Sonsuz

  Ebediyen Seninim - Murat Gulsoy

 

Ebediyen Seninim.

Serap.

 

Cesedini bulduklarinda hemen beni gozaltina aldilar.

Polisler anlattigim hic bir seye inanmiyor. Oylesine inanmiyorlar ki bazen ben bile agzimdan cikanlardan supheleniyorum. Onlarin kafalarindaki hikaye bambaska. Ðcine sikistigim durum oylesine korkunc ki Serabin olumunu yasamaya firsat bulamadim henuz. Oldu mu gercekten? Oysa herkes hala ondan bahsediyor. Ben? Ben karakol koselerinden hapishane koguslarina, savciliklar, mahkemeler, polisler...

Sorgulayan polisler hic bir sekilde bu intihardan etkilenmise benzemiyordu. Bir sabah apar topar beni evimden aldiklari gibi goturup sorular sormaya basladilar. Serapba bir sey oldugunu neden sonra anladim. Ilk bir kac saat yillar oncesinden cikip gelen siyasal icerikli bir kabus gibi yasandi tarafimdan.

Allahtan bu kagitlari verdiler. Bildigim herseyi, yani ifademi yazacagimi soyleyip aldim. Ðgrenc, murekkebini her yere akitan bu tukenmez kalemi bu kadar cok sevebilecegimi hic bir zaman tahmin edemezdim. Zaten hic bir seyi tahmin edememisim ki...

Serap! Sevgiliydik. Birbirimize asiktik. Gecen sonbahar hayatima ortasindan bir yerinden girmis, kucuk beyazperdemde oynayan filme hizla isinmis, gunleri birbirinin ardina denizkabugundan kolyeler gibi dizmistik. Denize gidecektik. Gelecek yaz. Bu yaz ailesinden izin alamayacagini bildigi icin hic girismemistik tatil plani yapmaya. Gerci ben arkadaslarimla bir kac haftaligina Bodrum'a kadar uzanmistim her yaz oldugu gibi. Tabii bu yil ki tatil oldukca farkliydi. Bunca yilin uzerine asik olmustum ve tam bir romantik yeniyetme gibi davraniyordum. Aklim hep Serap'taydi...

Bu ifade boyle olmayacak. En iyisi aklima geldigi gibi herseyi yazmak ve sonra mantikli bir ozetini temize cekip ifade olarak vermek. (Acaba musveddeleri disari cikarmama izin verirler mi?)

Seraple yasadigimiz iliskiyi kimse bilmiyordu. Yani ne onun ailesi ne de bizimkilerin haberi vardi. Haberi olanlar sadece benim komsularimdi. Serap cuma ya da cumartesi geceleri bir bahane uydurup bende kaliyordu. Ayrica her aksamuzeri okuldan ciktiginda bana geliyordu. Hemen hemen butun komsular ve Serap'in samimi arkadaslari iliskimizin farkindaydi. Onlarin tanikliklari hep aleyhimde oldu saniyorum.

(Bu noktada kotu polisin 'neden aleyhine taniklik ettiklerini dusunuyorsun?' diye mudahale ettigini gorur gibi oluyorum.) Cunku farkliydik. Ben otuz yasina kadar yari serseri bir hayat yasamistim. Evlenip bosanmis, sonra yeniden evlenmis fakat bu evliligim sirasinda tekrar eski esimle iliskim oldugu icin tekrar bosanmis, yani ozet olarak hayati biraz daginik bir adamdim. Serap ise hayata yeni basliyordu. Ben onunla tanisincaya kadar tam tersini hissediyordum. Yani yasli ve bitmis biri gibi. Fakat sonra Serap...

Serap. Serap, Serap... Yoklugunu hissedemiyorum. Sanki yeterince uzulmuyorum. Cunku oldugunu... bu cumleyi kurarken bile kelimenin anlamina inanmiyorum. Ne zaman ki eve donecegim, ne zaman ki mezarini gorecegim, ne zaman ki aksamuzeri kapim calinmayacak ve gunler senin yoklugunda kararacak iste o zaman deliye donecegim. Herhalde cildiririm, bilemiyorum. Burasi cildirmak icin hic uygun bir yer degil. Sanki sen kendini bu hayattan koparip atmamissin da beni koparmislar senden. Sanki sen orada bir yerdesin de ben burada tutsagim.

Aslinda kendi halinde sessiz, sakin biriyimdir. Bazen dinledigim muziklerin sesinden, bazen cope attigim icki siselerinden olsa gerek tum komsularim dusmanmis megerse. Hepsi gul gibi kizi harcadigim, olumune sebebiyet verdigim gorusunde. Oysa Serapin yoklugu en cok beni perisan etti. Hem en cok aci ceken benim, hem de en cok suclanan. Babasi benim de onun yanina gomuldugum gun huzura kavusacagini soylemis. Polisler aralarinda konusurken duydum. Telsiz gurultusu, cay ve sigara ile kararmis karakolun yalnizlik ve olum kusan duvarlari arasinda.

