalıklara tıp biliminin henüz tam bir çare bulamamış olması, insanların umutsuzluğa düşmelerine, bu umutsuzluktan birçok umut tacirinin çıkar sağlamasına, tıp adamlarının bu çıkarcıların cahillikleri ve pervasızlıkları karşısında duydukları tepki nedeniyle bugün artık dünyanın birçok üniversitesinde bilim dalı olarak açılan tamamlayıcı tedaviye de genellikle soğuk durmalarına neden oluyor. Bu soğuk duruş, hatta karşı tavır almak, meydanı alaylı halk hekimleriyle üfürükçülere bırakırken, hastalarda da olumsuz etkiler yaratabiliyor. Hastanın, merak ettiği ve doktorunun ne düşündüğünü anlamak istediği bir doğal tedavi konusunda anlaşılabilir bir yanıt yerine önemsenmeyen bir tavırla karşılaşması kendisinde bir umutsuzluğun doğmasına neden olabiliyor.

“Alternatif” ve “Tamamlayıcı” olmak üzere iki farklı biçimde adlandırılan bu “tıp”la uğraşanlar gerçekten de konuya iki farklı bakış açısıyla yaklaşıyorlar. Alternatif tıp taraftarları, bu tedavi biçimini bilimsel tıbba alternatif olarak görüyor, kemoterapi ve radyoterapinin hastanın tüm dengesini bozarak bağışıklık sistemini yok ettiğini öne sürüyor. Kemoterapi ve radyoterapiyi kabullenmeyip hastaların doğal yöntemlerle tedavi edilmesini öneriyor.  Destekleyici, tamamlayıcı tıp yandaşları ise doğal ürünlerle tedaviyi önemseyerek bu tedavinin bilimsel tedavilerle birlikte uygulanması gerektiğini savunuyorlar.

Ülkemizde ise hekimlerin kimi zaman tamamlayıcı tedavilere biraz yaklaştıkları ama genellikle alternatif tıbbı dışladıkları görülüyor.

 

 

Doktor Olmak- Hasta Olmak

Doktorlar, (alternatif tıpçıların “ortodoks tıp” olarak eleştirel biçimde adlandırdıkları bilimsel tıbbın hekimleri) aslında kanıtlandığı söylenen (kanımca varsayılan) tedavi biçimlerinden başkasına, gerek bilimsel düşünce, gerek tıp etiği açısından yakınlık duyamazlar. Bu mesleksel bir doğrudur. Bir başka doğru ise: hemen her doktorun, nasıl olduğunu bilemediği ama kötü sonuçlar beklediği bir hastasının iyileştiği ya da kısa bir ömür biçilen hastanın uzun yıllar yaşadığına ilişkin gözlemlerinin olmasıdır. Birçok doktorun umutsuzluğa düştüğünde hastalarında kullanmadıkları bazı tedavileri kendi üstlerinde kullandıklarını da az duymadım.  Bunu yadırgamıyorum, çünkü doktor olmakla hasta olmak arasında büyük fark vardır. Doktor olduğunuzda tıp dünyasında sınanmış ve kabul edilmiş tedavilerden başkasını öneremeyeceğiniz gibi, hastaya yakınlık duymaktan kaçınmanızın ve hastayı bilimsel bir vaka olarak görmenizin sizin duygusal olmanızı engelleyerek doğru kararlar almanızı sağlayacağı sanılır; ama hasta, sizin bilimsel bilginizden daha çok insansal davranışınıza, tinsel sıcaklığınıza gereksinim duyar. Bilimsel bilginize gerek duyan ise hasta değil, hastanın hastalığıdır. Çünkü hastayla iletişiminizde ortak diliniz tıp bilimi değil, günlük dil, sevgi ve güven duygusudur. Bu sevginin ve güven duygusunun hasta açısından ilaçlar kadar iyileştirici bir özelliği vardır. Doktorundan bu yakınlığı göremeyen hastanın bu tinsel sıcaklık gereksinimini, çoğunlukla metafizik değerlerle de süslenmiş olan umut tacirlerinin karşılamasına şaşmamak gerekir.

Özellikle kanser hastaları, asla umutlarını kırmayan ama kendilerine pembe dünyalar da çizmeyen, gerçekçi fakat yakın bir ilişkiye gereksinim duyarlar. Bu ilişki profesyonel bir biçimde oluşturulmuş ve öğretilmiş bir ilişki değil de, doktorun yaratılışından gelen insansal değerlerin oluşturduğu doğal bir ilişkiyse başarı daha da artar.

 

 

Doğa, İlaçlar, FDA

Bugün bir kimyasal bileşimin ilaç olarak satışa sunulabilmesi ancak çok sayıda ve uzun süren bilimsel deneylerden geçtikten sonra mümkün olabilmektedir. Bu bilimsel deneyler ise Amerika’daki FDA (Food and Drug Administration- Besin ve İlaç İdaresi) başta olmak üzere çeşitli güvenilir araştırma ve denetleme merkezlerince yapılmaktadır. Alternatif tıpçılar, büyük ilaç tröstlerinin dünya üzerindeki pazarı yitirmemek ve zarar etmemek için doğal ilaçların bilinmesini bile önlediklerini iddia etmektedirler.

