Tuzak

  Hucrem - Firat Demir

 

" Dun gece bocek oldurdum" Havalandirmada volta atarken birdenbire aklima geldi. Hayir. Aklima dustu dersem daha dogru olur. Ne dusunecek yeni bir seyim, ne de dilime dolasan yeni bir sarki olmadigi icin galiba boyle garip bir cumle dustu aklima. Dun gece gordugum ruyadan olsa gerek. Kotu olmustum. Sanki her yanimi kaplayan bir agirlik var ve ben yavas yavas boguluyorum. Ruyamda baska ne gordum, hatirliyamiyorum. Acaba bocegi oldurdugum icin etkilendim mi? Oysa cok oldurmustum, onlar su daracik yeri benden daha iyi biliyorlar. Hep peslerindeydim. Gazeteyle ya da kagit mendille oldurmeme ragmen, bana inat yine de varlar. Dun gece yaptigim ise farkliydi tabii. O an digerlerinin de orada olmasini, bu olumu izleyip benden korkmalarini istedim. Yatmak icin hazirlandigim bir vakitti. Hucreye temiz hava girsin diye pencereyi acmistim. Lavaboda duran pet sisedeki suyla dis fircami islatip uzerine biraz dis macunu surdum. Disimi fircalarken lavabodan yukari dogru tirmanmaya calisan o bocegi gordum. Benim varligimi anlamis olmali ki, o kucuk bacaklarini daha hizli hareket ettirmeye basladi. Pet sisedeki suyu uzerine doktum. Suyla birlikte lavabo deligine dusup oradan akip gitmesini istemistim. Yok! O, direndi. Kahverengi bedenini yukari cikarmaya cabaliyordu. Lanet bocek, cok dayanikli. Pet sisedeki su bitince (zaten azdi), agzimdaki dis macunu kopugunden uzerine dusurdum. Dis macunuyla kaplanan bedeni, cirpinmasina ragmen yerinde oylece kalakalmisti. Son kez agzimdaki dis macunundan yine uzerine dusurdum. Bacaklarini ve antenini kopukten kurtarmaya cabaliyordu. Tukenen bir mum gibi yavas yavas hareketleri sonmeye basladi. Bacaklarinda cok hafif kimiltilar vardi. Titriyor gibiydi. Bekledim. Durdu, oldu galiba. Kesin bu kez oldu. Basimi kaldirinca aynada gulumseyen yuzumu gordum. Zafer, haz, doyum, bunlarin hepsi yuzumdeki o kucuk gulumsemede vardi.

Tum bunlari dusunurken gokyuzundeki kara bulutun ilerleyisini ve arkasindan suzulen gunes isigini fark edememistim. Kizdim kendime, neden bunlari dusunuyorum ki? Birden yapacak islerim oldugunu hatirlayinca hucreme dondum.

Bu demirkapiyi her acisimda ve iceriye ilk adimi attigimda bir onceki ruh halimi hemen degistiren hucreme ozgu bir havayla karsilasiyorum. Geride biraktiklarim ve yapmak istedigim her sey burada. Iceriye gunes vurmus. Sevindim. Bugunku sikintilarimdan kurtulmanin ilk isareti. Aynada yuzume baktim, sacimi taradim, yarim biraktigim resme bir kac cizgi daha cizdim. Her sey yolunda. Disariya bakmak istedim. En azindan bugun beni oyalayacak, hatta sevindirecek farkli bir sey olur. Aptallik iste! Simdiye kadar neden bakmadim ki? Belki gorulebilecek bir seyler vardir. Insan miskinlikle yasamamali. Oysa simdiye kadar boyle yasamistim. Neden disariya hic bakmak istememistim? Birden bire burada olusumun, bende yaratacagi kotulukten mi korktum? En son iki yil once beni hastaneye goturduklerinde disariyi gormustum. Ne kadar cok insan vardi. Ellerim kelepceliyken nasil yuruyecegimi sasirdim. Bir cok adimim yanlisti galiba. Demek ki, bu kadar kalabaligin icinde yurumeyi unutmusum. Ellerinde filmlerle bekleyen yaslilar, sedyeye uzananlar, birbirleriyle konusanlar, kuyrukta olanlar, hepsi ama hepsi sanki kendileri disinda olaganustu bir sey olmus gibi yuzlerini bana cevirdiler, gozleriyle beni inceliyorlardi. "Bakmayin be!" demek geldi icimden, diyemedim. Yuzume sert bir ifade verip korkutmak istedim. Ama yuzumun o an nasil oldugunu ben bile bilemiyorum. Geldigimde hemen kendimi yatagima attim. Derin bir nefes aldim. "Oh be!" dedim. Icerisi bambaska! En azindan kimse beni izlemiyordu.

