Þifre

  Saga Sekiz, Saga Dort. Sola Onuc - E. Serhan Gok

 

Cok merakliydi Hina, kucukken herseyi soran, buyuyunce duramayan cinsten. Genis dik cenesi, buyuk kahverengi gozleri, cicek desenli pileli eteginin uzerine olur olmaz gecirmekten bikip usanmadigi sari bir hirkasi vardi. Gozleri gormeyen viski muptelasi annesiyle malikaneden bozma bir pansiyonun giris katinda yasiyordu. Baskalarinin mektuplarini acip okumaktan hoslaniyordu.

Postaciyi taniyordu, hangi gun ne zaman geldigini biliyordu, pencereden arabasinin sesini duyduktan ne kadar sonra hole cikip posta kutularini kurcalamaya baslamasi uygun olur anlamisti. Kapaklarla kutularin arasindaki comert araliga sokup cikardigi kizartma masasini tutan elleri titriyor, terliyor; hucresinin kapisini disarisinin cehennemine kapatincaya kadar kalbi duracakmis gibi oluyor, nefesi kesiliyordu. Daktilo adresliler, faturalar, indirim ilanlari, reklamlar geri itekleniyor, dolmakalemle elyazmali sisman mektuplarin yarisindan cogu onalti yasindan kalma calisma masasinin kilitli cekmecesinde sonlaniyordu.

Bir sise Sangria esliginde yirmibir gundur biriktirdigi secme calinti postayi tuketerek kutladigi dogumgecesinin ertesi ucuncu kat kiracisi Oliver'le tesadufen tanismaya karar verdi. Oliver imzali acele posta servisi disinda mektup kabul etmiyor, o yuzden Hina kisin toprak renkli devetuyu paltoyla dolasmaktan hoslanan bu yabanci hakkinda baskalarindan duyduklarinin disinda birsey bilmiyordu. Yuvarlak cerceveli gozluklerinin arkasindan gozlerini tam secemiyor, sari siyah saclarina anlam veremiyor, yere bakan yuruyusunu begenmiyor, gelis gidis saatlerinin duzensizligine sinirleniyor, gece uykusunda duydugu ayakseslerini gizemli ucuncu kat kiracisinin rahatsiz edici varligina bagliyordu.

Calmayi kesti. Okumayi kesti. Annesini pazar gunleri mahalle parkina goturmeyi birakti, aksam kahvesini kasten ustune itti, gecen hafta eve aldigi sokak kedilerini kapi disari etti.

Cekingen beyaz elleri korkuluklarina dayanmis, pahali gorunumlu siyah pantolondan sarkan siyah parlak makosenlere sakli ayaklari basamaklarina tirmanmaya hazirlanmis yakaladi. Beylik bir laf etti. Tanistilar. Hina konustuklarindan birsey anlamadi. Aldirmadi. O aksami evdeki kitapliktan rastgele sectigi bir kitaptan yuksek sesle Ikinci Dunya Savasi'nin Avrupa ulkeleri uzerindeki etkilerini okuyarak gecirdi.

Ertesi bes gun sarhos annesinin sarhos itirazlarina kulak asmadan eski evin ahsap merdivenlerini gereginden cok gicirdatarak Oliver'e pasta borek tasidi. Altinci gun elinde beyaz kremali cilek pastasi tabagiyla nerdeyse esikteki mutfaga kabul edilip kocaman siyah gozler, kalin bitisik kaslar, yakasi dugmeli ucuk mavi gomlek, agir tras losyonu kokusu tarafindan yemege cagrilinca yasli kizlarin cogu gibi kendisiyle ilgilenildigini anladi. Karsilik olarak tekrarlamayi asla kesmedigi, bazilarina cevap da beklemedigi sorularinin hepsinin sonlarina kocasina seslenir bir tonda genc adamin adini ekledi. O Oliverler'in her bir tanesi elimi tut Oliver, kucakla beni Oliver, op beni Oliver demekti.

