ANGİNA PEKTORİS

1- NİTRATLAR:

Etki mekanizmaları: Nitratlar vücutta enzimatik olarak NO’ye (nitrik okside) dönüşerek etkirler. NO guanilat siklaz’ı aktive ederek GTP’den kuvvetli bir vasodilatör olan siklik GMP’nin yapımına neden olur. Sonuçta venöz kapasitan damarlarda genişlemeye bağlı olarak kalbe dönen kan akımında azalma ve arteryel kan basıncında da düşme sağlayarak, hem preload’u, hem de afterload’u azaltır. Enddiastolik ventrikül içi basıncının yani duvar geriliminin azalmasını sağlar. Bu da bir yandan subendokardiyal bölgenin kanlanmasını olumlu yönden etkilerken, diğer yandan kalbin işyükünün azalmasına bağlı olarak oksijen ihtiyacının da azalmasına neden olur.

Yan etkileri: Baş ağrısı, hipotansiyon, refleks taşikardi

Kontrendikasyonları: Hipotansiyon, şok, hipertrofik obstriktif kardiyomiyopati (İHSS), Aort stenozu

*** Nitratlarla birlikte Sildenafil citrate (Viagra) kullanımı ölümcül hipotansif ataklara neden olabileceği için kontrendikedir.

İSOSORBİTDİNİTRAT (İSDN): 5 mg, 10 mg, 20 mg’lık şekilleri vardır. Prodrug olup karaciğerde isosorbit mononitrata dönüşerek etkir. Tolerans gelişebildiği için günlük tedavide, 4-12 saatlik intervallerin (İlaçsız-ilaç kan düzeyinin sıfırlandığı dönemlerin) olması önerilmektedir (Örneğin; 3 x 10 mg’lık uygulamanın saat 07-13-19 da uygulanması halinde 8 saat arayla yapılan uygulamaya göre etkide anlamlı bir değişiklik olmadığı ancak tolerans gelişiminde anlamlı ölçüde azalma olduğu bildirilmiştir). Günlük ortalama dozu: angina profilaksisinde 2-3 x 10-40 mg’dır. Akut anginal durumlarda ve kontrendikasyon olmayan olgularda dil altına 5 mg, kan basıncı kontroluyla 5-15 dakika arayla 2-3 kez uygulanabilir.

İSOSORBİTMONONİTRAT (İSMN): En büyük avantajı karaciğerden first pass etkisinin olmamasıdır. Uzun etkili nitratlardandır. Günlük ortalama dozu angina profilaksisinde 20-120 mg/gün arasındadır. Genel olarak, sabah tek doz veya 2 x 1 olarak uygulanması önerilmektedir.

GLYSEROLTRİNİTRAT (NİTROGLİSERİN): Sublin-gual veya intravenöz olarak uygulanır. Unstable angina gibi akut koroner olaylarda, kan basıncı kontroluyla ve yoğun bakım ünitelerinde, dakikada 1-5 mg iv. olarak uygulanması önerilmektedir. Yurt dışında 0,8 mg’lık dil altı kapsülleri mevcuttur.

PENTAERİTHYLTETRANİTRAT (PETN): Günlük ortalama 2-3 x 50 mg dozunda kullanılması tavsiye edilmiştir.

2- MOLSİDOMİN: Etki mekanizması ve yan etkileri nitratlar gibidir. Günlük ortalama dozu: oral 2-3 x 2 mg’dır.

3- BETABLOKERLER: Kalp hızını, kontraktilitesini ve kan basıncını düşürerek kalbin oksijen ihtiyacını azaltırlar. Diastol süresini uzatarak koroner dolaşımın iyileşmesini, koroner kan akımının redistribisyonuyla ve kollateral dolaşımın arttırılmasıyla iskemik alanın kanlanmasını arttırırlar. Aterosklerotik plağın stabilizasyonunun sürdürülmesini sağlarlar. Böylece plak rüptürü veya endotel kaybı zemininde koroner trombus gelişimini azaltırlar. Mikrovasküler harabiyeti azaltırlar. Hücre zarı ve lizozomal zarları stabilize ederler. Trombosit aggregasyonunu önleyici etkileri olduğu ve oksihemoglobin disosiyasyon eğrisinde sağa doğru kaymayı sağladıkları bildirilmiştir. Ayrıca antiaritmik etkileri de vardır.

