Þifre

  Zerdust'un Bilmecesi - Oguz Haslakoglu

 

'DUR CUCE, YA SEN YA BEN'

Bu sozlerle girer Nietsche, Goruntu ve Bilmece bolumunun ikinci kismina 'Zerdust Boyle Buyurdu'nun. Bilmecesini sorar ve ekler; 'cozun bana gordugum bilmeceyi, yorumlayin bana en yalniz kisinin goruntusunu!'

Bu sozler bize bolum basligini animsatir, bir bilmece ve bir goruntu; en yalniz kisinin goruntusu. Demek ki bilmece en yalniz kisinin goruntusudur ayni zamanda ya da bilmecenin en yalniz kisinin goruntusunun anlasilmasiyla cozulmesi mumkundur. Peki bilmeceyi cozmeye girisen biz kimiz? Nietzsche bu konuda da bize yardimci oluyor: 'Ey cevremdeki gozupek kisiler! Ey arayicilar ve arastiricilar ve kurnaz yelkenlerle bilinmedik denizlere acilanlar! Ey bilmece tutkunlari!'

Sozlerdeki alay cok acik, Nietsche dusuncenin sozde derinligindeki metafizik gerceklere yelken acmis, yasami dusuncede ve yalniz dusunceyle kavrayan dus gezginlerine sesleniyor burada. Belli ki Nietsche bilmeceyi cozmelerinden umudu kesmis, dolayisiyla meydan okuyor acikca. oyleyse bu bilmecedeki konumumuzu anlamaliyiz oncelikle. Bizler bu bilmeceyi anlama ve cozme konusunda bastan lanetlenmis olanlariz, bundandir Nietzsche'nin olayi. Ve eger hala bilmecsini cozmek istiyorsak bilmeceyi dinlemeliyiz, soyledigi her soze dikkatle kulak vererek. Ama bunun icin bir dilegi daha olacak Nietzsche nin; kurnaz zekanin kendisine yatirim yapan merak duygusu yerine anlama isteginin kendisini anladigina kosulsuz birakar ilgisi olmali temel yaklasimimiz. Ancak boylece donebiliriz bilmeceye bize ne sordugunu dinleyerek yeniden.

Bilmecede bir cuce ile soylesir Zerdust, muhatabi olan cuce kurnaz tarafidir onun, baska birdeyisle akilli olusunun delili.

"Su gecide bak cuce" diyerek surdurur konusmasini Zerdust."iki yuzu var. Burada iki yol birlesir; kimse bu yollarin sonuna dek varamamastir daha."

Su geriye uzanan yol: Sonrasizliga dek surer. su ileriye dogru uzanan yolsa,-baska bir sonrasizliktir.

Birbirine karsittir bunlar, bu yollar; birbirini baslariyla iterler; ve burada, bu gecitte birlesirler. Bu gecidin adi, ustunde yazilidir: 'AN'. Ama kisi bunlari izlese,- durmadan, daha, daha izlese, sanir misin ki, cuce, bu yollar birbirine sonrasizca karsittirlar?'

