Parça/Bütün

  Uygun Adim Kaygilar - Halide Velioglu

 

Babam elimden tutup bir yere goturduyse beni kucukken, bu cogunlukla resmi gecit torenleri olmustur. Otuzlarinda geldigi, ama kendini oldu bitti ait hissettigi bu memlekete dahil olmanin, kamusal ve fotograflarla belgelenmis bir yoluydu bu belli ki. Ve tabii ozel hayatimizi devlete teslim etme torenlerinden biri daha bir bakima.

Bu 'ozel' gunleri benim icin en katlanilmaz kilan sey, etek -ponponlu corap - rugan ayakkabi - kurdele klasigiydi ki tum cocukluk fotograflarimi bir artistinkiler kadar seyirlik ve bilinmez bir kitle icin cekilmis uzak siluetlerden ibaret kilmistir. Katlanamadigim, korku duydugum ama biraz da cekici buldugum bir sey daha vardi; o da askerler 'uygun adim-mars' yururken belli bir mesafede babamin israrli amator kamerasina poz vermek. Deklansorun 'klik' sesini duymak icin cok gurultu vardir ve rap rap sesleri yaklasmaktadir. O ince muhasebe, 'Kucuk bir kizi ezmezler herhalde. Ama ya ezerlerse?'. Ayrica bir de 'Ezmeyip yol degistirirlerse, ne bicim asker bunlar?' dusuncesi vardi ki hala icimi titretir.

Babamla oynadigimiz bu hassas dengeli korkulu oyundan baska sabirsizlikla bekledigim ve fakat bu kez cok eglendigim bir bayram fantazisi daha vardi; vapurda yolculuk yaparken genc bir kiz ya da oglanin bize teklifsizce yanasip, neredeyse sormadan yakamiza Kizilay rozeti ilistirmesi. Nasil demeli, sanki dunyalar benim olurdu ya da ben dunyalarin olurdum. Babam da, ben de, onun dilini pek iyi donduremedigi bu yerlerin, insanlarin, daglarin, denizlerin nasil demeli onceden olmadigimiz bir seylerin parcasi oluverirdik. Biraz da gerilimli bir ritueldi aslinda. 'Bu kez de anlamadilar yasasin, baska oldugumuzu' ile 'Baska oldugumuzu anladilar ama bizi de aralarina aldilar' arasi dusuncelerle hatirladigim oyle bir duhuliyet anisi iste.

Kisisel butunlugumuzu, zamansal onceligine eslik eden tematik onceliklerle cocukluk anilarimiza bahsederiz madem, ben de uzak bulmuyorum kimi meraklarimi babamin eliyle yasadigim bu kamusal, resmi ve torensel istiraklerden... O zamanlar benim icin en saygin islerden biri olan Kizilay rozeti dagiticiligi isini yapamadim ama, 'Birarada nasil yasamak' sorusuyla bir miktar istigal ettim. Sosyolog da 'Hepimiz ayni gemideyiz' varsayimini elinden birakmadan, o kamara senin bu kamara benim kosturup duran bir nevi kamarottur bir anlamda. Aslinda birden cok kamara oldugu ve bunlarin birbirine konusamadigini ifade etmek, postmodern tabir edilen bir durumun kabulu, olup tum bu farkli kultur, dil ve oyunlari birbirine aktarabilecek, tercume edebilecek bir alanin oldugu varsayimi biraz yuksekten konusan, her zaman iyi huylu olmasa da iyimser bir pozisyon.

Bu tercuman-kamarotlarin maasini kimlerin verdigiyse ayri konu. Kaptan? Armator? Hatta yolcular?

Kimilerinin posmodern bir durumda modern bir konum alis olarak ifade ettigi bu tanimlar, genelde entellektuelin, ozelde de sosyal bilimcinin ne is, kime is ve kimin isini yaptigina dair oldukca serbest cagrisimlar. Memleketimiz ozelinde dusunuldugune, bir entellektuel icin referansi devlet olmayan bir alan olmadigi gibi, Modernlesme de tek kamarali bir yolcu gemisidir. Cumhuriyet sonrasinda, dinamiklerini toplumdan alan bir Modernlesmeyi saglayacak aydin kitlesi olmadigi gibi, kulturel bir aciklik da yoktur. Sonucsa, hepimizce malum populist Milliyetci ya da Islamci seslerden baskasini duyamadigimiz bir birlik-butunluk durumudur.

Tum bu seslerin disinda ozel alan icinden tanimlanabilecek bir anlama ve hatta politik durus mumkun mu? Gercekligi 'icerden' neset eden bir kavrayisla algilamanin, iyi olmak kadar kotu olmanin, arzunun, tutkunun, hirsin da ifade edilebilecegi kisisel hikayeleri barindiran bir kulturel aciklik, kacinilmaz gorunuyor. Yoksa, serri ve seytani hep disarida arayan, bildik siyasi ust-hikayelerimizin her ikisi de bizi tufanda acikta birakan, birer Nuh gemisi gibi yollarina devam edecekler. Bize de, kisisel albumlerimizin uygun adim mesafelerinde, yakada rozet, sararip solmak kalacak.

 

Hosted by www.Geocities.ws

1