Pencere benim boyumdan daha yuksek, bu yuzden bir ayagimi lavaboya dayayarak bir hamlede demirparmakliga tutundum (cocuklugumda da agaclara cok iyi tirmanirdim). Yuzumu paslanmis olan parmakliga dayayarak disariyi gormeye calistim. Uzakta, cok uzakta sade ve sivanmamis duvari belli olan tek katli bir ev gorunuyordu. Pencereleri parmakliydi. Hic kimse yok gibi, belkide isdeler. Cocuk da yok, o da okulda olmali. Ne garip, onlar disarida olduklarini biliyorlar mi; hic merak ettiler mi burayi? Onlar da bana mi benziyor ? Kim onlar?

Yoruldum. Kendimi sertce yere biraktim. Onlari dusunuyorum h�l�. Onlar gibi yasayabilirmiyim, yuruyebilirmiyim, balkonda sigara icebilir miyim? Yataga uzandim. Cunku kendimi yorgun hissediyorum. Dusunuyorum. Neyi? Hic bir seyi! Sadece zihnimde akip giden dusunceler, gecmise ait bazi resimler var, ama hicbirini yakaliyamiyorum. Gozlerim beyaz tavana, bazen de duvarlarin birlestigi koselere kayiyor. Simdiye kadar benden kurtulmus olan boceklerden biri hizla yukari tirmaniyordu. Belirli bir yonu yok gibi, once civi deligine yaklasti sonra, baska bir yone kaydi. Civi deligini merak etmedi mi? Belki de bu merak duygusuna bile sahip degil. Sacmalamaya basladim yine. O, oyle dolasiyor iste. Hucrem onlar icin bikmadan gezebilecekleri kadar buyuk. Yaktigim sigaranin ardindan kibrit kutusunu duvara attim, cikan sese bile aldirmiyor. Benden korkmuyor. Belkide onlarla birlikte yasamayi kabul etmeliyim. Bana pek dokunmadilar, onlari suclayamam. Yok! Hic dokunmadilar. Sadece geceleri yatarken uzerimde dolastiklarini dusunmem, icimi urpertiyordu. Battaniyenin altinda buzulunce, en kucuk araliktan bile iceriye sokulacagini, tenime o kucuk ayaklariyla dokunacaklari hayali bile korkutuyordu beni.

"Ben buraya ait degilim". Her seyin tumuyle buhrana donustugu anda, bunu icten, fisiltili seslerle soyledim. Ben buraya ait degilim. Dokundugum nesnelerde, yattigim yatakta, yuzume baktigim aynada hep bunu goruyorum. Demek ki, tum bunlarin hepsi esaret. Beni saran ne varsa artik! Tamam, esaret altindayim. Biliyorum, anliyorum. Ya ben hep buradaysam, yani burada dogmussam, olamaz mi? Olur. Cunku bunu da hissediyorum. Yok, benim buranin disinda baska yasantim olmadi ki. Okudugum romanlari kendi gecmisimden daha iyi hatirliyorum. Eskiden, yine bugun oldugu gibiydim? Bilmiyorum. Bir insan kendi gecmisini de bilmezse!..

Bana ait olan, unuttugum, farkina varmadan geride biraktigim bir seyler olmali. Bir yerlerden okumus veya duymustum: Ruyalar hep gecmisi anlatirmis.

Ben ise ruyamda hep kovalaniyorum. Birileri pesimdeler ve sonunda beni vuruyorlar. Yuzum, yagmurdan islanmis asfalt yola dayaniyor. Gozume kan sizmis, birileri sanki basmis, ezmis gibi. (Bocek gibi demeye korkuyorum). Ama ben hic vurulmadim ki, hic gozume sizacak kadar akan kanim da olmadi. Korkuyorum. Yasantimdaki sirdan korkuyorum.

Uzun bir sure yatakta bu sekilde kaldigim icin gecen zamani anlayamamistim. Bir daha dedim kendime, bir daha boyle seyler dusunme. Sesli soyledim bunu. Sonra garip dedim icimden, ne garip sesim var. Sanki bu ses bana ait degil. Iste olacagi buydu. Ne zamandir susuyordum boyle, neden hic konusmadim? Ya bugun cikarsalar beni, ya birisi konusmaya kalkarsa benimle. "Icerden gelmis olmali, konusmayi dahi unutmus" diyecekler. Yok, ben disari cikmak istemiyorum. Daha sesimi bulmaliyim. Sonra beni buradan cikardiklarinda icerden geldigimi bile soylemem. Ormandaydim, kaybolmustum derim onlara. Inanirlar mi? Inanmazlar; konusmaya basladigi ilk anda yalan soyleyen birini elbette tanirlar. Belki de dogru soyluyorum. Orman da degilse bile ben hucremde kayboldum.

 

 

Hosted by www.Geocities.ws

1