Tuzak

  Sonuna Kadar Gitmeyi Planlayan Adam Enis Batur'la Soylesi - Ayperi Ilker & Tansu Erendus

 

� Gunlugunuzun yeni yayimlanan cildinin bir yerinde, 1998 baslarinda, kendinize sasiriyorsunuz: 1992'den baslayarak, alti yil icinde, ucu yabanci dilde otuzuc kitabiniz cikmis, sayisiz etkinlige katilmis, 750 kitabin yayinciligini ustlenmis,1000'den fazla toplanti ve yaklasik 7500 gorusme yapmissiniz. Aradan bes yil gecti, degisen tek sey bu rakamlarin ikiye katlanmis olmasi. "Verimlilik efsanesinden biktim" diyordunuz ama, bu tablonun uzerinde durmamak imk�nsiz. Daha ne kadar boyle gideceginizi biliyor musunuz?

�� Bilmek isterdim, gelgelelim bilmiyorum. Yazi hayati baska, orada kisi bazi kararlar alabilir, onlari uygulamak biraz daha kolaydir. Bugun, bakiyorum da, okur ve ben, biribirimizden yorgun dusmus durumdayiz. Bu iliskiye ara vermek en dogrusu. Kitaplarimin bir bolugunu tutmak istiyorum artik. Bir bolugunu de cok sinirli sayida yayimlatmak icin direnecegim. Toplumsal etkinliklerin durumu farkli; ben, gecimimi calisarak saglamak zorundayim, burada yapabilecegim fazla birsey yok ne yazik ki. Yoksa, "yapmak" istediklerimi yaptim bugune dek, bu duzlemde bir hedefim hemen hemen kalmadi.

� "Kravat"i yayimladiginizda, sizden bu alanda beklentiler dogmustu. Roman yazmayi surduruyor musunuz gizlice?

�� Neden "gizlice" diyorsunuz, bu kadar utanilacak bir sey mi roman yazmak?! Saka bir yana, "Kravat"i yazmamin birden fazla nedeni vardi. Birincisi, "Roman" baslikli soylesi-denememi okuduysaniz, orada, bu yazin turu konusunda oldukca sert yargilarim oldugunu gormussunuzdur, hic degilse bir roman yazmadan bu goruslere hak kazanamam yollu bir inancim oldugunu soylemeliyim. Ikincisi, siir ve deneme yazmanin beni sorunlarla yiprattigi bir anda, o romani yazmanin beni hafifletebilecegi umuduna bel baglamistim, ki yanilmisim! ucuncusu, bir roman yazarsam, roman baglaminda tovbe etme olasiligim var mi, bunu olcmek istedim.

� Romaniniz, sonuc olarak, bir roman denemesi olarak algilandi. Deneme kitaplariniza yakindi ozellikleri. Surdurseniz, nasil bir yol tuttururdunuz acaba? Hem bir onceki sorumuza da yanit vermediniz zaten.

�� Hayir, roman yazmayi, "Kravat"tan sonra, bir daha dusunmedim. Denemelerimdeki anlati dozu daha da artti buna karsilik, bir de biliyorsunuz, gecenlerde yayimladigim otobiyografik kitaba akti anlati gizilgucum. Bir roman, roman uzerine uzun bir deneme, benim bu tur konusundaki goruslerimin ne idugu belirsiz bir inatlasmaya dayanmadigini kanitlamistir, umuyorum.

� Gene de, "Kravat"a bakarak, romana bir tur kobay gibi yaklastiginiz soylenemez mi? Neden bir cinayet romani yazmayi sectiniz?

�� Kobay kelimesini bana kalirsa biraz insafsiz bir ses tonuyla kullaniyorsunuz. Ortaya deneysel bir metin cikmamis olsa bile, benim roman yazma girisimimde deneysel bir yan goruyorsaniz, gormusseniz, buna katilabilirim. "Kravat"i doguran "fikir" bana cekici gelmisti. Ama, itirafsa itiraf, daha cok bir baskasina, bir baska yazara borc verebilecegim cinsten bir fikirdi bu, kisacasi bir yabanci tarafi vardi. Kendi yazi seruvenim icinde kravat, dogal yerini ozel Ansiklopedi'mde ya da soylesi-denemelerimde (tipki "Patates"te oldugu gibi) bulabilirdi, basta kendim olmak uzere hic kimse yadirgamazdi o kullanimi; bir roman yazmaya kalkinca, ister istemez yapay bir iliski dogdu. Ben oyle algiladim en azindan. Suphesiz, yazi/n turleri arasinda en yapay olani zaten romandir da diyenler cikacaktir, bunu da hesaba katmak gerekir. Bir de sunu dusunelim: Roman yazmayi surdurecek olsaydim, nasil bir romanci cizgisi cikardi benden? Herhalde Ansiklopedimden cok uzaga dusmeyen bir cizgi sozkonusu olurdu. Ya da, oykuleme dozu nedeniyle hep kas kaldirttigini gordugum "D�van" bu yataga bir akis saglayabilirdi. Tabi� varsayim butun bunlar, yazar yazabilecekleriyle degil yazdiklariyla degerlendirilse daha iyi olur.