İlaçların kaynaklarının doğa olması ve bugün birçok bilim adamının kanser ve başka hastalıkların ilaçlarını okyanusların derinliklerinde, yağmur ormanlarında aramaları ve birçok ilacın da gerçekten böyle elde edilmiş olması, hastaların otlardan ve çeşitli besin maddelerinden yarar sağlayacaklarına ilişkin inançlarını güçlendirmektedir. Hastaların, kendi üzerlerinde, FDA onayı beklemeden çeşitli önerileri denemeleri anlayışla karşılanmalıdır. İleride internet adresini vereceğim bazı sayfalarda görüleceği gibi, bugün Amerika’da, FDA’nın 2. ve 3. faz çalışmaları kapsamında yapılan deneylere gönüllü olarak katılmayı düşünen hastalar için yol gösterilmekte, hastalar denek olmaya teşvik edilmektedir. Bilimsel araştırmanın, epeyce yapılsa da gelişmiş ülkeler düzeyinde organize olamadığı ülkemizde ise, bilim dışı deneyler, “ya tutarsa” düşüncesiyle beslenerek; hastaların üzerinde, umut tacirleri, üfürükçüler, büyücüler tarafından gerçekleştirilmektedir; çünkü hastaların gereksinimleri aynıdır: Umutsuz kalmamak, denenebilecek her şeyi denemiş olmak... Bu durumda sanırım tıp doktorlarının tıbbi tedavinin yanı sıra hastanın isteyebileceği destekleyici tedaviler konusunda biraz daha az tutucu olmaları, bilgi sahibi olmaya çalışmaları, bu arayışta olan hastalarını umut tacirlerinin verebileceği zarardan korumak için ve en azından hastanın morali açısından önemlidir. Ayrıca, bilimsel tedaviler denenmiş ama başarı sağlanamamış bir hasta yitirildiğinde, yakınları bir süre sonra gelip, “Bu hastalığa ilişkin Amerika’da yeni denemeler varmış, aynı tür hastalık Almanya’da doğal tedaviyle iyi ediliyormuş neden bize söylemediniz, siz inanmasanız da biz bir de onu denerdik” dediklerinde hekimin bakış açısıyla hastalığı yaşayanların bakış açısının farkı ortaya çıkmaktadır. Hekim, bilim dışı ya da henüz kesinleştirilememiş tedavileri öneremeyebilir ama hastanın kendi yaşamı hakkında karar verme noktası geldiğinde her tür bilgiye ulaşmasının bir biçimde sağlanması gerekir kanısındayım. “Biz elimizden geleni yaptık artık iş Tanrıya kaldı” diyebilen hekimin, “Biz elimizden geleni yaptık, ama siz istiyorsanız başka bilgileri şuralardan öğrenebilirsiniz” demeleri daha mı az bilim ya da etik dışıdır?

 

 

Medyada Destekleyici Tıp, Alternatif Tıp

Son aylarda medyanın özellikle kanser konusunda bilimsel bilgilerden çok alternatif tıbba ilişkin sansasyonel bilgiler içeren ve reytingi amaçlayan programlarının ve yazılarının verdiği birçok zararın yanı sıra bir yararı olduğunu sanıyorum. Zarar; toplumdaki okumamış ve kolay inanan büyük kitlenin kafasının iyice karışması ve umut tacirlerinin müşterilerinin çoğalmasıdır. (Bu konuda yapılan programların izlediğim hiç birinde yalnızca alternatif tedavilerle kanserden kurtulan bir örneğe rastlamadım. İyileştiği söylenenlerin hepsi bir biçimde bilimsel tedavi görmüş, ayrıca ısırgan tohumu vb. kullanmış kimselerdi. Bu durumda kendilerini bilimsel tedavinin iyileştirmiş olduğu düşüncesi ağırlık kazanmaktadır.) Bu programların yararı ise, halk tarafından kolayca paylaşılabilen bilimdışı bilgi gibi, bilimsel bilginin de halkın anlayabileceği bir dil ve toplumsal eğitimi hedefleyen bir anlayışla yayılabilmesinin kaçınılmaz olduğunun ortaya çıkmasıdır. Kısacası, destekleyici tıbbın bilim adamları tarafından dikkate alınmasının gerekliliği belirmiştir.

Basında yer alan yazıların birçoğu, kansere karşı koruyucu olduğu söylenen beslenme bilgilerinin, vitamin takviyelerinin ve ayrıntıları tam olarak açıklanmayan tedavilerin yinelenmesinden öteye gidemedi ve bu yazıların neredeyse hiçbirinde sözü edilen ürünlere ilişkin daha ayrıntılı bilgiler verilemediği gibi bunların nasıl sağlanacağı da yazılmadı. Oysa, bir kanser hastasının ya da yakınının en gereksinim duyduğu bilgi, bu ürünlerin sağlanmasına ilişkin somut bilgidir. Örneğin bizim, Keten tohumu yağına ilişkin bilgiyi edinmemizle bu yağı sağlamamız arasında  altı ay geçti. Bilimsel tedavi sayesinde yaşadığımız hastalığın remisyona girmiş olması (hastalığın durdurulduğu ama henüz iyileşmenin kesinleşmediği yaklaşık beş yıllık bekleme süresi) bu sürenin önemli bir kayıp olmamasını sağladı; ama hastalığı aktif olanlar için günlerin bile önemli olduğu açıktır. Bir süre önce Radikal gazetesinde bir hafta süren ve alternatif tedaviye ilişkin epeyce bilgi veren ama yine de birçok eksiği kalmış olan bir yazı dizisine internetten gönderilen sorularda bu ürünlerin nasıl sağlanacağı yer alıyordu.