Hina genc, beyaz ve zarif elleri bile begenmemisti oysa.

Yalnizca merak ediyordu. Zaten kocaman malikeneyi yutuverecekmis kadar iri bir karafatma gibi, her bir pansiyoneri ofkeli korkunc cigligiyla tutmalarina zorladigi kara kapli gunluklerini tikildiklari odalarinin pencerelerinden uzatmaya zorlamasa, bu gunluklerin herbirine akildisi uzunluktaki antenleriyle dokunup kelime kelime sindirdigi ozel hayatlari ufalip tekrar sokuldugu kendi hucresinde yuksek sesle geriye kusmasa yasayamayacakti. Beyaz sacli agir aksak postaci yarim saat gecikse bagirip cagirmaya, birseyden suphelendiginden suphelense ya da engel olmaya kalksa hep kurdugu uzere annesinin ceyizinden kalma hindi keser makasi kaptigi gibi zavalli adamin cokuk cizgili desenli ensesine saplamaya hazirdi.

Yemekten once goguslerini yagladi, beyaz tuysuz eller tarafinca dokunulduklarinda kucuk ama sicak ve canli bulunacak konusturucu etkili afyon mayinlarina donuseceklerini hayal etti.

Fazla konusmadi Oliver, dogustan sessizdi. Hina'nin en fazla nefret ettigi cinsten kisa kesik cevaplarla gecistiriyordu. En fazla biyoloji ogretmeni oldugunu, annesinin kucuk yasta oldugunu, babasini da gecen sene kaybedince dogup buyudugu sehri terkedip buraya yerlestigini, pansiyonu pek sevmese de kiranin ucuzlugundan hosnut oldugunu kopartti ki, o kadarini zaten duymustu. Her zaman icinde bulunmaktan rahatsiiz oldugu nemli kokulu sinema salonlarinda, daha beter sikici lunapark donme dolaplarinda, deniz manzarali cay bahcelerinde, en kotusu tavanda sallanan isiklarin altinda ozenle diktigi cicek desenli kiyafetleriyle her defasinda dalga gecilirken dansettigi ev partilerinde de daha fazlasini ogrenemedi.

Pahali polyester ipek kumasa sarili ceketten fiskiran kollar kalin beline dolandi, solgun sarisin suratin ortasinda uygunsuz acmis kisa kesik Alman dudaklar dolgun vantuzlarina yapisti, boynunda dolasti. Kirmizi beyaz parlak boyali plastikten helezon pipetlerine karsilikli Koka Kola tirmandirdiklari bir aksam Hina'nin tahammulu agzindan bosandi, etrafi yapis yapis karamel basti. Mavi masalarini oylece birakarak kalktilar ve nerdeyse vaz gecti:

Evcil hayvanlar dukkanindan satin aldigi uc beyaz fareyi annesinin yikanmaktan asinmis ucuz bluzundan iceri saldi. Biriktirdigi mektuplara kullanmasini bilmedigi eski bir daktilodan busbutun igrenc cevaplar yazdi. Sokaktan topladigi yesil gozlu, kapkara tuylu yavru kopegi salondaki sominede cayir cayir yakti.

Bir aksam kapi calindi. Iceri girildi. Salona kilitli kor annesinin oturmaya zorlanmaktan sirtinda acilan yaralara, kirli tirnaklarina, salak siritmasina, beyaz gozbebeklerine, odayi kaplayan mide bulandirici terli viski kokusuna iltifat edildi. Cumlelerin baslangicinda ortasinda ve sonunda adi sevgili anar bir tonda tekrarlandi. Uclari yenmekten kucuk tombul sosislere donmus alti parmakli elinden tutuldu, ona pansiyonun diger butun hucrelerine uygun gordugu karanligi yutacak siddette isik saciyormus gibi gelen ogretmenin odasina cikartildi.