� "Dogu-Bati D�vani"ni yayimladiginizda onu tamamlanmis bir kitap olarak gormustuk. Siz, genisleyecegini ongormus muydunuz?

�� Tamitamina bir ongoruden sozedemem herhalde. D�van, sonu gorunmeyen bir yazi hatti getirip koymustu onume. onceleri, tek tek kitap halinde cikarmaya niyetlendiydim, bunu yalnizca "Gri D�van"da uygulayabildim. Ilk cildin obur uc kitabini birarada yazdim, 1990-96 arasi. O asamada kurulan butunluk bir yandan yeterli gorundu bana, bir yandan da bir yerine dort kitap yayimlamaktan urktum � mal�m, cok kitap cikardigim icin elestiriliyordum. "D�van"i yayinevine teslim ettikten sonra yedi ayligina yurtdisina gittim. Orada besinci ve altinci kitaplara ayni anda baslayinca, D�van yolculugunun surecegini anladim. Oyun metinlerine aslinda cok daha once baslamis, o sapagi terketmistim. Mektup-siirlerin uzaktan uzaga "Gonderen"le bir baglantilari vardi herhalde. Kalabalik kadrolu uzun dramatik siiri ilk ciltte de denemistim. Sizin anlayacaginiz solugu kesmeyi, zorla kesmeyi goze alamadim.

� "Dogu-Bati D�vani"nin gunlugunde, o siirlerin "Opera"nin onunu tikadigini yazmistiniz, oysa "Opera"nin ikinci cildini tamamladiniz, belki ucuncu cildi de tamamlamak uzeresiniz. Bir tondan otekine nasil geciyorsunuz masabasinda?"

�� Iki seruvende de, en zorlu donem ilk butunlukleri ortaya koyana kadar gecen donemdi. Ikisi birden cokebilir korkusu egemendi icimde. Kaldi ki, D�van siirleri, birkac yil boyunca her seyin onune gecti siir calismalarim baglaminda, endiselenmekte haksiz degildim busbutun. Ilk toplamlar ciktiktan sonra bu rahatsizlik enikonu azaldi. Bir tondan oburune gecmek diyorsunuz, aslinda 'gelen siir' hicbir ic karisikliga yol acmayacak turden farkli ses, ritm ve yaklasim ozellikleri tasiyor. "Opera"nin tonu zaten apayri ya, "D�van"a ait bir siir ile bir lirik siir arasinda da keskin bir fark oluyor benim gozumde. Ayni netlik deneme yazarken gecerli degil oysa, orada netlik daha kolay kurulabilir gibi gelse de boyle bu.

� Siirlerinizin yabanci dillerdeki seruveni artarak surdu bugune dek. Bir acilim getiriyor mu bu size?

�� Hic cevrilmemis olsaydim, yazma guzerg�himda herhangi bir degisim yasamazdim saniyorum. Cevrilmis olmanin daha cok insanin boslukta durus bicimini biraz etkiledigi gorusundeyim. Italyanca, Farsca, Ingilizce, Almanca, Fransizca, Felemenkce, Danca derken bir Babil sanrisi doguyor sairin icinde. Gerceklik yakasi da var bunun, illuzyon yakasi da. Insan kendi dilinde, ulkesinde yazdiklarinin onune geciyor, geciriliyor: Siirlerinizle okurun arasinda bir cukur aciliyor, oraya yerlestiriliyorsunuz. Yabanci dillerdeki varlik bicimim cok rahatlatici buna karsilik: Enis Batur, yalnizca o siirleri yazmis kisinin adi olarak algilaniyor, bundan ibaret. Burada oyle mi oysa, olumlu ve olumsuz pek cok yuk var adinizin uzerinde, siirin okunma surecini dogrudan etkileyen kalin bir tabaka bu. Bende hep bir "ikinci hayat" takintisi olmustur biliyorsunuz, bu hayat hakkini bana taniyan yarim duzine yabanci dil var simdi.