Cucenin yaniti kavrayisinin gururunu tasir; 'Duz olan hersey yalan soyler.' 'Her gercek egridir; zaman bile degirmidir.' (Yani zaman daireseldir.) Tam da kurnazliktan kasti budur Nietzsche'nin (Zerdust mu demeliydik); yani herseyi kavrayis mesafesinde donduran zekanin parlak isigi, fakat bilmece bunun otesine isaret edecektir. Her seyi katilastiran gorus, yani cucenin sozleri Zerdust'te (Nietzche mi demeliydik) agirligin ruhu deyimi ile bir ironiye sebep olur. Objesinin farkinda olusuyla ondan radikal olarak ayrilan bilinc kendisini onunla ozdeslestirerek olusturur bu ironiyi. Dolayisiyla kurnaz yelkenler bilinmedik denizlere yol almazlar, tam tersi bu yanilsamayla malum limanlarda tutarlar bizi, ruhumuzdaki yercekimidir gercekte duslerimizin en ucuk imgeleri ve kavrayisimizin en mukemmel sistemleri. Peki otede ne vardir, ya da daha once, ne vardir bizi oraya ve eger bir oteyse bu da, ne ayirir bu oteyi obur otelerinden dusuncenin? Bundan sonra soyledikleri ile yanitini bulur Zerdustun bu sorusu ancak. cunku bu ote tamda beridir, boylece tumuyle ayrilir otelerden; Zerdust beriden soz eder hep, daha beriden. Peki nedir bu en beri? Bu Zerdustun 'ucurumlu dusunce'sinin ulastigi yerdir, yani 'bu an'. Ama 'bu an' artik simdiki zamandan ayrilmistir coktan, cunku simdiki zaman diger iki zaman kipiyle (gecmis ve gelecek) birlikte cizgizel zamani surdurur, hani su saatlerle ve takvimlerle olctugumuz fiziksel, nesnel zamani. Daireselliginde bile boyle kavranabilir zaman, cizgisel zaman kendi goreceliginde surdurur yine cizgisel konumunu (tipki dunyamizin bulundugumuz noktadan duz algilanmasi gibi) ve daha buyuk bir konumda birlesir daireselligi ile zamanin. Boylece metafizik butunsellik ve ozdeslik saglanir; Teleolojik ilkede akil doga ile butunlesir. Zerdust'un istegi bunun disina cikabilmek ve metafizik dunya gorusunun zincirlerinden kurtulmaktir. (Her ne kadar zincirlerden baska kaybedecek cok sey olabilirse de bedeli, ozelliklede Nietzsche'nin aklini yitirmis oldugunu dusunursek!)

'Bak' der Zerdust surdurerek sozlerini yine; 'su ana bak! Gecittten. Andan, sonrasiz bir yol uzaniyor geriye dogru: Bir sonrasizlik var anlaminda.' ve ekler; 'Her yuruyebilen, bu yolu daha once yurumus olmali degil midir?' Bu sonuncu dusuncenin ilkiyle iliskisini anlamak ilkin guctur ikinci bolum sanki ilkinden bagimsiz gibidir. Ama daha dikkatli baktigimizda baglantinin sonrasizlik yani sonsuzlukla, olabilen yani sonlu olanla kuruldugunu goruruz. Olabilen, her iki sonrasizlik arasindaki bu gecitte, yani simdiki anda, olabiliryalnizca, ama olabilen ayni zamanda olmus olana donusur boylece, cunku olabilen olabilecek olan olasiliklardan yalnizca biridir ve bu sonlu konumuyla sonsuzluga katabilecek bir yeniligi olamayacagina gore (cunku bunun icin sonsuzdan fazla birsey olmasi gerekir) sonsuz olasiliklardan bir olarak zaten onceden gerceklestirilmis olur sonsuzlukca. Sonsuz, sonlu olanin olabilme olasiligina sahip olmakla, onun tum olasi zaman boyutunu elinde tutar. Baska bir sekilde soylersek sonsuzluktan hicbirsey kacamaz. Olabilen hersey zaten gecmiste olmus olan ve gelecekte olacak olan sonsuz olasiliklardan yalnizca birini izler olabilen olarak ve boylece kendisi icin ayrilmis yerini alir sonsuzlukta kendisini gerceklestirerek. Olabilenin yaniltici goruntusu onun gerceklesiyor olmasindandir. cunku boylece kendisine goreli bir gerceklik kazandirir zamanda, bir cesit oncelik. Ama bu kendisini uzerinde gerceklestirdigi sonsuzlugun sayesinde kazandigi varligin ona borclu oldugu gercegini degistirmez. Her an yeniden ve yeniden gelir, cunku sonsuz donus her olabilenin olmasinin garantisini yeniden verir. Ama tam da bu verisin kendisi onceden verilmis olmalildir ki olabilen gerceklessin. Bu haliyle olan yegane olabilme olasiligina sahip oldugu sonsuzluk cemberini ceviren edimdir. one cikarak sonsuzluktan ayrilir ve boylece surukler tum olasi zamani ardindan; ama yalnizca yeniden sonsuzluga iade etmek icin kendisini gerceklesmis bir olasilik olarak, bir sonrakii ana birakirken yerine olmus olan sifati ile. Yakiti olur adeta olabilen, su anda gerceklesmekle, sonsuz dairesel zamanin; ona cevirir. ozunde hicbir amac gutmeyen bu cevirme iceriginde her turlu niyet barindirabilir, ama Zerdustun asmak istedigi iste zamanin bu iceriginde ereksel kavranisidir. cunku bu ereksel kavrayis bir hikayedir yalnizca insanin kendisini anlattigi, Nietzsche bu kavranilmasi zor dusuncesine 'Sonsuz yeniden donus' adini verir. Hicbir zaman bu dusunceyi acikca belirlememis onu bilmecelerin ve ona isaret eden dusuncelerin arkasina gizlemistir. Bunun nedeni 'Cuce kavrayisin'elinden saklamak ve boylece korumaktir, cunku bu yalnizca dusuncesi ucurumun ustunde gezinenlere sunulan bir deneyimdir, bir teori degildir. Ama yinede bu yukarida soylediklerimizi ozetleyecek bir arguman biciminde sunabiliriz bu dusunceyi belki; - Olabilen ancak zamanin icinde olabilir, - Zamanin icinde hicbir olabilen yoktur ki sonsuzluk tarafindan icerilmesin. - Demek ki sonsuzluk disinda bir olabilen olamayacagina gore olabilen zaten onceden olmus olmalidir (Aksi taktirde olabilen sonsuzluga bir sey eklemis olur ki bu bir celiski olurdu). Dolayisiyla olabilecek olanda oluyor olan oldugu surece o da daha once olmus olmalidir. - Dolayisi ile var olan hersey, olacak olan, oluyor olan ve olmus olanla birlikte daha once var olmus olmalidir.

