Ayaga Kalk Çocukkadin ve Orada Kal - Nazli Ökten

 

Bambaska toplumsal çevrelerden, bambaska karakterde iki kadin. Iyi bir egitim firsatina sahip olmus olmanin disinda tek ortak noktalari yasam öykülerini yazmis olmalari. Bir de dünyada bir seylerin yanlis gittigi duygusu. Cumhuriyetin iki kadini. Biri baslangicinin umutlariyla piriltili ve inançli, digeri tamamina varamamis sonuçlarinin yarattigi hayal kirikligiyla küskün ve hirçin. Bu iki kadinin yasam öyküleri isimleri kadar isaretli.

Mîna Urgan. isminin Mekke'deki Mîna dagiyla hiç bir ilgisi olmadigini, dinsel bir çagrisimdan degil, tam aksine Farsçada kadeh anlamina gelen bir kelimeden esinlenildiginin altini çizse bile tipki ismi gibi, ailesi de belli bir gelenegin saglamligi üzerine oturmus; tüm siradisiliklari sinifsal konumlariyla tazmin edilip hos görülecek olan bir ailenin üyesi olarak Mîna Urgan, ne denli muhalif olsa da hiçbir zaman tutuklanmayacak olmanin sevimli utancini yasamis.

Kanat Güner, isminin laneti üzre, kendisini yere, bu dünyaya baglayacak tüm köprüleri bile isteye, göz göre göre atmis, kendisine tehlikeli bir uçustan baska hiçbir seçenek birakmamis bir kadin. Dar gelirli bir ailenin doktor olup yasliliginda ana babasina baksin diye yetistirilmis küçük kizi. Tasranin bunaltisindan kaçip geldigi büyük sehirde kanatlarinin gücünü sonuna dek denemeye kararli tuhaf bir kus.

82 yasindaki Mîna Urgan, yasam öyküsüne "Ihtiyarlar ne yapar? Anilarini yazarlar" diye basliyor. Anilarini yazan 27 yasindaki Kanat ise hizlandirilmis bir ömrün çabuk yaslanmis küçük kizi olarak palyaço maskesinin altindan gülümsüyor bize. Biri tüm hayatini sevdigi, inandigi isleri yaparak geçirmis, su ya da bu biçimde özledigi dünya için mücadele etmis bir genç bir nine; digeri tüm hayatini kayip bir anlamin yakici isiginda kanat çirpislariyla geçirmis ihtiyar bir bebek. Birincisine alkis tutup ikincisine acimak ilk ve en dogal tepkimiz olsa da Kanat'in kitabini okurken en son aklinizdan geçen sey, acima duygusu, çünkü o herseyin farkinda ve seçtigi yolun sonuçlarini inanilmaz ve acimasiz bir açiklikla bilen bir kadin. Dünyaya aci çekmek üzere gelmis ve bu acisini dindirecek herseye açlikla saldiran bir bebek; ama çok akilli, kendisini asla kandirmayan bir bebek.

Bir eroinmanin anilari, her kusagi derinden etkileyen izlerle doludur. Seksenlerde Christian F.'nin anilari hepimiz için bir yerlerde kendi ömrünü zamanindan önce bir mum gibi yakip eriten insanlarin varliginin ürperticiligini, bir yandan da çekiciligini tasiyordu. Ama o, uzak bir kültürde, insanlarin birbirinden kopuk ve yalniz olduklari soguk ülkelerden birinde yasiyordu. Biz ise hep birbirimizi yalnizliktan üsütmeyecek hatta kimi zaman sicaktan bunaltacak kadar yakin yasiyorduk. Artik o uzak ülkeler yakin oldu ve birey olarak yasamanin, bireysel seçimlerin basdöndürücü trajedisinin kahramanlari olmanin dayanilmaz ürpertisini ve çekiciligini yasamak sehrimize gelip dayandi. Ot bulmanin pek zor oldugu ama beyazi nerede bulacagini herkesin bildigi bir sehirde gidecek yeri kalmamislarin gidecegi tek yere gitti. Içine dogdugu dünyanin berbatligiyla basa çikma yolu olarak seçtigi sey, kendisini nereye götürdüyse oraya kadar gitti. Seçilmemis bir dünyaya seçilmis bir veda. "Sahneye girmem gereken yeri iyi ayarlayamadim ama çikmam gereken yeri biliyorum" derken kastettigi buydu. Dipten daha derini yoktur diyerek... ama arkasinda bir kitap biraktigina göre hâlâ dünyadan kesilmemis bir küçük umut isigiyla.

