Tuzak

  Meclis-i Hulya - Edwin Scheme (Cev. Adnan Kurt)

 

"Ne diyorsun bana?

Cicekler gibi giyinmedim mi?

oyle guzel degil miyim?" *

dediginde birkac damla gozyasimi tutamadim. Uclu bucakli bir seftali bahcesi yuksek daglarla cevrilmisti. Bu manzara kendi basina huzun vericiyken, bir de burnumda kum tepelerinden esen kokular tutuyordu. Filmin kurgusu, anlatimi hemen Kurosawa'nin Dusleri'nden Seftali Bahceleri'ni andiriyordu. Gorsel sunumu anlatmam gerektiginde ancak bunu soyleyebilirim. Oysa duygulanimim cok degisikti. Dile dokmesi cok guc! Filmin ardindan kahve icmeye ciktik. Genis bir balkonda, bulundugumuz tepenin eteklerindeki binlerce yillik insan tarihinin esliginde icilen kahve, kisa ama oz soylesilerle birbirimizi yakinlastiriyordu. Gordum ki herkes filmden ayni sekilde etkilenmemis. Bir kismi son derece neseli, kucuk gruplar halinde, gelisen cevre bilincinden; bir kismi olumlu ve neredeyse utopyaci yaklasimlarla insanligin yakin geleceginden sozediyor, bir baska grup yakin gelecekte dogal yikimin kacinilmaz oldugunu, icsel kacis mekanizmalarini tartisiyordu. Birkacimiz kahvelerimizi kirilgan bir yurekmis gibi dikkatle tasiyor, uzaklarda huznumuzu ariyorduk.

Martin yanima geldi. Neden sikildigimi, umut veren bir filmden sonra neye dertlendigimi sordugunda, biraz da sertce nasil duyarsiz kalabildigini sordm. Anlattiklari durumumuzu aciklamaya yetti. Martin, Ivan Illich'in Uygun Yasama Araclari'ni konu edinen bir film izlemisti. Dunya tatlisi iki kiz cocugunun seftali bahcelerindeki yasantilarini anlatan bu film onu fazlasiyla umutlandirip neselendirmisti.

Yesilbaris orgutu, sanilanin tersine, teknoloji ve toplum iliskilerine yeni tanimlar, olasi acilimlar getirmek uzere alt yapilanmalar da iceriyor. Bir Anadolu koyu olan Erikli, kultur ve tarih zenginligi nedeniyle TeknoMovy etkinliklerini agirliyor. Dort yilda bir tekrarlanan bu toplantilarin yerel duzenleyicisinin, aslinda mafyatik iliskileri olan bir basin kralinin oglu oldugu soylentileri de dolasiyordu. TeknoMovy'nin degismez yoneticisi, hos bir Akdeniz karakteri tasiyan Italyan yonetmen Martellucci, bir donem Fellini'nin goruntu muhendisligini yapmisti. Benim sinema ve gorsel iletisim teknolojileri konusunda profesyonel bir uzman oldugum soylenemez. Ancak, bu konuda iyi bir egitim aldim. SpectralVessel adli dergide, konuyla ilgili bir takim yazilarim yayinlandi. Profesyonel olarak sanat tarihi ve siirle ugrasiyorum. Cambridge'de, Mantra adindaki sirkette yayin danismani ve redaktor olarak calisiyorum. Dostum Martin Rosegen, gorsel anlati ve izleyici etkilesimi konusunda bir doktora calismasi yapiyor. Erikli Toplantisi, onun icin kacirilmamasi gereken bir firsatti. Amatorce ugraslariysa, fazlasiyla garip: matematiksel ekoloji modellemesi, radyoteleskop tasarimi ve sayisal denetim. Bu konulardaki heyecani oylesine buyuk ki, evindeki tum aygitlar konustuklariniza hem yanit verebiliyor, hem de anlasilabilir bir Ingilizce'yle konustugunuzda komutlarinizi uygulayabiliyor. Zaman zaman dostlarinin doktorayi ve uzmanligini bir kenara birakip, bu yaratici etkinliklerini one alma onerileri az degildir.

Boylece, ikimiz Yesilbaris-TeknoMovy toplantisina basvurarak burslu olarak toplantiya kabul edildik. Erikli Koyu'nde, mimarisi korunarak yenilenmis evlerde kaliyor ve eski bir medresede de toplanti ve grup calismalarina katiliyorduk. Cesitli ulkelerden bircok sinemaci ve gorsel iletisimci gelmisti toplantiya. Yaklasik 90 kisi izleyici/katilimci, 24 kisi de sunucu/egitimci olarak bulunuyordu. Bu sene toplantinin ozel temasi sunum ve izleyici etkilesimiydi.

