Parça/Bütün

  Portede Bir Nota - Emre Öktem

 

Johann Sebastian Bach, musiki aleminde boy gosterdigi andan itibaren tuhaf, siradisi -ya da fazlaca siradan- bir sanatci portresi cizmisti. Buyuk ustatlara ozgu asiriliklar, ihtiraslar, kiskancliklar onun semtine ugramamisti. Ardindan gelecek olan Mozart, Wagner gibi tescilli taskinlarla mukayese edildiginde renksiz-tatsiz-kokusuz, silik bir adam bile sayilabilirdi. Dua etmekten arta kalan zamanlarini beste ya da cocuk yapmakla geciren, dindar bir aile babasi ve halinden memnun bir Alman burjuvasiydi Bach.

Besteci ve orkestra sefi olarak kariyerinin zirvesine ulastigi Kothen doneminde bir baska tuhaflik arzederek 'armoninin ortasinda olma' arzusuna kapildi ve oda orkestralarinda, ikincil nitelikte sayilabilecek bir enstruman olan viyola calmaya basladi.

Adeta muzigin icinde erimek istiyordu. Mumkun olsa, orkestrada bir viyolaci olmak yerine bir viyolaya donusmeyi seve seve kabullenebilirdi, hatta viyolanin bir teline ya da portede bir notaya...

Ortaya cikardigi besteye, elleriyle yogurup sekillendirdigi bir hamur, kendi yarattigi bir eser gozuyle bakmiyordu. Muzik onun degildi; o muzigin parcasiydi. Notalar, yaratilisin sonsuz sirlarina acilan bir pencereden gorebildigi bulanik goruntulerin silik yansimalariydi sadece ve o, bu goruntuleri cok sevdigi 'insan'la paylasmak istiyordu, elinden geldigince (1)#. Soylediklerinde; bulutsuz bir gecede gokyuzundeki yildizlara bakip sonsuzlugu dusunmeye baslayan insanin duydugu urperti ile tarifsiz ve sinirsiz huzur, teselli bir aradaydi. Bach'in bakislari, pencerenin icinde kayboluyor, gozleri sirlara daldikca sirlar gozlerinden iceri siziyordu.

Ve kesfettigi -ya da kesfettigini sandigi- her sir, sayisiz baska muammaya acilan kapilara varan yollari tarif ediyordu. Onun melodik cumlelerinde kesin yargilar ve mutlak sonuclar yoktu, arayis ve sorular birbirini kovaliyordu; belki de bu yuzden en sevdigi form fuga'ydi -kacis. Bach, sesler ummaninin derinliklerinden yuzeye cikabildigi zaman, bitirmis bulundugu yeni eserinin altina, sarsici tecrubesinin izlerini uc harfle dokuyordu: SDG (Soli Deo Gloria: San ve seref sadece Tanri'ya aittir).

Bach'in, aralarinda Das Wohltemperierte Klavier'in de bulundugu bir grup eseri ile ilk defa tanisan Goethe 'sanki ilahi uyum, evrenin yaratilisindan hemen once Tanri'nin gonlunden gecenleri fisildarcasina kendi kendine konusuyor' diye yazmisti. Nietzsche ise, 'Bach'in muzigin dinledigimizde, Tanri'nin dunyayi yarattigi anda hazir bulundugumuz hissine kapiliriz' diyordu.

'Kendi kendine konusan ilahi uyum' dan bahseden Goethe acaba hos bir edebi benzetme mi yapmisti, yoksa, ezoterik bilimlerle icli-disli oldugu bilinen buyuk yazar, daha karmasik bir seyler mi ima etmek istiyordu? Muzisyenler, Bach'in notalarini sese donusturmek icin desifre ederken, baska birilerinin de bu notalardaki kodlu mesaji mi desifre etmeleri gerekiyordu?

Bach'in XIX. Asirda yeniden kesfiyle beraber, eserlerindeki notalarla aktarilan bir sembolizme dayali ikinci bir dil de yavas yavas gun isigina cikti. Dini eserlerinde, gufteyi olusturan Incil âyetlerinin numaralari muhtelif degerdeki notlardan (ornegin 8lik ya da 16lik) yararlanilarak kodlanmisti. Yilbasi kantatinda yilin aylarini sembolize eden 30 ve 31'er sayili satirlar yer aliyor, Aziz Matta'ya gore Passion'da yilan kelimesine isabet eden melodi parcasinin notalari kivrilan bir yilan bicimine burunuyor, Zeytindagina tirmanisi tasvir eden parcada 8lik ve 16lik notalar Isa'yi ve havarileri temsil edecek sayilarda kullaniliyordu# (2).

Notalardaki sembolizm uzerine iddialar daha da ileri goturuldu: Iki Hollandali arastirmaciya gore, Bach ezoterik Gul-Hac (Rose-Croix, Rosencreutz) tarikatiyle iliski icindeydi ve dini ya da dindisi tum eserlerinde sayisiz bilgi kodlanmisti: Gul-Hac'larin mistik formulleri, Tarikatin kurucusu Christian Rosencreutz'un ismi, Tarikatin gecirdigi surece iliskin tarihler, Tarikatin ortaya cikisi milat alinarak hesaplanmis Bach'in dogum ve olum tarihleri, vs... ustelik, Bach bu bilgileri notalarla kodlarken bilincli bicimde hesaplar yapmamisti, kendisine ulasan ilhami icgudusel olarak seslere aktariyordu, zira Leibnitz'in dedigi gibi 'Muzik, sayma bilinci olmayan ruhun, aritmetigi gizlice uygulamasidir'#(3).

Bach'in, dinleyeni insanustu bir derinlikle karsi karsiya getirerek sarsan bir tarafi var. Yaslica bir piyano hocasinin 'kendimi bildim bileli Bach caldim ve ogrettim, yeni yeni bir seyler anlamaya basladigimi zannediyorum' dedigi hatirimda. Onun her dedigini anlamaya calismadan, artik konusulmayan ve bilinmeyen bir dilin cumlelerini dinlercesine kendisini onun muziginin akisina terkeden, Bach'tan yayilan huzurun verdigi keyifle tanisir. Ve iflah olmaz Bach'perestlerin kulaklarina yerlesen melodiler, yasantilarinin bir parcasi haline gelir.#

1.Yukaridaki satirlari karaladiktan sonra, Johann Sebastian Bach'in esi Anna Magdalena Bach tarafindan kaleme alinan hatiralara bakmak aklima geldi ve su cumlelere tesaduf ettim : 'O bir tek nota yazmadan once beserin butun istirabini ve insanlik sirlarinin butun ulviyetini ruhunda yasardi'...'Birgun bana "Bizler semavi musikiyi ancak sezebiliyoruz" demisti'. (Anna Magdalena Bach'in Hatiralari, cev. Fikri Cicekoglu, Ses ve Tel Yay, Ankara -1958, ss. 20 ve 143)

2. bkz. Hulya Tarcan, Johann Sebastian Bach uzerine Bir calisma, Pan Yay, istanbul, 1987, s.65-66.

3. Kees van Houten/Marinus Kasbergen, Bach et le nombre, (Hollanda dilinden fransizcaya ceviren: Bernard Vanderheijden, Mardaga, Liëge, 1992, ss.61-62.

 

Hosted by www.Geocities.ws

1