 

 

Bilgiye Ulaşma Kolaylığı, Karar Verme Özgürlüğü

Gerek kendi çevremde gerek medyada birçok kanser hastasının umut peşinde birçok girişimlerde bulunduğunu izlemem, iki yıla yakın zamandır internetten topladığım bazı bilgileri bizimle aynı durumda olan insanlarla paylaşmamın kaçınılmaz olduğunu bana gösterdi. Bu bilgileri daha önce yayımlamayı, birçok tıp adamı tarafından yanlış anlaşılırım ve bilimsel tıp dururken bilim dışı çareleri önerdiğim sanılır korkusuyla düşünmemiştim. Ama şimdi farklı düşünüyorum: Ben bilimsel tıbba inandığım halde, belki katkısı olur diye iki yıl boyunca bu bilgilere ulaşmaya bu kadar çaba gösterdiysem, benim gibi düşünmekte olan başkalarına bu bilgileri yansıtmalı, bilgiye erişimi kolaylaştırmalı ve hızlandırmalıyım. Bu, asla bir tedavi önerisi değil, yalnızca bilgiye ulaşmayı kolaylaştırma çalışmasıdır. İnsanların bilmeye, kendileri için karar vermeye hakları vardır; özellikle de onlar adına karar verenler çaresiz kaldıklarında.Yazık ki internette bu bilgileri toplamak için İngilizce bilmek gerekiyor. Bu yüzden, işi biraz daha kolaylaştırarak edindiğim bilgilerin bir bölümünü özetleyerek Türkçeleştirdim;  İngilizce bilip interneti kullananlar için ise bu bilgilerin ayrıntılarının bulunabileceği sitelerin  adreslerini ekledim.

 

 

Tedavide Zarar-Yarar

Bilimsel tıbbın kimi zaman dışında, kimi zaman yanında yer alan çeşitli tedavi önerilerini kapsayan birçok yayında dikkatimi çeken, tüm önerilerde hastaya zarar vermeme konusunda duyarlı davranılmasıdır. Tedavi önerileri genellikle doğal beslenmeye dayanan ve vücudun güçlenmesini, bağışıklık sisteminin iyi çalışarak hastalıklarla savaşımını sağlayacak öneriler gibi görünmektedir. Yine de, Zarar verebilecek olanlar ile zarar vermeyen ama yararları konusunda soru işareti taşıyanların bir tıp doktoruna sorulması gerekir. Amerika başta olmak üzere birçok ülkede alternatif veya destekleyici tedavileri uygulayan yeni klinikler açılmaktadır. Bu klinikler internet sitelerinde kanser tedavisini alternatif yöntemlerle yaptıklarını çekinmeden açıklamaktadırlar. Amansız bir hastalıkla ilk karşılaştığında şaşkına dönmüş olan, bir süre sonra çeşitli arayışlara girişen hastalar ve hasta yakınları zarar görmemek ve doğru seçim yapmak için nasıl bir tedavi merkezi seçebilecekleri hakkında http://www.arrowheadhealthworks.com/Buybwre.htm adresinde yazılı olan “Güvenliğim açısından bir kliniği tanımak için hangi soruları sormalıyım” başlıklı yazıyı okuyarak fikir sahibi olabilirler ve bu bilgilerini doktorlarıyla paylaşabilirler.

Sanırım alternatif tedaviler için yazılmış ülkemizdeki ilk kitaplardan biri Dr. İlhami Güneral’in “Kanserden Korkma” adlı kitabıydı. Daha sonra kamuoyunda “Zakkumcu” olarak epeyce tartışılan Dr. Ziya Özel’in zakkum ekstresi belirdi. Birçok tartışma ve olayın ardından Ziya Özel’in, ilacıyla  bazı vakalarda yarar sağladığına tanık olan ve inananlarla, zarar verdiğini düşünen ve inanmayanların karşı uçlarda yer aldığı, bugün de süren bir sessizlik dönemi başladı. Dr. Özel, Amerika’da bir laboratuvar kurdu ve Anvirzel adlı ilacını burada üretmeye koyuldu. http://www.ozelle.com/ adresinde bu laboratuvarı bulmak mümkün.

http://www.asco.org/cgi-bin/prof/abstracts.pl?absno=1328&div=guc&year=99abstracts adresinde Anvirzel’e ilişkin Cytotoxic Effect of Nerium Oleander Extract (ANVIRZELTM) on Bladder Cancer Cells. Adlı, ASCO’da yayımlanan bir araştırma (ASCO: American Society of Clinical Oncology) ve http://cancerres.aacrjournals.org/cgi/content/abstract/60/14/3838 adresinde Cancer Research dergisinde Oleandrin Suppresses Activation of Nuclear Transcription Factor-{kappa}B, Activator Protein-1, and c-Jun NH2-Terminal Kinase1 adlı bir makale bulacaksınız. Bu makalelerin değerlendirmesini doktorlara bırakıyoruz. Anvirzel’in FDA’da ikinci faz çalışmalarında olduğu söyleniyor. (?)  Dr. Ziya Özel Zakkum ekstresi olan ilacı Anvirzel’i Amerika’da üretiyor ve Honduras’da http://www.saludintegral.hn/ adresiyle ulaşabileceğiniz Salud İntegral adlı klinikte tedavide Anvirzel kullanılıyor.