Salona geri dondugumuzde, az once izledigimiz filme iliskin sunusu yapmak uzere Swanson ve Fujimoto hazirliklarini tamamliyorlardi. Bu ikili, toplanti boyunca, en azindan Martin ve benim gipta ve kiskanclikla karisik nazarimizi cekip durdular. Tum grup, gerek kulturel, yas ve ulus olarak karmakarisik olmasina karsin, onlar sanki Mars'tan gelmis gibi* dolaniyorlardi. Bana kalirsa, tum ovguleri ve kiskancligi hakediyorlardi. DreamWorks'de Kurosawa ve Spielberg'in asistanlari olarak calismislar, ardindan kendi projelerini canlandirmaya baslamislardi. DreamWorks'de yapilan tum projeler, basit olarak degerlendirilenler, faydasiz ve sanatdisi bulunanlar bile birtakim onemli araclar, yeni kurgular ve carpici yaratimlar iceriyor.

Swanson, yaptiklari kurguyu ve gelistirdikleri gorsel iletisim yontemlerini ayrintiyla anlattikca, yerimde duramiyor, heyecandan bazi bolumleri kacirdigim hissine kapiliyordum. Amaclarinin, yepyeni bir sinema ve gorsel sunum teknigini tamamlamak oldugunu ve ilk urunleri olan "Herkese Ayri Seftali Bahcesi"ni izlettirdiklerini soyluyordu. Ana fikir, gorsel sunumun tek yonlu ve bu anlamda baskici ve tasarimcinin keyfince tanimlanmis yontemini kirip, izleyicinin bilinc disi etkilesimiyle secenekleri artirmak diye ozetlenebilir. Bireysel etkilesim araclari ve sanal gerceklik sunum aygitlariyla boyle bir etkilesim ancak sinirli olarak ve bilinc duzeyinde saglanabilirken, DreamWorks yonteminde toplu gosterimler, siradan gorsel sunum istasyonlari, televizyonlar bile Sanal Kuvantum Evrenleri teknigini kullanabilecekler. Birden fazla kosut (paralel) kurgusu yapilan gorsel bilesenler, matemetiksel kaos yorungeleri hesaplanarak, zamansal bir iliski yapilandirilmasiyla perdeye/ekrana yansitiliyor. Isitsel kurgu, muzik ve sesler de ayni yorunge hesaplariyla sunuluyor. Boylece izleyici, icsel secimi, ruhsal durumu ve cevre kosullarina uygun bir yorungeye takilarak izlenceyi tamamliyor. Yorunge parametreleri secici algilamayi tamamiyla kilitleyerek, algi yorungesiyle tanimlanan gorsel ve isitsel ogeler disindaki herseyi bilincli algi disinda tutuyor. Boylece ilk saskinligimizi, hayranliga donusturerek atlatmistik.

Ogleden sonraki oturumda, yerel bir grubun, guzel bir temayi biraz da harcayarak cektigi bir filmi izledik. Cagdas Turk romaninin en onemli isimlerinden oldugu soylenen Oguz Atay'in "Korkuyu Beklerken" adli kitabindan uyarlanmis, oykunmeci bir yaklasimla cekilmisti. Ama "Demiryolu Hikayecileri" nasil olursa olsun tadina doyulmayacak bir gorsel anlatimdi. Yasamda basarisiz kalan, yalnizlik icinde, belirsiz bir isyan halinde insanlari konu aliyor bu sekiz oykuluk film. Kahramanlar kendini anlatma, evrendeki konumunu belirlemekte gucluk ceker, bir yandan da kendileriyle alay eden bir gulduru ogesi barindirir. Bunu D. Hofstadter'in "Fluid Analogies"de yapilandirdigi sekilde, guldurunun insan anlayisinin temel bileseni olarak icsellendirdigim gozden kacmamali. Demiryolu Hikayecileriyse, ozgun bir akil yitirme oykusu, sarsici ve bunaltici. Geri planda Josephine Baker'in 1920'lerden gelen sesinden "J'attendrais" (bekleyecegim), tum goruntuleri bellegimize isliyordu.