Acaba acinin son noktasi bu mu? Acinin sinirinda oldugum icin mi boyle seyler dusunuyorum? Acinin bir siniri var mi? Aci nedir? Ðcimde bir yerde -midem oldugunu cok iyi biliyorum oysa ki- korkunc bir aci, bir yanma var. Bazen nefes alamayacak gibi oluyorum. Bir kez doktor cagirdilar. Bayilmisim. Acliktanmis. Ðlk bir kac gun verilen hic bir seyi yememisim. Ðlk gunleri hatirlamiyorum zaten. Yani tam olarak. Surekli sorular... Ya da bana oyle geldi. Hep uyumusum. Bir hastanede. Gozlerimi actigimda kelepceliydim ve basucumda babam vardi. Yuzlerce yil gecmis gibi yasli gorunuyordu. Hic bir sey konusamadik. 'Oglum...' dedigini hatirliyorum. Bu sahneyi gorur gormez tekrar film kopuyor. Simdi hatirliyorum da o kisa kendime gelme aninda hic Serap yoktu.

Sonra yavas yavas kendime geldim. Nereye gittigimi hic bir zaman hatirlayalayacagim herhalde. Olup yeniden dogmus gibiydim. Olumumden onceki hayatim hizla solan bir fotograf gibi belirsizlesiyordu zihnimde. Bir tek Serap'in resmi belirginlesiyordu. Sanki hep o vardi.

Gecen yil tanismistik. Ogrenciydi. Kapimi caldiginda elinde kalin bir klasor vardi. Cogu benim yillar once satin aldigim veya asla almayi dusunmedigim kitap setlerini pazarliyordu. Bir arkadasim basindan savmak icin benim adresimi vermisti. Kapimi caldigi gun kendimi boyle bir hikayenin icinde bulacagimi asla tahmin edemezdim. Zaten hic bir seyi tahmin edemezdim. Ben onu gorur gormez hakkinda yanilmaya baslamistim bile. Edebiyatla ilgilenen ilginc ve neseli bir genc kiz sanmistim onu. Oysa biyoloji ogrencisiydi. Hemen hemen hic kitap okumazdi. Ben bazen onun soylediklerini su veya bu kitapta okudugum bir takim dusuncelerle tartistigim zaman cok sinirlenirdi. Git kitaplarinla uyu derdi. O boyle kizdigi zamanlarda ben de yillardir en degerli seyim olarak gordugum kitapligimdan sogur, bos avuclarimi seyrederdim. Zamanin akip gidisinden geride hic bir seyi tutup saklayamayan ellerime.

Hayat doluydu. Boyle vermistir gazeteler haberini. Eger verdilerse tabii. Ben o siralar kendimde degildim. Belki de ruhum caresizce onun pesinden gitmeye calisti. Belki bir buyucu olsaydim, belki hayat kitaplardaki gibi olsaydi... Yerdeniz Buyucusu gibi olum ulkesinde pesinden kosup ruhunu geri getirmez miydim? Simdi en cok bunu istiyorum. Cantamda ugurlu hayvanim otak, bir dagin basinda ates yakip yuzyillarca susmak istiyorum.

Oysa o kitaplardan nefret ederdi. Sanattan tiksinirdi. Onceleri yadirgardim, sonralari hak vermekle birlikte yine de kendi dunyamdan kopamadim... (Eger ben ifade diye bunlari verirsem kimbilir nasil yorumlarlar? Zaten herkes icin hikaye cok acik: Polisler ve ailesi 'kizin kanina girip, evlenmek vaadiyle kandirip... sonra oyalayip, sonra gururuyla oynayip, kimbilir belki de aldatip intihar etmesine neden oldugumu' ve cezalandirilmam gerektigini dusunuyorlar. Fakat neden bana o notu biraktigini anlamiyorlar.)

En iyisi durumu ozetlemek. Kisa ve oz bir ifade yazmak. Polisler ve tum yetkililer gonul rahatligiyla dosyalarina yerlestirirler, ne olursa olur ondan sonra. Basima geleceklerden ne korkuyorum, ne de kaciniyorum. Asil korktugum butun bunlar bittikten sonra, herkes Serapbi unutup kendi hayatina dondukten sonra yasayacaklarim... Benim donebilecegim bir hayatim kalmadi ki geride.