Yukaridaki argumandaki zayif nokta olabilenin sonsuzca icerilmekle olmus olan olarak kabul edilmesidir. Sonzuzlugun sonsuz olasiligi icinde barindirmasi ile bunlari gerceklestirmesi ayni seyler degildir. Eger tum olasiliklar gerceklesiyorsa ki bu ayni anda olamaz, cunku ardisik zamansallik olasiliklari bir dizi icerisinde sunmak zorundadir. Gerceklesen olasilik sirf olasilik olmaktan zorunlu olarak farkli bir sey olacaktir. Yani 'Yuruyebilen daha onceden yurumus olmali degil midir?' sorusuna Zerdust'un, soyle yanit verilebilir 'Hayir, yalnizca daha onceden varsayilmis olabilir, ama varsayilmis olmakla olasilik gerceklesmez'. Peki bu vardigimiz sonuc Nietzsche'nin dusuncesine ne kadar zarar verir? Yanitini bulmak icin metine donmeliyiz yeniden.

Olabilen herseyin daha once olmus oldugunu soyleyen Zerdust anin kendisinde, olabilenin icinde oldugu zaman olarak, onceden var olmus olmasi gerektigi dusuncesine varir. Ve bunu gelecege baglayarak anin gelecegi kendine cekerek kendi kendisini de cektigini soyler. 'cunku her yuruyebilen bu uzun yolu bir daha yurumelidir ileri dogru! ..............ve donmeli ve onumuzdeki obur yolda, o uzun korkunc yolda yurumeli, sonrasizca donmeli degil miyiz?' Cok acik ki Nietzsche gerceklesmis olasilikla, varsayilmis olasilik ayirimini yapmiyor, ikisini bir ve ayni seyler olarak aliyor ama bu bilmecenin ilerisinde geldigi nokta ile celisir gibi gorunuyor. Tekrar metine donelim; kaldigimiz metin biraktigimiz yerde birden kesintiye ugrar, Zerdust kendi dusuncelerinden korkmaktadir artik. cunku dusuncelerin onu getirdigi yer ona dusunceden baska bir seyin kapisini aralar. Artik cuce de gecitte gorunmez ortalikta, kaybolmuslardir, cunku seyredilen sahne yasanilan deneyime donusmektedir. Bir kopek ulumasi onu gecmisine dondurur, cocukluguna ve cocuklugunun imgeleri arasindan bir sahneye tasir kopek onu. Yerde bogazina karayilan sarkmis bir genc coban yatmaktadir. Eliyle yilana asilan Zerdust onu cikaramaz.. Derken tum varligi ile tek bir dusunce sokun eder aklina 'isir!...Kopar basini! isir ! ' boylece bilmece tamamlanir bu en son sahne ile ve mutlu sonla, cunku coban Zerdust'un bagirtisinin ogudune uyug isirir yilanin basini ve ayagi kalkar gulumseyerek. Bu son sahne ilkiyle zorunlu bir iliski icindedir, ilki bilmece ikincisi goruntudur ama aslinda ikisi bilmecenin ayrilmaz parcalaridir. cunku ilk sahne bize dusuncenin zamani kavrayisinda varilabilecek en uc noktasina gelisim gosterir, ikinci sahne ise bize dusuncenin kendisinin eylemin ta kendisi oldugunu soyler; dusunce 'iSiR' dusuncesidir, baska bir sey degil. Birinci bolum ikincisiyle karsi karsiya kalmak icin gereklidir ama ote tarafa (yani en beri) gecildiginde Wittgenstein'in merdiveni gibi atilir artik bu ilk dusunce, cunku salt bir eylem dusuncesine donusmek icin zorunludur bu surec, yilan cekmekle cikmayacaktir yoksa.