Oliver'in daha once hic ayak bastirmadigi dort duvar ve iki kisinin ustune zor cikacagi izlenimini verecek kadar dar gorunumlu, lekeli beyaz carsafla kapli somyasindan ibaret yatak odasina suruklendi. Hina iste orda ilk bakista fark edemedigi doner kilitli orta boy bir kasa gordu ve aradigini buldugunu anladi. Itirazsiz yataga yollandi. Az sonra ustune coken agirligin Oliver'in kendiyle ayni boyda bedeni yerine karanlik kosedeki kasanin ve icinde kitli olduguna emin oldugu turlu mektubun, dosyanin, belgenin, faturanin, cocukluktan bir dakika oncesine kadar gizli fotograflarin rastgele bastirilmasindan geldigini dusledi. Gozlerini yumdu. Ilk defa sevisirken asagida annesinin gozu yasli yakarislarini duydu.

...

Uyandiginda yalnizdi. ciplak yataktan ciplak kalkti ve yerde yatan elbiselerine basa basa dogruca kasaya gidip kilidi rastgele cevirmeye basladi. Arkasinda Oliver'in manasiz sesini duydu:

-- Saga sekiz, saga dort, sola onuc.

Donup bakti. Oliver kapida hareketsiz, ifadesiz oylece duruyordu. Birsey soylemeden geri dondu ve tuyleri diken diken sifreyi denedi. Demir kasanin agir kapisi uysal bir gacirtiyla ardina kadar aciliverdi.

Hina'nin karsisindaki tek gozde yuvarlak gozlukler, sari siyah bir peruk, kalin kaslar, kanli gozler, Alman dudaklardan ibaret bir maske, zayif beyaz bir cift kesik el, iclerine siyah naylon corap sikistirilmis parlak makosen ayakkabilar, ucuk mavi yakasi dugmeli gomlek ve daha bir suru sey devetuyu toprak renkli paltonun uzerine ozenle dizilmisti.

Geri dondu ve biraktigi yerde hala hareketsiz ama bu sefer sacsiz, gozsuz, agizsiz, burunsuz, uzerinde insansi hicbir cikinti bulunmayan mankenlere benzer ve her nasilsa hala Oliver'i ima eden bir yaratik gordu.

Insan renkli yumusak plastik bicimden ayni ses cikti ama emin olamadi:

-- Bosunaydi dedi;

-- Benim 'ozel' birseyim hic olmadi, diye ekledi.

-- 'Birseyim' hic olmadi, diye de bitirdi.

Oda genisledi, aydinlandi ve butun kiracilarla doldu tasti. Etrafi ortasinda yaratik olmak uzere onu merkez alan bir yarim daireyle cevrildi. Hepsi ellerinde rengarek desenli bocek oldurucu teneke sprey kutulari tasiyorlardi. En yakinindaki ikinci kat kiracisi, en cok ask mektubu katledilen genc kiz, mavi beyaz resimli tanidik marka bir kutu sinek oldurucuye yuzuyle ayni seviyede sahip olarak yaklasti ve duraksamadan suratina bosaltti. Sonra butun kiracilar birer ikiser yaklastilar ve sekilsiz maskelerinin arkasindan birbirine karisip buyuyen zehirli gaz bulutlariyla Hina"nin ciplak bedenini sirilsiklam yikadilar. Aksirdi, tiksirdi, hapsurdu, kanadi; etini kaybetti; bedeninin altinda esas iskeleti belirginlesti; oksurdu, hamur kagitlar, sari samanlar, simsiyah karinca basili receteler kustu, kustu: kuculdu, ufaldi, acilar icinde antenleri birbirine dolasan karafatma halini aldi.

Kor annesi kalabaligi yararak kendine gosterilen yone dogru kacmaya calisan bocegi ezdi.

Karafatmanin onsekiz bacakli virutik govdesinden arta kalanlar Oliver'in tasindigindan beri bir kez bile temizlemedigi odasinin parke dosemesi arasinda eriyip gitti.

Bu kadar eski malikeneden bozma bir pansiyonda baska turlusu zaten dusunulemezdi.

 

Hosted by www.Geocities.ws

1