Serap Tumer ile uc yil once tanistik. Kendisi taksitle kitap satmaya calisiyordu ve bir gun kapimi caldi. Bir arkadasim benim mutlaka kitap satin alacak potansiyel bir musteri oldugumu soylemis kendisine. Ðlk karsilasmamizda aramizda bir elektriklenme oldu. Onu gormek bahanesi ile satmaya calistigi kitaplarin bazilarini satin aldim. Bir kac kez gorustukten sonra sevgili olmustuk. Bir yil boyunca cok uyumlu ve iyi anlasan bir cifttik. Gelecek mart ayinda evlenmeyi planliyorduk. Maddi durumumu duzeltene kadar ailelerimize haber vermeyecektik. Daha sonra 16 Ekim sabahi getirildigim karakolda polis memurlarindan Serabin bir gece once pencereden atlamak suretiyle hayatina son verdigini ve bana kisa bir not biraktigini ogrendim.

Iste bu kadar. Hepsi bu.

Hepsi bu mu? Olabilir mi? Kuru, basit ve plastik bir son mu? Son mu gercekten? Peki ya o cumlenin anlami ne: "Ebediyen seninim. Serap." Boylesine ask romanlarindan firlamis bir cumle olabilir miydi Serap? Her turlu romantizme acik acik gulen, hayatin kendisinden baska hic bir seyi onemsemeyen bir kiz intihar etmeden once boyle bir cumle birakir miydi geride? Kendini pencereden asagiya, betona biraktigina gore?

Olamaz! Hic bir sey gorundugu kadar basit olamaz. Bunun bir intihar olduguna, Serapbin kendini bosluga biraktigina inanmiyorum. Eger intihar degilse geride tek bir secenek kaliyor. Cinayet. Ve tek bir supheli kaliyor: Ben! Ðntihar gecesi Serapbin annesi ile babasi Gumusluk'teki yazliklarindaydi. Bunu biliyoruz. Peki o gece ben neredeydim? Defalarca anlattim. Ben Serapbin ailesinin evine asla gitmedim. Evet elbette adresi biliyorum. Ama hic bir zaman evlerine gitmedim. Hep o bana gelirdi. Okuldan cikar, kapimi calardi. Ben o gelmeye yakin ortaligi toparlar, evi havalandirir, kullukleri doker, icki siselerini atardim. Hayir cok icmiyorum. Yani eskiden biraz daha fazla icerdim. Her gece calisirken bir sise kirmizi sarap. Evde calisiyorum. Ceviri yapiyorum. Henuz yayinlanmadi. Robert Greenstein'in bir romani. Teslim etmem gereken zaman geceli cok oluyor. Aslinda artik bir gurur meselesi haline geldi. Bir de ders veriyorum. Ðngilizce. Ogrenciler gider, ben evi havalandirir, sonra kapinin calmasini beklerdim. Evet o gun de gelmisti. Hayir o gun ozel bir sey olmadi. Hayir tartismadik. Hayir sik sik tartismazdik. Komsularin ne duydugunu bilmiyorum. Belki muzik sesidir? Bilmiyorum. O gece evdeydim. Yalnizdim. Taniklik yapacak kimse yok. Bilmiyorum. Kapici mi gormus beni? Evet evet saat sekizde copu almaya gelir. Evet dogru copu verdim. Yani evde oldugumu gormus iste. Serap gelip gitmisti dedim ya. Sadece aksamustleri ve haftasonlari gelirdi. Ailesi tatildeyken evde olmaya ozen gosterirdi. Telefonla aradiklarinda evde olmasi gerekirdi. Annesi biraz evhamli bir kadinmis. Hayir biz tanismiyoruz.

Defalarca sorulan sorulara defalarca verdigim ayni yanitlar. Kotu polis iyi polis numaralari. Kotusu haftada kac kez yattigimizi sorarken iyi polis ailesinin kendilerine benim cezalandirilmam icin baski yaptiklarini fisildiyor kulagima ve hemen ekliyor "Eger unuttugun, atladigin bir sey varsa lutfen bana soyle. Elimden geleni yapacagim." Cani gonulden inaniyorum adama. Onu seviyorum. Fakat anlatabildiklerim hep ayni. Zihnimi toparlayabildigim, yalniz kalip dusundugum zamanlarda ise neden bunlarin oldugunu dusunuyorum. Butun yasadiklarimizi hatirlamak istiyorum. Yeterince iyi dusunursem katili bulabilecegimi dusunuyorum. (Bu yazdiklarimi onlara gostermesem daha iyi olacak galiba. Katil lafini ilk telaffuz edenin ben olmasi biraz itiraf gibi algilanacaktir...

Ama bunun bir cinayet oldugundan eminim.

