Tuzkabugu

S/uç - Hümanur Bagli

 

Tuzkabugu

Köprü mü, tuzak mi? Anlamak için üzerinden geçmek gerekir. Ama her iki durumda da iki yakayi birbirinden ayiran tuzaktir. Geçen de geçmeyen de mazurdur.

Köprüyle tuzagi birbirinden ayiran üzerinden geçicidir. Peyniri yiyicidir. Güzeller güzeli bir prenses gerektir zehirli elmanin agzina layik oldugu. Memnu meyveye cennetten kovulmalik peygamber gerekir.

Peynir geçici bir yay sabitliginde kurban beklerken, günesli tabaklarin içinde kalsiyum kaynagi olarak parlarken farklidir. Yay bekler, tabak beklemez, arkadan aglamaz. Tuzagin mekanizmasi gizli kesintisini kesintisiz göstermek. Köprü ise köpüren sularin üzerinde beton beton, tas tastir, kurtardigiyla kurtuldugu iç içedir. Kesintisizligini kesilebilmesinde demle. Dis macunu çürük disli yanlislari herseyden önce açiga sunmali ki deliler gibi gülümseyelim.

Hayata yayiliverir tuzak ve köprüler. Yüz burusturan tuzaktir, degeri farkedilmeyen köprü. Her ani geçip atlariz da takilinca farkederiz bir yerlere gittigimizi. Zamanin geçisi de her geçis gibi, her atlayis gibi, hatta atlamayis gibi köprü köprüdür. Ama zaman yalaninin rengi, süregittigi vehminde oldugu için geçen, geçilen ve yakalr bilinmez. Köprüler görünmez olur.

Zincir denince yari oynak bir nesnedir görülen. Herbir halkayi birbirine baglayan halkalar, halkalanislar, tutus ve bu tutuslara birakilislar görünmez olur. Gerdanligin artik boyunda gerilmeyisi için iflas gerektir, bir halkanin iflasiyla halkalarin farkedilisi. Tuzak ölümdür. Toprak, yumusak ve sessiz, gözler önünde uzanirken karalar içinde bilgelesmk budur. Mezar çünkü sadece o zaman tuzak degildir. Ölü beden yasayan bedenlerin elleriyle 'yerine' konur. Zokaya gelis son zaman köprüsü cilvesidir. Alay dolu bir sonsuzluk aktivitesi.

Tuzak yuvarlak olmayan, yuvarlanmayan dünyaya, gizledigimiz selamimiz. Bilinmeyen sorulara cevapsizlik. Bilip bilip gizlesek de beklenmedik. Yarisi bekliyorsak üzerindeki köprünün kurucusu oluruz. Üstün yaratici yaratik, homofaber. Ugrastigi sadece susmamak, acikmamak, özlemek, sikilmak. Yarik dolguculugu. Ölmemek.Gelip geçmeyen köprü, suyun içmeye çesme.

Yasamak için tuzagi bilmemeli. Misinadan olmali. Tas topragin içinde tas toprak, elmalar içinde elma olmali. Muz kabugu yerdeyken seyredilen bir gök olmali.

Görülürse muz kabugu, görülmezse tuzak, görülen tuzaksa görülmeyen muz kabugu, görülen kabuksa görülmeyen tuzak. Kabugu gören yoksa degil, göstermeyen varsa tuzak.

Tuz mu? O dil çapagi. Uzak.

 

S/uç

Ayakkabilarimin yol betonunda esnemesine bakarken, etrafinda gölgeler görüyordum. Ama bakmiyordum onlara. Insandilar iste. Nesine bakacagim; ya kadinlardir, ya erkek, ya yasli, ya genç. Biliyorum onlari, daha önce gördüm. En ilgi çekici sey belki bir deli görmek olurdu, mersine degil tersine giden. Ama delilere alayla ve gizli bir deli olmayis sevinç ve gururuyla bakanlardan degilim. Garip hareketler yapan hirpani görünümlü vücudun karsidinda insanlar birlik olurlar. Gizli ürküsleri içinde daha zavalli olan onlardir. Bunu bilirim ve ilgilenmem.

