Rüya

  Didorido Didorido Didora - Derya Erkenci

 

Simli kumasa tigla islenmis gibi animsanan onsekizinci yuzyil Fransiz kadini. Tam tesekkullu, hipotenuslu dik acili ucgen bir burnu vardi. Gece yalniz basima kalamam korkarim tur dar uzun koridorlu evlerin los duvar yapitiydi. Zihnimdeki ilk kadindi, ama bileklerine kadar uzanan eteginden bir cift haya sarkardi. Goz kapali sipa kuyrugu takma oyunundaydim, acemi bir freskoya tassaklari sapladim. Verandaya ciktim, agir cekim sanki yercekimsiz ortam, kol cirpip uctum bir kukurt bulutu yuksekligine kadar. Altimda bol sutlu cikolata reklamlarinin genis yesil alanlari, asagida annem tavsan cikolatanin kulagini kesmis, likorunu bosaltmis buzlucam surahiye. Geriye kalan ruhu emilmis tavsani, sonsuz bir matem isigi icerisinde kemirmissiniz. Yumusak inislerle tek ayak parmak uclarimda zifiri ot kokusuna basip sicriyorum. Yukseliyorum onbes kulactan karin boslugundaki yedek hava sarnicinin yardimiyla satiha duser gibi, mendirekten tas iskeleye dipten yuzdum sanki. Bu yeti, porno film izleme caginda ortadan kalkti, zaten giyaben tanidigim melek kanatlarini alip buralardan uzaklasti. Apaciler geldi Ceyenler gitti, beyaz mobilya furyasindan nasibini almis karyolam babamlarin yatagin ayak ucundaydi. Baltalar ucustu, kan fiskirdi, genc bir savasci bovisini girtlagima dayadi. Karyolanin parmakliklari arasindan, kemerini susleyen kuzeyli kafa derileri yanagima yapisti. Pihtilasmis kirmiziya boyandi beyaz formika yatak odasi takimi. Bagirmak istedim bagiramadim, butun yerli baskinlarinda bagiramadim. Kucuk cocuklarin hastalikli buyumesine yol acacak bir olaydi, kafa derilerimiz gururlu bir savas ertesi koye donus toreni icin, bizon derisi kemerlere asildi. Annem, buzdolabinin onunde duran, kirpikleri ters cevrilmis bir kadavraydi. Baba, kahverengi beyaz ekoseli ceketiyle sofadaki aydinlik cati penceresinin altinda kristalimsi camdan gorunuyor efektiyle donuyor, baba sureti icerisinde bir iblisin ruhunu tasiyor. Tirstim, ezana kadar yorgan altinin bayginlik verici korunakliginda kaldim. Kan terle asmanin onundeki pencereye dogru baktim, muezzinin sesi berbatti, divandaki subhaneke tespihi ve anneannem bembeyazdi.