En geriden baslarsam... Serap, yasadiklarimiz, dusuncelerimiz... Gercekten de evlenmek istiyordum. Serap pek soz konusu etmiyor, evlilik surecinin gereklerinin bizi, iliskimizi yipratacagini dusunuyordu. Ustelik o ogrenciydi ve calistigi yari zamanli isler pek bir para birakmiyordu. Bir cok iste calisti aslinda. Biz tanistiktan kisa bir sure sonra kitap pazarlama isini birakmisti mesela. Zaten dedigim gibi kitaplardan, edebiyattan, sanattan hoslanmazdi. Sanat dedigin nedir ki, olu doga derdi. Hic bir agac resmi herhangi bir agactan daha degerli veya guzel degildir, diye de eklerdi kendinden emin bir sekilde. Ilk baslarda onun bu dusuncelerini sevimli bir kiz cocugunun kaprisleri gibi degerlendirirdim. Fakat sonralari hayati yasayis tarzina yakindan sahit oldugumda gercekten de boyle hissettigini ve tozlu, olu sayfalar arasinda benim gercekten de bir oluden farksiz bir hale geldigimi anlamaya basladim. Zaten o ve onun gibi cevik, saglikli ve dinamik arkadaslarinin yaninda bir patates cuvalini andiriyordum. Bir cogunun gozunde de bir farkim yoktu ya... Dusunun sigara bile icmeyen, etyemez, sportmen bir grubun arasinda saci sakalina karismis, biyiklari sigaradan sararmis, iki merdiven ciktiginda tikanan ben. Elbette aleyimde ifade verirler. Sevmezlerdi ki beni. Hem Serapbin talibi coktu, hem de benim onu kendime benzetecegimden korkuyorlardi.

Degisiyordu da. En azindan sinemaya alistirmistim bunu. Hatta bazi bazi okul kitaplarinin arasinda bazi populer bilim kitaplarina da rastliyordum. Ðcimden gizlice seviniyordum. Kitap kitapti benim icin. Tum metinlerin edebi oldugunu dusundugumden midir nedir Serapbin bu kitaplar sayesinde edebiyati bir gun sevebilecegini dusunuyordum. Sinema iliskimizde harika bir rol oynuyordu. Birlikte yapmaktan zevk aldigimiz tek etkinlikti. Sinemayi nedense sanat olarak gormuyordu. Sanki filmler gercekmis gibi bahsediyordu bazen. Belki de filmleri fazla ciddiye aliyordu. Ben onun uzun dag yuruyuslerinden, soya filizi bol salatalarindan o da benim kirmizi saraplarimdan, sarkuteri bagimliligimdan, gitmekten hoslandigim barlardan nefret ediyordu. O yuzden sinema onemliydi bizim icin. Cumartesi gunleri mutlaka bir film izleyip eve donuyorduk ve aksama olana dek sicak yataktan cikmiyor, hatta Serap benim ufak ufak sarap icmeme ses etmiyordu. Evlendigimizde sarabin bir sorun olacagini hissediyordum.

Simdi o cumartesi ruyalarindan birini hatirliyorum. Yatakta konusuyorduk. Bir gun oncesinden tras olmus, saclarimi duzelttirmistim. Hangi filme gitmistik tam hatirlayamiyorum. Vampirle Gorusme ya da Aclik. Ðkisinden biriydi. Ðkisine de bayilmistik. Ve iste o filmlerden birinin sonrasinda 'Keske vampir olsaydik' dedi. Gozlerini gozlerime yaklastirip, 'Sonsuza kadar birlikte olurduk. Ever and forever...' diye fisildadi filmden caldigi repligi. Ever and forever... Tabii ya simdi anliyorum biraktigi notun kaynagini. Ebediyen seninim. Peki ama nasil?

Sonsuz yasam... En cok konustugumuz konulardan biriydi. Ben ona Saint Germain kontundan, kabaladan, olumsuzluk iksiri yapmaya calisip sonra ortadan kaybolmus efsanevi kisilerden; o bana evrimden, canliliktan, beyinden, hucrelerden, enzimlerden, genetikten bahsediyordu. Tamamiyle farkli seylerden konusuyorduk belki ama bir noktada bulusuyorduk. Sonsuza dek yasamanin mumkun oldugundan.