Nietzsche bize sunu anlatmak ister; oteye gecen dusunce aslinda en beriye duser cunku zaman salt kavrayisla anlasilmaz, bu tumuyle bir metafizik yanilgidir, cunku kavrayis, nesnesiyle bir kavrayis mesafesi gerektirir. Kavrananla kavranilan iliskisinde zorunlu olan bir olusum zamanla olan iliskisinde bir talihsizlige donusur; zaman nesnellestirilerek ozu kaybedilir, unutulur. Oysa zaman ozunde karar zamanidir; her an bir karar anidir ve boylece yasama katilma ve yasami onaylama gerceklesir. Nietzsche bize zamanin cok ozel bir boyutunu gosterir; ya ona katilirsiniz yani karar verir ve oldurursunuz ya da onu bir cember gibi seyredersiniz sanki sizin disinizda donup duran ve dondukce geride birakilan yasam olarak der. Yasam zaman ozdesligidir soz konusu olan ve yasama yalnizca zamanla olan iliskimiz dahilinde katiliriz Nietzsche'ye gore. Ya gecmis zamanin pismanligiyla gelecek zamanin kararlarimizi degistirme firsatinin sundugu gevseklik arasinda barinir ve su ani, kendimize yabancilastirarak olusturdugumuz bir seyretme zamanina donustururuz yada yasami kucaklama cesaretinin tek gostergesi olan karar anina ulasir ve olan her seyin olmus olmasini bizzat onaylayarak 'zamani yasariz'. Baska bir deyisle 'olmak ya da olmamak'i ya kendi istegimizle belirleriz sonsuz yeniden donusunde zamanin ya da zaten belirleniriz bir sekilde olarak (olmamak olumsuz bir olmaktir) ama bunu kendimizden saklariz, yansitarak imgelerimizi ortak perdesine insanligin, hani su en buyuk seyircisi unutulusun.

Ama bunlar buyuk sozler, biz yine kucuk sorunumuza donelim; olasilik ve olan arasinda Nietzsche'nin ayrim yapmamasi olusturuyordu bu sonunu. Elestirimiz dogru ise, Nietzsche, olasilik sonsuz oldugunda olan her seyin bu sonsuz olasilik izinde olabilecegini ve boylece her olanin onceden olmus olmasi gerektigini soyluyordu. Oysa bu, belirttigimiz gibi, olasi sayilmakla bir seyin olmus oldugu sonucuna goturuyordu bizi. Buradaki kritik nokta zamana neresinden baktigimiza bagli olarak degisen yaklasimlarin bagdasmazligi gibi gorunmektedir. Eger zamana sonsuz olasiliklari acisindan bakarsak var olanin tum gecmis ve gelecegini varsaymis oldugumuzu goruruz. Ama bu varsaymayi ne anlamda anlamaliyiz? Eger varsayimi bizim acimizdan dusunursek, elbette az sonra her hangi birseyi yapabilecegimiz olasiligi anlasin varsayilmakla gerceklestirilmis olmasini gerektirmeyecektir. Varsayan biz oldugumuz surece varsayimlar ancak 'var sayilabileceklerdir', ta ki bir ya da bir kaci gerceklesene dek. Oysa zamanin kendi sonsuzlugu acisindan bakildiginda gibi potansiyellik ve aktuellikten zamana dahildir, yani bir seyin yalnizca potansiyel olarak hazir bulunmasi disinda aktuel olarak varliga geliside zaman icerisindedir. Zamana mutlak zaman acisindan bakildiginda var olan her zaman varsayimin garantisindedir. Buda var olan her seyin belirlendigi anlamina gelir. Bu belirleme mutlak bir belirlemedir, cunku baska turlu sonsuzluk hukmunde bir eksiklik olurdu. Eger bu bir mutlak belirleme ise de varolan ancak onceden belirlenmis olmalidir. Demek ki sorun bu onceden belirlemenin niteligindedir.