� Gunlugunuze donmek istiyorum. Ilgi ve tepki uyandiran bir kitap oldu. Bir hayli sert bolumler var. Yayina hazirlik asamasi neden bu kadar uzun surdu? Ne kadar otosansur yaptiniz, ne kadar ictenliginizi korudunuz?

�� Gunluk tutmaya genc yasta basladim, 1970-74 arasi tuttugum gunluk defterlerinin cogunu yok ettim, elimde bir tek bir Paris kisini ve guzunu kapsayan defter kaldi. Sonra koptum. 1984'de yeniden gunluk tutmaya basladigimda, onu gunu geldiginde yayimlayacagim bir yazi turu olarak sectim. Gene de, yazarken kendimi cok tutmadim, suzme islemine vakti gelince girisecegimi ongorerek yazdim yazacagimi. Ilk on yil bittiginde, 1200 sayfayi askin bir toplam uzerinde calismaya koyuldum. once bir ilk ayiklama yaptim, metnin yaklasik 500 sayfasi eksildi o asamada. Temize cekildi. Sonra, yeniden calismaya basladim uzerinde. Budamayi, ayiklamayi, onarmayi surdurdum, ince ayarlar yapmaya yoneldim. Bir acelem de yoktu sonuc olarak, onun icin agirdan aldim, bu surecin epey katkisi oldu o kocaman cilde.

� Gunlugun sahiciligini zedelemedi mi yaptiginiz o ameliyatlar?

�� Bu sorunun yanitini hem gunlugun kendisinde, hem de gunluk turu hakkinda yazdigim birkac denemede bulabilirsiniz aslinda. oyle anlasiliyor ki, size doyurucu gelmemis dusuncelerim. Ne olursa olsun, ben gunlugumu bir yazinsal metin olarak degerlendirdim hep. Sahici, icten olmak hic tasam degildi diyemem tabi�, ama boyle bir hedefim de olmadi. Gunlugun gerceklik dairesinin icinde dolastim ikidebir, hem de gunlugun icinde, o gercekligi sorgulamaya calistim. Baska turlu gunluk tutulamaz demek aklimdan gecmedi, gecmez de: Pek cok gunluk okudum, bunu ben kesinkes soyleyemem. Bir guncede aradiginiz bazi seyleri bulamazsiniz, guncenin yazari onlara susmustur. Susma gerekceleri vardir. Buna karsilik, bir guncede neleri buldugunuz onemlidir. Guncesi bireyin aynasi olamaz bana kalirsa, belli acilardan cekilmis, belli durumlarda cekilmis cok sayida fotograftan olusan bir albumudur olsa olsa.

� Gunce tutuyor olmaniz, otobiyografik metinlerinizi yazarken size kolaylik sagladi mi?

�� Dikkat ettiyseniz, otobiyografimde kendim kadar baskalarini konu edinmeyi sectim. Gunluk yazmak, mesafe ayari acisindan onemli katkilar getiriyor her seyden once, bir de etik terazisini kullanmayi ogretiyor insana. Baskasini nereye kadar yazma hakkina sahibim? "oteki" gariptir: Yazarsaniz icerler, yazmazsaniz da icerler. Belli ki kendi dilegince yazilmak istemistir. Dolayisiyla, baskalarini bir yere kadar dusunursunuz, bildiginizi, dogru bildiginizi yaparsiniz sonra da.

� ustelik, sizin durumunuzda baskalarinin gunluklerinde yeralmak tehlikesi de az degil! Cemal Sureya'nin, Sal�h Birsel'in, Ahmet Oktay'in gunluklerinde, hatta Adalet Agaoglu'nun duslerinde dolasiyorsunuz.

�� Asil, henuz gunisigina cikmamis olanlardan korkmak gerekir. Cevremde, yillardir gunluk tuttugunu bildigim pek cok edebiyatci var, kimbilir neler yaziyorlar! Zaman zaman taciz ediyorum onlari, sinsi olmakla sucluyorum. Saka bir yana, gunluk, insan iliskileri acisindan tehlikelidir. Otobiyografide bu tehlike daha ozel sinirlar icine cekilerek sikisiyor, sikistiriyor, dolayisiyla buyuyor bence. Tedirgin oldugum bir konu da, otobiyografinin ani ki�tabiyla karistirilmasi, hayli sik karsilastim o durumla. Anilarimi yazmayi dusunmedim bugune dek, bunun yaslaninca yapilmasi daha mantikli gorundu bana, ola ki basmakalip dusunuyorum. Otobiyografiyi bir arkeoloji calismasi olarak algiliyorum, bellegin alt tabakalarina yonelen bir seyahatn�me. Neredeyse on bes yil boyunca baslamayi denedim, bir suru parca yazdim o sure icinde, butun o girisimler birer prova niteligi tasiyormus meger. Biliyorsunuz, ben animsama sureciyle her vakit yakindan ilgilendim, o konuda denemeler de yazdim.