Filmi hazirlayan grup SinemaTV Enstitusu'nde lisansustu egitim yaptiklarini, ve amaclarinin Turk Sinemasi icin yeni yazinsal kaynaklari etkinlestirmek, anlati ve sunum tekniklerine yerel yenilikler katmak oldugunu anlattilar. Bu baglamda, Turk sinemasinin tarihini ve kullanilan sunum yontemlerini, kurgu cesitliligindeki sikintilari ve yapilandirmadaki temel yazinsal sinirlari ve sorunlarini irdelediler. Anlatilanlar, az gelismis toplumlarda, sinirlandirilmis bakis acilari, kulturel oykunmeci yozlasma, anaparanin toplandigi toplumsal sinifin ticari kaygilari ve devlet kaynaklarinin ideolojik secimleriyle ortusen, dusunsel acilimlari ve kulturel zenginlesmeyi engelleyen sorunlarla ortaklik gosteriyordu. Benim acimdan farkli ve etkileyici gelen, tarihsel birtakim bilgilerdi. ornek olarak, 1914'te cekilin ilk Turk filmi verilebilir. Osmanli-Rus Savasi sirasinda, 1870'lerde Ruslarin zafer aniti olarak Yesilkoy'de yaptiklari Ayastefanos Abidesinin, Birinci Dunya Savasi basladiginda, yikilmasina karar verilir. Avusturya'li Sascha-Gesellschaft ile bir anlasma yapilarak, anitin yikilmasi filme alinmak istenir. Ama bir Turk tarafindan bunun yapilmasi uygun gorulerek, Fuat Uzkinay tarafindan 1914'te film cekilir. Uzkinay, Ali Efendi adinda bir sinemanin acilmasini, okulda sinema dersleri konulmasini, Ordu Sinema Dairesi'nin kurulmasini saglayarak, agirlikli olarak devlet kaynakli bir sinema girisimini olusturur. Turk sinemasinin en onemli ismi Muhsin Ertugrul, Almanya'da ve Turkiye'de yaptigi film calismalari; Stanilavski ve Meyerhold'la iliskileri, Greta Garbo'yu Istanbul'da agilayip tanitmasiyla, ve onemli yazinsal kaynaklari sinemaya aktararak bu sanatin organizasyonunda sivil bir onculuk etmistir. Daha cok gazeteci kimligiyle taninan Sedat Simavi ise, 1917'de konulu ilk Turk filmi olan Pece'yi cevirmistir. Diger calismalari yarim kalip, basarisiz olduysa da, yayincilik ugraslariyla birlikte, iletisim alaninda onculerden oldugu soylenebilir. Gorsel iletisim denemelerinden ve yeni soluklardan birisi de, oldukca erken zamanlarda-1960'da trajik bir sonla tamamlaniyor. "Evvel Zaman Icinde", Turgut Demirag'in yapimciligini, Yalcin unsal'in da cizimlerin ustlendigi uzun metrajli bir cizgi film denemesidir. 1951'de baslayan calisma, 1960'da tamamlanip laboratuvar calismalari icin A.B.D.'ye gonderiliyor ve kayboluyor! Bu filmden kalan bir parca ve uzerine kurulmus ekleri izledik. Klasik bir Turk Masalini konu alan film, asiri derecede sikici, siradan ve anlatim kitligi iceriyor olmali. Ama baslangicindaki gercekustu giris cok etkileyiciydi: "Bir varmis, bir yokmus. Zaman zaman icinde, kalbur saman icinde. Deve tellal iken, horoz imam iken, manda berber iken; annem kasikta, babam besikte iken... Ben, babamin besigini tingir mingir sallar iken, babam dustu besikten, alnini yardi esikten..."

Toplanti ve grup calismalarina duzenli olarak katilmakla birlikte, genellikle bir kenarda oturup kahve ya da ayran iciyor, geceleri okudugumuz O.Pamuk'un Kara Kitap'i uzerine uzun tartismalar yapiyorduk. Bu romani cok etkileyici bulmustuk. Turk kulturu, mistik alt bilesenleri ve anlati teknigiyle, yeniliklere gebe bir yazini isaret ediyordu anladigimiza gore. Ama bizi sasirtan, Turklerin arasinda bazen fikirlerini sordugumuzda, haberdar olmadiklari ya da yeterince onemsemedikleriydi. Martin'in en cok eglendigi de, cevredeki ilginc ve gizemli seyler hakkinda bilgi edinmeye calistiginda, yanit alamamasi ya da onlardan daha cok bilgiye sahip olmasiydi.