Bu sorunlar bizi zamanla ilgili sorunlara goturuyor. Zaman hem felsefe hem de bilim acisindan cozulmesi en zor dugumlerin basinda geliyor. Bur da niyetimizi bu asilmaz dugumleri B.Iskender gibi keserek cozmek olamayacagina gore bu temel sorunda ozunde bu yazinin zorunlu olarak asar. Bir bakima cozumune murad ettigimiz bilmece bizi bilmecelerin en zorlusuyla karsi karsiya birakir: ZAMAN. Ama yinede geldigimiz noktada, karsimiza, zamana farkli iki acidan bakmanin getirdigi kavrayisi gosteriyor Nietzsche'nin zaman anlayisi. Nietzsche, varliga karsi, olusu savunmustur. Ama iste olus sonsuz yeniden donus kendisini sonsuzkez yenilediginde bu yenilemenin bicimi ayni kalir. Yani varligin hayaleti Nietzsche'yi onu en kovdugunu dusundugu yerde cikar ortaya. Dahasi Nietzsche olasiligi olani asli ve onceden gerceklesmis olan olarak aldiginda sonsuzlugun tarafindan bakiyor zamana. Zaman bu acidan bagimsiz bir olgusallik icerdigi icin bizim icin olasilik olan, zamanin sonsuzlugunda zaten bir sekilde gerceklesmis olan anlamini tasiyor. Yani olasilik ile olan, olan acisindan bakildiginda ikilem ve ikilik gibi duruyor, oysa salt olasilik acisindan bakildiginda olgusallikta sonsuzlugun icinde oldugu icin sonsuz tarafindan varsayilmis olan zaten olmus olandir Nietzsche'ye gore. Ama Nietzsche bunu, yani kendi zihninden kurtularak zamana sonsuzlugun bakis acisindan bakmayi nasil basariyor? cunku kavrayis yalnizca aklin sinirlarinda kavrar, oysa Nietzsche nasil oluyorda aklinin disina cikarak tumuyle insanin disindan ona bakiyor sonsuzlugun bakisindan bakarak? Eger aklin disinda kavrayis yoksa bu akil disi kavrayis kimilerinin dedigi gibi aklini yitirmesinden mi kaynaklanmistir yoksa? Akil hastalarinda zaman duygusunun yitirilmis oldugu bilinirse, sonsuz yeniden donus bir deli sacmasi midir yoksa? 'Aklin disinda' olani 'Aklin' disinda kavramak mumkun olmadigina gore Nietzsche belki de hic hoslanmadigini soyledigi bir seyi yapiyor; Antropomorfizm (yani herseye insan oznelliginin imgeleriyle bakarak evreni, dunyayi, dogayi dusunmek). Yani delilik, ya antropormorfizm; Nietzsche'yi sokmaya calistigimiz cekmeceleri belirledigimize gore belki bir de baska bir acidan yaklasabiliriz Nietzsche'nin bilmecesine. Hatirlarsak bilmece iki bolumdu, ilkinde dusunce ucurumun uzerine itiliyor ikincisinde kararla yani eylem karariyla karsi karsiya kaliyordu. Birinciden ikinciye gecis sancili bir surectir ve insani tumuyle icine alir. Bu iki sahne arasindaki geciste yatmaktadir. Nietzsche'nin bilmecesinin ozu ve Nietzsche'nin celiskisi gibi gorunen olasilik ve olan ikilemi. Akilla ikinci sahneye gecilmesinin mumkun olmayisina cucenin kaybolmasi delalettir. (Cucenin Kant oldugunu soyleyesi geliyor insanin), cuce teleojik ilkeyi, aklin siki sikiya baglandigi bu efektsel ilkeyi temsil eder. Peki ama niye cocuklugu geri donus? cunku zamanla ilgili yabancilasma ilk kez o zamanlar olusmaya baslamistir. Bu yabancilasma Nietzsche'ye gore bir tutsakliktir. Peki ama tutsak olunan nedir, bilinc mi? Bu olamaz cunku bilinc tum olanaklarina bu tutsaklikta sahiptir, yani ancak zamana kokten yabancilasma ile bilinc kendini nesnellestirebilir ve ancak kendisini nesnellestirdiginde kendisini kavrar