Egitim Kanat ve Mîna'nin en zit olduklari alanlardan biri. Kanat tip okuyormus, Mîna Ingiliz Dili ve Edebiyati. Kanat okuldan küçümseme ve tiksintiyle sözederken Mîna, saygi ve sitayisle aniyor o yillarini. Mîna egitimin ona ve baskalarina açtigi ufuklardan, yarattigi olanaklardan umut ve sevgiyle sözederken, Kanat bikkinlik ve karamsarlikla aniyor okul siralarini. Biri aydinlanmanin ve cumhuriyetin faziletlerini bizzat yasamisken öteki hayal kirikligiyla bizzat yüzlesmis. Bu iki kadinin öyküsü cumhuriyetin bir öyküsü gibi. Önce parlak bir acemi sonra küskün bir dolandirici. Mîna, bu müthis ve tatli kadin, "eger çalisirsak, dogru dürüst egitim görürsek aç biilaç ortalarda kalmayacagimizi biliyorduk" diyerek simdiki gençlere hak verdigini ima eden seyler söylemisse de Kanat gibilerin aç kalip kalmamaktan baska dertleri oldugunu görmemesi olananaksiz. Bir hekim olarak hem para hem saygi kazanacagini bilecek kadar akilli olan Kanat'in kendi bedenini yine ancak bir hekimin sahip olabilecegi bir acimasizlikla deney tahtasina çevirmesi nin altinda yatanlar aç kalma korkusundan fazla bir seyler degil mi? Deneyiminin sonuna kadar gitmek, en yukari çikamayacagini anladiginda en dibe vurmak arzusu, Kanat'i gündelik hayatin bildik ritmine bildigi en çiplak ve yalniz yoldan karsi çikmaya itmedi mi? Kendisine verilen rolün disina çikmak için çabalarken, bir baska rolü giyinmedi mi üzerine?

Peki ya öteki kadin, bu çaga dogsa yine böyle yasli bir çinar olmayi becerebilir miydi bilemiyorum. Dünyayi degistirmenin, hayati yasanilir kilmanin tek ve en mümkün yolunun sosyalizm olduguna yine böyle kuvvetle inanir miydi? Anlamin görünmez bir kilikla gezindigi bir çagda varolusunu yine böyle saglam kilabilir miydi? Yeni kurulan bir cumhuriyetin ve etrafini saran sanatçilarin göz alan isigiyla beslenen bu kadin Kanat'in yerinde olsa ne yapardi? Öyle ya da böyle çag ya da sinifsal kültürel konum ya da kisilik neyle açiklarsaniz açiklayin bir yanda, ana karnindan çiktigi dünyayi begenmeyip tasini taragini toplayip topragin rahminin karanligina geri dönmek isteyen bir kadin var, öte yanda ben bu dünyayi degistirmek için bir seyler yapabilirim duygusunu hala tasiyan, çocuklar doguran, kitaplar yazan bir anne.

Ben de anne olsam herhalde çocuklarima bu ikincisini örnek gösterirdim, birincisine saygimi kaybetmeden hem de çocuklarim hayatta kalsinlar diye . Kalin ve kendi yolunuzla savasin, vazgeçip, yilip "onlari" mutlu etmeyin; soru soran akilli insanlar ne kadar çabuk giderlerse o kadar iyi onlara göre. Ve sarkinin dedigi gibi "it takes blood and guts to be this cool but i am still just a cliche" yani böyle serinkanli görünmek cesaret ve kan ister ama yine de hala bir kliseyim. Bir eroinmanin altin vurusu "onlarin" pis suratlarindan timsah gözyaslari akitan bir klise olarak kalir sonunda. Ve çocuklarim bana dönüp söyle derlerdi herhalde "Peki hayatta kalmak ve onlarin kurallariyla mücadele ettigini sanmak oyunu sürdürmek degil midir? En radikal karsi koyus kendi varligini sistemin bir parçasi olmaktan çikarmak degil midir?" Ben de onlara "Sistem dediginiz sey bizim ona atfettigimiz güçten baskasini tasimaz. Kendinize varolma alanlari yaratin ve mümkünse yerinizi genisletin" derdim. Sonsuza dek böyle tartisip giderdik ya da belki de çocuklarim iyi okullarda okuyup paralarini borsada degerlendirmek, yükselmek için baskalarinin üstüne basmak olarak anlarlardi varolma alanlarinizi genisletin ögütlerimi. Belki de onlari hiç dogurmazdim belki de onlar dogmak istemezlerdi, Kanat'in dogamayan çocuklari gibi.

Ama yine de ayaga kalkalim derdim; ayaga kalkalim ve orada duralim. "Onlara" inat!

 

 

Hosted by www.Geocities.ws

1