Yan etkileri: Negatif inotropik etkileri nedeniyle kalp yetmezliğini dekompanze edebilirler.

Bronkokonstriktif yan etkileri nedeniyle kronik astmatiform bronşiti olanlarda ve astımlılarda kullanılmamalıdır. Birinci dereceden fazla AV bloğu olan hastalarda, bradikardisi olanlarda, negatif dromotro-pik etkileri nedeniyle kontrendikedirler. Ayrıca Reynoud fenomeni olanlarda, kladikasyosu olanlarda, periferik arter hastalığı olanlarda kontren-dikedirler. Alfabloker ile kombine edilmemiş olan betabloker kullanımından Feokroma düşünülen veya Feokromasitoması olan hastalarda mutlaka kaçınılması gerekir. Nadolol, Sotalol, Atenolol gibi renal atılımı olan betablokerlerin renal yetmezliği olan hastalarda kullanımında çok dikatli olunmalıdır. Sulfonilüre ve İnsulin kullanan dibetik hastalarda hipoglisemiyi maskeledikleri ve daha ağır hipoglisemiye neden olabildikleri için çok dikkatli olunmalı veya kullanımından kaçınılmalıdır. Hiperlipidemili hastalarda non-selektif betabloker ajanlar kullanılmamalı veya beta-1 selektif ajanlar veya ISA’lı (parsiyel agonist) ajanlar veya alfabloker özelliği de olan ajanlar tercih edilmelidir.

Etken madde

Ortalama oral dozu

1-ISA’sız nonselektif betablokerler

Nadolol

Metipranolol

Propranolol

Sotalol

1 x 60-240 mg/gün

2-3 x 20 mg/gün

2-3 x 40-80 mg/gün

1-2 x 80-160 mg/gün

2-Nonselektif ISA’sız vasodilatör betablokerler

Carvedilol

Bucindolol

Labetolol

1 x 12,5-50 mg/gün

3-Nonselektif ISA’lı betablokerler

Carteolol

Mepindolol

Oxprenolol

Penbutolol

Pindolol

1 x 5-20 mg/gün

2 x 2,5-5 mg/gün

2-3 x 40-80 mg/gün

1 x 20-80 mg/gün

1-3 x 5 mg/gün

4-ISA’sız Kardiyoselektif (Beta-1 selektif) betablokerler

Atenolol

Betaxolol

Bisoprolol

Metoprolol

1 x 50-100 mg/gün

1 x 10-20 mg/gün

1 x 2,5-10 mg/gün

2 x 25-100 mg/gün

5-ISA’lı Kardiyoselektif (Beta-1 selektif) betablokerler

Acebutolol

Celiprolol

1 x 400-800 mg/gün

1-2 x 200 mg/gün

Betablokerler kardiyoselektif ve nonselektif olarak veya intrisik sempatomimetik aktivitesi (ISA) olanlar ve olmayanlar diye sınıflanmaktadırlar. Ayrıca ek olarak alfa-1 reseptörleri de bloke edebilen betablokerler de olup vasodilatatör etkileri nedeniyle kalp debisinde azalmaya neden olmayabilmektedirler.

3- KALSİYUM ANTAGONİSTLERİ: Koroner spazmı olan (Varyant angina) hastalarda seçilecek ajanlardır. Antiateromatöz etkileri nedeniyle aterosklerotik kalp hastalığı tedavisinde ayrı bir yerleri olabilir. Ancak çabuk ve kısa etkili Dihydropiridin grubu kalsiyum antagonistlerinin miyokart infarktüsü ve mortalite riskini artırabildiği bildirilmiş olduğundan, bu tip kalsiyum antagonistlerinin betablokerlerle kombine edilmeden kullanılmamaları veya daha çok Verapamil veya Diltiazem gibi antiaritmik etkili, refleks taşikardiye ve sempatik aktivasyona yol açmayan ajanların seçilmesi veya hiç olmazsa yavaş ve uzun süre etkili dihydropiridinlerin seçilmiş hastalarda kullanılması tavsiye edilmektedir.