� Sozu denemelerinize getirmek istiyorduk biz de. Ansiklopediniz iyice genisledi, son bes yil icinde cikardiginiz kitaplarla: "Yazboz", "Govde'm", "Mimarin Dusu", ozellikle de "Metafizik"le daha derinlemesine bir bakisa gectiniz. Alti-yedi yil once "ucunu goremiyorum" demistiniz, bugun gorebiliyor musunuz?

�� Hayir, h�l� goremiyorum. Bir olcude "butun"e bakisacimda netlesmeler oldu diyebilirim. Kimi major temalarla gogus goguse geldim o kitaplarda: olum, korku, delilik, yazi, ten, ev, yapi gibi. Yeni ciltlere yer acildi boylece. Ana soru kaskati duruyor: Hayat kapsanabilir mi? Ansiklopedi, yaklasik 250 yil icinde gelisti ve bir bakima olanaksizligiyla karsilasti. XXI. yuzyila girdik ve bu alanin sonsuzlugunda bizi gezdirebilecek yeni teknikler enikonu gelismis durumda artik. Ileride, baskalarinin duslerini, dahasi belleklerini okumamizi, onlara basvurmamizi saglayacak aygitlar bile devreye girecek. Bir ansiklopedi yapmak bugun olasi midir? Yol aldikca sikistiriyor bu soru beni. Yeni formullerim var!

� "Baskalasimlar"in ucuncu cildini bir tur sonsoze ayirmissiniz. Kesin degil belki, ama artik o tur metinler yazmak istemiyormussunuz, izlenimi doguyor. Dogru mu bu?

�� "Baskalasimlar"in ucuncu cildi beni cok yordu. Yillar yili oyaladigim, beni oyalamis metinleri bitirmeye zorladim kendimi: "Po(e)rtre", "Saint Mallarm�", "Ve", "Minor Est-Etika" icin ozellikle, yapay bir gayret gosterdim denilebilir. Zorla degilse bile, zorlanarak tamamladim onlari. oyleyazmayi sevmedim hicbir vakit, yazmanin eziyetini yazma keyfiyle dengelemeyi esas tutardim, bu sefer denge bozuldu biraz. Bilmiyorum ara mi verdim, yoksa son mu verdim, gercekten bilmiyorum henuz.

� Otuz "Baskalasim" metnini gozonunde tutunca, diledigim cizgiyi cektim diyebiliyor musunuz?

�� O otuz metni yaklasik yirmibes yil icinde yazdim. Yatay ve dikey iliskiler cercevesinde, yaratma edimi hakkinda dusunduklerimi genel hatlarinda dile getirdim gibi geliyor bana. Soylenebilecekler bitti mi? Soylenebilecekler bitmez tabi�. Bu otuz metin icinde kurmadigim turden, bana canalici gorunen sorunlarla yuzlesmeye baslayacak olursam, yeniden "Baskalasimlar"a donerim. Bunu aralik kapi birakmak kaygisiyla dile getirmiyorum, gelecegi busbutun baglayacak bir kesinlikten sozedemem, onu anlatmaya calisiyorum.

� "Aciz Cag, faltaslari"nin ardindan yazdiginiz yazinsal denemeleri de bir kitapta topladiniz. "Patates" ciktiginda biz onu bagimsiz bir is sanmistik, sonradan pespese "soylesi-denemeler"iniz geldi, "Patates" mi etkileyici oldu bu seciminizde?

�� Soylesi-denemelere aslinda "Aciz Cag"dan once baslamistim. Araya Paris donemi girdi, yoksa "Aciz Cag" hesapta yoktu. Orada kitabi bitirince, donuste soylesi-denemeler uzerinde yogunlasmaya basladim. "Patates"ten once "Roman"in, "Antologya"nin catisini hazir etmistim, ama tamamlayip gunisigina cikardigim ilk ornek "Patates" oldu. Soylesi-deneme, benim "soz"le ilgili zihinsel alistirmalarimdan dogdu. Bunun birazi konusma deneyiminden kaynaklandi: Konferans, panel, acik oturum, sohbet, soylesi, seminer, ders, radyo ve televizyon icin denemeler "soz" yakasinda beni kurcalayan etkinliklerdi. Birazi da, kitapta gonderme yaptigim kl�sik metinlerle kurdugum iliskilere dayaniyordu: Platon, Erasmus, Bruno, Il Tasso, Lukianos, Leopardi gibi. Denemede cok-seslilik yeni olanaklar getirebilir diye dusunduydum. Yanilmadigim kanisindayim bugun.