Ayakkabilarimin içinde ayagim oldugu düsününce oradan yukari çikmam kolay oldu. Yürüyüsümden dolayi ayni yerde durmayip garip bir sekilde salinarak ilerleyen bir vücudum oldugunu böyle farkettim. Gömlegim, pantolonum, omzuma çöken çantam, ayakkabilarim, iç çamasirlarim vücuduma orasindan burasindan dokunuyor ve onlarin kah hafifçe, kah lastikli, pamuklu ya da sentetik tanidik dokunuslariyla bir anda vücudumu, sinirlanisini farkediyorum. Bütün bunlara ragmen yürüyorum. Iki dudagim birbirlerine degiyor. Burun deliklerimin içinde bu yeni haber havasi cisimleserek silindir küçük bir hortum olustauruyor, sonra düzensiz çikip gidiyor.

Kendimde bittigim yerim. Belki burada baslamadim ama burada bitecegim. Annemin karnindan nasil çiktigimi, göbegimden sallanan kanli ipi görmedim. Nasil kaçirdim? Halbuki sonradan su erkek vücutlu kadinin insanlarin içinden çikan suratsiz irinli yaratiklarla savastigi yapis yapis filmleri çok sevmistim. Görmedim iste ve nerede basladim bilmiyorum. Ama su an buradayim. Gömlekli, ayakkabili, yürüyorum, köseleri dönüyorum, gölgeleri takip edip onlara çarpmiyorum, delilere gülmüyorum.

Ya kendimde baslamadiysam. Ya daha küçük parçalardan biriktiysem. Ya da büyük bir seyden koptuysam. Lego gibi, oyun çamurlari gibi. Bunlari düsünmekten hoslaniyorum. Nesneye benzetiyorum kendimi çünkü. Tohumlar, su garip görünmez hücrelerin bölünüp büyüdükleri organik durumu kavrayamiyorum. Soganin lale olusunu, karpuz çekirdeginin, bol çekirdekli bir karpuza dönüsümünü, kanli irinli bir karindan miniminacik çikanin ben oldugumu. Külkedisinin arabasinin ne kadar balkabagina dönüsüsünü anlayamiyorsam. Ölümü de bu yüzden anlayamiyorum. Gözlerimi böceklerin kemirecegin. Ama su an buradayim ve nesne gibiyim.

Yapabileceklerim dönüstüklerim degil çünkü. Yapabileceklerim zihnimden çikiyor ve nesne tarafimla yapiyor yapacagini. Saçlarimi ve boyumu uzatamiyorum isteyince. Su her yanimi sarmis hücrelerle iletisimim sifir. Kendinden küçük parçaya bölünemeyen asal atomlarla da aram iyin degil. Ama ehliyet kursunda bir kere daha saçma biar sekilde hatirladigim, suratsiz hücrelerin bir araya gelmesinden olusan organlarla benim isim. Özellikle de görüp bildigim kontrol ettigim derimin kapladigi su eklemli olanlariyla. Sinif arkadasliklarinda da böyleydi, sözünü dinleyeni, seni anlayani seçerdin koluna girip beraber tuvalete gidip saçini düzelttigin insan olarak.

Aslinda korkuyorum. Onlardan; o büyüyen, bölünen, ölen küçücük görünmezlerden. Onu kocaman çizgisiz harita metod defterlerine sayfa büyüklügünde, içindeki sivida yasayan absürd isimli fertleriyle beraber çizmemiz ve desifre etmemiz, suç üstü yakalamamiz da yetmedi. Daha da anlasilmaz kildi o böylece kendini. Bak, benim mitokondrilerim, RNAlarim, hatta dioksiribonükleikasitlerim bile var. Ürktük. Asit kötü bir sey. Kola da asitli ama. Neyse.

Korkuyorunm onlardan. Delilere gülmüyorum ama ne farkeder. Içimde kaynasan kontrol edemedigim "onlar" var. Kasli, derili, ayakkabili ayagimla yaklasmam gerekiyor. Kendimde bitmedigim, bitemedigim dank ediyor. Su gölgelerinden takip ettigim insanlara benzedigim ve karman çorman mitokondrileriyle ve onlarin da göremedigim karman çorman mitokondrileriyle beraber karman çorman birarada oldugumuz. Içimle degil, içimi bilerek digimla içli disli oldugumu, ucumun bucaksiz olmadigini, uç falan olmadigimi, hatta birilerine "onlar" gibi görünmedigimi bilmek; 1 metre 60 santimetreye yakin bir uzunlukta olsam da.

 

 

Hosted by www.Geocities.ws

1