Dihydropyridinlerde kalbin otomatisitesi, ileti ve kontraktilitesi üzerine belirgin bir etki görülmez. Bu nedenle betablokerlerle birlikte rahatlıkla ve güvenilir bir şekilde kullanılabilirler. Ancak Verapamil ve Diltiazem betablokerlerle kombine edilirlerse negatif dromotrop ve kronotrop etkilerde sumasyon etkisi olacağından tehlikeli olabilirler (AV blok, bradikardi ve arrest tehlikesi!). Buna karşın Verapamil ve Diltiazem (antiaritmik kalsiyum antagonistleri) ile de flushing, ayak bileği ödemi ve refleks taşikardi gibi yan etkiler pek görülmez. Ayrıca Digoxin alan hastalarda Digoxin’in klerensinde azalmaya neden olabildiklerinden dikkatli olunmalı ve bu ajanları (Verapamil, Diltiazem) alanlarda doz azaltılmalıdır. (Bkz: Digoxin ilaç etkileşimleri)

4- HÜCRESEL DÜZEYDE ANTİİSKEMİK ETKİ GÖS-TEREN AJANLAR: (Trimetazidine 3 x 20 mg, Carnitene 2-3 x 1 gram) Doğrudan hemodinamik etkileri olmamakla beraber hipoksiye bağlı olarak hücre içinde ve immun sistemde gelişen olaylara etki ettikleri ve böylece sitoprotektif ve antianginal etkiler gösterdikleri bildirilmiştir.

Dihydropyridinler

Etken madde

Ortalama doz

Yan etkiler

Kontrendikasyonlar

Nifedipin

Nifedipin (slow releasing)

Nicardipin

Nitrendipin

Nisoldipin

Isradipin

Nilvadipin

Felodipin

Amlodipin

Lacipidin

2-3 x 10-20 mg

1 x 30-90 mg

3 x 20 mg

2 x 10 mg

2 x 5 - 10 mg

2 x 2,5 mg

1 x 8 - 16 mg

1 x 5 - 10 mg

1 x 2,5 - 10 mg

1 x 2 - 8 mg

Yüzde kızarma (flushing), başağrısı, başdönmesi, yorgunluk, halsizlik, ayak bileği ödemi, paresteziler, allerjik reaksiyonlar, nadiren kan tablosunda bozukluklar , hipotansiyon

Koroner arter hastası olanlarda tek başına kısa etkili Dihydropiridinlerin kullanımından miyokart infarktüsü riskini arttırabilecekleri bildirildiği için kaçınılması tavsiye edilmektedir.

Anti aritmik etkili kalsiyum antagonistleri

Etken madde

Ortalama doz

Yan etkiler

Kontrendikasyonlar

Verapamil

Diltiazem

Gallopamil

3 x 40-120 mg

3 x 30-90 mg

3 x 25-50 mg

Bradikardi,kardiyak ileti bozukluğu, negatif inotropi, hipotansiyon, kabızlık, bulantı, baş dönmesi,baş ağrısı, allerjik cilt reaksiyonu, transaminazlarda yükselme, çok nadiren flushing ve ayak bileği ödemi,

NYHA fonksiyonu klas III/IV sistolik kalp yetmezliği, Hasta sinus sendromu (SSS), 1.dereceden fazla AV blok, ciddi hipotansiyon

5- KORONER TROMBOZİS PROFİLAKSİSİ: Ortalama günde 75-300 mg ASA (Aspirin) veya 2 x 250 mg Ticlopidine veya Clopidogrel (1 x 75 mg/gün) ya da her üçününde kullanılamadığı durumlarda (oral antikoagulanlar kontrendike değilse) düşük doz Warfarin verilmesi tavsiye edilmektedir.

6- ANTİBİYOTİK TEDAVİSİ: Son yıllarda C.pneumoni-ae ateroskleroz etiyolojisinde oldukça ön plana çıkmıştır. Burada halen ne süreyle, nasıl bir tedavinin yapılması gerektiği belli olmamakla birlikte hastalığın seyrinin durdurulması veya morbiditesi ile mortalitesinin azaltılmasında antibiyotik tedavisinin yararlı olabileceği (hiç olmazsa seçilmiş olgularda) düşünülmektedir. Miyokart infarktüsü gelişiminin önlenmesinde ve hastalığın regresyonunun sağlanmasında; azalid, makrolid veya tetrasiklin grubu antibiyotiklerin uzun süreli kullanımı üzerinde durulmaktadır. Belirlenmiş tedavi tavsiyeleri için geniş ölçekli ve sürmekte olan çalışmaların sonuçları beklenmektedir. (Not: Yüksek dozda statinler ile bu grup antibiyotiklerin ortak kullanımında miyozit riskinde artış olabilir!!!)