"Yaslanmak bir hastaliktir, bir bozukluktur. Evet dogal bir seydir ama dogal olarak degistirilebilecek bir surectir. Dikkat edersen cevrendeki insanlarda bu hastaligin farkli hizlarda seyrettigini anlayabilirsin. Bunu en guzel gorebilecegin yerler mezuniyet yildonumleridir. Bir kez babamla lisesinin pilav gunune gitmistik. Hic unutmuyorum, cok kucuktum, onlarin mezun oluslarinin yirminci yiliydi. Tum sinif arkadaslari, hayatta olanlar tabii, bir fotograf cektirdiler. O fotograf hep aklima takilmistir. Hepsi farkli yaslarda gibiydi resimde. Hatta oyle ikililer vardi ki sanki aralarinda on on bes yas fark var gibi gozukuyordu. Babam kendince bazi aciklamalar getirmisti. Meslekleriyle, evlilikleriyle, hatta esmer ya da sarisin oluslariyla ilgili... Simdi dusunuyorum da hakliydi. Yaslanmamizin en buyuk nedeni, hatta tek nedeni hucrelerimizin yenilenmemesi. Hucrelerin yenilenmesini etkileyen de bir takim hormanlar ve enzimler. Yani tamam artik sen bu boyda dur bakalim diyen hormonlar var. Ya da sen artik yenilenme diyen... Bu tamamiyle biyolojik bir surec, ustelik genetik. Yani annen ve babanin omru ile senin omrunun dogrudan bir ilgisi var."

Daha sonra da vampirlik uzerine dusunmeye basladi. Sinema cikisinda saka yapmak icin cesitli malzemeler satan bir dukkandan benden habersiz satin almis oldugu vampir dislerini takip uzerime ciktiginda gercekten bir vampir gibiydi. Dislerin etkisiyle bozulmus bir sesle: "Dusun, bir hastalik dusun, kan yoluyla bulasiyor, virus gidip beyin ve sinir sistemine yerlesiyor, kuduz gibi, hafif delilige yolaciyor, yani yamyamliga, fakat bir etkisi daha var ki... Ðnsani olumsuz yapiyor. Virus yaslanmaya neden olan hormonlarin aktivitesini durduruyor. Hatta buyume ile ilgili tum fonksiyonlari durdurdugu icin kisi hastaligi kaptigi yasta kaliyor. Hucreler kendilerini inanilmaz bir hizda yeniliyorlar. O yuzden saclar ve tirnaklar hizla uzuyor. Ama kuduz benzeri yan etkileri nedeniyle kisi saldirgan ve kan icici oluyor. Saglikli insanlarin kanlari en iyi besinleri barindirdigi icin mukemmel bir hayat yasaniyor... Sonsuza kadar. Ever and forever" deyip boynumu isiriyor. Filmdeki gibi sevisiyoruz. Sanki gercekten bana olumsuzlugu asiliyor.

Bu sahneleri dusundugumde kafam iyice karismaya basladi. Sanki bunlarin olumuyle bir ilgisi var ama ne? Eger bir cinayet varsa ortada... Bilemiyorum. Belki en iyisi dusunmeye devam etmek. Hatirlamaya. Ayrintilar, ayrintilar...

Ya onun cevresi? Hep benden nefret etmis olan, bana spor salonlarina bedava giris karti ayarlayan, doga gezilerine davet edip sigara yok ama diye dalga gecen gurbuzler toplulugu? Onlardan biri katil olamaz mi? Katil olmasa da benim kadar suclu olamazlar mi? Bir keresinde Serabin dusup bacagini incitmesine neden olmuslardi. Gunubirlik gittikleri bir gezide tirmanma sirasinda Serap kucuk bir kaza gecirmisti. "Sans eseri yirttim demisti. Kayalar inanilmaz derecede yosunluydu. Birden kendimi asagida buldum..." Evet orada da olebilirdi ve ben simdi sanik sandalyesinde degil tanik sandalyesinde olurdum. Gurbuzler de sanik sandalyesinde... Hele Kemal agbi dedikleri azman. Ðste ben de ondan nefret ediyorum. Ayni yastayiz ama Serabin anlattigi ikililerden birini olusturuyoruz. Hatta bana bile bile agbi diyor, aramizdaki tezati, Serapla farkliligimizi vurgulamak, ya da ne bileyim 'Serapla ben de birlikte olabilirdim, dikkat et her an da olabilir' gibi bir tehditi ima etmek amaciyla. Evet, hayal edebiliyorum, Kemal 'agbi' spor odasinda agirlik calisirken Serap kereviz corbasi yapiyor ve uzerinde onlukle Kemal 'agbi'nin yanina gelip kaslarini seyrediyor. Ne de guzel kirmizi kaslar bunlar diye gidikliyor, asla gidiklanmayan iskelet-kas sistemini. Sonra babalari gibi gurbuz oglanlar doguruyor Serap. Dogduktan bir ay sonra at binip, yabanmersini suyu icen, trecking yapan oglanlar...

Ama Serap beni secmisti. Bana asikti. O notu bana birakmisti. (Ya ben oyle saniyorsam? Suphe! Delirten bir suphe bu. Sacma, akildisi bir sey. Bu kagitlari biter bitmez yirtmaliyim...)