Medresenin bahcesinde kahve icip dolandigimiz gunlerden birinde, hep gozumuze takilan bir duvardaki minyaturu daha yakindan inceledik. Genellikle gri ve kahverenginin hakim oldugu az renkli cizgisel bir olcekle (linear scale) ve cizim konusu disinda cevre ve boyut iliskilerine onem verilmeyen bir resim teknigi kullanilmisti. Nesneler, insan ve hayvan yuzlerine verilen karikatursu ifadeler, anlatilmaya calisilan dehset verici sahneyi biraz da komik kiliyordu. Martin bircok kisiye bunun kimin eseri oldugunu sorduysa da yanit alamadi. Sonra, kendi bildigi kadar Arapca Alfabeyi kullanarak, bunun 15. yuzyilda pek taninmis bir ressam olan Muhammed Siyah Kalem ya da Haci Muhammed Nakkas oldugunu cozdu. Sik sik bu bulusunu, biraz da ovunerek Turk arkadaslara anlatarak neselendi.

Ogle yemeklerimizi, koydeki uc bes asevinden birine giderek yiyorduk. TeknoMovy dedigimizde, hesap alinmiyor ve menuden cesitli kebaplar, yaprak dolmalari, pilavlar ve baklavalar secebiliyorduk. Martin icin en zevkli yani buydu etkinligin. Aksam yemeklerini zorunlu olarak toplu halde yiyorduk. Bu bize epeyce sikinti veriyordu. Gereksiz soylesiler, uyumsuz dostluklar ve tatsiz yemekler bizi bekliyordu cunku. Bir keresinde meshur yonetmenlerden Michael Feld, rakiyi onceden icip, Ingiliz Lordu olan sinemaciya sarilip sarilip fikralar anlatiyordu. Hatta yemegin sonuna dogru "Apples and pears, here come the bald bears" ('elma, armut, kel mahmut' gibi C.N.) bagirmaya basladi.

Sabah konusmalarindan birinde Tarkovski'nin calisma arkadaslarindan, efsanevi Rus yonetmen Letokhov sunus yapti. "Kuramsal Gorsel Etkilesim" konulu konusmasinda aslolanin, etkilesim modellerinin anlasilmasi ve dinamik modellemenin klasik sunumlar uzerinde cagdas gostergebilimsel yontemlerle yapilmasi oldugunu anlatti. Izleyicinin bilincdisi algilarini etkilestirmenin, bellek ve duyu etkilesimlerini kullanmanin nasil modellenip anlasilabilecegine iliskin orneklerini, ilk sinema yapitlarini kullanarak acikladi. Cok etkileyici bulmama karsin, benim oznel secimim yeni algi etkilesim tekniklerini anlayip kullanmaktir.

Yerel ve hic taninmamis bir sinemaci olan Ali Tugrul'un FiloSin-Hayal Yumagi adindaki sirketinin Tekne Sevgisi filmiyle kisa bir sunus ve konusma yapti. Muzik olarak Ilhan Mimaroglu'nun Capacitors Discharging adli bestesininkullanildigi film, sanki bir minyatur sanatinin uyarlanmasi gibiydi. Sahneler, gorme alaninizi kirmadan, ve dikkatinizi hic dagitmadan tum bir duragan oykuyu yasatiyor izlenimini veriyordu. Filme, konusunu anlayamasam da, tamamiyla teslim olup, ongorulen macerayi yasadigimi soyleyebilirim.

Film gosteriminden sonra bir konusma yapan Ali Tugrul, kaotik goz hareketlerinin cozumlenmesi ve onceden uyaranlarla secici dikkatin yonlendirilmesi icin bir teknik gelistirdiklerini anlatti. "Yeni gorsel etkilesim teknigi, gorsel sunumlarda izleyeni onceden tanimlanip belirlenen yerlerde dolastirarak, iletiyi olabildigince dolaysiz ve gerilimsiz aktarmayi saglayacaktir" derken, tarihsel bir bilgiyi de aciyordu. Gorsel iletisiminin Turk kulturundeki onemli ogelerini ayrintiyla anlatti. Bu birikimler ve acilim gelenegi yeni tekniklerin kolayca uyarlanmasina neden oluyordu. Bu konusmada, Anadolu'da gorsel iletisimin uc temel ogesi ele alindi: Hat sanati, minyaturler, ve kukla sanati.