B- UNSTABLE (KARARSIZ) ANGİNADA TEDAVİ

Karasız angina düşünülen bütün hastalar yoğun bakım ünitesine yatırılarak tedavilerine başlanmalıdır. (Tedavi edilmeyen olgularda infarktüs riski %11-20 arasındadır.)

Unstable anginada olayların altında, lokalize endotel kaybına bağlı olarak kısmi tıkanıklık yapan, intravasküler pıhtıyla komplike bir aterom plağı yatar. Bu aterom plağına kararsız plak da denir. Bu nedenle tedavideki amaç; pıhtının gelişiminin durdurulması ve damarın açık tutulması yoluyla miyokart infarktüsünün önlenmesidir. Endotel rejenerasyonu sağlanana kadar hastaların yoğun bakım ünitesinde tutulmaları ve antikoagüle edilmeleri gereklidir. Ayrıca vasospazmın kontrolü ve antiiskemik tedavinin uygulanması son derece gereklidir.

Heparin’in i.v.olarak, aPTT’yi 1,5 - 2 misli olacak şekilde tutan dozda veya 100 Ü/kg bolusu takiben 15 Ü/kg/saat dozunda devamlı infüzyonu önerilmektedir. 3-5 gün heparinizasyonu takiben 14 gün kadar düşük molekül ağırlıklı Heparin (LMWH) ile tedaviye devam edilmesi faydalı olabilir.

Enoxaparin ile yapılan bir çalışmada 30 mg i.v. puşeyi takiben, 2 hafta, 12 saat arayla 1 mg/kg s.c. Enoxaparin uygulamasının yüksek riskli unstable angina ve nonQ-miyokart infarktüsünde klasik Heparin tedavisine göre ölüm ve infaktüs riskini %20 azalttığı yayınlanmıştır.

Aspirin (ASA) bütün hastalara, kontrendike olmadıkça, derhal verilmelidir. Başlangıçta 300mg çiğnetilmeli ve daha sonra günde 75-300mg arasında bir dozla tedaviye devam edilmelidir (ASA kontrendikeyse Ticlopidine veya Clopidogrel gibi ajanlar kullanılabilir).

Nitrogliserin i.v. 10-20 mikrogram/dakika dozundan başlanarak kan basıncı ve kalp hızına göre infüzyon hızı ayarlanmalıdır.

Kontrendikasyon olmayan bütün hastalara betabloker uygulanması yararlıdır. Başlıca kontrendikasyonları ise; bradikardi (60/dakikanın altında kalp hızı), hipotansiyon, orta ve ağır dereceli kalp yetmezliği, periferik hipoperfüzyon bulguları veya periferik damar hastalığı, AV blok, ağır KOAH ve bronşiyal astmadır.

Nitrat, betabloker ve antiaggregan-antikoagülan tedaviye rağmen semptomatik kalan olgularda tedaviye kalsiyum antagonistleri ilave edilebilir.

Unstable (kararsız) angina tedavisinde; 24 saat içinde stabilize olmayan veya Troponin T pozitifliği gelişen tüm olguların koroner anjiyo yapılarak değerlendirilmeleri ve uygun olgularda gecikmeden revaskülarizasyon yapılması tavsiye edilmektedir. Unstable anginalı hastalarda medikal tedavinin 18-48. saatleri arasında PTKA (perkutan translumninal koroner anjiyoplasti) yapılan bir araştırmada mortalitenin %0.4, miyokart infarktüsünün %2,9, acil by-pass operasyonunun %0.7 ve akut vasküler oklüzyonun %2.2 oranında gerçekleştiği bildirilmiştir. Revaskülarizasyon olasılığı olduğunda LMWH’ye göre unfraksiyone Heparin tedavisinin tercih edilmesi kanama komplikasyonlarının kontrolünün sağlanabilmesi için uygundur. Çünkü LMWH’nin etki süresi daha uzun olup, antidotu yoktur.