Cevresinde son zamanlarda turemis bir de asistan vardi. Okuldan. Doktorasini bitirmek uzere bir tip. Silik bir tip. Erdinc. Bir kac kez karsilasmistik. Galiba onunla da bu yaslanma geni ya da enzimleri -her ne haltsa- hakkinda konusuyordu. Bir keresinde sinema cikisi karsilastik. Damdan duser gibi lafa girmisti oglan. Bir insan selinin ortasinda durmus konusuyorduk, Seraba adlarini hatirlayamayacagim hormonlardan, kan testlerinden falan bahsedip duruyordu. Projeden umutlu oldugunu ama hocalara caktirmamalari gerektigini soylemisti. Neydi acaba bu proje? Serabin yuzu al al olmustu. Ðcinden bu konuda ona soru sormamam icin yalvariyordu. Cunku bana yalan soyleyemezdi. Soylemezdi. Onu zor durumda birakmamak icin sormamistim ve sonra da bu ani sikici anlar bolmesinde yerini almisti, ama simdi tekrar dusununce...

Tekrar dusununce bir takim dugumler cozuluyor aslinda. Olay soyle gelismisti: Serap benimle sonsuz yasam muhabbetini yaptiktan sonra kutuphaneye kapandi ve bir kac ay bu konudaki tum yayinlari taradi, bilgi topladi. Biyokimya kitaplarini okumasi da bu yuzdendi. Olasi genlerin nasil yalitilacagini ogrendi. Tek ihtiyaci olan sey bir laboratuvardi. Tip fakultesindeki laboratuvari kullanmasi gerekiyordu ve asistanlardan en miyminti olanina gidip ne yapmak istedigini anlatti. Birlikte calismaya karar verdiler. Calismalara basladilar da. Sicanlar uzerinde yaptiklari ilk deneyler umut vericiydi. Daha sonra, Erdinc bu bulusun tek basina sahibi olmak istedi, ve o mesum gece -Serabin evde yalniz oldugunu biliyordu- gizlice eve geldi, Serap, canim, masum melegim azraili Erdinc sanip iceri aldi. Hatta biraz calisirlar diye sevindi bile. Sonra Erdinc calismanin bittigini, cunku artik sacma sapan seylerle ugrasacak zamani olmadigini, tezi ile ilgilenecegini, Serabin de derslerine calisip okulu bitirmesinin onun icin hayirli olacagini soyledi kisa ve net cumlelerle. Serap yikilmisti. Ðnanamadi. Daha dogrusu bir an Erdinc'in hakli oldugunu dusundu. Ama daha sonra tartismaya basladilar. Yanlis dusunuyorsa, nelerin yanlis oldugunu soylemesini istedi. Erdinc tatmin edici cevaplar veremeyince Serap o olmasa da devam edecegini baska bir yol bulacagini soyledi. Erdinc sinirlendi. Ve gercek niyetini ortaya koydu. Serap bir an kendini gittigimiz filmlerden birinin icinde oldugunu hissetti. Sonunun geldigini dusundu. Erdinc'in gozu donmustu. Erdinc onu ortadan kaldiracagini ve olaya intihar susu verecegini soyledi. Aptal biri degildi her olasiligi dusunmus, eldivenlerini hic cikarmamisti. Pencereyi acarken "Bir intihar mektubu yaz, ama kisa olsun..." dedi. Serap telefonun yaninda duran kucuk not kagitlarindan birine "Ebediyen seninim. Serap." yazdi. Uslu uslu bu notu yazmasinin nedeni bana bir mesaj ulastirmak ya da en azindan cellatiyla tartismaya girmeden kendi bildigi sekilde atlamaya calismakti. Eger bir bogusma sonucu duserse bahcenin islak topragi yerine betona cakilabilirdi. Adimi yazmamasinin sebebi ailesinin benden haberi olmamasiydi. Arkadaslarinin bu notu okur okumaz beni arayacaklarini dusundu. Ve o sirada kafasinda bir simsek cakti. Ucuncu kattaydilar. Betonun ote yanina, islak topraga dusmeyi basarirsa kurtulacagini umit etti. Dagda dustugu gibi hafif bir siyrikla atlatacagini daha sonra da, sonrasini sonra dusunecegini dusundu ve bosluga dogru hamle etti. Havada kendini ileriye dogru firtlatmaya calisti ama mesafe kisaydi ve buyuk bir gurultuyle betona carpti, o anda bilincini yitirdi. Bu sirada soguk gecenin icinde parlak bir yildiz kaydi. Acik televizyonun karsisinda uykuya dalmis olan ben tam bu sirada sicrayarak uyandim ve ruzgardan acilmis olan pencereyi kapatirken pervaza konmus olan guvercine gulumsedim.