Bizim, ilaçlara ilişkin değil ama, çeşitli ot çaylarına ilişkin merakımız ve kullanmamız, Avusturyalı bir herbalist olan Maria Treben’in kitabını okumamız ve daha sonra, bu kitabın çevirmeni olan ama çok daha kapsamlı kitaplar derlemiş bulunan Niyazi Eröztürk’ü tanımamızla başladı.

Treben’in “Tanrının Eczanesinden Sağlık” adındaki kitabını, MMM Migroslarda ya da çeşitli aktarlarda bulabilirsiniz. Bu kitabın yanı sıra, “Bir Yudum Sağlık” (Niyazi Eröztürk), bu konuda bizim izleyebildiğimiz kadarıyla en dikkatli ve kapsamlı yazılmış kitaptır. Çeşitli hastalıklarda yüzyıllardır kullanılmakta olan bitkisel desteklerin ciddi bir dökümünü bulabilirsiniz bu kitapta. Yine de kendisinin de sık sık belirttiği gibi, doktorunuza danışmayı ihmal etmeyin.

 

 

İnternette Bir Gezi,  Alternatif Tıp Siteleri

Bir arama motoruna, Alternative medicine ya da complementary medicine yazdığınızda önünüze açılacak sitelerin içinde kaybolabileceğiniz için öncelikle

http://nccam.nih.gov/nccam/databases.html adresine

http://www.mnwelldir.org/docs/cancer1/altthrpy.htm sitesine ve http://www.cancure.org/ sitesine bakmanızı salık veririm. Buralarda alternatif tedavilerin bir dökümünü bulacaksınız. Yine, http://www.cancercure.ws/cancercure/index.htm , http://home.online.no/~dusan/diseases/cancer/ http://www.bio-bac.com/bio-bac_usa.htm , http://www.ukrin.com/ , http://www.cytorex.com/ http://www.avatarcancercenter.com/ , http://www.everlastingcovenant.com/protocol.htm, adreslerinde de çeşitli destekleyici ve alternatif tedavilerle kanser hastalarında başarılar elde edildiği yazılmaktadır. http://www.ompress.com/ adresinde alternatif tıpta kullanılan doğal ürünlerle ilgili kitapları bulabilirsiniz.

http://www.immuneinstitute.com/, http://www.ioa.com/~dragonfly/whattodo.html , http://www.cancersalves.com/default.html , http://www.altcancer.com/index.htm , http://www.ompress.com/main-products.htm , http://www.cancerproducts.com/ , http://www.cancerfacts.com/Home_News.asp?CancerTypeId=4&NewsId=1265  gibi sitelerden alternatif tedaviye ilişkin çeşitli bilgiler elde edebilirsiniz. http://www.burzynskipatientgroup.org/ , www.kanker-actueel.nl ,   http://www.geocities.com/naturalhealingcancer/ ve http://home.online.no/~dusan/diseases/cancer/cancercured.html sitelerinde alternatif tedavilerle iyileşen hastaların ağızlarından ilginç öyküler okuyacaksınız.

Ayrıca, 25 yıldır Houston’da (özellikle beyin tümörlerinde) önemli başarılar elde ettiği yazılı olan  Dr. Burzynski’nin kliniğine, tedavi yöntemine ve hastaları nasıl kabul ettiğine ilişkin bilgileri http://www.cancermed.com/ adresindeki ana sayfaya girerek öğrenebilirsiniz. http://www.burzynskipatientgroup.org/ sayfası da bu klinikte tedavi görmüş hastaların sayfasıdır ve birçok onulmaz bilinen durumdaki hastanın antineoplaston adlı ilaçlarla tedavi edildiğini göreceksiniz. Bu kliniğe internet üzerinden başvuru yaparsanız size  tedaviye ilişkin çok ayrıntılı bilgiler verilecektir. Bu klinik, doktorunuzla ilişki kurmak isteyecek, bu tedavi önerilerini ve size yararlı olup olamayacaklarını doktorunuzla yapacağı konsültasyondan sonra size bildirecektir.

 

 

FDA’nın Bilimsel Deneylerine Katılma

Ülkemizde ya da yurt dışında var olan tüm tedavileri denemiş ancak yeterince başarı sağlayamamış olan hastalar, Amerika ya da başka bazı ülkelere gidebilecek ekonomik güce sahip iseler, FDA nın klinik programında yapılan son deneysel tedavilere katılmak isterlerse, http://www.centerwatch.com/ adresine girerek hastalıklarını oradaki kutucuğa yazıp hangi ülkelerde hangi ilaçların denendiğini öğrenebilirler. Aynı adresin sayfalarında bu deneylere nasıl katılabileceklerine ilişkin bilgiler bulabilirler. Bu tür bilgileri http://www.cancer411.org/ adresinde de bulabilirsiniz. Örneğin,  http://www.antigenics.com/patients02.html adresinde Oncophage adlı bir ilaç FDA klinik testleri kapsamında Böbrek, Non-Hodgking lenfoma, sarkom ve pankreas kanserleri için deneniyor ve önemli başarılar edinildiği söyleniyor. Ayrıca çeşitli alanlarda bilimsel tıp yayınlarını bulabileceğiniz http://amedeo.com/index.htm sitesine de bakarak gereken makaleleri sağlayabilirsiniz.