� Belki, "icbukey" dizisinde gelistirdiginiz monologu terazilemenizi sagladi soylesi-denemeler?

�� Boyle dusunmemistim, ama boyle dusunulebilir. "Icbukeyler"in sahs�, disakapanik bir ozelligi var, soylesi-denemelerde okur kendisine bir odak daha kolay secebilir. Yazarken, adini koymasa bile insan, okur-partoneri belli bir mesafe duygusuyla metnine gore bir noktaya yerlestirir. "Icbukeyler"i kaleme alirken sokulgan okuru muhatap aldim, aliyorum; sayilari az, yazdiklarimla yakindan ilgililer; obur okurlar bu kisisellik dozundan rahatsiz olurlar.

� Nasil ayirdedecek okur?

�� Bu da okurun sorunu. Hem kitaplar yazacagim, hem de onlarin okurunu tayin edecegim, en hafifinden sacma bir beklenti olurdu bu. Gazete yazilarimi ayiracak olursam, yazarken, yazdigimi kimin, kimlerin okuyacagini hic dusunmedim ben, yazdim ve yayimladim. Okurum olmasaydi, yazmayi degil ama yayimlamayi birakirdim herhalde, birakmak zorunda kalirdim.

� Epey gezi metni yayimladiniz son yillarda: "Sehren'is", "New York", "Hatay", "Kuzeyde" gibi. Tek, blok bir "Seyahatn�me" kitabi yapmakta kararli misiniz?

�� Istekliyim, diyelim. Irili ufakli pek cok parca defterlerde bekliyor. Yeni yolculuklar tasarliyorum. Eskiden daha sinirliydi vaktim, isimden gucumden kolaylikla ayrilamiyordum.

� Yazi disi ugrasilariniza deginelim mi biraz da? Fotograf calismalariniz once kitaplarinizda ve dergilerde yer aldi, sonra hayli yanki uyandiran bir sergi actiniz. Yeni projeleriniz var mi?

�� Sergi daha cok homurtu uyandirmisti, kimse dogrudan bunu soylemedi elbette, ama "bir de fotografa mi bulasti?" sorusu eksik olmuyordu bakislardan. Hep soyledim, tekrarlayacagim: Bir fotografci kimligi aramiyorum ben, olaganustu isler cikardigimi da savunmuyorum, fotograf araciligiyla yazidan dinleniyorum biraz, biraz da yaziyi goruntuyle ciftlestirmeyi deniyorum. Ilk sergimde yapi-imge iliskilerini yoklamistim, sonra bir sure kolaj uzerinde calistim, simdi "yuz" uzerinde denemeler yapiyorum; ikinci bir sergi gelecek saniyorum.

� "Ciziler"i devam ettiriyor musunuz?

�� "Ciziler"in durumu farkli. Pek cok kisi onlari desen olarak yorumladi, boyle bir seyi aklimdan gecirmemistim. "Yazilar"in bir tur yansisi olarak baktim "Ciziler"e, "Opera"daki cizi-yazilardan ayrilan, harfin sureginde yer alan, daha cok gunumuz nota yazimlarina yakin tutulabilecek isler. Cok sayida cizi defterim var, simdilik sakiniyorum onlari, belki bir secme yaparim.

� Ilk goz agriniz sinemaya da dondunuz galiba?

�� Bir dizi high 8 denemesi yaptim. Alistirma duzeyini zorlamayan isler bunlar. Sinema herseyden once kurgu demek benim gozumde, oysa ham cekimler yapmakla yetiniyorum simdilik. Zaman ve sermaye gerekir, iyi bir kisa filim yapmak icin bile, iki kosulu da zorlamadim. Elimdeki kaydadeger goruntuler, bir tur gizli kamera yontemiyle cektigim ozel gorusmelere ait, bunlar ileride anlam kazanacak isler.

� Ses kayitlari da yapiyormussunuz?

�� Yapiyorum. Butor'la Rejans'taki konusmamiz, Derek Walcott'la Rotterdam seansimiz, Ece Ayhan'la telefon konusmalarimiz gibi sonradan bir projede kullanmayi ongordugum ses bantlari da var, minimal ses calismalari da: Tirnak ezgileri, sokak gurultuleri vesaire.

� Son soru: Nereye kadar gitmeyi planladiniz?

�� Ne soru ama! Soyle diyelim: Sonuna kadar.

 

 

Hosted by www.Geocities.ws

1