Evet hersey boyle olmustu. Daha dogrusu boyle olmasi gerekiyordu. Gerci guvercini uydurdum, hatta uyukladigim sahneyi tamamen carpittim ama bu filmin boyle bitmesi gerekiyordu. Aslinda bu filmin birinci yarisi. Ðkinci yarisinda Erdinc'i, ihtirasli ve kotu bilimadamini, laboratuvarinda bulup oldurmeliyim. Uzun bir bogusma ve hesaplasma sahnesinden sonra kaza ile Erdinc olur ve cikan arbedede kobay sicanlardan biri elimi isirir ve deneme safhasindaki olumsuzluk virusu bana bulasir. Bunu farketmem icin zaman gecmesi gerekir tabii. Filmin ilerleyen bolumlerinde karanlikta, ac bilac vampirligimi kesfederim. Olumsuz bir vampir oldugumu anladiktan sonra Serabin mezarinin basinda bir bolum var. Lirik bir sahne. Sisli, soguk kis gecesi cekimi. Onu yeniden dunyaya getirmeye yemin ederim bu sahnede ve ellerimle topragi kazip cesedini calarim. Daha sonra onun saglam kalan hucrelerinden yapilan kopyalama ile Serabi tekrar dunyaya getiririm. Buyuyup oldugu gunku yasina gelmesi icin beklemem gerekir ama nasilsa vaktim bol, beklerim ve daha sonra ona sonsuz bir opusle kaybettigi hayatini geri veririm.

 

II.

Saatlerdir yaziyorum. Yazdiklarimi gozden gecirdikten sonra polislerin eline gecmeden bu kagitlari yok etmeye karar verdim. Ve tek tek kagitlari yedim. Dislerim murekkep icinde kalmisti. Duvardaki aynaya iskelet pozu verdigimde tam bir vampire benzemis oldugumu gordum. O sirada kapi acildi. Ðyi polisim girdi iceriye. "Serbestsin." dedi. "Kizin ailesi sikayetinden vazgecti. Sorusturma derinlesince ortaya cok ilginc seyler cikti. Sen Serap kimin kizi biliyor musun?" Buyuk bir bulusu gerceklestirmis olmanin keyfiyle siritan ve sirittikca maskesinin kivrimlarinin arasindan gercek yuzunun ayrintilari ortaya cikan iyi polisim damdan dusercesine sordugu soruyu kendisi cevapladi. "Daha olayin basindan beri aklima takilan bir sey vardi. Olayin icinde bir bit yenigi oldugunu dusunuyordum. Acikcasi senin bu iste bir parmagin oldugundan emindim. Bir de kizin soyadi... Tumer, Tumer, neydi kimin soyadiydi diye dusunurken Zeynep bize yardimci oldu. Aslinda o da senden pek hoslanmiyor. Serabi anlamadigini, Serabin ne kadar ozel bir insan oldugunu bilmedigini dusunuyor. Ilk basta o da sana kizgindi. Serabi kurtarabilecegini umuyormus. Sen Serabin ilk ciddi iliskisiymissin. Biliyorsun Serap Zeynebin en yakin arkadasi, cocukluktan beri iki kardes gibi buyumusler. Serabin her seyini bildigini soyluyordu. Fakat ilk basta herseyi bize anlatmaktan kacindi. Serabin babasindan cekiniyordu. Serap sana ailesi, babasi ile ilgili hic bir sey anlatmamis, bu dogru mu?" Evet anlaminda basimi sallarken saskindim. Gercekten de bir sey anlatmamisti. Ve simdi bilmedigim her seyi, bilmedigim Serabi anlatiyordu polisim. Babasi yillar once onemli bir ogrenci lideriymis, Serap kucuk bir cocukken, bir gece evden alinmis. Bu sahne Serabin uzerinde korkunc izler birakmis. Aranan esyalar, yirtalan tarumar olan kitaplar, siddet ve uc yasinda babasinin basina gelenleri gozleri ile goren Serap. Yillarca yalniz uyuyamamis. Ortaokul ve lisede hemen hemen hic arkadasi yokmus. Zeynep disinda kimseyle konusmazmis. Bir tek Zeynep. Birlikte hayal kurar, saatlerce konusurlarmis. Serabin garip bir hayalgucu varmis. Ðnsanlar ve olaylar uzerine akla gelmeyecek kurgular uretirmis. Mahallenin bakkalinin gizli ajan oldugu, tum mahalleyi fisledigi, insanlar hakkindaki bilgileri ust makamlara gelen sut kamyonu ile gonderdiginden tutun da kendisinin aslinda ailesinin kizi olmadigi, bir kralin kizi oldugu, hayati tanimasi icin bu siradan insanlarin arasinda buyumesine izin verildigine dair hikayelere kadar bir cok fantazi anlatir Zeynebi eglendirir bazen de urkuturmus. Universitede biraz duzelmeye baslamis. Ama bu sefer de, hemen hemen tum genc kizlarimizin basindan gecen hayalkirikligi yaratan bir birliktelik sinirlerinin tekrar yipranmasina, cocuklugunun kabuslarinin geri donmesine neden olmus. O siralarda sik sik intihar etmekten, insanlarin ne kadar korkunc oldugundan, tahammul edemediginden, kimseye guvenemediginden, kimseyi sevemediginden sozedip dururmus. Benimle tanisinca durum biraz degisir gibi olmus. Gerci ben ortaya cikinca Zeyneple aralari biraz sogumus. Zeynep de benim yuzunden biricik dostunu kaybetmekte oldugunu dusunmeye baslamis. Fakat gecen yaz benim Bodrum'a gittigim tatilde tekrar gorusmeye baslamislar. Ben gittigimde kendini cok yalniz hissetmis. Oysa bana hic belli etmemisti. Hic bir sey belli etmemisti zaten. Herneyse yoklugum sirasinda Zeynep'le yeniden yakinlasmislar. Ve o zaman Zeynep anlamis ki Serap gorundugunden cok daha kotu. Kabuslar ve korkular neredeyse tum hayatini kaplamis. Beni seviyormus ama kendinden bir o kadar da uzak hissediyormus. Sorunlarini bana acmaktan korkuyormus. Beni kaybetmekten korkuyormus. Ve intiharindan bir gun once tuhaf bir olay olmus. Zeynebe telefon etmis ve garip seyler soylemis. Annesinin baska biriyle birlikte oldugunu ogrendigini, adamin zamaninda babasina iskence yapan biri oldugunu, her seyin yalan oldugunu, bu adamin ben oldugumu, evet ben oldugumu anladigini anlatmis. Bu ve buna benzer bir dolu hezeyan. Zeynep Serabi yatistirmaya calismis, suphelerinin cok da saglikli olmadigini, eskiden de boyle tuhaf seyleri oyun olsun diye anlattigini ona hatirlatmaya calismis. Serap birdenbire, tabii ki saka yaptigini, herseyin yolunda gittigini, benimle yakinda evlenecegini soyleyip telefonu kapatmis. Zeynep Serabin anlattiklarinda aslinda ciddi oldugunu, hatta durumunun eskisinden daha ciddi oldugunu anlamis. Ðste hepsi buydu. Tum bu bilglerden ortaya cikan tablo ailesine gosterildiginde fazla bir sey soylemeden sikayetlerini geri almislar.