Kukla sanati, uc boyutlu kucuk insan bicimlerinde geceleri iplerle, gunduzleri elle oynatilan bazen hayal oyunu, golge oyunu diye de adlandirilan bir teknige dayanir. 11. yuzyildan bu yana, bayramlarda, panayir ve sunnet dugunlerinde yer alan kukla oyununun eglendirici etkisi, sozlerden cok, komik bicimlerinde ve tuhaf hareketlerindedir. 18. yuzyilda Vehbi'nin Surn�me'sinde anlatilan yer kuklasiysa, araba yurudukce ve tekerlekleri dondukce hareketler yapan, oynayan, tef calan otomat benzeri bir gosteri aygiti olsa gerek. Yanlis oldugu varsayilan bir tezle "Hayal Oyunu" da denilen kukla disinda, iki boyutlu bir golge oyunu olan Karagoz de etkileyici bir gorsel sunum ve gosteridir. Kukladan farkli olarak, iki boyutlu ama renkli izdusumler kullanilmakta; muzik, ses etkileri ve konusma, olagandisi hayal aktorleri cinler, ejderhalar anlatimda yer almaktadir. Karagoz oyununun en etkileyici yani, cesitli ve cogulcu oyun karakterleri ve ozgun metinlerdir.

Hat sanati, Osmanli Kulturunde gorsel iletisimin onemli bir bilesenidir. Hz. Muhammed'in "yaziyi guzel yazmak bir odevdir, cunku insanin gunluk gidasinin basinda okumak gelir" deyisi, yaziya Islam Kulturunde verilen onemin kaynagini gosterir. Bu guzel ve geometrik figuratif anlatimi da olan yazi bicimi, Ali Tugrul'a gore, gunumuzun vektorel yazi ve sekil yapilindirmasinin mukemmel bir uygulamasidir. Simdiki 'postscript' imge tanimi ve bunun matematiksel betimlemeleri bir yandan bu sanatin anlasilip degerlendirilebilmesini, diger yandan da kaotik goz hareketlerinin vektorel bilesenlerini imgeler uzerine yerlestirebilmeyi olasi kiliyor.

Osmanli Minyatur sanatiysa, caglar boyunca olaylari hikaye etmekte, peyzajlarda, portrelerde, bilimsel konulari betimlemekte kullanilmistir. Verilen orneklerden Kaznivi'nin 17. yuzyil basindaki "Acaib-el Mahlukat" adli kitabindaki minyaturler cok ilgincti. Bu,sinirli bir gorsel anlatimin ne kadar cesitlenebilecegini, algilamanin yonlendirilmesi, renk, sekil ve geometrik bicimlendirmelerle zengin, hatta sonsuz cesitlemeleri yakalamanin ipuclarini veriyor.

Yeni bir anlatim teknigi icermemesine karsin, belki de saygin bir yapit olacagi dusunulerek "Contact" filminin on calismalari ve kullanilan bilimsel verilerin kaynagi konulu bir sunum yapilacakti. Ancak uzucu bir haberle, oykunun yazari Carl Sagan'in oldugunu ve gelemeyecegini ogrendik. Bunun uzerine, zaman yolculuklarinin uzay zamandaki "worm holes" (solucan delikleri) ile yapilabilecegine iliskin bilimsel tezin sahibi olan CalTech'ten Kip Thorne'un ogrencisi U.Yurtsever, filmin bilimsel tutamaklarini ve nasil yapilandirildigini anlatti.

Gosterimlerin en ilginc olanlarindan birisi de Almanya'dan Otto Kurt'un "Ben Kimdim" adli yapitiydi. Filmi izledikten sonra bir tek adini animsiyorduk. Iyi bir zaman gecirdigimiz hissi vardi, ama baska hicbir sey. Teknik yonetmen, filmde gorsel bir oto-hipnoz teknigi kullanildigini, konusunun onemli olmadigini ama nostaljik bir duygusal macera icerdigini soyledi. ogrenme ve animsamanin bellek islevlerini azalttigini, gereksiz sinirsel baglantilar olustugunu ileri suren yonetmen, gorsel anlatimin, sonradan bellek ve ogrenme yetisini azaltmasinin haksiz ve gereksiz oldugunu vurgulayarak, onemli olanin, gorsel anlatim sirasinda duyulan heyecan tadi oldugunu belirtti. Bu nedenle, bulduklari teknikle filmlerin izlendikten sonra hemen unutulmalarini sagladiklarini, gelecek uygulamalar icin cok umutlu olduklarini anlatti.