3- Revaskülarizasyon:

Amaç; infarktüs riskini azaltmak, prognozu iyileştirmek, efor kapasitesini arttırmak ve anginal yakınmaların iyileşmesini veya semptomların ortadan kaldırılmasını sağlamaktır.

Revaskülarizasyon 3 metodla uygulanabilmektedir.

1- Perkutan Transluminal Koroner Anjiyoplasti

2- Koroner By-pass Operasyonu

3- Transmiyokardiyal Laser Revaskularizasyon

A- PTKA (Perkutan Transluminal Koroner Anjiyoplasti): Genellikle tek veya 2 damar hastalığı olanlarda

a) Standart metodlar: Balon anjiyoplasti

Stent implantasyonlu balon anjiyoplasti

b) Diğer metodlar:

Rotasyon anjiyoplastisi

Yüksek frekans anjiyoplastisi

Laser anjiyoplasti

Aterektomi

Ultrasonik anjiyoplasti (Kalsifikasyonlu plaklarda)

İntrakoroner aspirasyon trombektomisi (Taze infark-tüslerde)

PTKA endikasyonları: Tek veya 2 damar hastalığı

PTKA kontrendikasyonları: Sol ana koroner arter stenozu

PTKA İÇİN KORONER LEZYONLARININ SINIFLANMASI (AHA/ACC)

(Tip A) Başarı oranları yüksek (>85) ve düşük riskli lezyonlar

Konsantrik, kısa (<10 mm), kolay ulaşılabilen, açılaşma yapmayan (<45 derece), yumuşak konturlu, kalsifikasyonsuz veya minimal kalsifikasyon içeren, ostiyal lokalizasyonda olmayan, total tıkanma yapmamış olan, major dalları da içermeyen lezyon

(Tip B) Orta başarı oranları olan (%60-85) orta riskli lezyonlar

Tubuler (10-20 mm), eksentrik, orta veya ağır dereceli kalsifikasyonlu lezyonlar, 3 aydan yeni total oklüzyonlar, ostiyal yerleşimli lezyon, çiftli kılavuz tel gerektiren bifurcatio lezyonları, bir miktar trombuslu lezyonlar, lezyonun proksimalinde orta derecede tortuosite olması, orta derecede açılaşma (45-90 derece arası) olan segment, düzensiz kontur

(Tip C) Başarı oranları düşük (<%60) ve yüksek riskli lezyonlar

Diffüz (>20 mm), proksimali aşırı tortuöz lezyonlar, aşırı açılaşma görülen (>90 derece lezyonlar, 3 aydan eski total oklüzyonlar, major yan dalları korumanın mümkün olmayacağı lezyonlar, kırılgan (friable) lezyonlu dejenere ven greftleri

Başarı oranları: PTKA’da uygun olgularda, başarı oranları %95’in üzerinde olarak bildirilmeye başlamıştır. Başlıca komplikas-yonları disseksiyon ve restenozdur.

İlk 6 ay içinde, bu olguların %20-40’ında restenoz gelişme riskinin olduğu bildirilmektedir. Her restenozun da tekrar PTKA ile dilatasyonu yapılabilir. Ancak buradaki restenozun asıl sebebi aterosklerozdan çok, dokunun travmaya cevabı olduğu için restenoz gelişiminin erken tanısı çok önemlidir. Geç yakalanan restenozlarda kalsifikasyon gelişimi nedeniyle PTKA ile tekrar tedavi şansı ortadan kalkabilmektedir. Bu nedenle hastaların (PTKA sonrasında) tekrarlanan efor testleriyle takibi, ayrıca 6 ay sonra koroner anjiyografinin tekrarıyla kontrol edilmeleri tavsiye edilmiştir. Önerilen bir protokol 2. hafta, 6. hafta, 12. hafta ve 6. ayda postPTKA (stress) testleriyle hastaların takibidir.

Disseksiyon gelişen olgularda stent implantasyonun denenmesi ve bu yolla akut oklüzyon gelişimi engellenemiyorsa, by-pass operasyonu yapılması tavsiye edilmektedir.