 

III.

Tekrar evimde, yalnizbasima kaldigimda ne yapacagimi bilmez bir sekilde Serabin pastel boyalarimla yapmaya calistigim resmine bakarak dusunmeye daldim. Onun farkinda olmadigi zamanlarda cizerdim. Resmin olumun sureti oldugunu soylerdi. Dunyada yuzunden baska suretinin olmasindan hoslanmadigini soylerdi.

Serap... Gercekten var miydin? Keske seni hayal etmis olsam. Keske seni zihnimden dogurmus olsaydim. O zaman o pencereden ucarken sana billurdan kanatlar takar, seni karanlik yapiskan sislere bulanmis gecenin icinden ceker alir, pervazima bir guvercin gibi kondururdum. Her animi senin yuzune mutlulugun resmini cizmek icin harcardim.

Keske seni ben yaratmis olsaydim... O zaman yazdigim bolumlerin basina gider, intihar mektubundan baslayarak herseyi hizla degistirir, en guzel ask hikayesine bozardim senin oykunu. Oyle bir ayarlardim ki olaylarin gidisini, birazdan kapimi calmani, bana geri donmeni saglayacak bir kurgu cikarirdim ortaya. Oyle suslu cumleler bulurdum ki okuyanlar gozyaslarini tutamazlar, yureklerine saplanan her kelimeyle aska ve asiklara duyduklari saygi bin kat artarak bizi sevdikleri insanlarin yanina hayali dostlar olarak belleklerine kazirlardi. Onlar bizi her hatirladiklarinda biz zihinlerinde yeniden canlanir, aski orada yeniden kurardik. Defalarca okunan bir hikayede sonsuza dek mutlu yasardik. Ever and Forever...

Ama sen gerceksin ve artik yoksun. Yine ellerimden kayip gitti hersey. Bir kez daha hissetmem gerekenleri hissedemedim, bir kez daha kendimden baskasini anlayamadim ve kaybettim. Belki de bu korluk bile isteye bir bencillik. Belki tembellik. Belki kacis. Tabii ki anlayabilirdim. Yeterince dikkat etseydim, ozen gosterseydim, mutlaka bir cikis yolu bulurdum. Ama hayir hic bir sey yapamadim. Yapmadim. Sucluyum.

 

Hosted by www.Geocities.ws

1