Bir baska minimalist sunum teknigini Stanford universitesi'nden D. Knuth'un ogrencisi olan A.unsal anlatti. Knuth ve unsal, ImageFont (ImgeFontu) adini verdikleri teknikle gorsel sunum ogelerini siniflandirip, sayisal bicimlendirme algoritmalarini gelistirdiklerini anlattilar*. Kurduklari matematiksel yapi, D.Knuth'un Sarkilarin Karmasikligi kuramina dayaniyor (D.Knuth, "The Complexity of Songs", Communications of ACM, vol27 pp344). Amac, sarkilarin uzaysal karmasikligini indirgemektir, diyor Knuth. Insanlar bircok sarkiyi ezberlemekte zorlaniyorlar. Bellek gereksinimlerini azaltmanin yollari olsa bile, yeni uyusturucularin gelismesi daha da az bellek kullanimini gerekli kiliyor.

Knuth Kurami: Karmasikligi O(1) olan, sinirsiz uzunlukta sarkilar bestelenebilir.

Kaniti (Casey ve Sunshine Band'e dayanarak): Sk olarak tanimlanmis tum sarkilari ele alalim:

Sk=VkSk-1

ve Vk ="That's the way" U "I like it."

ve U ="A ha", "A ha"

QED.

 

Bu kurami** bir Lisp izlencesi olarak yazarsak eger:

(DEFUN SONG(K)

(COND ((ZEROP K) 1)

((EQUAL K 1) 1)

(T (APPEND SONG (DIFFERENCE K 1) KNUTH)))).

 

(SETQ VK1 '(That's the way))

(SETQ U '(A ha, A ha))

(SETQ VK2 '(I like it))

(SETQ KNUT 'VK1 (CONS 'U 'VK2)))

(PLAYSONG SONG (K)) <Kullanici Arayuzu

O halde, bu tur minimal imge ve eslenik muzik ogeleri kullanilarak, istenilen uzunlukta karmasik yapilanmalar olusturulabilir. Boylece, cok kucuk bellegi olan gosteri ve gorsel sunum birimlerinde bile uzun ve cekici izlenceler elde edilebilir. Konusmada soylenmedi, ama ben Yalan Ruzgari'nin bu teknigi surekli kullandigina inaniyorum.

Knuth'un gelistirdigi bu indirgeme yonteminin felsefi temelleri matematiksel bilgi kuramina dayaniyor. 1940'larda Bell Laboratuvarlari'ndan Claude Shannon nesnel Bilgi Kurami'ni kuruyor ve bilgiyi soyle tanimliyordu: "bir ileti birikiminde icerilen bilgi, bunu kodlamak icin gerekli olan rakamlarin ortalama hane sayisiyla orantilidir". Bu, tum iletisim biliminin temelidir. Ama, Shannon'un bilgi kurami, yeni acilimlar getirmekte zorluklar gosteriyordu. ozellikle, bilginin oznel niteligi sozkonusu oldugunda. 1979'da felsefeci ve antropolog Gregory Bateson bir baska bilgi tanimi yapti: "Bir fark olusturan fark bilgidir". Boylece, matematiksel zorluklar olsa da, bilgi icerigini derleme, sikistirma, yeniden yapilandirma degisik sekiller ve anlam da gozetilerek yapilabilir kilindi. Knuth'un onerisi, bu anlamda ve uzun donemde MediaLab'deki calismalarla da tumleserek semantik veri sikistirma yontemlerini zenginlestirecektir. Dilbilimsel anlamda sentaks (sozdizimi) sozcuk siralamalarini anlamada; semantik (anlambilim) sozcuklerin anlamini cikarmada kullanilsa da, Marvin Minsky'nin sozu dikkate deger: "Semantik, pek de guzel bir sozcuk degildir" diyor, "yalnizca 'benim fikirlerim seninkinden derindir' anlamina gelir".