 

 

Toksinlerden Arınma

Alternatif tedavide, vücuda zarar veren tüm yabancı maddelerden (kemoterapi ilaçları dahil) vücudun doğal beslenme yöntemiyle arındırılmasının ilk adım olduğu söylenmektedir. Bunun için: http://www.cancure.org/detoxification.htm , http://www.liverdoctor.com/ , http://www.cancercure.ws/cancercure/cleanses.htm  sitelerine bakabilirsiniz. Hemen tüm alternatif tıp sitelerinde vücudun (karaciğer, bağırsaklar,vb.) temizlenmesine ilişkin bilgiler verilmektedir.

Kendinizi yalnız hissediyorsanız ve sizinkine benzer bir hastalığı geçirmiş ya da tedavi edilmekte olan bir hastadan çeşitli bilgiler almak isteyebilirsiniz, bu durumda http://www.cancercure.ws/cancercure/index.htm adresindeki gereken yerleri doldurarak cancercure mail grubuna ya da bir non-hodgkin hastasıysanız  http://www.datafork.com/lymphoma.htm adresinde NHL destek grubuna, kemik iliği nakli yaşadıysanız ya da yaşayacaksanız http://www.ai.mit.edu/people/laurel/Bmt-talk/bmt-talk.html sitesine üye olabilirsiniz ve böylelikle sizinle aynı güçlükleri paylaşan hasta ve hasta yakınlarıyla yazışarak bilgilerinizi geliştirebilir, yaşadıklarınızın başka insanlarca da yaşandığını görerek moral ve deneyim kazanabilirsiniz. Buna benzer başka destek gruplarını da öğrenmeniz çok sürmeyecektir. Bu tür destek grupları Amerika’da senatörleri, Beyaz Sarayı zorlayarak  kanser tedavisine, araştırmalara daha çok bütçe ayrılması için kamuoyu oluşturmakta, anıtlar dikmekte, tüm hastaların tıp ve sağlık politikası konularında bilgi sahibi olmasına çalışmaktadır. Örneğin http://www.citizens.org/ doğal tedaviler konusunda toplumsal eğitimi sağlamaya çalışan bir sitedir.

 

 

Keten Tohumu Yağı

Bu sitelerde uzun zamandır kullanıldığı söylenen ilginç bir besin maddesi bulacaksınız. Keten tohumu yağı.(Flax-seed oil) Bu yağ, keten tohumundan elde edilen bezir yağından farklı bir maddedir. Bezir yağını kullanmak zehirlenmenize neden olabilir. Ülkemizde henüz üretilmeyen, soğuk sıkılmış ve soğukta saklanabilen keten tohumu yağı, balık yağının iki katı omega 3 ve omega 6 yağ asidine sahiptir ve alternatif  kanser diyetinin baş maddesidir. Ancak, tek başına kansere karşı savaşamadığı, mutlaka lor peyniri ya da az yağlı yoğurtla karıştırılması gerektiği özellikle belirtilmektedir. Bu diyetin yaratıcısı biyokimyacı Dr. Johanna Budwig birkaç kez Nobel’e aday gösterildiği söylenen bir Alman bilimcisidir. 1950 lerden bu yana birçok hastanın onun diyeti sayesinde kanserden kurtulduğu söylenmektedir. google, altavista ya da yahoo arama motorlarına Dr. Budwig yazarak ulaşabileceğiniz bu bilim insanının tedaviye ilişkin bilgilerine:  http://home.online.no/~dusan/diseases/cancer/cancer_dr_budwig.html adresinden ya da http://naturesdistributors.com/Articles/Articles/dr.htm,  http://www.lightsv.org/bud1.htm ve http://www.public.usit.net/spinner/index.html adreslerinden de ulaşabilirsiniz. Keten tohumu yağının yoğurtla iyice karıştırıldığında özel bir protein ürettiği, bu yağı yedikten sonra yarım saat kadar güneş alınması gereğinin üzerinde durulmaktadır.

Edinmek isterseniz, Flax seed oil(keten tohumu yağı) nı,  Barleans firmasının İngiltere ya da Belçika’daki distrübütörü olan http://www.minami-nutrition.com/en/barleans/index.htm adresinden veya başka bir firma olan http://www.omeganutrition.com/index.htm adresinden bulabilirsiniz. Barleans firmasında kanser hastalarına toptan fiyat üzerinden satış yapılmaktadır. Getirmek istediğinizde gümrük sorunları yaşayacağınızdan gelen biriyle getirtmeye çalışmanızı salık verilir. Almanya’da da üreticilerini bulmanız mümkündür.

 

 

Sinerjistik Etki

Keten tohumu yağı-yoğurt ikilisinin, birbirinin etkisini güçlendiren ( sinerjik olarak çalışan) yüksek doz C vitamini, Beta glucan, E vitamini Spirulina ve selenium methionine ile birlikte alınması gerektiği söyleniyor.

Betaglucan’ı indirimli olarak http://www.arrowheadhealthworks.com/ adresinde bulacaksınız.