Ben cis molasi verirken, sorunlu anten golgeli flamenko adami yok olacak diye korktum, korkum yersizdi geri dondum. Kalitesizligi ozensiz metal tokasindan anlasilan baba terlikleri ayagimdaydi. Ilk flamenko dansimi holle salon arasinin halisizliginda pastel renkler agirlikta marley bolumde yaptim. Masada ellibir oynayan buyuklerden buyuk ovgu aldim. Giyinip asagiya cesmenin basina indim, gunduz motelin arka merdivenlerinde piknik yapmistik. Sessiz filmde iki iddiali guruba ayrildik. Anlatma sirasi rakip takimdaydi, Elif James Stewart'in Washington'da trenden inisini cok iyi canlandirdi, kizlar bay Smith'in etrafini sardi, idealist politikaci saskindi. Yaniti onbes yirmi saniye sonra soyledim. Kendi anlatim guclerine inanamadilar, biz filmi kararlastirirken sen duydun dediler, imkansizmis bu kadar cabuk bilmem. Oysa, zaten Elif James Stewart'i az da olsa andirirdi. Tek televizyon frekansinin gundemindeki reklam spotlari, bir takim gunluk populer ozdeyisler yillarca aile jargonunda yerini aldi. Adada Selahattin amcayla babam ve amcalar, her karsilastiklarinda birbirlerine portakalli gazoz reklamindaki gibi cancagizim-portakalcagizim dediler. Gercekustucu bir Italyan filminden, Didorido didorido didora cumlesini sectiler. Uzun sureli telefon gorusmelerini sonlandirirken nese icerisinde Kisa kes meges dediler. Silvana amcaoglumun asker ziyaretine gittiklerinde, futbol oynayan bir cocugun sozlerini, iki isi ayni anda yapma zamanlarinda kahkahalarla tekrar ettiler, ben hem kaleciyim hem oyunci. Bu tekrarlar beni utandirdi, bu yersiz ve ic giciklayici utanci, kulaklarimi tikayip yuzukoyun halinin uzerine yatarak yenmeye calistim. Su aptalca dusunceyi bir turlu zihnimden atamadim, ornegin populer tekrarlara giden ebeveynlerinden utanan cocugu illa birileri arastirmistir, bu durumun o bilimde bir adi bile vardir. Aliskanlik oldu bu dusunce, sonradan doruga cikti, her siradan durumun terimsel bir adi vardi. Uzun suredir Baretta'ya hayranlik duyuyordum. Acilisla haber oncesi arasinin dizilerindeki guzel ve erdemli dramatik kizlara asik oluyordum. Bir eylul gunu Suadiye'de bir akrabanin evinin bahcesinde Nahide'le tanisiyorum, Nahide kapicinin kizi. Kafamda Supermen filminden kalan gozlemle Atlantik sinemasinin adi gibi buyuk oldugu, atmosferin yapisi nasil farkliymis ki boyle tuy gibi hafifim. Frizbi diye bir aygit oldugundan soz ediyorum, kiz bir plastik cop kovasi kapagindan ibaret kendi frizbilerini getiriyor. Kapak ucan tanimsiz bir nesne cekiciligiyle havada suzuluyor, agir cekim done done bicilmis cimenlerin, ortancalarin ve sari gullerin arasindaki bedenlerimizin uzerinden geciyor. Nahide ismini kimse begenmiyor.