Toplanti salonuna asilan bir ilandan, psikoloji arastirmalari yapan Hamdi ve Mithat adinda iki bilimcinin, insan ruyalarini goruntuye donusturen bir aygitin on tasarimini yaptiklarini ve ilk haftasonunda, konuyla ilgili kisa bir tanitim konusmasi ve gosteri yapacaklarini ogrendik. Ne yazik ki, buyuk bir olasilikla cok eglenceli ve komik gececek bu tanitim gerceklesmedi. Sonradan, onlari taniyan sinemacilardan ogrendik ki, bu tur toplantilara katilmayi seven hafif kacik tiplermis. Ilan ettikleri aygit ta 18. yuzyilda J.Friedrich'in satranc otomati adli gravurunde resmedildigi gibi, icinde adam oturan makinaya benziyormus. Uyku sirasinda EEG ve goz hareketlerini olcen bir sistem, belli etkinliklere karsilik gelen desen ve isiklari perdeye yansitiyormus. Gercekten de eglenceli olacakti!

Son gunlere dogru gelen DreamWorks Kurosawa grubundan Japon teknik yonetmenler ve bilimciler, gelistirdikleri yeni gorsel teknikleri anlattilar. Sozlerine bakilirsa, bu yontemin olgunlasmasi disinda birtakim etik yapilanma gerektirdigi de anlasiliyor. Beynin gorsel yapilari ve gorme islevine iliskin hucrelerin siniflandirilmasinan yola cikarak, gorsel uyaranlarin hangilerinin ve hangi kosullarda beyinde hangi ileti yollarini izlediklerini cikarmislar. Yani bir tur geometrik uyaran gorsel islevlerden sorumlubeyin kabugunda (occipital lobe) bir hucre grubunu etkinlestirirken; bu uyaran seklin hareketi baska hucre gruplarina yansiyor. Perdeye dusurulen bu uyaran seklin rengi, konumu, isik siddeti ve zamansal sikligi (frekansi) degisik hucre gruplarinin esetkinligini belirliyor. Perde uzerindeki uyarici ogelerin sayisi, konumlari ve etkin ozellikleri iyi hesaplanabilirse eger, beyindeki iliskin hucre gruplarinin ortak etkinligi denetlenebilecek ve boylece daha temel gudulerimizin merkezi olan hipotalamik cekirdekte uyarilar olusturabilecek.

Bu mekanizmanin anlasilabilmesi ve tam anlamiyla denetimli kullanilabilmesi icin bilimsel calismalarin temelinde, Turkiye'de yapilan iki arastirmanin onemli payi oldugu icin, bulduklari yontemi ilk kez burada sunduklarini soyleyen DreamWorks grubu sozcusu sunlari acikladi:

Matematiksel yordam, Mehmed Nadir'in 1908 yilinda "l'Interm�diaire des Math�maticiens"te yayinlanan:

aan+b+ba'n+b'+ca''n+b''+da'''n+b''''=0 (mod p)

a>0

b e N ve a,b,c,d,p: asal sayilar

ve p>a,b,c,d.

probleminin cozumunden turetilmistir. Fizyolojik bilgi ve gorsel sunum tekniklerinin gelistirilmesi TBAG1102 no'lu TuBITAK-Istanbul Tip Fakultesi arastirma projesinde gosterilen sonuclar ve esikalti bilgi aktariminin yetersizligi uzerine kurulmustur.*

DreamWorks'un bu son bildirisiyle buyuk bir sok gecirdik. Toplantinin, tartismaya ayrilmis son gunleri otoriter/totaliter bir beyin yikama tehlikesi, iyi davranis programlama, uyum saglama, psikolojik destek yordamlari, trafik terorunun ve aile ici siddetin bastirilmasi, denetlenebilir ve aciklanabilir uyaranlarin zorlanmasi uzerine etik tartismalarla gecti. Bir diger tartisma konusu, gorsel sanatla ileti ve bilginin yalnizca izlenimlerle degil, ruhsal etkilesimlerle de aktarilabilirliginin toplumsal ve sanatsal boyutuydu. Tartisma konularinin daha bicimli bir derlemesi, ilerideki sayilardan birisinde, bu dergide yayinlanacagindan ayrintilara girmeyecegim.

Hirpalayici bir ucak yolculuguyla eve donduk. Martin, armagan olarak getirdigi maden sulari, zeytinyaglari, ve luletasi heykeller yuzunden karisi Suzan'a her firsatta komiklik kaynagi oluyor. Ama yine de yiyemedigi ve ne oldugunu bilmedigi Adisababa'ya hayiflaniyor.

Ben de hala burnumda kum tepelerinden esen kokunun ozlemiyle dolaniyorum.

Cambridge,

E.S.

 

 

Hosted by www.Geocities.ws

1