Buradaki http://www.arrowheadhealthworks.com/E-mail.htm sayfasına girer ve formu doldurursanız, bir uzmandan hastalığınızla ve durumunuzla ilgili hangi maddeleri kullanmanız gerektiğine dair yazılı cevap alacaksınız. Betaglucan 3.1 adlı bir ürün bugün ülkemize çok çeşitli ürünleri ithal edilen Solgar firmasının İngiltere’deki listesinde de var, ancak Türkiye’de henüz satılmıyor. Getirtilebilir ama kullanım miktarı olarak pahalıya geleceğinden Amerika’dan toz halinde ve kilo ile alınması daha ekonomik olacaktır. Betaglucanın kanserdeki yararına ilişkin birçok bilimsel yayın bulunmakta. Bu yayınları da doktorunuzla görüşebilir ve düşüncesini öğrenebilirsiniz.

Hastalığı aktif olanlar için günde üç kez 3 gram C vitamini (ester C, normal C ye oranla daha uzun süre vücutta kalıyor ve emilimi daha yüksek) almak gerektiği söyleniyor . Solgar, Life time vb. gibi  birçok ithal firmanın ürünü olarak ülkemizde var. C vitaminin fazlası vücuttan atıldığı için fazla dozun ishalden başka bir etki yapmayacağı bildiriliyor. (Ancak birkaç tür kanserde yüksek doz C vitamininin zararlı olacağı belirtiliyor.) Yüksek dozda C vitamininin genetik bozulmalara neden olabileceği iddiası ise alternatif tıp sitelerinde şiddetle red ediliyor. Bu konuda http://www.mercola.com/2001/jul/11/vitamin_c_cancer.htm adresine bakabilirsiniz. http://www.cforyourself.com/ adresinde C vitamininin bu tür hastalıklarda ne denli önemli olduğu kanıtlanmaya çalışılıyor, ve alınması gereken doz ile ilgili bilgiler yazılıyor.

Spirulina, çok zengin klorofil içeren mavi-yeşil yosundan elde ediliyor. Kullanım miktarına baktığınızda ekonomik olabilecek bir çözüm bulmak zorunda kalacaksınız. [email protected] adresine bir mail atarsanız yaklaşık 50$ / kg. olmak üzere sağlayabilirsiniz. Bu en ucuz fiyatlardan biridir. Çeşitli firmalar spirulinayı üretiyor.

Selenyumun çok güçlü bir antioksidan olduğu biliniyor ve birçok hastalıkta kullanılıyor. C vitamini ile birlikte mutlaka selenometionine formunun kullanılması gerekli, çünkü inorganik olduğunda C vitamini selenyumun emilimini engelliyor. E vitamini ile birlikte kullanımının tedavi gücünü artırdığı söyleniyor.

Uzun yıllardır kimilerinin kabul ettiği, bilimsel tıbbın ise ispatlanmadığını söylediği ve dozu aşıldığında tehlikeli olan ve halk arasında şeker hastalığında kocakarı ilacı olarak kullanılan acıbadem çekirdeğine ilişkin bazı siteler de bulacaksınız. Bu sitelerden birinde İncil’e atıfta bulunuluyor ve meyve çekirdeklerindeki yarardan söz ediyor. En çok acıbadem ve elma çekirdeğinde bulunduğu söylenen B 17 vitamininin kanserle mücadelede önemli bir madde olduğu, günde vücut ağırlığınızın her 4.5 kilosu için 1 taneyi geçmeyecek miktarda ve bir taneden başlayarak ve günde birer tane artırılarak yenecek acıbadem çekirdeğinin kanserlerde büyük ölçüde iyileşme sağladığı belirtiliyor. B 17 vitamini aynı zamanda http://208.234.10.47/mcart/?task=item&ItemID=IT184 adresinde Laetrile adında ilaç olarak da satılıyor. Amerika’da kullanımı yasak, ancak alternatif sitelerde üzerinde çok duruluyor.

Yine bazı sitelerde, bir psikiyatrik ilaç olan Naltrexone’un düşük dozda kullanımlarının birçok kanser vakasında iyi geldiği de yazılıyor. Buna ilişkin bilgiyi http://www.lowdosenaltrexone.org/ adresinde bulabilirsiniz. Tüm bu maddeleri kullanmayı düşündüğünüzde ama özellikle ilaç niteliğinde olan Laetrile, ve Naltrexone’un kullanımında kesinlikle doktorunuzla görüşmeniz doğru olacaktır.

http://www.herbalhealer.com/, http://www.ahdintl.com/products.html, http://www.rbcnow.com/, http://www.savant-health.com/savant.html, http://naturehealer.homestead.com, http://www.avonhealth.com/ siteleri, yukarıdaki maddeleri de içeren çeşitli doğal ürünleri satan sitelerdir. Fiyat ve kalitelerini inceleyerek, bu ürünlerle ilgili bilimsel yayınları bu sitelerde okuyarak kararınızı verebilirsiniz.

