Tuzak

  Tuzak - Zeynep Direk

 

"Gerceklik oyle bir sey ki, zincire vurulmak istendigi zaman kurtulur ve onu zincire vurmaya calisanlar kelepcenin kapanmasiyla zincirlenirler."

R. Descartes, Aklin Yonetimi icin Kurallar, s.57

 

Descartes'in yukarda alintiladigim sozu, oncelikle, gercekligi bir yonteme dayanmadan kurgulayan ve onu suslu kurgularla paketleyip satmaya calisan gercek pazarlamacilarini, yani sofistleri hedef aliyor. Descartes'a gore, bu kimseler yontemsiz dusundukleri icin gercekligin tuzagina duserler ama belli bir yontemle hareket eden akli dustukleri tuzaga dusuremezler. Ikinci olarak, bilgin sayilabilecek kimseler duserler tuzaga. Bunlar, cahillerin bile bildigi seylerde dahi kendilerini korlestirmenin bir yolunu bulmus olan filozoflar ve diyalektikcilerdir. Onlarin hatasi, kavranabilecek olan seyin apacikligiyla yetinmeyip onu daha da apacik kavramak icin durmalari gereken yerde durmamak, daha da ileri gitmektir. Kisacasi, tuzaga dusmenin diger yolu da basit bir seyi daha da karmasik hale getirmektir. Yontem bu egilimin tuzagindan da korur bizi. Hem yontemin hem de gercekligin metoforunun 'zincir' olmasi dikkat cekicidir: Gercekligin tuzagina dusmemek, onun zincirleriyle tutsak olmamak icin aklimizi yontemin zinciriyle baglamamiz gerekir. Eger akil once kendi zinciriyle baglanmadan gercekligi zincire vurmaya calisirsa gercekligin zincirine vurulur, yani tuzaga duser. Yanlis bir kurguya inanmanin 'tuzagi' Descartes tarafindan iste boyle cifte zincirle betimlenir.

Buradaki soyleyisi baglamindan koparip ozgurlestirmeyi denerken, amacim bu soze baska turlu belirlenmis bir baglam kazandirmak degil, buradaki 'biz�in belirsizligi icinde, onu kendi hayatlarimiza dogru yonlendirmek. Bilim yaparken bir yontemle calismanin zorunlulugunu yadsiyamayiz elbette, ama bilimin calismasi daha incelikli bir bicimde gozlenirse yontemin etkinliginin sinirlari ve yontem soyleminin ideolojik yonleri ortaya cikacaktir. Bir de yontemin ve hatta net ilkelerin pek ise yaramadigi alanlar vardir. ornegin, tasarilara kolay kolay sigdirilamayan ve hatta her tasarinin bana, sana ya da otekilere karsi buyuk bir haksizliga donusebilecegi garip tekilliklerin alani olan, celiskileriyle yasamak zorunda oldugumuz etik yasam alani. Bu alanda bir yontem kullanarak tuzaga dusmedigini sanmanin verdigi vicdan rahatligi, yasami indirgemenin tuzagina dusmus olmanin baslica isareti olarak gorulebilir.

Yasam alaninda yakalamaya calistigim gercekligin tuzagina coktan dusmus oldugumun farkina nasil varabilirim? Hakkinda karar vermek zorunda oldugum icin soyle ya da boyle oldugu varsayimiyla hareket ettigim gercekligin iyi kotu tasarimlarina dayanarak yasarim. Dusunebildigimden bagimsiz bir gerceklikten nereye kadar bahsedebilecegim sorusunu fazlaca one cikarmayarak, kafamdaki aciklamalarla gercekte olanlar arasindaki iliskinin surekli bir sinama iliskisi olmasi gerektigine inanirim. Ama tek basina derinlestirmeye calistigim gozlemlerin ve dusuncelerin birbirleriyle celisik yonlerde geliserek sinamayi felc ettigi anlar da vardir. Baskalarinin kurgularina erisim sahibi olabilmem beni bu girdaptan kurtarmasa bile, en azindan sakinlestirebilir. Baskasi bana olandan cok olmasi gereken hakkinda bir karar vermem gerektigini hatirlatir. Yasam alanina ait pek cok olusumun anlami ozneler-arasi bir birikimden ve etkilesimden kaynaklanir. Baskalarinin kurgulari ve degerleri ile bizimkiler arasindaki farkliliklari saptayabildigimiz durumlarda bunlara deger vermek gerceklik tasarimimiz hakkinda yanilip yanilmadigimizi sorgulayabilmemizin en onemli kosuludur. Belki de asil tuzak yanilmak degil, yanilip yanilmadigini anlamak sansini bile yitirmis olmaktir.