ve boylece ulasir ana dunyadan yansiyan kendi imgesine dahasi budur antropomofizmin kokeni insanda. Ve budun Nietzsche'nin (ve bilimin) asmak istediginde. Peki ama yeniden sorarsak; tutsak alinan nedir, tutsak insana Nietzsche'de? Bunun yaniti yine insan-yasam-zaman iliskisinde bulunabilir; kendine yabancilasarak zamani yasamak yerine seyretmeyi secen insan bu seyredise birakir kendisini, gecen zaman tumuyle pismanliklar toplamina donusur. Oysa her an karar anidir, kacilan, unutulan budur, yani belirleme/belirlenme iliskisinin acmasizligi. cunku insan karar aninda kacisinda kendini zaten bir kacis olarak belirler. Surekli erteleme insani akisa birakir ve boylece teslim olur kendisini belirlemesine olup biteni. Boylece olusur sessizliginde teslimiyet, ornegin, cogunlugun. Sessiz kalarak tutsak alinan akil degildir, akil uyumludur, pacasini kurtarmak icin rasyonalize eder durumunu. Tutsak alinan oyle birseydir ki, civiler oldugu yere insani tum kacisinda; tutsak dusurur zamana ve yasama ve dunyaya. Nietzsche'nin zamanin carklarindan kurtarmak istedigi 'IRADE' dir. iradedir tutsak dusen zamana. Kendi zamanini nesnel zaman kilarak yabancilasan ve kendisini olan bitene biteviye yamayan insanin bu temel yabancilasmasi uzerine insa edilebilir tum diger yabancilasma turleri. Nazi Almanya'sinda yasayan herkes, ornegin, boyle bir toplu irade hadimlasmasi yasayarak iradelerini 'Fuhrer'in ellerine teslim etmislerdir, cunku Hitler o sira en etkin olup bitendir. Ve yine boylece gerceklesir sessiz cogunluklarin onayi otoriteye, cunku onlarin iradeleri teslim alinmistir. cunku onlar cok acik bir bicimde tutsak kilmislardir ifadelerini. oyleyse Nietzsche'nin niye sonsuz yeniden donus dusuncesine vardigini gorebiliyoruz. Gecen zamanin lanetinden kurtarmak ister iradeyi, cunku irade kendisini her gecen zamani , sunulusunun bilinci icinde olumlu olarak kavrar. Bunun actigi yariktir insanda hiclik duygusu ve nihilizm bunun intikamidir. Nietzsche'ye gore: Zamanda intikam alma duygusu. Bu oc unutulus olarak tecelli eder insanda, insan kendisine sonlu olusunun bilincini yasaklar cunku tam da bu bilinctir iradeyi tutan ayakta. Ancak sonlu bir irade sonsuzlugu onaylayabilir her yeniden gelisinde ve yalnizca bu yarigin actigi ucurumun uzerinde yuzebilir,'sonsuz yeniden donus' dusuncesi. Bilinc ve irade burada ayrilir birbirinden, burada dusunce tutunamaz yalnizca irade tutunur. Irade bu tutunusla kendisini onaylar zamana damgasini vurarak. 'Varliga olusan damgasini vurur' Nietzsche'nin deyimiyle. Ve ayrilir suruden kendisine ait bir yazgiyla basbasa kalarak. Bu da bilmecenin en son bilinmezine goturur bizi. iradesi tutsakliktan kurtulmus kisi, insani asmistir tutsakliginda, ama bu yalnizligin en yalniz olanina savurur insani ve ust insan burada yalnizca 'Amar Fati' ile barinabilir. Baska bir deyisle yazgi sevgidir en yalniz insanin goruntusu. sonsuzlukla gozgoze gelisinde. iste bu goz goze gelisi dile getirir. Nietzsche, bu yaziya son soz teskil edecek dizelerinde;

Biliyorum ben kokenimi!

Sondurulemez bir alev

Kendimi tuketerek parliyorum

Isiga donusuyor dokundugum her sey

Biraktigim her seye komure

Elbette bir alevim ben!

 

 

Hosted by www.Geocities.ws

1