B. Koroner Arter Cerrahisi:

Medikal tedavi altında riski operasyon riskinin üzerinde ve prognozu opere olanlara göre daha kötü olan veya kötü prognoz kriterlerine sahip olan ve PTKA uygulanması mümkün olmayan hastalarda ya da PTKA komplikasyonlarının tedavisinde uygulanabilen bir revaskülarizasyon yöntemidir (Bkz. Koroner arter by-pass greftleme ameliyatları bölümü).

Operasyonlar, başlıca; Aortokoroner ven greftleriyle KABVG (koroner arter by-pass ven greftleme) , Arteria thoracica interna (mammaria) ile LIMA veya RIMA-KABG şeklinde veya endarterektomi uygulaması şeklinde yapılır.

Ven greftlerinde 5 yıllık açıklık %75’den fazla, 10 yıllık açıklık ise %50 civarındadır. IMA-By-passlarında ise 10 yıllık açıklık %91’in üzerindedir.

C- Transmiyokardiyal Laser Revaskülarizasyon (TMLR):

Sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu %30’un üstünde olup, iskemik semptomlu ve inoperable olan hastalarda, yeni geliştirilen ve halen de gelişimini tamamlamamış bir tedavi yöntemi olan TMLR’de, sol torakotomiyle hasta açılarak, CO2 laserle iskemik bölgeye 20-40 küçük transmiyokardiyal kanal açılmaktadır. Bu yolla tedavi edilen hastaların 2/3’ünde semptomatik düzelme, sol ventrikül fonksiyonlarında düzelme ve iskemi dökümantasyonunda iyileşme olduğu bildirilmiştir. Ancak uzun dönemli sonuçlar zaman içinde ortaya çıkacaktır. Bugün endikasyonu medikal tedavinin yetersiz olduğu ve diğer revaskülarizasyon yöntemlerinin kontrendike olduğu durumlardır.

KORONER ARTER CERRAHİSİNİN ENDİKASYONLARI VE KONTRENDİKASYONLARI

ENDİKASYONLAR

KONTRENDİKASYONLAR

-Günlük yaşantıyı kısıtlayan angina

-İstirahat EKGsinde veya efor testinde ağır iskemi bulguları

-Sol ana koronerde %50 ve üzerinde stenoz

-LAD (RIVA)’da proksimal ³ %70’den fazla stenoz ve diğer major ve önemli koroner arterlerde ciddi stenozlar (Sol ana koroner lezyonuna denk düşecek ağırlık)

-En az %50 stenozlu proksimal 3 damar hastalığı

-Orta ve ağır sol ventrikül disfonksiyonuyla birlikte %50 ve üzerinde darlıkların olduğu 3 damar hastalığı (LVEF<%50)*

-İskemi bulgusunun ve anginanın olmaması

-Koroner arterlerin greftlenemeyecek durumda olması veya lezyonların greftlenemeyen (çok distalde ve çok ince arterlerde) arterlerde olması

-Sadece kalp yetmezliği semptom ve bulguları görülen kötü sol ventrikül fonksiyonlu olgularda (LVEF<%20-30)

-Uyumsuz hastalarda

-Hastaların ameliyatı kabul etmemesi

-Çok yaşlı, ileri derecede debil ve yatalak, hareketleri kısıtlanmış hastalarda

* LVEF: Sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu.

KORONER ARTER HASTALARININ ANTİİSKEMİK TEDA-VİLERİ NE ŞEKİLDE YAPILIRSA YAPILSIN (İSTER CERRAHİ, İSTER MEDİKAL), ATEROSKLEROZUN SEKONDER PROFİLAKSİSİ UNUTULDUĞU TAKDİRDE BAŞARI ÇOK KISA SÜRELİ OLUR. VE KAYBEDİLEN SÜRE İÇİNDE PROGNOZ DA KÖTÜLEŞİR. Bu nedenle antiiskemik tedaviyle aynı anda antiaterosklerotik profilaksi başlatılmalıdır (Sigara bıraktırılmalı, dislipidemi tedavisi, hipertansiyon tedavisi, diabet tedavisi, hareketsizliğin önlenmesi gibi önlemler derhal alınmalıdır).

Hosted by www.Geocities.ws

1