Gerceklik tasarimlarim, yasadigimi anlamlandirma cabam ustunde bazen oldukca belirleyici olurlarken bazen de tamamen yetersiz kalabilirler. Tasarimlari net de olsa bulanik da, hakkinda dusunebildigimi asan bir gercekligin tuzagina dusmus olabilirim. Tuzaga dusmus olabilecegimi dusunebilmem icin gercekligin daha iyi tasarlanabilecegi olasiligini varsaymak zorundayim. Yasam icindeki yonlenisim tuzaga dusmus olabilecegim varsayimiyla sarsilirken, gerceklikte gorulebilecek olanin cercevesini benim cizdigimden daha iyi cizen, her ayrinti hakkinda benim verdigimden daha dogru yargilar verebilen, kisacasi benden daha cogunu daha buyuk bir kesinlikle saptayabilen birisini dusunurum. Bu imge, bende yasayan bir baskasi, bir tur 'ustun ben', uclara tasindiginda da Tanri'nin ustumdeki gozudur. Parmagiyla beni isaret eden, bilincsizligime gulen, uzulen, beni cezalandiran bu ne idugu belirsiz varligin imgesiyle aklimin sinirlarini yasantilarim.

Ama bana tuzak kurabilecek olanin imgesi de bundan baska bir sey olabilir mi? Ve tuzagi kuranin da tuzaga dusmeyecegini kim iddia edebilir? Tuzak bir kurban ya da bir magdur ve bu kisiden bagimsiz bir de avci varsayiyor. Belki de bu semayi yikmak gerekir. Baskasi bana tuzak kurabilir, ama baskasinin bana kurabildigi tuzaklar benim baskasi eliyle kendi kendime kurdugum tuzaklar da olabilir. Ne kadar bir suclu ararsak arayalim, tuzagi kuranla tuzaga dusen kismen ayni kisidir. Psikanaliz, kendi tuzaklarimi kendi icimde tasidigimi gosterir; oyle ki, baskasinin beni tuzaga dusurdugu her durumda ben baskasini kendi tuzagimla iliskili hale getiren bir tekrari sahneye koyuyor olabilirim. O zaman su sorular da sorulmalidir: Tuzaga dusmekten kacmak kolay midir? Baskalarini da kendi tuzagina suruklememek mumkun mudur? Kendi tuzaklarini tanimaktan daha gercek bir kendini tanima var midir?

Insanin zincire vurmaya calistigi bir gercekligin tuzagina dusmesinin sahnesini, insanin varolusunun tuzagini tuzaga dusuremeyecegini farketmis bir yazar betimleyebilirdi ancak. Bu yazar Descartes degildir. Gerceklik adini verdigimiz ve yasadigimiz surece daha yakin ya da goreli olarak uzak durarak bir pazarlik yapmaktan kacamadigimiz seyle iliskimizdedir tuzak. Yasadigimiz seyle yasanan sey arasindaki ince ve kolay sinanamayan farkta kurulmustur. Simdi ve burada icinde bulundugum tuzaktan, sonsuza dek cogalabilecek olan baska tuzaklara dogru suruklenirken kapildigim umutsuzlukla, gelecekte yasayacagim hayal kirikliklarini elimden geldigince sinirlamaya kalkisabilirim: En iyisi gerceklikle ilgili tasarimimi mumkun oldugunca sinirlamak ve supheciligi elden birakmamak. Gerceklik oyle bir seydir ki onu nasil kavrarsak kavrayalim, tuzaga dusmemiz kacinilmaz olacaktir. Ama dustugum tuzaklari farkedebilmek icin gerceklik tasarimimi gevsek tutmam da yetmez. Her an tasarimlarimin disina cikmak arzusuyla kendi kurgularimin sinirlarini zorlayabilecegim yasantilara gereksinim duyarim. Bana artik oldugum gibi olmamak ilh�mini ve cesaretini veren ozel deneyimleri ararim. Birden fazla hikaye ile yasamak ve tek bir tanesine fazlaca bel baglamamak secimi, saskinlik icinde yasamayi goze almayi gerektirir. Bunu yapmayi basaranlar tuzaga dusmezler demek istemiyorum ama degisime, tek bir kurguya 'kendi yorumunun gercegi verdigine' inananlardan daha acik olmalari mumkun gibi gorunuyor.

 

 

Hosted by www.Geocities.ws

1