 

 

Gerson Terapisi

Alternatif tedavilerin başında, doğal beslenmeye ağırlık veren Gerson terapisi bulunuyor. Bu tedaviye ilişkin ayrıntılı bilgiyi http://www.gerson.org/ adresinde bulabilirsiniz. Gerson tedavisi ile iyileşmiş hastaların kurmuş oldukları destek grubunun adresi ise: http://www.webserve.co.uk/gerson/ . Her gün yeşil sebzeler (narenciyeler daha az) ile özellikle havuç ve elma suyu ağırlıklı meyve sebze suyu yüklemesi ve vücudun toxinlerden arındırılması bu diyetin özelliğidir. Ancak, hızlı dönen katı meyve sıkacaklarında sürtünmeden oluşan ısının, moleküllerin yapısını bozduğu bu yüzden de yavaş dönen meyve sıkacaklarının yeğlenmesi gerektiği söylenmektedir. Sanırım bu görüş Amerika’da meyve sıkacaklarında yeni bir türün gelişmesine neden olmuş. http://www.aardvarkjuicers.com/ sitesi bu tür sıkacakları en uygun fiyatla satan firmalardan biri. Karşı görüş ise bunun bir kandırmaca olduğunu ve her tür sıkacağın işe yaradığını söylemektedir. Gerson terapisinde yarı pişmiş domates, ev salçası (işlenmiş domatesin çiğ domatesten daha yararlı olduğu belirtiliyor) havuç suyu, buğday filizi suyu, brokoli, maydanoz, sarımsak özellikle çok bol yenmesi ve içilmesi gereken besin maddeleridir.

 

 

Protokol 1, Alternatif Tıbbın Temel Dieti

Gerson terapisinin ve Dr. Budwig’in önerilerinin daha sonra geliştirilerek bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi üzerine kurulu olan ve bugün Alternatif tıp sitelerinde çok revaçta olan bir diet bulacaksınız. İngilizcesini [email protected]  adresinden sağlayabileceğiniz bu diet:

“Her tür alternatif tedaviye, uzman bir doktora danışarak ve onun kontrolü altında başlanmalıdır.” tümcesiyle başlayarak aşağıdaki önerileri getiriyor.

1-          Et ve süt ürünlerini yememeye çalışın. Bunlar xeno-estrogen ve arachdonic asit içerirler ve bu içerikler her tür kanser hücresinin gelişimine yardımcı olan maddelerdir.

2-          Yediklerinizin en çok % 30’u pişmiş olsun. Çiğ meyve ve sebzeyi bolca tüketin.Yavaş dönen yumuşatıcılı bir katı meyve sıkacağını yeğleyin, hızlı dönenler vitaminlerin yapısını bozmaktadır. Gerson terapisi günde 8- 12 bardak katışıksız çiğ meyve- sebze suyunu önermektedir.

3-          Her gün küçük bir sepet dolusu fasulye, buğday, marul, kıvırcık salatanın filizlerini yavaş dönen bir sıkacakta sıkarak bekletmeden suyunu için. Bolca havuç suyu ve lifli yeşil sebze sularını eksik etmeyin. Karotenlerin ve enzimlerin anti kanser özelliği vardır.

4-          Günde 500-700 ml. pişmiş ya da katkısız konserve edilmiş domates suyu için. Pişmiş domatesteki Delta karoten (lycopene), havuçtaki Beta karotenden kat kat fazla anti kanser özelliğe sahiptir.

5-          Kanser hastalarında selenyum düzeyinin düşük olduğu gözlemlenmiş ve son yıllarda selenyum kanser tedavisinde önemli bir destekleyici olmuştur. Günde 500-1000 microgram selenyum(L-selenomethionine formunda) ile 600-1200 ünite  E vitaminini birlikte alın; birlikte kullanım, olumlu etkiyi defalarca çoğaltacaktır.

6-          Günde iki kez, yemeklerden 40 dakika kadar önce birer gram beta-glucan ve günde üç kez yemekler sırasında ya da yemek sonrasında üçer gram(3000mg) C vitamini ya da birer gram Ester C vitamini alın. Beta glucan, C vitamini, E vitamini ve selenyum birlikte kullanıldığında yararları katlanarak artmaktadır.

7-          Her gün, günde iki kez 1-2 çorba kaşığı soğuk sıkım keten tohumu yağını yarım kase lor peyniri ya da yağsız yoğurtla çok iyi karıştırarak yiyin. Araştırmalar bu karışımın çeşitli yararlarından bir tanesinin de kandaki oksijenin hücrelere taşınmasını artırdığını göstermiştir. Kanser hücrelerinin oksijeni sevmediği de bilinen bir gerçektir. Bu karışımı yedikten birkaç saat sonra yarım saat kadar güneş ışını almak önemlidir.

8-          Günde iki-üç kez meyve suyuna karıştırılmış üçer tepeleme tatlı kaşığı spirulina alın. Spirulinadaki phycocyanin, kemik iliğini etkileyerek kırmızı ve beyaz kan hücrelerinin artmasını sağlamaktadır. Spirulina, havucun içerdiğinden otuz kez çok karoten içerir. Spirulina, kemoterapi sırasında ve sonrasındaki mide bulantısını önlediği gibi, bağışıklık hücrelerinin üretimini artırır.

9-          İlk gün iki damladan başlayarak ve her gün birer damla ekleyerek  20 damlada durmak üzere stabilize oksijen alın. Tadını yok etmek için meyve suyu içine katarak içebilirsiniz. Doz aşımı ishal yapar.. Stabilize oksijen % 6 seyreltilmiş (NaClO2) veya (NaClO3) dir. Kanser hücrelerinin en büyük düşmanı oksijendir. Bu konuda ayrıntılı bilgiyi http://www.oxytherapy.com/ adresinde bulabilirsiniz.