Bir sabah odumu kopartan birsey oldu. Hep dusunup cok korktugum bir sey. Sanki Mandrake'nin dunyamizin yorungesinde bir cesit lastik botta takilan dis dunyali devi, korkunc boyutlarda bir serum hortumunu atmosfere sokarak, okyanuslarin butun suyunu icmisti. Sonra da Mandrake'ye telepati yoluyla, biraz tuzluydu ama yine de tesekkur ederim demisti. Guneydeki Pasalimani'ndan doguya, ucsuz bucaksiz columsu bir dev kanyona donustu marmara. Bir denizin suyunun cekilmesi, o sabah buna tanik olan bizleri sapittirdi, aklimizi yitirdik yeni sahra adasinda. Sular cekilince televizyon tek eglencemiz oldu. Okul radyosunda huzurlu dublaj sesli anlaticidan Volta pilini, kendi icadi manyetosuyla sarayin nobetci askerlerini yerlerinden sicratan bilim adamini, mizansene dokulmus kimyasal buluslari dinleme donemi sona ermisti. Dunyanin kicina parmak atmis Sefik amca hikayelerini, kafamda dunya gezilerinde toparladigini var saydigim otantik esyalarla susledigi evini, yunus, fok ve yerli hikayeleriyle suslu programi ozluyordum. Bir kanal atlama seansinda butun goruntuler dondu. Bir haber sonunun arkasi spikerli onu yazili jenerik goruntusu dondu. Belediye iscisi yurttasin mikrofon uzatilmis gogus plan goruntusu, hava durumundan soz eden teleteks sayfasi, klozet kokularina karsi gelistirilmis ferah kutucugun uygulamali reklam goruntusu, ciftligin havuzunun basindaki Pamela ve Cliff Barnes, bir altin madenini eline geciren cizgi film cadisi, delil bir minibus uzerindeki cinayet masasi parmak izi arastirmasi, dinimi kaybediyorum videosunun yasli adaminin yarasinin kurcalandigi bolumu, bir zayiflama aygitinin olumlanmasi, iri dudakli italyan sunucu kadin, bir maratonun buyuk guruptan kopmus en ondeki uclu atlet toplulugu, sifrelendirilmis bir film goruntusu dondu. Susuz bir denize dalmayi donuk karelere yegledim, nispeten nemli kalan en dip istridyelerini toplama isine girdim. Uzun sacli bir adam, polis haftasi munasebetiyle uzun bir ekip otosu konvoyu dibimizden gecerken avaz avaz bagiriyordu, polis abi, polis abi! esrar iciyorlar bana vermiyorlar!. Triplerim bosa cikmadi, ayaklari ters ve alti parmakliydi. Kurumus bir denizde, ekip otolari konvoyunda esrarkes bir cine rastladim. Kaza sonucu birilerini oldurme korkusuna esdeger buldum bunu. Arkalari mor tepeli, kuru incir agacli tas duvar onunde bir cesit aziz suretiydi Madonna. Dallarda ve duvarda sakince oturan firavun maymunlarindan tedirgin olarak, taklit cakimi acip siyahlar icerisindeki kadina yaklastim. Konusmayan agzini, dudakla burun arasi kadar cepecevre bir pay birakarak, oyarak yerinden cikardim, nadir bulunan bir cesit vajinaya benzeyen agzi, once kilitli bir buzdolabi posetine koydum. Dikkatlice deriden yapilmis fermuarli tutun kesemin icine yerlestirdim. Bedeni yok olmus agiz, tanimsiz bir perdeden cigliga basladi, firavun maymunlari azdi. Bir zombi eylemi tadinda yuruyen tanidik gurubunun korkusuyla agizi elimle kapatarak, saclarim cereyana kapilmis gibi kactim.

Agizi Hakimin burnunda kayalarin dibine gomdum. Eve geldigimde cumhurbaskani korumalariyla birlikte bizde yemek yiyordu. Tuvalet kapisinin araligindan O'nlari izledim. Babacan bir tavirla sofraya cagrilarak bir defaya mahsus olmak suretiyle affedildim. Bu onemli bir firsatti, gelecekci otopark projemi nihayet anlatabilirdim. Ustu branda gergili, acilir kapanir bir tabure caprazliginda cok katli hidrolik olusumlar yapilacakti. Yayli bir boksor kolu gibi ileri dogru hamlelerle yatay durum alacaklardi. Otomobilleri katlarinin icerisine aldiktan sonra yukseleceklerdi. Yersizlik sorunu ortadan kalkacakti. Binalar arasindaki otomobil kulelerin sinir bozucu estetigi de cabasiydi. Herkes gittikten sonra hamamci oldugumu farkettim. Ama eski gunlerdeki kadar onemsemedim. Ihlamur Sarayi'nin duvarina oturup, sigaralik bogup bulbul dinlemek daha cazipti. Uc kurusluk keyfimiz pic oldu, yuzlerce kaza oldu duvarin dibindeki caddede. Kagit gibi burusmus ortadan ikiye kirilmis kus serilerinde ilik cesetlerden ve dagilmis abartili muzik tesisatlarindan baska birsey yoktu. Posetlenmis cesetler damperli kamyonlarla Hayrettin Iskelesi'nin yanindaki tasindi, orada susuz denizden kolaylikla cikarilan bedenleriyle balik doyurmus cinayet kurbanlariyla birlikte daha rahat olacaklardi. Kusturucu kokulara tahammul etmek pahasina Hayatta Kalabilme mafyasindaydim. Kalktim, tuvalete gittim, yeniden yattim.

 

 

Hosted by www.Geocities.ws

1