10-     Her gün, günde iki kez, dayanabileceğiniz ama rahatsız etmeyecek kadar sıcak suya (banyo küvetinin üçte biri kadar) bir kahve kupası peroksid ve 2 çorba kaşığı DMSO katılarak hazırlanmış olan banyoda 15er dakika süreyle kalınız. Her sabah temiz banyo hazırlayınız, öğleden sonraki banyoyu daldırma bir ısıtıcıyla ısıtabilirsiniz. Bu banyonun gözlerinize sıçramamasına dikkat ediniz. Konsartre peroksidi çocuklardan uzak tutunuz. Göze sıçradığında bol suyla yıkayınız.

11-     Spirulina, beta-glucan, C vitamini ve selenyum kemoterapi öncesinde de mümkün olduğunca uzun süreyle kullanılmalıdır.

12-     Beta-glucan kremi, radioterapi yapılacak ve yapılan bölgelerde dokuyu koruyucu olacaktır.

13-     Günde en az 250 gram brokoli filizi yenmelidir. Bu filizler glucoraphanin içermektedir.

14-     Laetrile, B 12 vitamini ya da mygdelin tedavisi önemli bir katkıdır. Doğal olarak en çok acıbadem çekirdeğinde, elma ve nektarin çekirdeğinde bulunan B 17 kanserle savaşımda önemli bir silahtır. Çekirdeklerin yalnızca acı olanları B 17 içerir. Brokoli filizleri ve buğday çimi de B 17 kaynağıdır.

15-     Papaya suyu (papatya değil, ülkemizde bulunmuyor) ise proteolytic enzimler taşır ve bu enzimler kanser hücrelerinin koruyucu protein kabuğunu yok ederler. Aynı işlevi ananas, serrapeptase ve pancreatic enzimler de görür. (enzimler konusunda yine http://www.arrowheadhealthworks.com/E-mail.htm adresinde enzim terapi uzmanına danışılabilir.)

16-     Manganez ve çinko düzeyi düşürülmemeli, düzenli olarak alınmalıdır.

17-     İçilen suya özen gösterilmelidir. Asla musluk suyu ya da bilinmeyen sular içilmemeli, yapay tatlandırıcılar, besin boyaları, kimyasal katkılı besinler yememelidir.

18-     Her tür şekerden uzak durulmalı çok şekerli meyveler az tüketilmelidir. Yalnızca bal az miktarda yenebilir. Kanser hücreleri şekerle beslenirler.

19-     Gergin sinirlerinizi yatıştırmak için doğal bir antidepresan olan (Hypericum perforatum) binbirdelikotu (sarı kantaron) kullanabilirsiniz.

20-     Sevgiyi duyumsayın ve gevşeyin. Huzuru ve olumlu düşünceyi sağlayacak her türlü katkıyı çekinmeden kullanın.”

Protokol 1 adındaki bu beslenme ve destek dietine başta değindiğim Maria Treben’in “Tanrının Eczanesinden Sağlık” ya da  Niyazi Eröztürk’ün “Bir Yudum Sağlık” adlı kitaplarından yararlanarak bitki çayları gibi bazı ekler de yapılabilir. Doktorunuza danışarak uygulayabileceğiniz bu dietlerin yararı ya da zararı konusunda söz söyleyebilecek bilgiye sahip değilim. Bu yüzden yukarıda adresini verdiğim siteleri ve çevirdiğim bilgileri ne tavsiye ediyor ne de onların tedavilerinin çözüm olduğunu savlıyorum. Önce de belirttiğim gibi, ulaşması benim oldukça uzun zamanımı ve emeğimi almış olan ve birçok hasta ve hasta yakını tarafından da merak edildiğinden kesin emin olduğum bazı bilgi kaynaklarına ilgilenenlerin bir an önce erişebilmesini sağlamaya çalıştım. Bu sitelere ulaşıp alternatif ya da destekleyici tıpta neler olduğunu görmesi gerekenlerin öncelikle doktorlar, eczacılar, bio kimyacılar gibi bilim insanları olması gerektiğine inanıyorum. Çünkü, buralarda yer alan bilgiler yanlış ise ancak onlar uyararak düzeltebilirler. Ben bu sitelerde dolaşırken ve mail gruplarıyla yazışırken bu alanlardan bazı bilim adamlarının da tartışmalara katıldığını gördüm. Amerikan üniversitelerindeki alternatif tıpçıların ya da destekleyici tıpçıların bilimsel tıpçılardan daha az bilimsel olduğunu da sanmıyorum. Çünkü onlar da gelenek haline gelmiş bilimsel yöntemlerle çalışıyorlar. Sanırım yalnızca biraz alışılmışın ya da koşullanılmışlığın dışına çıkabilme cesaretiyle. Doktorluğun birinci ilkesi olan hastaya zarar vermekten kaçınma ilkesini hiçbir üniversite araştırmacısının görmezden geleceğini de sanmıyorum. Kanseri yakından görmüş, tedavinin ilaç, bakım, moral, sevgi, umut, vb. birçok faktörle başarı sağladığına tanık olmuş biri olarak söylemek istediğim, üniversitelerimizin tamamlayıcı tıp konusunda bilimsel çalışmalara başlamasının zamanının geldiğidir.

 

Hosted by www.Geocities.ws

1